Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
9 pages
1 file
Harf Devrimi beş, altı aya sığdırılmış bir devrimdi. Bu açıdan aslında son derece başarılı bir devrim olarak addetmek gerekiyordu. Kimi çevrelerde harf devriminin kültürel kopukluğa neden olduğu, bireyin geçmişle bağının koparıldığı ve böylece bir boşluk yaratıldığı ileri sürüldü. Türkiye’de o sıralarda okur yazarlık yüzde 5 ila 7 arasındaydı. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’de insan büyük ölçüde zamandan arındırılmıştı. Süreklilikten, zaman derinliğinden söz etmek güçtü. Okur yazar olmayan kişinin geçmişle bağı da son derece sınırlıydı. Yazılı kültür açısında bakıldığında 1924’e kadar eski Türkçe çıkmış kitap sayısı 30 bin civarındaydı. Müteferrika baskılarından, yani 1729 ‘la 1929 arasında iki yüzyıllık bir süre içerisinde 30 bin civarında kitap basılmıştı. Bu okuryazar toplumlar açısından çok düşük bir sayıydı. Harf devrimi ertesi Büyük Buhran’ın tüm engellerine karşın, 15 yıl içerisinde basılan kitap sayısı 31 bine ulaşmıştı. Kısacası iki yüz yılda basılan kitap sayısı Cumhuriyetle birlikte, harf devrimiyle birlikte on beş yılda gerçekleştirilmişti.
Sekülerleşme Yolunda Atılan Adım; Harf Devrimi Giriş Geçmişten bu yana iletişim aracı olarak dili kullanmış olan Türkler, bulundukları yere adapte olmak için bazı topluluklarla etkileşim içine girmişlerdir ve göçebe bir hayat süren Türkler, İslam ve Ortadoğu kültürüyle karşılaşmaları sonucu, kültürleşme aracı olarak iç içe geçmiş bir kaynaşık kültür yaratıyordu. Bu etkileşim paradoksal bir sonucun ürünü olarak ulus-millet bilincinin henüz o aşamada gerçekleşmemiş toplum olarak, Arap-Fars etkisini dilde görülmesine neden olmuştur. Türklerin bu hayat tarzında kendi yaşayışının vermiş olduğu bir zorunluluk olarak, farklı kültürlerden istemeden de aldığı kelimelerle, kaynaşık bir kültür yaratıyordu. Osmanlı devleti döneminde bu kaynaşık kültür, halk ile saray seçkini arasında kopukluklar yaratıyordu. Bu dilsel kopukluk beraberinde toplumsal kopukluk sorunsalını da beraberinde getirmiştir. Halk ile aydın arsında kopukluğun, dilsel manada anlaşıldığı Tanzimat döneminde, çözüm arayışını da gündeme getirmiştir. 1 Bu zorunluluk Tanzimat devrinde diğer devletlerle, etkileşim kurulma ihtiyacının belirmesiyle birlikte ortaya çıkıyordu. Tanzimat döneminde dil tartışmaları aydın kesiminin zihinlerinde yer bulmuş olması dönemin en realist yaklaşımı oluyordu. Onlara göre dil sadeleşmeli ve halkın anlayacağı bir dil vücuda getirilmeliydi. Bu anlayışın önde gelen simalarından biri de, Azerbaycanlı dramaturg Mirza Fethali Ahundzade gelmekteydi. Fakat Osmanlı aydın devlet adamı olan köktenci bakış açısına sahib, Münif Paşa imla ıslahatını öne atan ilk isim olmuştur. Diğer yandan devlet kökten atılım yapma durumunda, olmadığından devlet nazarında zorunluluk paradoksalında çözüm bulamamıştır. Osmanlı Arap harfleriyle yazmanın zorluğu döneminde değişmesini savunanlar da olmakta birlikte tepki verenlerde bulunuyordu. Doğal olarak bu anlayışa en sert tepki veren aydınların başında; Namık Kemal geliyor ve dönemin Arap harflerini savunan bir yol takip ediyordu. 2 Meşrutiyet döneminde ulus-millet bilincinin zihinlere yerleşmeye başlamasıyla birlikte aidiyet duygusu dile yüklenmiş bir araç olarak görülmeye başlanmıştır. Halka ulaşma dil ile olmalı ve dilde ulusçuluk ile birlikte halkı bütünleştirici unsur olmaktaydı. Tamda bu zamanda ulusçuluk, ırk potasında eritilerek dilde Türkçe kelimelere dönülmesinden dem vurulan dönem olmuştur. Bu kavramın yankıları millet duygusunun ilk izlerinin görüldüğü Selanik'te başlamış olmaktaydı. Savunucuları bu sistematikte dergi etrafında toplanarak seslerini belirtmişlerdir. Bunları savunan isimler arsında Ömer Seyfettin geliyordu. 3 Ziya Gökalp gibi Türkçü aydınlar ise Arap harflerini savunanlar arasındadır. Kimlik arayışı içinde olan toplum, dilde milliyet, ulus kavramı yaratıyordu ve bu ortamda öze dönülmekten, dilde birlikten yakınılıyordu. Bundan dolayı dil tartışmaları Tanzimat ve Meşrutiyet döneminde aydınların zihinlerinde yer edinen ve çözülmesi gereken bir paradoks olduğu görülmekle beraber bu tartışmalar, Cumhuriyet döneminde kökten bir atılım olarak gerçekleşmiştir.
