Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
9 pages
1 file
diğer dört oğlunu erken yaşlarda kaybeden ailenin soyunun Aşıkpaşazade'ye dayandığı söylenmektedir. Ahmet Hamdi Efendi'nin babasının adı Aşıkzade Osman olup Soyadı Kanunu çıktıktan sonra "Aşıkzade" olan aile lakabını "Erozan" şeklinde Türkçeleştirerek soyadı almıştır. Ahmet Hamdi Bey, 1938'de Mudanya'dan Bursa Vilayet Meclisi Daimi Encümen üyeliğine seçilmiştir. Agah Erozan, ailesiyle ilgili olarak Yassıada'da savunmasına şu cümleleri yazmıştır: "Babamın bana bıraktığı en büyük miras da, şeref de kırmızı şeritli İstiklal Madalyasıdır. Başta babam olmak üzere bütün ailem Atatürk'ün emrinde, Milli Mücadele'ye iştirak etmiş, onu takiben de Cumhuriyet'in kurulmasında vazife almışlardır. Ben de yıllarca Dahiliye hizmetinde, Cumhuriyetin korunmasında bekçilik ettim. Kurulmasında kanım, korunmasında hizmet şerefim olan Cumhuriyet ve onun esaslarına aykırı hiçbir hareketim asla mevzubahs olamaz. Cumhuriyet bize Atamızın emanetidir, ona ve eserlerine sadık kalmak hepimiz için en mukaddes bir vecibe, vicdanlarımızın şerefidir."
İSTEM
Öz Yüzyıllarca dünya medeniyetinin merkezi olan Orta Asya ve Anadolu'ya ev sahipliği yapmış ecdadımızın, nesilden-nesile aktararak ve zenginleştirerek büyüttüğü kültür mirasının en renkli parçalarından birisi de mûsikîdir. İnsanın halini aktarmakta tercih ettiği en yaygın sanat alanı olan mûsikînin oluşumunda ve icrasında, sazlar çok önemli bir yere sahiptir. İyi bir icrâcının elinde başlı başına bir müzik kaynağı oluveren çalgı, zaman içerisinde oluşan kendine özgü tür ve biçimleriyle mûsikîye derinlik kazandırırken, ses icrâsına eşlik etmesiyle de mûsikî alanına nâmütenahi tınılar katar. Organoloji olarak adlandırılan mûsikî aletleri biliminde çalgılar; "vurmalı çalgılar" (tahtalar, zilliler ve derililer), "nefesli çalgılar" (dilliler ve dilsizler) ve "telli çalgılar" (yaylılar ve mızraplılar) olarak üç grupta tasnif edilir. Ud, telli ve onun da altında mızraplı çalgılar arasında yer alan, Türklerin muhtelif formlardan dönüşerek ve gelişerek günümüze ulaşan asırlardır kullandığı başlıca sazlardandır. Sazların, ruha benzersiz manevi hazlar yaşatan, sürur veren renklerini, tınılarını ortaya çıkarmak da ancak usta ellerle, icracılarla mümkündür. Bu çalışmada, kendisine kadar olan klâsik mûsikî kültürünü özümsemiş, geliştirmiş ve uda yeni icra teknikleri kazandırarak, icrasına kattıklarıyla özgün bir sanatkâr tavrı bina etmiş olan Nevres Bey ve O'nun Türk mûsikîsine katkıları incelenmiş, bu bağlamda kendisinin icraları, talebeleri, eserleri örnekleminde sanatkâr kimliğinin daha yakından tanıtılması amaçlanmıştır.
