Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
18 pages
1 file
PHILOSOPHY IN THE OTTOMAN MEDRESSES SUMMARY As it is known that the medresses in the Ottoman Empire are served as secondary and high educationallevels.The first Ottoman medresse is Orhaniye medresse. It was founded by Orhan Gazi in ıznik in 1330/1331. Nowadays, we don't have enough knowledge about the level of education in this medresse, but we know that, first of all, Davud-i Kayseri was a well-known teacher and then other teachers joint with him in this medresse. When we examine these teachers' lives, writings and scientific activities, it is understood that, this medresse gives rather high academic education. In that period, positive sciences possess also important place beside Islamic sciences. From this point of view Orhaniye medresse kept its importance until Bursa became capital city.
Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014
Bu makale Osmanlı medreselerinde okutulan mantık ve felsefe (hikmet) derslerinin Osmanlı düşüncesine etkilerini konu edinmektedir. Osmanlı düşüncesi İslâm düşünce geleneğinin bir devamı niteliğinde varlığını sürdürürken, medrese ve ulemanın katkılarıyla felsefe-kelâm ve tasavvuf bağlamında eklektik bir düşünceyi tazammun etmiştir. Osmanlı döneminde karşıt düşünceler olmakla birlikte medreselerde aklî ilimlerden sayılan mantık ve felsefe derslerinin ilmi ve teknolojik gelişmede olduğu kadar modernleşmede de ne kadar önemli olduğu pek çok âlim tarafından vurgulanmıştır. Nitekim zihni, yanlış düşünmekten korumayı amaç edinen mantık ilmiyle, doğru bilgi peşinde koşup mutluluğa varmayı hedef edinen felsefenin eğitim bakımından önemi inkâr edilemez bir gerçekliktir. Dolayısıyla bu ilimlerin Osmanlı'da kelâmî, tasavvufî, ahlâkî, hukukî, siyasî, edebî ve bilimsel düşünce gibi sayılabilecek pek çok alanda etkileri söz konusudur.
makale, 2012
Fetvâ, şeyhülislâm veya müftülerin müşkil konularda kendilerine yöneltilen suallere verdikleri güçlü cevaplardır. Fetvâ kelimesi de zaten Arapça genç, kavî, güçlü anlamındaki fetâ kelimesinden türemiştir. Osmanlıda beş asırlık bir sürede 129 şeyhülislâm görev yapmış ve verdikleri fetvâlar zor meselelerde en çok başvurulan kaynaklar arasında yer almıştır. Bu fetvâlar içinde manzum biçimde verilenler de görülmüş ve daima dikkat çekici bulunmuştur. Bu fetvâlar, kalem ve kelamları güçlü şeyhülislâm şairlerce yazılmış olduklarından şekil, muhteva ve edebî yönden diğer fetvâlardan ayrılmış ve sanat yönleri de bulunmuştur. Manzum fetvâlarda vezin ve kafiyece gözetilen bir itina ve özenle seçilmiş kelimelerin yanısıra edebî sanatlar da başarılı biçimde kullanılmıştır. Bu makalede, bu fetvâların daha ziyade, edebî değerleri incelenmektedir.
Çağdaş Türkiye Araştırmaları Dergisi, 2021
Osmanlı entelektüeli, 19. Yüzyılın ikinci yarısında özellikle Fransız Felsefesi’nden yapılan çeviriler neticesinde Batı Felsefesi ile ilgilenmeye başlamıştır. 1850’lerde çevirilerle başlayan Batı Felsefesi yayınları, sadece kitap olarak değil dergi, gazete gibi neşriyatlar olarak da yayınlanmıştır. Bu makalede kendi dönemlerinde önemli bir yer edinen ve Osmanlı düşünce hayatına katkıda bulunan iki önemli dergi olan, Ahmet Mithat Efendi’nin kurmuş olduğu Dağarcık (1871-1872) ve Baha Tevfik’in kurmuş olduğu Felsefe Mecmuası’na 1913 değinilecektir. İncelememize konu olan iki derginin de materyalist neşriyatlar olarak adlandırılması pek yanlış olmaz. Bu makalede yayınlanma tarihleri arasında 40 yıl olan bu iki materyalist derginin önemli felsefi ve bilimsel yazıları incelenecek, genel hatlarıyla bu dergilerin felsefe, bilim, materyalizm ve evrim düşüncelerine yaklaşımlarına ve beslendikleri kaynaklara değinilecektir. Ayrıca, etkilendikleri ve dergilerinde yer verdikleri bu düşünceleri yorumlama ve kendi fikirleri ile özellikle de bunları topluma sunma, sunarken de bazı kritik konuları toplumun hassas olduğu, din gibi konulara göre yorumlama biçimlerine değinilecektir. Makalenin amacı ise geçen 40 yılda değişen entelektüel çevre ve fikir dünyası neticesinde Osmanlı materyalist neşriyatındaki yukarıda bahsedilen dört başlığın söyleniş biçimini okuyucuya sunmak olacaktır. Anahtar Kelimeler: Ahmed Midhat, Baha Tevfik, Materyalizm, Felsefe, Evrim.
Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2015
Öz İslâm düşüncesinin Gazzâlî'den sonra felsefe, kelâm ve tasavvuf ilimlerinin bir sentez haline gelmiş görünümü, Osmanlı medrese ve ilim hayatında devam etmiştir. Fahreddin Râzî ekolünün etkin olduğu bu süreçte, gerek bağımsız eserlerle, gerekse şerh ve haşiyelerle önemli çalışmalar yapılmıştır. Böylece bir taraftan felsefî kelâm anlayışı, diğer taraftan Tehâfüt geleneği ve mantık çalışmaları felsefî düşüncenin Meşşaî boyutta devamlılığını sağlayan unsurlardan olmuştur. Bunun yanında Sühreverdî'nin tesis ettiği İşrâk felsefesinin etkisi Kutbuddin Râzî ve Devvânî gibi düşünürlerde devam ederken, İbn Arabî'nin kurduğu tasavvuf felsefesi pek çok düşünürü tesiri altına almıştır.
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Halep, Anadolu ile Mezopotamya ve Akdeniz ile İran arasındaki yolların kesişim noktasındadır. İpek Yolu’nun kavşağında olması, kentin sosyo-ekonomik yönden gelişmesini etkileyen en önemli etmen olmuştur. Halep, M.Ö. 64 yılına gelindiğinde Roma İmparatorluğu'nun Suriye eyaletinin sınırları içine alınmış ve Bizans dönemi boyunca iktisadi açıdan çok önemli bir yere sahip olmuştur. Halep’in İslam hakimiyetine girişi ise M.S. 637'de olmuştur. Daha sonra sırasıyla Emevi ve Abbasilerin egemenlik sahası içinde yer almıştır. Kent, 1086 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlanmıştır. Artuklular, Eyyubiler ve Moğol hakimiyetinin ardından 1516 yılında kent Osmanlı yönetimine girmiştir. Halep, Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli kentleri arasında yer almıştır. Halep’in bugünkü şeklini almasında İslam medeniyetlerinin, özellikle de Eyyubi ve Memluk medeniyetlerinin büyük katkısı vardır. Kentin surların dışına doğru gelişmesi 13. yüzyılda başlamıştır. Ancak günümüze kadar ayakta kalan mimari dokunun büyük çoğunluğu Osmanlı dönemine (1516-1918) aittir. Kentin tarihi önemi, zenginliği, geçmişini ve mimari dokusunu muhafaza etmiş olması sebebiyle “Eski Halep Kenti” 1986 yılında UNESCO tarafından, Dünya Kültür Mimari Listesi’ne alınmıştır. ABSTRACT The Old City of Aleppo is the historic city centre of Aleppo. Many districts of the ancient city remained essentially unchanged since its construction during the 12th to the 16th century. Being subjected to constant invasions and political instability, the inhabitants of the city were forced to build cell-like quarters and districts that were socially and economically independent. Each district was characterized by the religious and ethnic characteristics of its inhabitants. In 636 AD, Aleppo was conquered by the Arab Muslim troops. About 80 years later, during the rule of the Umayyad Caliph Sulaiman. In 1516, Aleppo became part of the Ottoman Empire. It was soon made the capital of its own province and emerged as a nexus of trade between the Orient and Europe. Characterized with its large mansions, narrow alleys, covered souqsand ancient caravanserais, the Ancient City of Aleppo became a UNESCO World Heritage Site in 1986.
International Journal of Language Academy, 2015
Fatwa is giving service to investigate of the provisions of any asked substance by muftis or shaykh al-Islam. This word which was derived from the word feta, expressed a strong answer to a problem that it solves, shaykh al-Islam or Muftis who solve the challenges of the people cited with the title mufti'l-enam. The fatwa books on many issues contain important information and documents. A period of five centuries in the Ottoman Empire served 129 shaykh al-Islam and their fatwas in the difficult issues was most referenced sources. They are also in verse between fatwas of Shaykh al-Islams and these fatwas in the fatwa books have been involved in a situation of ornamental and spice. These fatwas which were written by Shaykh al-Islams each of them is a poet of diwan in terms of shape and substance from other fatwas not allocated a special form of expression and there have not been handled. Only, in terms of meter and rhyme in a carefully supervised, and specifically used the word and compound word can be said that strikes the eye. In addition, in these fatwas move some of the Arabic grammar pedestals that it highlights the literary arts. The purpose of this fatwas is the answer to a question of fiqh, the literary arts and already can not wait for the implementation of other art shows. In this article these fatwas be introduced in terms of fiqh and literary.
