Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
the changes and developments based on economic and political relations maintained, geography and civic time. As far as known since 17th century lots of women minstrel performed their tradition within the boundaries of minstrelsy up to now. However, they didn’t perform many other requirementsof the tradition like apprenticeship, being traveller, and participating in the minstrelsy fellowship club. In this work, fifteen women minstrels who are still alive will be evaluated in terms the basic charecteristics of the minstrelsy tradition.
Kültür Araştırmaları Dergisi, 2024
Âşıklık geleneği, kendine özgü icra töresi, geleneğe dayalı yapısı, âşıklığı sürdürmek için uyulması gereken kuralları olan bir gelenektir. Gelenek, Türk edebiyatının önemli bir dalı olarak günümüze kadar yaşatılmış, Türk halkının duygu, düşünce, inanç ve değerlerini dile getirmiştir. Gelenek içinde kadın âşıkların çoğunlukla göz ardı edildiği görülse de bu alandaki çalışmalar azımsanamayacak sayıda kadın âşığın varlığını ortaya koymaktadır. Kadın âşıklarla ilgili müstakil bir çalışmaya duyulan ihtiyacı tespit eden Behiye Köksel, 20. Yüzyıl Âşık Şiiri Geleneğinde Kadın Âşıklar isimli çalışmasıyla, bu alana önemli bir katkı sağlamıştır. Eser giriş ve sonuç kısımları dışında beş bölümden oluşmaktadır. Eserin giriş kısmında ana hatlarıyla Türk kültüründe ve halk edebiyatında kadının yerinden bahsedilir. Birinci bölümde literatür değerlendirmesine yer verilirken ikinci bölümde kadın âşıkların yetişme şartları ve sanatlarının icra ettikleri ortam bağlamında değerlendirmeler yapılmıştır. Üçüncü bölümde âşık kavramının ve âşıklık geleneğinin açıklanarak kadınların gelenek içindeki yerine değinildiği görülmektedir. Dördüncü bölümde kadın âşıkların sosyal rolleri ve bu rollerin şiirlerindeki yansımaları incelenir. Beşinci bölümde ise kadın âşıkların şiirlerinden örnekler gelenek bağlamında değerlendirilir.
Güzel Sanatlarda Araştırma ve Değerlendirmeler, 2021
Journal of History School, 2017
Kadın, toplumsal konumunun ikincilliği temelinde toplumsal projelerin nesnesi olagelmiştir. Bu bağlamda kadın bedeni bir iktidar mücadelesi alanı olarak tüm siyasi söylemlerin odağında yer almış, kimi zaman geri kalmışlığın, kimi zaman dini inancın, kimi zaman da modernleşmenin göstergesi olarak konumlandırılmıştır. Düşünsel temelleri daha eskiye dayanmakla birlikte Türkiye’de yeni muhafazakâr söylemin yükselişi ile şekillenen siyasi ve ekonomik ortamda yeni tesettürlü kadın profili inşa edilmiştir. Tesettürün bir modaya dönüşmesini de içine alan bu süreçte geleneksel örtünme biçimi modernize edilmiş ve kentli, eğitimli ve tesettürlü kadının çerçevesi çizilmiştir. Bu yeni tesettürlü kadının giyimine ya da beğenilerine rehberlik etmek amacıyla yayın hayatına başlayan Âlâ Dergisi ilk tesettür modası dergisi olması nedeniyle önemli bir yere sahiptir. Çalışma bağlamında belirlenen örneklem dâhilinde, bu dergideki tesettürlü kadın kodlarının eleştirel söylem çözümlemesi yapılmış ve hem tesettür ve moda çelişkiselliği hem de eril söylemin yeniden üretimi ortaya konmaya çalışılmıştır.
