Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Danışman: Doç. Dr. Hüseyin AKPINAR ŞANLIURFA-2016 I ÖNSÖZ En güzel şekilde yaratılan, tanışabilsinler diye farklı coğrafyalarda farklı farklı fıtratlarla nakış nakış dokunan insanoğlu duygu ve düşüncelerini paylaşmak için mûsikîye, birikim ve tecrübelerini aktarmak için de edebiyata ihtiyaç duymaktadır. İnsanoğlu fıtraten ihtiyaç duyması, sosyal bir varlık olması, birlikte yaşama hukukuna riayet etmesi ve akılla donatılmasının bir sonucu olarak kendisine ve çevresine karşı sorumluluk sahibidir. Bu sorumluluk, içerisinde yaşadığı toplumu ve kendinden sonra gelen nesilleri iyi ve güzel davranışlara yönlendirmek, erdemli bir hayata kavuşturmak, ahlâklı bir toplum oluşturmak ve bu toplumun ahlâken hayatiyetinin devam etmesini sağlamak noktasında tavsiye ve uyarılarda bulunmak suretiyle karşımıza çıkmaktadır. Kendilerini sorumluluk makamında gören dîvân şâirlerimiz de ahlâkî, dinî, örfî bilgi ve duyarlılıklarını okuyucu kitlelere ulaştırma çabasında olmuşlardır. Topluma fayda sağlayacak her türden tavsiye ve öğütün kalıcı olarak muhafaza edilmesi, bu itibarla vefat ettikten sonra bile kendilerinin hayırla yâd edilmesi maksadıyla ahlâkî mesnevîler kaleme almışlardır. Edebî bir nazım türü olarak kabul edilen nasihatnâmeler de ahlâkî mesnevîler sınıfına girmektedir. Nasihatnâmeler, edebiyatımızda hem büyük bir yekûn tutmakta hem de son derece önemli bir yere sahiptirler. Mahmut Kaplan Hayriyye-i Nâbî adlı eserinde insanları iyiye, güzele ve doğruya yöneltmek; topluma ve devlete yararlı, İslâmiyet"in erdemlerini şahsında yaşayan iyi ahlâklı fertler yetiştirmek amacıyla yazılan manzum eserlere genel olarak nasihatnâme, pendnâme veya öğütnâme adı verildiğini aktarmaktadır. Dîvân Edebiyatımızın en önemli özelliklerinden biri öğretici ve yönlendirici olan nasihatlerin çokça işlenmiş olmasıdır. İşte biz de topluma yön vermede hayatî bir konuma sahip nasihatnâmelerde yine bireylerin kemal noktaya vusulünde ve toplumun ahlâkî gelişiminde son derece ehemmiyetli bir rol oynayan mûsikî olgusunu irdelemeye gayret ettik. II Çalışmamızın amacı, Müslüman toplumlarda çokça rastlanan öğüt verme, nasihat etme, iyiye ve güzele yönlendirme geleneğinin sonucu olarak ortaya çıkan nasihatnâmelerde mûsikî ilminin ne ölçüde yer aldığını tespit etmektir. Bilindiği gibi nasihatnâmeler yazıldığı dönemin dinî, ahlâkî ve kültürel yapısı hakkında net bilgiler veren önemli tarihî vesikalardandır. Bu nedenle geçmişin farklı dönemlerinde mûsikîmize ne oranda eleştiriler getirildiğini, mûsikî mefkûremizde farklı dönemlere göre hangi ölçüde değişiklikler yaşandığını ve bu değişikliklerin toplum nezdinde nasıl karşılık bulduğunu öğrenmeyi de hedefledik. Çalışmamız, nasihatnâmelerde mûsikîye dair öğütlerin incelenmesi açısından özel bir konuma sahiptir. Ayrıca doğumdan ölüme kadar hayatın her safhasında her bireye eşlik eden mûsikîmizin yalnızca eğlence aracı olarak değil; hastalıkların tedavisinde faydalanılan, milletimizi birleştiren, savaşta ordumuza millî duygular veren, dinî bakımdan ise ruhumuzu huzura kavuşturan bir kültür ve gelenek sembolü olduğunu göstermesi bakımından da önemlidir. Öğüt verme, uyarıda bulunma kültürüne toplumumuzda atfedilen değerden mülhem yazılan her tür edebî eserde az veya çok nasihat içeren bilgiye rastlamak mümkündür. Edebiyatımızda nasihate bu denli yer verilmesi bizleri çalışmamızın kapsamı ve sınırlarını belirleme hususunda bir hayli güç durumda bırakmış olsa da bu zenginlik bize çalışmamız esnasında olumlu bir katkıda bulunmuştur. Ahlâkî mesnevîler kategorisinde değerlendirilen eserlerin birbiriyle iç içe girmiş girift bir halde bulunması, söz gelimi aynı eser hakkında farklı kaynaklarda hem Nasihatnâme hem Fütüvvetnâme hem de Hikâyelerle Süslenmiş Ahlâkî Eserler sınıflarında bulunduğunun tespit edilmesi eserleri belirlemede problemler doğurdu. Bizler bu noktada esas olarak Sayın Prof. Dr. Mahmut Kaplan"ın kırk üç nasihatnâme hakkında bilgi verdiği Nâbî"den Önce Manzum Nasihatnâme Yazan Şâirler ve Eserleri isimli çalışmasındaki sınıflandırmayı temel olarak kabul edip eserleri buna göre değerlendirdik. Çalışma konumuzun belirlenmesinde ve şekillenmesinde bizi yalnız bırakmayan, desteğini hiç bir zaman esirgemeyen Danışman Hocam Sayın Doç. Dr. Hüseyin Akpınar"a; kendisiyle yaptığımız röportaj süresince misafirperverliğini esirgemeyen, yol gösterici bilgileriyle tezimize farklı bir ivme kazandıran Sayın Prof. Dr. Mahmut Kaplan"a; çeşitli kitle iletişim araçlarıyla bağlantı kurarak bilgilerine III başvurduğumuz kıymetli akademisyenlerimize teşekkürlerimi sunarım. Kaynaklara ulaşmada kendi yoğunluğunu bir kenara bırakarak vaktini bize ayıran muhterem ağabeyim Mahmut Dilek"e; sağladıkları kolaylık sebebiyle İSAM Kütüphanesi yönetici ve çalışanlarına, özellikle fotokopi merkezi görevlilerine; İnönü Üniversitesi Kütüphanesi yönetici ve çalışanlarına şükranlarımı bildiririm.
