Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Özet Klasik kültürümüzde destan ve savaş kahramanlarımız olduğu gibi, gönül kalelerini fethetmiş ve bizlere kalp vadisinde kılavuzluk yapmış olan aşk kahramanlarımız da vardır. Ferhad, Mecnun, Hüsrev, Cemşid, Hüma, Vamık, Ramin bunlardan meşhur olanlardır. Aşk meydanında, topu çevgenleriyle çalmışlar ve kimseye kaptırmamışlardır. Biz bu kahramanlar arasında bir aşk mühendisi olan Ferhad'ın, Osmanlı şiir varaklarına yansımış olan aşka bakış ve duyuş portresini klasik edebiyatımızın en bilinen şairlerinden; Şeyhî, Ahmed Paşa, Necatî Bey, Fuzulî, Bakî, Hayalî Bey, Nâbî, Nefî, Neşatî, Şeyhülislam Yahya, Nedim ve Şeyh Galib divânlarını incelemek suretiyle ortaya koymaya çalıştık. Bir suyolu mühendisi olan Ferhad'ın aşk sahasında da gerçek bir mühendis olduğunu gördük. Edebiyat tarihimiz boyunca divân şairlerimiz Ferhad'ın ağzından aşka dair sözler söylemiş ve nahif duygularını Ferhad vasıtasıyla dile getirmişlerdir. Seçilerek zikredilen beyitler bu duyguların birer şahididirler. ANAHTAR KELİMELER: OSMANLI ŞİİRİ, DİVÂN EDEBİYATI, AŞK, FERHAD Abstract Just as we have war heroes in our classical culture and legends who have conquered the fortress of our souls, there are amorous heroes whose love and passion has led us through the valley of our hearts. Of these heroes, Ferhad, Mecnun, Hüsrev, Cemşid, Hüma, Vamık and Ramin are among the famous ones. They have been the eternal winners in the field of love and have not lost their glory or place to any other opponent. Among these heroes we have chosen to focus on the love protagonist Ferhad, whose views and perspective of romance has been portrayed and documented in the poetry and classic works of the literary connoisseurs of Ottoman period such as Şeyhî, Ahmed Paşa, Necatî Bey, Fuzulî, Bakî, Hayalî Bey, Nâbî, Nefî, Neşatî, Şeyhülislam Yahya, Nedim and Şeyh Galib. We have tried to compile and put together these works for an analysis. Ferhad, who was known to be an expert in the canals and conduits, proved his expertise equally in the field of love. Throughout the history of literature, the council of our poets have voiced their romantic expressions through Ferhad's lips and have reflected their sensitive feelings and words through Ferhad. Each of the couplets mentioned here is a witness to these feelings. Doç.Dr.,Mevlana Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi, saydin@mevlana.edu.tr
ULUSLARARASI TOPLUM VE KÜLTÜR ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU (3-5 EKİM 2019), 2019
Edebiyatımızda Gülistan’ın tamamını veya sadece dibacesini konu alan birçok tercüme ve şerh yazılmıştır. Gülistan’ın dibacesine yapılan şerhlerin birincisi Lâmi’î Çelebi’ye, sonuncusu ise Safvet’e aittir. Şerh-i Cedîd ü Muhtasar-ı Müfîd adını taşıyan bu eser, 1200/1786’da yazılmaya başlanıp bir yılda tamamlanmıştır. Eserin giriş kısmında, Gülistan’ı şerh eden şârihlerden bahsedildikten sonra bunlar arasında en başarılısının Sûdî-i Bosnevî olduğu; ancak onun da iştikak yani kelime türetimi konusunda hatalar yaptığı belirtilmiştir. Safvet, eserini hazırlama sürecini detaylı bir şekilde açıklamıştır. Buna göre Safvet, Şerh-i Cedîd ü Muhtasar-ı Müfîd'i hocası Necib’in, Sûdî-i Bosnevî’nin şerhi üzerinde yaptığı düzeltmeler kaybolmasın diye kaleme almıştır; ancak bunu yaparken kendisi de epeyce ekleme ve düzeltmeler yapmıştır. Yani bu eser aslında Sûdî-i Bosnevî’nin Gülistan şerhinin dibace kısmına, Necib ve Safvet tarafından yapılan ekleme ve düzeltmeleri içeren bir eleştiridir. Safvet, bunları belirttikten sonra çalışmasını yeni bir eser olarak addedip ona Şerh-i Cedîd ü Muhtasar-ı Müfîd ismini vermiştir. Bilindiği üzere eski metinlere yönelik eleştiriler sayfa kenarlarına kaydedilen ve der-kenar tabir edilen notlar şeklinde dile getirilmektedir. Bildirimize konu olan Şerh-i Cedîd ü Muhtasar-ı Müfîd ise farklı olarak, bir metne yönelik eleştirileri içeren müstakil eser olması bakımından özgün bir mahiyet sergilemektedir. Bildiride Safvet’in, Sûdî’nin eseri üzerinde ne gibi tasarruflarda bulunduğu örnekleriyle irdelenecektir.
