Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2016, Personality and Work Engagement
İşle bütünleşme diğer iş tutumlarına (iş doyumu, işe bağlılık vb.) göre daha geniş ve kapsamlı bir kavramdır. İşle bütünleşmenin tam anlamıyla gerçekleştiği durumlarda, çalışanların azimle işlerine yoğunlaştıkları, işlerine karşı algılarının yüksek ve duygusal tepkilerinin olumlu olduğu görülmektedir. İşiyle bütünleşmiş çalışanların yarattığı pozitif ortam diğer çalışanların da motivasyonuna, istekliliğine ve hatta işlerini sevmelerine olumlu katkı sağlayabilir. Bu görüşle tutarlı olarak Bakker (2011), işle bütünleşen çalışanların içinde bulundukları duygusal durumun sadece kendilerini değil, diğer çalışanları da olumlu etkileyebileceğini belirtmektedir. Sunulan araştırmanın temel amacı, olumlu bir iş tutumu olan işle bütünleşmenin yatkınlık (disposition) yönünün büyük beş kişilik modeli aracılığıyla açıklanıp açıklanamayacağını incelemektir. Hizmet sektöründe çalışanların kişilik özellikleri ile işle bütünleşme düzeyleri arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak da araştırmanın diğer bir amacıdır. İşle bütünleşmenin işkoliklik, olumlu duygulanım, işten ayrılma niyeti, örgütsel vatandaşlık davranışı ve iş doyumu ile olan ilişkisi araştırma modeline uygun olarak incelenmiştir. Ayrıca meslek ve sektörün işle bütünleşme ve diğer değişkenler üzerindeki temel etkisi de sınanmıştır.
2020
İşletmelerin sürdürülebilir bir rekabet üstünlüğü sağlamaları için en önemli faktör, sahip oldukları insan kaynağıdır. Daha çok özel sektör için ifade edilen bu durum, yeni kamu işletmeciliği anlayışıyla birlikte kamu sektörü için de büyük önem arz etmeye başlamıştır. Bu araştırmada kişilik özellikleri ve kişi-iş uyumunun, çalışanların iş tatminleri üzerindeki etkileri açıklanmaya çalışılacaktır. Bu çerçevede taşeron sisteminin, iş tatmini üzerindeki etkisi de irdelenecektir. Araştırma verileri Tokat'taki devlet hastanelerinde görev yapan 112 taşeron firma elemanından toplanmıştır. Elde edilen sonuçlar kişilik özellikleri ve kişi-iş uyumunun iş tatminini artırdığını; ayrıca uyumluluk, sorumluluk ve duygusal denge boyutlarının kişi-iş uyumunu etkilediğini göstermiştir. Kişiliğin uyumluluk, duygusal denge ve sorumluluk boyutları ile iş tatmini arasındaki etkileşiminde kişi-iş uyumunun aracı rol üstlendiği araştırmanın bir diğer sonucudur. Bu sonuçlar, çalışanların kişilik özelliklerinin işleri ile uyumlu olmasının tatmin düzeyleri açısından önemini ortaya koymaktadır.
Türk kadını; dünyanın en aydın, en erdemli ve en vakur kadınıdır." "Erkeklere ilk öğüdü, ilk eğitimi veren ve onun üzerinde ilk analık nüfuz ve tesirini kuran kadındır." "Şuna inanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir." "Bizce, Türkiye Cumhuriyeti anlamında kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en muhterem yerde her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir." "Daha esenlikle, daha dürüst olarak yürüteceğimiz yol vardır. Bu yol,Türk kadınını çalışmamıza ortak yapmak, ilmî, ahlâkî, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekleyicisi yapmak yoludur." M. Kemal ATATÜRK ÇALIŞMA HAYATINDA KADININ ÖNEMİ Özet Kadının toplum içerisindeki yeri ve önemi azımsanmayacak kadar büyüktür. Nitekim toplumları, nesilleri meydana getiren, onları doğuran ve büyüten, topluma kazandıran da kadındır. Kadın, sağlıklı, huzurlu, bilgili ve eğitimli bir neslin yetişmesinde en önemli kişidir Kadının çalışması ve para kazanması özgürlüğün ilk adımıdır. Buna karşın, genel olarak kadına ilişkin görevler ya da işler söz konusu olduğunda, ilk akla gelenler onun geleneksel görevleri olan annelik ve ev kadınlığı olmaktadır. Oysa insanlığın var olusundan bu yana kadın, annelik ve ev işlerinin yanı sıra üretim hayatına da katkıda bulunmaktadır.
Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2020
Araştırma Görevlilerinde İş Becerikliliği ve İşle Bütünleşme… 592 yazın çerçevesinde tartışılmış ve akademide iş becerikliliği davranışlarının güçlendirilmesine yönelik öneriler sunulmuştur.
Ruhsal gelişmenin birey oluşumuna yol açması rekebetçi bir çizgi üzerinden gerçekleştiğinde kendi merkezli bir sonuç verir. Mevcut sistem bireyleşmeyi bu yola itmektedir
Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2011
Kişilik, insani bir olgu olup, doğrudan bireye yöneliktir. İnsanı kendi yapan ve diğerlerinden ayıran bir konumdadır. İnsanlar da kişilikleri doğrultusunda değer yargısına sahip olurlar. Kişilik terim olarak huy, karakter, yaratılış, bilişsel yapı, ahlak ve yaşam biçimi anlamlarına gelmektedir. Kişilik farklı boyutlara sahip olup, onu şekillendiren etmenler de bulunmaktadır. Bunlar arasında çevre ve özellikle eğitimin ayrı bir yeri vardır. Kur"an"da kişiliğe yönelik bütün boyutları içeren bir terim bulunmaktadır ki, o da "şakile" sözcüğüdür. İnsanların yaratılış biçimine yönelik olarak kullanılan şakile, eğitim açısından bireysel farklılıkları dikkate alan bir metot tavsiye etmektedir.
Adam Olmak, 2006
Bu kitabın daha önce dört aşaması yayınlanmıştı. Eksik kalmış olduğunu düşünerek, özgün basılı kitabın kapak ve girişi (içeriğin listesi vb.) dışında 2.bölüm ile kısmen 3. bölümü de vermenin hem gerekli hem yararlı olduğunu düşündüm. Bunlardan “Başlangıç” başlıklı bölümde, “orta yaş” döneminden “yaşlılık” dönemine geçişte karşılaştığım duygu ve düşüncelerimden söz ettim. Bu anlatım, bir bakıma bu kitabın niçin yazıldığını da ortaya seriyor. Üçüncü bölümde “uslu çocuk”, “akıllı çocuk”, “haşarı ya da yaramaz çocuk” deyişlerinin karşılaştırmaları yapılarak, ortaokuldaki Türkçe öğretmeninin bu kitabın yazılmasına neden olan “Sen adam olmayacaksın” tarzındaki sözü belirtiliyor. Nitekim aslında bunun ayrıntıları, kitabın daha önce yayınlanmış son bölümünde veriliyor.
Öz: Bu çalışmada, kişilik ile iş tatmini arasındaki ilişkiler incelenmiş, söz konusu ilişkilerin hangi kişilik özellikleri üzerinde yoğunlaştığı sorusuna cevap bulunmaya çalışılmıştır. Geliştirilen hipotezler, bankacılık sektöründe çalışan 200 personelden anket yöntemiyle sağlanan verilerle analiz edilmektedir. Yapılan analizlerde, bazı kişilik özellikleri ile iş tatmini arasında düşük düzeyde ilişki bulunmuştur. Elde edilen bulgular ışığında çalışmanın örgüt kuramına yaptığı katkı tartışılmakta ve bundan sonraki çalışmalara ışık tutabilecek bir takım öneriler geliştirilmektedir. Abstract: In this paper, relations between personality and job satisfaction are discussed. "Relations are focused on which personality components?" is tried to be answered. Hypothesis are analysed according to the inputs gained from 200 workers belong to banking sector. According to the analysis it is found out that there are limited relations between some components of personality and job satisfaction. According to the results contribution of the research to the organizational theory is discussed and suggestions for following researches are given.