Özet: Batı edebiyatında da örnekleri bulunan mizah sözlüklerinin Türk edebiyatındaki ilk örneginin Âlî Bey’in Lehcetü’l-Hakâyık’ı oldugu kaynaklarda belirtilmektedir. Ancak daha sonraki bir çalısmada Âlî Bey’in eserinden önce kaleme alındıgı tahmin edilen aynı nitelikte bir baska sözlügün varlıgına isaret edilmistir. Tespit edilen tek nüshasında adı, yazarı ve yazım tarihi kayıtlı olmayan bu sözlük, muhtemelen ele aldıgı söz varlıgının niteligi nedeniyle kütüphane fislerine Lugat-i Mizah ismiyle kaydedilmistir. Lugat-i Mizah, sözlük türünün yapısının bozuldugu, bir sözlügün sadece kimi biçimsel özelliklerinin taklit edildigi, mizahî unsurun da sözcüklere verilen beklenmedik karsılıklar aracılıgıyla saglandıgı oldukça küçük bir metindir. Metinde kelimeler, belirli konu baslıkları altında toplanmıs ve aralarında çesitli baglantılar kurularak sıralanmıstır. Bu çalısmada Lugat-i Mizah’ın sekil ve muhteva özellikleri incelenecek, yazı çevrimi yapılacak ve sözlük-dizini verilecektir. Anahtar sözcükler: 18-19. yüzyıl, mizah, sözlük, Türk Edebiyatı, Osmanlı Edebiyatı Abstract: In resources, Ali Bey’s Lehcetü’l-Hakâyık is being stated to be the first example of the humor dictionaries in Turkish literature examples of which exists in western literature, too. On the other hand, the existence of another dictionary at the same quality surmised to be written before Ali Bey’s work was pointed out in an ulterior study. This dictionary, in the unique copy of which the title, the author and the date are not written registered to the library fiches, possibly beacuse of the subject matter it is dealing with under the title of Lugat-i Mizah. Lugat-i Mizah is a rather small text in which the structure of dictionary category spoiled, only some peculiar forms of a dictionary emulated, humorous element assured by attributing to the words unexpected reciprocity. The words in the text had been grouped under certain subject titles and compiled by establishing a various corelations between them. In this study, the form and content features of the of Lugat-i Mizah will be analysed; text translation will be done and dictionary index will be given. Key words: 18-19th century, humor, dictionary, Turkish Literature, Ottoman Literature
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018
Ergani Bakır Maden-i Hümayûnu Osmanlı Devleti’nin en önemli bakır madeniydi. Bu madenin mülkiyeti devletin olmakla beraber işletmesi özel şahıslara (mültezimlere) verilmekteydi. Mültezim, madeni kazıp çeşitli rafine işlemlerinden sonra elde ettiği ham bakırı hükümet tarafından belirlenen bir fiyattan devlete satmaktaydı. Mültezimden alınan bu bakırlar silah ve gemi yapım fabrikaları gibi devlet işletmelerinin ihtiyaçları karşılandıktan sonra geriye kalan ham bakır yurtdışına satılmaktaydı. Yurtdışına satılarak önemli bir gelir elde edilmekle beraber bakır üretiminde belli başlı sorunlarla mücadele edilmesi gerekti. Bunlardan birisi bakırların İskenderun ve Samsun limanlarına nakli meselesiydi. Bir diğeri bakırın saflaştırılmasında gerekli olan odun kömürünün teminiydi. Bir başkası ise üretimi daha düşük maliyete gerçekleştirecek olan modern teknolojinin üretimde etkin kılınmasıydı. Bu sorunlardan ilk ikisinin çözümü için bölgeye demiryolu yapımı şarttı. Ancak demiryolu yapımı gibi büyük sermaye gerektiren işlerin yabancı sermayesiz yapılması mümkün değildi.
Atatürk Ansiklopedisi, 2021
Hem kültür adamı, hem de bir siyasetçi olarak bilhassa yazılarıyla etkili bir şahsiyet olan Refik Halit, edebiyatçılığının yanında tarihî bir kişiliktir. Türkiye tarihinin en önemli kısımlarından biri olan 20. yüzyılın ilk çeyreğinde meydana gelen siyasi olayların içerisinde bizzat yer almıştır. Makale, fıkra ve edebî eserlerinde 1908-1965 yılları arasında Türk toplumunun yaşadığı politik, ekonomik, tarihî, kültürel, toplumsal gelişme ve değişmeleri en iyi analiz eden aydınlardan biridir. Refik Halit, başta II. Meşrutiyet, İttihat ve Terakki Fırkası, Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Mütareke Dönemi, Millî Mücadele devri, Türkiye'nin sosyal ve ekonomik tarihî, dil ve edebiyat konuları üzerinde düşünmüş ve düşündüklerini okuyucuyla paylaşmış oldukça üretken bir yazardır. 15 Mart 1889 tarihinde, İstanbul'da Beylerbeyi semtinde dünyaya gelmiştir.
