Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
8 pages
1 file
Sistem olarak laikliğin kaynağındaki düşünce olan sekülerizm, bilginin din, dogma ve inançlardan bağımsızlaşması yönündeki felsefi temellerini ağırlıklı olarak onyedinci yüzyıldan itibaren Avrupa'da buldu. Anılan ilkenin Fransa'da ondokuzuncu yüzyılda hukuk yoluyla uygulama alanına konulmasından sonra da, önce Avrupa ülkelerinde, daha sonra da Amerika Birleşik Devletleri'nde farklı nüanslarla uygulamaya koyulmuş değişik sistemler ortaya çıktı.
Günümüzde küreselleşmenin de etkisiyle, farklı milletlere, farklı dini geleneklerin mensuplarına ulaşmak, onlar hakkında bilgi edinmek çok daha kolay hale gelmiştir. Bu süreç, dinler arasında hoşgörü ve diyalog sürecini de etkilemiştir. İşte dini çoğulculuk düşüncesi, bu farklılıklardan hareket eder. Buna göre, tek bir Gerçek vardır ve tüm dinler aynı Gerçek'e ulaşma çabasındadır. Ancak, farklı lambaların aynı ışığı birbirinden farklı yansıtmasında olduğu gibi, dini gelenekler de aynı Gerçek'e farklı şekillerde ulaşmayı hedefler. Dini çoğulculuk düşüncesinin temellerinin incelendiği bu makalede, önce dini çoğulculukla oldukça alakalı olan kapsayıcılık ve dışlayıcılık gibi kavramlardan bahsedilecek, daha sonra bu yaklaşıma belki de en büyük katkıyı sağlayan John Hick'in düşünceleri değerlendirilecek, bu surada, farklı düşünür ve teologlara da yer verilecektir. Son olarak John Hick'in dini çoğulculuk anlayışının eleştirel noktalarına değinilip, değerlendirmelerle çalışma bitirilecektir. 2 1. BÖLÜM DİNİ ÇOĞULCULUK KAVRAMI 1.1. Dini Çoğulculuğun Ortaya Çıkışı Dini çoğulculuk, dinler tarihinin geleneklerin ve bunların her birindeki farklılıkların çeşitliliğini gösterdiğine; felsefi olarak ise, geleneklerin birbiriyle rekabet eden iddialarıyla birlikte, bunlar arasındaki ilişkiyle ilgili belli bir teoriye işaret eder. Geleneklerin farklılığını ve onlar arasındaki ilişkiyi gözetmenin yanında, çağdaş dini realiteleri açıklamayı da hedefler. Tolerans, diyalog, karşılıklı anlayışla temellenmiş farklı inançlar arasında tamamen uyumlu ilişkilere sahip ideal bir durumun taslağını çizer. Bu nedenle dini çoğulculuğa önce pratik çoğulculuğa ulaşan ülkelerde rastlanır. 1 15. yüzyılda kuzey Hindistan'da çoğulcu bakış açısı vardır. Sih geleneğinin kurucusu olan Guru Nanak şöyle der: "Hindular yoktur, Müslümanlar da yoktur. Zira Tanrı'ya gerçekten ibadet eden herkes birdir." Günümüzde de Hindistan, tüm dini geleneklere ev sahipliği yapan bir ülkedir. Öyle ki, ülkede Hindulardan sonra en önde gelen grup Müslümanlardır. Hindistan'da dini yapı denildiğinde, elbette ki Pakistan'ın ayrılışı önemli bir husus olarak karşımıza çıkar. Hindularla Müslümanlar arasındaki çatışmaların kaynağı çoğu tarihçiye göre, 1333 yılında Sindhi bölgesindeki savaşta, Hindu liderinin Müslüman lider tarafından öldürülmesidir. Bu olaydan sonra, uzun yıllar boyunca iki grup arasındaki gerilim devam etmiş, bu gerilim, Pakistan'ın ülkeden ayrılmasına kadar gitmiştir. 