Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Buzullar, iklim değişikliklerine nispeten hızlı bir şekilde tepki vererek çevre şartlarını doğrudan kayıt altına aldıklarından, bir bölgenin atmosferik koşulları hakkında önemli ip uçları içerirler. Benzer şekilde, geçmiş dönemlerdeki buzulların incelenmesi ile de paleoiklim koşulları hakkında bilgiler elde edilebilir. Bu makalede son yıllarda Türkiye dağlarındaki eski buzul çökellerinden kozmojenik yüzey tarihlendirmesiyle elde edilen Geç Pleyistosen buzul kronolojilerini ele alınmaktadır. Ayrıca yapılan bu çalışmalara genel bir bakış açısı getirilerek, buzullaşma zamanları ve paleoiklim hakkında bölgesel çıkarımlar sunulmaktadır. Türkiye’de toplam 27 bölgede buzullar gelişmiştir. Bunlar Toros Dağları, Doğu Karadeniz Dağları ve Anadolu’nun çeşitli bölgelerine dağılmış yüksek dağlarda gruplanmışlardır. Şimdiye kadar 9 dağdan toplam 363 adet kozmojenik yüzey örneği alınmış olup elde edilen sonuçlara göre, Türkiye’de bilinen en eski Geç Pleyistosen buzul ilerlemesinin MIS 4 (71 bin yıl önce)’de başlayarak, MIS 3 (29-35 bin yıl önce) sonuna kadar devam ettiği düşünülmektedir. Sonrasında buzullar daha da ilerlemiş ve en geniş boyutlarına 21 bin yıl önceki Son Buzul Maksimum’u (Last Glacial Maximum; SBM) sırasında ulaşmışlardır. Bu sadece Türkiye’de değil Avrupa, Kuzey Amerika ve Dünya’nın diğer bölgelerde de gözlenen küresel anlamdaki SBM (~19-23 bin yıl önce) ile de uyumludur. SBM’den sonraki dönemlerde ısınmanın artmasıyla buzullar giderek küçülmüş, Geç Buzul (Late Glacial) (19-13 bin yıl önce) ve Genç Dryas (Young Dryas) (13-11.7 bin yıl önce) dönemlerinde, zaman zaman duraklayarak, bazen de bir miktar ilerleyerek ait oldukları dönemlerin morenlerini depolamışlardır. İklimin günümüz koşullarına yaklaştığı Holosen’de ise (son 11.7 bin yıl), Türkiye’nin sadece çok yüksek dağlarında (>3500 m ) buzulları görmek mümkün olmuştur. Yaptığımız buzul modellemeleri ve diğer proksi veriler, SBM ikliminin günümüzden 8-11oC daha soğuk, yağış koşullarının ise güneybatı Anadolu’da günümüzden 1.5-2 kat daha fazla, orta ve iç kesimlerde günümüzdekine yakın ve kuzeydoğuda ise günümüzden % 30 daha kurak olduğunu göstermektedir. Geç Buzul’da iklimin günümüzden 4.5-6.4oC daha soğuk ve % 50 kadar daha fazla nemli; Erken Holosen’de 2.1-4.9oC daha soğuk ve iki katına kadar daha yağışlı; Geç Holosen’de ise yağış koşullarının günümüze yaklaştığını ancak hava sıcaklığının hala günümüz değerlerinden 2.4-3oC daha soğuk olduğunu ortaya koymaktadır.
