Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
14 pages
1 file
ÖZ Bu makalede Eğitim Psikolojisi adıyla bilinen bilim dalının doğuşu, gelişimi ve varoluşu irdelenmiştir. Konu hem ulusal hem de uluslararası düzlemde tarihsel bir perspektif temelinde ele alınmaktadır. Eğitim psikolojisi psikoloji ile eğitimin etkileşimi sonucu doğmuş bir alandır. Alanın doğuşunda William James, Stanley Hall, John Dewey, Edward L. Thorndike gibi otoritelerin etkin rolü olmuştur. Eğitim psikolo-jisi adı geçen otoritelerin düşünceleri bağlamında psikolojinin bir alt dalı olarak konumlanmıştır. Bu alanla ilgili Türkiye'deki çalışmalar ise 1952 yılında öğretmen yetiştiren kurumlarda okutulmakta olan pedagoji dersinin kaldırılarak yerine konan eğitim psikolojisi adlı ders ile başlamıştır. Bu süreçte eğitim psikolojisi bugün içinde konumlandırılmış olduğu eğitim bilimlerine yabancılaşmıştır. Bu yönüyle eğitime katkı sağlama noktasında işlevsizleşmektedir. Bu nedenle eğitim psikolojisi alanının psikolojinin bir alt dalı olarak konumlandırılması önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: psikoloji, eğitim psikolojisi, pedagoji, pedagojik psikoloji, eğitim ruhbilimi, eğitim bilimleri AN ONTOLOGIC EVALUATION ON EDUCATIONAL PSYCHOLOGY ABSTRACT This article investigates emergence, development and existence of the science branch known as Educational Psychology. The topic has been studied on the basis of a historical perspective from both national and international aspects. Educational Psychology is a field born via interaction between psychology and education. On emergence of the field, William James, Stanley Hall, John Dewey, Edward L. Thorndike played a significant role. Educational Psychology has been classified as a sub-branch of psychology with regard to thoughts of authorities mentioned. Studies in Turkey related to this field started with the course named Educational Psychology which was replaced after abolishment of Pedagogy courses taught at Teacher Training Institutions in 1952. During this process, Educational Psychology has been alienated to Educational Sciences into which it is positioned. At that point, it has become dysfunctional to contribute to education. With this regard, it is suggested that the field of Educational Psychology is to be positioned as a sub-branch of psychology.
SPOR BÖLÜMLERİNDE ÖĞRENİM GÖREN ÖĞRENCİLERİNİN PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK DÜZEYLERİNİN FARKLI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ, 2019
Giriş ve Amaç: Bu araştırmanın amacı spor bölümlerinde öğrenim gören öğrencilerinin psikolojik dayanıklılık düzeylerinin farklı değişkenler açısından incelenmesidir. Kapsam: Yapılan bu araştırmanın evrenini Ahi Evran Üniversitesi, Kastamonu üniversitesi, Aksaray üniversitesi ve Selçuk üniversitesi spor bölümlerinde öğrenim gören öğrenciler oluşturmaktadır. Örneklemini ise bu öğrenciler arasından rasgele yöntemle seçilmiş 407 katılımcı oluşturmaktadır. Sınırlıklar: Araştırma yüksek maliyet ve zaman gerektirdiğinden, 4 üniversitesinin spor bölümleriyle sınırlandırılmıştır. Yöntem: Connor ve Davidson tarafından geliştirilen ölçek 5’li Likert tipi ve 25 maddelik bir ölçektir (Connor & Davidson, 2003). Ölçeğin Türk kültürüne uyarlaması ise Karaırmak (2010), tarafından yapılmış ve elde edilen Cronbach alfa katsayısı .92 çıkmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler SPSS 20 istatistik programı ile analiz edilmiş, güvenirlilik geçerlilik sağlanmıştır. Bu çalışmada Cronbach’s Alpha kat sayısında ölçeğin toplamı için 0,898 değeri elde edilmiştir. Araştırmadan elde edilen verilerin analizinde betimleyici istatistikler, güvenilirlik analizi, t-testi analizi, Varyans analizi (ANOVA) test teknikleri uygulanarak araştırma genişletilmiştir. Bulgular: İstatistiksel analizler sonucuna katılımcıların psikolojik dayanıklılık puanları cinsiyet, üniversite ve bölüm değişkenlerine göre anlamlı olarak farklılaşmazken, sınıf değişkenine göre farklılık göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Psikolojik Dayanıklılık, Spor Bölümleri Öğrencileri
2019
There was a positive and moderate significant relationship between the' Brief Symptom Inventory' and the helpless and submissive approaches. There was a positive and moderate significant relationship between the anxiety sub-dimension and the helpless and submissive approach sub-dimensions. When the results of the t-test regarding the significance of regression coefficients were examined, it was found that the submissive approach was a significant predictor of brief symptom.