Öz: Letaifnameler, Osmanlı dönemi mizah geleneği için çok önemli bir konuma ve işleve sahiptir. Özellikle bu tarz eserlerin XIX. yüzyılda matbaa hurufatı (tipografya) ve taş baskı (litografya) yöntemleriyle basılmaya başlanması, türün geniş bir monografik kabiliyete sahip olmasını sağlamıştır. Ayrıca bu eserler her ne kadar doğası gereği 'yazılı kültür ortamı'na dâhil edilse de esasında 'sözelleştirme'ye bağlı olarak 'sözlü kültür ortamı'na dönük dinamik bir yapının niteliklerini taşımaktadır. Yani bu tarz eserler, bireysel okumanın aktif rol oynadığı durumlarda bile türlü özellikleriyle muhatabını kendi 'bağlamı'ndan tamamen koparamamıştır. Zira bu durum, öncesinde tarihî ve kolektif derinliğe sahip köklü bir 'sözlü kültür ortamı'nın varlığından dolayı bir çeşit zorunluluğa dönüşmüştür. XIX. yüzyıl divan şairi Hasan Nüzhet Efendi'nin kaleme aldığı " Letâ'if-i Esnâf " adlı eser, Osmanlı döneminde okunan latife kitaplarından biridir. Eser, esnaflara dair latifeleri dile getirmenin yanında sözel bazı nitelikleri de bünyesinde barındırmaktadır. Aynı zamanda dönemin dili, folkloru ve etnografyası açısından da önemli bilgileri ihtiva etmektedir. Abstract: Letaifname's have a very important position and function for humor tradition of Ottoman era. Especially, when these products were pressed by typography and lithography, these products had a very wide monographic capability. Although these products thought as a product of written culture, because of verbalizing (telling/reading the text with words), they have the characteristics of oral cultural context's dynamism. So, these products couldn't break off the readers/listeners own-context even individual reading had an active role. This state had an obligatory because of the presence of oral cultural context which has a historical and collective depth. Letaif-i Esnaf was a letaif (anecdote) book, which was written by Hasan Nüzhet Efendi (XIX.th century Divan poet), read at Ottoman era. This book contains some latife's (anecdotes) about artisans and also this book has some characteristics of orality. This book also gives some important information about the language, folklore, and ethnography of that era. Keywords: Humour at Ottoman era, reading humor texts of Ottoman, oral and written culture at Ottoman, Letaifname, Letaif-i Esnaf, Hasan Nüzhet Efendi "
Feshane; Osmanlı modernizasyonunu sosyal, politik, askerî ve ticari yönden destekleyen, Nizam-ı Cedid’den ilham alan ve 2. Mahmut’un Yeniçerileri kaldırması ile resmîleşen bir kurumdur. 1835 yılında kurulup üretime geçen ve aradaki uzun zaman diliminde karşılaştığı birçok engeli aşıp 1986 yılına kadar gelmiş en eski Osmanlı fabrikalarındandır. Ancak 1986 yılında İstanbul'daki imar faaliyetleri nedeniyle, Haliç'te yer alan bütün sanayi kuruluşlarının kaldırılması nedeniyle diğer örneklerle beraber büyük kısmının yıkılmasından kurtulamamıştır. Bugün kültür merkezi olarak kullanılan fabrikanın dokuma atölyesi binası, prefabrike olarak inşa edilen ilk sanayi yapılarından birisi olması nedeniyle muhafaza edilmiştir. Fabrika, sanayileşmeye geç de olsa başlamış olan Osmanlılardan günümüze kalan nadir endüstri miraslarından biridir.