istanbul.edu.tr
Evrensel Periyodik Gözden Geçirme usulü; Birleşmiş Milletler reform hareketleri çerçevesinde 60/251 sayılı BM Genel Kurulu Kararı ile insan haklarına ilişkin denetim usullerine eklenmiş bir mekanizmadır. Bu yeni usul, söz konusu BM Genel Kurul kararı ile İnsan Hakları Komisyonu'nun yerini almak üzere kurulan İnsan Hakları Konseyi tarafından yürütülmektedir. Konsey'in kurulmasındaki asıl amacın BM insan haklarının korunması sistemini güçlendirmek olduğu göz önüne alınarak, çalışmada öncelikle İnsan Hakları Konseyi'nin yapısı ve görevleri kısaca incelenmiş ve bu kapsamda özellikle Konsey'in oluşumu ve üye seçiminde Komisyon dönemindeki olumsuzlukların tekrarını önlemek için hayata geçirilen tedbirlerin altı çizilmiştir. Çalışmanın devamında; BM üyesi tüm devletlerin, insan haklarına ilişkin uygulamalarının tamamının incelenmesini ifade eden bir usul olan EPGG'nin işleyişi açıklanmıştır. Türkiye, 3-14 Mayıs 2010 tarihleri arasındaki sekizinci oturum kapsamında EPGG incelemesine tabi tutulan devletlerdendir. Bu inceleme esnasında ve inceleme sonunda ortaya konan Nihai Rapor'da öne çıkan hususlar, Türkiye'deki insan hakları uygulamalarının EPGG perspektifinden genel bir karnesi olarak sıralanmıştır. EPGG usulünün BM reform hareketleri kapsamında konumlandırılması amacıyla, çalışmada Konsey'in ve EPGG'nin yapısına ilişkin eleştiriler ile EPGG usulünün BM sistemindeki diğer denetim usulleriyle ilişkisine yönelik eleştiriler de genel olarak değerlendirilmiştir.
2023
Bu kitabın amacı; Türkiye’nin yedi bölgesinde geleneksel yöntemlerle üretimine hala devam edilen peynirleri kayıt altına almak, bu peynirlerin sürdürülebilirliğine katkı sunup gelecek nesillere aktararak Türkiye’nin peynir envanterini resmetmektir. Bununla birlikte gastronomi turizmi kapsamında ya da niş bir turizm türü olarak Türkiye’nin peynir turizmi potansiyelini ortaya çıkarmaktır. Türkiye’de turizmi on iki aya yaymak ve destinasyonların ön plana çıktıkları turizm türlerini desteklemek veya hiç olmayan yeni bir turizm türünü bölgelere kazandırıp ülke geneline yaymak da kitabın hedefleri arasında yer almaktadır.
Gazi Kitabevi, 2019
Devlet borçlanmasına ilişkin dünyada son yaşanan gelişmeler, artan krizler ve yükselen borçlanma oranları şeklinde olmuştur. Özellikle finansmana erişimde zorluk çeken, borçlanma düzeyleri yüksek olan ve borçlanma yapısından dolayı borç kırılganlığı yaşayan ülkeler, çeşitli çözüm yolları arayışı içerisine girmişlerdir. Bu anlamda devlet borçlanması konusunda birçok yenilik ortaya çıkmıştır. Örneğin, sukuk, yeşil sukuk gibi enstrümanlar finansmana erişimi kolaylaştırma yanında yatırımcı tabanında çeşitlilik sağlama görevini üstlenmiştir. Benzer şekilde uygulamada yer alamamakla birlikte özellikle yüksek borca sahip gelişmiş ülkelerce kriz eğilimini azaltacak yöntemlerden biri olarak GSYİH endeksli tahviller araştırılmış ve tartışmaya açılmıştır.
Cumhuriyet sonrası dönemlerde, yatırım ve istihdamın artırılması ve bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması için teşvik sistemleri uygulamaya konulmuştur. 1980 yılına kadar dış piyasalara entegre olmayı destekleyici teşvikler uygulanmıştır. 24 Ocak 1980 Ekonomi Kararları ile dış ticareti serbesleştiren uygulamalara ağırlık verilirken, 1990’lı yıllarda bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltıcı politikalar benimsenmiştir. 2000 yılında teşvik sistemi revize edilerek getirisi yüksek teknolojik ürün üretimine yönelme başlamış ve 2009 yılında devreye sokulan teşvik sistemi ile ülke dört yatırım bölgesine bölünerek teşvik yelpazesi genişlemeye başlamıştır. 2012 yılında uygulamaya giren Yeni Teşvik Sistemi ise birçok özelliğinden dolayı bugüne kadar yapılan en geniş ve en kapsamlı teşvik sistemi olma özelliği taşımaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’de uygulanan tüm yatırım teşvik sistemleri incelenmiş ve diğer ülkelerdeki uygulamalar tanımlanmıştır. Çalışma, genel bir değerlendirme ve öneriler ile son bulmaktadır.
