Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
ÖZET Dünya ekonomisinin, 1980 sonrası yaşadığı küreselleşme, kısa sürede büyük toplumsal dönüşümlere neden olmuştur. Ekonomik krizler sonucu istihdamın daralması, işsizlik korkuları, dayanışmanın yerini alan rekabet, tüketim kültürünün yayılması, teknolojik gelişmelerin şaşkınlığı, sağlıksız kentler vb. gelişmeler, bir dizi soruna yol açmıştır. Diplomalı işsizler toplumda çoğaldıkça bir savunma mekanizması olarak ebeveynler, çocuklarını iyi okullara göndermek için topyekûn bir mücadele haline girmiştir. Çalışmada rekabet ve istihdam ilişkisi daha iyi anlaşılabilsin diye Bilim ve Sanat Merkezlerinde öğrencisi olan ya da Bilim ve Sanat Merkezleri sınavına girmiş, girmekte olan velilere yakın tarihli bir anket çalışması uygulanmıştır. Yapılan anket çalışmasında 200'ü erkek 400 kişiye ulaşılmıştır. 289 BİLSEM ile ilgili veliye ulaşılırken geriye kalan 111 veli çocuğu TEOG sürecinde olanlardan seçilmiştir. Anketlerden makale ile ilgili bazı veriler alınarak çalışmanın teorik altyapısında kullanılacak materyaller haline getirilmiştir.
MESLEKİ EĞİTİMDE İSTİHDAM VE NİTELİK İLİŞKİSİ, 2016
ÖZET Mesleki ve teknik eğitim akademik eğitimden farklı olarak bireylere el becerisi kazandırma, pratik problem çözme yeteneği, mesleğe yönelik temel bilgi ve becerileri kazandırmayı hedeflemektedir. Bunun yanı sıra bireylere eleştirel bir bakış açısı katarak,analitik düşünme yeteneğini de aşılamayı hedefleyen bir süreçtir.Gelişmekte olan ülkelerde mesleki ve teknik eğitimin önemi anlaşılmış ve bu konuda ciddi bazı projeler gerçekleştirilmiştir.Ülkemizde ise batıdaki gelişmelere paralel düzeyde birtakım çalışmalar yapılmaktadır.Mesleki ve teknik eğitim, eğitim sisteminde bir bütünlük arz edecek şekilde bir yapı arz etmesi için ülke genelinde seçilen 111 okul TOBB'un gerçekleştirdiği proje kapsamında yer almış,bu okullara teknik alt yapı desteği verilerek,eğitimciler kursa tabi tutulmuş,bu vesileyle eğitim seviyesindeki artış sağlanmaya çalışılmıştır.Bilinç düzeyinin artırılması, istihdamdaki artışa paralel olarak gelişme göstermiş, bireylerin iş çevrelerinin ve toplumun ihtiyaçları doğrultusunda bir eğitim alması amaçlanmaktadır.Yapısal işsizliğin azaltılarak, ekonominin eğitimli işsizlere bir kapı açması, yaratıcı ve küresel rekabet yeteneği olan sektörlerin oluşmasında mesleki ve teknik eğitim okullarına büyük iş düşmektedir. Sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli teknik eleman için mesleki eğitimin tüm paydaşları(MEB, Özel sektör, Sivil Toplum vb.)beraber hareket eder ise sonuç alma ihtimali daha da yüksek olacaktır. Abstract Vocational and technical education is different from academic education in its aim to provide individuals with manual skills, practical problem solving ability, basic information and skills related to the vocation. In addition to these, it is also a process which aims to transfuse individuals with analytical thinking ability by providing them with critical thinking perspective. In the developing countries, the importance of vocational and technical education is realized and some significant projects have been carried out. Our country also carries out some studies equivalent to the ones in the west. In relation to the vocational and technical education, for the purpose of forming a unity in the education system all around the country, 111 schools have been selected for the project driven by TOBB. These schools have been reinforced by technical infrastructure and the educators in these schools have been given a course. Thereby, the increase in the level of education is tried to be realized.