Öz Toy törenleri, Türk kültüründe önemli bir konuma sahiptir. Doğayla bütünleşmiş yaşam tarzının olması, boylar arası mücadeleler, hayvancılık ve tarımsal faaliyetler gibi etkenler toy törenlerinin düzenlenmesine ortam oluşturmuştur. Toylarda, dinî, siyasî, sosyal, ekonomik, askerî ve diğer konular üzerine istişare yapılır ve kararlar alınırdı. Toylar sayesinde millî birlik ve dayanışma ruhu diri tutulmuştur. Yılın belli dönemlerinde düzenlenen toylara hükümdar başkanlık yapmış ve üst düzey devlet görevlileri de katılım sağlamıştır. Toylarda halka ziyafetler verilir ve ziyafetlerde kımız içilir, at yarışı ve ok atma gibi çeşitli spor etkinlikleri düzenlenirdi. Toyların, Türklerin İslamiyet'i kabulünden sonra da devam ettiğini görmekteyiz. Selçuklu, Osmanlı, Timurlular, Akkoyunlu, Karakoyunlu, ve birçok Türk Devletinde farklı vesilelerle toy icra edilmiştir. Türkler farklı coğrafyalara göç etmiş olsa da geleneklerini sürdürmede örnek bir millet olmuştur. Sosyo-kültürel değişim süreci beraberinde siyasî, ekonomik ve toplumsal farklılaşmaya da ortam hazırlamıştır. Bu değişime rağmen toy geleneği günümüzde de Oğuzlara bağlı boylar tarafından yılın belli dönemlerinde icra edilmektedir. Bu çalışmada sosyo-kültürel değişim sürecinde kadim Türklerde toy geleneği ve etkileri konusunu inceleyeceğiz. Bu kapsamda gerek geçmiş uygulamaları gerekse de günümüze yansımaları konusunda yeterli çalışma olmaması bizi bu çalışmanın hazırlanmasına götüren asli sebep olmuştur. Konuya ilişkin kaynaklar taranarak ve günümüz uygulamalarıyla kıyaslanarak mevcut çalışma meydana getirilmiştir. Anahtar kelimeler; Toy, Toy Törenleri, Şenlik. Bu çalışmada "Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi" kapsamında uyulması belirtilen tüm kurallara uyulmuştur. Yönergenin ikinci bölümü olan "Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiğine Aykırı Eylemler" başlığı altında belirtilen eylemlerden hiçbiri gerçekleştirilmemiştir.-Bu makalenin araştırılması, yazarlığı ve / veya yayınlanmasına ilişkin herhangi bir potansiyel çıkar çatışması beyan edilmemektedir.
Özet Yoksul Derviş, 4000'e yakın beyitinin olduğu bilinen irticali kuvvetli, bağlama çalan bir halk aşığıdır. Deyişler, destanlar, ağıtlar, güzellemeler yanında aşk ve sevda şiirleri, bilim, eğitim, milli ve kültürel bayramlar, kadın, toplum, insan hakları vb. birçok konuda şiirleri vardır. Panel, sempozyum ve konferanslarda yer almıştır. Onlarca şiiri antoloji, ansiklopedi, dergi, gazete ve kitaplarda yayınlanmıştır. 150'den fazla şiiri Fransızca'ya çevrilmiş; âşıklar bayramı, şairler etkinliği ve şölenlerinde ödüller almıştır. Çok kültürlü bir topluluğun içinde, bir kadından ilham alarak felsefesini oluşturan; sevgi, hoşgörü ve barışçıl duygularla yetişen Yoksul Derviş'in kadın ve kadın hakları üzerine şiirleri ve görüşleri bu araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Araştırmada Yoksul Derviş'in kadın hakkındaki şiirleri incelenmiş ve konu ile ilgili görüşleri yarı yapılandırılmış görüşme yöntemiyle alınarak değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda Yoksul Derviş'in kadın özelindeki şiirlerinin; kadın hakları, dini alanda ulu kadınlar, anne, eş, sevgili, bacı ve nine rolleriyle kadının çeşitli açılardan dile getirilmesi, bireye, aileye, dine, vatana hizmetlerinin hatırlatılması, değerinin bilinmesi ve haklarının korunmasına yönelik olduğu ortaya konulmuştur.,