Tüm haklar› sakl›d›r. Bu eserin tamam› ya da bir bölümü, 4110 say›l› Yasa ile de¤iflik 5846 say›l› FSEK uyar›nca, kullan›lmazdan önce hak sahibinden 52. Maddeye uygun yaz›l› izin al›nmad›kça, hiçbir flekil ve yöntemle ifllenmek, ço¤alt›lmak, ço¤alt›lm›fl nüshalar› yay›lmak, sat›lmak, kiralanmak, ödünç verilmek, temsil edilmek, sunulmak, telli/telsiz ya da baflka teknik, say›sal ve/veya elektronik yöntemlerle iletilmek suretiyle kullan›lamaz.
Türk turizm sektörü son yıllarda kayda değer bir büyüme sergilemektedir. Bununla birlikte turist sayısı son 10 yılda %250 artış gösterirken turizm geliri ancak %233 oranında artabilmiştir. Ayrıca turist başı ortalama harcama miktarının yıllar itibari ile düştüğü göze çarpan parametreler arasındadır. Çalışmada Türkiye'nin turizm gelirinin belirleyicileri, 1995-2011 yılları için, Türkiye'ye en çok turist gönderen ilk 20 ülke örnekleminde ele alınmıştır. Çalışmada uluslararası turizm geliri belirleyicileri arasında yer alan kişi başına gayrisafi yurtiçi hasıla, turistik mal ve hizmetlerin fiyatı, döviz kuru gibi makroekonomik değişkenler ve politik istikrar değişkenleri panel veri analizi yöntemi ile test edilmiştir. Modelde kullanılan tüm değişkenlerin turizm gelirine katkı sağladığı ancak kişi başına gayrisafi yurtiçi hasıla ve reel döviz kuru değişkenlerinin Turizm gelirinin belirleyicileri arasında önemli bir yere sahip olduğu elde edilen bulgular arasındadır.
Pavlusçuluk, Bogomilizm ve ''Phundaites'' İsimlendirmesi Üzerine, 2021
Anadolu 7-8. yüzyıllarda zuhur eden ve Hıristiyanlık içinde önemli bir heterodoks mezhep olan Pavlusçuluğa ev sahipliği yapmıştır. Bizans İmparatorluğu'nun yaptırdığı kovuşturmalar ve doğal yollardan Balkanlara geçiş yapan Pavlusçular, burada Slav milletinin düşüncelerini bünyelerine alarak Bogomil denilen yeni bir mezhep inşa etmişlerdir. Bogomiller bilâhare-Katharlar, Albigienler, Babunlar, Poturlar gibi pek çok farklı isimle Avrupa ve Asya'da muhtelif mekanlara dağılmışlardır. Biz bu makalemizde, genel olarak Hıristiyanlık içinde dikkati celbeden heterodoks akımlar hakkında ve hususî olaraksa ,İstanbul'da inkışafı sonrasında Anadolu'ya yayılan ve Avrupalı teologlarca ''Phundaites'' şeklinde tesmiye edilen Bogomil şubesi hakkında bilgi vermeye çalışacağız.
