Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2008, Medya Çalışmaları Medya Pedagojisi ve Küresel …
İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, 2019
Özet: İslam hukukunda imamet akdinin "hiçbir baskı ve zorlamanın ilişmediği karşılıklı rıza ve seçim akdi" 1 şeklinde ifade edilen bir özelliği meşru iktidar olan otorite ile kaba güç olarak ifade edilebilecek otoriterlik arasında bir ayrım yapmamıza imkân verirken, ehlü'l-hal ve'l-akdin imamet akdinin velileri 2 olarak görülmesi ise, iktidarın gücünü ne-reden aldığına dair bir fikir vermektedir. Gerçekte akdin kurucu unsuru olarak görülen ümmet iradesinin temsilinin neresi olduğu, gücün toplumda nerede temerküz ettiği, özetle iktidar gücünün kaynağının ne ya da nerede, kim ya da kimler olduğu konusu iktidarın meşruiyeti bağlamında cevabı aranan en önemli sorular olmaktadır. Bunun-la birlikte her iktidar uygulamalarının bağlayıcı, yaptırımlarının geçerli olması, içeriden veya dışarıdan gelen tehditler karşısında varlığı ve bekasını koruması için güç kullanımı-na ihtiyaç duymaktadır. Karşılıklı rızaya dayalı bey'at ile iktidarın güç kullanımı teoriyle pratiğin uyuşmazlığı mı? Ya da bu teorik meşruiyet çerçevesine bağlı kalarak iktidarların kuruluş pratiklerini değerlendirmek mümkün mü? Bu konular İslam hukuku ve siyaset literatüründe kullanılan şevket ve menea kavramları çerçevesinde incelenecektir. Abstract: The contract of governance (Contract of Imamate) under Islamic law is defined as "the contract out of mutual consent and election, without any force and coercion". This definition allows us to differentiate between the features of a legitimate authority and despotism. And the fact that those, who are qualified to appoint or depose a caliph or another leader on behalf of the Ummah, the so-called "Ahl al-hall wal-aqd", are regarded as the protectors of/guardians over the Contract of Imamate, gives an idea of where the governance derives its power from. In fact, the most important questions that need to be answered within the context of the legitimacy of the leadership are the following: Who represents the political will of the Ummah, which is the constituent element of the contract? Which section of the society holds the power? Or briefly; what, where, or who is the source of the leadership's power? Nonetheless; every form of governance depends on the exercise of power in order to gain authoritativeness for its implementations, validity for its sanctions, and to ensure its continued existence in the face of internal and external threats. Do the mutual pledge of allegiance (Bey'at) and the exercise of power by the gov-ernance constitute the incompatibility of theory and practice? Or; is it possible to evaluate the practical organization of governance in the history of Islam while adhering to this framework of theoretical legitimacy? These issues will be examined within the framework of the concepts of fervor and menea used in Islamic law and political literature.
