Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
374 pages
1 file
Prof. Dr. M. Fatih Köksal Armağanı, 2021
Bilmek istersen nedür âlemde eşyâdan garaz: “Garaz” Redifli Gazellerden Hareketle Divan Şiirinin Anlam Dünyası
Bursa Ulu Cami’deki Kartal Betimlemeleri Üzerine, 2023
2021
Giriş A tasözleri, Türk kültür birikiminin söze dönüşen en önemli unsurlarındandır. Milletlerin; karakterini, geleneklerini, göreneklerini, sosyal yaşantısını, inançlarını, sanat yönünü atasözlerinde bulmak mümkündür. Atasözleri, millet olabilme sürecinde uzun yıllar sonucunda toplumun akıl ve mantık süzgecinden geçip var olmayı başarabilmiştir. Milletlerin hasletlerini, karakter yapılarını, hayat karşısındaki tavırlarını ifade eden bu özlü ve anlamlı sözler, çok geniş bir coğrafyaya yayılarak yaşayan Saha, Hakas, Altay,
TUHFETÜ’L-MÜTEEHHİLÎN Evlilik Armağanı (Sadeleştirilmiş metin) Prof. Dr. İlter UZEL
Talat Duru Armağanı, 2016
Şimdiye kadar Karaman'da yaşayan birine bir armağan kitap hazırlanmamıştır. Armağan kitaplar, bir bilim ya da kültür alanında hizmetleri geçmiş kişilere hazırlanan kitaplardır. Talat Duru bir akademisyen olmasa da yaptığı çalışmalarla Karaman kültürüne ve Yunus Emre çalışmalarıyla üstün hizmetleri geçmiş biridir. Ve bu armağan kitabı fazlasıyla hak ediyor. Oğulları Ziya Duru ve Rıza Duru ile bu çalışmayı hazırladık. İyi de oldu herhalde.
Türkbilig, 2022
Türklük Bilimi araştırmalarına yaptığı önemli katkılarla bilinen Prof. Dr. Ceval KAYA için meslektaşlarının yazmış olduğu çalışmalarla bir armağan kitap oluşturulmuştur. Kitap, Prof. Dr. Osman Fikri SERTKAYA, Prof. Dr. Günay KARAAĞAÇ ve Prof. Dr. Mesut ŞEN editörlüğünde hazırlanmış olup içerisinde toplam 29 bilimsel çalışma barındırmaktadır. Çalışmalar, Prof. Dr. Ceval Kaya'nın uzmanlık alanı olan Eski Uygurca olmak üzere Türkçenin farklı dönemlerine ait eserler, yazmalar ve dilsel yapılar üzerine etimolojik, semantik ve söz varlığı izahlarının yanında bazı ifadeler için okuma önerileri, dönemler hakkında kültürel çıkarımlar ve dilsel özellikler üzerine katkılar sunar.
Journal of Turkish Research Institute, 2020
Söz manadan farklıdır, edebî söz ise söyleyen kişiye aittir. Şiir, söz olarak tezahür eder. Klasik Türk şiirinde sözün veciz olanı makbuldür. Bu nedenle sehl-i mümteni söze daima ilgi gösterilmiştir. Türkçede sözün estetik formu sehli mümtenidir. Varlıkların hâl ve hareketlerini estetik gösteren özellikler sadelik, denge, uyum, ahenk, bütünlük, zarafet vs.dir. İnsan davranışlarının zarif kabul edilenleri, bu özelliklerin yanı sıra sarf edilen kuvveti gizleyecek kadar kolay yapılanlardır. Keza sözün de yüklendiği manayı rahatlıkla taşıması estetik bir kıymet taşır. Klasik edebiyatta buna letafet adı verilmektedir. Letafet sehl-i mümteninin asgari şartıdır. Bununla birlikte sehl-i mümteni söz ayıklanmış sözdür. Belagat ilminde sözü ayıklamanın en ileri biçimine hazf denilirdi. Kelime sayısının en aza indirildiği daha estetik söz sanatına ise icaz adı verilir. Buna göre bir fikri, meramı, hissi veya manayı güçlendirmek için kelime sayısı en aza indirilmelidir. Sehl-i mümteni sözün bir diğer rüknü tabiiliktir. Şiir dilinin tabiiyeti samimiyetinden ileri gelir. Edebiyatta samimiyet, sanatkârın sözüyle özünün bir olması ve sözün sunilikten kurtulmasıdır. Sehl-i mümteni söze malik şairler, yaşadıkları olağanüstü hâlleri anlatan, iç dünyaları zengin, deha sahibi kişilerdir. Manayı tam duydukları gibi ona en yakışan ifadeyi de kendiliğinden buluverirler. Bu, kalbe doğan mananın kendine uygun söze dökülmesi, mana ve ifadenin bütünleşmesi, dilin nihai formunu bulmasıdır.
