Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
2 pages
1 file
Dünyadaki hızlı gelişme ve değişimler, hemen her alanda dönüşüme yol açmıştır. Siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik bakımdan,bugün, bırakınız uzak geçmişi, yakın geçmişimize göre dahi farklı bir dünyada yaşıyoruz. Çok klasik bir deyiş olsa da, bu hızlı değişime uyum sağlamada anahtar rol "eğitim" dedir. Geniş anlamda eğitim, dar anlamda öğrenme-öğretme alanında ortaya çıkan kuram ve yaklaşımların uygulamaya taşınması ülkemizin geleceği bakımından önem taşımaktadır. Bizler dedelerimizin, bizim çocuklarımız ve turunlarımız da bizim yetiştiğimiz sistemle eğitiliyorlarsa burada bir yanlışlık var demektir. Bu çalışmada, öncelikle öğrenmenin nörofizyolojisi üzerinde durulmuş, sonra sırasıyla bilgiyi işleme kuramı (Cognitif learning), yürütücü biliş (metacognition), yapılandırmacılık (Construktivism), yansıtmacılık (Reflectivisim), Çoklu Zeka Kuramı (Multiple Intelligenz Theori), Özerk öğrenme (Otonom learning), gibi yaklaşımlar ele lınmaktadır. Research Interests: Lifelong Learning, Constructivism, Multiple Intelligences, Metacognition, Open and Distance Education, and 3 more
Nusret Kemal Köymen’in eğitim hayatına katkılarını anlamak adına öncelikli olarak köycülük fikrini irdelemek gerekmektedir. Bu sayede Köymen’ in amaç ve çabaları daha kolaya anlamlandırıla bilinir. Nusret Kemal Köymen’in de savunucusu olduğu köycülük fikrinin temelleri 20. yüzyılda atılmaya başlanmış ve dünyada en büyük sosyal dönüşümler, köylülüğün çözülmesi sürecinde yaşanmıştır. Modernite adı altında köylü meselesinin nasıl halledileceği köylülerin nasıl şehirleşeceği, işçileşeceği ya da köyde tarımdaki üretim ilişkilerinin nasıl modernleştirileceği, bunun kentteki sanayilerle nasıl örtüştürülebileceği üzerinde durulmuştur. Bu dönemde köylülüğün nasıl ele alınacağı, sosyal ve siyasal hayat içerisine nasıl eklemlenebileceği, bütün siyasal hareketlerin en temel sorunu haline gelmiştir.
Annelik çok tipik davranış kalıplarının sergilendiği fizyolojik bir durumdur. Memelilerde türün devam edebilmesi bebeğin anneye bağımlı olduğu belli bir dönemde annelik hizmetinin ona sunulmasına bağlıdır. Anne yokluğu çocukta sosyal, davranışsal ve bilişsel işlevlerin gelişiminde geriliğe, strese cevap sisteminin anormal gelişimine, öğrenme ve bellek bozukluklarına ve ilerde kendisinin de iyi anne olamamasına yol açmaktadır. Annelik bakımı çocuğun yaşaması, dolayısıyla türün devamı için son derece önemli olduğundan doğa sağlıklı bir anne-çocuk ilişkisinin gelişimini garanti altına almış gibi görünmektedir. Dolayısıyla annelik evrimsel süreç tarafından insan dişisi doğmadan önce onun beyninde programlanmıştır. Anne beyninin kendi yaşıtları olan doğurmamış kadınların beyninden çok farklı olduğu ve özellikle kendi yavrusunun ihtiyaçları konusunda son derece duyarlı olduğu kesindir. İnsan ve hayvanlarda annelik davranışının gelişmesi için genetik, çevresel ve hormonal etkenlerin birlikte geliştirdikleri özel nöral yolaklar gereklidir. Beyinde annelikle ilişkili bu yolak ve sistemlerin gelişmesinde genetik etkenlerin dışında, çocuğun annesinden öğrendiği annelik davranışlarını özümsemesini sağlayan gen dışı (epigenetik) aktarımın; ayrıca gerek anne karnında iken, gerek büyüme ve gelişme sırasında, gerekse hamilelik süresince beynin maruz kaldığı hormonların da etkisi var gibi görünmektedir. PubMed arama motoru yardımıyla annelikle ilişkili kelimelerin 1980-2008 yılları arasında taranması ile gerekli yayınlara ulaşılarak hazırlanan bu yazıda, doğa tarafından dişiyi anneliğe hazırlayan ve onun anneliğe daha kolay tahammül etmesini sağlayan bedensel ve zihinsel değişiklikler gözden geçirilecektir.