2019
Öz Bu çalışmada intihar ile medya ilişkisi incelemeye alınmıştır. İntihar olgusu üzerine yapılan araştırmalar, intiharın pek çok ülkede yıllar geçtikçe artan bir grafik sergiledi-ğini ortaya koymaktadır. Ülkemizdeki intihar vakalarına dair resmi veriler de durumun dünya ülkeleri ile paralellik gösterdiğine işaret etmektedir. Bu haliyle intihar günümüzde önemle üzerinde durulması gereken, toplum sağlığını yakından ilgilendiren bir mevzudur. Teknolojinin gelişimi ile insan yaşantısına hızlı bir giriş yapan kitle iletişim araçları, gün-delik yaşamın önemli bir parçası haline gelmiştir. Medyanın insanların duyguları, davra-nışları ve tutumları üzerindeki etkisinin büyüklüğü birçok araştırmanın konusu olmuştur. Bu bakımdan intihar olgusu ile medya arasındaki ilişkinin incelenmesi gerek intiharın di-namiklerinin anlaşılmasında gerekse intiharın önlenmesinde önemlidir. İntihar davranışı üzerinde medyanın etkisi uzun yıllar sorgulanmış ve bu ilişki çok sayıda araştırmada in-celenmiştir. Elde edilen sonuçlar intihar haberlerinin belli bir tarzda, özendirici, drama-tize edilerek verilmesinin, insanların intihar davranışında tetikleyici faktör olabildiğine işaret etmiştir. Bu nedenledir ki birçok ülkede intihar haberlerinin medyada yer alışı dü-zenlemeye tabi tutulmuştur. Bu çalışmada medya haberlerinin bireyleri intihara sevkedici özellikleri kuramsal açıdan değerlendirilecek, medyanın intihar davranışı üzerine etkisi örneklerle incelenecektir. Sonuç olarak bireysel ve toplumsal iyilik hali açısından önemli bir olgu olan intiharın önlenmesi konusunda önleyici çalışmalara ihtiyaç vardır. Toplum üzerinde güçlü etkiye sahip olan medyanın, intihar haberlerini özendiricilik etkisinden arındırılmış ve alternatif çözüm yolları eklenmiş bir şekilde aktarması hususunda kanuni yaptırımların en yakın zamanda uygulamaya konulması elzemdir.
7. ULUSLARARASI ÇİN'DEN ADRİYATİK'E SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ, 2018
Göç ve göçmen olgusu insanlık tarihi ile eşdeğerdir. Bireyler ister gönüllü isterse zorunlu olarak göç etme olgusuna tabi olsun göç, bir alandan diğer alana mekân değiştirmeyi gerektirmektedir. Göç aynı zamanda mekânı değiştirmenin yanı sıra kültürleşmenin ve kültürel çeşitliliğin de kökenlerinden biridir. Özellikle ötekinin tanımlandığı ve biz olgusunun öne çıktığı zaman dilimlerinde farklılıkların ve benzerliklerin temsil ve tanımlama alanı olarak işlevde bulunmaktadır. Göç olumlu özellikler taşıdığı gibi birçok olumsuz özellikleri de içinde barındırmaktadır. Kültürel çatışmadan şiddet eylemine kötülüklerin kaynağı olarak tarif etmeden toplumların varlıksal alanlarına saldırı noktasına kadar birçok alanda olumsuz yüklemelere sahiptir. Tarihin farklı dönemlerinde göç etme/ettirme iktidar-mağduriyet olgusu içerisinde tanımlanmıştır. İstek dâhilinde yapılan göçler ise göç edilen coğrafyanın sosyoekonomik, politik, dini ve kültürel zenginlikleriyle öne çıkmıştır. Göç eden toplum, grup ve bireylerin kimliksel özellikleri hem getirdikleri hem de onlara yüklenen unsurlarla yeniden inşa edilmiştir. Bu bağlamda göç ve göçmenle ilgili tartışmalar toplumların öteki tanımlaması ve öteki karşısından kendini konumlandırması ile bağlı kalmıştır. Bununla birlikte ülkelerin kamusal ve politik gündemlerinin başat belirleyicilerinden olan medyanın konuya bakışı da önemli hale gelmektedir. Haberlerin üretim aşamasında belirli bir bakış açısı hâkimdir ve bu şekilde hazırlanıp sunulmaktadır. Bu önermelerden yola çıkarak çalışmada dijital medyada göçmenlerin sunumu incelenecektir. Farklı ülkelerden Türkiye’ye gelen ve geçici ya da kalıcı olarak