Amaç: Bu çalışmada, bireylerin kişilik özelliklerinin işveren çekicilik algısına etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Tasarım/Yöntem: Bu bağlamda, bir kamu üniversitesinde öğrenim gören 344 öğrenciden toplanan veriler kullanılmıştır. Araştırma yöntemi olarak anket yöntemi seçilmiştir. Kişilik tiplerini belirlemek için geçerliliği ve güvenilirliği tespit edilmiş olan “Beş faktör kişilik ölçeği”, çekicilik unsurlarını belirlemek amacıyla da “İşveren Çekiciliği Ölçeği” kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 20.00 istatistik programı kullanılarak faktör, güvenilirlik, korelasyon ve regresyon analizleri yapılmıştır. Sonuçlar: Analiz sonuçları, kişilik özellikleri ile işveren çekiciliği algısı arasında ilişki olduğunu ve birbirlerini etkilediğini göstermektedir. Özgün Değer: Bu çalışma, yetenekli çalışanları çekmek ve elinde tutmak isteyen ve marka olmak isteyen işletmeler için yol gösterici bir özellik taşımaktadır.
Gece Kitaplığı, 2018
Bu çalışma Fârâbî’nin doğumundan vefatına kadar yaşamış olduğu hayatı, felsefi birikimini, yazmış olduğu eserleri ve İhsâu'l-ulûm adlı eserindeki özgün ilim tasnifini genel bilgiler vermesi bakımından ele almaktadır. Aristo’dan sonra felsefeyi insanlığa öğreten İkinci Öğretmen unvanıyla müşahhaslaşmış Fârâbî, bu üstün nitelemenin bir gereği olarak felsefi düşünceyi İslâm inancıyla uyumlu hale getirmeye çalışmış, insanlığın kadim düşüncesi ile ilahi vahyin uyum içinde yaşayabileceğini, kendine mahsus uzlaştırıcı düşünce sistemi ile gösterebilmiştir. Fârâbî, yaşadığı hayat itibariyle hem hükümdarlar tarafından hem de halk tarafından saygı duyulmuş bir ilmi şahsiyettir. Münzevî hayatının neticesinde dinine ve milletine uygun bir hayat yaşamış ve bu bağlamda eserler neşretmiştir. Onun ilimleri tasnifi ve bu bağlamda bir eser neşretmesi, İslâm’da felsefi düşüncenin doğru temsiline katkıda bulunmuş; bununla beraber felsefe öğrenmek isteyenin nasıl bir yol takip edeceğine de kılavuzluk yapmıştır. This work gives general information about the life, philosophical accumulation, works that he wrote and the science classification of Iḥṣāʾal-ʿulūm which Al-Fārābī lived from birth to death. Known as the Second Teacher, who taught philosophy to humanity after Aristotle, Al-Fārābī wanted to harmonize philosophical thought with Islamic belief as a result of this characteristic. The philosopher could demonstrate that he could live in harmony with the thought of mankind and the divine inspiration, with his own comprehen- sive thought system. Al-Fārābī is a scientific person who has been respected both by the rulers and by the people throughout his life. As a result of his mystical life, he lived a life that was appropriate for his religion and nationality, and published works in this context. His classifications of science and writing a book in this context contributed to the correct representation of philosophical thought in Islam; along with a guide on how to pursue philosophy.
2015
Tukenmislik sendromu (burnout) bilgi caginin onemli sorunlarindan birisidir. Bu sendrom “is talepleri ile isi yapan bireylerin ihtiyaclari arasindaki uyumsuzluktan kaynaklanan ve asamali olarak ilerleyen bir surec” olarak tanimlanmaktadir. Yillarca birey ve is arasindaki uyumsuzluk dolayisiyla ortaya cikan tukenmislikten bahsedilmis, zararlari ve basa cikma yollari arastirmalara konu olmustur. Bu calisma ile, tukenmislik madalyonunun obur yuzu olan “isle butunlesme” (engagement) kavrami uzerinde durulmaktadir. Calismanin amaci birey ve is arasindaki uyumun saglanmasi vasitasiyla, hem bireysel hem de orgutsel duzeyde olumsuz sonuclari olan tukenmisligin tersi etkilere sahip isle butunlesmenin (engagement) olusturulabilecegini vurgulamak ve “tukenmislik-isle butunlesme iliskisi”ni Turkce yazinina kazandirmaktir. Calismada yer alan isle butunlesmeyi saglama stratejileri ile orgut icerisinde tukenmislik sorunu ortadan kaldirilarak, isle butunlesmenin olusturulmasi beklenmektedir.