2 Hindistan örneğinden sonra, klasik İslam medeniyetine baktığımızda bazı kesim tarafından çoğulcu, bazı kesim tarafından da kozmopolit olarak nitelenen bir yapı görmekteyiz. Çoğulculuğun aksine kozmopolit bir yapı olduğunu ileri sürenlerin en önemli argümanları, kendisi hakikat iddiasında bulunan bir medeniyetin, çoğulcu olamayacağıdır. Bu nedenle, çoğulculuk post-modernizme ait bir durumdur. İslam medeniyetinde kozmopolit bir yapı söz konusudur. Belli bir hiyerarşiye tabi olmakla beraber, farklı dini gelenekler bir arada yaşamaktadır. İslam medeniyetinde, farklı dinlerin hakikat iddialarından yararlanılsa da, bu iddiaların nerede duracakları belliydi.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
John Hick, New York’taki Union Theological Seminary’de verilen Auburn Konferanslarının bir versiyonu olan bu çalışmasında, dinsel çoğulculukla ilgili ileri sürdüğü argümanların yol açtığı yaklaşık 30 yıldır yapılan eleştirileri, felsefi ve teolojik itirazlara değinen filozof Phil ve teolog Grace ile karşılıklı diyaloglar şeklinde yanıtlar. Kitabın kapağı, bütün dünya dinlerini Aşkın Gerçekliğe yönelik onu kavramada, deneyimlemede ve O’na karşılık vermede eşit geçerli yollar olarak kabul eden dinsel çoğulculuk anlayışıyla ilgili ipuçları taşır. Hick’in ifadesiyle, güneşin ışıklarının yeryüzü atmosferi tarafından muhteşem bir tayfa dönüştürülmesi gibi gökkuşağı da İlahi ışığın bizim beşeri kültürlerimiz tarafından yansıtılmasını ifade eden bir metafordur.
Dini çoğulculuk, dini çeşitlilik vakıası karşısında öne sürülen çözüm önerilerinden biridir. Dışlayıcılık ve kapsayıcılığa reaksiyon olarak ortaya çıkan bu tutumda, bütün dinlerin hakikati eşit şekilde barındırdığı ve kurtuluş açısından aynı imkâna sahip olduğu kabul edilmektedir. Wilfred Cantwell Smith (1916-2000) ve John Hick (1922-2012) dini çoğulculuğun sistemleştiricileri ve en önemli temsilcileridir. Smith, din kavramı eleştirisinden yola çıkarak, dini çoğulculuk hipotezini iman ve birikimsel gelenek ayrımına dayandırmış, Hick ise ciddi felsefi değerlendirmeler içeren epistemolojik temeller üzerine hipotezini inşa etmiştir. İki düşünürün dini çoğulcu hipotezlerinin mukayeseli şekilde ele alındığı bu çalışmada, bu hipotezlerin başarılı ve tutarlı olup olmadıkları tartışılmıştır. Böylece hem iki hipotezin mevcut kavramsallaştırma içerisindeki konumu hem de dini çoğulculuğun mevzii hakkında değerlendirmelere ulaşılmak istenmiştir. Bu vesileyle Smith ve Hick’in hipotezleri arasındaki süreklilik ve farklılıklar belirtilmiş, her iki hipoteze yöneltilen eleştiriler ele alınmıştır.
