Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
IV. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi Bildiriler Kitabı I. Cilt. s.123-132
Journal of Turkish Studies
mekân" olarak tasvirlediği sanal mekân değişken, sınır tanımaz ve belirgin olmayan bir duruş sergiler. Metinlerarasılık ve çoğulculuk sanal mekân kullanıcıların kullandığı tekniklerden olup, farklı zaman dilimlerini ve mekânları tek bir mekânın içinde verir.
Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi/Journal of Social Policy Conferences, 2020
Sermaye birikim sürecinde 'kent', hem üretim ilişkilerinin içinde gerçekleştiği yer olma özelliğine sahip olması bakımından hem de zamanla sermaye tarafından metalaştırılarak kullanılan bir birikim kaynağına dönüşmesi nedeniyle oldukça önemli bir işleve sahiptir. Kapitalizmin her safhasında gerek fiziki gerek sosyo-ekonomik koşullarıyla önemli ölçüde farklılaşan 'kent', her yeni dönemde işlevsel ve yapısal olarak farklı form ve rollerle karşımıza çıkmaktadır. Bu makalenin başlıca amacı öncelikle kapitalizm ve mekan ilişkisini sorgulamak ve sonra kapitalizmin farklı dönemlerinde kentte gerçekleşen değişim ve dönüşüm süreçleri ile kapitalist üretim ilişkilerinin bağlantısını kurmaktır. Bunu da özellikle iki farklı kapitalist dönemi baz alarak, Fordist ve Post Fordist safhada, bir dönemden diğer döneme geçişte değişen dinamikler üzerinden gerçekleştirmektir.
Düşünen Şehir Dergisi, 2023
Kentsel Yaşam ve Sürdürülebilirlik içinde, der. Ebru Erdönmez Dinçer ve Aynur Can (İstanbul: Esenler Belediyesi Şehir Düşünce Merkezi, 2016).
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2024
Tüm kutsal metinlerde olduğu gibi Kur’an-ı Kerim’de de sosyal, kültürel, tarihî ve mekânsal birtakım unsurlar yer almaktadır. Bazıları doğal mekân olmaları itibariyle Kuran’dan önce fiziki anlamda varken bazıları da gönderilen ayetlere bağlı olarak inşa edilmiş veya yeniden anlam kazanmıştır. Zaman içinde bu mekânların bir kısmı birer toplumsal sahne görevi görürken diğer kısmı da karar verici roller üstlenerek bireyi ve toplumu şekillendirmiştir Kur’an'daki bu mekânsal zenginlik, Kur’an’ın özellikle sosyal bilimciler için önemli bir kaynak görevi görmesini sağlamıştır. Bu mekânların çeşitliliği de mekâna dair farklı bakış açılarının oluşması ve her mekânın özgün bir şekilde okunmasına olarak tanımıştır. Bu yönüyle Kur’an’ın önemli bir rehber olup kutsal mekânların gösterildiğini söylemek mümkündür. Kur’an ve mekân bağlamında hazırlanan bu çalışmada Kur’an’da sözü edilen bazı mekânların sosyolojik yönü detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bu mekânların hangi referanslarla inşa edildiği ne şekilde anlam kazandığı ve inşa edildikten sonra ne tür toplumsal ilişki ağları ürettiği soruları üzerinde durulmuştur. Sözü edilen kutsal mekânların kamusal alanda karşılaşılan diğer mekânlardan ayrılan veya benzeyen yönleri belirlenmiş, birey ve toplumun kimlik kazanmasında bu mekânların ne tür roller üstlendiği ortaya çıkarılmıştır. Bazı doğal mekânların Kur’an ile birlikte anlamlı bir alana evrilmesi, birey ve toplum yaşamında önemli bir yer edinmesi süreci açıklanmıştır. Bunun yanında sözü edilen mekânlar aracılığıyla bireyin sahip olduğu alt kimlikleri geri planda bırakarak nasıl bir üst kimlik inşa ettiği ve bu kimliğin sürdürülmesinde söz konusu mekânların rolünün ne olduğu tartışılmıştır. Çalışmada nitel araştırma yöntemleri arasında yer alan doküman analizi tekniği kullanılmıştır. Doküman olarak da Kur'an kaynak metin olarak seçilmiştir. İlk