Mehmet EROZ tarafından yazılan ve Halk Kültürü , kategori klasmanında olan Yörükler isimli kitabın açıklaması : Türk milliyetçilerinin tanimasi gereken isimlerden biri de “Mehmet Eröz” dür. O, Türk devletinin ve Türk aydinlarinin çogunun hiçbir seyin farkinda olmadigi bir dönemde bölücülük ve Alevilik meselelerini ilmî arastirmalarinin konusu hâline getirmis bir sosyolog idi. 1965 yilinda tamamladigi “Yörüklerin Iktisadî ve Içtimaî Teskilâti” adli doktora teziyle daha 1960’li yillarin basinda saha arastirmalarina giren Mehmet Eröz, 1970’lerin basinda da “Dogu Anadolu Hakkinda Sosyo-Kültürel Bir Arastirma” adli eseriyle bu bölgede yasayan insanlarimiz hakkinda ilk ilmî çalismalardan birini gerçeklestirmistir. Bu çalisma daha sonra “Dogu Anadolu’nun Türklügü” (Istanbul 1983) adi altinda büyük bir eser hâline gelecektir. Eröz’ün arastirmalari, bazi kimselerin “kart kurt” diye alay ettigi cinsten arastirmalar degildir. Bir yandan sahada derlenmis verilere, bir yandan tarihî belgelere dayanmaktadir. O, Türkmân ve Ekrâd (Kürtler) kelimelerinin Osmanli belgelerinde “Ekrâd-i Türkmân (Türkmen Kürtleri)” veya “Türkmânân-i Ekrâd (Kürt Türkmenleri)” seklinde geçtigini çok önceden tespit etmis ve bu baglamlardaki Türkmen ve Ekrâd sözlerinin göçeri yasayis tarzini ifade eden sosyolojik terimler oldugunu ortaya koymustur. Nitekim onun açtigi yolda yürüyen bilim adamlari Kürt olarak taninan pek çok asiretin tarihte Türk oldugunu ispat etmislerdir. Bu konudaki en son ve mükemmel arastirma Yusuf Halaçoglu’nun alti ciltlik “Anadolu’da Asiretler, Cemaatler, Oymaklar” adli eseridir. 1977 yilinda, “Türkiye’de Alevîlik ve Bektasîlik” adli takdim teziyle profesör olan Eröz, bazi çevrelerce istismar edilmek istenen bu konuya da ilmî ve samimî yaklasimiyla dikkati çeker. Mehmet Eröz, 1960 - 1986 arasinda arastirmalar yapan ve eserler veren bir bilim adamidir. Bu yillardaki dergilerin birçogunda, Türk Kültürü, Töre, Türk Yurdu, Büyük Türkiye gibi milliyetçi dergilerde onun millî davalara ait yazilarina ve arastirmalarina sik sik rastlariz. Bizden bir önceki neslin, Necmettin Hacieminoglu, Mustafa Kafali, Erol Güngör neslinin unutulmaz isimlerinden biri olan Eröz, içten sohbetleri ve dostluguyla da arkadaslari ve ögrencileri üzerinde iz birakmistir. Özellikle 1960’li yillarda sik sik sohbet ettigim Mehmet Agabey’i “yüregini konusturan adam” diye tarif edebilirim. Sanki kalbini eline almis bir adam konusurdu karsimda. O kadar candan, o kadar içten. Ziyaret ettigi yörük obalarini, Tahtaci köylerini, Güney-Dogudaki asiretleri anlatirken sanki onlardan biri olurdu; yahut da biz öyle hissederdik. Sonra ögrenirdik ki ziyaret edilen yörükler ve asiret mensubu köylüler üzerinde de ayni tesiri birakirmis. Onunla konusan bu samimiyet karsisinda söylediklerinin dogru olduguna mutlaka inanirdi. Ziya Gökalp - Fuat Köprülü - Ziyaeddin Fahri Findikoglu çizgisinin bu samimi ve milliyetçi arastiricisini maalesef çok erken kaybettik. Beynindeki habis ur, önce hafizasini, sonra onu elimizden aldi. Gençligimin Izmirli yillarinda Izmirli Türkçüler olarak zaman zaman Aydin’a ve Söke’ye de uzanir; oradaki milliyetçilerle de sohbet ederdik. Mahbup Kilinç, Nihat Eröz ve agabeyi Mehmet Eröz. Sonra Findikoglu’nun Iktisat Fakültesi’ndeki odasinda kendisini ziyarete basladim. 