Kontur Yaşam Aylık Seyahat ve Aktüalite Dergisi, , 2006
Türkler, Orta Asya'dan Avrupa'ya uzanan uzun yolculukları boyunca çok değişik ve köklü kültür alanları ile karşılaşmış ve bunlarla etkileşim içinde olmuştur. Bu etkileşimi, özellikle kullandıkları alfabelerde ve sözlüklerinde görmek mümkündür. Osmanlı İmparatorluğu, doğu ile batı arasında bir tür sınır kültürü oluşturmuştur. 1800'lu yılların başlarından itibaren Osmanlı bürokratları, hem reformları ile Avrupa modernleşmesini yakalamak, hem de sosyal ve tarihi kimliklerini korumak için çabalamışlardır. Bu sınavın bugün hâlâ bütün yaşamsallığı ile devam ettiğini ileri sürmek yanlış olmasa gerektir. Bildiğiniz gibi, Kırım Harbi sırasında 1855'te Osmanlı devleti elektrik telgrafı ile tanıştı. Fransız memurlar çok yüksek ücretli olarak telgrafhanelerde çalışıyor ve telgrafın Türkçe harflerle çekilemeyeceğini iddia ediyorlardı. Mustafa Efendi, Türkçe olarak telgraf çekebileceğini göstererek, Türk telgrafçılığının öncüsü oldu. Böylece pek çok Fransız memurun iş akdi iptal edildi.
Akademik tarih ve düşünce dergisi, 2023
Devletlerin siyasi tarihleri incelenirken önemli olaylara göre bölümlemeler yapılmaktadır. Hitit siyasi tarihi de Eski çağ kalıntıları ve yazılı belgelerden elde edilen verilere göre bölümlenmiştir. Hitit imparatorluğu; Hitit Krallığı, Eski Hitit devri, Yeni Hitit devri, Geç Hitit şehir devletleri devri gibi genel bölümlerden oluşmaktadır. Bu bölümler içinde de daha kısa dönemleri içeren ayrımlar yapılmıştır. Bunlara "Amarna Çağı" , "Gasıp Krallar Devri" veya "Anadolu'nun Karanlık Çağı" olarak adlandırılan devirler örnektir. Eski Çağ devletlerinin tarihi süreçlerini incelemede yeterli yazılı belgenin olmaması araştırmacıların işini zorlaştırmaktadır. Hitit tarihinde de belgelerin yeterince bulunamadığı dönemler olmuştur. Tarihçiler de bu durumu karanlık çağ olarak adlandırmaktadırlar. Yapılan kazıların yetersizliği, doğal afet ve tabiat şartlarının olumsuz etkileri, savaşlar sonucu tahribatın yoğunluğu ve iç kargaşalar vb. sebeplere dayanan durumların ortaya çıkardığı belge bulunamaması döneme karanlık çağ denmesine vesile olmuştur. Hitit tarihi sürecinde ayrım yapılan karanlık çağlardan bire de "Gasıp Krallar Devri" adı verilen dönemdir. Bu araştırma Hitit devletinin başına geçen ve birbirini takip eden (halef) kralların seleflerini katlederek başa geçtikleri bu dönem hakkında aydınlatıcı bilgiler verecektir.
2019
Tarih sahnesinde kendine yer bulan tum uluslarin milli ozelliklerini yansitan bazi somut kulturel unsurlari mevcuttur. Bunlardan biri de mezar taslaridir. Mezar taslari, bunyesinde barindirdigi motifler, semboller, damgalar, tarihi ve edebi deger tasiyan yazilarla ait oldugu toplumun dusunce yapisi, hayati algilayis tarzi, kulturel unsurlari, milli kimligi vb. ile ilgili essiz bilgiler ihtiva etmektedir. Tasidigi kutsallik olgusu ve bunun getirdigi dokunulmazlik sayesinde eski donemlerden gunumuze dek varligini buyuk oranda koruyan mezar taslari, bugune kadar bircok arastirmaya konu olmus; ait oldugu milletin gecmisi, tarihi, sosyokulturel hayati ve folkloru ile ilgili cesitli bilgiler ve fikirler sunmustur. Bu calismada, toplumlarin milli ozelliklerinden biri olan mizahin, mezar taslarina yansiyip yansimadigi probleminden hareketle Turkiye’de bulunan gunumuz mezar taslarindaki gulmeye neden olan mizahi yazilar tespit edilip incelenmistir.