Osmanlı devletinin birçok kademesinde görev almış ve devlet ricaliyle ortak meclislerde bulunmuş Fâik Ömer Efendi, XVIII. ve XIX. yüzyıllarda yaşamış tasavvufî eğilimleriyle öne çıkan şair bir Osmanlı münevveridir. Doğum yeri ve tarihi bilinmeyen şair 1245/1829’da İstanbul’da vefat etmiştir. Fâik Ömer Efendi’nin Türkçe ve Farsça divânı başta olmak üzere birçok eseri mevcuttur. Şaire ait eserler içinde kaynaklarda zikredilmeyen bir de divân-ı nu‘ût bulunmaktadır. İlk kez bu çalışmada neşredilen divân Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi 554/2 numarada yer alır. Alfabedeki her harfin kafiyesiyle kaleme alınan gazellerden oluşan divânın sonunda şaire ait bir de on iki imam methiyesi bulunur. Fâik Ömer Efendi’nin divânında yer alan na‘tlerde oldukça sade bir üslûbu be-nimsediği görülür. Bu durum şairin Türkçe ve Farsça divânlarındaki üslûbuyla da örtüşmektedir. Fâik Ömer Efendi, who lived in the XVIIIth and XIXth centuries, served in many positions for the Ottoman State and sat in the same councils with statemen. He was a poet and an Ottoman intellectual who also had mystical tendencies. There is no information about his place and date of birth. He died in 1245/1829 in İstanbul. Fâik Ömer Efendi had many works, including his Turkish and Persian diwans. Among his works there is a diwân-ı nu‘ût, which is not citied in any old literary sources. The manuscript, which is published for the first time in this paper, is listed in Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi in the number of 554/2. It consists of lyrics (gazel) which are written by making rhyme with each letter of the Ottoman Turkish alphabet. In the end of the manuscript, there is also a eulogy for The Twelve Imams written by the poet. It can be seen in the Diwân-ı Nu‘ût that Fâik Ömer Efendi has preferred a quite simple style in all his lyrics. This simplicity is also in line with the poet’s style in his Turkish and Persian diwâns.
2024
Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
XIX. asrın önemli devlet adamlarından biri olan Ahmed Cevdet Paşa, aynı zamanda birçok alanda adından söz ettirmiş, devrinin en meşhur entelektüel şahsiyetlerinden biridir. Edebiyattan fıkıha, gramerden tefsire, mantıktan hukuka ve tarihe kadar birçok alanda kalem oynatan bu müstesna ilim adamının vücûda getirmiş olduğu Ma‘ruzât, Tezâkir, Târih-i Cevdet, Kısâs-ı Enbiyâ, Mecelle gibi birçok eser sahasında otoritelerce kabul edilmiş referanslar olarak günümüz ilim sahasındaki birçok araştırmacının istifadesine sunulmaktadır. Ahmed Cevdet Paşa’nın hayatını ele alacağımız bu çalışmanın ilk bölümünde genel hatları ile Lofçalı Ahmed Cevdet Paşa’nın biyografisine yer verilecek. İkinci bölümde “Tarihçi, Hukukçu, Şair ve Devlet Adamı Ahmed Cevdet Paşa” başlığı altında Paşanın entelektüel yönüne vurgu yapılıp üçüncü bölümde ise Paşanın ailesi ile arasında gerçekleşen mektuplaşmalara yer verilerek “Aile Babası Ahmed Cevdet Paşa” irdelenecektir. Sonuç kısmıyla birlikte Ahmed Cevdet Paşa hakkında genel bir değerlendirme yapılarak çalışmamız son bulacaktır. Anahtar Sözcükler: Ahmed Cevdet Paşa, Mektup, Lofça, Tarih, Şahsiyet, Osmanlı Devleti
2016
Özet 'İ'dâd-ı Kuvvet' yani 'güç hazırlama' konusu tarihi seyir içerisinde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de tartışılan önemli başlıklardan birisi olmuştur. Bu dönemde düşmana karşı güç hazırlama konusu, donanma gücü hazırlama özelinde, Mustafa Takî Efendi ve Mehmed Fahreddin Efendi arasında da tartışılmıştır. Güç hazırlama emrinin önemi, uygulanış şekli ve o günün şartları altında bu sorumluluğun kime ait olduğu gibi konularda taraflar arasında fikir ayrılıkları yaşanmıştır. Makalede, Osmanlının çöküşü ve Cumhuriyetin kuruluşu sürecinde tartışılan en hassas başlıklardan birisi olan güç hazırlama konusunu farklı bakış açılarıyla değerlendiren bu iki ismin konuya dair görüşlerine değinilmiştir. Çalışmada, tarafların güç hazırlama emrinin önemi ve hükmü konusunda aynı fikri paylaşmalarına rağmen emrin müslümanlar üzerine nasıl uygulanacağı noktasındaki farklı görüşleri üzerinde durulmuştur.
