Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2017, Tasarım + Kuram
Tasarım + Kuram
Çalışma başlıklı doktora tezi temel alınarak üretilmiştir. Süreç odaklı geliştirilen yaklaşım bu makaleye özgüdür.
Mekan ile beden arasındaki etkileşim, gerek mekan üretimlerinde gerekse de üretilen bu mekanların kullanımında farklı boyutlarda ele alınmaktadır. Aradaki etkileşimin zayıf olması halinde, kullanıcı ile mekan arasında erişimi engelleyen bir duvar oluşmaktadır. Bu duvarı kaldırmak ve etkileşimi arttırmak için aracı olan bedenin pozisyonunu incelemek gerekmektedir. Mekan içindeki bedeni denge ve hareket kavramları üzerinden irdeleyen bu makalede, bedenin mekan içindeki farklı pozisyonları kavramsal bir çerçeve ile açıklanmakta ve bu çerçeve bir deneysel çalışma ile test edilmektedir. Bu amaçla bedenin denge pozisyonlarını test eden ve mekan içindeki hareketini yönlendiren bir prototip üretilerek İTÜ Taşkışla Kampüsü’ne belirli bir zaman diliminde yerleştirilmiş ve video kayıt, fotoğraf ve kullanıcılarla birebir görüşme ile analizler yapılmıştır. Kullanıcıların prototipi tekil, çoğul ve dansla birlikte deneyimlemesi üzerinden karşılaştırmalı bir ‘’Mekanı yeniden tanımlama deneyi’’ oluşturulmuştur. Analiz sonuçlarıyla birlikte dinamik olan bedenin dinamik mekanla olan karşılıklı etkileşimini tartışmaya açmak hedeflenmiş ve mekanın ancak bedenle var oluşu sonucu vurgulanmıştır.
Disiplinlerarası Yenilik Araştırmaları Dergisi, 2024
Bu makalenin temel meselesi, mimarlık disiplini içerisinde kamusal alana farklı bir perspektiften nasıl yaklaşılabileceğidir. Kamusal alanın fiziksel mekândan bağımsızlığı, çoğu zaman ya mimarlık alanı içinde ihmal edilmesine ya da kamusal mekânların kamusal alanı yarattığı fikrine indirgeyen yaklaşımlara yol açmaktadır. Literatür taraması süreci boyunca, mimari mekânsal tasarım yaklaşımlarına insan deneyimlerini ve duygularını merkeze alan farklı bir bakış açısı geliştirilmesine vurgu yapılmıştır. Mekân ve yer duygusu arasındaki ilişkiler bağlamında, kamusal alan odaklı bir teorem formüle edilebileceği savunulmuştur. Mimarlık alanında, insan merkezli ve kamusallığı dikkate alan mekânsal tasarım yaklaşımlarını tartışmak ve geliştirmek, böylece kamusal alana odaklanan literatüre farklı bakış açıları kazandırmak önemlidir. Bu amaca ulaşmak için sosyal bilimler, şehir planlama ve mimarlık alanlarındaki literatürden yararlanılmıştır. Disiplinlerarası literatürde incelenen kavramsal ilişkiler, makalede ele alınan yaklaşımın mekân, yer, yer duygusu, eşzamanlılık, kolektif hafıza ve kamusal alan gibi kavramlara odaklanmasını sağlamıştır. Bu kavramların tanımları ve fenomenolojik analizleri, kamusal alanın ve canlı kamusallığın mimari mekânsal araçlarla ilişkilendirilmesi olasılığını ortaya koymaktadır. Makale, kavramsal ilişkiler ve fenomenolojik yaklaşımlar aracılığıyla kamusal alana odaklanan mimari mekânsal tasarım ilkelerini tanımlama potansiyelinin altını çizen teorik bir yaklaşıma dayanmaktadır. Makale, Arendt'in kamusal alanı tanımlayan teorik perspektifiyle uyumludur. Sonuç bölümünde, bu amaca yönelik gelecekteki çalışmalara ışık tutması için katılımcı tasarımın önemi vurgulanmaktadır. Özellikle katılımcı tasarım metodolojilerinin kamusal alan odaklı mekânsal çözümlerin geliştirilmesine katkı sağlayabileceği vurgulanmaktadır.