ULUSLARARASI ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİ KONGRESİ INTERNATIONAL EARLY CHILDHOOD EDUCATION CONGRESS, 2016
Bu çalışma ile okul öncesi öğretmenlerinin değerler eğitimine ilişkin görüşleri, aldıkları eğitimin okuldaki uygulamalarına yansımaları, eğitimde değerlere yer verme düzeyleri ve eğitimin içeriğine ilişkin nelerin dönüştürülmesi gerektiği konusundaki düşünceleri karşılaştırmalı incelenmiştir. Araş- tırmanın katılımcı grubu İstanbul İli MEB’e bağlı okullarda Okul Öncesi Öğretmeni olarak çalışan, değerler eğitimine ilişkin mesleki dersler almış yüksek lisans öğrencileri ile daha önce böyle bir eğitime katılmamış okul öncesi öğretmenleri arasından ölçüt örnekleme yöntemiyle belirlenmiştir. Araştırma, nitel desende oluşturulmuş olup, verilerin analizi yaşantıların ve anlamların ortaya çı- karılması amacıyla “fenomenolojik yaklaşım” doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın veri toplama süreci yarı yapılandırılmış görüşme formları ile sağlanmış olup verilerin çözümlenmesinde içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgularda, daha önce değerler eği- timi alan öğretmenlerin değerler eğitimi uygulama süreçlerinin artan farkındalıkla birlikte daha bilinçli ve verimli geçtiği, değerlerin aktarımına atfettikleri önemin artmasıyla uygulamalarında daha fazla yer vermeye yöneldikleri, dünya genelindeki uygulamaları inceleme fırsatı buldukları, soyut olan kavramları çocukların gelişim dönemlerine uygun bir biçimde çok çeşitli örneklerle somutlaştırarak daha rahat aktarabildikleri saptanmıştır. Değerler eğitimi almayan öğretmenlerin ise uygulama süreçlerinin belirsizlikler içerdiği, müfredat bağlamında sunulan değerleri çocuğun yaş düzeyine indirgemede zorluk yaşadıkları; dolayısıyla kendi değerlerini yansıtma eğilimi göste- rebildikleri, değerlere ilişkin teorik çerçevenin oluşturularak, etkinlik önerilerinin, materyallerin çeşitlendirilerek kendilerine sunulmasına ve değerlerle ilgili uzmanlarca verilecek eğitimler ala- rak bilgilendirilmeye ihtiyaç duydukları belirlenmiştir.
Psikolojik belirti düzeylerinin araştırıldığı bu araştırma, Erzurum Yetiştirme Yurdu'ndaki öğrenciler üzerinde gerçekleştirilmiştir. Yurtta barınan 60 öğrenci, araştırmanın örneklemini oluşturmuştur.