Öz Bu çalışmanın amacı istihdam için eğitim anlayışını mevcut eğitim ve işgücü piyasalarından hareketle eleştirmektir. Bu bağlamda öncelikle eğitim ve istihdam arasındaki ilişkiyi ele alan insan sermayesi kuramı, eleme hipotezi ve kuyruk hipotezi kısaca açıklanmıştır. Sonrasında ise 1980 sonrası benimsenen neoliberal politikalar ile birlikte eğitim hizmetlerinin kamusal niteliklerini kaybetmesi ve eğitimin bir beşeri sermaye yatırımı olarak neoliberal dönemde nasıl dönüştüğü kısaca tartışılmıştır. Kapitalizmin küresel bir hal aldığı ve postfordist dönem olarak adlandırılan bu dö-nemdeki işgücü piyasalarının ve çalışmanın dönüşen anlamı fordist dönem ile karşılaştırılarak tartışılmış ve yeni dönemin esnek istihdam uygulamalarına değinilmiştir. Bu dönemde esnek istihdam uygulamaları dolayısıyla işsizlik oranları artmış ve iş de artık kıtlaşarak metalaşmıştır. Güvencesiz istihdamın ve belirsizliğin yaygın olduğu bu dönem sadece çalışma hayatını değil, toplumsal hayatın bütününü etkilemiştir. Güvencesiz ve kısa süreli işlerde çalışan, geleceğe ilişkin belirsizliğin hakim olduğu kitlelerin oluşturduğu bu topluluk kimi yazarlar tarafından prekarya olarak tanımlamaktadır. Prekaryaya dahil olan her bir birey, giderek kıtlaşan işler için kendi rekabet edebilirliklerini ve istihdam edilebilirliklerini arttırmak durumundadır. Eğitim hizmetlerinin de metalaşması ile birlikte bu durum, bireyleri giderek artan miktarlarda beşeri sermaye yatırımı yaparak çeşitli sertifika ve diplomaları edinmeye itmektedir. Öte yandan sahip olunan eğitimsel nitelikler ne bireyin istihdamını, ne de daha fazla gelir elde etmesini garanti edememektedir. Dolayısıyla istihdama yönelik olarak verilen eğitimin hem bireylere yüksek maliyetlere sebep olduğunu, hem de eğitimi pragmatik nedenlere bağlayarak araçsallaştırdığı ifade edilebilir. Böylece işgücü piyasalarında bireye avantaj sağlamayan beceri ve öğrenmeler değersizleşmekte ve eğitim, bireyi sadece uzmanlık bilgisiyle dona-tan bir süreç haline gelmektedir. Bu sebepten dolayı istihdam ile ilişkisi yeniden düşünülmesi gereken eğitimin, bireye kazandırdığı entelektüel birikim, öğrenmenin kendine içkin olan tatmin duygusu ve bireyin entelektüel donanımı çerçevesinde ye-niden ele alınması gerekmektedir. Bu çalışma da bu gerekliliği, işsizlik, güvencesizlik ve prekaryalaşma üzerinden tartışmaya çalışmaktadır.
Electronic Journal of Vocational Colleges, 2015
Türkiye’de mesleki eğitim ile istihdam arasındaki fonksiyonel ilişki oldukça zayıftır. Bir yandan mesleki eğitim mezunları, işgücü piyasasının talep ettiği niteliklere tam olarak sahip değilken, diğer yandan da işletmelerde nitelikli ara eleman açığı bulunmaktadır. İşgücü piyasasında arz ve talebin uyumsuzluğundan kaynaklanan bu paradoksal sorunun çözülmesi gerekmektedir. Çünkü bu durum, mezunların işsiz kalmasına ya da eğitimini aldıkları alanların dışında başka işlerde çalışmalarına neden olabilmektedir. Genel olarak Türkiye’de mesleki eğitimin kalitesine oranla kantitesine daha fazla önem verildiği görülmektedir. Ancak kalite odaklı çözümlerle mesleki eğitim-istihdam paradoksunun üstesinden gelinebilecektir. Ekonomik gelişme sürecinde mesleki eğitimi önemli bir araca dönüştürmek gerekir. Bu nedenle Türkiye acilen mesleki eğitim sisteminde paradigma değişikliğine ihtiyaç duymaktadır. Türk mesleki eğitim sisteminin kalite ve kantitesinin tartışıldığı bu çalışmada çözüme yönelik bazı düşüncelere de yer verilmektedir.