Giriş Bütün öğrenmeler beyin temelli öğrenmelerdir. Yaşam için gerekli bilişsel, duyuşsal ve psikomotor öğrenmelerin hepsinin kaynağı beyindir. Doğumdan itibaren sergilenen bazı psikomotor davranışlar refleks davranışlardır. Alt beyin tarafından kontrol edilen bu tür davranışlar ilerleyen dönemlerden itibaren (4. aydan sonra) giderek azalır ve birkaç tanesi hariç tamamen yok olur. Yaşam gerekliliği için gerçekleştirilen tüm davranışlarda olduğu gibi motor davranışlar da öğrenilen davranışlardır. Öğrenilen her şey girdi, merkezi işlem ve çıktı döngüsüne dayanır. İşlem merkezi ise beyindir. Sonuç olarak psikomotor öğrenmeler beyin merkezli kassal çıktılardır. Bir çocuğun elindeki yiyeceği ağzına yaklaştırması, emeklemesi, oturması, yürümesi gibi motor davranışların refleks öncelleri (temeli) olsa da bunların amaçlı davranışa dönüşmeleri algı, değerlendirme ve harekete geçme ile ilgili beyinsel faaliyetler sonucudur. Beyin ve hareket ilişkisi aynı zamanda beyin ve beden eğitimi spor ilişkisi anlamına da gelmektedir. Beyin ve beden eğitimi spor ilişkisi psikomotor öğrenmelerin öncellikle beyinsel bir faaliyet olduğu ile ilgili bir ilişkidir. Dolayısıyla beden eğitimi spor öğretimi ile ilgili yaklaşımların beyin temelli yaklaşımları da içeriyor olması gerektiği açıktır. Bir çocuktan her hangi bir psikomotor davranışı gerçekleştirmesini beklemek demek, çocuğun söz konusu davranış ile ilgili merkezi işlem gerçekleştirmesini istemek demektir. Psikomotor davranışlar beynin ilgili bölümlerinin ve ilgili sinir hücrelerinin işe koşulması anlamına geldiği gibi, beynin ilgili bölüm ve hücrelerin işlevselleştirilmesi de, psikomotor davranışlarda amaçlılık, çeşitlilik ve kalite anlamına gelmektedir Doğum öncesi ilk üç ayda gelişiminin önemli kısmını büyük ölçüde tamamlayan beyin, 4 yaşına değin hızlı bir büyüme sergiler. Büyüme hamlesinin ilk dönemi 18. aya değin glia hücrelerinin büyüdüğü dönem, ikinci dönem ise dördüncü yaşa değin myelinizasyonun (aksonların myelin adı verilen beyaz yağlı bir madde ile kaplanması) gerçekleştiği dönemdir (Malina ve Bouchard, 1991 akt. Özer, 2004: 70). Beyin ve omuriliği kapsayan sinir sistemi nöronlar ve glia hücrelerinden oluşur. Nöronlar duyusal alıcılar, diğer nöronlar ve kaslar ile iletişim kurma işlemine sahiptirler. Glia hücreleri ise nöronların çalışması ile ilgili işlevleri yerine getirirler. Nöronlar hücre gövdesi, bunun çevresinde yer alan uzantılar yani dendrit ve hücre gövdesinden çıkarak uzanan aksonlar olmak üzere üç kısımdan oluşur. Yeni doğan bir bebekte dendrit ağları seyrek ve az gelişmişken, özellikle doğumdan sonraki altı ay boyunca çevreden duyusal iletiler alındıkça dallanır ve aktif hale gelir. Nöronlar dendritler aracılığı ile komşu nöronların aksonlarından gelen iletileri alır ve bu iletileri kimyasal ve elektrik işlemler yolu ile akson boyunca sinaps adı verilen boşluklara aktarırlar. Sinaps oluşturmayan nöronların çoğu ölür. Yaşamın ilk yılında beyin hücrelerinin sayısı azalırken beyinin ağırlığı iki kat artar. Bunun nedeni nöronların tüm uyaranlara (işitsel, görsel, dokunsal, koku, tat gibi) tepki verirken dendritler yoluyla fiziksel bağlantılar kurup geliştirmeleridir. Çocuğun aktif yaşantısı (hareket), zihinsel çabası ve zengin çevresel uyaranlar dendritlerin dallanmasını hızlandırır ve zeka gelişir. Zekanın beynin büyük olması ya da nöron sayısının fazla olması ile değil beynin yeterince gelişmiş olması, özellikle nöronların işlevselliği ile ilgili bir durumdur. Hareket etme ile ilgili uyaranların yoğunluğu, hareketle ilgili nöronların dendritlenmesi ve sinapslar oluşturması sonucu psikomotor davranışlar gerçekleşir. Duyu-motor dönemden
Çağımızın en büyük ilerlemelerinin başında teknoloji gelmektedir.