Öz Bu araştırmanın amacı, Türkiye'deki ilköğretim öğretmenlerinin pedagojik paradigmaları ile eğitim programları bağlamındaki epistemolojik inançlarını belirlemek ve bunları çeşitli değişkenler açısından değerlendirmektir. Tarama modelinde yürütülen araştırmada veriler, 1625 öğretmene uygulanan likert türü ölçekle elde edilmiştir. Veriler, betimsel istatistiksel tekniklerle çözümlenmiştir. Verilerin analizinden şu sonuçlara ulaşılmıştır: Öğretmenler, pedagojik paradigmanın epistemolojik boyutu itibarıyla genel olarak determinist felsefenin etkisindedirler. Öğretmenler, eğitim programının hedefler ve içerik öğeleri itibarıyla da Newton ve Pozitivist paradigmaya yakın durmaktadırlar. Bu yakınlık, erkek öğretmenler ile kıdemli öğretmenlerde daha fazladır. Ancak öğretmenler, programın etkinlikler ve değerlendirme öğeleri itibarıyla epistemolojik bir kafa karışıklı içinde olup, nispeten holistik bir tavır içerisindedirler. Öğretmenlerin genel itibarıyla Pozitivist paradigmaya yakın durmaları, Türkiye'de 2004 yılı sonrasında uygulamaya konulan ve kuantum teorisi ile Postmodern paradigmaya dayalı ilköğretim programlarının, doğasına uygun olarak uygulanmasına gölge düşürmektedir. Ancak, öğretmenlerin programın etkinlikler ve değerlendirme boyutları itibarıyla epistemolojik olarak holistik duruşlarının Türk Eğitim Sistemi'nin katı Pozitivist paradigmanın hegemonyasından sıyrılması için bir fırsat sunabilir. Öğretmenlerin epistemolojik kafa karışıklığı içinde bulunmalarının ise, onların eğitimde çağdaş paradigmaları ve yeni trendleri anlamasını güçleştireceği öngörülebilir. Abstract The aim of this study is to determine the epistemological beliefs of primary school teachers in Turkey within the context of their pedagogical paradigms and curricula and to evaluate these beliefs in terms of different variables. The data in the study, which was based on survey model, were collected via a likert-item scale applied on 1625 teachers. The data were analysed by using descriptive statistical techniques. The following results were obtained at the end of the analysis: The teachers involved in the study are generally under the effect of determinist philosophy with respect to the epistemological dimension of the pedagogical paradigm. In addition, the teachers favour Newton and Positivist paradigm regarding the objectives and contents of the curricula. Especially male teachers and senior teachers keep close to these paradigms. However, the teachers are uncertain epistemologically concerning the activities and evaluation dimensions of the curriculum and they favour a holistic attitude. Teachers' favouring the Positivist paradigm in general hinders implementing properly the primary school curricula introduced after the year 2004 and based on quantum theory and postmodern paradigm. However, teachers' favouring a holistic approach epistemologically with respect to the activities and evaluation dimensions of the curricula can offer an opportunity to get rid of the strict hegemony of Positivist paradigm of the Turkish Educational System. It can be foreseen that teachers' being uncertain epistemologically will hamper their understanding the contemporary paradigms and trends in education.
ORTAOKUL ÖĞRENCİLERİNİN MÜZİK KÜLTÜRÜ BİLGİ DÜZEYLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ, 2023
Bu araştırmada ortaokul öğrencilerinin müzik derslerindeki müzik kültürü öğrenme alanına yönelik bilgilerini sınamak ve bu durumu değerlendirmek amaçlanmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Şanlıurfa’daki bir ortaokulun 6. ve 7. Sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Betimsel tarama modeliyle tasarlanan araştırmada veri toplama araçları olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen müzik kültürü bilgi testi ve kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Veri toplama araçlarından elde edilen veriler, Kruskall-Wallis H ve Mann-Whitney U testleri kullanılarak çözümlenmiştir. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre ortaokul öğrencilerinin müzik kültürü bilgi düzeylerinin düşük olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca müzik kültürü bilgi düzeyleri ile anne eğitim durumları, baba eğitim durumları ve müzik ile ilgili yazılar (internet, kitap, dergi vb.) okuma durumları ile manidar bir farklılaşma gösterirken sınıf düzeyleri, aile bireylerinde müzik ile ilgili bireyin (amatör/profesyonel müzisyen, müzik sektörü çalışanı) olma durumları, müzik aleti (okul çalgıları hariç) çalma durumları ve müzik dersini sevme durumlarına farklılaşma göstermemiştir. Bu araştırmanın ortaokul düzeyinde müzik kültürü öğrenme alanını ölçen bir bilgi testi üretmesi ve bu öğrenme alanına yönelik yapılmış olan sınırlı çalışmalara katkı sağlayacağı açısından önemli olduğu düşünülmektedir.