According to the results, around % 60,5 of all surveyed students came either directly from related vocational high schools or succeded in higher education exam. The driving force for preferring this school was ample job opportunities after graduation; best of all is becoming a goverrnent employee as forest conservation guardian. The two big forest related industries mentioned earlier were not among the preferred future employment possibilities.
2024
ÖZ Küreselleşme, her alanda olduğu gibi eğitim alanında hem içerik hem de süreç bazında köklü değişikliklere yol açmıştır. Küresel etkileşimlerin artışı, bilgiye erişimin kolaylaşması ve teknolojinin yaygınlaşması, bireylerin ve toplumların eğitim ihtiyaçlarını yeniden şekillendirmiştir. Bu makale, küreselleşmenin eğitim üzerindeki etkilerini inceleyerek, değişen dünyada eğitim sistemlerinin teknoloji, kültür ekseninde nasıl yeniden şekillendiğini değerlendirmektedir. Çalışma, küreselleşmenin eğitim programlarını, içeriklerini, öğretim yaklaşımlarında meydana gelen değişimleri ele almaktadır. Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, eğitim, eğitim programları, küresel eğitim Abstract Globalization has led to radical changes in both content and process in the field of education, as in every field. The increase in global interactions, easier access to information and the spread of technology have reshaped the educational needs of individuals and societies. This article examines the effects of globalization on education and evaluates how education systems are reshaped in the changing world in terms of technology, culture and economy. The study examines how globalization transforms educational programs, learning methods and the development processes of individuals. Key Words: Globalization , education, education programs, global education
Bu araştırmada; üniversite öğrencilerinde algılanan duygusal istismar ile şiddet eğilim düzeyi arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmanın örneklemi öğrenim hayatını Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde öğrenim gören 213 kız 193 erkek olmak üzere 406 öğrencidir. Öğrencilere Yetişkin Bireyler İçin Algılanan Duygusal İstismar Ölçeği ve Şiddet Eğilim Ölçeği uygulanmıştır. Bulgular Pearson Korelasyon formülü, t-Testi, Tek yönlü Varyans Analizi (ANOVA) testleri ile analiz edilmiştir. Araştırmanın sonucunda, algılanan duygusal istismar demografik değişkenler açısından incelendiğinde; babanın eğitim düzeyi, ailenin aylık gelir miktarı ve sanat spor vb. aktivitelerle uğraşma sıklığı değişkenlerine göre farklılaştığı sonucuna ulaşılmıştır. Bireylerin babalarının eğitim düzeyi arttıkça algılanan duygusal istismarın düştüğü görülmüştür. Ailenin aylık gelir miktarı arttıkça algılanan duygusal istismarın düştüğü görülmüştür. Bireyin sanat spor vb. aktivitelerle uğraşma sıklığı arttıkça algılanan duygusal istismarın düştüğü görülmüştür. Şiddet eğilim düzeyi demografik değişkenler açısından incelendiğinde cinsiyet değişkeni ile farklılaştığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca algılanan duygusal istismar ile şiddet eğilim düzeyi arasında farklılaşma bulunmuştur.
ÖZET Bu araştırmanın amacı, İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin kaygı düzeylerinin, eğitim ve öğretim faaliyetlerine yönelik ilgi ve güdülenmelerine etkilerini belirlemeye çalışmaktır. Bu çalışmanın örneklemini, Dokuz Eylül Üniversitesi'ne bağlı İlahiyat Fakültesi'nde öğrenim gören öğrenciler arasından tesadüfî yöntemle seçilmiş 259 kişi (erkek=126, kız=130) oluşturmaktadır. Deneklerin yaş ranjı, 18-27 olup, yaş ortalaması 21.61'dir. Veri toplama araçları olarak, "Akademik Güdülenme Anketi" ile "Durumluk-sürekli Kaygı Envanteri" kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, akademik güdülenme ile durumluk kaygı (r=-.321), sürekli kaygı (r=-.366) değişkenleri arasında negatif yönde ve sosyo-ekonomik düzey (r=.141) değişkeni arasında ise pozitif yönde p<.01 düzeyinde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Ayrıca, durumluk kaygı ile akademik güdülenme ve sosyo-ekonomik düzey arasında negatif yönde p<.05 düzeyinde, diğer iki değişkenle pozitif yönde, p<.01 düzeyinde anlamlı ilişkilerin olduğu saptanmıştır. Öğrencilerin cinsiyet değişkeni açısından durumluk kaygı ortalamaları arasındaki farkı belirlemek için yapılan t-testi sonucuna göre, kız öğrencilerin (n=129) ortalama durumluk kaygı puanları ( =35.76, S=8.43) ile erkek öğrencilerin (n=126) ortalama durumluk kaygı puanları ( =40.00, S=11.55) arasındaki fark p<.001 düzeyinde anlamlı bulunmuştur (t= -3.356).