Geleneksel Türk el sanatlarının önemli bir kolunu oluşturan ve Anadolu insanının üstün beceri ve zevkini binlerce yıldır yansıtmaya devam eden maden sanatı, Os-manlı döneminde çeşitli sanat dallarıyla beraber zirveye ulaşmıştır. Tunç Devri'yle birlikte, madenden yapılmış ürünleri ağırlıklı olarak kullanan insanoğlu, madenin sunduğu imkânlar ölçüsünde farklı kullanım alanları için değişik formlarda, hafif ve dayanıklı eserler yapmaya başlamıştır. İnsanların ihtiyaçları doğrultusunda yapmış oldukları madenden kaplar zamanla Anadolu insanının elinde bir sanat var-lığı haline gelmiştir. Günümüzde madeni eserler, Anadolu insanının yaşam tarzını ve kültürünü anlamada bir kanıt niteliği taşımaktadırlar. Osmanlı maden sanatı içinde Osmanlı kültürünün zarif parçalarından bir grubu oluşturan fincan zarfları, hem kullanım amaçları hem de sanatsal özellikleri açısından dikkat çekici eserler-dir. Fincan zarfını, kahve fincanlarının kulpsuz olarak yapıldığı dönemlerde, ince fincanların tutulabilmesi maksadıyla içine yerleştirildiği küçük kadeh olarak tanım-lamak mümkündür. Bu çalışmada, Bitlis Etnografya Müzesi'nde bulunan Osmanlı Dönemine ait 3 adet fincan zarfı incelenmiş ve katalog şeklinde tanıtılmıştır. Sonuç olarak incelenen eserlerin bakır malzemeden, dövme tekniği ile yapıldığı, süsleme-lerinde kazıma ve kabartma tekniği ile bitkisel motiflerin uygulandığı görülmüştür. Anahtar kelimeler; Osmanlı, maden sanatı, fincan zarfı, Bitlis Etnografya Müzesi.
TÜRK HUKUK TARİHİ SEMPOZYUMU BİLDİRİLER KİTABI, 2023
10* Çeliktaş, Osmanlı Yüksek D in Eğitim i Anlayışının Değişimi (X IX . ve X X . Yüzyıllarda), s. 84-85. *11* Bozkurt, Türkiye' de H u ku k Eğitim inin Tarihçesi, s. ; Çeliktaş, Osmanh Yüksek D in Eğitimi Anlayışının Değişimi (X IX . ve X X . Yüzyıllarda), s. 96. *12* Çeliktaş, Osmanlı Yüksek D in Eğitim i Anlayışının Değişimi (X IX . ve X X . Yüzyıllarda), s. 97. *13* M ahm ud Cevad, M aarif-i Umumiye Nezareti Tarihçe-Teşkilat ve İcraatı (19. A sır Osmanh M a a rif Tarihi), Yay. Haz. Taceddin Kayaoğlu, Yeni Türkiye Yay., İstanbul, 2001, s. 439-440. *14* Takvim-i Vekâyi, 2 Şubat 1870 *1 Zilkade 1286*, N o: 1184, s. 1. *15* Bozkurt, Türkiye' de H u ku k Eğitim inin Tarihçesi, s. ; Çeliktaş, Osmanh Yüksek D in Eğitimi
KÜLLİYAT OSMANLI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2021
Son dönem Zenbûrî şeyhlerinden olan Yahya Âgâh Efendi; Zenbûriyye’nin pîri kabul edilen Muhammed Sâdık Erzincanî gibi eser telifine önem vermiştir. Farklı tarîkatlara dair derviş çeyizi olarak da bilinen kıyafetleri çizimlerle anlattığı “Mecmuatü’z-Zarâif Sandukatü’l-Ma’ârif” isimli eseri farklı çalışmalara kaynak teşkil etmekle birlikte, telifatından diğer eserler rağbet görmemiştir. Yaptığımız çalışmalar neticesinde; Yahya Âgâh Efendi’nin “Tarîkat-nâme-i Zenbûriyye-i Sâdıkiyye”, “Merâsim-i Usûl-i İkrâr u İlbâs” ve “Usûl-i Mukâbele-i Şerîf” isimli üç eseri ele alınarak incelenmiştir. Tarîkat-nâme-i Zenbûriyye-i Sâdıkiyye; tasavvufun gerekliliği, cehrî ve hafî zikrin delilleri, biat, râbıta, Zenbûriyye’nin esasları