Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2011, Süleyman Demirel Üniversitesi
…
13 pages
1 file
2. Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Sempozyumu (Dil ve Üslup İncelemeleri)
İslam Sonrası Türk Dünyasında Doğu- Batı Eksenli Edebiyat Çalışmaları, Demavend Yayınları, 2022
This article deals with philosophical dimensions of various ideas in Sheikh Bedreddin's work Varidat in relation to those of various currents of thought that are claimed to underlie Bedreddin's work. First, Neo-platonist notions that are presumed to underpin Sheikh Bedreddin's views will be presented with reference to Plotinus and Sühreverdi's works, before pointing at several critical points that distinguish Varidat from the neo-platonist philosophy. At first, the basic difference between Bedreddin and Neo-platonism is based on a thought according to which a body that is a manifestation of God is never be "evil". Besides, contrary to Sühreverdi's view, Bedreddin wants to get rid of all transcendent conception of being in his thought. Secondly, considering those claims that Bedreddin was influenced by the Hurifi thought and materialism, the materialist standpoint (Dehrîyyun) represented by İbn Ravendi, and El-Maarri will be discussed to show how Bedreddin's vision ties in and also differs from it. Bedreddin's basic difference from materialism (Dehriyyun) stems from a fact that he asserts a mystical conception of being whereas materialism is based on a rationalist perspective in which all things can be explain in a rational way. In contrast to the messianic understanding of Hurufism, for Bedreddin such messianic inclinations and hopes are not important in respect of Sufi thought. Thirdly, Sheihk Bedreddin will placed at midway between the philosophies of İbn Arabi and Spinoza, and Sheikh Bedreddin will be argued to stand closer to Spinoza. On the other hand, it will also be argued that Sheikh Bedreddin departs from Spinoza particularly in terms of methodology. In conclusion, it will be claimed that Sheikh Bedreddin's Varidat can be considered an anomaly as it stands apart from those all those views despite its resemblances.
İnsanın zaman ve mekân karşısındaki tavrını görülebilir, duyulabilir ve anlaşılabilir kılan sanat, insanın gerçeklikle arasındaki ilişkiyi okuma ve anlamlandırma olanağı tanır. Dolayısıyla dünya/varlık/nesnenin gerçek anlamını, sanatın sonsuzluk açılımı ile bireysel anlamda yeniden yorumlayan sanatçı, gerçekliğe yeni aynı zamanda şahsi bir kimlik kazandırır. Bu kimlik kazandırma edimi, gizil anlamları okumaya yardım eden simgesel söylemlerle üst boyutlara çıkar. Bu açıdan düz okuma ve anlamlandırmalarla açımlanamayan simgeler, sözcüklerin çağrışım değerlerinden yararlanılarak yeni anlam birleşimleri oluşturmanın temel dayanak noktasını oluşturur. Tanzimat’tan sonra Batı tesirinde ortaya çıkan ve gelişen Servet-i Fünûn Edebiyatı, kısa süre içinde yeni bir edebî devir açar. Yenileşme Dönemi Türk Edebiyatı’nda kendine büyük bir yer edinen Servet-i Fünûn Edebiyatı’nın önde gelen isimlerinden biri olarak kabul edilen Cenab Şahabeddin, sadece Servet-i Fünûn döneminin değil, Batı etkisinde gelişen Türk şiirinin kurucuları arasındadır. Şiirlerinde bireyin iç yaşantısını ve varlıkla kesişim noktasını, yaratıcı bir güç ile yeniden tasarlayan Cenab Şahabeddin, varlığın sonsuz dünyasını, dilin imkân ve çağrışım değerleriyle estetik olarak yeniden anlamlandırır. Duygu, hayal ve düşünceye ait söylemlerinin çoğunu şiir ile açımlama fırsatı bulan şair, eşya, nesne ya da varlığa kendi gerçek anlamlarının dışında yeni ve çağrışımsal anlamlar yükleyerek kendi şiir dünyasını zenginleştirir. Arapça ve Farsçada çok az kullanılan kelimelerle bireyin iç dünyasını alışılmamış ifadeler ve simgelerle yeniden yaratan şair, şiir dünyasında simgelere dayanarak kendine özgü bir estetik biçim kurar. Bu bakımdan hem sanatsal hem de düşsel/düşünsel boyutta bir yenilik gayreti içinde olan şairin şiirleri, aydın bir bilinç ve estetik değerlerin özümlenmesiyle var olur. Anahtar Kelimeler: Cenab Şahabeddin, şiir, simge, bireysel simge, geleneksel simge, evrensel simge.