2023
Bu araştırmada, Köy Enstitülerinin kapatılmasına neden olan iç ve dış siyasi etkiler incelenerek; bu etkilerin sürece ne şekilde yansıdığını ortaya koymak amaçlanmıştır. Köy Enstitülerinin kapatılmasına dair ortaya konulan görüşlerin tartışmalı olması bu araştırmanın nedenini oluşturmaktadır. Araştıma, Köy Enstitülerinin kuruluşundan başlanarak kapatılmasına kadar geçen süreçte Türkiye’yi etkileyen önemli iç ve dış politik konuları içermektedir. Köy Enstitülerinin kesin kapatılma tarihinin Demokrat Parti Dönemi olmasına rağmen, bu araştırma sonucunda İnönü Döneminde yürütülen bazı politikaların da Köy Enstitülerinin kapatılmasına zemin hazırladığı sonucuna varılmıştır.
Tahripçilik özünde yıkım, bozgunculuk ve şiddet içeren bir kavramdır. Etkileri ve sonuçları itibarı ile en zararlı tahripçilik türü olan okul tahripçiliği sosyal, psikolojik, maddi ve yasal boyutlarıyla tüm eğitim sisteminde hissedilmektedir. Tahripçilik sonucu ortaya çıkan maddi kayıplar nedeniyle eğitim-öğretim süreçlerinin sağlıklı işleyişi bozulmakta buna bağlı olarak tüm okul paydaşlarının motivasyonu ve verimliliği azalmaktadır. Tüm olumsuzluklarına rağmen okul tahripçiliği ülkemizde ciddi bir sorun olarak algılanmamaktadır. Ülkemizde, sınırlı sayıda yapılan araştırmalarla, yeterince ilgi gösterilmeyen okul tahripçiliği ile mücadele konusunda eğitim kurumlarının bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmada, okul tahripçiliğinin nedenleri, türleri, zararları ve mücadele yöntemleri üzerinde durularak eğitim sistemi içerisinde bulunan tüm paydaşların tahripçilik konusundaki farkındalık düzeylerinin arttırılması amaçlanmaktadır.
Eğitime Giriş, 2021
Özet Yaşadığımız dünya doğal çevre ve beşerî çevreden oluşmaktadır. Beşerî çevre insan etkisi ile doğal ortam üzerinde oluşturulan yapay bir çevreden ibarettir. İnsanlar tarihin ilk devirlerinde doğa ile dost bir yaşam tarzı sürdürüyordu. Teknolojinin gelişmesine ve dünya nüfusunun artmasına bağlı olarak insanın doğa üzerindeki hakimiyeti ve etkisi giderek arttı. Fakat yaşadığımız yüzyılda bu etki belirgin bir şekilde hızlandı. Bu artış doğal dengenin bozulmasına neden olmaktadır. Bu bölümde doğal ve beşerî çevrenin genel özellikleri fiziksel ve beşerî sermaye ile ilişkilendirilerek ele alınmıştır. Ekonomi, eğitim ve kalkınma arasındaki ilişki açıklanmıştır. Sürdürülebilir kalkınma kavramının gelişimi ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Sürdürülebilir kalkınma için eğitim kavramı detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bu kavramının dünya gündemine oturmasında etkili olan uluslararası kuruluşların çalışmaları ortaya konulmuştur. Bu konuda Türkiye’nin durumu incelenerek örneklerle anlatılmıştır. Konunun sonunda Türkiye’ye özgü bir model önerisi yapılmıştır. Bu model tamamen Türkiye şartlarına göre geliştirilmiş geleneksel bir bilgelik modelidir. Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için insanların bilinçlenmesi bir gereklilik olarak karşımızda durmaktadır. Bu nedenle üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirerek geleneksel bilgi kaynaklarımıza dayanan bilimsel bir çevreeğitimi modeli geliştirmenin gerekliliği karşımızda durmaktadır.