2020
Bu calismada; Belcika’daki ve Turkiye’deki ogretmenlerin egitimde nitelik kavramina yonelik algilarinin ortaya cikarilmasi amaclanmistir. Bu nedenle betimsel nitelikte bir calismadir. Arastirmada calisma grubunun yabanci ayagini Belcika’nin Oostende sehrinde bulunan MPIGO De Vloedlijn okulu ogretmenlerinden 14 ogretmen, calismanin Turkiye’deki ayagini ise Ankara Ili Merkez Ilcelerdeki Milli Egitim Bakanligina bagli okullarda gorev yapan 14 ogretmen olusturmaktadir. Arastirmanin temel veri kaynagini gorusme formu olusturmaktadir. Verilerin cozumlenmesinde icerik analizi yontemi kullanilmistir. Icerik analizi sonucunda Belcika’da gorev yapmakta olan cesitli branslardaki ogretmenlerin egitimde nitelik kavramina iliskin gorusleri incelenip gruplanmis ve ogretmenlerin egitimde nitelik kavramina yonelik algilarini temsil eden uc tema belirlenmistir. Bunlar; Ogretmen Ozellikleri Temasi, Egitim Anlayisi Temasi ve Sunulan Imkânlar Temasi olarak siralanmaktadir. Turkiye’de gorev yapmakta olan...
2012
Law and security institutions have always been interested in scientifically proven objective detection of deception. Since the era of polygraphy, efforts to optimize current devices and adaptation of new equipments for deception detection has been on progress. Among these new instruments, functional magnetic resonance imaging (fMRI) is very popular and its high technology, high cost and sophisticated evaluation might be causing an overestimation of its validity. Today, lie-detection using fMRI is being offered for commercial use. Including recent methods like voice stress analysis and image-analysis of high resolution camera recordings, many several methods fail to reach a satisfactory success rate or some of them reported to have success about 90% is criticized for their limited data from simulating volunteers in laboratory environment. Current data from lie-detection studies do not meet standards for complete validity, authenticity and applicability in practice. Enrollment of thes...
2023
101 seviyesinde Nöroçeşitlilik: KAOS-GL & 17 MAYIS DERNEĞİ - İç Etkinlik İçerik: Beyin & Saklı sakatlık; Yaklaşımlar & «Sistem»; Tıbbi model; Sosyal model; Nöroçeşitlilik; Terimler; Nöroçeşitlilik örnekleri; NöroKuirlik; Ayrımcılık & Sağlamcılık; Mikroagresyonlar; Nörotipik sağlamcılık; Nöroçeşitli sağlamcılık; Temel ihtiyaçlar & Makul ayarlamalar; Örgüt içinde neler yapılabilir?
Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2022
Selçuklular devrinde Sultan Alparslan ve vezir Nizâmülmülk aracılığıyla inşa edilen Nizâmiye Medreseleri, devlet kontrolünde olan, eğitimin parasız olduğu, talebe ve müderrislerin yemekhane, yatakhane, ders malzemeleri gibi ihtiyaçlarının karşılandığı; kütüphane, mescid ile hamamı bulunan ve vakıflar tarafından desteklenen birer kurum olarak inşa edilmiştir. Medrese müfredatının temeli Şâfiî fıkhı, Kur’ân, hadis, tefsir, kelâm, cedel, hilâf, usûl, akâid, ferâiz, mezhep, lügat ve nahiv gibi dinî ilimlerdi. Astronomi, fizik, tıp ve matematik gibi aklî ilimlere dair kayıtlar ise devrin müellifleri tarafından medrese kütüphanelerinde bulunan eserlerle sınırlıdır. Bu durumda müderris ve talebelerin medrese kütüphanelerinde bu ilimlerle meşgul olduğu sonucuna varılabilir. Medreselerde tüm talebelerin uymak zorunda olduğu bir program yoktu. Ancak medresenin kurucusu ya da müderrisi tarafından, Şâfiî mezhebi kâidelerine göre belirlenen bir program oluyordu. Eğitim dili Arapçaydı. Yıl tamamlama sisteminden ziyade belirli kitaplar okunup iyice öğrenildikten sonra bir sonraki kitaba geçilmesi söz konusudur. Medreselerde müderrisler yanı sıra hatip, nahiv hocası, muîd, müfîd ve şeyh gibi görevliler olurdu. Nahiv hocası Arapça öğretiminden sorumluydu. Muîd ders sırasında müderrisle birlikte oturur, ders bitiminde ise talebelere dersi tekrar eder ve açıklamalar yapardı. Müfîd, talebelere dersleri konusunda yardımcı olan ve Muîd’in tamamlayıcısı konumundaki görevliydi ve daha çok hadis derslerinde görülmekteydi. Hadis âlimlerini tanıyor ve kimin senedinin daha güvenilir olduğunu biliyordu. Bu sayede hadis talebelerine öncelikli olarak hangi muhaddislerden hadis nakletmeleri gerektiği konusunda yardımcı olurdu. Şeyh veya Şeyhü’l-hadîs ise hadis öğretmek ve hadisleri ezbere okuyan talebeleri dinlemekle görevli. Nizâmiye Medreselerindeki öğretim metotlarını hıfz ve tekrar etme, münâzara, imlâ, semâ ve kırâ’at ile icâzet şeklinde sıralamak mümkündür. Hıfzetme medrese eğitiminin en önemli kısmıdır. Talebeler, okuduğu veya yazdığı eseri ezberlemeden önce müderris veya muîd nezaretinde bir kez daha okuyup yanlışlarını düzeltmeli ve daha sonra ezberleyip tekrar etmelidir. Tekrar yönteminde müderris ders anlattıktan sonra muîd dersi talebeler için tekrar etmekte veya talebeler kendi kendilerine dersi ezberlemek için tekrar etmektedirler. Hıfz ve tekrar etme, özellikle hadis öğreniminde sıkça başvurulan bir metottur. Münâzara ile talebelerin fıkhî birikimlerini ortaya koyabilecek bir seviyeye ulaşmaları ve zıt görüşlere karşı kendi görüşlerini savunabilmeleri amaçlanmıştır. İmlâ metodunda hoca veya talebelerden biri, metni yüksek sesle okur ve ardından hoca metnin açıklamasını yapardı. Bu sırada talebeler metni imlâ ederdi. Bu sayede birçok nüshanın kopyasını azar azar istinsah etmiş oluyorlardı. Bu metot başta hadis olmak üzere fıkıh, tefsir, Arap dili ve edebiyat gibi alanlarda da kullanılmıştır. Semâ‘, medreselerde hadis ve fıkıh eğitiminde kullanılan bir metottur. Aynı zamanda hadisleri işiterek rivayet etme hakkının elde edilmesi kastedilmektedir. Kırâ’at ile talebe ezberden ya da kitaba bakarak okuyor, müderris ise önünde veya ezberinde bulunan kitap ile okunanları karşılaştırıp tahsis yapıyordu. Son olarak icâzet metodu ile talebeler hadis ilmi yanı sıra fıkıh, tefsir, edebiyat, ensâb ve bazı riyâzî ilimlerde müderrisin bir eserini, şerhini veya rivayet ettiği bir kitabı semâ ya da kırâ’at yoluyla kayda geçerlerdi. Müderris bunun üzerine talebenin ilgili kitabı öğrendiğini belgelemek üzere kitabın ilk veya son sayfasına icâzet yazardı. Ayrıca fıkıh dersi vermek için icâzet alan bir talebe, fetvâ verme yeterliliğine de sahip oluyordu. (Nizamiyah Madrasas were founded by Sultan Alp Arslan and the vizier Nizam al-Mulk during the Seljuq period. These Madrasas served as institutions under the state control, including free education services, meeting the needs of students and mudarrisses such as dining halls, dormitories, course materials, libraries, mosques, bathrooms, and supported by waqfs is also known as community endowments. The basis of the madrasa curriculum was religious sciences such as Shafi'i fiqh, Qur'an, hadith, tafsir, al-kalam, dialectic, al-khilāf (juridical disagreement), usûl, akaid, farā’id, madhhab, lughah, and