Altruism is positive social behavior exhibited without any expectations (Chou, 1996). As understood from the definition, motivation of altruism is associated with the intrinsic dynamics of individuals. Adler has stated that the attitudes of parents towards children, and the relationship between the siblings is important in the development of an individual's personality, and for this reason Adler emphasized the concept of birth order (Geçtan, 2012, Ersanlı, 1996). In conjunction with the development of individual psychology, psychological birth order was started to be used instead of the concept of biological birth order (Campbell, White & Stewart, 1991, Stewart, 2004). Psychological birth order has been conceptualized in four dimensions, which are the oldest child, second child, youngest child and the single child, and it has been concluded that psychological birth order is a more important factor than the biological birth order in terms of its impact on human behavior (Campbell, White & Stewart, 1991). The aim of this study is to examine the relationship between psychological birth order and altruism. The research was conducted with 462 participants, of which 202 were female and 260 were male. Participants consist of all the students studying at all high schools in a district in the Central Black Sea Region of Turkey. The White-Campbell Psychological Birth Order Inventory, Altruism Scale, and Personal Information Form was used for data collection. The data collected from the study group were analyzed using the SPSS 18.0 software. Pearson's product moment correlation, and stepwise linear regression analysis were used for the analysis of data. According to research findings, the small child psychological birth order predicted the altruism significantly. Other psychological birth orders, however, do not predict altruism. The findings were discussed in line with the literature and various recommendations were made.
Bu araştırmanın amacı ilköğretim birinci kademede yapılan program değişikliğinin sınıf öğretmenleri üzerinde oluşturduğu psikolojik etkilerinin incelenmesidir. Araştırma Trabzon ili ilköğretim okulları I. Kademesinde çalışan 20 sınıf öğretmeniyle yürütülmüştür. Bu çalışmada son yıllarda sosyal bilimlerde yaygınlaşan nitel araştırma yaklaşımı içerisinde yer alan "özel durum çalışması" veri toplama yöntemi olarak kullanılmıştır. Elde edilen veriler paragraf düzeyinde değerlendirilirken görüşmeler sırasındaki gözlemler de analizler yapılırken göz önünde tutulmuştur. Veri analizi sürecinde nitel araştırma metotlarında sıkça kullanılan "sürekli karşılaştırmalı analiz" yöntemi kullanılmıştır. Çalışma sonunda öğretmenlerin psikolojik anlamda desteklenmeleri gerektiği, bunun yanında okulların alt yapı ve fiziksel imkânlarının iyileştirilmesi hususlarında çeşitli öneriler getirilmiştir.
