Academia.eduAcademia.edu

Pazar Postası Şiirleri

Pazar Postası, İkinci Yeni şiirinin tutunmaya çalıştığı bir dönemde bulduğu ilk sığınak olmasından ötürü önemlidir. Bugüne kadar pekçok akademisyen ve araştırmacı Pazar Postası’nın öneminden bahsetti de kimse bu şiirlerin neler olduğunu merak edip bir eser halinde okuyucunun zevkine sunmadı. Bu görev, gazete üzerinde ayrıntılı çalışma yapmış olan şahsıma kaldı. Önceki eserimiz olan ve Salkımsöğüt Yayınları arasında çıkan İkinci Yeni Limanı Pazar Postası’nda gazeteyi özellikle poetik çizgi ve dönüşümü bakımından incelemiştik. Şimdi de okuru salt şiirlerle baş başa bırakmayı arzuladık. Behçet Necatigil bir şiirinde “Nice şiirler yıllar yılı açmaz” der. Böyle olduğu için “yıllar yılı” açmayan / açamayan nice çiçek vardır. Pazar Postası’ndaki şiirleri bilgisayar ortamına geçirirken doğrusu bu duygu içimden çok gelip geçti. Pazar Postası Şiirleri, bir antoloji olarak süreli yayım sayfalarında kaybolmaya yüz tutmuş pek çok güçlü şiirin üzerindeki ölü toprağını atacak, ortaya apaydınlık sanat şaheserleri çıkaracaktır. Pazar Postası Şiirleri, belgesel tadında bir kitap olup 1951-1959 yılları arasındaki şiir ikliminin her türlü mevsiminden geçirecek okurları. Eserimiz, araştırmacılara kaynaklık edecek, Türk edebiyatının kuytu köşelerinde unutulmuş pek çok şiir ve şairi edebiyat çevrelerine kazandıracaktır. Hemen belirtmeliyim ki sonradan şiiri bırakan Tekin Kipöz bu isimlerden yalnızca biri. 60’lı yıllarda hakkı teslim edildiyse de yine unutuldu tozlu raflar arasında. Çalışmamızı yaparken 1951-1959 yılları arasında yayım yapan Pazar Postası gazetesi nüshalarını titizlikle taradık. Birçok şiirin o ilk haline tanık olduk. Türkiye’nin kültür, sanat ve düşünce tarihine damgasını vuran; ancak şiir yazdığı pek akıldan geçirilmeyen birçok kalemin şiirini gün yüzüne çıkardık. Türk şiirinde 1950-1960 yıllarındaki belirgin değişmeyi araştırmacıların dikkatine ve okurların zevkine sunabilmek maksadıyla her şairin şiirlerini kendi adı altında kronolojik olarak sıraladık. Her şeyden önce çalışmamızın belgesel tadında olmasını hedefledik. Antolojimizin ilk bölümünü yerli şairlere, ikinci bölümünü ise yabancı şairlere ayırdık. Şairlerin eserimizdeki sırası, Pazar Postası’nda yayımladıkları ilk şiirin yayım tarihine göre düzenlenmiştir. Eserin sayfaları çevrildiğinde kronolojik akış zaten görülebilecektir. İnceleme sırasında en çok karşılaştığım hususlardan birkaçını paylaşmak isterim. Başlangıçta Pazar Postası’nda belli şiir sanatlarına bağlı olarak yayımlanan şiirler moda halini almış ve şairler burada yayımlanan şiirlere öykünmüşlerdir. 1951-1952 yılında doğa ve memleket aşkı şiirlerde moda halini almış, yayımlanan şiirler bu temayla çıkmıştır okuyucunun karşısına. Bu yüzden gazetenin yazı işlerini yöneten isimlerin yayımlanacak şiirleri kendi zevk ve sanat anlayışlarına göre belirledikleri kanaatini taşıyorum. Mektupla şiir yayımlama talebinin öne çıktığı bir dönemde yoksa başka nasıl karar verilecekti basılacak şiirlere? Muzaffer Erdost’un 16 Haziran 1956’da gazetenin yazı işleri müdürlüğüne getirilmesinden sonra İkinci Yeni şiirinin örneklerine daha sık rastlanması buna örnek olarak sunulabilir. Pazar Postası gazetesi, Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin bir bakıma doğduğu yerdir. Pek çok büyük şair bu sayfalar aracılığıyla okurla kucaklaşmış ve bütünleşmiştir. Çalışmamızda daha önce hiçbir yerde çıkmamış şiir ve şiir çevirileri ile karşılaşacaksınız. Şüphesiz ki eserimiz, dönemin kültür ve sanat ortamını şiirler aracılığıyla günümüze taşıyacaktır. İmlâda kargaşaya yol açmamak için gazetedeki orijinal metinleri esas aldık. Şiirin mısralarının gruplandırılmasını; hatta bazen de bir noktalama işaretinin biçim üzerindeki etkisini fazlasıyla dikkate aldık ve dolayısıyla mümkün olduğunca şiirlerin ilk haline sadık kaldık. Tabi ki dizgi ve baskı hataları müstesna. Günümüz bakış açısıyla yazım hususunda bazı kelimeler hatalı görünse bile bu tür yazımların 1950’li yılların imlâsı gereği olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekir. Her şiire bir açıklama yapmak yerine; aslında bütün yorumu okura bıraktık. Klasik antoloji kitaplarındaki gibi şairlerin doğum ve ölüm tarihlerini ya da kısa bir biyografilerini verme gereği hissetmedik. Bu tarz sınırlandırılmış bilgileri artistik metotlarla sunmak yerine kısmi bir çabayı okura bıraktık. Pazar Postası Şiirleri, İkinci Yeni şiirine güçlü örnekler vermesine karşın bu tür araştırmalarda adı hiç anılmayan şairlerin hakkını da teslim edecektir. Onların edebiyatımızdaki onurunu yeniden iade edecektir. Son olarak arşivlere ulaşmakta yaşadığımız sıkıntılardan ötürü bazı şairlerin kimi şiirlerine ulaşmadığımızı ve bu yüzden eserimize yansıtamadığımızı eklemek istiyorum.