Özet Âşık Tarzı Şiir Geleneği, Halk edebiyatının bir şubesi olarak kabul edilmekte ve günümüzde de varlığını devam ettirmektedir. Bu geleneğin temelleri İslâm öncesi döneme kadar uzanmakta ve Türklerin içinde bulunduğu kültür dairelerine göre bazı deiğiklikler gösterse de özünü muhafaza etmektedir. Halkın konuştuğu sade dille ve saz/balama eliinde millî konuların ilendii bir gelenek olarak vasıflandırılmaktadır. Bu gelenek yine halk içinden çıkan ve gelenei özümseyerek yetien "âıklar" tarafından icra edilmektedir. Osmanlı döneminde 17, 18 ve 19. yüzyıllarda parlak bir dönem geçiren ve güçlü temsilciler yetitiren bu disiplin, halkın millî kültürünü oldukça baarılı ve canlı bir ekilde yansıtmı ve gelecek kuaklara taımıtır. Bir airin içinde yaadıı toplumun deerlerinden baımsız bir eser veremeyecei muhakkaktır. Bu çerçevede Osmanlı döneminde yaayan saz airleri, halkın kültürel deerlerinin yanında gelenee ait unsurları da ifade etmeye çalımılardır.
2017
İnsanlık tarihi kadar eski olan göç kavramı günümüz yüzyılında da fazlasıyla etkisini göstermeye devam etmektedir. Göç herkesin hayatında yer alan bir kavramdır. Özellikle zorunlu göçler artmakta ve artık günümüzde kadının göç hareketliliğine daha çok katıldığı görülmektedir. Günümüzde dünyadaki mültecilerin %75'ini kadın ve çocukların oluşturdukları bilinmektedir. Kadın göçünün artışı, getirdiği belli başlı sonuçlar itibariyle özel olarak incelenmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kültür taşıyıcıları olarak görülen kadınların göçteki rolü şüphesiz ki erkeklerden çok daha fazladır. Kadın göçünün sebepleri farklılık gösterebildiği gibi göç hareketliliğinin sebepleri de farklılık göstermektedir. Günümüz yüzyılında doğal göçlerden çok zorunlu göçler karşımıza çıkmaktadır. Ülkeler içinde yaşanan iç savaşlar insanları göç etmeye mecbur kılmaktadır. Bunlardan son 6 yıldır devam eden Suriye iç savaşı önemli bir yer tutmaktadır. Suriye iç savaşı 22 milyon nüfuslu Suriye'nin 5.5 milyon insanının kitlesel olarak göç etmesine yol açmıştır. Ülkemizde şu an son rakamlara göre 3.3 milyon Suriyeli bulunmaktadır ve bunların Nisan ayı itibariyle 2.992.567'si Geçici Koruma altındadır. Ülkemize göç eden Suriyelilerin %46.8'sini kadınlar oluşturmaktadır. Bu makalenin amacı son zamanlarda artan kadın göçünün sebeplerini ele alarak ülkemizde bulunan Suriyeli Kadınların neler yaşadığını okuyucuya aktarmaktır. Bu makalede ilk olarak göç ve göçün kadınlaşmasına değinilecek göçün kriterleri ve kadın göçünün nedenleri göçte kadının rolü ele alınacaktır. Daha sonraki bölümde ülkemizde bulunan Suriyeli kadın göçmenlere değinilecek Suriyeli kadınların sorunları ele alınmaya çalışılacaktır.