gibi konuları ele almakla birlikte, bunlara ek olarak “Tasavvuf ve Tarîkatlara Dair Fetvalar” bölümünü içermektedir. Usûl-i Mukâbele-i Şerîf; Nakşibendiyye, Kadiriyye ve Zenbûriyye’de kelime-i tevhîd, ism-i Hayy zikri, devran zikri gibi tarîkat ayinlerinin yanı sıra muhtelif gün ve gecelere mahsus Zenbûriyye usûllerinin nasıl icra edildiğini açıklarken, Merasim-i Usûl-i İkrar u İlbas; bahsi geçen tarîkatların biat, hilafet gibi merasimleri ile muhtelif tarîkat kıyafetlerinin tekbirlenmesi merasimlerini anlatmaktadır. Çalışmamızın konusunu Yahya Âgâh Efendi’nin “Tarîkat-nâme-i Zenbûriyye-i Sâdıkiyye”, “Merasim-i Usûl-i İkrar u İlbas” ve “Usûl-i Mukâbele-i Şerîf” isimli üç eserinin incelenmesi oluşturmaktadır. Derinlemesine ele alınarak günümüz Türkçesine de aktardığımız bu üç eser; kendilerine has özellikleri ve Zenbûriyye’ye dair içerdikleri bilgiler özelinde araştırılmış olup, İstanbul’un son dönemlerindeki tekkelerde görülen bazı sorunlara da yer vermektedir. Anahtar Kelimeler: Tasavvuf, Tarîkat, Zenbûriyye, Yahya Âgâh Efendi, Muhammed Sâdık Erzincanî.
Tarih meraklısı Sultan Mehmet Reşat’ın mükemmel bir Osmanlı tarihi yazılması amacıyla kuruluşuna öncülük ettiği Tarih-‐i Osmanî Encümeni Türkiye’de modern tarihçilik için önemli bir aşamadır. Son Vakanüvis Abdurrahman Şeref Efendi’nin başkanı olduğu Encümen, yayınladığı Tarih-‐i Osmanî Encümeni Mecmuası ile yeni bir tarih anlayışının öncüsü olmuştur. Bununla birlikte, Encümen’den beklenen “mükemmel Osmanlı tarihi” projesi yayınlanan ilk cildiyle birlikte ciddi eleştirilere de konu olmuştur. Hanedana dayalı tarihm anlayışının örneklerinden olan Osmanlı Tarihi, ulusa dayalı tarih anlayışını savunan aydınlarca eleştirilmiştir. Başta Yusuf Akçura olmak üzere Fuat Köprülü, Ali Emiri gibi isimlerce tenkit edilen tarih projesi ancak bir cilt yayınlanabilmiştir. Bu makalede Fuat Köprülü’nün Osmanlı Tarihine yönelik eleştirileri ile Tarih-‐i Osmanî Encümeni ile ilişkisi değerlendirilmektedir.
Osmanlı devletinin somut olan kültürel mirasının tespitinde Osmanlı Divan şiirinin önemi var mıdır, varsa nedir? Şâirlerin; özellikle padişahlar ve devlet adamlarının yaptırmış oldukları binalara söylemiş oldukları tarih kıtaları ve bu kıtalar vesilesiyle adı geçen eserler;
Bilge Strateji, 2018
Öz Osmanlı padişahları; cülus, tebrik, barış, doğum, savaş, dostluk teklifleri gibi meseleler için yabancı hükümdarlara geçici elçiler (ad hoc) gönderirdi. Bu elçiler, siyasi ve diplomatik görüşmeleri, sefaretname adı verdikleri raporlarla yetkili mercilere takdim ederdi. Osmanlı Devleti, çeşitli amaçlar için İsveç'e diplomatik heyetler göndermişti. İsveç'e giden elçilerden biri de Mehmed Said Efendi'ydi. İsveç'e gönderilmesinin resmi amacı XII. Charles'a verilmiş olan borcu tahsil etmekti. Ancak Mehmed Said Efendi'nin arka plandaki amacı ise İsveç ile Rusya arasında bir ittifakın yapılıp yapılmadığının araştırılmasıydı. Bu çalışmanın amacı: ad hoc diplomasisi çerçevesinde Osmanlı-İsveç ilişkilerini ele alarak bir Osmanlı Elçisinin, İsveç algısını değerlendirmektir.