İKSAD, 2021
Çalışma, mazmun kavramının şiirde kazandığı kalıplaşmış ifade biçimleri niteliği ile tezyinî sanatlardaki bitki ağırlıklı stilize motiflerin, malzemede ayrışmakla birlikte ilkesel bir bütünlüğü temsil ettiği görüşünü savunmaktadır. Bu kalıplaşmış anlatım biçimleri, iddia edilenin aksine şairin tasvirdeki yetersizliği ya da beceriksizliği nedeniyle eskileri taklit ederek özgünlük düşüncesinden mahrum olmasının bir sonucu değildir. Aksine tezyinî sanatlarda olduğu gibi fani dünyadaki sürekli değişen görünüşlerin arkasındaki kalıcı kavramı, şiir imkânları içerisinde sunma uğraşıdır. Klasik Türk şiirinde, bitki ağırlıklı motifler kalıplaşarak birer mazmun haline gelmiştir. Tezyinde kullanılan bitki tasvirlerinin stilize bir yolla girinti ve çıkıntılarının sadeleştirilip geometrik bir forma dönüşmesine benzer şekilde, bu mazmunlar da gerçek görüntülerinin dışında daha soyut bir görünüm kazanmıştır, denebilir. Beyit içine estetik biçimde saklanan mananın karşılığı olarak kullanılan mazmun tanımının da üsluplaştırma formuyla ilgisi bulunmaktadır. Üsluplaştırma yoluyla görsel sanatlarda bir varlık görünen boyutuyla değil algılanan ve kavranan boyutuyla tasvir edilir. Varlığın âlem-i misalde bulunan gerçek özlerini vurgulamak, onu sadece hissedilen nitelikleriyle sınırlamamak için tercih edilen bir ifade biçimi olan üsluplaştırma, bir sanat formu olarak mazmuna benzemektedir. Mazmun da bir varlık ya da durumun zikredilen özelliklerinden hareketle asıl zikredilmeyen olarak kendisine işaret edilmesidir.
TÜRKİYE’DE CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇELEME YAKLAŞIMI, 2020
Sosyal yaşamda kadın ve erkeğin birçok farklı rolü ve görevi vardır. Ancak geleneksel toplum yapılarında erkeğe daha çok önem verilirken kadınlar ayrımcı uygulamalar ve politikalara maruz kalmaktadır. Bu durum cinsiyet eşitsizliği olgusunu ortaya çıkarmaktadır. Bu neden temelinde cinsiyete duyarlı bütçeleme birçok ülke tarafından uygulanmaya başlamış ve kadının iktisadi karar alma ve bütçeleme sürecine girmesi desteklenmiştir. Cinsiyete dayalı bütçeleme, kadınların toplumdaki konumlarının yükseltilmesine yönelik amaçlar içeren bir bütçe uygulamasıdır. Devletler, kadın ve erkek arasındaki ayrımcılığın azaltılmasını bütçe yoluyla gerçekleştirmek istemektedir. Bu nedenle bütçeyi ve diğer mali araçları kullanarak kadının toplumdaki rolünün artmasını ve cinsiyet ayrımcılığı içeren suistimallerin engellenmesini amaçlamaktadır. Türkiye’de cinsiyete dayalı bütçeleme çalışmalarının kökeni 1980’li yıllara dayanmaktadır. Bu tarihten itibaren kadınsal faaliyetleri destekleyecek çeşitli kurullar oluşturulmuştur. 2008-2012 yılları arasında cinsiyete dayalı bütçelemenin uygulanması için çeşitli fikirler ortaya atılmış ve bilinçlendirilme çalışmalarına başlanmıştır. Cinsiyete duyarlı bütçeleme uygulaması ile vergiler ve kamu harcamaları kullanılarak kamusal varlık ve kaynakların eşitlik temelinde dağıtılması amacı gözetilmiştir. Bu bildiride, cinsiyete duyarlı bütçeleme kavramının Türkiye’deki gelişimi ve bu bütçenin ülkedeki seyrine değinilecek; bütçelemenin kadınlar ve cinsiyet eşitliği üzerindeki etkileri değerlendirilecektir.
IV Uluslararası Necmettin Erbakan Hukuk Kongresi Ozet Bildiri Kitabı
*This book is published under a CC BY license, which means that you can copy, redistribute, remix, transform, and build upon the content for any purpose, even commercially, as long as you give appropriate credit, provide a link to the license, indicate if changes were made, and do not impose additional terms or conditions on others that prohibit them from exercising the rights granted by that license, including any effective technological measures.