olarak Kur’an baştan sona incelenmiş ve kutsal mekânların geçtiği 20 farklı sûre ve 58 ayet tespit edilmiştir. Bu ayetler içerik analizi tekniği ile incelenmiş ve öne çıkan temalar kodlanmıştır. İlgili ayetlerde doğrudan veya dolaylı olarak zikredilen 12 kutsal mekân ile belirlenen temalar arasındaki ilişki açıklanmaya çalışılmıştır. Böylelikle çalışma, sözü edilen mekânlar üzerinde temellendirilmiştir. Çalışmanın sonucunda söz konusu mekânların sıradan mekânlardan farklı olarak doğrudan ilahî referanslarla yeniden anlam kazandığı veya inşa edildiği tespit edilmiştir. Bu yeniden anlam kazanma sürecinde toplumsal hafızayı aktarmaya yönelik güçlü bağların olduğu görülmüştür. Bu mekânların birey ve toplum kimliğini şekillendirme noktasında ve kültürün sonraki nesillere aktarılmasında önemli bir rol oynadığı anlaşılmıştır. Ayrıca bu mekânların aidiyet oluşturarak bireyleri ortak bir çatı altında topladığı, ortak duyguların oluşmasına zemin hazırladığı tespit edilmiştir. Tüm bunların yanında bahsi geçen bu kutsal mekânların diğer mekânlar gibi sosyal, kültürel, siyasî ve ekonomik anlamda tüketildiği, belli dönemlerde metalaştırıldığı gerçeği ortaya çıkmıştır. Ayrıca bu mekânların edindikleri kutsallıktan dolayı birleştiren, bütünleştiren ve inancı sonraki kuşaklara aktaran bir yönünün olduğu görülmüştür. Sahip olduğu bu özelliklerden dolayı ayrıştırıcı bir yönü de ortaya çıkmış ve bu mekânların toplumsal bir mücadele alanı oldukları tespit edilmiştir.
Günümüzde kapitalizmin küreselleşmesi ve küreselleşmenin mekanı olarak metropol alanlarının ön plana çıkması farklı disiplinlerin yakından ilgisini çeken yeni bir sorun alanı.
Felsefi Düşün, 2023
The rapid growth of information and technological developments that advances gradually every other day since the beginning of 20th century have had an enormous impact on the studies on “space” and engendered “a plural space” or the plurality of spaces (along with places) rather than construing space or place as singular or homogeneous. This variety and heterogeneity of space and place is of highly significance in philosophy and social sciences in terms of creating notions and describing situations. Contrary to the well-accepted opinion, Turkish language includes a great deal of words, roots, and derivations coming from various languages in order for rendering the aforementioned plurality and variety of newlyformed concepts related to space and place, so that those who do philosophy in Turkish take the responsibility of clarifying and explicating the spatial and platial terms, distinguishing between them, and locating the place of each and every other one. This paper explicitly aims at uncovering the distinctive (even sui generis) place of the Turkish term mekân (meaning both “space/room” and “place/location”), whose development and transformation also corresponds to the Republican era. Presenting and evaluating with ample examples of how mekân and other related spatial/platial terms (e.g., uzay, uzam, yer) are used in Turkish philosophical monographs and translations of the Republican era (indicating the efforts of converting the words into their Turkish roots and the construction of a philosophical language), this article will claim that mekân is not a general, comprehensive concept but a term that holds, tightens, and consolidates everywhere in such a way there would be left no room for meaninglessness. The term mekân is ingeniously able to fill all the empty gaps and breaches of our understanding of space and place.