OSMANLI YAHUDİLERİNDE EĞİTİM VE ALLİANCE İSRAELİTE OKULLARI LİSANS TEZİ, 2015
Öz Çocuk istismarı ve ihmalini önlemede nitelikli eğitim ve danışmanlık hizmeti önem taşımaktadır. Eğitim kurumları ve eğitimciler çocuk istismarının tanılanması ve önlenmesinde önemli roller üstlenmektedir, çünkü öğretmenlerin bazı vakaların farkında olması ve görüşler belirtmesi, alınacak önlemler ve riskli gruplara müdahale açısından önem taşımaktadır ve çalışma bu amaçla yapılmıştır. Çalışmaya 10 rehberlik ve psikolojik danışmanlık öğretmeni katılmıştır. Çalışma nitel araştırma yöntemlerinden olgubilim (fenomenoloji) yöntemi kullanılmış ve veriler yarı yapılandırılmış görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Verilerin betimsel analizleri sonucunda, öğretmenlerin istismar konusunda bilgi düzeylerinin yüksek olduğu, fakat ihmal konusunda pek fazla bilgi sahibi olmadıkları görülmüştür. Aile tipinin çocuklarda özellikle duygusal istismarı etkilediğini, ebeveyn tutumları, çevre ve sosyo-ekonomik durumun çocuk istismarında etkili olduğunu ve istismarın 6-11 yaş aralığında yoğun olarak yaşandığını belirtmişlerdir. Öğretmenler, eğitim seviyesinin artması, ailelere çocuklara davranışları konusunda eğitimler verilmesi, derslerde mahremiyet eğitiminin verilmesi gerektiğini belirtirken, kitle iletişim araçlarında izlenen yayınların içeriklerine dikkat edilmesi ve bunların kontrol altına alınması gerektiğini de belirtmişlerdir. Abstract Quality education and counseling services in the prevention of child abuse and neglect are important. Educational institutions and educators play an important role in the identification and prevention of child abuse because it is important for teachers to be aware of some cases and to express opinions; in terms of precautions to be taken and to intervene in risk groups; and this study was prepared for this purpose. 10 guidance and psychological counseling teachers participated in the study. Phenomenology method that is in qualitative research methods was used in the study and data were collected by semi-structured interview method. As a result of the descriptive analysis of the data, it was seen that the teachers had high level of knowledge about abuse but they did not know much about neglect. They stated that family type influenced especially emotional abuse in children. Parental attitudes, environment and socioeconomic status were effective in child abuse and that abuse occurred intensively in the 6-11 age range. Teachers also pointed out that level of education must be increased and parents must be educated in their behaviors towards children; that the content of the broadcasts on mass media must be paid 1 Bu çalışmanın bir bölümü 11-14 Mayıs 2017 tarihinde gerçekleşen IV. Uluslararası Avrasya Eğitim Araştırmaları Kongresinde (EJER 2017) sunulmuştur.
