Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
4 pages
1 file
En genel tanımı ile halkın halk için halk tarafından yönetilmesi anlamına gelen demokrasinin tanımında geçen prensiplerin pratiğe nasıl döküleceği üzerinde birçok çalışma yapılmış; fakat üzerinde uzlaşılmış ortak bir demokrasi anlayışı yerine farklı coğrafyalara özgü farklı demokrasi modelleri zuhur etmiştir. Nitekim bu tanım içerisinde " halk " sözcüğü yerine " ulus " veya " ümmet " sözcüklerinin kullanılmaması dikkat çekicidir. Çünkü " ulus " ve " ümmet " , tek tip bir toplumu ön görürken; halkı farklı kültür kitleleri bir araya getirir. Bu noktada birbirinden farklı anlayış ve belli kültüre sahip kitlelerin hangi ortak paydada bir araya gelecekleri sorusu önemlidir. Bu makalede bu sorunun çözümü adına ortaya atılmış " çok kültürlülük " kavramı özellikle doğu-batı kavramları baz alınarak Avrupa'nın önde gelen ülkelerinden İngiltere ekseninde analiz edilmeye çalışılacaktır.
sobiad.org
Örgütlerin en önemli amaçlarından biri, iş görenlerin verimliliklerini en üst seviyeye getirmeyi sağlamaktır. Verimlilik düzeyinin yüksek olması, örgüt çalışanlarının performansına ve iş tatminine bağlıdır. Bu doğrultuda örgütte çalışanların performansı ve iş tatmininin yüksek olması ise, kişinin örgüte olan bağlılığıyla koşutluk göstermektedir.
International Journal of Economics, Politics, Humanities & Social Sciences, 2021
Kültür, tüketicilerin davranışlarını etkileyen değerler bütünü olarak ülkeler arasında farklılıklar göstermektedir. Bu durum toplumlar arasında satın alma davranışlarının farklılaşmasına sebep olmaktadır. Bu kapsamda faaliyetlerini farklı pazarlara taşıma amacında olan çok uluslu şirketlerin kültürel farklılıklara uyum göstermeleri gerekmektedir. Çok uluslu şirketler faaliyetlerini sistematik bir biçimde kültürel farklılıklara uyumlaştırdıkları takdirde tüketicilerin taleplerini kendi ürünlerine yönlendirerek satışlarını arttırma imkânına sahip olabilmektedir. Ancak çok uluslu şirketlerin kültürel farklılıklara uyum göstererek yerel pazarlarda elde ettikleri kazanımlar, artan satış gelirleri ile sınırlı değildir. Zira yerel pazarlarda belli bir tüketici kesimi çok uluslu şirketlerin popüler kültür simgesi ürünlerini tüketmeyi sosyal statü addeder duruma gelmiştir. Bu çalışmanın da amacı çok uluslu şirketlerin faaliyet gösterdikleri pazarlardaki kültürel farklılıklara uyum sağlamaları açısından stratejik bir plan ortaya koymak ve faaliyetlerini sistematik bir biçimde kültürel farklılıklara uyumlaştıran çok uluslu şirketlerin kazanımlarını ve bu kazanımların yerel pazarlara yansımalarını değerlendirmektir. Bu kapsamda çok uluslu şirketlerin kültürel farklılıklara uyum planı, pazarlamanın 4P'si olarak bilenen ürün (product), fiyat (price), dağıtım (place) ve tanıtım (promotion) stratejilerine dayandırılarak ele alınmıştır.
Özet Son yıllarda çocuk çalışmalarındaki artışla beraber çocuk coğrafyalarına da ilgi artmıştır. Çocuk coğrafyaları, çocuk ve çocukluk kavramına bakışı çeşitlendiren disiplinlerarası bir yaklaşıma sahip olmasının yanında beşeri coğrafya içindeki farklı paradigmaların izlerini taşır. Bir diğer altı çizilmesi gereken husus ise, iletişim ve ulaşımdaki gelişmelere bağlı olarak 'hareketlilik'in artması göç çalışmalarına da yansımıştır. Ulusaşırı toplumsal alanlar ya da ulusaşırı mekânlar gibi kavramlar vasıtasıyla bireysel ve toplumsal unsurların sınırları aştığına dair bir vurgu vardır ve özellikle göçmen çocukları bu yeni olgunun en başat unsurudur. Bu bağlamda, bu çalışmanın amacı ulusaşırı mekânlar ile Londra'daki Türkiyeli çocuklar arasındaki ilişkinin altını çizmektir. Bir diğer amaç ise, bir çok yer ile bağı olan bu çocukların o yerlere dair duygusal coğrafyalarını bizzat onların sesinden duyma çabasıdır. Bu bağlamda, çalışmada nitel yöntemlerden derinlemesine görüşme ve katılımcı gözlem yöntem olarak kullanılmıştır ve elde edilen bulgular kısaca şöyle ifade edilebilir: Londra'daki Türk çocuklarının belli yerlere dair duyguları oldukça çeşitlidir ve birçok duygu birbirine girmiştir. Bu duygular kişiden kişiye farklılık gösterdiği gibi zamanla bizatihi aynı çocuğun duyguları da değişebilir.