Ulus devletin inşa sürecinde bu ilk aşama devrimlerin önceliği vardı. Hukuk Cumhuriyet Türkiyesi'nin omurgasını oluşturacaktı. Ancak, Cumhuriyet aynı zamanda yurttaşını inşa etmeliydi. İşte bu evrede kültür eksenli devrimler gündeme gelecekti. 1928 ertesi 30'lu yılları kapsayacak olan bir anlamda "kültür devrimi" yaşanacaktı. Kültür dönüşümlerinin başında Harf Devrimi geliyordu.
Baştan itibaren siyasal bir kurum olarak işlev gören Hilafet,Cumhuriyetin ilanından sonra işlevsiz hale geldi.
Bu çalıĢmada harf inkılâbının Türk modernleĢmesindeki yerinin ortaya konması amaçlanmıĢtır. Bu amaçla yürütülen çalıĢmada, tarihsel ve betimsel araĢtırma tekniklerinden yararlanılmıĢtır. ÇalıĢmada öncelikle modernleĢme ve Türk modernleĢmesine, daha sonra da Türk modernleĢmesinde harf inkılâbının yerine değinilerek çalıĢma sonlandırılmıĢtır. ÇalıĢmanın sonunda, ülkenin çehresini Batı'ya çeviren harf inkılâbıyla okuma-yazma oranının kısa sürede arttığı tespit edilmiĢtir. Ancak harf inkılâbında Türk modernleĢmesindeki diğer inkılâplarda olduğu gibi, tepeden inmeci ve devlet-seçkinci yaklaĢımın izlerinin görüldüğü, bu inkılâbın mevcut kültürel dinamikleri temelden sarstığı, ülkenin geçmiĢiyle bağlarının kopmasına yol açtığı ve alfabe değiĢikliğinden dolayı toplumun okur-yazarlığını yitirdiği sonucuna varılmıĢtır.
2015
Calismada Turk Harf ve Dil Devrimi’nin Amerikan basinindaki yansimalari uzerinde durulmustur. Genel olarak Turk harf ve dil devrimine karsi Amerikan basininda olumlu bir yaklasimin oldugunu soylemek mumkundur. Bununla birlikte 1930’lu yillara kadar devrim hareketlerinin kaliciligindan suphe eden basin organi sayisi bir hayli fazladir. 1930’lardan ve ozellikle Mustafa Kemal Ataturk’un vefatindan sonra ise Ataturk’un harf ve dil devrim hareketleri hakkinda neredeyse hicbir olumsuz haberin yer almadigi gorulmektedir
Art-e, 2020
Türkiye'de Cumhuriyetin ilanı ile siyasi ve toplumsal yapıda görülen değişimler, devlet tarafından belirlenen modernleşme çizgisinde gelişir. Özellikle kentlileşme ve kentsel yaşamın getirdiği yaşam pratikleri, 20. yüzyıl Türkiye'sini gelenekselden farklı bir yere taşır. İçinde geliştiği toplumun dinamikleriyle şekillenecek olan Cumhuriyet Dönemi Türkiye'si için inkılâplar çok önemlidir. Devletçilik altında gerçekleşecek olan inkılâplar, salt siyasi yapıyla sınırlı kalmayacak ulusal bilincin altında kültürel milliyetçiliği de geliştirecektir. Öyle ki tek partili dönemde devlet destekli Halkevleri açılacak, sanatçılar Anadolu'ya gönderilerek, kırsal bölge yaşayanı da yeni sanat ortamıyla tanışmış olacaktır. Erken Cumhuriyet Dönemi sanatçıları arasında yer alan Şeref Akdik de İnkılâpçı ressamlardan biridir. Kentlileşme çizgisinde gelişen modern hayatı, yeni yaşam mekânlarını, yeni imgesiyle Türk kadınını, gelişen sanayi kollarını ve işçi sınıfını betimler. Bu çalışmada ressam Şeref Akdik'in 1930'lardan 1960'lara uzanan süreçteki resimleri bağlamında erken Cumhuriyet Dönemi'nin kentlileşme olgusu, yeni çalışma mekânları ile bu mekânların kullanıcıları ve değişen yaşamlarındaki kesitler üzerinden ele alınmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Cumhuriyet’ten Harf İnkılabına Mûsikî Dersi Programları Ve Cemil Türkarman, 2021
Belleten, 2021
Derlem Yayınları, 2016
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2019
ODÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi , 2021
ATATÜRK DÖNEMİ DEMOKRATİKLEŞME 1920-1938, 2021
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2023
MİLLÎ MÜCADELEDEN CUMHURİYETİN YÜZÜNCÜ YILINA SİYASİ, ASKERİ VE İKTİSADİ ATILIM HAMLELERİNİN TARİHİ SEYRİ, 2023
Mülkiye Dergisi, 2023
MİMARLIK, 2020
TÜRKİYAT MECMUASI
soL gazetesi, 2013
Eğitim Bilim Toplum, 2019
Mediterranean Journal of Humanities, 2013
ASOS YAYINLARI, 2022