Dünya Dilleri, Edebiyatları ve Çeviri Çalışmaları Dergisi (DEÇ) /Journal of Academic Studies in World Languages, Literatures and Translation (WOLLT) , 2022
Birçok toplumun yazılı ve sözlü geleneğinde olumsuz bir tip olarak karşımıza çıkan kadın imajı, kadının anasoylu dönemden kaynaklanan gücüne dayanmaktadır. Erkeğin bilinçaltına kazınan ve sanatsal-yaratıcı faaliyetlerle açığa çıkan kötü kadın imgesi, ikili ilişkilerin ön plana çıktığı hikâyelerde daha belirgin bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Cinânî'nin Bedâyi'ü'l-Âsâr ve Azmî'nin Kitâb-ı Hiyel adlı eserlerinden seçilmiş iki farklı hikâye çizdikleri farklı kadın imajlarıyla hem toplumun değer yargılarını hem de yazarların bu duruma yaklaşımını görmek açısından önemlidir. Bu makalede toplumsal kadın algısının ortaya çıkış nedenleri, dönüşümü ve bunun Osmanlı edebiyatındaki etkileri incelenecektir. Cinânî'nin Bedâyi'ü'l Âsâr ve Azmî'nin Kitâb-ı Hiyel adlı mensur hikâye türü eserlerinden seçilen iki hikâye örneği bağlamında eserlerdeki kadın profili ortaya koyulacaktır.
Özet: Bu makale, Erzurum âşıklık geleneğinin temsilcilerinden Âşık Sümmânî'nin âşıklık geleneğinde bıraktığı tesiri belirlemek amacıyla kaleme alınmıştır. Sümmânî, Doğu Anadolu ve Erzurum âşıklık muhitlerinde kendine has bir yol ve üslup oluşturabilmiş bir âşıktır. Bu, onun sanat gücünün ve özellikle yaratıcılık gücünün yüksek bir âşık olduğunu göstermektedir. O, kendine has ağzı ya da tavrı, devrin güçlü âşıklarıyla yaptığı atışmalar ve yine kendine özel içerik ve üslup özellikleriyle muhitinde kendini kabul ettirmiştir. Sümmânî'nin âşıklık anlayışı ve uygulamaları, ölümünden sonra kolunu temsil eden âşıklarca devam ettirilmiştir. Makalede, Sümmânî ağzı ayrıca ele alındığı gibi Sümmânî'nin şiir ve hikâyelerinin gelenekte bıraktığı tesirler de değerlendirilmiştir. Abstract: This article was written in order to determine the impact of Âşık Sümmânî who he is one of the representatives of the Erzurum minstrelsy tradition in the minstrel tradition. Âşık Sümmânî is a minstrel that has a unique way and style in eastern Anatolia and Erzurum minstrelsy surroundings. This shows that he is a minstrel with high strength and particularly the creative power of art. He has established himself with unique " ağız " or " tavır " , " atışma " s with a strong minstrel of the period, and still unique content and stylistic features. Minstrelsy understanding and application of Sümmânî was continued by minstrels representing his " kol " after the Sümmânî's death. In article, as discussed further Sümmânî's " ağız " at the same time were evaluated effects of Sümmânî's poems and stories on the traditions.
Journal of International Management, Educational and Economics Perspectives, 2023
Bu çalışmada Türk modernleşmesi sürecinde kadınların müzik alanındaki etkinliği ve konumları tartışılmaktadır. Bu doğrultuda özellikle Osmanlı Devleti'nde modernleşme çabalarından itibaren başlayan ve erken dönem Cumhuriyet'e geçiş sürecine değin devam eden müzik politikaları toplumsal cinsiyet perspektifinden değerlendirilmiştir. Bu bağlamda modernite ve modernleşme kavramlarının eril karakterli oluşundan yola çıkılarak Türkiye'de modernleşen müziğin de erilliğine işaret edilmekte ve bu anlamda bir sürekliliğe ve geçişliliğe işaret edilmektedir. Diğer taraftan bu çalışmanın odaklandığı sürecin özellikle modernleşme sürecini kapsaması nedeniyle rejim değişikliğinin yaşandığı dönemle sınırlandırılmaya çalışılmasına dikkat edilmiştir. Ayrıca yine söz konusu alan olarak müziğin oldukça çeşitli türleri kapsaması nedeniyle, müzikte modernleşme çabalarının çoksesli klasik batı müziğini referans alan bir dönüşüm yaşandığı göz önüne alınarak, müzikte kadınların konumu bu bağlamda değerlendirilmiştir. Yine bu çerçevede modernleşme sürecinde de pekişmiş olan müzikte kadınların görünürlüğüne ve ne denli etkili olabildiklerine ilişkin bir tespit yapılmaya çalışılmıştır. Böyle bir çalışma nihayetinde bir tür yorumlama girişimi olduğu için ikincil kaynaklara dayalı literatür taraması yoluyla yürütülmüştür.