Yaklaşık on yıl önce bir doktora tezinin resmi olmayan veya kitap formatına dönüştürülmüş bir nüshasını görmüştüm. Daha doğrusu, kitap olarak basılacağı belirtilerek hakemliğime gönderilmişti. Manzara şuydu: Tarihi coğrafya üzerine yapılmış bir doktora tezi, temelde aynı şehrin farklı dönemleri üzerine yapılmış beş doktora tezi ve bir kitaba dayanıyordu. Ara sıra bu çalışmaları kaynak gösteriyor ama daha çok onların kaynaklarını kendi görmüş ve bulmuş gibi doğrudan kendi gösteriyordu. Bu şekildeki hiçbir bilgi bu çalışmalardakilerden bir milim fazlalık göstermiyordu. Tez yazarı her bilgiyi kendi ifade şekline sokarak, kendi tespiti gibi sunuyordu. Bunu, konusunun gereği olarak, çoğunlukla bu çalışmalardaki bilgilerin bir kısmını kullanarak ve gösterilen kaynağa atıfta bulunarak yapıyordu. Metnin aralarına da coğrafi kavramlar, bilgiler, harita ve çizimler serpiştirerek görüntüyü kurtarıyordu. Asıl alanı coğrafya olan yazarın, tezin kaynaklar kısmındaki arşiv belgelerinin tümünü inceleyebilmesi, biraz arşiv tozu yutan birisi için inanılır gibi değildi. Hayretle incelemiş ve yayımlandığında ilk davayı kendimin açacağını da belirterek, basımın reddini belirten bir rapor yazmıştım. Kitap taslağı basılmadı. Uzun süre resmi nüshasına ulaşmaya çalıştım. YÖK Tez Merkezi'nin bütün tezleri paylaşıma açtığı-yanlış hatırlamıyorsam-2012 yılında tezin asıl metnine ulaşma şansını yakalayabildim. Durum çok farklı değildi. Bu tezi incelerken, aklımdan yapılan intihal şeklini, "nitelikli intihal" olarak tanımlamak geçmişti. Bir fırsatını bulup bu tezle ve dolayısıyla tanımlama ilgili birşeyler yazma düşüncesi hep aklımın bir köşesinde bekler durur. Bu tanımı kullanma niyetim, bekler dururken ve hiç hesapta yokken, başka bir vesile ile ansızın gündemime düştü. Bu kez kavram aynı fakat yöntem biraz farklı. Yani "nitelikli intihal"in başka bir versiyonu... Görev yaptığım bölümün tarih doktora öğrencisi Ferdi Çiftçioğlu'nun, Doçent Doktor Zafer Atar danışmanlığında hazırladığı doktora tezinin, MCBÜ SBE'nin 31.10.2017 tarihli ve 37/10 sayılı kararıyla, 27.11.2017 tarihinde jüri önünde savunmasının yapılacağına ilişkin duyurusunu, 3-4 gün önce gördüm. 1 Bölümümüz eski lisans öğrecilerinden ve daha yeni sayılacak bir tarihte doktora öğrencisi olduğu için, tez konusunu merak ettim. Zira enstitümüz web sayfasında, tez konuları yönetim kurulunca onaylananlar duyuruluyor. İlgili sayfada, yönetim kurulunun, 01.08.2017 tarih ve 25/7 sayılı kararıyla, öğrencinin ve danışmanının adı da belirtilerek, tez konusunun "XIX. Yüzyılda Tırhala...." olarak,-tamamı yazılmaksızın-belirlendiği duyurulmakta. 2 Böyle olunca, bunun dört ay öncesine ait bir tez adı düzeltmesi olabileceğini düşünerek ve listeyi tarayarak, tezin önceki 1
2021
ÖZET Muhasebe skandallarının tarihi, sadece işle ilgili personel ve kurumları olumsuz etkilemekle kalmayıp aynı zamanda bulundukları ülkelerin ekonomisini ve finansal piyasalarını da olumsuz etkileyen eski zamanlara ve Orta Çağ'a kadar uzanabilir. 20. ve 21. yüzyıllarda dünya çapında yaygın bir etki yaratan muhasebe skandalları başta olmak üzere, farklı ülkelerdeki birçok şirketi az çok etkilemiş, küresel ölçekte kalıcı izler bırakmış ve önemli finansal kayıplara neden olmuştur. Muhasebe dolandırıcılığı, özellikle finansal raporlama dolandırıcılığı, muhasebe skandallarına dayanmaktadır. Kanun ve yönetmeliklerle yakından ilişkili olan finansal raporlama hilelerinin doğası, bu yüzyılda teknolojinin gelişmesi ve küreselleşme ile birlikte finansal sistemin gelişmesiyle daha karmaşık hale gelmiştir. Bu durum, özellikle mali raporlardaki hileler başta olmak üzere, mahkemelere intikal eden davalarda muhasebe hilelerinin tespiti, önlenmesi konusunda geleneksel muhasebe ve denetim mekanizmalarının ve hukukçuların yetersiz kalmasına neden olmuştur. Bu nedenle günümüzde teknolojik gelişmelerle birlikte yeni bir boyut kazanan muhasebe hilelerinin ortaya çıkarılması için konuyu muhasebe, denetim ve hukuki açıdan değerlendirebilecek uzmanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Muhasebe hilelerinin tespiti ve önlenmesinde önemli bir araç olan adli muhasebe, hukuk ile muhasebe bilimi arasında bir köprü görevi görmektedir. Adli muhasebenin gelişmiş ülkelerde geniş bir uygulama alanı vardır. Ne yazık ki ihtiyaca rağmen tam bir uygulama alanı bulunamamıştır. Çünkü Türkiye'de yasal bir yapısı yoktur. Bu araştırma ile ülkemizde muhasebe sahtekârlığı ve muhasebe skandallarının önlenmesinde etkin bir araç olarak kullanılan adli muhasebenin eğitimi ile ilgili akademisyenlerin görüşlerinin ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Adli Muhasebe, Adli Muhasebe Eğitimi, Denetim, Muhasebe Skandalları, Muhasebe Hileleri