Toplumcu Meclis Bülteni 'Toplumcu Seçenek' , 2021
Covid-19 pandemisi dediğimizde, kapitalizmin bütünsel ve yapısal olarak mekansal örgütlenmesindeki dönüşümü gözleyebilmek için çok kısa bir dönemden bahsediyoruz. Pandeminin doğrudan kapitalizmin mekansal örgütlenmesini değiştirmesinden çok, öncelikle derinlerde var olan ve gündelik hayatta pek farkına varmadığımız mekansal ayrışma ve kategorileri, mekansal fay hatlarını daha görünür kıldı. Ama pandemi orta ve uzun erimde bu mekansal eşitsiz örgütlenme hatlarını daha da derinleştirme riski taşıyor. En azından 4 noktada görünür olan eğilimleri derleyebiliriz: a. Güvenlikli Sitelerde Sınıf, İçine Kapanma: b. Küçük ve Orta Ölçekli İşyerleri ve Meskenlerin İç İçe Geçtiği Mahalleler: c. İşyeri Covid-19 Kümelenmelerinin Görünmezliği d. Nanometrik Ölçekteki Virüs Küresel Kapitalizmin Kırılganlığını Ortaya Dökmesi
Journal of Social and Humanities Sciences Research, 2021
Mekan ne sadece sınırlandırılmış uzaydır ne de sadece tecrübedir. Kendi başına var olamaz, mekandaki nesneler kendi başlarına var olabilirler, mekanı oluşturan etkenlerin bir kısmı kendi başına var olabilir; ancak mekan bir kullanıcısı olmadan kendi başına var olamaz. Bu noktada bir mekan tanımı, bugün için geçerli; fiziksel-sanal, nesnel-özdeksel gibi zıtlıklar değilse bile yerinden oynamışlığın ışığında acil bir gerekliliktir. Mekan; özelden genele, kişiselden toplumsala uzanan yayılım özelliği nedeniyle, kendini kuşatan anlam çerçevesi ve kucakladığı anlam katmanları herkes tarafından anlaşılabilir, ancak herkes için farklı anlamlar taşıması muhtemel bir kurgusal bütünlüktür. Bu nedenle mekanın varlığını ispatlamaya yönelik hiçbir ipucu dolaysız olamaz, çünkü mekanın anlam katmanlarını ve mekanı oluşturan unsurların varlıklarını belirleyen tüm varlık felsefesi; kişiye özel olan bilgiyi genele yaymaya çalışmakta ve mekanı anlamlandıran kurguyu çoğunlukla imgeler üzerinden açıklamaya çalışmaktadır.
İnşa ettiğimiz zaman bunun sonsuza kadar süreceğini düşünelim. Bunun ne günlük mutluluk ne de günlük kullanım için olduğunu düşünelim. Bu, öyle bir iş olsun ki, bizden sonra gelenler bize müteşekkir kalsınlar. Taş üstüne taş koyarken öyle düşünelim ki, bir gün geldiğinde ellerimiz onlara dokunduğu için mukaddes sayılsınlar ve bizden sonra gelen nesiller yapılan işe ve esere bakıp şöyle desinler: İşte babalarımız bunu bizim için yaptı."