Bu tez yaparak/inşa ederek öğrenmenin mimarlık eğitimindeki yerini araştırmaktadır. Mimarlık eğitiminde tasarım ve uygulamanın/inşa etmenin bir arada yürütüldüğü eğitim programları, literatürde yaygın olarak ‘design-build program’ olarak geçmektedir. Bu terim Türkçeye ‘tasarla-yap programı’ olarak çevrilmiştir. Tasarla-yap programları öğrencilere tasarlamanın yanında yapı alanını, strüktürü, malzemeyi ve malzemeyi işlemeyi uygulama içinde öğrenme imkânı veren bir eğitim ortamı sunar. Bu programlarda yapım, tasarım sürecinin bir parçasıdır. Bu programların ana amacı bir yapının nasıl inşa edildiğini ve bu süreçte nelerle karşılaşıldığını, işin içinde bulunarak öğrenmektir. Tasarla-yap programlarındaki temel öğrenme yöntemleri şu şekildedir: deneysel öğrenme, uygulamalı öğrenim, yaparak öğrenme, inşa ederek öğrenme, 1:1 öğrenme, tam ölçekte deneyerek öğrenme, hizmet ederek öğrenme, iş içinde öğrenme. Tezde tasarla-yap programlarının ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı, bu programların elemanları, organizasyonu, mimarlık eğitiminde yer alma biçimleri, amacı ve mimarlık eğitimine katkılarını anlayabilmek için literatür taraması ile gerek mimarlık eğitim müfredatı içinde bulunan gerekse müfredata dâhil olmayıp çalıştay, yaz okulu vb. şekillerde yürütülen tasarla-yap programı örnekleri incelenmiştir. Tasarla-yap programlarının içerik ve sürecini anlayabilmek içinse Ağustos 2012'de Amerika’nın Vermont eyaletinde bulunan Yestermorrow Tasarla-Yap Okulu’nda (Yestermorrow Design-Build School) Toplum için Tasarla-Yap Çalıştayı’nda (Design-Build for Public Interest) bulunularak, oradaki gözlem ve deneyimlerden, bunun yanında farklı tasarla-yap programlarına katılanların yorumlarından faydalanılmıştır. Bu tez çok sayıda farklı tasarla-yap programlarının kapsamlı olarak incelenmesi, bir tasarla-yap programının deneyimlenmesi ve farklı tasarla-yap programlarına katılanların yorumları üzerinden uygulamanın/inşa etmenin mimarlık eğitimindeki yerini araştırmaktadır. Bu araştırmalar kabaca şu sonuçları ortaya çıkarmıştır: Tasarım ve uygulama biri bitip öteki başlayan eylemler değil, birbirinden beslenen, birbirini dönüştüren ve eşzamanlı gelişen etkinliklerdir. Yapı yapma süreci yaratıcı bir süreçtir. Bu süreçte malzeme ile ilişki kurup, detayları anlayarak, tasarım fikirlerinin fiziksel yapıya dönüşme süreci deneyimlenmekte, mimarlığın fiziksel ve dokunsal doğası keşfedilmektedir. Yapı yapma emek yoğun yapısıyla grup halinde çalışmayı gerektirdiğinden, bu süreçte iletişim ve takım çalışması gibi sosyal boyutlar da öne çıkmaktadır. Mimarlık, kuram ve uygulamayı içinde barındıran bir disiplindir. Bu nedenle mimarlık eğitiminde kuramsal öğretilerin yanında uygulama da yer bulabilmelidir. Tasarla-yap programları tasarım ve uygulamayı bütünleştiren, sosyal yönü de olan hibrit bir yaklaşım olduğundan, bu programların müfredatta yer alması mimarlık eğitimini zenginleştirecektir. Anahtar Kelimeler: Mimarlık eğitimi, Mimarlık eğitiminde tasarım ve uygulama, Yaparak/Uygulayarak/İnşa ederek öğrenme, Tasarla-yap programları/stüdyoları.
beykon.org
Beşeri sermaye kuramcılarına göre sosyo-ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesinde, büyüme ve yapısal değişmeyi sağlayacak olan faktör, fiziksel sermayeden çok beşeri sermayedir. Beşeri sermayenin en önemli bileşenlerinden biri de eğitimdir. Ancak, eğitimin her düzeyinin ekonomik büyümeyi eşit düzeyde etkilemediği de bir gerçektir. Bu çalışmanın temel amacı, Türkiye’de çeşitli eğitim düzeyleri ile iktisadi büyüme arasındaki ilişkinin yönünü ve büyüklüğünü incelemektir. Bu amaçla, 1923-2005 yılları arasında Türkiye’de Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) ile ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim ve mesleki ve teknik eğitimde okuyan öğrenci sayısı arasındaki ilişki VAR modeli ile test edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, GSYİH ile eğitime ilişkin göstergeler eşbütünleşiktir. Ayrıca, çeşitli eğitim düzeyleri ile GSYİH arasında farklı yönlerde Granger nedenselliği bulunmaktadır. Varyans ayrıştırması ve etki tepki analizi de büyümeyi açıklamada eğitimin, özellikle de mesleki ve teknik eğitimin önemini vurgulamada benzer sonuçlar vermiştir.