NİYÂZÎ-İ MISRÎ DİVÂNI'NDA HAKÎKAT BİLGİSİNİ İDRÂK EDEBİLME MA Ths, 2019
The aim of our study is to examine the process of apprehension of truth, and to yield up the progressive structure of knowledge and also being conversant, by this way to enlighten the problems of understanding. For this purpose, the commentary of the ghazal with a repeated voice of “understand us” was taken as the body of the study. The subject of order of being which is mystical vision of Niyâzî-i Mısrî, was the basis of the study. These two main issues were combined with an examination of how perception works and by this way determinations, analyses and compositions were handled. In this way, the characteristics of those who understand and who don’t understand were determined in the ghazal. The functioning of the discernment was dealt with the issue of mind and heart. The progressive structure of knowledge and also being conversant was put forward with literature information and examples. At the end, it was concluded that the way of access to truth was unmediated of self which is ma’rifa and also, “the lower order cannot understand the upper order” thesis has been proved.
Anadolu'da büyük izler bırakmış olan Hitit toplumu hem Anadolu'yu hem de çağının büyük devletlerini siyasi ve kültürel açıdan etkilemiştir. Hitit toplumu Anadolu'da bıraktığı siyasi etkinin yanı sıra kültürünü de yaymıştır. Hitit kültürü ve geleneklerinin çoğu günümüzde hâlâ süregelmektedir. Hitit aile yapısı, örf ve adetleri, kanun ve nizamının günümüz toplumuyla oldukça benzer olması, bu topluluğun Anadolu'da yüzyıllarca devam edecek bir kültürel yapıyı miras bıraktığının göstergesidir. Bu etkiyi göstermek amacıyla ''Hitit Aile Yapısı''nı çalışmamıza konu edindik. Hititler'in Anadolu üzerindeki etkisini ve Hititler'de aile olgusunu bana araştırma ve inceleme fırsatı veren sayın hocam Prof. Dr. Hasan Bahar'a, Hitit toplumuna ve Hitit kültürüne olan merakımın kaynağı olan Prof. Dr. Esma Reyhan hocama, çalışmamın kaynaklarını topladığım Milli Kütüphane ve Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi çalışanlarına teşekkürü bir borç bilirim.
Bu tez 11 / 09 / 2009 tarihinde aşağıdaki jüri tarafı ndan oybirliği / oyçokluğu ile kabul edilmiştir. Doç. Dr. Rahmi DOĞANAY DANIŞMAN Doç. Dr. Osman UMAR Yrd. Doç. Dr. Fatih ARSLAN ÜYE ÜYE Bu tezin kabulü Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Kurulu'nun ……/……/…… tarih ve ……………… sa yılı kararıyla kabul edilmiştir. Prof. Dr. Erdal AÇIKSES ENSTİTÜ MÜDÜRÜ II ÖZET Yüksek Lisans Tezi Sâlnamelere Göre Ma'müratü'l-Aziz Vilayetinin İdari Yapısı (1881 -1908) Serdar ÖZMEN
2017
l-Hakâyık ve Rylands Kütüphanesinde bulunan Satır Altı Kur'ân Tercümesi gerek sözvarlığının genişliği gerekse sahip olduğu birikimle tıp terimleri açısından dikkat çekici bir zenginliğe sahiptir. Bu eserler Karahanlıların tıbbi durum, kavram ve nesnelere hangi ölçüde terim geliştirebildiğini ayrıca tıp terimlerinin lehçe içindeki nicelik ve niteliğini gözler önüne sermektedir. Türk dilinin değişik alanlarında kullanılan tıp terimleri çeşitli araştırmacılar tarafından incelenmiş olmasına rağmen, Karahanlı Türkçesine ait tıp terimleri henüz müstakil bir çalışmada ele alınmış değildir. Bu tez daha önce araştırılmamış olan bu konuyu ele almak için hazırlanmıştır. Bu çalışmada "Terim nedir?" sorusunun cevabı aranmış, Karahanlılar, Karahanlı Türkçesi ve Türk tıbbıyla ilgili bilgiler verilmiştir. Karahanlı Türkçesinde kullanılan tıp terimlerini belirlemede Kutadgu Bilig, Dîvânu Lügâti't-Türk, Atebetü'l-Hakâyık ve Satır Altı Kur'an Tercümesi'nden yararlanılmıştır. Elde edilen terimler; temel organ adları, ara organ adları, bedensel hastalıklarla ilgili isimler, bedensel hastalıklarla ilgili eylemler, zihinsel hastalıklarla ilgili terimler, tedavi ile ilgili terimler ve diğer terimler olmak üzere 7 bölüme ayrılmış; Eski Türkçe hakkında yapılan çalışmalar göz önünde bulundurularak yapı, anlam ve köken açısından incelenmiştir.