OSMANLI DONANMASINDA BİR YABANCI UZMAN: MİRLİVA HOFFNER PAŞA VE RAPORU, 2023
Osmanlı donanması, 19. yüzyıl Avrupa'sında hızla gelişen teknolojik ve bilimsel gelişmenin etkisiyle rakip donanmalar karşısında oldukça zayıf duruma düşmüştür. Avrupa donanmalarının bu dönemde kalyonlar yerine buhar gücüyle çalışan vapurları ana savaş gemisi haline getirmesi, bunu yerli olanaklarla üretme imkanına sahip olmayan Osmanlı donanmasını dışa bağımlı hale getirmiştir. Osmanlı, devlet ricali donanmanın ifa ettiği görevin önemini takdir eden bir akılla buna çözüm bulmak amacıyla çeşitli tedbirler almaya yönelmiştir. Bu tedbirlerden bir tanesi Avrupa'dan savaş gemisi satın almak veya Avrupa'ya öğrenci göndermek iken bir tanesi de Avrupa'dan davet edilen yabancı uzmanları Osmanlı donamasında istihdam etmekti. Mirliva Hoffner Paşa bu amaçla Almanya'dan davet edilen yabancı uzmanlardan bir tanesidir.
AMASYA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2017, SAYI: 9, S. 225-248
Özet: İlk çağlardan beri muhtelif medeniyetlere ev sahipliği yapan Amasya, Anadolu coğrafyası üzerinde yer alan köklü şehirlerden biridir. Amasya'nın tarihî dokusuna bakıldığında, mezkûr kentte çok sayıda ilim, fikir sanat ve devlet adamının yetiştiği anlaşılmaktadır. Bu anlamda Osmanlı Devleti'nde XVIII. yüzyılın sonu ile XIX. yüzyılın başında yaşayan Âkifzâde Abdurrahim Efendi müderrislik, mütefekkirlik ve mutasavvıflık yönü ile Amasya'nın yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden biridir. Bu makalede, eserleri ve icrâ ettiği görevleri ile iyi bir ilmî birikime sahip olan Âkifzâde Abdurrahim Efendi ve onun tasavvufa dair kaleme aldığı Mir'âtü'n-nâzırîn adlı eseri tanınmaya çalışılacaktır. Bu amaca yönelik olarak ele alınan makale, giriş ve iki bölümden oluşacaktır. Birinci bölümde Âkifzâde Abdurrahim Efendi'nin hayatı ve eserlerine, ikinci bölümde ise Mir'âtü'n-nâzırîn'deki tasavvufî görüşlerine yer verilecektir. Sonuç kısmında ise konuyla ilgili bir değerlendirme yapılacaktır. Abstract Amasya has hosted several civilizations since ancient times, and is one of the most profound cities located on the Anatolian geographical area. When the historical tissue of Amasya is considered, it is understood that many statesmen, men of letter and men of art were raised in this city throughout history. In this context, Âkifzâde Abdurrahim Efendi, who lived in late XVIII. Century and early XIX. Century in the Ottoman State comes to the forefront as a teacher, thinker, and Sufi raised in the city of Amasya. Âkifzâde Abdurrahim Efendi, who had a good scientific knowledge compilation with his works and duties, and his work "Mir'âtü'n-nâzırîn", which was written by him on Sufism, will be introduced in this study. The article, which will be designed in agreement with this purpose, will consist of an Introduction and two subsequent sections. In the first section, the life and works of Âkifzâde Abdurrahim Efendi will be included, and in the second section, his sufic viewpoints written in Mir'âtü'n-nâzırîn will be included. In the Conclusion section, a general evaluation will be made about the study topic.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.