Bilge Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2020
Bu çalışma Kırgızistan’ın turizm potansiyelini belirlemek ve etkinliğini araştırmak için yapılmıştır. Kırgızistan’ın muhteşem doğası, tarihi ve kültürel zenginlikleri, eşsiz dağları ve gölleri haricinde sağlık turizmi açısından da önemli bir potansiyele sahiptir. Bunca zenginliğe rağmen Kırgızistan, turizmden henüz arzu edilen düzeyde yararlanamamaktadır. Bundan dolayı hazırlanan bu çalışma Kırgızistan’ın turizm potansiyeli belirlemek ve sürdürülebilir bir şekilde değerlendirilmesi için hazırlanmıştır. Araştırma için öncelikle ilgili ulusal ve uluslararası literatür titizlikle taranmış ve amacına uygun anket soru formu hazırlanmıştır. Anket soru formu dört bölüm ve toplam 36 sorudan oluşmaktadır. Bişkek’te Nisan-Mayıs 2019 tarihlerinde 400 kişiye ulaşılmıştır. Elde edilen veriler kullanılarak frekans analizi, t testi ve Anova testleri uygulanmıştır. Yapılan t testi sonucunda katılımcıların cinsiyetleri ile Kırgızistan turizmi hakkındaki düşüncelerinde anlamlı bir farklılığın olmadığı tespit edilmiştir. Yaş, eğitim durumu ve çalışma süresi gibi değişkenlerde ise anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Araştırma sonucunda Kırgızistan’ın turizm potansiyelini etkin kullanabilmesi için farklı öneriler sunulmaktadır. Turizmde istenilen düzeyde yararlanabilmek için öncelikle Kırgızistan’ın tarihi ve kültürel değerlerinin doğru bir şekilde tespit edilmesi önerilmektedir. Tespit edilen turistik değerlerin etkin bir tanıtım ve pazarlama stratejileriyle sunulmasının önemine de dikkat çekilmektedir. Ayrıca Kırgızistan ile ilgili olumlu bir turizm imajının oluşturulmasına da vurgu yapılmaktadır. Bunun için de ülkeyi ziyaret eden turistlerin en iyi şekilde ağırlanması ve kaliteli hizmet sunulması gerektiği ifade edilmektedir.
Kafkassam.com, 2018
Türk milliyetçiliğinin bugünkü durumunu kavrayabilmek için, onun yakın geçmişini kısaca gözden geçirmek yerinde olacaktır. Çünkü bize göre, modern mânâdaki milliyetçiliğimizin teşekkül safhası ile yakın geçmişimiz arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bilhassa XIX. yüzyılda siyâsî coğrafyamızda yaşanan hâdiseler ve bunların netîcesi olarak ortaya çıkan siyâsî manzara, milliyetçiliğimizin hem arka-plânının, hem çerçevesinin ve hem de iç dinamiklerinin teşekkülünü derinden etkilemiştir. Târihi, ihtimâller üzerinden değerlendirmenin her zamân sağlıklı netîceler vermeyeceğinin farkındayız. Bununla birlikte, eğer söz konusu yüzyılda gerçekleşen hâdiseler yaşanmamış olsaydı, milliyetçiliğimizin muhtevâsı muhtemelen ya daha farklı olacaktı ya da ortaya çıkışı çok daha sonraki dönemlere kalacaktı.