İstanbul Teknik Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2017
Havalimanları yolcu terminalleri, karmaşık sistemli ve çok girdili yapılardır. Terminal tasarımında, tasarımcının durduğu konum, kullanıcı ve yönetim arasında, ikisinin dengesini sağladığı noktadadır. Bu yüzden tasarımcının tüm girdileri değerlendirerek ortaya koyduğu tasarım, aslında bir değer aktarımı problematiğine verilen cevaptır. Yolcu için ise havalimanı terminalleri, yolda olma halinin, bir şehirle ilk tanışmanın veya son vedanın yapısal ifadesidir. Eksikleri ne olursa olsun, her bir yapı, kendi dengesine oturttuğu bir sistem yaratarak kullanıcıya hizmet eder. Yarattığı özgün sistemi içerisinde her havalimanın, kullanıcının deneyiminde farklı etkisi ve anlamı vardır. Fakat tasarım çalışmalarında kullanıcı gözünden öznel değerlendirmelere yer verilmediği ve kullanıcı deneyimini oluşturan katmanların bu yönüyle net olarak ortaya konmadığı fark edilmiştir. Buna yönelik olarak, havalimanı terminalleri ile yolcu arasındaki öznel ilişkinin tüm katmalarının ortaya çıkarılması, aktarılmasına yönelik olarak mekânsal deneyimi ortaya koyacak bir temsil yöntemi geliştirilmesi ve sonraki tasarımlara etkinliği sınanmış girdiler kazandırma amacıyla yola çıkılmıştır. Çalışma süresince Türkiye’de havalimanı yolcu terminallerinin, tarihsel gelişim, mekânsal kararlar ve mimari özelliklerini içeren, üst ölçek kararlarını ortaya koyan kapsamlı bir çalışmanın eksikliği fark edilmiştir. Bu anlamda Türkiye’deki tüm havalimanları kapsama alınarak, havalimanı yolcu terminal tipolojisini ortaya koyan ve yolcunun deneyimine doğrudan veya dolaylı olarak etki edebilecek üst ölçek kararlarını anlaşılır kılacak bütüncül bir analiz çalışması yapılmıştır. Bu görsel yardımıyla karşılaştırılan üst ölçek özelliklerinde fark edilen ortaklıkları/ farklılıkları niteleyen sınıflandırmalar ise deneyim haritası çıkarılan havalimanlarında, bu özelliklerin etkisini tartışmak için bir platform oluşturmuştur. Seçilen havalimanlarının mekânsal deneyim haritalarının çıkarılması, öznel bir mekânsal deneyimin aktarılma çabasının ürünüdür. Yolculuk, anatomisi gereği iki havalimanını içeren ve dolayısıyla mekânsal deneyimlerin ardışık olarak yaşandığı bir süreçte gerçekleşir. Kullanılan ilk terminalde başlayıp yine orada sonlanan bir yolculuk, havalimanları odağında dört farklı mekânsal akış içermektedir. Bu düşünceyle yola çıkılarak Sabiha Gökçen ve Adana Şakirpaşa havalimanları arasındaki yolculuğa odaklanılmış, her iki havalimanı da geliş ve gidiş akışlarıyla deneyimlenmiştir. Bu akışlar üzerinden kurulan izlekte, fiziksel dünyanın referanslarının bir çizgide açılması, deneyim katmanlarının algısal boyutlarının işlenebilmesini sağlamış ve zihinde yer eden kodlamalar, öznel tepkilerle mekânsal deneyim haritalanmıştır. Yolcunun deneyimine etki ettiği düşünülen altı katmanın işlenmesi için oluşturulan metafor, yaşanılan deneyiminin bir ses kaydında zaman çizgisinin kaydırılması gibi okuması, hem anlık hem bütüncül olarak anlamlı tüm katmanlarıyla deneyimin kayıt edilebilmesini ve aktarılmasını sağlamıştır. Bir yolculuğu içeren bu mekânsal deneyim haritaları, farklı yolculukların kapsamına aldığı farklı havalimanlarındaki öznel deneyimlerin aktarılabileceği ucu açık bir başlangıçtır.
2014
The companions of the Prophet were the main actors in the intergenerational transmission of the two sources of Islam that are the noble quran and hadith pillars. In this regard, numerous research topics and thousands of works have been made throughout history. In our country, many studies have also been treated in the academic sector and in the popular domain. In this article, the data in master’s and doctoral theses made in faculties of theology in Turkey were collected. Then some estimates based on statistics present in theses related to our subject have been proposed. Finally, aclassification according to the subjects and tags of theses has been done.
