Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
12 pages
1 file
Bu makale Güney Kafkasya’da etnik çatışmaları Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan liderlerinin politikalarına odalanarak tartışmaktadır. Çatışmaların çözümlenmesinde liderliğin rolünü yerel, bölgesel ve uluslararası boyutları da dikkate alarak aydınlatıcı bir analiz sunmaktadır. Yazar 1995 yılını bölgede istikrarın sağlanma potensiyeli olan bir dönem olduğunu ileri sürerek, kalıcı bir çözüme ulaşılamamasının nedenlerini tartışmaktadır.
Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 1982
Sırp ilimler ve Sanatlar Akaıdemisi'nin Balkan Tetkikleri Enstitüsünün daveti üzerine 7-9 Eylül tarihlerinde Belgrad'da yapılan uluslararası toplantıya Türk Tarih Kurumu adına katıldım. Bu toplantıya Türkiye'nin de temsilci ile katılması hu,susunda gönderilen yazılar bir işlem görmediğinden, davet uzun ·süre cevapsız bırakılmış, nihayet Belgrad'dan gelen bir tekit yazısı ve Yugoslavya'daki elçiliğimiz kanalı ile Türkiye Dışişleri Bakanlığına yapılan başvuru. üzerine, Türk Tarih Kurumu tarafından bu toplantıda hazır bulunmaklığım uygun görülmüştür. Toplantının konusu hakkında evvelden elimizde yeterli bilgi olmadığından burada sunulmak üzere etraflı bilgi ve malzeme götürmemiz mümkün olamadı ise de aşağıda özetleneceği gibi Türkiye'yi temsilen bildiklerimizi derlemek suretiyle bir konuşma yaptık.
AGRICULTURAL, ENVIRONMENTAL & NATURAL SCIENCES SOCIAL, PEDAGOGY SCIENCES & HUMANITIES MEDICINE AND BIOLOGY SCIENCES REGIONAL DEVELOPMENT AND INFRASTRUCTURE ECONOMIC, MANAGEMENT & MARKETING SCIENCES LEGAL, LEGISLATION AND POLITICAL SCIENCES
Son yıllarda popüler bir kavram olarak çokkültürcülük üzerinde sıkça durulmaktadır. Bu metinde ise "Çokkültürcülük kimin sorunu?" diyerek çokkültürcülük tartışmasının nereden ve hangi bağlamda ortaya çıktığını belirlemek amaçlanmıştır. Bu amaçla çokkültürcülük teorik ve tarihsel açıdan ele alınmıştır. Değerlendirme yapılırken Batılı düşünme biçiminin geleneksel özellikleri, Batılı tarihsel tecrübe ve Batının bugün geldiği nokta konu edinilmiştir. Çokkültürcülük, çok sayıda ve birbirinden farklı kültürün bir arada yaşayabilme imkanıdır. Ancak bu imkana tarihin her döneminde ve her coğrafyada ulaşılamamıştır. Özellikle Batıda etnik temizlik, göç, asimilasyon vb. politikalarla farklı kültürel taleplerin bir aradalığı reddedilmiştir. Batının bu tarihsel tecrübesine ve arka planındaki düşünme biçimine bakılarak çokkültürcülüğün neden başka bir yerde değil de Batıda neşet etmiş olduğu ortaya koyulmuştur. Bu çerçevede metinde Batı ile çokkültürcülük arasında bir muhasebe yapılmıştır. Ancak konuyla ilgisi olduğu düşünülen Doğu-Batı dikotomik ayrımına dair felsefi tartışmaya, oryantalizm konusuna ve farklı kültürel çoğulculuk politikalarına metnin sınırları dahilinde yer verilmemiştir.
2015
1999 WriteNet is a Network of Researchers and Writers on
After initiation of the glasnost (openness) and perestroika (restructuring) policies in the USSR by Mikhail Gorbachev, the Soviet Union started to crumble, and old, forgotten, suppressed problems especially regarding territorial claims between Azerbaijanis and Armenians reemerged. Although Mountainous (Nagorno) Karabakh is officially part of Azerbaijan Republic, after fierce and bloody clashes between Armenians and Azerbaijanis, the entire Nagorno Karabakh region and seven additional surrounding districts of Lachin, Kelbajar, Agdam, Jabrail, Fizuli, Khubadly and Zengilan, it means over 20 per cent of Azerbaijan, were occupied by Armenians, and because of serious war situations, many Azerbaijanis living in these areas had to migrate from their homeland to Azerbaijan and they have been living under miserable conditions since the early 1990s. Mihail Gorbaçov tarafından başlatılan glasnost (açıklık) ve perestroyka (yeniden inşa) politikalarından sonra Sovyetler Birliği parçalanma sürecine girdi ve birlik coğrafyasındaki unutulmuş ve bastırılmış olan eski problemler, özellikle Azerbaycan Türkleri ve Ermeniler arasındaki sınır sorunları yeniden gün yüzüne çıktı. Bu bağlamda, hukuken Azerbaycan devletinin bir parçası olan Dağlık Karabağ bölgesi ve çevresindeki Laçin, Kelbecer, Cebrail, Agdam, Fizuli, Zengilan ve Kubatlı gibi yedi semt, yani yaklaşık olarak Azerbaycan‟ın yüzde yirmiye yakın toprağı, her iki toplum arasındaki şiddetli ve kanlı çarpışmalardan sonra Ermeniler tarafından işgal edildi. Ayrıca, olumsuz savaş şartları nedeniyle, binlerce Azerbaycan Türkü yaşadıkları topraklardan Azerbaycan‟a göç etmek zorunda kaldı ve söz konusu göçmenler hala çok kötü şartlar altında yaşamlarını sürdürmektedirler.
