Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.
uvt.ulakbim.gov.tr
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2019
Bu kitab›n bas›m, yay›m ve sat›fl haklar› Anadolu Üniversitesine aittir. "Uzaktan Ö¤retim" tekni¤ine uygun olarak haz›rlanan bu kitab›n bütün haklar› sakl›d›r. ‹lgili kurulufltan izin almadan kitab›n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay›t veya baflka flekillerde ço¤alt›lamaz, bas›lamaz ve da¤›t›lamaz.
5. Endüstriyel Kirlenme Kontrolu Sempozyumu' 96, 1996
Many of the various organic and inorganic compounds which are formed through anaerobic and aerobic reactions in biological wastewater treatment processes have the charecteristics to emit strong and offensive odors. Compounds such as H2S, NH3, volatile fatty acids (VFA), other volatile organics and various amine compounds in the wastewater can volatilize into the air and cause severe odor problems in vicinity of the treatment plant. These types of emissions have to be controlled, and treated using appropriate and effective treatment methods. In this study, we have tried to discuss the charecteristics and sources of odor causing chemicals which are generated and emitted at biological wastewater treatment plants. We have also tried to briefly mention the parameters and operating conditions in order to prevent the formation of odor causing chemicals and the treatment methods (deodorization). In addition, we provide an idea as to how we have approached the problems of odors through careful observations and the preventive measures which have been taken at Pakgıda Düzce anaerobic and aerobic wastewater treatment plant.
2023
Yardımcı, A. ve Balcı, U. (2023). Edebiyat Turizmi Konulu Akademik Yayınların Bibliyometrik Analizi. 14. International Congress on Current Debates in Social Science 11-12 October 2023, Tbilisi, Georgia, Abstracts & Proceedings, S. 225-234.
Oylum Höyük IVA evresi boyalı seramiği / The painted ceramic from Oylum Hoyuk in the IVA phase, 2020
Kilis İli, Oylum mahallesi sınırları içerisinde yer alan, 1988 yılında Prof. Doç. Dr. Engin ÖZGEN başkanlığında başlatılan kazı çalışmaları, 2012 yılından itibaren Prof. Doç. Dr. Atilla ENGİN başkanlığında günümüzde de devam etmektedir. Yüksek Lisans tezi kapsamında, Oylum Höyük’ün kuzeydoğu yamacı ile kuzeybatı yükseltisi üzerinde yapılan kazı çalışmalarında açığa çıkarılan Geç Demir Çağı boyalı seramik grubu örnekleri yakın ve uzak çevre bölgeleri ile karşılaştırılması değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeye göre Oylum Höyük IVa Evresi boyalı seramik grupları, dönem içerisinde çok yaygın kullanılmamakla birlikte, seramik türleri, üretim teknikleri ve kap biçimleri açısından, başta Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere, Kuzey Suriye, Amik Ovası, Kilikya Ovası, Orta Anadolu Kızılırmak Havzası ve Yukarı Fırat ile yoğun ilişkilerin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu boyalı seramik grubunun büyük çoğunluğuna, açık zemin üzerine koyu renkte bezemeler uygulanmıştır. Daha az sayıda ise hamur ile aynı renk krem astar üzerine kırmızı, kahverengi, kızıl-kahve renkte bezeme görülmektedir. Bezeme grubunun büyük çoğunluğunu şerit boya bezeme oluşturmaktadır. İkinci olarak tercih edilen bir diğer grup ise geometrik boya bezemedir. Yanı sıra dalga, zikzag, ağ motifi, hayvan motifi ve çeşitli bezemelerin uygulandığı görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Oylum Höyük, Geç Demir Çağı, Boyalı Seramik, Orta Fırat Havzası, Kuzey Suriye.
10. Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi, 2012
Yaylacılık faaliyetlerinin Türk tarihinde ve yerleşme kültüründe özel bir yeri vardır. Bu faaliyeti özel kılan durum ise; Türklerin tarih boyunca kırsal yaşam birlikleri içerisinde yayla yerleşmelerine hep yer vermiş bir millet olmalarıdır. Türklerle yaylalar arasındaki bu birliktelik bir taraftan tarihi yaşam biçimi ve ekonomik nedenlerden, diğer taraftan ise coğrafi çevre şartlarından kaynaklanmıştır. Gerçekten de hem Asya hem de Anadolu'nun değişik yörelerindeki yüksek dağlık alanlar, yaylacılığı Türkler için bir tercihten öte, bir zorunluluk haline getirmiştir. Söz konusu bu beraberlik, bütün alışkanlıklarından, üretim biçimlerine kadar pek çok maddi kültür öğesine yansımış ve böylece Türklere özgü bir yayla kültürü ortaya çıkmıştır. Öyle ki yayla yaşamı, sadece ekonomik amaçlı bir faaliyet değil, aynı zamanda da Türk insanı için vazgeçilmez bir gelenek, bir tutku ve kendine özgü bir töre ve alışkanlıktır. Bu şekliyle Anadolu insanını yüzyıllardan beri sürdürdüğü bu faaliyetten ayrı düşünmek mümkün değildir. Başka bir ifadeyle yaylacılık, Türk insanının bir gereksinimi, bir özlemidir.
2012
Anabilim Dalı viyolonsel öğrencilerinden oluşan toplamı 40 kişi olan gruptan "viyolonsel dersine ilişkin görüşlerim" başlıklı kompozisyon yazmaları istenmiştir. Verilen yazılı cevaplar, nitel araştırma teknikleri kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre öğrenciler, en çok ders süresinin yetersiz olmasından memnuniyetsizlik duymaktadırlar. Bununla birlikte, kaynak Türk eserlerinin sayısının arttırılması gerektiği vurgulanmıştır. Etüt ve eserlerin ilişkilendirilerek verilmesini ve bu konuda seçme özgürlüğü edinmeyi istemektedirler. En dikkat çekici bulgu olarak; öğretmen yetiştiren bir kurumda yetişmelerine rağmen ana çalgılarını nasıl öğreteceklerini öğrenemediklerini ifade ettikleri görülmektedir.
Beden ile ruhu b¡rb¡rinden ayrı gören Ortaçağ düşünces¡n¡n bir uzantısı olarak bugün bile, öğrenmen¡n ve tüm zihinsel eylemlerin organ¡zmadan-bağımsız oluştuğunu düşünenler olabilir.0ysa beden ile ruh birb¡rinden ayrılmaz bir bütündür. . Bunun tersin¡ düşünmek olanaksızdır. Bu kesin yargının en açık nedeni, düşünme merkezimiz¡n bir organ oluşudur· Diğer bir neden, evrensel dilb¡lgis¡nin (Un¡versalgrammat¡k) b¡yoloj¡k açıdan varlığı zorunlu özell¡kler sistem¡ oluşu ve bu özelliklerin anlamsal, yapısal ve sesbilg¡sel kurallar olarak genlerde kodlanmış olmasıdır (1). Ayrıca maddi (çevre, beslenme) ve manevi faktörler¡n de (korku, sevinç, başarı, heyecan, üzüntü) beynimizin işlevleri üzerinde doğrudan doğruya bir etkis¡ sözkonusudur. Ama bu etkinin ortaya çıkışı, bazı hormonlar aracılığıyla olab¡lmektedir. İşte her türlü öğrenmenin b¡yolojik temellere dayandığını ve organizmayı etkileyen her şeyin öğrenmeyi de etk¡led¡ğini göstereb¡lmek için, gerçek ders ortamından yola çıkarak b¡r anket düzenledik. Ankete Dicle Üniversites¡ Eğitim Fakültesi Alman Dil¡ Eğit¡m¡ Anabilim Dalı 1. ve 2. sınıflardan 50 kişi katıldL Öğrencilerden, olumlu yanıtlayacağı cümlenin önüne "E" (Evet), olumsuz yanıtlayacağı cümlen¡n önüne ise "H" (Hayır) harfin¡ koymaları ^31^11^1 Aşağıda ankette yer alan cümlelere verilen yanıtlar değerlend¡rilecektir. Ayraç içinde verilen rakamlar yanıt/öğrenci sayısını göstermektedir. D¡ğer canlılarla -hayvanlarla -karşılaştırıldığında, insanın doğuştan birçok eks¡kliğinin olduğu gözlenir. Hayvan, doğduğu andan ¡t¡baren kendi türüne özgü bütün refleks ve ¡çgüdülere sahip olarak doğar, Oysa insan doğduğu anda, kendi türünün gösterd¡ği refleks, içgüdü ve diğer davranışların çok az bir bölümüyle donanmış durumdadır ve Correll'e(2) göre bunlann bile zaman içinde düzeltilmesi gerekir· Ancak