Oğuz Boyları Sempozyumu Bildirisidir, 2023
Tarihin ilk dönemlerden itibaren göğü çadır bilen Türk, gökteki ay ve güneşi de kutsal kabul etmiştir. Fakat bu kutsallığı hiçbir dönemde tanrılaştırmamıştır. Gökte olan cisimleri sahiplenmiş, kötülüklerden korumaları için bir kalkan görevinde olduklarını düşünmüşlerdir. Alman Sinolog W.Eberhard, geleneksel Türk dinini "gün ve ay kültlerinden müteşekkil Türk Gök Dini" şeklinde tanımlamaktadır. Doğada bulunan bazı güçlere kutsallık atfetmekle, o güçlere inanmak arasında büyük farklar vardır.
Klâsik Türk şairleri, mensup oldukları toplumun bir parçası olarak İslam dini ve kültürüyle yetişmişler ve eserlerini bu kültürel birikimden faydalanarak meydana getirmişlerdir. Şairler, Kur'an ve hadislerden çeşitli benzetmeler ve telmihler yoluyla yararlanmışlar; eserlerini İslam medeniyeti etrafında şekillendirmişlerdir. gibi erkek şahsiyetlerin yanında kadın şahsiyet olarak sadece Hz. Meryem'in adı geçer. Hz. Âdem'in eşi Havva; Hz. İbrahim'in eşi Hacer, Hz. Yusuf'un eşi Züleyhâ, Firavun'un eşi Asiye, Hz. Süleyman'ın eşi Belkıs, Hz. Muhammed'in eşleri Hacer ve Ayşe ile kızı Fatıma'nın adları Kur'an'da geçmez. Ancak bu şahsiyetlerin bir kısmı Kur'an'daki kıssalara dayanılarak zaman zaman dinî bir kişilik olarak ve memduhun benzetileni olarak eserlerde yer alırken bir kısmı da telmih, teşbih, istiare gibi sanatlar içinde sevgilinin mazmunu olarak geçer.
Özet: Atasözleri ve deyimler yaşayan bir kültürün atalarından günümüze mirasıdır. Atasözleri ve deyimler toplumun ve bireyin davranış kodlarını belirleyen birer nirengi noktası olarak, genel kabul gören, olumlanan davranışlar ve düşünce biçimlerinin yanısıra kabul görmeyen ve reddedilen davranış ve düşünce biçimlerini de anlamlarında barındırırlar. Bu bağlamda Türk Atasözleri ve Deyimleri ışığında Türk toplumunda kadın imgesi araştırılmıştır. Bu araştırmada Türk atasözleri ve deyimlerinde kadın imgesinin nasıl sunulduğunu incelemek amacıyla içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Türk kültürü içerisinde kadın imgesinin bir kahramandan değersiz bir varlığa kadar geniş bir perspektifte tanımlandığı tesbit edilmiştir. Yapılan içerik analizi sonucunda kadınların olumlu ve istenilen özelliklerinin yanısıra kadına ve kadın imgesine olumsuz özellikler de atfedilmiştir. Anahtar Kelimeler: atasözleri, deyimler, Türk kültürü, kadın, kadın imgesi WOMAN IMAGE IN TURKISH PROVERBS AND IDIOMS Abstract: Proverbs and idioms are the heritages of a living culture from the ancestors to today. Proverbs and idoms are the reference points of the society and individuals behavioral patterns and they not only represents the general acceptable and valued behavioralpatterns and thought processes but also unacceptable and rejected behavioral patterns and thought processes. In this context image of women in Turhish society was explored from the Turkish Proverbs and Idıoms. In this research in order to explore the woman image in Turhish proverbs and Idioms the content anaylsis method was used. As a result Turkish women described in a wide range of perspective from a hero to a unvaluable object, not only the precious and wanted characteristics but also unacceptable and rejected characteristics are the part of woman image.