DergiPark (Istanbul University), 2020
İnsanlık tarihi boyunca var olan mekan yaratma sanatı olan mimarlığın esas nesnesi olan mekan kavramı irdelendiğinde farklı yaklaşımların olduğu dikkati çeker. Özellikle farklı disiplinlerdeki araştırmalarda mekan kavramı anlamsal açıdan farklı şekillerde ifade edilmektedir. Buradaki kavramsal farklılıkların çeşitlilik ve zenginlik olarak ele alınması doğru bir yaklaşımdır. Bu çalışma kapsamında mimarlık nesnesi olan mekan kavramının farklı bakış açılarına göre tanımları üzerinde durulmuş ve mekan-yer kavramları tartışmaya açılmıştır. Genel olarak bakıldığında, mekan kavramının soyut olarak algılanan bir boşluktan ibaret olabildiği, yer kavramının ise insan deneyimini barındıran mekanlar olduğu görüşü kabul gören bir yaklaşımdır. Yer kavramı irdelendiğinde ise "ev" kavramı ile en derin anlamı ortaya koyduğu görüşü hakimdir. İnsanlık tarihi boyunca tüm uygarlıklarda ve kültürlerde önemli bir yeri olan "ev" kavramının etimolojik olarak da önemli anlamsal değerler taşımaktadır. Özellikle Anadolu mimarisinde ev çeşitli atasözlerine, deyişlere konu olacak kadar derin anlamlar içermektedir.
2021
Diğer metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı 33 Ana metal sanayii 32 Bina inşaatı 199 Bina dışı yapıların inşaatı 98 Özel inşaat faaliyetleri 50 Kara taşımacılığı ve boru hattı taşımacılığı 209 Yiyecek ve içecek hizmeti faaliyetleri 34 2.2. İmar Kanunu (3194 sayılı Kanun) 9.5.1985 tarih ve 18749 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren İmar Kanunu, şantiye şefliği kavramının mevzuatta yerini aldığı ilk kanundur. 6331 sayılı Kanun gibi, İmar Kanununda da, aslında şantiye şefine iş sağlığı ve güvenliği konusunda doğrudan görev, yetki ve sorumluluk atfedilmemiştir. Ancak "Müellifler ve uygulamada bulunan meslek mensupları, işlerini bu Kanuna ve ilgili diğer mevzuata uygun olarak gerçekleştirmekten sorumludur" (İmar Kanunu m.28), hükmü irdelendiğinde, inşaat işlerinin imara, ruhsata, eki projeye, bilim ve fenne uygun yürütülmesinden sorumlu teknik kişi olması sıfatıyla, İmar Kanununda da şantiye şefine bir takım yükümlülüklerin karşımıza çıktığı görülecektir. Şantiye şefleri, inşaat işlerini müteahhit adına yürütür, çalışanların, alt işverenlerin/taşeronların sevk ve idaresini sağlar. Aynı zamanda iş güvenliğinin sağlanması için ilgili mevzuatın zorunlu kıldığı tedbirlerin alınıp alınmadığını denetlemekle, yapının bilim, fen ve tekniğe, ruhsat ve eki projesine uygun olarak yapılmasını sağlamakla yükümlü olan gerçek kişidir. Kanuna göre, "Yapı müteahhidi ve şantiye şefi; yapıyı, tesisatı ve malzemeleriyle birlikte bu Kanuna, ilgili diğer mevzuata, uygulama imar planına, ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere, standartlara ve teknik şartnamelere uygun olarak inşa etmek, neden olduğu mevzuata aykırılığı gidermek mecburiyetindedir. Yapı müteahhidi ve şantiye şefi, ilgili fenni mesullerin denetimi olmaksızın inşaat ve tesisatlarına ilişkin yapım işlerini sürdüremez, inşaat ve tesisat işlerinde yetki belgesi olmayan usta çalıştıramaz" (3194 sK m.28). Madde hükmü, herhangi bir iş kazası yaşanması durumunda, şantiyede çalıştırdığı ustaların yetki belgesine sahip olup olmaması konusunun şantiye şefinin sorumluluğunda olduğu, bu durumda yetki belgesiz usta çalıştırmaktan kaynaklı yaşanan bir kaza dolayısıyla ve cezanın şahsiliği ilkesi gereğince, okların bu konuda da şantiye şefine çevrileceği anlamına gelmektedir. Şantiye şefinin görev aldığı inşaatta şayet iş güvenliği önlemi alınmaması nedeniyle kazaya bağlı bir zarar oluşmuş ise, kazaya uğrayanın/yakınlarının veya SGK'nun açtığı tazminat davalarında şantiye şefinin de kusuru oranında tazminat sorumluluğu bulunmakta, bunun yanında, mesleğinin gereklerini yerine getirmemesi sebebiyle Türk Ceza Kanunu 85. Ve 89 Hükümleri gereğince "taksirle öldürme" yada "taksirle yaralama" suçlarından yargılanabilmesi yani cezai sorumluluğu da mümkün olmaktadır. Nitekim; mesleki yeterliliği bulunmayan bir kalfayı, HES inşaatında yüksek gerilim ihtiva eden elektrik besleme sisteminin bakım ve işletmesinde tek başına çalıştırdığı anlaşılan şantiye şefinin asli kusurlu olduğuna kanaat getirilen karar mevcuttur (Yargıtay 12.CD, 24.05.2016).