yaşayan yabancı bireylerin medyada sunumu ve sunumu ile birlikte hangi unsurların kullanımının tercih edildiği, bir anlamda medya kuruluşlarının yaklaşımı ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır. Çalışmada incelenen haberler söylem çözümlemesi yöntemiyle analiz edilecektir. Çalışmanın evreni, 1 Haziran 31 Ağustos zaman aralığında dijital medyada göçmenler ile ilgili yer alan haberler olup örneklemi ise hurriyet.com.tr haber sitesinde seçilen zaman aralığında yer alan ilgili haberlerdir. Anahtar Kelimeler: Göçmen, Söylem, Haber
İNİF E-DERGİ, 2023
Yeni medya teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte internet, en önemli tüketim alanlarından biri haline gelmiştir. Yeni teknolojiler, tüketimde "sembolik değiş tokuşun" daha hızlı bir şekilde gerçekleşmesini sağlarken, online alışveriş yapanlar arasında etkileşimi mümkün kılarak, bireylerin değer biçme yapılarını da yeniden şekillendirmektedir. Günümüzde blockchain tabanlı Metaverse kapsamında oluşturulan hipergerçeklikte, tüketicilerin ilgili ürünü evlerinin konforunda, sanki fiziksel olarak mağazaya gitmişler gibi, 360 derece deneyimlemesi olasıdır. Bu noktada, tüketici geribildirimi de 'anda' eşzamanlı olarak alınabilmektedir; dolayısıyla ürün kişiselleştirmelerine de imkan tanınmaktadır. Metaverse içerisinde; fiziksel gerçeklik dijital kurguyla harmanlanarak, evren ötesi denilen siber alanda, çağımızın 'üretüketicisiyle' (prosumer) buluşmaktadır. Tüketim sürecinin her mecraya, ortama, zamana uygun şekilde yeniden şekillendirilebilmesi, özellikle bu alanda yeni medya teknolojilerinin sunduğu tüm imkanların kullanılmasını mümkün kılmıştır. Bu çalışma kapsamında; sanal gerçeklik teknolojileri ile kullanıcılarına karma gerçeklik (mixed reality) deneyimi sunan ve ilk sanal gerçeklik müzik-eğlence platformu olarak konumlandırılan "CEEK" ele alınarak, medyanın hipergerçeklik çağında nasıl tüketilmeye başlandığı Jean Baudrillard'ın "Simülasyon Kuramı" kapsamında irdelenecektir. Bu bağlamda, alanındaki ilk örnek olması sebebi ile CEEK platformu örnek vaka çalışması olarak seçilmiştir. Araştırmanın bulguları arasında; platformda sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojileri ile yaratılan "doğrudan katılımcı deneyimi" sayesinde bireylerin ortak deneyim simülasyonları içerisine girdikleri saptanmıştır. Platform kapsamında ünlü iş insanları çeşitli eğitimler vermekte, konserler düzenlenmekte, çeşitli eğlence programları gösterilmektedir. Deneyim esnasında sanal gerçeklik gözlüğü kullanımının bireylerin kendi evlerinden Dubai çöllerindeki canlı bir konsere ya da Amerikan ligindeki canlı bir spor etkinliğine sanal olarak katılmalarının mümkün olduğu ve hatta zamanda geriye gidilerek kayda alınmış herhangi bir konser, etkinlik, festival gibi içeriklere de sanal gerçeklik gözlüğü kullanılarak sanki o tarihte oradaymış gibi katılmanın mümkün olduğu gözlemlenmiştir. Platformun kullanıcılarına sunduğu "ortak deneyim simülasyonu", herhangi bir kodlama bilgisi olmadan onların da sanal gerçeklik üretimine dahil olmalarını sağlıyor. Böylece, platform katılımcıları, sunulan "hiper-gerçeklik" içindeki dijital "yaşamlarının" her alanında "üretüketici" kimliklerini koruyabilmektedirler.
ŞAPİNUVA’YA ADANMIŞ HAYATLAR: AYGÜL SÜEL ve MUSTAFA SÜEL ARMAĞAN KİTABI, 2024
Bu makale, Hitit devletinin güç ve iktidar meşruiyetini sağlamada kullandığı "tanrı taşıma" yöntemini ele almaktadır. Anadolu'da M.Ö. 2. binyıldan itibaren varlık gösteren Hititlerin, teokratik bir monarşi temelinde inşa ettiği merkezi devletin bu yöntemle nasıl şekillendiği, metinler ışığında incelenmiştir.