Şırnak İlahiyat Dergisi, 2024
Öz Türkiye’de isteğe bağlı olarak yaygın din eğitimi faaliyetlerini yürüten kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB), camiler ve Kur’an kursları aracılığıyla toplumun bütün kesimlerine hizmet götürmeyi amaçlamaktadır. Ancak gelinen noktada, kurumun İslam içi çoğulculuktan kaynaklanan farklı din eğitimi taleplerini karşılamakta bazı sorunlar yaşadığı ve imam-hatip ile Kur’an kursu öğreticilerinin bu konuda zorlandığı görülmekte, dolayısıyla toplumun bu talepleri yeterince karşılanamamaktadır. Ülkede hem bireylerin eğitim düzeylerinin çeşitliliğinden hem de farklı din anlayışlarından kaynaklanan bir çoğulculuk olduğu söylenebilir. Bu sebeple, cami ve Kur’an kurslarında sunulan din eğitiminin İslam içi çoğulculuktan kaynaklanan farklı ihtiyaç ve talepleri ne ölçüde karşıladığı, imam-hatip ve Kur’an kursu öğreticilerinin bu konularda karşılaştıkları sorunların neler olduğu ve bu konulara yönelik olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hangi çalışmaları yürüttüğünün araştırılması gerekmektedir. Bu çerçevede ‘yaygın din eğitimi kapsamında DİB bünyesinde İslam içi çoğulculuğa dair karşılaşılan problemler nelerdir?’, ‘Şafii imam-hatip ve Kur’an kursu öğreticilerinin kullandıkları ders kitabı ve mezhepsel farklılıklara dair düşünceleri nelerdir? ‘Bu düşüncelerin ortaya çıkmasında etkili olan faktörler nelerdir?’ sorularına cevap aranmıştır. Mezhepler üstü din öğretimi yaklaşımını ilke olarak kabul eden Diyanet İşleri Başkanlığı, yaygın din eğitimi kurumları olan cami ve Kur’an kurslarındaki İslam din eğitimi faaliyetlerinin de mezhepler üstü bir yaklaşımla yürütülmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Böylelikle Kur’an ve sünnet merkezli dini bilgiyi esas alan bir din eğitimi gerçekleştirmek hedeflenmiştir. Ancak, yaygın din eğitiminde bu ilkenin uygulamaya ne ölçüde yansıdığı ve gerçekleştirildiği yeteri kadar tartışılmamış ve bilimsel araştırmalarda da analitik değerlendirilmeleri yapılmamıştır. Ayrıca, camii ve Kur’an kurslarının hangi din eğitimi yaklaşımlarını benimseyeceği sorunu da bilimsel zeminde tartışılmalıdır. Bu çalışmamız, literatürdeki bu boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, yaygın din eğitimi faaliyetleri kapsamında İslam içi çoğulculuktan kaynaklanan farklı talepler ile sunulan din eğitimi hizmetlerinin tartışılması ve değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Nitel araştırma yöntemi ile Şırnak ili özelinde imam-hatip ve Kur’an kursu öğreticileri ile yarı-yapılandırılmış görüşmeler yapılarak ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan program ve kurs kitapları incelenerek bu hususun incelenmesi amaçlanmaktadır. Şırnak ilinde görev yapan toplam 15 Diyanet personeli çalışma grubu olarak belirlenmiş ve elde edilen veriler betimsel analiz yöntemi ile değerlendirilmiştir. Çalışma din hizmetleri personeli tarafından fark edilen sorun veya zorluklar ile ders kitaplarına ve öğretim programına yönelik tespitleriyle sınırlı tutulmuştur. Toplanan verilerden elde edilen genel görüş, Kur'an kursu ve cami derslerinde mezhepsel çoğulculuğun göz ardı edildiği ve farklılıkların temsil edilmesinde sorunlar yaşandığıdır. Özellikle katılımcılar, kendi mezhepleri olan Şâfiîliğin DİB ders kitaplarında, müfredatında ve uygulamada yeteri kadar yer almamasının birtakım sorunlara yol açtığını ve bu durumun kendilerini ötekileştirdiğini ifade etmişlerdir. Verilen din eğitiminin yetersiz olması nedeniyle dini konulardaki bilgilerini okul dışında kendi çevrelerinden edindiklerini belirten katılımcılar, bu eksikliklerin DİB tarafından giderilmesini ve mezheplerinin DİB kurumlarında temsiliyetinin artırılmasını talep etmişlerdir. Araştırma, İslam içi dini çoğulculuk olarak adlandırabileceğimiz mezheplerin yaygın din eğitiminde görülen sorun ve eksikliklerine dair sunulabilecek öneriler ile sonuçlandırılmıştır. Anahtar kelimler: Din Eğitimi, Dini Çoğulculuk, İslam İçi Çoğulculuk, Yaygın Din Eğitimi, Diyanet İşleri Başkanlığı.