Süs canlıların tabiatından kaynaklanan bir olgudur. Asıl nesnenin güzelleşmesi için yapılan süsleme, bir eşyayı, hayvanı ve insanı olduğundan daha güzel bir biçimde göstermek amacıyla yapılmaktadır. Bunun yanında birçok süslemenin arka planında tarihi, dinî ve mitolojik izlerin var olduğu görülmektedir. Tarihi süreç içerisinde özellikle kadınlar, her zaman için güzel giyinmeye ve süslenmeye önem vermişlerdir. Süslenmeye başından başlayan kadın için giydiği başlıklar ve süslemeler her dönem için önem teşkil etmektedir. Geleneksel Türk kadın başlıkları bölgeden bölgeye değişiklik göstermekte ancak bu farklılıklarla birlikte özde birliğin olduğu da görülmektedir. Pek çok atasözü ve deyimde de karşımıza çıkan baş bağlamak, Türk kültür coğrafyasında önem verilen ve hala uygulanmaya devam edilen bir gelenektir. Başlıklara yapılan süslemeler güzel görünmenin çok ötesinde kadının statü, ekonomik gücü ve sosyal durumuyla ilgili mesajlar içermesiyle önem kazanmaktadır. Günümüzde Gaziantep merkez, Oğuzeli, Nizip ve Karkamış'ın ilçe merkezleri ve köylerinde yaşayan Barak Türkmenleri arasında da geleneksel kadın başlıkları ve süslemeleri, Barak ovasının zengin kültürel birikimin bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada Gaziantep'in Barak bölgesinde yapılan alan araştırması sonucu elde edilen kadın başlıklarındaki süslemeler, içerdikleri anlamlar ve mesajlar doğrultusunda tarihî ve mitolojik bir zeminde incelenecek ve açıklanacaktır.
Özet: Atasözleri, toplumların geleneklerini, göreneklerini, hayata bakış açılarını ve tecrü-belerini, kalıplaşmış bir şekilde, kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktaran anonim ürünlerdir. Atasözlerinde sosyal hayatın hemen her alanı ile ilgili tecrübe ve değerlendirmeler yer alır. Sosyal hayatta karşılaşılan problemlerin çözümlerine yönelik zengin bir tecrübe birikimi içerirler. Kadınla ilgili Türkmen atasözleri, kadına verilen değeri ve onunla ilgili inanç, ge-lenek ve görenekleri aktarması bakımından öneme sahiptir. Türkmenlerde kadın anne, kay-nana, kız, gelin, kuma, dul kadın, yaşlı kadın ve iffetsiz kadın gibi sosyal hayatın içerisinde yer edindiği bütün rollerle atasözlerinde de yer almıştır. Bu çalışmada kadının Türkmen toplumunda özellikle anne ve eş olarak üstlendiği rollerin işlendiği atasözleri ele alınmıştır. Anahtar Sözcükler: Atasözleri, Türkmen toplumu, kadın. The Woman in the Turkmen Proverbs Abstract: Proverbs are communal products which orally carries the societies' traditions and customs, life views and experiences in certain patterns. Proverbs contain rich experiences in dealing with problems encountered in social life. Turkmen proverbs on women are important in the sense that they convey the value attributed to women and the beliefs, traditions , and customs concerning women. In Turkmen proverbs the women are mentioned according to the roles they take within the social life; such as mother, mother-in-law, girl, bride, mistress, old women, and woman of low virtue. In this study, the proverbs especially espousing the the mother and wife roles played by the women in the Turkmen society are investigated.
Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatında 'Kadın' Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 2017
Epics about heroism reveals events based on heroes which represents brave type. All the details of hero's life from death to life are stated. In this type of epics, position of heroines is determined based on statue of heroes. Woman takes place in the epic as mum, wife, daughter, daughter in law or sister of hero in the epic. The name of woman having important roles in several epics (wife of Dirse Han), or woman giving up on her own life forth sake of her love's life (wife of Deli Dumrul) is not mentioned. Out of the boys and girls being born synchronously, only boys are given names during certain ceremonies. Almighty person of Korkut Ata in the book of Dedem Korkut gives the name Beyrek to him as Bamsi saved merchants from enemies. As for Bani the Flower who was born synchronously with Beyrek and who would marry with him in the future, the giver of her name is unknown. Besides this general situation, this woman who is not mentioned in the archaic epics and who is remembered with his father's and husband's name is not seen. In this type of epics, everywoman having a role has a name. The most attractive one among this name is combined names which are composed of “Altın, Altun\Aldun: Altın Küskü, Altın Arığ, Altınay etc.” Firstly in the Ihe Ase inscription dated 724, the “Altin” expression which takes place in the name of (Altun Tamgan Tarhan), a significant commander, is mostly seen in the names of women when it is about archaic type of epics. In this notice, heroines having the name “Altın” will be handled.
Öz Âşık Tarzı Türk Şiir Geleneğinde geçmişten günümüze en sık değinilen konuların başında aşk ve sevgili gelmektedir. Halk şairi; gördüğü, sevdiği ya da hayalindeki sevgili tasvirini farklı boyutlarda ele almıştır. Kimi halk şairleri sevgilinin fiziksel özelliklerini, kimileri de onun belirli olaylar karşısındaki tutumlarını dile getirmişlerdir. Âşık, toplumsal yaşamda var olan sevgili tipini, gerçek yaşamdan soyutlayarak mübalağalı bir biçimde ulaşılmaz bir peri ya da huri olarak anlatmaktadır. Divan şiirindeki sevgili tasviri ile halk şiirindeki sevgili tasviri farklılık arz etmektedir. Divan şiirinde sevgilinin tüm fiziksel özelikleri dile getirilse de adı söylenmez. Ancak halk şiirindeki güzel ya da sevgili ayakları yere basan, daha gerçekçi, davranışlarıyla somut bir tip olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmamızda Âşık Tarzı Türk Şiir Geleneği içerisinde güzelin/sevgilinin hangi yönleriyle ele alındığı ortaya konulmaya çalışılacaktır. Anahtar kelimeler: Âşık Tarzı Türk Şiiri, sevgili, güzellik unsurları, tip. Abstract In Âşik style Turkish poetry tradition, the primary subjects referred to from the past to the present are love and lover. Folk poets approached the depiction of the person they loved or their dream lover in different dimensions. Some folk poets expressed the physical features of the lover, while others expressed the lover's attitudes towards specific events. Âşik tells about the type of lover in societal life by isolating from the real life in an exaggerated way as an unreachable fairy or houri. The depiction of lover in Divan poetry and folk poetry are different from each other. In Divan poetry, even if all the physical features of a lover are mentioned, the name is not. However, the beauty or the lover in folk poetry is seen as a more down-to-earth, more realistic and concrete type with her behaviors. In this study, we will present with which aspects beauty/lover is addressed within Âşik style Turkish poetry tradition.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.