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Sosyal Bilimler Lisansüstü Öğrenci Kongresi Bildiri Tam Metin Kitabı, 2020
Hz. Muhammed’in (s.a.a.v) vefat etmesiyle ilk defa gündeme gelen Hilafet; dinî ve siyasî otoritenin tek elde toplanması demektir. Müslümanlar O’nun vefat etmesiyle bir müddet ne yapacaklarını bilememişler, yağmurlu bir kış gecesinde bir o tarafa bir bu tarafa kaçışan çobansız koyunlara dönmüşlerdir. Devlet idaresi boş kalmış, bu durumdan dolayı Ensar halife seçmek için alelacele Beni Saide Sakîfesi’nde toplanmış ve durumdan haberdar olan Hz. Ebu Bekir ise hemen oraya gitmek durumunda kalmıştır. İstişareler sonucu Hz. Ebu Bekir halife seçilmiştir. Hz. Ali ise bu sırada Hz. Peygamber’in cenaze teçhizatı ile uğraşmaktadır. Bu meşguliyetinden dolayı halife seçiminden habersiz kalmıştır. İlk halifenin seçim aşaması aceleye getirildiği için daha sonraları bazı problemlere neden olmuştur. Şiî âlimler hilafetin Hz. Ali’nin hakkı olduğunu iddia etmişler, Sünnî âlimler ise Hz. Ebu Bekir’in hakkı olduğunu ifade etmişlerdir. Bu çalışmanın amacı, ilk halifenin Nass ile tayini meselesinde farklı yaklaşımların irdelenmesidir. Bu çalışma nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi yöntemine göre yapılmıştır. Çalışmada kullanılan eserler seçkisiz olmayan örnekleme tiplerinden amaçsal örneklem yöntemine göre belirlenmiştir. Elde edilen bulgular ışığında Sünnî ve Şiî âlimlerin görüşlerinde hilafetin Nass ile tayini meselesinin yer aldığı bulgusuna ulaşılmıştır. Sünnî âlimler İrtidât âyetini (Maide Suresi 51. Âyet) ve Sıddık âyetini (Nisa Suresi 69. Âyet), Şiî âlimler ise Velâyet âyetini (Maide Suresi 55. Âyet) ve Tebliğ âyetini (Maide Suresi 67. Âyet) delil olarak getirmişlerdir. Sonuç olarak delil getirilen bu âyetlere her iki tarafta kendi mezhebince tevillerde bulunarak Sünnîlerin Hz. Ebu Bekir’i, Şiîlerin ise Hz. Ali’yi önceledikleri görülmektedir. Bu bağlamda ilk halifenin seçiminde tarihi sürecin ve şartların göz ardı edilmemesi önerilebilir. The concept of the Caliphate, which emerged for the first time following the death of the Prophet Muhammad (PBUH), refers to the consolidation of both religious and political authority in a single individual. Upon the Prophet's demise, Muslims found themselves in a state of disarray, akin to sheep without a shepherd wandering aimlessly on a cold, rainy night. With the state administration left in a vacuum, the Ansar (helpers of the Prophet) hastily convened at the Bani Sa'ida Mosque to elect a caliph. Upon learning of this gathering, Abu Bakr was compelled to attend. After deliberation, Abu Bakr was chosen as the first caliph. Meanwhile, Ali ibn Abi Talib was occupied with the Prophet's funeral arrangements and was thus unaware of the election process. The haste with which the first caliph was selected led to numerous subsequent problems. Shia scholars have asserted that the caliphate rightfully belonged to Ali ibn Abi Talib, while Sunni scholars have maintained that Abu Bakr was the rightful successor. This study aims to examine the divergent perspectives on the issue of the caliph's designation through divine appointment (nass). Employing a qualitative research methodology, this study utilizes a purposive sampling technique to select relevant texts. The findings reveal that both Sunni and Shia scholars have invoked the concept of divine designation in their discussions of the caliphate. Sunni scholars cite the verses on apostasy (Quran 5:51) and the truthful one (Quran 4:69) as evidence, while Shia scholars reference the verses on guardianship (Quran 5:55) and the delivery of the message (Quran 5:67). Ultimately, both sects have interpreted these verses through their respective theological lenses, leading Sunni scholars to prioritize Abu Bakr and Shia scholars to prioritize Ali ibn Abi Talib. In light of these findings, it is suggested that the historical context and circumstances surrounding the election of the first caliph should not be overlooked. عقب وفاة النبي محمد صلى الله عليه وسلم، برز مفهوم الخلافة لأول مرة، والذي يعني توحيد السلطة الدينية والسياسية في يد واحدة. ولقد حار المسلمون بعد وفاة النبي، وتشبهوا بالغنم الضالة في ليلة مطيرة، لا يعرفون إلى أين يتجهون. وبما أن شؤون الدولة قد تعطلت، اجتمع الأنصار في سقيفة بني ساعدة على عجل لانتخاب خليفة، واضطر أبو بكر الصديق للتوجه إلى هناك فور علمه بالأمر. وبعد التشاور، تم انتخاب أبو بكر خليفة. وكان علي بن أبي طالب مشغولاً بتجهيز جنازة النبي، فلم يعلم بانتخابات الخلافة. إن الاستعجال في عملية انتخاب الخليفة الأول قد أدى إلى العديد من المشاكل لاحقًا. فقد زعم علماء الشيعة أن الخلافة حق لعلي بن أبي طالب، بينما أكد العلماء السنة أن الحق يعود لأبي بكر الصديق. ويهدف هذا البحث إلى دراسة وجهات النظر المختلفة حول مسألة تعيين الخليفة الأول بالتعيين الإلهي (الناس). وقد اعتمد هذا البحث على منهجية البحث النوعي، وتحديدًا تحليل الوثائق. وقد تم اختيار المصادر المستخدمة في الدراسة بشكل مقصود من بين عينات غير عشوائية. وتوصلت النتائج إلى أن علماء السنة والشيعة قد استندوا في آرائهم حول مسألة تعيين الخليفة بالتعيين الإلهي إلى آيات قرآنية. فقد استشهد العلماء السنة بآية الردة (سورة المائدة: 51) وآية الصديق (سورة النساء: 69)، بينما استشهد العلماء الشيعة بآية الولاية (سورة المائدة: 55) وآية التبليغ (سورة المائدة: 67). وفي النهاية، قام كل من الطائفتين بتأويل هذه الآيات وفقًا لمذاهبهم، مما أدى إلى تفضيل السنة لأبي بكر والشيعة لعلي بن أبي طالب. وفي هذا السياق، يُقترح عدم تجاهل السياق التاريخي والظروف المحيطة بانتخاب الخليفة الأول.