Muhayyel Aylık Edebiyat Dergisi, 2018
Mekân, eskilerin dilinde çokça anlamlara gelebilecek, üzerine çokça tanım yapılabilecek bir kavram. Mekân hakkında kaleme alınabilecek bir metnin en afili cümlesi şu olabilirdi: Mekân, kevn kökünden türer, yani “oluş” demektir ve varlığın mihenk noktasında kendi yerini almaktadır. Bir adım daha ileri gidilerek, mekân, imkan ve mesken gibi kavramlarla, kavramsal açıdan akrabalıkları olmamasına rağmen, zorlama ilişkiler kullanılarak insanın yaşam serüvenini ve bu serüvende mekânı kuşatıcı bir özne kılıp okuyucuyu düşüncenin derin(!) sularına doğru yolculuğa sokabilen bir kavram haline de gelebilirdi. Muhayyel aylık edebiyat dergisi yıl 1 sayı 6 ekim 2018
yenidenatilim.com
While rapid technological cahenges in the process of globalisation have speeded communications and transactions up between people and companies on one hand, this phenomenon has also caused an impression that space has increasingly been disappeared or lost its importance for the accumulation of capital on the other. The transformation in geographical scale from nations to local/regional is generally considered in a dualist sense that each of this two scales was contrary or alternative to the other. The debate goes till to a claim that the time overcame space so that the role of nation states came to the end as argued by David Harwey in his famous book titled 'The Condition of Post-Modernity'. In this paper the main argument is that capitalism, -as a system based on exchange of commodities instead of the needs of societies and makes production and exchange of values through the circulation of money imperative-will always need nation states particularly for legal and practical regulations that the relations of possession, production and circulation are required. However paper does not ignore or underestimate the primacy of time in capitalist system on the other.
Tasarım + Kuram, 2017
Mekan ile beden arasındaki etkileşim, gerek mekan üretimlerinde gerekse de üretilen bu mekanların kullanımında farklı boyutlarda ele alınmaktadır. Aradaki etkileşimin zayıf olması halinde, kullanıcı ile mekan arasında erişimi engelleyen bir duvar oluşmaktadır. Bu duvarı kaldırmak ve etkileşimi arttırmak için aracı olan bedenin pozisyonunu incelemek gerekmektedir. Mekan içindeki bedeni denge ve hareket kavramları üzerinden irdeleyen bu makalede, bedenin mekan içindeki farklı pozisyonları kavramsal bir çerçeve ile açıklanmakta ve bu çerçeve bir deneysel çalışma ile test edilmektedir. Bu amaçla bedenin denge pozisyonlarını test eden ve mekan içindeki hareketini yönlendiren bir prototip üretilerek İTÜ Taşkışla Kampüsü’ne belirli bir zaman diliminde yerleştirilmiş ve video kayıt, fotoğraf ve kullanıcılarla birebir görüşme ile analizler yapılmıştır. Kullanıcıların prototipi tekil, çoğul ve dansla birlikte deneyimlemesi üzerinden karşılaştırmalı bir ‘’Mekanı yeniden tanımlama deneyi’’ oluşturulmuştur. Analiz sonuçlarıyla birlikte dinamik olan bedenin dinamik mekanla olan karşılıklı etkileşimini tartışmaya açmak hedeflenmiş ve mekanın ancak bedenle var oluşu sonucu vurgulanmıştır.