Job engagement levels of employees according to their personality traits in service sector, 2015
Bu araştırmada, Ankara ilinde doktor, öğretmen ve bankacı olarak çalışanların kişilik özelliklerinin işle bütünleşme ve işle bütünleşmenin iş doyumu, işten ayrılma niyeti ve örgütsel vatandaşlık davranışı üzerindeki etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca kişilik özellikleri ile işle bütünleşme arasında olumlu duygulanım ve işkolikliğin aracı değişkenler olup olmadıkları da saptanmaya çalışılmıştır. Araştırmanın diğer bir amacı ise Ankara ilinde kamu ve özel sektörde doktor, öğretmen ve bankacı olarak çalışanların işle bütünleşme, kişilik, işkoliklik, olumlu duygulanım, örgütsel vatandaşlık davranışı, işten ayrılma niyeti ve iş doyumu düzeylerinin farklılaşıp faklılaşmadığının belirlenmesidir. Bu amaçlar çerçevesinde kamu ve özel sektörde doktor, öğretmen ve bankacı olarak çalışanlara (N=360) kişisel bilgi formu, UWES-TR, BFKÖ, Work-BAT-TR, PANAS, İANÖ, ÖVD-TR ve MSQ-TR ölçekleri uygulanmıştır. Korelasyonel analizlerin sonuçlarına göre kişilik özelliklerinden duygusal dengesizlik, özdisiplin ve deneyime açıklığın işle bütünleşmeyi yordayan önemli değişkenler oldukları bulunmuştur. Deneyime açıklık ile işle bütünleşme arasındaki ilişkide işkoliklik ve olumlu duygulanımın tam aracı değişken oldukları belirlenmiştir. Özdisiplin ile işle bütünleşme arasındaki ilişkide ise sadece olumlu duygulanımın tam aracı değişken olduğu saptanmıştır. Karşılaştırmaya dayalı analizlerin sonuçlarına göre öğretmenler işle bütünleşme, dışa dönüklük, uzlaşılabilirlik, özdisiplin, deneyime açıklık, işkoliklik, olumlu duygulanım, vicdanlılık, nezaket ve iş doyumu açısından diğer meslek gruplarıyla karşılaştırıldığında en yüksek puanları almışlardır. Bankacılar duygusal dengesizlik, diğerkâmlık, centilmenlik, sivil erdem ve işten ayrılma niyeti açısından diğer meslek gruplarıyla karşılaştırıldığında en yüksek puana ulaşmışlardır. Doktorlar ise sadece olumsuz duygulanım açısından diğer meslek gruplarına göre en yüksek puana sahip olmuştur. Bu bulgular, daha önce yapılan araştırma ve kuramsal yaklaşımlar çerçevesinde tartışılmıştır. In this study it was aimed to determine the effect of personality traits on job engagement and the effect of job engagement on job satisfaction, organizational citizenship behavior and intention to leave of the doctors, teachers and bank employees working in Ankara. In addition it was aimed to find out whether positive affect and workaholism were the mediator variables of the relationship between personality traits and job engagement. Another aim of this study was to reveal if job engagement, personality, workaholism, positive effect, organizational citizenship behaviours and intention to leave levels of the doctors, teachers and bank employees working in public and private sector in Ankara differs or not. Within the framework of the aims mentioned, a personal information form, UWES-TR, BFKÖ, Work-BAT-TR, PANAS, İANÖ, ÖVD-TR and MSQ-TR scales were utilized to gather data from the doctors, teachers and bank employees (N=360) working in public and private sector in Ankara. According to the results of the correlational analyses, the personality traits neuroticism, conscientiousness and openness to experience were found to be the significant predictors of job engagement. As for the relationship between openness to experience and job engagement, workaholism and positive effect were found to be the full mediating variables. Meanwhile only positive effect was determined as a significant mediator of the relationship between conscientiousness and job engagement. According to the results of the comparison analyses, when compared to the other occupational groups, teachers had the highest scores with regard to job engagement, extraversion, agreeableness, conscientiousness (personality trait), openness to experience, workaholism, positive affect, conscientiousness (organizational citizenship behaviour dimension), courtesy, and job satisfaction. Furthermore, bank employees got the highest scores in neuroticism, altruism, sportsmanship, civic virtue and intention to leave compared to other occupational groups. On the other hand, doctors received the highest score compared to other occupational groups only in terms of negative effect.The findings mentioned above were discussed in line with the previous researches and theoretical approaches.