ATATÜRK BAHÇE KÜLTÜRLERİ MERKEZ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ, 2022
Dünya nüfusunu hızla artması ve etkisini iyice hissettiren iklim değişikliği nedeniyle gıda ihtiyacına duyulan talep artmıştır. Bu ihtiyacın karşılanabilmesinin yollarından bir tanesi de örtüaltı tarımının uygulanması olarak görülmektedir. Geçmişte mevsimi dışında taze sebze –meyveye erişimin güç olması veya sebzeleri dondurarak ya da kurutarak tüketim alışkanlığı, örtüaltı tarımının gelişmesi ile beraber bu tüketim modeli de azalmıştır. Örtüaltı yetiştiriciliği, mevsimi dışında kontrollü şartlarda üretimin gerçekleştiği bir sistem olarak değerlendirilmektedir. Bu yetiştiricilik ülkemizde ve Dünya’ da iklimin uygun olduğu bölgelerde giderek yaygınlaşmaktadır. Diyarbakır ili örtüaltı tarımı açısından geçmişe göre yaygınlık kazanmıştır. Örtüaltı tarımının Diyarbakır şartlarında da uygulanabilmesi için ilde seracılık başta olmak üzere örtüaltı sebze yetiştiriciliğine teşvik ve destekler artış göstermiştir. Bu çalışmada, Türkiye ve Diyarbakır’daki mevcut örtüaltı üretiminin istatistiki verileri ışığında karşılaştırılarak avantaj ve dezavantajlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Türkiye toplam örtüaltı alanları; 805,159 dekar olup Diyarbakır sahip olduğu 190 da örtüaltı alanı ile Ülkemizdeki tüm alanların % 0,02’lik kısmını oluşturmaktadır. Bu değerin oldukça düşük olmasının başlıca nedeni iklimsel faktörlerin uygun olmaması düşünülmekte ve bu durum bölgede örtüaltı yetiştiriciliğini kısıtlamaktadır. Ancak konu ile ilgili resmi kurumlar tarafından yapılan yatırım ve verilen teşvikler; bölgede örtüaltı yetiştiriciliğini artırmıştır. Domates örtüaltı yetiştiriciliğinde ülkede ilk sırayı alırken, ilde ise vejetasyon süresi daha kısa olan hıyarın ilk sırayı aldığı görülmektedir. Bölgede örtüaltı hıyar ve domates yetiştiriciliğindeki verim değerleri, Türkiye geneline göre biraz daha yüksek çıkmıştır. Çalışma sonunda elde edilen veriler ışığında, örtüaltına uygun tür ve çeşitlerin belirlenmesi ve ekonomik ısıtma sistemlerinin kullanılması durumunda; sürdürülebilir bir örtüaltı yetiştiriciliğinin bölgede gelişmesi mümkün görünmektedir.
Devlete güvenin inşası, yüksek standartlarda bir toplumsal düzen ve dayanışmanın tesisi için hayati önem taşımaktadır. Güvenin tesis edilemediği toplumlarda vatandaşlar, politik sisteme karşı küçümseyici tavırlar segileyerek, mevcut sistemle karşılıklı tartışma ve çatışma sarmalının içerisine girerler. Bu durum, vatandaşların önce siyasi sisteme karşı yabancılaşmasına, daha sonra da sosyal politikaların üretildiği karar alma süreçlerinden çekilmesine neden olarak, devletin milli hedefler belirlemekten uzak, ortak aidiyet duygularını besleyemeyen kırılgan bir yapıya bürünmesi sonucunu doğurur. Uzun süren güvensizlik ortamının siyasi sistemde oluşturduğu boşluklar, devletin meşruiyetinin sorgulanmasına ve alternatif yönetim sistemlerine yönelimlerin artmasına neden olur. Bu çalışmada, devlete olan olan güven ile devlet yönetimi arasındaki ilişki incelenerek, Türkiye'deki toplumsal ve kamusal güvenin güçlendirilmesine katkı sağlayacak dinamikler üzerinde durulmaktadır. Güven kavramının ne anlama geldiği açıklanarak, devlet tarafından uygulanan sosyal politikaların devlete olan güven üzerindeki etkileri tespit edildikten sonra, toplumsal güvenin güçlendirilmesi için gerekli olan uygulamalar hakkında öneriler sunulmaktadır. Abstract Building trust in government is very crucial for the establishment of social order and solidarity with high standards. In societies in which trust in government cannot be built, citizens display condescending attitudes towards the political system. They enter into the spiral of mutual discussions and conflicts with the existing system. This situation triggers the alienation of the citizens from the political system, which lead them to desist from participating in the decision-making process of social policies. As a result, the society becomes a fragile structure that is far from setting national goals and developing a common sense of belonging. The space, which is formed by the political system of prolonged insecurity, makes the citizens question the government's legitimacy and seek an alternative management system. In that regard, this study examined the relationship between the trust in government and the state policies in order to explore the dynamics of social and governmental trust in Turkey. After explaining the concept of trust and analyzing the effects of the implemented social policies, this study makes a discussion and offers suggestions on applications to strengthen the governmental trust.