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2011
Mitosu çalışma konusu olarak ele alan farklı disiplinler söz konusudur. Tarihsel olarak bakıldığında, öncelikle filologların, hemen sonrasında da din tarihçilerinin ve antropologların mitosu konu ettiği görülmektedir. Disiplinler arası farklılıklar, soruların farklılığı kadar yaklaşım ve çözümleme biçimlerini de içermektedir doğal olarak, ancak, mitosa ilişkin farklı disiplinlerdeki çalışmaların ağırlıklı olarak mitos-logos karşıtlığının yarattığı sorunlarla malul olduklarını göstermektedir. Bu karşıtlığın ve bunu veri alan çalışmaların mitosun gerçekliğini ortaya çıkarmada önemli bir engel oluşturduğu görülmektedir. Bu karşıtlığın sorgulamaksızın veri kabul edilmesinin yarattığı en önemli sakıncalardan biri, mitosun iktidarla olan özgül ilişkisini gözlerden saklamasıdır. Çalışmalarda, özellikle de antropoloji alanındaki çalışmalarda mitos ile iktidar ilişkisi ele alınsa da bu karşıtlığın sorunlu yanları göz önüne alınmadığında, bu kez söz konusu ilişki özelliksiz, sıradan bir hale gelmektedir. Bu makalede temel gaye, mitos ile iktidar arasındaki ilişkinin nasıl ele alınması gerektiği sorusundan hareketle mitos-logos ikiliğini değerlendirmek, bu ikiliğin, sonrasında mitos üzerine farklı disiplinlerdeki çalışmaları nasıl etkilediğini göstermek ve mitos ile iktidar arasında 'özgül' ilişkiyi çözümlemektir.
MEDYA VE SİYASET İLİŞKİSİ, 2020
The relationship between media and politics is multifaceted. In this study, the relationship between media and politics will be examined in the framework of the agenda setting model. The idea that the media is not successful in telling us what to think, but is quite successful in telling us what to think about is a basic idea of the agenda setting model. It is the findings of the researches conducted up to now that the media has certain conditions in effecting politics. The type of political day-to-day examined, the type of media considered, and the types of problems covered are a few criteria that have a role in influencing the politics of the media. The newspapers that set the political agenda were more influential than the television; that parliaments are likely to follow more media from the government; it is said that the effect of the media on some issues such as the environment is much more influential.
Bugünden bakıldığında mit ile hakikat arasında birbirine tamamen zıt bir ilişki vardır. Hakikat, doğruluğu tartışılmaz bir varlık alanını ifade ederken mit, tamamen uydurulmuş, gerçek dışı bir bilgi alanını gösteriyor gibidir. Kısaca hakikat doğru olan, mit ise yalan olandır. Peki, bu doğru mudur? Hakikati tartışmayı bir yana bırakalım da mit tamamen yalan olandan mı ibarettir? Evet, bugünden bakıldığında öyle görünüyor ve gerçekte ise hiç de öyle değil.
While the new media, particularly the internet, becomes an important research area in communication studies, there occur many approaches on the structural role of the technology, which is developing rapidly and constantly in the social communication process. The aim of this study is to classify the academic approaches about the new media and politics. The classification of the approaches was done in the base of interactive democracy -also called internet democracy- discussion: the electronic democracy approach, public space oriented approaches and social capital approach. Despite the approaches were classified, it’s seen that they related with each other and they intersect within some points.