syntax. The records on natural sciences like physics, mathematics, astronomy, and medicine are limited to the finding of books which are found by the authors of the period in the madrasah libraries. That indicates that mudarrisses and students likely engage with these sciences in madrasah libraries. Madrasas did not have a curriculum that all students had to follow. Instead, it was a curriculum determined by the madrasa's founder or professor (Mudarris) under Shafii madhhab rules. The education language was Arabic in the Nizamiyah Madrasas. Also, the education system was not based on a class system; instead, it gives permission to move on to the next book after reading and thoroughly learning certain books. Besides mudarrisses, madrasas have other academics such as Khatib, Arabic literature teachers, Teaching assistants (Muîd), Mufid and Syntax teacher responsible for teaching Arabic language. Muîd stayed with the teacher during the class, and at the end of the class, he would repeat the lecture and explain it to the students if needed. Mufid is the official who helps the students with their lessons and is the complement of Muîd. He is primarily responsible for teaching hadith lectures. As Mufids knew both muhaddiths and which sources of hadiths are reliable, he would help hadith students regarding which hadiths they should rely on during their education. Sheikh or Sheikh al-hadith is in charge of teaching hadiths. Also, they are listening to students who naqd al-hadiths. The teaching methods in Nizamiyah Madrasas are listed as memorization and repetition, debate, auditory sessions (sama’), certificate (ijaza) and recitation (qirâ'at). Memorization is an essential part of madrasah education. Before memorizing a book, students have to read or write it under the supervision of the mudarris or muîd, which helps students get better about how to do it accordingly. Following this, the students should memorize and repeat the book. In the repetition method, initially, the Muîd repeats the lecture to the students, then it turns to come students repeating the lesson by themselves to memorize. Memorizing and repeating are frequently used as effective teaching methods in hadith learning. With the joust (munadhara) method, it is aimed that the students reach a level where they can reveal their fiqh knowledge and defend their individual views against opposing views. In the imlā method, the mudarris or one of the students would read the text aloud, and then the teacher would explain the text. Meanwhile, the students were writing the text. In this way, they were slowly copying many books—this method was used in disciplines such as hadith, fiqh, tafsir, Arabic language, and literatüre. Auditory session (sama’) is a method used in hadith education in madrasahs. That allows the students to convey the hadiths by hearing. In the qira’at method, the students read the book or recite it, whereas Mudarris would compare and correct what was read by the student via following the book or doing it by his memory. Finally, with the ijazat method, students would write a book or commentary written by Mudarris in some diciplines including hadith, fiqh, tahsir, literatüre, ensab, and some other diciplines via auditory session (sama’) or qira’at. In this way, the Mudarris would write a certificate (ijaza) on the first or last page of the book, proving that the student successfully learned the book. In addition, a student who received permission to teach fiqh with ijazat was also qualified to give fatawa. In the present study, all these methods mentioned above in Nizamiyah Madrasahs show how the education system be continued between mudarris and students.)
İnsani ve Sosyal Bilimlerde Güncel Araştırmalar, 2020