Turkish studies, 2022
The relationship between knowledge and being, which was transformed with the modernist system of thought and debates, dealt with the human being's inquiry into his/her own existence as a subject in a different way, giving priority to the possibility of knowledge and the phenomenon of power to be obtained through knowledge. These discussions did not have an orientation towards existence and its ontological context, but the possibility of knowledge within the context of epistemology and reason/mind was the main problem. The system of thought shaped on the basis of a Cartesian and dualist worldview has opened the door to the existential debates of our time. The Cartesian system of thought, which deals with the existence of human beings in a world and space within the context of epistemological debates such as knowledge/truth, has problematized the existence of human beings by emphasizing their bodily structure with determinations such as incomplete, fragile, finite, incomplete. On the contrary, it has tried to define human beings within the framework of reason and knowledge, which it claims to be distinctly different from other beings. It is this special and subjective structure of the human being that is valued in the understanding of the human being centered on reason and knowledge. However, the ontological structure of human beings has gained a meaning that needs to be changed and corrected. Accordingly, in this study, it will be pointed out that lack and incompleteness arise from the conception of space rather than time, which is a prerequisite for human understanding. At the same time, it will be stated that space is the main space that enables communication with the existents that are pointed out as the other and the other, and it will be emphasized that the unopenedness and implicitness of existence is due to the constitutive structure of its space. The subject, who investigates his/her own existence through space, places his/her own conception of existence in his/her effort to understand this universe into which he/she has fallen or into which he/she has been thrown. The subject, who fits the analysis of what exists into the scientific and technological field, has left the way of understanding existence to this field. The subject endeavors to comprehend his/her private investigation of his/her own existence by keeping himself/herself in a special and subjective position as a subject within the space of communication, again in relation to science and technology. Therefore, this study plans to reveal how human beings as subjects conceive of space and how they position their own existence in space.
Tasarım + Kuram
Çalışma başlıklı doktora tezi temel alınarak üretilmiştir. Süreç odaklı geliştirilen yaklaşım bu makaleye özgüdür.
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2017
Bilbaşar, roman ve hikâye, tiyatro, drama, senaryo ve skeç gibi çeşitli edebiyat türleri ile ilgilenen önemli bir yazardır. Onun kısa hikâyeleri, romanları ve makaleleri çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmıştır. Bilbaşar, ilk romanında bir köy öğretmeninin yaşadığı depresyonu konu edinir. Yazar, romanında psikolojik yabancılaşma ve yalnızlık gibi konulara da değinir. Roman boyunca roman kahramanı, hayali bir aşkın peşinden koşar. O, memnun olmadığı şartlardan kaçmak için yeni bir şehre kaçmayı ve orada yeni bir hayata başlamayı hayal eder. Fakat hayallerini gerçekleştiremez. Bilbaşar'ın romanında köy; baskıcı ve dar, olumsuz fizikî şartların bir araya geldiği yerdir. Bu sebeple öğretmenin durumunun iyi analiz edilebilmesi için mekânların analizlerinin yapılması önem arz eder. Romanda coğrafi kavram olarak deniz, özgün bir imge olarak kullanılmıştır. Denizin insan hayatındaki yeri ve öneminin yanında insan psikolojisi için değeri belirtilecektir. Çalışmada ütopya ve kent ilişkisi üzerinde durulacaktır. Bu çalışmada Kemal Bilbaşar'ın Denizin Çağırışı adlı romanı ütopik eleştiri yöntemine göre analiz edilmektedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.