Eski öğrencim, asistanım, yeni bölüm arkadaşım, sevgili Hasene özgeçmişimi yazmamı isteyince önce itiraz ettim; "Sen yaz, bu kitapta benim yazım olmasın." dedimse de ikna edemedim ve yazmak zorunda kaldım. Öyleyse kuru bir özgeçmiş olmasın, kendimi anlatayım dedim, bakalım ben beni nasıl biliyorum diye yazmaya başladım. Ben, 19 Eylül 1956 tarihinde Mevlüt-Memnune Gülen'in ikinci kızları olarak Erzurum'da dünyaya gelmişim. Babam, Dünya güzellik kraliçesi Keriman Halis'ten esinlenerek adımı Keriman olarak koymuş ama nasılsa nüfusa Kerime olarak kaydedilmişim. Bu nedenle sizin Kerime olarak tanıdığınız ben, yakın çevremde Keriman adıyla bilinirim. Babam, otel işletirdi, annem ev hanımı. Ailenin ikinci çocuğuyum. Ablamla aramdaki dokuz yaş farkı, benden önce sağlıklı doğan ama salgın hastalıklar yüzünden ölen kardeşlerim yüzünden. Benden önce bile aynı adı taşıyan iki kız çocuğu kızamıktan ölmüş, yani ben üçüncü Keriman olarak doğmuşum. Çocukları yaşamayan Gülen ailesi, çareyi adaklarda, kurbanlarda, türbelerde aramış. Daha dokuz aylıkken annem, babam ve ablamla İstanbul, Ankara gezilerinin ardından soluğu Konya'da Mevlana'da almışız. Kurban kesilmiş, annem bir oğlu olursa yedi yaşında gelip kurban keseceklerini adamış. Benden sonra doğanlar yaşamış, kurbanlar kesilmiş… Dört kız, iki oğlan olarak altı kişilik ailede mutlu mesut yaşamaya başlamışız. Çok güzel bir çocukluk geçirdim. Okul dışındaki bütün zamanımız sokaklarda oyun oynayarak geçerdi. Yakan top, istop, ip atlama, köşe kapmaca, en çok da hırsız-polis. Ben polis olurdum, kimsenin çocuk sesinden rahatsız olmadığı günlerdi… Sokak sokak koştururduk. Gürpınar Sinemasının yanındaki evimiz, yaratıcılığımızı geliştirmişti. Gazeteleri sıkıştırıp paket yapar, sokağa bırakır, saklandığımız yerden sinemadan çıkanların ne yapacağını gözlerdik. Kimi paketimize tekme atar, moralimizi yerle bir eder, kimi eline alır, içinden ne çıkacak diye hem gider hem açardı. O zaman keyfimize diyecek yoktu, adamın peşine takılır, büyük bir mutlulukla sonunu görmek isterdik. Sokağa çadır kurar, annelerimizden gördüklerimizi yapardık. Erzurumlu kadınlar bahar (yaz) geldi mi halı yıkar, döşekleri boşaltır, yün yıkar, yün çırpar, bir ay süren temizliklere girişirdi. Sokaklar yünden geçilmezdi. Çocuklar da oyuncak halılarını, bebeğin yün yatağını yıkayacak tabii… Her gün, üç öğün yemek saatlerinin dışında oyunla geçen koca yaz tatilleri… Bütün sokaklar bizimdi. Ta ki hava kararıp eve dönünceye kadar… Yemeğin ardından hemen uyurduk. Oturacak mecal mi vardı? Zaten televizyonun olmadığı, tek eğlencemizin radyo olduğu, arkası yarınların, özellikle radyo tiyatrolarının ailece
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Prof. Dr. Zeki Kaymaz Armağanı, 2023
Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun Malkoçoğlu Romanı, 2024
Balkanistik Dil ve Edebiyat Dergisi, C.1, S.1, s. 115-125, 2019
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2018
Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir'e Armağan/ A Gift to Ayşegül Demirhan Erdemir, 2024
Türkolojiye adanan ömür, 2021
AKADEMİDE NEZAKET ÜSLÛBU PROF. DR. İLHAN GENÇ ARMAĞANI, 2022
Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
Osmanlı'nın İzinde Prof. Dr. Mehmet İpşirli Armağanı 2, 2013
Maaday Kara Destanında Duyu Eylemleri, 2022
Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020