Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
153 pages
1 file
Pek çok akaid, hadis, tefsir, fıkıh, güncel konular, İslam alileri ve eserleri hakkında makalelerin olduğu önemli bir mecmua
İçerisinde pek çok ilmî makalelerin bulunduğu bu mecmua bize pek çok şey katacak
Hüseyin Avni Hoca efendinin riyasetinde çıkan ve İslami mecmualar arasında kadrosuyla, kadim ulemaya bağlılığıyla ön plana çıkan pek çok kıymetli hoca efendinin yazdığı kıymetli bir makale. Bu sayıda şu makaleler vardır: Pazarlıksız ve takıntısız bir mü’min olmak Naşir tarafından yazıldı. Kabir Ehlinden Yardım İsteyiniz” Sözü, Gerçekten Sâbit Bir Hadîs midir? Hüseyin Avni tarafından yazıldı. Selef-Selefiyye Kavramları ve Türkçe Akaid Kitaplarındaki Muhtevâsı Muhammed Önder tarafından yazıldı. Ehl-i Sünnet Ve'l Cemaat Ali Kara tarafından yazıldı. Kur'ân’ın Her Bir Ayetinin Bir Zâhiri Bir de bâtını vardır” sözü bir hadîs midir? Ubeydullah Ademoğlu tarafından yazıldı. Molla Hüseyin El-Batevî ve Kürtçe Mevlid-i Şerîfi Müfid Yüksel tarafından yazıldı. Kilise Yeni Bir Tarihi Bölünmenin Eşiğinde Modernizm Anglikan Kilisesinin Duvarlarını Aşındırıyor Mustafa Özcan tarafından yazıldı. Din İstismarı Şerafettin Aktaş tarafından yazıldı. Rabıta Taraftarları, İnkarcıları , İnkarcıların Şüpheleri ve Cevabları Hüseyin Avni tarafından yazıldı Yûsuf bin İsmâ‘îl en-Nebhânî’nin rahmetullâhi‘aleyh) Hayâtı ve Eserleri * Yusuf Hanif tarafından yazıldı. Ehli Sünnet Yayınları Artmalı -II Guraba - Mülâkât tarafından yazıldı. Ölülerin Tasarrufu ve Dirilere Faydası Var mıdır? Abdurrahman Güzel tarafından yazıldı. Modernist Rûhiyâtı Üzerine Mülâhazalar Malatyalı Muhammed Reşat tarafından yazıldı. Doğru, Hiç Bir Şey Yeni Değilmiş! Hüseyin Avni tarafından yazıldı
5. Sayı, 2018
kulübümüze sağladığı basım desteği ve verdiği dağıtım izni için teşekkürlerimizi sunarız...
Duvar Yayınları, 2023
Türk müzik tarihinin temel kaynaklarından biri olan güfte mecmuaları eski güftelerin günümüze ulaşmasında önemli bir rol üstlenmişlerdir. Bu durum bu çalışmanın da amacını belirleyen en önemli etken güç olmuştur. Yazıldığı devrin en kapsamlı müzik mecmuası olarak kabul edilen mecmûa-yı Letâif fî Sandukati’l meârif ’in günümüz müziğine kazandırılması müzik tarihi ve kültürümüzün daha iyi tanınmasına katkı sağlayacağı gibi, bu alanda hissedilen eksiklik ve boşlukların kısmen de olsa giderilmesine yardımcı olacaktır.
Berâet Gecesi veya kandili, Üç Aylar'ın ikincisi olan Şa'bân ayının ortasındaki, yani on dördüncü gününü on beşinci gününe bağlayan gecedir. Bu geceye Berâet yani günahlardan uzak olma, kurtulma, affolma gecesi diye isim verilmesi, bu gecenin ve gündüzünün (on dördüncü gününün) bir takım ibâdetler ile ihyâ edilmesinin günahlardan kurtuluş sebebi olduğu içindir.
Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm Ģöyle buyuruyorlar:ġübhe yok ki iman ğarîb baĢlamıĢtır, baĢladığı hale dönecektir. Ne mutlu o günde insanlar bozulduklarında ğarîb olanlara…[1]Hiç Ģübhe yok ki Ġslâm, ğarîb baĢladı, baĢladığı gibi ğarîb bir hale dönecektir. Ne mutlu ğurabâya/ğarîblere!..[2] Hiç Ģübhe yok ki Ġslâm ğarîb baĢlamıĢtır, baĢladığı hale dönecektir.[3] ġübhe yok ki dîn ğarîb baĢlamıĢtır, ğarîb hale dönecektir. Ne mutlu insanların benden sonra sünnetimden bozduklarını ıslah edecek olan ğarîblere.[4] Ğarîb baĢladı, ğarîb hale dönecek… Ğarîb, yani kimsesiz, yalnız, yardımcısız ve koruyucusuz. Hadîslerde sözü edilen Ģu kimsesizlik ve yalnızlık Ģübhesiz ki, bir çeĢit sapmıĢlık, hikmetsizlik, ahmaklık ve muvazenesizlikten değil de tavizsizlik, sapasağlamlık ve dosdoğruluktan doğan bir kimsesizlik ve yalnızlıktır. Evet, istikametini korumayı esas alan mü'minler dünya ve dünyalıklar uğruna eğri, büğrülüklere ve sapmıĢlıklara razı olan, hatta Ģunlara aĢk ve Ģevkle talib olanlar arasında yapayalnız kalmaya elbette mecbûr ve mahkumdurlar. Çünki, kullarımdan Ģükredenleri çok çok azdır.[5] Hemen hemen herkesin uydum kalabalığa dediği bir zamanda ğarîb olmaya rıza göstermesi ve sünnet çizgisinde sabretmesi/direnmesi… Hemen hemen herkesin dünya ve dünyalıklar için satmadığı ve hîbe etmediği dîni ve ahlakî değeri bırakmadığı… Hemen hemen herkesin küfrün ve maĢalarının Hâsılı, tekevvün, teĢekkül ve tekâmül, bu günkü ifâdeyle oluĢma, Ģekillenme ve geliĢme seyrimizi ta'yîn eden veya bunda mühim payı bulunan sünnet-i seyyie irtibatlarını yeniden gözden geçirmeden ve koparmadan, Tarık b. Ziyâdvâri bütün gemileri yakmadan Sünnet-i seniyye yolunda istenilen mesâfeyi kat' edemeyeceğiz. Bütün bunlara ilâve olarak burada, Ģu noktada mühim bir müĢkilimiz daha var: Sözünü ettiğimiz sünnet-i seyyienin sâhiblerinin zaman zaman sergiledikleri nifak ve aldatmaca… Ya birilerince Ģu sünnet-i seyyie esasları Sünnet-i seniyye diye anlatıldı ve kabûl ettirildiyse?!.. O zaman iĢ iyice zorlaĢır… Kestirme bir çâre: Sünnet-i seniyye düĢmanı olan sünnet-i seyyie sâhiblerinden, doğru olduğu zannedilen ve bilinen doğruları bile almamak… DüĢmandan zehir alınıp yenilmeyeceği gibi, ekmek ve helva bile alınmaz. Hatta ondan ekmek ve helva almak zehir almaktan daha da tehlikelidir. Zîrâ, belki zehir, zehir olarak bilinip alınırsa, ondan korunulabilir. Hatta Ģu zehir, düĢmana karĢı bir silah olarak bile bazen kullanılabilir. Ama ekmek ve helva, husûsan aç olanlara birçok tehlikeyi unutturabilir. Dîn düĢmanlarından, dîn dıĢı olduğu bilinen Ģeyleri öğrenmek dîni öğrenmekten çok daha az tehlikelidir. Bu yüzden Ġslâm âlimlerine göre, dîn düĢmanlarından, hatta bilfiil düĢman bile olmasa dînle alâkası olmayanlardan dîn öğrenilemeyeceğinde müttefiktirler. Âlimlerimizin çoğunluğu da fâsıklardan, yani dînde gevĢekliği olanlardan dîn öğrenilmesine karĢıdırlar. Osmanlının güçlü zamanlarında Yehûdî ve Hristiyân vatandaĢlarının zekilerinden devĢirip ta"lîm ve terbiye tornasından geçirdiği Enderûn isimli kaliteli saray mektebleri vardı. Orada yetiĢenler, son derece yüksek maaĢlarla devletin mühim makam ve mevkîlerinde vazîfelendirildikleri için o zamana göre eriĢilmesi nerdeyse imkânsız dünyevî imkânların sâhibleri oluyorlardı. BaĢtaki böylesi bir dünyevî istikbâl aĢkına netîce i"tibârıyla