CONCEPTS OF SHAMAN AND SHAMANISM IN TRADITIONAL SIBERIAN FAITH Abstract: Until the Shaman word until recently, the Turks did not know. The term shaman, beginning to be seen in sources towards the 17th and 18th centuries, is unfamiliar with Turkish. The inscriptions and other documents found so far, including the Orkun Inscriptions, do not contain the word shaman. For this reason, it is not possible to draw a conclusion that the old Turks were Shamanists. Today, shamanism is no longer a religion. Therefore, attention should be paid to missionary activities about Shamanism, which is practiced as a folkloric and entertaining element in communities today. Key Words: Old Turkish Religious, Siberian Turks, Shamanism, Shaman
Divan Ģiiri, yaklaĢık yedi asırlık zaman dilimindeki ilim ve kültür hayatımızın çok önemli bir dönemini teĢkil eder. Bu Ģiir, Türk edebiyatıyla ilgili çalıĢmalar ortaya koyan ilim adamlarının görüĢlerine göre, her ne kadar devrini tamamlamıĢ kabul edilse de, Yahya Kemal Beyatlı"nın bir rubaisinde "Sönmez seher-i haĢre kadar Ģir'i kadim/ Bir meĢ'aledir devr edilir elden ele." mısralarıyla dile getirdiği gibi, hayatiyetini devam ettirmektedir. Sınırlı miktarda da olsa hâlâ divan geleneği tarzında Ģiirler yazılmakta, eserler yayımlanmaktadır. Bu eserler arasında pek azı "mürettep divan" özelliği göstermektedir. Bu mürettep divanlardan biri de ġahin Uçar tarafından tertiplenen Dîvân"dır. Şeydâ mahlasını kullanan Ģair, klasik usulde tertip ettiği mürettep Dîvân"ıyla, Yahya Kemal"in teĢbihinde "bir meĢ"ale" olarak ifade ettiği divan Ģiirini, günümüzde temsil etmektedir. Bu makalede Ģair, hattat, musikiĢinas, ilim adamı, müzehhib gibi birçok vasfı bir arada taĢıyan ġahin Uçar"ın hayatı, eserleri ve özellikle de Dîvân"ı üzerinde durulacaktır.
VIII. ULUSLAR ARASI TÜRK DİLİ KURULTAYI BİLDİRİLERİ, 2013
Köken bilim dil bilimin önemli çalışma alanlarından biridir ve günümüzde de gelişimini sürdüren kendine özgü yöntemleri vardır. Söz konusu yöntemler ile ses, kelime ve anlam bilim yasalarının gerekleri yerine getirildiğinde bir kelimenin köken bilim açısından analizi ve sentezi yapılabilir. Türk dilinin kelime varlığı üzerine yapılan köken bilim araştırmaları 19. yüzyılda başlayıp günümüze kadar devam etmiştir. Bu sahanın çeşitli dilerdeki temel ve çağdaş sözlüklerinde araştırma konumuz olan çadan kelimesi için bazı köken açıklamaları yapılmıştır. Söz konusu açıklamalar yapılacak yeni çalışmalar için bulgular sağlamıştır. Bu çalışmamızın sonucunda incelediğimiz bu kelimenin köken bilgisi ve sahip olduğu anlamsal gelişim süreci için yeni bir açıklama önerdik. Bu araştırmada kullandığımız yöntem şu şekilde özetlenebilir: Eski ve Orta Türkçe kelimelerin köken bilgisi ve bu konu üzerine yapılmış sözlüklerin oluşturduğu sahanın beş temel eseri “Rusça, İngilizce ve Almanca” dillerinde yazılmıştır. “Leksika”, “Etymological Dictionary of the Altaic Languages”, “Versuch Eines Etymologischen Wörterbuchs der Türksprachen”, “Drevnetyurskiy Slovar’” ve “Etymological Dictionary of pre-Thirteenth-Century Turkish” adlı eserler sahaya birçok malzeme kazandırmıştır. Türkiye’de yapılmış iki değerli saha sözlüğü de güncel bazı malzemeyi sahaya kazandırmıştır: “Köken Bilim Sözlüğü” ve “Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü”. İncelenen kelime adı geçen sahanın temel ve çağdaş eserlerinde tespit edilip incelenmiştir. Bu kelimenin Rusça, Latince, İngilizce, Fransızca, Almanca ve Türkiye Türkçesinde (Türkiye Türkçesi ağızları dahil) yer alan karşılıkları verilmiş, çeşitli anlamları, Altay dillerindeki karşılıkları, tarihi ve çağdaş Türk lehçe ve şivelerinde yer alan şekilleri tespit edilmiştir. Kaynakça olarak köken bilim sözlüklerinden başka Türk dili sahasının Eski Türkçe döneminden Osmanlı Türkçesine kadar olan (Osmanlı Türkçesi de dahil) önemli kaynak eserlerinden faydalanılmıştır. Böylece ilk kaynakların kullanılmasına özen gösterilmiştir. Ayrıca söz konusu kelimenin astronomi ve zooloji bilimleri açısından taşıdığı anlamlar da ayrıca incelenerek elde edilen bulgular köken bilgisi ve yeniden yapılandırma tespitlerinde kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Köken Bilim, Anlam Bilim, Eski Türkçe, Yeniden Yapılandırma.