2017
Araştırmanın amacı işgörenlerin örgütsel bağlılığını zayıflatan, performansını düşüren, motivasyonunu engelleyen örgütsel sinizmin örgüt kültüründen mi kaynaklandığını tespit etmektir. Araştırmanın evrenini Gaziantep Organize Sanayi bölgesinde faaliyet gösteren firma çalışanları oluştururken, örneklemini izin veren firma çalışanları oluşturmaktadır. Araştırma verileri anket yöntemiyle toplanmış ve istatistiksel analizler yapılmıştır.. Yapılan analizler neticesinde örgütsel sinizm alt boyutlarından bilişsel sinizm ile klan kültürü, adhokrasi kültürü, pazar kültürü ve hiyerarşi kültürü arasında pozitif yönlü zayıf ilişkiler bulunmuştur. Örgütsel sinizm alt boyutu duyuşsal sinizm ile örgüt kültürü alt boyutlarından klan kültürü arasında negatif yönlü zayıf bir ilişki tespit edilmiştir. Ayrıca yapılan regresyon analizi sonucuna göre örgütsel sinizmin alt boyutların bilişsel ve duyuşsal sinizmin örgüt kültürü alt boyutlarından etkilendiği yani örgüt kültürünün örgütsel sinizmin nedeni olduğu sonucuna varılmıştır.
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2008
ÖZET: Modern toplumlarda, yetiştirilen bireylerin farklı kültürel gruplarla etkileşim içerisinde olmaları ve etkileşimlerinde olumlu tutumlar geliştirmeleri beklenmektedir. Bu nedenle, gelişmiş ülkeler eğitimle ilgili sorunlarına çözümler üretirken, çok kültürlü eğitim çalışmalarına da yer vermektedirler. Çok kültürlü eğitim, öğrencilerin farklı kültürleri hoş karşılamalarının sağlanması için, öğrenme ortamlarının farklılaştırılması üzerine odaklanmaktadır. Bunun için de öğretmenler, öğrencilerinin, kendi kültürleri dışındaki bireylerin değerlerine saygı duymalarını, farklı kültürlerle ilgili ön yargılarını ortadan kaldırmalarını ve farklılıkların insanlar için bir zenginlik olduğunu benimsemelerini sağlayacak öğrenme ortamları yaratmalıdırlar. Bu nedenle, bu çalışmada, çok kültürlü eğitimin gelişim süreci ve öğrenme ortamlarına yansımaları irdelenmeye çalışılmıştır.
Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınları, 2021
Samsun’un tarihi oldukça eskiye dayanmaktadır. Şehir; Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı gibi birçok farklı medeniyetin egemenliği altına girmiştir. Bu sayede, her bir medeniyetten beslenerek, çok kültürlü bir atmosferin teşekkül etmesi sağlanmıştır. Çok kültürlü yaşam, Samsun matbuatına da sirayet etmiştir. Samsun’daki ilk matbaa, Hacı Hüseyin Avni Matbaası’dır. 1887 yılında Hüseyin Avni Bey tarafından, hükumet konağında, kurulmuştur. Hacı Hüseyin Avni Matbaası, devlet dairelerinin kâğıt ihtiyacını karşılamak için kurulsa da bir süre sonra, gazete yayınlamaya başlar. Böylece 1908 yılında, Samsun’un ilk Türk gazetesi olan Aks-ı Sadâ ortaya çıkar. Aks-ı Sadâ incelendiğinde gerek Samsun’un gerekse de ülkenin birçok sorununun ele alındığı görülmektedir. Gazete, Osmanlıcılık fikrini savunmuştur. Rum, Ermeni ve Türk unsurlarının birliğini savunarak, Osmanlı fikrinin devamını sağlamayı hedeflemiştir. Bu fikre zarar veren yayınlar da eleştirilmiştir. Böylece çok kültürlülüğün, devletin birliği üzerinden sağlanması hedeflenmiştir. Meşrutiyetin tekrardan yürürlüğe girmesi, ülke genelinde büyük bir coşkuyla kutlanmıştır. Mamafih bir neşriyat furyası başlamıştır. Böylece Samsun’da da matbaalar ve gazeteler açılmaya başlar. Şehrin ikinci matbaası olan Şems Matbaası da bugünlerde açılmıştır. Çok kültürlülüğün oluşumu da Meşrutiyet dönemine tekabül etmektedir. Ermeniler, Entranik Matbaası adıyla bir matbaa kurarken, Rumlar da Garofalidis Matbaası’nı kurmuştur. Matbaalara bağlı olarak, Rumca ve Ermenice gazeteler neşredilir. 1909 yılında Ağkira, Pontus, Ortodoksia ve Ako Tu Pontus isimli Rumca gazeteler yayınlanır. 1911 yılında da Tbrots isimli Ermenice mecmua yayınlanır. Türkçe, Ermeni ve Rumca neşredilen yayınlar gösteriyor ki Samsun’da farklı kültürlere hitap eden bir basın söz konusudur. Bildiride hedeflenen, farklı kültürlere ait olan süreli yayınları tanıtarak, çok kültürlülüğün ne şekilde ele alındığını göstermektir. Ortaya çıkan sonuç ise Samsun’daki ilk Türkçe gazete olan Aks-ı Sadâ Osmanlıcılık fikrini savunarak, farklı kültürlerin bir arada yaşamasını savunmuştur. Bazı azınlık mecmuaları ise ayrılığı körükleyen yazılar kaleme almıştır.