İnönü Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, (INIJOSS), 2023
Osmanlı hukukunda keşif, bir davada delillerin ortaya çıkarılması, haklı ile haksızın ayırt edilmesi, ileride doğacak herhangi bir ihtilaf veya itirazın önlenmesi için başvurulan önemli hukukî bir usuldür. Mühimme defterleri, şer‘iyye sicilleri ile Osmanlı Arşivi’ndeki muhtelif belge tasniflerinde akla gelebilecek her hususa dair keşif örnekleri mevcuttur. Şimdiye kadar bu alanda önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların büyük çoğunluğu, sicillere yansıyan katl, yaralama, kaza ile ölüm, intihar, boğulma gibi olayların keşfine yöneliktir. Bu çalışmamızda, keşif usulünün sadece zikredilen olaylarla sınırlı olmadığı, idarî bakımdan devlet merkezine ulaşan arz ve şikâyetlerden, ülke genelindeki kale, palanga, köprü, suyolları ile cami veya kiliselerin tamir ve bakımı, vakıfların muhasebesi, toplumsal huzuru bozan eylemler ve kişiler arası çeşitli anlaşmazlıklar gibi konularda da keşif belgeleri değerlendirilmeye çalışılmıştır. Konunun kaynaklarını iki kısımda ele almak mümkündür. Arşiv kaynakları birinci elden kaynaklardır. Osmanlı Arşivi’ndeki muhtelif belgeler ile İSAM tarafından yayımlanan İstanbul kadı sicilleri, akademik çalışmalara konu olmuş siciller ve mühimme defterleri temel kaynaklarımızdır. Öte yandan siciller esas alınarak, bazı sancaklarda adlî vakalar, katl ve yaralama gibi sınırlı olayların keşfine dair çalışmalardan da istifade edilmiştir. Keşif, takip ettiğimiz belgelerden 16. yüzyıldan başlayarak 18. yüzyılın sonlarına kadar var olup sonraki yüzyıllarda da devam etmiş ve modern hukukumuzun önemli bir usulü olarak günümüze kadar gelmiştir. Başka bir ifade ile günümüz keşif usulünün temelleri tarihimizin derinliklerinde mevcuttur.
Öz XV. yy. Osmanlı mutasavvıflarının ileri gelenlerinden olan Molla Fenârî, Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde yaşamış, kadılık, müderrislik, şeyhülislamlık ve müşavirlik gibi gerek ilmî gerek siyasî açıdan oldukça mühim vazifeler icra etmiş önemli bir ilim ve devlet adamıdır. Telif ettiği eserleri, yetiştirdiği öğrencileri ve yaptığı görevleri ile Os-manlı medrese sisteminde ve düşünce geleneğinde pek çok tesirde bulunmuştur. Men-subu olduğu Ekberiye ekolünün anlayışını, Osmanlı düşüncesine yerleştirmiş ve ilmî ge-leneğin bu fikirler çerçevesinde gelişmesini sağlamıştır. Bu makalede Türk-İslâm düşün-cesinde hususi bir yeri olan Molla Fenârî'nin hayatı hakkında özet mahiyetinde bilgiler verildikten sonra onun, Osmanlı medrese geleneği ve Osmanlı düşünce sistemi üzerin-deki tesirleri ortaya konulmaya çalışılacaktır. Anahtar kelimeler: Molla Fenârî, Osmanlı düşüncesi, Osmanlı medrese sistemi, Misbâhu'l-üns, Ekberiye ekolü. The Influence of Molla Fanārī on The Ottoman Madrasa System and Ottoman Thought One of the 15th century Ottoman sufis, Molla Fanārī is an important scientist and politician who lived in the establishment period of Ottoman Empire and worked as qa-di, professor (mudarris), sheikh al-Islam and advisor which are significant professions in view of both science and politics. He has influenced in Ottoman university (madrasa) system and Ottoman thought by means of his books, students, and professions. He has addapted the ideas of Akbarian school to the Ottoman thought. In addition, he has assured for scientific system to improve within the framework of Akbarian ideas. In this article, Molla Fanārī's biography will be stated in summary and his influence on Otto-man madrasa system and Ottoman thought will be tried to introduce.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
TARİH BOYUNCA KARADENİZ TİCARETİ VE CANİK, 2013
STOA OKULUNDA FELSEFE VE AHLAK , 2002