Kastamonu is a city where is very substantial not for only many Turkish architectural monuments, but also for Ottoman gravestones. The gravestones of Kastamonu appear in different graveyard of the city as well as in the hazires, burial area reserved for special people especially in mosques or sufi lodges, in the social complexes. The most important hazire among the hazires of the city center, both in the sense of quality and quantity, is doubtless the Hazire of Sheikhs Saban-ı Veli Social Complex. In it there are many gravestones, which were dated to 18. and 20. centuries. In this paper will be introduced not all of the gravestones in the hazire, but only a special group which have different specialties as form. The most important side of the ornament and form characteristics of Ottoman gravestones is the gravesides. The gravesides keep informed us about things as social-economic condition, job, family, tariqah (cult) etc. of the person in the grave. On the 15 gravestones in the Hazire of Sheikh Saban-ı Veli Social Complex there are tāj-ı sharīfs, which are the symbols of Halwatiyya Tariqah. These tāj-ı sharīfs are the four terks and forty branched ones of branched tājs, which symbolize perfect human being or total being. The gravestones in this paper, which end with tāj-ı Sabaniyya, will be examined according to Art History methods and the identity, writing and ornament characteristics will be introduced in details.
e-Şarkiyat İlmi Araştırmaları Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR), 2017
In the beginning of the 1160s, Iranian dai Râshid al-dîn Sinan became the leader of Nizârî Ismailis in Syria and achieved an independent position against the leaders in Alamut, the center of the Nizârî dawa. Recognized as one of the most influential names in Ismaili history, Râshid al-dîn reorganized the Nizârîs and reinforced their defensive and offensive capabilities. The founder of the Ayyubid dynasty, Salâh al-dîn al-Ayyûbî was one of the targets chosen by Râshid al-dîn, who started his assassination attempts against his enemies by assasins he selected from his fidâ'îs. Although Salâh al-dîn sieged the Misyaf Fortress, which was the
Immanuel Kant’ın henüz aydınlanma çağında evreni seyir ve Yüce Yaratıcı’dan hareketle tefekkürî düşünme mânâsında kullandığı bir kavram olan “contemplation”, başta Romantik Çağ sanatçıları daha sonra da Parnas akımına ait bir anlayışla eser veren Batılı şairlerin eserlerinde çeşitli şekillerde yer bulur. Edmund Burke’un ilk olarak ortaya attığı “yüce” kavramıyla da ilişkilendirilebilecek “temâşâ”, yenileşmeye başlayan Türk şiirinde önemli yer tutmaya başlar. 1889- 1893 yılları arasında Paris’te Tıp eğitimi alan ve bu vesile Batı şiirini tanıyan Cenab Şahâbeddin’in şiirlerinde ilgili kavramla bağlantılı olarak tabiatı temâşâ ve bu temâşâ neticesinde evreni derk etme arzusu göze çarpar. Bu çalışma, Cenab Şahâbeddin’in şiirlerine yansıyan “contemplative” eylemin incelenmesinden oluşmaktadır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Doğu Araştırmaları-- A Journal of Oriental Studies, 2023
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ AKADEMİK DERGİSİ, 2015
International Journal of Language Academy, 2022
Article , 2024
DergiPark (Istanbul University), 2016
Prof. Dr. Ensar Aslan’a Armağan, Fenomen Yayınları, s.353-370., 2022
Akdeniz Sanat, 2016