AKADEMİSYEN KİTABEVİ, 2018
GİRİŞ İnsanlık tarihine bakıldığında dinin çok erken dönemlerden itibaren toplumsal hayatın merkezinde ve etkin bir konumda olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum her toplumun kendi di-ninin olması neticesini pek tabii olarak ortaya çıkarmaktadır. Toplumsal yapı çeşitliliği, çevresel ve tarihsel şartlar birbirin-den oldukça farklı dinlerin ve dini yaşayışların ortaya çıkması-nı netice vermiştir. Dinler bir kısım özellikleri ile benzerlikler taşısa da sosyo-teolojik yapıları ve farklılıkları nedeniyle bazı dinler "öteki" olarak gördükleri dinleri olumsuzlamakta, çatış-makta ve hatta kuvvetli delillerle reddetmektedirler. Buradaki bütün olumsuz yargıları oluşturan unsurların bizzat dinler de-ğil dindarlar ve sosyal teolojinin sürdürücüsü olan din adam-larının olduğunu ifade etmek gerekir. Farklılıkların bir ayrım ve çatışma sebebinden ziyade bir ortak payda haline getirilme-si çabaları da böylesi bir sürecin neticesinde ortaya çıkmıştır. Hangi coğrafyada olursa olsunlar bütün toplumlar moder-nite ve onun getirilerine maruz kalmıştır. Toplumsal hayatta dinin referans aralığının da fazla olduğu hesaba katıldığında dünya dinleri ve onlara inananların da bu süreçten etkilenme-mesi düşünülemez. Bu anlamda "birlikte yaşama", "uzlaşma"
Çizgi Yay. , 2024
Bu çalışmada, çokkültürlülük, etnik kimlik, etnik grup ve bu kavramlar arasındaki ilişkiler sosyolojik bir perspektif-ten incelenmiştir. Çalışmanın temel problemi, çokkültürlü-lük ile etniklik arasındaki ilişkinin nasıl olduğu konusudur.
Graeme Turner'ın İngiliz Kültürel Çalışmaları adlı yapıtı disiplinlerarası alan olarak kabul gören Kültürel Çalışmalar (Cultural Studies) literatürüne katkı niteliğinde bir çalışmadır. İnsanların yaşamlarını, kültürel ve toplumsal bir bağlamda biçimlendirme ve deneyimleme biçimlerini inceleyen Kültürel Çalışmalara Türkiye'de artan bir ilgi olduğunu görmekteyiz. Türkiye'de Kültürel Çalışmalar literatürünü az çok takip edenlerin farkında oldukları ya da bildikleri şey bu alandaki yazılan\çevrilen eserlerin sınırlı sayıda olduğudur. Dolayısıyla Turner'ın eserinin Türkçeye çevrilmiş olması az öncede ifade ettiğim gibi Türkiye'deki literatüre katkı sağlamaktadır. Kültürel çalışmalar literatüründe çokça karşılaştığımız başlıca kavramlara (örneğin; kodlama-kodaçımlama, alımlama vs.) Tuner -doğal olarak-yer vermeye gayret göstermiştir. Kitaba geçmeden önce kültürel çalışmalar hakkında genel olarak birkaç bilgi vermenin faydalı olacağı kanaatindeyim.