insanı hayvandan üstün kılan birşey vardır ki, onun yardımıyla insan henüz 4-5 yaşlarındayken anadil¡nin kurallarını edinir: Dil öğrenme yeteneğidir bu· Bu yetenek, insan ile hayvan arasındaki ayrımın sonucu olup; bu ayrım, bir organizmayı oluşturan hücrelerin içindeki genlerin farklı dizilişlerinden kaynaklanmaktadır. Her türün hücre genleri kendilerine özgü bağlantılara sahiptir ve bu bağlantılar, türe özgü davranışları belirler. Davranışların yönetildiği merkez beyindir. Beynin, duyu organlarımızın girdileri ¡le çıktıları arasında köprü kurma işlevi vardır. Bunlar, anlıksal (kogn¡t¡v) işlevlerdir; görevleri, değişik ölçütlere göre sınıflandırma, isteklenme (Mot¡vation) koşullarını oluşturma, problem çözme, bilgiyi genelleştirme, bilgiyi özelleştirme ve bellekte tutma diye sıralanabilir (3). 2 B¡yolojik gelişme sonucu beyn¡mizin anlıksal işlev¡ dil öğrenecek duruma gelir. Bu aşamadan sonra organizma işleyeceği hammaddeler arar, Bu hammaddeler¡ genellikle çevres¡nden alır. Beyn¡miz¡n görev¡; görülen, işitilen, duyulan, yaşanan b¡rşeyi kaydetmektir. B¡z buna bellek ^0^7.. Üç çeşit bellek vardır: Aşırı kısa sürel¡ bellek (Ultrakurzzeitgedächtnis), kısa süreli bellek (Kurzze¡tgedächtnis) ve uzun süreli bellek (Langzeitgedächtn¡s). Aşın kısa süreli belleğe g¡ren bilg¡nin bekleme süresi ençok 20 san¡yedir, Bir bilgi bu süre içinde kısa süreli belleğe ilet¡lmediği takdirde, bir daha anımsanmamak üzere unutulur. Kısa sureli bellek ile uzun sürel¡ bellek arasında b¡r bilginin bekleme süresi 20 dakika kadardır, Uzun belleğe ulaşan b¡lgi yalnış da olsa s¡linmez.Ancak daha öneml¡ b¡lgilerin altında kalab¡l¡r ve uygun bir durumda gene anımsanabilir (4). Bilgiler¡n uzun süreli belleğe geçebilmes¡ ve etken ya da edilgen bir biç¡mde kalıcı olması, RNA prote¡nleri tarafından kopya edilmeler¡ne bağlıdır; kopya ed¡lmezlerse unutulurlar. . Unutma, protein sentez¡nin oluşmamasının sonucudur, Vücudumuz, m¡lyarlarca hücreden oluşur ve Vester'e göre deneb¡lir k¡, her hücrenin çekirdeğ¡nde bir belleği vardır. Bu bellek genlerde bulunan bilgidir. Bu b¡lg¡yi DNA molekülü bu!undurur.RNA ¡se onu hücre çekirdeğinden dışarıya taşır· Uygun am¡noas¡t
Özellikle eğitim fakültelerinde edebiyat dersi ve işlenişi, dil öğretimi bağlamında üzerinde durulan ve güncelliğini yitirmeyen önemli bir araştırma konusudur (bkz. kaynakça). Eğitim fakültelerinin yabancı dil eğitimi bölümlerinin müfredat programına bakıldığında, bu dersin açık amacı şu şekilde belirtilmiştir:
The Igdir Province of Turkey where is located at Eastern Turkey is an important microclimatic area with its geologic and geographic structure and edaphic and climatic conditions. Studies on biological richness have not been enough. However, data obtained from current studies show biodiversity importance of the province. It is suggested that inventory studies followed by protective measurements will be helpful to prevent biodiversity.
SİNEMA VE REKLAM ÇALIŞMALARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR, 2023
Translators of İbn ‘Arabî 1928-2007 -Bio-Bibliographic Essay- This bibliography covering the books translated from the books on İbn ‘Arabî into Turkish from the Reform of the Tk Alphabet (1928) until 2005 takes the studies on translation, transcription and simplification as the subject. In the bibliography the translators are particularly prominent with their biographies. The books of İbn ‘Arabî translated into Turkish, books of Akbarî sufis and authors and books of those investigative writers conducted studies on Akbarî culture have been incorporated into study. Key Words: Ibn ‘Arabî, Akbariyya, Literature of Sufism, Bibliography, Translation.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.