Bu çalışmada bağımsız Türk devletlerinin ulusal marşları söz dizimi bağlamında incelenmiştir. Ulusal marşlar ülkelerin bağımsızlık simgesidir. Bunun yanında yazıldıkları dilin özelliklerini de yansıtır. Söz dizimi de bu özelliklerden biridir. Bu bağlamda çalışma, bağımsız Türk devletleri ulusal marşlarında geçen söz dizimi unsurlarının belirlenmesinden oluşur. Marşlar, çalışmanın giriş bölümünde Türkçe söz dizimi için yapılan genel değerlendirmeye göre incelenmiştir. Her marş ayrı başlıkta incelenmiştir. İlk önce ilgili devletin kuruluş ve ulusal marşının yazılış sürecine dair kısa bilgiler verilmiştir. Daha sonra marşlardaki söz dizimi unsurları belirlenmiştir. Marşlarda geçen söz dizimi unsurlarına dair açıklamalar yapılmış, söz dizimi unsurlarının marşlardaki örnekleri gösterilmiştir. Söz dizimi unsurlarının marşların üslubu ve anlamına katkısı üzerine birtakım düşünceler dile getirilmiştir. Bu düşünceler, özellikle marşların aşılamak istediği bağımsızlık ülküsü ile marşta kullanılan söz dizimi unsurlarının uygunluğu üzerine olmuştur. Marşlar arasındaki söz dizimsel benzerlikler ve farklılıklar da yeri geldikçe söylenmiştir. Sonuç bölümünde bağımsız Türk devletleri ulusal marşlarında söz dizimi unsurları topluca verilmiştir. Bu bölümde marşlardaki söz dizimi unsurları üzerine genel bir değerlendirme yapılmıştır.
Mimari akımlar, üsluplar ve yapı malzemeleri bağlamında Hasan Fethi / Hassan Fathy in the context of architectural movements, styles and building materials, 2019
Bu tez kapsamında Mısırlı Mimar Hasan Fethi'nin hayatı boyunca gerçekleştirdiği eserlerinden, yazılarından, söyleşilerinden ve onunla ilgili yayınlanmış (sözlü, yazılı, görsel vb.) kaynaklardan yola çıkılarak, Mimar Hasan Fethi bütün boyutlarıyla tanınmaya çalışılmıştır. Eserleri biçim, işlev, malzeme, yapı ve üslup gibi birçok boyuttan ele alınmıştır. Fethi'nin malzemeye ve maddeye yaklaşımının meydana getirdiği biçimleri, teknik çözümleri bu bağlamda değerlendirilip, Fethi'nin temelde mimarlıkla olan ilişkisi anlaşılmaya çalışılmıştır. Hasan Fethi'nin düşünce dünyasının temel nüvelerini oluşturan yetiştiği mimari ve kültürel ortam incelenmiştir. Fethi'nin çok yönlü bir entelektüel birikime sahip olduğunun altı çizilmiş; yalnız mimar olarak değil, aynı zamanda da bir ressam, bir neyzen, bir entelektüel ve bir eğitimci olduğu da ele alınmıştır. Lisans döneminde almış olduğu mimarlık eğitimine değinilmiş ve bunun eserlerindeki etkileri incelenmiştir. 20. yüzyılın başında dünyaya gelen ve neredeyse bir asır yaşayan Fethi'nin yaşamış olduğu bu uzun süreçte ortaya çıkan mimari düşünce ve teknikler değerlendirilmiştir. Fethi'nin bu düşünce ve tekniklere getirmiş olduğu eleştirel yaklaşımlar ele alınmıştır. Fethi üzerine yazılmış olan eserler incelenmiş, bu yazıların onun yapılarını tasnif edişleri değerlendirilmiş, nihayetinde bu çalışmanın omurgalarından bir tanesi olan yeni bir tasnife gidilmiştir. Bu tasnif bilhassa Fethi'nin tasarımlarında kullanmış olduğu malzeme kararları dikkate alınarak hazırlanmış ve üç ana başlık oluşturularak incelenmiştir: 1928-1941 Arası Dönem Çalışmaları - Eğitimin İzleri, 1941-1957 Arası Dönem Çalışmaları - Geleneğin İzleri ve 1957-1989 Arası Dönem Çalışmaları - Sentezin İzleri olarak ele alınmıştır. Fethi'nin mimarisini oluşturan tasarım ögeleri irdelenmiş, majaz, kaa, dorkaa gibi tasarımlarında sıkça kullandığı işlevsel, biçimsel ve mekansal ögelere değinilmiştir. Hasan Fethi'nin eserlerinin entelektüel ve üslupsal temellerinin tespiti araştırılmış ve bu bağlamda tarihselcilik, eklektisizm, vernakülerizm, postmodernizm gibi terimler üzerinden Fethi'nin mimarlığı ele alınmıştır. Fethi'nin mimarlığının herhangi bir "…İZM" ile olan ilişkileri sorgulanmıştır. ANAHTAR KELİMELER: Hasan Fethi, Mimari Malzemeler, Vernakülerizm, Gelenek, Modernizm, Üslup
Bu çalışmanın amacı yönetim ve pazarlama alanlarında nicel yöntemler kullanılarak yazlan yüksek lisans tezlerine ilişkin metodolojik açıdan bir durum saptaması yapmaktır. Bu amaçla 1990-2005 yılları arasında Gazi Üniversitesi İşletme bölümü'nde yönetim ve pazarlama alanlarında nicel yöntemler kullanılarak yazlan toplam 106 tez, araştırma süreci açısından değerlendirilmiştir. Bu doğrultuda tezler öncelikle araştırma amaç, araştırma deseni, veri toplama araç ve veri analiz yöntemleri açısından incelenmiş, sonrasında tezlerde karşılaşılan sorunlar belirlenmiştir. incelenen tezlerde her iki alanda veri toplama aracının büyük bir çoğunlukla anket olduğu belirlenmiştir. Veri analiz yöntemleri olarak ise yönetimde yordamsal istatistiklerin, pazarlamada betimsel istatistiklerin daha fazla kullanıldığı görülmüştür. Tezlerde karşılaşılan önemli metodolojik sorunların; hipotezlerin kurulma biçimi, hipotez kurulmadan istatistik testlerin yapılması, evren ve örnekleme ilişkin ya hiç açıklama yapılmamış olması ya da yapılan açıklamalarda yetersizlikler bulunması ve örneklemin belirlenmesinde yapılan hatalar olduğu tespit edilmiştir.