Öğrencilerin davranışsal, duyuşsal ve bilişsel boyutları ile derse ‘bağlılık’ları öğrenme için son derecede önemlidir. Son dönemde eğitimde kullanımı yaygınlaşan Web 2.0 araçları arasında yer alan dijital değerlendirme araçları öğrencilere bilgisayar/cep telefonu/tablet aracılığıyla yöneltilen sorulara cevap verme imkânı sunmaktadır. Bu araçlar öğretmenlere renkli, rekabetçi bir ortamda anında dönüt verme, bireysel veya grup değerlendirmesi yapma vaadi taşımaktadır. Bu araştırmada öğrencilerin derse bağlılıklarının dijital değerlendirme araçlarının kullanımı sonrası değişimleri incelenmiştir. Sosyoekonomik seviyeleri yüksek ve düşük iki ayrı okulda “Bilişim Teknolojileri ve Yazılım” dersi alan 65 altıncı sınıf öğrencisinden Wang, Bergin ve Bergin’e ait “Derse Katılım Envanteri” ile veriler toplanmıştır. Uygulanan dijital değerlendirme araçları sonrasında öntestlere göre Okul-1 için ‘davranışsal katılım-uyma’, ‘bilişsel katılım’ altboyutlarının ortalamasının anlamlı derecede arttığı, ‘derse katılmama’ altboyutunun ortalamasının anlamlı derecede düştüğü; Okul-2’de sadece ‘duyuşsal katılım’ altboyutunda anlamlı şekilde arttığı görülmüştür. Araştırma dijital değerlendirme araçlarının öğrencilerin derse bağlılıklarına olumlu etkisi olabileceği hakkında ipuçları sunmaktadır. Benzer araştırmaların deneysel desenlerde ve nitel analizlerle desteklenerek gerçekleştirilmesi önerilmektedir.
Bu çalışmanın amacı; okul öncesi dönemde uygulanan değerler eğitimi etkinliklerini okul öncesi öğretmenlerinin görüşlerine dayalı olarak değerlendirmektir. Çalışma nitel araştırma yöntemlerinden durum desenine uygun olarak yürütülmüştür. Veri toplamak amacıyla ilgili literatür taranmış ve araştırmada kullanılmak üzere beş adet açık uçlu soru hazırlanmıştır. Bu sorular, maksimum çeşitlilik örnekleme yöntemine dayanılarak belirlenen yirmi okul öncesi öğretmenine yöneltilmiştir. Araştırmada görüşme tekniği kullanılmış, görüşme sonucunda elde edilen veriler içerik analizine tabi tutularak değerlendirilmiştir. Araştırma kapsamında elde edilen bulgulara göre okul öncesi öğretmenleri; değerler eğitiminin öncelikli amacının bireysel temelli olduğunu, değerler eğitiminde daha çok Türkçe etkinliklerini kullanmakta olduklarını, değerler eğitimini zorlaştıran etmenlerin başında çocuk temelli kaynakların olduğunu, değerler eğitimini zorlaştıran etmenlerin aşılmasında soyut değerlerin somut etkinliklere dönüştürülmesi üzerinde durulduğu ve hazırlanacak değerler eğitimi programına ve değerler eğitimi etkinliklerine ihtiyaç olduğu yönünde görüş ifade etmişlerdir. Veriler bağlamında okul öncesi öğretmenlerinin ifade etmiş olduğu zorlukların aşılması, farklı etkinliklerle değerlerin okul öncesi öğrencilere içselleştirilmesi noktasında yürürlükte olan Okul Öncesi Eğitim Programı’nda değerler eğitiminin ayrı bir alan olarak yer alması ve okul, aile ve öğrenci temelli okul öncesi döneme yönelik etkili bir değerler eğitimi programı, etkinlik kitabı ve öğretmen rehber kitaplarının hazırlanması önerilmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
İnönü Üniversitesi Kültür ve Sanat Dergisi, 2020
EKONOMİNİN GÜNCEL KONULARI, 2021
Uluslararası İnovatif Eğitim Araştırmacısı, 2021
ONDOKUZ MAYIS UNIVERSITY JOURNAL …, 2009
Phd Dissertation, 2014
Adiyaman University Journal of Social Sciences, 2013
5TH INTERNATIONAL BLACK SEA MODERN SCIENTIFIC RESEARCH CONGRESS, 2023
EĞİTİM VE BİLİM ARAŞTIRMALARI, 2024
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2019
Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2017
PSİKOLOJİNİN ALT ALANLARINDAN BİR ARAŞTIRMA MAKALESİ İLE BİR DERLEME MAKALESİNE DAİR DEĞERLENDİRMELER, 2021