Psikoloji, insan davranışlarının altında yatan temel nedenleri bulmaya çalışan bilimsel çabaya verilen addır (Cüceloğlu, 2004). İlk psikoloji laboratuarının Wilhelm Wundt tarafından 1879 yılında kurulmasıyla psikoloji biliminin felsefeden ayrı bir disiplin haline geldiği söylenebilir. Psikolojinin zaman içerisinde gelişmesiyle insan davranışlarının nasıl inceleneceği konusunda farklı yaklaşımlar ve farklı çalışma alanları ortaya çıkmıştır. Günümüzde psikolojinin önemli çalışma alanlarından biri de kişilik psikolojisidir (Cüceloğlu, 2004; Morgan, 1977). Kişilik psikolojisinin amacı insanların davranışlarının nedenlerini bilimsel bir perspektifle incelemek ve açıklamaktır (Hjelle ve Ziegler, 1992).
Journal of Turkish Studies, 2018
Felsefede 'kişi olmak' deyimi kişiliğe çok önem veren bir düşünce hareketinin temel kavramı olarak belirlenir. 'Kişi olmak' insanların ortak olarak sahip oldukları temel özelliklerin kullanılmasına dayalı bir boyut olarak önemli ve değerlidir. Dolayısıyla kişi olmanın kendisi bir değer olarak konulmaktadır. Gerçek ve yüksek bir değer olarak 'kişi olmak' insan hayatı için bir önemli bir amaç olmaktadır.
Journal of Turkish Studies, 2015
Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. † Bu makale Dr. Mustafa Kemal Topcu'nun doktora tezinden üretilmiştir.
2008
Objective: Suicide is one of the most important public health problems. Suicide, which needs to be discussed as a part of preventive mental health, has a wide range of causes. Temperament is genetic and structural behavioral characteristics that individuals have in their nature and cannot change for a whole-of-life. On the other hand, character is discussed as a concept, which is affected by education and environmental factors and can change in the course of time. In this study, we aimed to determine the discriminating personality characteristic of suicide attempters compared to healthy control subjects. Methods: Attempted suicide cases (n=69) who applied to
Kişilik üzerine teoriler çoğu bilimsel değildir. En yaygın olarak bilenenleri ise bilimsel bir teori bile değillerdir yani teorinin geçerliliği bilimsel olarak incelenemezdir. Kişiliğin çocukluğun erken evrelerinde biçimlediği inancı ise bir zamanlar insanlara hakim olan güneşin dünyanın etrafında döndüğü inancından pek farklı değildir. Bu inanç insanın doğasına ilişkin inançlara dayanır. İnsanın doğasını verili, değişmez bir takım metafizik varsayımlara dayalı bir şey olarak öngörmek ile, insanın doğasını, doğanın doğasının değişimi içerisinde değişen, toplumsal ilişkilerden ve bunların değişimlerimden etkilenen bir şey olarak öngörmek, kişiliğe ilişkin aynı inançlara yol açmaz. Her " kişilik " tanımı, ister istemez, kişiliği kendi kendisyle tutarlı uyumlu bir yapı, örüntü olarak tanımlamak ve betimlemek zorundadır. Her sabah uyandığımızda kendimiz ne kadar aynı kişi olarak algılamak zorundaysak, bir kişilik tanımı da o derece kendi içinde tutalı olmak zorundadır. Sürekli değişen, kendi içinde tutarsız, kendine benzemeyen, kendini yadsıyan bir yapı, örüntü, kendi kendisinden başka bir şey olacağından bir ve aynı şey olarak kavranılamaz. Tanım, bir örüntüye, belirli ve değişmez biçimlere ve ilişkilere işaret etmek zorundadır. Bu anlamda kendi iç mantığına mahkumdur. Allport 1937'de 50 farklı kişilik tanımından sözetmektedir. 1957'de Hofstatter, antik tiyatroda kullanılan maskelerle kişilik arasında benzerlikler kurar; 1) Tiyatroda bu maskeler oyun boyunca değişmez, kişilik de bir ömür sürer. 2) Bu maskeler tiyatroda 12 çeşittir. DSM IV'te 10 çeşittir yani kişilik dediğimiz şey antik tiyotrada olduğu gibi tanı kılavuzlarında da sınırlı sayıdır. 