Son yıllarda, üç boyutlu (3B) yeryüzü konum bilgisi sağlayan uzaktan algılama teknolojilerinin kullanımı, özellikle yer yüzeyi ve bileşenlerini inceleyen meslek disiplinleri için vazgeçilmez hale gelmiştir. Bu meslek disiplinleri arasında ormancılık oldukça önemli bir konumda bulunmaktadır. Ülkemizde, ağaç tipleri ve dağılımları, tepe çapı ve sıklığı, kapalılık, yükseklik ve göğüs yüzeyi gibi meşcere parametrelerinin tespitine yönelik orman envanteri çalışmalarının yersel ölçümler temelinde zaman, işgücü ve maliyet bakımından olumsuz nitelikte yürütülmesi, ormancılıkta uzaktan algılama teknolojilerinin gün geçtikçe daha yoğun şekilde kullanılması gereğini doğurmaktadır. Bu çalışmada, Houston, ABD'de seçilmiş orman-yoğun bir test alanında, hava kaynaklı lazer tarama nokta bulutları kullanılarak normalleştirilmiş dijital yüzey modeli temelinde 3B meşcere yükseklik haritası üretimi hedeflenmiştir. Üretim aşamalarında karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri sunulmuştur. Üretilen haritanın yatay ve düşey mutlak konum doğruluğu, test alanında gerçekleştirilen 3-5mm rölatif doğruluğa sahip yersel lazer tarama ölçümlerinden elde edilen referans harita ile model bazlı kıyaslama tekniği kullanılarak değerlendirilmiştir. Yapılan analizler neticesinde, hava kaynaklı lazer tarama verileriyle elde edilen 3B meşcere yükseklik haritasının 1/1000 ölçekli topoğrafik haritalardan beklenen mutlak konum doğruluğunu sağladığı sonucuna varılmıştır. KEY WORDS: Stand height map, Airborne laser scanning, terrain laser scanning, forest inventory, accuracy. ABSTRACT: In recent years, the usage of remote sensing techniques that offer three dimensional (3D) geo-information became indispensable for particularly land-related professions which analyze earth surface along with its components. Forestry has a quite significant position in these professions. In our Country, the forest inventory studies, realized for the detection of forest stand parameters such as the types and distribution of the trees, diameter of crown and intensity, closeness, height and timber volume are conducted with time consuming, labor needed and costly ground measurements. This situation increases the requirement on more intensively usage of remote sensing technologies day by day. In this study, based on normalized digital surface model (nDSM) technique, the production of a forest stand height map using airborne laser scanning (ALS) point clouds is aimed in a forest-dominant study area in Houston, USA. The challenges and recommendations on production steps are presented. The horizontal and vertical absolute geolocation accuracy of produced map was evaluated by model-to-model based comparison with a reference map created with terrestrial laser scanning measurements that have 3-5mm relative accuracy. The results show that the forest stand height map produced from ALS data preciously provides the required absolute geolocation accuracy of 1/1000 scaled topographic maps. 1. GİRİŞ Günümüzde gelişmiş çok sayıda teknikle sağlanan uzaktan algılama verileri tıptan arkeolojiye, meteorolojiden peyzaja kadar bilimin hemen hemen her alanında yoğun şekilde kullanılmaktadır. İstendiğinde kilometrekarelerce geniş alanlarda bile saniyeler içerisinde elde edilmesi ve kolay işlenilebilir olmaları uzaktan algılama verilerinin her geçen gün cazibesini artırmakta ve buna bağlı olarak kullanım sahalarını genişletmektedir. Dünyada ve Ülkemizde, uzaktan algılama teknolojileri ile elde edilen verilere en çok ihtiyaç duyan meslek disiplinlerinden biri ormancılıktır. Ülkemizde, yoğun orman envanteri çalışmalarının büyük kısmı halen zaman, işgücü ve yüksek maliyetler gerektiren yersel ölçmelerle gerçekleştirilmektedir. Yersel ölçmelerde meşcereyi temsil edecek rastgele örneklem alanları seçilmektedir. Her bir test alanına ait meşcere parametrelerine yönelik yersel çalışmalar istatistiki olarak genel alana yayılarak tüm alan için sonuçlara ulaşılmaktadır. Bu yöntem özelikle işgücü ve maliyet kalemlerini olumsuz etkilemektedir. Bu yöntemler gerçeğe yakın modellemede önemli ölçüde doğruluk kaybına da sebep olmaktadır. Yersel ölçmelerin yukarıda belirtilen negatif yanları ve az örneklemle geneli yorumlama nedeniyle düşük seviyelerdeki doğrulukları, son yıllarda ormancılığa ilgi duyan bilim insanlarını uzaktan algılama verilerini araştırmaya ve kullanmaya yöneltmiştir. İşte bu noktada önemli bir soru akla gelmektedir; hangi uzaktan algılama yöntemi hangi doğrulukları sağlar ve buna bağlı olarak hangi tip orman envanter çalışmasında hangi tip uzaktan algılama verisi kullanılmalıdır? Bu çalışmada, hava kaynaklı lazer tarama (ALS) verileri kullanılarak orman meşcere haritası üretimi ve üretilen haritanın potansiyelinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Uzaktan algılama verileri ile orman ağaç yüksekliklerinin belirlenmesi, yoğun orman alanlarında orman altı topoğrafyanın modellenmesinde karşılaşılan sorunlar nedeniyle herzaman sıkıntılı bir konu 89