1965 güzündeki bir telefonu benim için tam bir müjde olmustu. Türk Iktisat Tarihi Enstitüsü’nde uzman olarak çalisabilecegimi söylüyordu. Benim ve ailemin maddî sikintisi bir anda çözülüvermisti. Üstelik enstitü benim için ayri bir okul olmustu ve Eröz’le daha sik görüsmemi de saglamisti. Elbette onu seçkin kilan hayatimda oynadigi önemli rol degildir. Bu onun karakteriydi; sicakti, samimiydi, yardimseverdi. Fakat her seyden önce o milletini seven ve Türklügü ilgilendiren meseleler üzerinde çalisan bir bilim adamiydi. Arastirmalariyla, eserleriyle, yetistirdigi ögrencilerle Türk sosyolojisine yaptigi katkilar ona önemli ve seçkin bir yer saglamisti. Otüken Nesriyat onu unutmadi ve bir “Mehmet Eröz Armagani” çikardi. Onun yolunda yürüyen iki genç arastirici, Mustafa Aksoy ve Osman Yorulmaz’in hazirladigi armaganda hem Eröz hakkinda bilgiler, hem de birçok degerli arastirma yer aliyor. Mehmet Eröz, Türk milliyetçiliginin önemli degerlerinden biridir ve kendisini “milliyetçi” olarak niteleyenlerin tanimasi gereken bir isimdir. Unutulmamalidir ki kendi degerlerini tanimayan bir hareket, davasini baskalarina hiç anlatamaz.
öz Asııııa sadık kalarak Türkçe 'ye çevinneye çalıştığımız bu kitapçık; Abdülaziz'in Fransa seyahatinin hemen öncesinde, Sultaııı ve Osmanlı Devleti'ni Fransa kamuoyu ile Paris halkıııa tanUma gayesiyle E. Dentiı tarafından yazılmıştır. Yazar kitabıııda, Osmanlı Devleti ve Abdiilaziz hakkında olumlu görüşler bildirmiş, ayrıca eserinin sonunda gerçekleşecek seyahate yönelik kısa bilgi vermiştir. Yazara göre, inanç farklılıkları bu iki ülkeyi birbirinden ayırsa da, menfaatlerinin benzerliği birbirine yaklaştırmış, Kırım Savaşı 'nda da bu iki devlet birlikte savaşıp Rusları yenmişlerdi. Abdulaziz 'in llL. Napolyon'u ziyareti, bir nezaket gösterisinden öte bir güven göstergesidir. lll. Napolyon 'un bütiin giicüyle destek verdiği Osmanlı Devleti 'nin Sultam'm bir müttefik olarak karşılayacağı gibi, Paris halkı da sempati ve sıcaklıkla karşılayacaktır. ABSTRACT This booklet, which i tried to translate into Turkish by keeping İts original, was written out by E. Deflfu just before Sultan Abdulaziz' s voyage to France in order to present the Sultan and the Ottoman State to the Frenelı public opinion. In his book, the author expressed positive views aboıı! the Ottoman State and Abdulaziz, and he also gave brief information about the voyage to be carried out at the end of the work.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Şamil Öçal , kışladan Medreseye ss.591-598, 2013
International Journal of Human …, 2006
Sakarya Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi, 2008
Erzincan Valiliği, 2019