Özet Bu güne kadar medyada yer alan haberlerin içeriği ve bu haberlerin toplumdaki etkileri üzerine çok sayıda çalışma yapılmıştır. Medya ve suç korkusu arasındaki ilişki bu çalışmalara eklemlenen yeni konulardandır. Suç korkusu modern toplumların karşılaştığı sosyal problemlerden birisidir. Kavram, bireylerin herhangi bir suçun mağduru olma korkularını ima etmektedir. Başta kriminoloji olmak üzere sosyal bilimlerin içerisinde yer alan pek çok disiplin, suç korkusunu incelemektedir. Olgu, mağduriyet korkusuna yol açan bireysel hem de çevresel faktörleri ele alan kuramlarla açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda suç korkusunun dinamiklerini belirlemek amacıyla Savunmasız Teorisi, Mağduriyet Teorisi, Düzensizlik Teorisi ve Toplumsal Kaygı Teorisinden yararlanılmaktadır. Medyanın suça maruz kalma korkusu üzerindeki etkisini televizyon ve gazetelerde yer alan suç haberlerinin insanlarda dolaylı mağduriyet yarattığını, bununda suça maruz kalma korkusunu yükselttiğini öne süren Mağduriyet Teorisi temelinde tartışılmaktadır. Bu çalışma yukarıdaki görüşler ışığında medya ve suç korkusu arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma Cumhuriyet Üniversitesinde okuyan 35 kız öğrenciyle yapılmıştır. Çalışmada medyada yer alan suç haberlerinin kadınlar üzerindeki etkisini ortaya koymak amacıyla kalitatif araştırma yöntemi kullanılmıştır. Elde edilen bulgular, medyadaki suç haberlerini yakından takip eden kadınların mağduriyet korkularının diğerlerine oranla daha yüksek olduğunu göstermektedir. Kadınlar özellikle medyada yer alan kadına yönelik şiddet haberlerinden olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu korkuları onların suç mağduru olmamak için çeşitli önlemler almasına neden olmaktadır. Abstract There have been a number of studies on the content of the news in the media and their impacts on society until now. The relationship between media and fear of crime is among the new issues added to these researches. Fear of crime is a contemporary social problem which modern societies face with. The concept can be defined as an anticipation of being victim of any crime. Primarily an area of interest in criminology, fear of crime has been analysed by many disciplines in social sciences. Fear of crime can be explained theories including personal and environmental factors that
Bu araştırmada Türkiye'de yayınlanan günlük spor gazetelerinin, bir yıl boyunca kullandığı başlıklardaki şiddet unsurları ve savaş metaforları içeren kelimelerin taraması yapılmıştır. Militarist ve şiddet içerikli anlam taşıyan 10 anahtar kelimenin (militarist: savaş, saldırı, silah, kurşun, imha; şiddet: kavga, kapışma, intikam, parçalamak ve öldürmek) Fanatik, Fotogol, Fotospor ve Pas Fotomaç gazetelerinin haber ve köşe yazarlarının başlıklarında 1 Haziran 2008 ile 31 Mayıs 2009 tarihleri arasındaki dönemde 576 kez kullanıldığı saptanmıştır. Taranan kelimeler içinde en fazla "savaş" ve "kavga" kelimelerinin geçtiği belirlenmiştir. Gazetelerin editörleri, anlaşmazlıkları "kavga", müsabakaları "kapışma", golü "kurşun", galibiyeti "imha" olarak nitelemiştir. Spor medyasının, mecazi de olsa şiddeti anımsatan ifadelerden arınmak için bir otokontrol mekanizması kurması önerilebilir. ABSTRACT This research reviews the words that carry elements of violence and metaphors including war in the captions of the daily sports journals published throughout a year in Turkey. It was determined that 10 key words with negative connotations which were identified by two academicians (military: war, attack, weapon, bullet, destruction, violence: fight, coming to grips with someone, revenge, tearing up, and kill) were used 576 times in the captions of news and comments in Fanatik, Fotogol, Fotospor and Pas Fotomaç sports journals in the period between 1 June 2008 and 31 May 2009. It was determined that among the reviewed words 'war' and 'fight' were the most commonly used. In the papers, it easy to confuse conflicts and misunderstandings with 'fights', contests with 'coming to grips with someone', goals with 'bullets' and victories with 'destruction and annihilation'. We can suggest sports media to form an auto-control mechanism in order to get rid of these negative aspects.