In this study, the Prophet's companions "personally saw with my own eyes" and "ears heard" by using words such as Hz. The Prophet (peace be upon him) narrated traditions, relates from Kutub-i Sitta and analysis, making use of the companions why these statements, these statements GİRİŞ ARAŞTIRMANIN KONUSU, AMACI VE ÖNEMİ I. ARAŞTIRMANIN KONUSU, AMACI VE ÖNEMİ Bu çalışmada, sahabenin "bizzat gözümle gördüm" ve "bizzat kulaklarımla işittim" gibi ifadeler kullanarak Hz. Peygamber'den sallallahu aleyhi ve sellem naklettiği rivayetlerin Kütüb-i Sitte'den tahric ve tahlilini yaparak, sahabenin bu ifadeleri niçin kullandığını, bu ifadelerin rivayet ilmi bakımından ve mânâ ile rivayet açısından önemini tetkik etmeye çalıştık. Ayrıca bu ifadelerin konu tasnifine imkân verip vermediği, konunun öneminden kaynaklanan bir hususiyet mi olduğu, aynı râvîlerin mi bu ifadeleri kullandığı, diğer taraftan sahabenin hadisleri olduğu gibi rivayet etme titizliğinin göstergesi olup olmadığı araştırma sonucunda varılan neticelerle değerlendirilmeye çalışılmıştır. Rasûlüllah'ın sünnetini yaşama, uygulama, muhafaza etme ve sonraki nesillere aktarma hususunda, ayrıca Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîslerde övülmüş olan topluluk sahabedir. Kur'ân-ı Kerîm'de "O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nura (Kur'ân'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır" 1 , "Fakat Peygamber ve onunla birlikte inananlar, mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. Bütün hayır onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerdir" 2 , "İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve onlara yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır" 3 , "Allah'ın verdiği bu ganimetler, yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan, Allah'tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah'ın dinine ve Peygamberine yardım eden fakir muhacirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır. Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler" 4 benzeri âyetlerde Allah, Hz. Peygamber'e saygı gösteren, O'na (s.a.v.) yardım eden, canlarıyla ve mallarıyla destekleyen, zor zamanlarda Resûl-i Ekrem'le birlikte bulunan, onunla hicret eden, hicret edenleri seven, kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih edenleri övmekte ve onların tövbelerini kabul ettiğini ifade etmektedir. Hz.
November-2019, ix+ 97 Pages It was aimed to examine the subject of the master's thesis research done in universities in many areas in training classroom taking place at Turkey. The method of systematic analysis and trend studies aimed to reveal trends.In this study, thesis reached by Thesis Review Format developed using content analysis method was examined.The data collection tool was used from the database of the National Thesis Center of the YOK of Turkey.A total of 1127 thesis were approved and published by searching through Primary "School Education Department, Degree in Primary School Education, Department of Teacher Education" Sampling was selected by reference to the number of thesis reached by years.The descriptive and content analysis of the research was conducted on the findings, discussions, conclusions and recommendations parts of the 301 thesis chosen as sample, as well as the purpose, method and method.In addition, scanning model and document analysis, which is one of the qualitative data collection methods, was used. As a conclusion, it was determined that most of the theses were quantitative; were conducted descriptively; questionnaire or likert type scales were mostly used in thesis. Teachers and primary students were mostly worked with; t-test and variant analysis statistics were mostly used. It was also determined in the thesis analyzed that Gazi University, 18 Mart University and University of Marmara were the universities where thesis studies were respectively conducted.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.