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2020
Öz Devletin ülkesi, genellikle kara sınırı, nehir veya deniz kıyısı ile sınırlandığı halde birçok ülkenin diğer ülke sınırları dahilinde toprakları bulunmaktadır. Tarihi veya etnik kökenleri bulunabilen bu tür bölgeler, eski Sovyet cumhuriyetlerinde oldukça fazladır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bu tür bölgeler kapsamında, kendi ülkesi içindeki diğer ülkeye ait alanlar ile bu alanlarda yaşayıp diğer ülkenin vatandaşları konumundaki kişilerle ilgili, egemenlik ve kamu hizmetleri bağlamında ciddi sorunlar bulunmaktadır. Refah toplumun önemli bir aracı olarak gelişmiş ülkeler arasındaki entegrasyon yani sınırların anlamsızlaşması uygulamalarına karşın genellikle sömürgecilik döneminden kalan sınır, vatandaşlık gibi konular, komşular ile ilişkileri olumsuz etkilemektedir. 2020 şartlarında Özbekistan ve Kırgızistan'daki anklav/eksklav alanları ile başta Tacikistan'dakiler olmak üzere benzer düzenlemelerin barışçıl yollarla huzur, güven, refah ve işbirliğini güçlendirecek şekilde çözülmesi gerekmektedir. Bu tür uygulamaların günümüzde ciddi bir sorun oluşturmaması, gerek dış güçlerin provokasyonları gerekse diğer beklenmedik gelişmeler sonucu, ilişkilerin bozulmayacağını, hatta çatışmalara yol açmayacağını garanti edemez. Bu makalede Özbekistan ve Kırgızistan'daki anklav/eksklav alanları kapsamındaki uygulamalara ve bunlardan kaynaklanan sorunlara son vermek üzere iki ülke arasındaki mutabakat süreci ele alınmaktadır. Bu kapsamda gerek her iki ülkede gerekse diğer bölge ülkelerinde, refah ve huzurun tesisi ile karşılıklı güven ve işbirliği ilişkileri çerçevesinde Uluslararası Hukuk zemininde çözüm önerileri tartışılmaktadır.
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2023
Klasik Türk şiirinin kurucu şairlerinden olan Necâtî Bey, özgün üslubu ile kendisinden sonra gelen pek çok şaire örnek olmuştur. Dîvân’ını hayatının son devrelerinde tertip etmesinden ve kâtipler/ müstensihler ile ilgili yazdığı olumsuz şiirlerden Necâtî Bey’in, şiirlerinin yanlış nakledilmesi endişesi taşıdığı söylenebilir. Müstensihlerin kopyalama esnasında yaptıkları hatalar ve gerçekleştirdikleri bazı tasarruflar şairin bu endişesinde haksız olmadığının göstergesidir. Benzer bir durum günümüzün kâtipleri/ müstensihleri hüviyetindeki yayınevleri için de zikredilebilir. Zira yayınevleri, gelişen basım ve yayın imkânlarına rağmen baskı hatalarında bulunabilmektedir. Ali Nihat Tarlan tarafından 1963 yılında hazırlanan Necâtî Bey Dîvânı’nın, transkripsiyonsuz hali ile 1992 yılında yapılan popüler neşri bu hususa örnek teşkil etmektedir. Mısra, kelime ve ek düzeyinde değişiklikler, beyit atlamaya ve Arapça ifadelerin alelade aktarımına varan özensiz tutumlar neşirde tespit edilen hatalardandır. Ayrıca baskıda yer alan yanlış aktarımlar sonucu bazı araştırmacılar Necâtî Bey’in şiiri ile ilgili bazı hatalı saptamalarda bulunmuştur. Çalışmamızda Necâtî Bey Dîvânı’nın 1992 baskısında yer alan hatalar ortaya konmuş ve bu hatalardan kaynaklı yanlış değerlendirmeler üzerinde durulmuştur. Büyük emeklerle ortaya çıkan tenkitli metin çalışmalarının yayınevleri aracılığıyla tahribatlara uğrayabileceği belirtilmiştir. Aynı yayınevi tarafından 1992 yılında bir dizi halinde çıkarılan popüler metin neşirlerine dikkatle yaklaşılması gereği vurgulanmıştır. Böylece tenkitli metin neşirlerinde olduğu gibi popüler metin neşirlerinde de, bir metodoloji zemininin oluşması lüzumu ortaya konmuştur.
2011
This thesis looks at the conflict transformation processes, which took place in the Syrian conflicts with Turkey and Israel during the 1990s. The aim is to understand the reasons behind the different outcomes of these conflict transformation processes of Syria with Turkey and Israel. This thesis argues that the high-level of ripeness conditions in the Syrian-Turkish conflict, compared to the conditions in the Syrian-Israeli conflict, was the determinant of effectiveness, that is, for the signing of an agreement that symbolized the transformation in relations. More theoretically, the interaction between objective and subjective conditions of ripeness is more evident in the Syrian-Turkish case than in the Syrian-Israeli conflict, and this is the explanatory factor for the differing outcomes in these transformation processes.Ph.D. - Doctoral Progra
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
2013
Journal of Turkish Studies, 2019
Yakın dönem Türkiye araştırmaları, 2022
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tarım ve Doğa Dergisi, 2020
SSRN Electronic Journal, 2019
DergiPark (Istanbul University), 2022
Study Group Information, 2019
Journal of International Social Research, 2017
FWU Journal of Social Sciences, 2016
Stability Risks and New Conflict Management Platforms in the South Caucasus, 2022