3) Tıpkı tanımlanmış kişiliklerden belirli davranışları bekleyebileceğimiz gibi tiyatroda seyirciler bu maskelerin nasıl davranacaklarını öngörebilirler. Oysa " kişilik nedir? " sorusunun yanıtında genellikle, bir kişiyi diğerlerinden farklı kılan kendine ait niteliklere vurgu vardır. Bilmem kaç milyar insanda 10-15 çeşit kişilik bozukluğu gözüküyorsa ve eğer her bozukluk normal sayılan bir örüntünün niceliksel olarak farklı bir görüntüsüyse, ya " diğerlerinden farklı kılan " vurgusu komiktir ya da kişilik tanımlarını ve kişilik bozuklukları sınıflandırmasını insanı kavramak için geliştirilmiş çok kaba bir sınıflandırma olarak anlamak zorundayızdır. Kimileri " kişilik " derken kast edilen şeyin bireyi başkalarından farklı kılan özellikler olduğunu zanneder. Oysa kişilik bozukluklarının tanı kriterleri binlerce değildir. En karmaşık kişilik envanterleri bile milyonlarca sorudan oluşmaz. Kişilik kuramları ve kişilik bozuklukları tanıları, her biri biricik ve eşi benzeri bulunmaz olan insanların, aynı ve benzer yönlerini öne çıkarır. Tanı kilavuzu kitapları ise bizim kim olduğumuzu söylemez daha ziyade bunlardan hareketle bir tanı almışsak bir takım özelliklerimiz açısından aynı özellikleri bulunan diğerlerine ne kadar benzediğimizi söyler. O olduğumuzu ve onlarla bir ve aynı olduğumuzu değil.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014
Bu çalışma, işkoliklik ile iş yaşam dengesi boyutlarından iş-yaşam ve yaşam-iş dengesi arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkide kişilik özelliklerinin aracılık rolünü, diğer taraftan demografik özellikler açısından kişilerin iş-yaşam/yaşam iş dengesi ve işkoliklik düzeylerindeki farklılıkları araştırmayı amaçlamaktır. Çalışma Rize Kültür ve Sosyal Dayanışma Vakfı ile ilgisi olan, İstanbul’da yaşayan ve çalışma hayatı olan 370 Rizelinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların kişilik özellikleri araştırmacılar tarafından geliştirilen bir ölçek ile ölçümlenmiştir. Sözü geçen ölçek 5 faktörlü yapıdadır ve bu faktörler işe girişkenlik, insancıllık, canı tezlik, sıcakkanlılık ve dışa dönüklüktür. Araştırma sonuçları, işkoliklik ile iş-yaşam ve yaşam-iş dengesi arasında ilişki olduğunu ve bu ilişkide kişilik özelliklerinin aracılık rolü üstlenmediğini ortaya koymuştur. Bunun yanında, katılımcıların cinsiyet ve yaş açısından yaşam-iş dengelerinde ve medeni durum açısından işkoliklik düzeylerinde farklılıkların olduğu tespit edilmiştir. The study aims to examine the relationship between the workaholic and the work-life balance and its dimensions, which are work-life and life-work balance and the mediating role of personality in this relationship. Also a survey was conducted to explore the differences in the individuals’ work-life/life-work balances and the levels of workaholic regarding demographic characteristics. The sample for this study was 370 people who are fellows of the Rize Culture and Social Collaboration Foundation; those who live currently in Istanbul are the Rize decendents. The personality of the participants was measured with a scale that has been developed by the researchers. The scale has five different dimensions: work initiative, humanism, impatience, friendly, and extraversive. The results show that there is a relationship between being a workaholic and the work-life and life-work balance. However, personality does not have a mediating effect on this relationship. Additionally, there are significant differences in the life-work balance regarding gender groups and age groups. Workaholic levels differ significantly in marital status.
Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 2018
ÖZET Günümüzde iş yaşamında karşılaşılan en önemli sorunlardan biri yalnızlıktır. Rekabetin artması ve kişilerin kariyer gelişim odaklı olmaları yanısıra işletmelerin istihdamı arttırmak yerine çalışanların iş yüklerinin artmasından kaynaklı iş yaşam dengesizliğine sebep olması gibi nedenlerden dolayı, iş yaşamında yalnızlık kavramı karşımıza çıkmaktadır. Buna karşın, iş hayatında önemle ele alınan konulardan bir diğeri ise insanların kişiliklerinin belirlenmesidir. Kişiliği belirlemenin işlevlerinden biri, birbirlerine benzemeyen bireylerin özelliklerini ve farklılıklarını tespit etmektir. Çünkü, işletmeler çalışanlarını kişilik farklılıklarını göz ederek istihdam etmekte ve uygun pozisyonlara yerleştirmektedir. Bir başka ifadeyle, işletmelerin en önemli kaynaklarından biri insandır. İşletmeler rekabet avantajı kazanmak için insana yatırım yapmaktadır. Bu bağlamda işletmeler, iş yaşamında yalnız olan çalışanlar yerine, birlik ve beraberlik içinde hareket edebilen, motivasyonu yüksek, sosyal, iletişimi kuvvetli, çalışkan ve sorumluluk sahibi gibi kişilik özelliklerine sahip çalışanları tercih etmektedir. Bundan dolayı, günümüzde kişilik değerlendirme ve iş yaşamında yalnızlık konuları gündemdedir. Bu nedenle bu çalışmada, beş faktör kişilik özelliklerinin iş yaşamında yalnızlık üzerine etkisi incelenecektir. Bu doğrultuda, çalışmanın literatür bölümünde kişilik, beş faktör kişilik özellikleri ve boyutları, iş yaşamında yalnızlık kavramı ve boyutları konuları ele alınmıştır. Bu amaçla Türkiye'de yasal olarak online bahis bayiliği yapan altı farklı işletmenin 306 beyaz yaka çalışanları üzerinde bu çalışma gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucuna göre beş faktör kişilik özelliklerinden dışadönüklük, uyumluluk, sorumluluk ve açıklık boyutları ile iş yaşamında yalnızlık arasında negatif ilişki; duygusal denge ile iş yaşamında yalnızlık arasında pozitif ilişki olduğu tespit edilmiştir. Anahtar kelimeler: Kişilik, Beş Faktör Kişilik Özellikleri, İş Yaşamında Yalnızlık. ABSTRACT Nowadays, one of the most important problems encountered in business life is loneliness. Because of the resasons such as rise in competition and focusing on career development, besides, organizations cause work life imbalance caused by increasing the work load of the employees instead of increasing the employment the concept of loneliness at work is confronted as an important reality. Nevertheless, one of the topics that are considered in business life is the determination of people's personalities. One of the functions of assessment of personality is to determine the characteristics and diversity of individuals who are not alike. Because, organizations employ their workers by observing their personality differences and hire them in appropriate positions In other words, one of the most important resources of business is people. Businesses are investing in people to gain competitive advantage. In this context, businesses prefer employees who can move with unity and cooperation, have high motivation, social, have strong communication, hard working and responsible personality instead of employees who are lonely at work. Therefore, nowadays, personality assessment and loneliness in business life are the agenda. For this reason, in this study the effect of the five factor personality on the loneliness at work wil be investigated. In this regard, in the literature section of this study, personality, five factor personality and it's dimensions, concept of loneliness at work and it's dimensions will be discussed. For this purpose the research conducted on 306 white collar employees who work in six different legally online betting vendor companies that operates in Turkey. According to the research results, negative relationship between four personality factors which are conscientiousness, extraversion, agreeableness and openness is examined with loneliness at work; and positive relationship with neuroticism and loneliness at work is witnessed. Giriş Endüstrileşme ile kendini göstermeye başlayan ve farkındalık yaratan iş yaşamında yalnızlık kavramı, günümüzde artık görmezden gelinemez bir gerçekliğe bürünmüştür. Örgütlerde çalışanlar, kalabalık içinde bile yalnız kalmakta, duygularını ve hislerini paylaşabilecekleri çalışma arkadaşları ile iletişime girme konusunda sorun yaşamaktadır. Giderek artan rekabet, önüne geçilemez statü kazanma çabası, toplumsal baskılar gibi birçok dış etkenlerin sebebiyet verdiği veya
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.