Hızla küreselleşmekte olan kapitalist ekonomik örgütlenmenin girdabında savrulan ulus-devletin sadık ve erdemli yurttaşları bu çalkantılı süreçte yoğun bir zihin bulanıklığı yaşamaya başlamışlardır. Özellikle 1970'li yıllardan beri küreselleşen kapitalizmin neo-liberal politikalarıyla sosyal (ekonomik) yurttaşlıkta yaşanan gerilimler, siyasi ve medeni yurttaşlık ekseninde değişimlere yol açmıştır. Modern dünyada, devlet iktidarı çerçevesindeki sivil, siyasi ve sosyal (ekonomik) yurttaşlık eksenlerinde homojen bir bütün (ulus) oluşturarak bir araya gelen ulus-devlet yurttaşları bu zihin bulanıklığından kurtulmak için de iktidarın görünmez olduğu post-modern dünyada kendilerini yeniden tanımlamanın yoluna düşmüşlerdir. Kapitalist ekonomik örgütlenmenin küreselleşmesiyle dünya artık ve yeniden bir imparatorluk çağını yaşamaya başlamıştır. M. Hardt ve A. Negri'nin İmparatorluk adlı çalışmalarında belirttiği gibi ulus-devletlerin egemenliğinin gerilemesi ve giderek ekonomik ve kültürel mübadeleleri düzenlemekten aciz hale gelmesi aslında ortaya çıkmakta olan bu küresel İmparatorluğun ilk belirtilerinden biridir. Hardt ve Negri'ye göre emperyal egemenlik, merkezsiz, ülkesizleştirilmiş bir iktidar aygıtı olarak tedricen tüm küresel alanı içine almakta, kolonyalizme ait pratikler ile sivil ve doğal düzen arasındaki modern egemenlik diyalektiğini son erdirmektedir. Devletin egemenliği olmaksızın bireysel kimlik/özdeşlik de yoktur: bireyin kimliği/özdeşliği, bir egemene olan ortak ve eşit tabiiyetinden doğmaktadır. Egemen, görünmez oldukça özdeş kimlikler parçalanarak yerini çoğul kimliklere bırakmaktadır. Modern yurttaşlığın ulus-devlet sınırları içindeki kamusal alanda eşitliğini ve ortaklığını sağlayan homojen ulus fikrinin çatırdamasıyla daha önceden hasıraltı edilmiş olan toplumların heterojen yapısı ortaya çıkmaya başlamıştır. Artık toplumlar tek bir dil/kültür/kimlik bayrağının altında bir araya gelmektense çok dilli/kültürlü/kimlikli bir yatay yapılanma içine girmektedirler. İçeri/dışarı ikileminin ortadan kaldırılmasıyla birlikte kimlik politikaları da farklı bir çehreye bürünmektedir; imparatorluk, ulusal 'medeni' toplumların homojenleştirilmesi süreci boyunca hizmet eden 'öteki'nin yokluğunda, 'çokluğu' 'halk' yapmak için yeni metodlar kullanmaktadır. Ortaçağ'ın sonundan itibaren ötekinin karşısına ulusal yasalar, ulusal diller, ulusal edebiyat ve hatta ulusal kiliseler ile ortaya çıkan ulus-devletler postmodern dünyadaki egemenlik kriziyle ulusal hüviyetini kaybetmiştir. Artık yasalar ulusal olmaktan çıkmış küresel egemenlerce belirlenir olmuştur; azınlıkların ya da etno-kültürel yapıların bulunduğu devletlerde ulusal dillerin karşısına yeni rakipler çıkmaya başlamıştır. Her ulusun kendine has modernleşmesini yansıtan ulusal edebiyat/sanat, dünyanın tek bir yasal zemine oturarak tek bir yaşam biçimini (ekonomik anlamda) dikte etmeye başlamasıyla kısırlaşan görünümünü kültürel çeşitliliği yansıtan etnik edebiyat/sanat ile doldurmaya çalışmıştır. Artık çağ çokluk çağıdır, en iyi yaşam anlayışı çerçevesinde her türlü ulusal azınlıkların, etnik ve dini cemaatlerin, standart toplumsal yapının dışında kalan/dışına itilmiş marjinal grupların sesinin kamusal alana taşınmasının çağıdır günümüz.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Türkiye İlahiyat Araştırmaları Dergisi, 2017
Journal of Turkish Studies, 2016
Çokkültürlülük Deneyimleri ve Alternatif Bir Model Olarak "Halat Kültür", 2022
Çankaya University Journal of Humanities and Social Sciences, 2010
çev. Tuba Akıncılar OnmuĢ, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2014, 2009
The Journal of Academic Social Science Studies, 2018
Öğretmenlerde Örgütsel Yabancılaşma, 2023
Turkish Academic Research Review - Türk Akademik Araştırmalar Dergisi [TARR], 2018
Savunma Bilimleri Dergisi, 2011
Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 2020
Türk Psikoloji Yazıları, Vol.17, No.34, pp.69-81. , 2014
Buca Egitim Fakultesi Dergisi, 2010