Özet Bu makalede şöhretlerin medya gösterileri içerisindeki konumu üzerine çalışılmıştır. Her şeyin bir gösteri, eğlence ve tüketilir bir meta konumuna geldiği günümüz dünyasında, akleden özneden tüketiciye dönen bireyin, medyanın ve endüstrinin bir meta olarak şöhretleri tüketmesi ve sunması söz konusudur. Modernleşmeyle birlikte her alanda, sıradan insanın öneminin artması, örgütlü dinin gerileyişiyle birlikte modern dünyanın tanrı ve tanrıçaları olan şöhretler, geçişle birlikte doğan boşluğun yerini doldurur. Gündelik hayatın sıkıntılarından uzaklaştırmak, toplumu kendi hayatları üzerinde düşünmekten alıkoymak için, kendileri gibi olan fakat güzellikleri ve başarılarıyla belirli bir konuma gelmiş olan şöhretlerin hayatları bir gösteri öğesi olarak medya tarafından hayatımızın her alanında gösterilmektedir. Makalede şöhretlerin statüsü, varoluş amacı, endüstri içerisinde izleyicilerin gündelik yaşamlarından uzaklaşarak şöhretlerin yaşamlarına kanalize olması gündeme getirilmiş, kavramsal ve eleştirel kuramsal açıdan ele alınarak güncel örneklerle desteklenmiştir. Meta gibi görülmesi, ideolojik işlevi, halkla ilişkiler çalışmalarıyla desteklenmesi, şöhret ve hayran ilişkisi ele alınarak son olarak günümüz insanın hayatının önemli bir kısmını işgal eden sosyal medyaya ilişkisi ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: şöhret, şöhret kültürü, medya gösteri, meta, hayran
5. Uluslararası Mobilya Kongresi, 2018
Sanayi devrimi sonrası bilimsel çalışmalar, endüstri devrimi, aydınlanma çağının etkileri kentleşmeyi başka boyutlara taşımış ve toplumları modernizmle tanıştırmıştır. Bu sürecin en önemli aktörlerinden biri kitle iletişimi ve kitle iletişim araçları yani medyadır. Çünkü medyanın küresel düzeyde kapsama alanı oldukça geniştir. Basılı ve görsel medyanın yanı sıra radyo, sinema ve televizyon gibi hem görsel hem de işitsel medyanın ortaya çıkışı ile reklam pazarı genişlemiş, modadan mobilyaya, elektronikten aksesuara kadar geniş bir yelpazede ürünler tüketiciye çeşitli kanallarla ulaşmaya başlamıştır. Bu ürünler, televizyonlarda yer alan reklam kuşakları dışında, televizyon programlarında, sunucuların taşıdığı giysi ve aksesuarlarda, dizilerde de karşımıza çıkmaktadır. Neredeyse her evde var olan ve 24 saat yayın yapan televizyonlar ve televizyon programları tüketiciye ulaşmanın en kolay yollarından biri olmuştur. Özellikle Türkiye’de 1980 sonrası küreselleşmenin hız kazanmasıyla yaygınlaşan ve tek kanaldan çok kanala geçen televizyon, reklam piyasasının da yeni gözdesi olmuştur. Çalışmanın amacı; televizyon dizilerinin iç mekânlarında kullanılan ürünlerin bir pazarlama nesnesine, televizyon dizilerinin de reklam sektörünün gözdesi haline dönüştüğünü Türkiye’de yayınlanan televizyon dizileri üzerinden ortaya koymaktır. Çalışmanın araştırma yöntemi olarak, nicel araştırma yöntemi, veri toplama ve analizi yapılmıştır. Çalışma kapsamı ve sınırlılıkları açısından Türkiye’de dizi sektöründeki gelişmeye paralel olarak 1980- 2017 yılları