2013
Turkiye’nin câri rejiminde Islâmin ve ona bagli olarak sivil ve siyasal alandaki Islâmi olusumlarin yeri oteden beri sorunlu olmustur. Islâmi siyaset geleneginin onemli olcude degisime ugramis guncel temsilcisi durumundaki Adalet ve Kalkinma Partisi’nin (AKP) on yildir iktidarda olmasi nedeniyle, bu sorunlarin niteligi bugun kismen de olsa degisiklige ugramistir. Bu meyanda, gunumuz Turkiyesi’nde dindar Muslumanlarin sistem icindeki konumlari soz konusu oldugunda, ozel olarak tartisilmasi gereken baslica iki sorun var. Bunlardan biri, suphesiz, Muslumanlarin Cumhuriyet Turkiyesi’ndeki geleneksel din ozgurlugu sorunudur. Turkiye’nin rejiminin geleneksel “lâikci” karakterinin Muslumanlarin din ozgurlugu uzerindeki kisitlayici ve hatta baskici etkileri oldugu oteden beri bilinmektedir. Bu baglamda kisaca denebilir ki, ana referans cerceveleri Islâm olan veya kendilerini esas olarak “Musluman” kimligiyle tanimlayan genis kitleler yakin zamanlara kadar lâikciligin olumsuz etkilerini yasa...
FARABİ FELSEFE ve DİN BİLİMLERİ DERGİSİ, 2020
Din ya da dinler, doğrudan doğruya insan ve özgürlük sorunlarını akla getirir. Yeryüzünde pek çok din vardır; bir kısmı tarihe gömülmüş, adı-sanı unutulmuş ama etkisi bu günlere kadar gelebilmiştir. Yine de bu gün ayakta kalan dinler epeycedir. Bunlar arasında diyalog, ilişki, çeşitlilik veya çoğulculuktan söz edilince sayısız varlıkları karşısında ne yapacağımızı bilemeyiz. O yüzden dinler ile yalnız üç Sami dini kastedeceğim. Sırasıyla Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam üç büyük din olarak kabul edilir. Bunların dışındaki dinlere haksızlık etmemek için, "üç büyük din" yerine, birbiri peşi sıra gelen üç Sami kaynaklı dinler grubu dersem yerinde bir adlandırma olacaktır. Çünkü dünyada bunlardan başka ve büyük de olan diğer dinler de vardır. Ama yazacağım bölümün sayfaları hepsini içeremeyecek kadar kısıtlı olduğundan çoğulculuk, çeşitlilik, diyalog, ilişki kavramlarını sırf bu dinler bağlamında değerlendireceğim.
Marmara Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi, 2013
Öz: Küreselleşen dünyanın en önemli özelliklerinden biri çoğulculuğun öne çıkarılmasıdır. Sosyal hayattan siyasete, kültürel hayattan ekonomiye kadar hayatın hemen her alanında önem atfedilen çoğulculuğun en çok tartışıldığı sahalardan biri ise şüphesiz dindir. Özellikle farklı din ve kültürlerle bir arada barış içerisinde yaşayabilmek adına önemsenen bu kavram, farklı dinlerle birlikte yaşama tecrübesine sahip olmaları, bulundukları toplumla bütünleşebilmek açısından beklenen yurtdışındaki Türkler için ayrıca önem kazanmaktadır. Bu noktadan hareketle, çalışmamızda yurtdışında yaşayan Türklerin dini çoğulculuk algılarını, bu kavrama dair bilgilerini ve farklı dinlere mensup kişilerle iletişimlerinin niteliğini, çoğulculuk kavramı ışığında tespit etmeye çalıştık. Sonuçlar doğrultusunda özellikle Türkiye'deki din eğitimi politikalarının bir yansıması olan müfredatların, buralardaki Türklerin ihtiyaçları doğrultusunda nasıl geliştirilebileceğini tartışmaya gayret ettik. Faydalı olmasını temenni ediyoruz.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Erciyes İletişim Dergisi, 2015
Moment Journal, 2016
Journal of Turkish Studies, 2016
Milel Ve Nihal Inanc Kultur Ve Mitoloji Arastırmaları Dergisi, 2007
DergiPark (Istanbul University), 2010
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi , 2012
İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2018
Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2004
e-Makalat Mezhep Araştırmaları Dergisi, 2017
Dindarlık Olgusu , 2006
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 1989
Rumeli İslam araştırmaları dergisi, 2020
Gaziantep University Journal of Social Sciences, 2021
Pegem Eğitim ve Öğretim Dergisi, 2015
Ekoller ve Kurumlar Din Bilimleri, 2022
Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2018