Ombudsman Akademik Dergisi, 2024
Bu araştırmanın amacı, dini tutumları ile iletişim becerileri arasındaki ilişkinin araştırılmasıdır. Araştırmanın örneklemini yaşları 18 ile 25 arasında değişen 338’i kadın (%81,1); 79’u (%18,9) erkek toplam 417 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak Kişisel Bilgi Formu, Ok-Dini Tutum Ölçeği ve İletişim Becerileri Envanteri kullanılmıştır. Araştırma neticesinde örneklemin dini tutum ölçeği ve iletişim becerileri envanteri puanlarının, ölçek ortalamalarının üzerinde olduğu görülmüştür. Ölçekler arasında dini tutum ölçeği toplam puanı ile iletişim becerileri envanterinin davranışsal iletişim alt boyutu arasında düşük düzeyde pozitif yönde anlamlı bir ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında dini tutum ölçeğinin ilişkisel dini tutum alt boyutu ile iletişim becerileri envanteri toplam puanı; zihinsel iletişim becerileri alt boyutu ve davranışsal iletişim becerileri alt boyutları arasında; duygusal dini tutum alt boyutu ile zihinsel iletişim becerileri alt boyutu ve davranışsal iletişim alt boyutları arasında pozitif yönde düşük istatistiksel ilişki olduğu tespit edilmiştir. Diğer ölçekler arasında anlamlı bir korelasyon hesaplanmamıştır. Bunların yanısıra dini tutum ölçeği ve iletişim becerileri envanteri puanlarının cinsiyet, yaş, sınıf düzeyi, algılanan gelir düzeyi, anne ve baba tahsil durumları ile iletişim eğitimi alıp almama değişkenleri açısından anlamlı farklılıklar gösterdiği tespit edilmiştir. Araştırmanın farklı örneklemlerde, farklı araştırma modelleriyle, farklı zamanlarda yeniden yapılması ve araştırma sonuçlarının politika yapıcılarca dikkate alınması önerilmektedir.
Doğruluk, yasallık, yeterlik, güvenirlik, mesleğe bağlılık ilkeleri ile bütünleşen ve her iş görenin bireysel alanında ki uygulamaları ile izlenen meslek etiğinin, meslek erbabının iş gördüğü örgüt dâhilinde üretilen ve örgüt kültürünün bir parçası olan örgütsel etik iklimden etkilenme durumunun araştırıldığı bu çalışma betimsel türde bir korelasyon çalışmasıdır. Veri toplamak amacıyla, “Örgütsel Etik İklim Ölçeği” ile “Öğretmenlik Mesleği Etik İlkeler Ölçeği” kullanılmış olup; “Örgütsel Etik İklim Ölçeği”nin son halinin eğitim örgütlerinde kullanılabilirliği tekrar denetlenerek yeniden Türkçeye uyarlanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, eğitim örgütlerinde yardımseverlik etik ölçütüne göre sosyal sorumluğun ön plana çıktığı, örgüt kurallarının yöntemlerinin, yasa ve mesleki ilkelerin izlendiği, arkadaşlık ilişkilerine dayanan, örgüt çıkar ve verimliliğinin gözetildiği bir örgütsel etik iklimin olduğu bu iklimin, öğretmenlik meslek etiği ilkelerinin alt boyutları ile pozitif yönlü anlamlı ilişkiler gösterdiği; ancak bu ilişkilerin araştırma kapsamında seçilen bağımsız değişkenler olan cinsiyet, kıdem, çalışılan kurum türü, birlikte çalışılan öğretmen sayısı ve görev süresi değişkenlerinden etkilenmediği bulgulanmıştır.
Book chapter - Kitap Bölümü, 2022
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.