2023
Result of the Turks placement in Anatolia as of 1071, various principalities established political dominance first, subsequently Anatolian Seljuks took their place on the historical stage in 1078.The development of medical science in Anatolia formed as a result of a synthesis of Turkish-Islamic civilization. Sultans and attendants of this period had been instrumental in the establishment of hospitals and educational institutions in many cities of the country. The greatest developments in the history of Turkish medicine occurred during the period of the Anatolian Seljuks and Principalities. The first samples of the faculties of medicine had seen in Anatolia, at the same time, Turkish publications began to be written in this field. It is seen that the development of medicine has been continued despite the internal conflicts, wars and epidemic diseases experienced in the duration of approximately three centuries.
Bu çalışmanın amacı, Ayancık ve yakın çevresinin sahip olduğu çeşitli turizm potansiyellerini ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda ilk olarak literatür taraması ile kavramsal çerçevesi ele alınmıştır. İkinci olarak, Ayancık ilçesiyle ilgili mevcut durumun belirlenmesi için bölgeye 2023 yılı Haziran ayında 3 günlük saha gezisi düzenlenmiş ve mevcut turizm varlıkları yerinde incelenmiştir. Ayancık ilçesi Sinop ilinin kültürel, doğal ve ekoturizm zenginliği olan, ancak bunların turizm potansiyelinin ön plana çıkmadığı ilçesidir. Bu bağlamda, Ayancık ilçesinin sahip olduğu kültürel ve doğal güzellikleri ortaya çıkarmak ve bunların tanıtımını yapmak bölgeye gelecek olan potansiyel turistler açısından önem arz etmektedir. Araştırmanın sonuçlarına göre, Ayancık ve çevresindeki tarihi ve somut kültürel varlıklar ile doğal güzellikler, bölgenin turizm potansiyelini belirleyen güçlü unsurlar olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte, ulaşım imkanlarının yetersizliği, yolların bakımsızlığı ve iletişim kanallarındaki olumsuzluklar bölgenin turizm açısından eksik ve zayıf yönlerini oluşturmaktadır. Ayancık çevresindeki coğrafi yapılar ve kültürel unsurlar, İnaltı Mağarası, İnaltı Kanyonu, Akgöl Yaylası, Stefan (İstefan) Koyu, Otmanlı Çeşmesi gibi doğal zenginliklerin yanı sıra geleneksel mimari örneklerini barındıran köyler ve şehir merkezinde bulunan Çangal ve Belçika evleri, Tarihi Askerlik Şubesi, Archangelos Kilisesi ve Tarihi Yalı Cami gibi belirgin kültürel miras unsurları bölgenin turizm potansiyelindeki çeşitliliğini göstermektedir. Bölgedeki turizm çeşitliliğinin etkili bir şekilde tanıtılması ve pazarlanması, turizm hedeflerine hızlı bir şekilde ulaşmayı sağlayacaktır
Uluslararası Edebiyat ve Toplum Sempozyumu Bildirileri Cilt 2
Atasözü ve deyim tanımlamalarında yer alan " halka mal olma " ve " kalıplaşma " ifadelerinden yola çıkılarak onların toplum bilinçaltının düşünsel dışavurumları oldukları söylenebilir. Deyim ve atasözleri, kültür aktarımına aracı olmaları yönüyle toplumun bir konu hakkındaki kadim gelenekleri ve düşüncelerini hem öz yapılarında taşıma hem de onları bütün gerçeklikleri ve özgünlükleri ile çok eski bir zamandan alarak, çağların tüm toplumsal değişim katmanlarının süzgecinden geçmiş bir halde şimdiye, yakın ve uzak geleceğe taşıma niteliğine sahiptirler. Bu da onların toplumsal algı çalışmaları konusunda en kullanışlı kaynaklar arasında yer almalarını sağlar. Delilik kavramını algılayış, önce bireyin, sonra toplumun, insanı ve yaşamı anlama felsefesiyle ilintilidir. Bu makalede Türk toplumunun delilik kavramına bakışı ve Türk kültürünün delilik algısı, atasözleri ve deyimler aracılığıyla irdelenecektir. Çalışmanın ana gayesi, delilikle ilgili Türkiye Türkçesindeki en yaygın atasözü ve deyimleri belirleyip listelemek ve elde edilen bu veriyi temalarına göre sınıflandırarak söz konusu durumun Türk düşünce sisteminde hangi yargılar yahut kalıp düşüncelerle karşılık bulduğunu ortaya koymaya çalışmaktır.