samîmî olarak Osmanlı"nın dostu, kendi milletinin de düĢmanı haline getiriliyorlardı. Çok azı ise kendi milletlerinin casusu olarak kalıyordu. Günümüzde ise iĢ tersine döndürüldü. ġimdi de Ġslâm Ümmetinin evlâdı küfür cebhesi tarafından bütünüyle devĢirilip küfrün Enderûnlarında yetiĢtiriliyorlar. Dünya istikballerini buralarda görüp Âhiret istikballerini unutanlar çocuklarını Ģu tornalardan geçirmeyi kara sevdâ hâline getirdiler. Önceleri Oryantalistlerin tezgâhlarında gerçekleĢtirilen mevziî devĢirme bir hayli zamandır herkese teĢmîl edildi. Artık, çok az Ġslâm câsusları dıĢındaki Ģu çorbacı devĢirmeler Ġslâm"ın ve Müslümanların düĢmanı Ġslâm düĢmanı ağababalarının da dostu hâline geldiler. Nihâyet Ġslâm Radikalizminin kökünü kazımak için kolları ve paçaları sıvadılar. Ve bunun bir parçası olarak bundan yaklaĢık 200 sene evvel Ġngilizlerin Hindistan"da denedikleri usullerle Sünnet sarayının dinamitlenmesi tertib edildi. Hadisler
Periyodikler, yayımlanmaya başladığı dönemden beri edebiyatımızın ve fikir hayatımızın gelişmesinde önemli görevler üstlenmişlerdir. Eksiksiz bir edebiyat ve fikir tarihi yazabilmek için periyodikler üzerine çalışmaların yapılması gerekmektedir. Biz de bu düşünceyle bu makalemizde Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının ve mizahının en uzun ömürlü mecmualarından biri olan Akbaba'yı ana hatlarıyla değerlendirmeye çalıştık.
Yunan ve Roma [ değiştir ] Samanyolu'nun Yunanca adı (Γαλαξίας Galaxias), Yunanca süt kelimesinden (γάλα, gala) türetilmiştir. Bir efsane, Samanyolu'nun Herakles (Roma Herkül) tarafından bebekken nasıl yaratıldığını açıklar. [2] Babası Zeus , ölümlü kadın Alcmene'den doğan oğluna düşkündü. Bebek Herakles'in ilahi karısı Hera'nın sütünü uyurken emmesine izin vermeye karar verdi; bu, bebeğe tanrısal nitelikler kazandıracak bir eylemdi. Hera uyandığında ve bilinmeyen bir bebeği emzirdiğini fark ettiğinde, onu itti ve fışkıran süt Samanyolu oldu. Efsanenin başka bir versiyonu, Herakles'in ölümlü ebeveynleri Amphitryon ve Alcmene tarafından ormanda terk edildiğidir. Zeus ve Alcmene'nin oğlu Herakles , doğal olarak , Yunan bilgelik tanrıçası Athena'yı onu geri alması için gönderen babası tarafından tercih edildi. Athena , o kadar anneci olmayan, onu emzirmesi için Hera'ya götürmeye karar verdi. Hera, Herakles'i emzirmeyi kabul etti. Herakles sütü içerken onu ısırır ve Hera acı içinde onu iter. Fışkıran süt Samanyolu'nu oluşturur. Poeticon astronomicon'da (nihayetinde Yunan efsanesine dayanan) Roman Hyginus tarafından anlatılan bir hikaye, sütün Satürn'ün (Yunanca Kronus) karısı tanrıça Ops'tan (Yunan Rhea) geldiğini söylüyor. Satürn, Pantheon'un başı ve gök tanrısı konumunu sağlamak için çocuklarını yuttu ve bu nedenle Ops, yeni doğan oğlu Jüpiter'i (Yunan Zeus) kurtarmak için bir plan tasarladı: Bebeğin kıyafetlerine bir taş sardı ve yutması için Satürn'e verdi. Satürn, çocuğu yutmadan önce bir kez daha emzirmesini istedi ve meme ucunu kayaya bastırdığında fışkıran süt sonunda Samanyolu oldu. [12]
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi , 2023
MAHALLE ODAKLI KATILIM 5.0, 2021
AKSARAY ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİBİLİMLER FAKÜLTESİDERGİSİ, 2020
Yüksek Lisans Tezi, 2022
PEYZAJDAKİ ÇEVRESEL VE SOSYAL ZORLUKLAR KARŞISINDA: İNSAN, YER VE KATILIMCILIK, 2022