İnsan, iyilik ile kötülük arasında salınan bir varlık şeklinde de tanımlanır. Nitekim farklı düşünürler gibi, Monteigne’in de “Her insanda insanlığın tüm halleri vardır.” tespiti yapısal bu esnekliğin altını çizer. Muhtemelen insanın bu özdeki ikilemidir ki devlet örgütlenmesini tarihin ağırlıklı bir döneminde insanın gelişen yazgısının temel etkeni kılmıştır. Özellikle devletin, meşru güç kullanma yetkisiyle insanı, yine insanın aşkın hırsının ürünü tehditlere karşı korumanın en etkili araç görülüşü, onun bu konumunu daha da tahkim ederek günümüze ulaşmasını sağlamıştır. Bu güzergâhta post-modern dinamizmin çeşitli liberal çıkışlarına rağmen devlet realitesi, yaşamın sürekli yenilenen “kargaşa ve suç patlamasıyla” (Seneca, 2019: 32) ulusal ve uluslararası sahadaki belirleyiciliğini korumuştur. Hatta 21’inci yüzyılın tecrübe edilmekte olunan ilk yirmi yılında da, genel geçer bir güvenlik ortamından ziyade; devlet, grup ve kişilerin beklentileriyle yön bulan ilişkiler ağı da bunu yansıtmaktadır. Anlaşılan o ki, geleneksel ortak moral değerlerinin gittikçe daha fazla gölgelendiği bu aktüel tablo, yakın gelecekte de yeni güvenlik konularıyla güncellenişini sürdürecektir (Alpkutlu, 2017). Ne var ki temelinde eksik veya yanlış eğitim-öğretim olduğu varsayılan bu özdeki kronik gelişmelerin çözümü ise çoğunlukla, eğitimden ziyade, sert güvenlik tedbirleri üzerinden tanılanarak geliştirilen palyatif çözümlerle giderilmeye çalışılmış ve çalışılmaktadır. Görünen o ki gün be gün yeni suç çeşitleri lehine sonuçlar doğuran bu çıkmaz, adaletli bir dünya tasavvurunu hedefleyen esaslı bir eğitim-öğretim felsefesi ve pratiği ortaya çıkana dek, ulusal ve uluslararası sosyolojiyi ve kriminolojiyi de belirlemeye devam edecektir. Bu perspektifle Türk tarihine bir göz atıldığında, zamanın ruhuna uygun eğitim sistemleriyle liyakat özlü yönetimler oluşturmuş beylikler, devletler ve imparatorluklar dikkat çekmektedir... ...Bu giriş etrafında çalışma bütününde; “Anlayan, anlaşılan, anlatabilen ve ortak değerlerde uzlaşabilen bir vatandaş; anlaya ve anlaşılabilirliği bulanık, birkaç diploma ve sertifika sahibi kalabalıktan daha pozitif düzeyde devlet güvenliğine yansıyabilir” varsayımı tartışılmıştır. Bu özde cevabı aranan sorular da olmuştur ki bunlar: a. 21’inci yüzyıla pozitifi yansıyacak bir kuşağın kalitesi, yalnız bitirilen okul ismi veya alınan diploma sayısıyla ölçülebilir mi? b. Miladi üçüncü bin yılda, 20’nci yüzyılın eğitim-öğretim perspektifiyle, genç nesli olgunlaştırarak hayata hazırlamak mümkün müdür? c. Mevcut eğitim yaklaşımıyla hayat çarkının dışına itilen riskli insan kümesi genişlemeye devam edecek midir? d. Küreselleşme ve yerelleşme, kadın-erkek, yaşlı-genç ve varsılyoksul ayrımlarıyla iyice bozulan yaşam ritminde yerel ve küresel toplumu gelecek kaygısından uzaklaştırabilecek bir eğitim-öğretim sistemi mümkün müdür? Mümkünse bunun belirgin bir modeli geliştirilerek nasıl pratiğe dökülebilir? Sonuç olarak, çalışmanın genelinde cevapları verilen nitel özlü bu çalışma, bir hipotez, birkaç kritik soru ve bazı ilişkili önermeler eşliğinde dört ana ve çeşitli tali başlık etrafında şekillenmiştir. Bu çizgide bir tema ve ana fikir etrafında yön bulan metnin yönteminde ise analitik ve tanılayıcı bir yaklaşım tercih edilmiştir. Diğer yandan, yazın alanı üzerinden yapılan okumalar ile ampirik birikim ve gözlem içeren çeşitli tekniklerle de yöntem yer yer genişletilmiştir. Konu boyutuyla ise tarihi akış içinde ve Anadolu fotoğrafı üzerinden eğitim-öğretim sorunsalına değinilmiş ve güncel gelişmeler üzerinden devlet güvenliğine ilişkin çıkarımlarda bulunulmuştur. Bu çerçevede, “Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreğinde de Türkiye’nin de kalıcı güvenliği, savunma direnci ve mevcut yüzyıla yön verebilirliği, birinci derecede, eğitim sistemiyle ilişkilidir.” sayıltısıyla desteklenmiştir. Bu yönde bir sinerji yakalamanın en sade yolu ise, olgunun bir etkileneninin ifadesiyle “Bir çocuk, bir öğretmen, bir kalem ve bir kitap dünyayı değiştirebilir. Tek çözüm eğitimdir. Eğitim her şeyden önce gelir” (Yusufzay, 2019: 351) felsefesinde belirmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
The Journal of Academic Social Science Studies, 2013
Gazi Eğitim Fakültesi dergisi, 2021
Psikiyatride Guncel Yaklasimlar - Current Approaches in Psychiatry, 2016
Multidisipliner Yaklaşımla Ekonomi, 2022
Journal of Criminology Sociology and Law, 2024
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ AKADEMİK DERGİSİ
20. Uluslararası Spor Bilimleri Kongresi, 2022
Gsi journals serie a: advancements in tourism, recreation and sports sciences, 2023
ULUSLARARASI ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİ KONGRESİ INTERNATIONAL EARLY CHILDHOOD EDUCATION CONGRESS, 2016
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2018
Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dergisi, 2017
TED EĞİTİM VE BİLİM
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2016