Gökgöl Mağarası, Ankara-Zonguldak karayolunun Zonguldak girişinde 5. km’de yer almaktadır. İdari bakımdan Zonguldak Şehrinin Erçek Mahallesi sınırları içinde bulunmaktadır. Gökgöl Mağarası yatay yönde gelişmiş aktif-yarı aktif oluşumlu bir mağaradır. Alt karbonifer kireçtaşları içinde gelişmiş olan mağaranın oluşumunda litostratigrafik özelliklerin yanı sıra doğu-batı yönlü bir fay da etkili olmuştur. Çevresi akarsularca yarılmış Pliyosen aşınım yüzeyi parçalarından meydana gelen mağara, bu rölyef sisteminin yeraltındaki bir parçasıdır. Pliyosen sonunda Erçek Deresi’nin yatağına gömülmesiyle mağara kesilerek yüzeye açılmıştır. Toplam uzunluğu 3350 metre olup, bir ana galeri ve iki koldan oluşmaktadır. Mağara içi çökelleri bakımından çeşitlilik oldukça zengin olan Gökgöl Mağarası; sarkıt, dikit, sütun, damlataşı gibi oluşumların güzel örneklerini barındırmaktadır. 2001 yılından itibaren turizme kazandırılan mağarayı 2001-2008 döneminde resmi kayıtlara göre 217.991 kişi ziyaret etmiştir. Yeterli tanıtım yapıldığı takdirde Zonguldak turizmine büyük katkı sağlayabilecek mağara, ülkemiz mağara turizmi açısından da oldukça önemlidir.
Coğrafi Bilimler Dergisi
Kuzey Anadolu Dağları'nın doğu kesimi, Pleistosen buzullaşmasının en etkili olduğu yerlerdendir. 3500 metreyi aşan çok sayıdaki zirveye sahip olan bu dağların, özellikle 2500 metrelerden yüksek kısımları kayda değer bir buzullaşma alanı oluşturmaktadır. Doğu Karadeniz Dağları'nın yüksek dorukları; Kaçkar, Verçenik, Tatos (Dilek), Bulut-Altıparmak ve Göller (Hunut) dağlarında, özellikle kuzeye bakan yamaçlarda bulunan buzullar ve buzul topografyası sahip oldukları niteliklere bağlı olarak pek çok araştırmaya konu olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Kuzey Anadolu Dağları'nın bu yüksek doruklarının güneye bakan yamaçlarında da dikkat çekici bir buzullaşma etkisi, buzul topografyası, hatta aktüel sirk buzulları gözlenmektedir. Doğu Karadeniz Dağları'nın yüksek zirvelerinden birini oluşturan Tatos Dağı'nın (3550) güney kesimi, önemli bir buzullaşmanın meydana geldiği yerler arasındadır. Pleistosen'de etkili olan buzullaşmanın izlerini yansıtan tekne vadiler, buzul gölleri ve çeşitli buzul şekilleri ile birlikte bu alanda kuzeye bakan, dik yamaçlı bir glasyal sirk içinde belirlenen ve tamamen bir enkaz örtüsüyle kaplı olan Çatakkaya döküntü örtülü buzulu, bu alandaki buzullaşmanın etki ve önemini ortaya koyan kayda değer bir bulgu oluşturmaktadır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.