arasında Türkiye’de yayınlanan diziler belirlenmiştir. Örneklem seçimi ise orantısız tabakalı örneklem seçimi ile 10 yıllık dönemleri yansıtması açısından 1980’li, 1990’lı, 2000’li ve 2010’lu yıllardan izlenme oranları en yüksek diziler arasından üçer, toplamda 12 dizi seçilmiştir. Mekân devamlılığı açısından yayın sürelerinin üç yılı aşmamasına özen gösterilmiştir. Bu amaçla; 1980’li yıllardan “Kartallar Yüksek Uçar”, “Çalıkuşu” ve “Perihan Abla” dizileri, 1990’lı yıllardan “Şehnaz Tango”, “Kara Melek” ve “İkinci Bahar” dizileri, 2000’li yıllardan “7 Numara”, “Çemberimde Gül Oya” ve “Aşk-ı Memnu” dizileri, 2010’lu yıllardan ise “Behzat Ç.: Bir Ankara Polisiyesi”, “Poyraz Karayel” ve halen yayınlanmaya devam eden “Ufak Tefek Cinayetler” dizileri çalışmada incelenen diziler olmuşlardır. Analizler yapılırken, dizilerin yayına girdiği ve bittiği dönemi karşılaştırma açısından ilk iki ve son iki bölümü izlenmiş, iç mekânlarında reklam unsuru olarak kullanılan ürünlerin sponsor (destekleyici) firma tarafından sağlanıp sağlanmadığı tespit edilmiş ve iç mekân ile ilgili sponsor firmalar sınıflandırılmıştır. Değerlendirme ve sonuç bölümünde ise Türkiye’deki dizi sektörü içerisinde reklam sektörünün yıllara göre nasıl değiştiği ve geliştiği, iç mekânda hangi ürün grubunun ön plana çıktığı tartışmaya açılmıştır.
Son yıllarda muhafazakar olarak isimlendirilen İslami camianın medya üzerinden dönüşümü konu alınmıştır...
YENİ MEDYA VE KAMUSAL ALAN KAVRAMI: 2020 TOKYO OLİMPİYATLARI VE 4. DÜNYA İŞİTME ENGELLİLER KADIN VOLEYBOL TAKIMI ÖRNEĞİ, 2021
çıkmakta olan yeni medya ortamları ve sanal ağlar; toplumsal iletişim, etkileşim ve dolayısıyla kamusal alan kavramını da dönüştürmüştür. 17. ve 18. yüzyıllarda insanların toplumu denetleyen, kısıtlayan güçler olarak siyasi ve ekonomik erklerin baskısı olmaksızın bir araya gelip konuşup tartışabildiği ortamlar olarak nitelendirilebilirken, günümüzde kamusal alan ve sınırlarının ne olduğu en çok konuşulan kavramlardan biri haline gelmiştir. İnternet’in ortaya çıkması ve yeni medya araçları ile dönüşen iletişim süreçleri uzamsal ve zamansal bağlamları yerelliğinden kurtarır; uzamsal ve zamansal açıdan birbirinden çok uzak iletişim içeriklerinin sanal olarak mevcut tutulan ağın soyut eşzamanlılığını mümkün kılarak kamusal alanların yeni biçimlerine dönüşmüş durumdadır. Özellikle COVİD-19 sürecinde bireylerin gerçek yaşamdan ve dolayısıyla kamusal alanlardan mahrum yaşamak zorunda kalışı, bireylerin gerçek hayatta yapamadığı paylaşımları yeni medya araçları ile sanal ortamlarda paylaşılmasını sağlamıştır.
ULUSLARARASI İLETİŞİM ÇALIŞMALARI KONGRESİ ÖZET KİTAPÇIĞI, 2024
DİJİTAL ÇAĞDA SPOR HABERCİLİĞİ VE HABER DEĞERİ HAKKINDA GAZETECİLERİN GÖRÜŞLERİ ULUSLARARASI İLETİŞİM ÇALIŞMALARI KONGRESİ ÖZET KİTAPÇIĞI DİJİTALLEŞMEYE YÖNELİK ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ISBN: 978-605-9823-86-9 ULUSLARARASI İLETİŞİM ÇALIŞMALARI KONGRESİ DİJİTALLEŞMEYE YÖNELİK ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.