DergiPark (Istanbul University), 2020
İnsanlık tarihi boyunca var olan mekan yaratma sanatı olan mimarlığın esas nesnesi olan mekan kavramı irdelendiğinde farklı yaklaşımların olduğu dikkati çeker. Özellikle farklı disiplinlerdeki araştırmalarda mekan kavramı anlamsal açıdan farklı şekillerde ifade edilmektedir. Buradaki kavramsal farklılıkların çeşitlilik ve zenginlik olarak ele alınması doğru bir yaklaşımdır. Bu çalışma kapsamında mimarlık nesnesi olan mekan kavramının farklı bakış açılarına göre tanımları üzerinde durulmuş ve mekan-yer kavramları tartışmaya açılmıştır. Genel olarak bakıldığında, mekan kavramının soyut olarak algılanan bir boşluktan ibaret olabildiği, yer kavramının ise insan deneyimini barındıran mekanlar olduğu görüşü kabul gören bir yaklaşımdır. Yer kavramı irdelendiğinde ise "ev" kavramı ile en derin anlamı ortaya koyduğu görüşü hakimdir. İnsanlık tarihi boyunca tüm uygarlıklarda ve kültürlerde önemli bir yeri olan "ev" kavramının etimolojik olarak da önemli anlamsal değerler taşımaktadır. Özellikle Anadolu mimarisinde ev çeşitli atasözlerine, deyişlere konu olacak kadar derin anlamlar içermektedir.
Betonart, 2022
A Non-Visual Cognition Of Space The study discusses the relation between architecture and literature with a focus on the cognitive representations of a non-visual space that is experienced through written narratives. It aims to put forward the concepts of perception and cognition in spatial studies and their relations with the temporality of space. Based on this theoretical framework, the study aims to draw attention on the potentials of literature for the architectural research by addressing some of the medium's qualities.
Kitap içerisinde yer alan her bir yazının tüm sorumluluğu yazarına aittir.
Düşünen Şehir Dergisi, 2019
Bu yazıda mekân derken, zaman zaman dünya zaman zaman şehir zaman zaman da mahalle veya ev kastedilecektir. Ana hatları ile insanın yeryüzü serüveni ile başlayan dünya hayatının onun mekân düşüncesine yansıması ile birlikte bu süreçte yaşadığı paradokslar, kırılmalar veya çatışmalar ele alınacaktır. Özellikle gelenek ile (İslam düşüncesi) modern süreç arasındaki tartışmalar ve tasavvurlar ekseninde şehir ve mekân anlayışı ana hatları ile tartışılacak, mekân algısı ve düşüncesinin bugününün arka planı ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bir şehrin kuruluşundaki asıl önemli unsurun şehir ile ilgili inançsal ve düşünsel boyut yani bir zihniyet olduğu vurgulanacak, modernleşme ile birlikte ortaya çıkan kırılma değerlendirilecektir. Modernleşme süreci ile birlikte mekân ve şehir tasavvurumuzun gelenekten koptuğu bir gerçektir. Din tasavvurumuz religion'a, medeniyet tasavvurumuz civilization'a, medine tasavvurumuz citylere, mekân tasavvurumuz da anlamsız ve tüketilen boşluklara dönüştü. Dünyayı imar ve ifsad yaklaşımı iç içe geçerek birbirine karıştı. Gelenek mi dünyayı imar ediyor modernlik mi, bilinmez oldu. İnsanın hayatı genel anlamda iki mekânla anlatılır. Birincisi elbette ki cennettir. Cennet insanoğlunun ödüllendirildiği ve ideal anlamda bir mekânın ne olduğunun kendisine öğretildiği mekânın adıdır. Nitekim Kuran-ı Kerim'deki cennet anlatımları ideal mekânın anlatımlarıdır. Daha sonra ise insanoğlu başka bir mekânla karşılaşır. Cennette yaptığı bir hata nedeniyle gönderildiği mekân: Yeryüzü veya diğer adıyla dünya… Öyleyse Şehir ve Mekân Anlayışı ya da Mekânın Metafiziği DURSUN ÇIÇEK "Aşkla yoğrulmuş hissiyatın fikriyat ve fiiliyata geçmesi için sabırla örülmüş bir neslin hikâyesi… Önce mekân kaybedildi, sonrası çorap söküğü gibi geldi. Bugünlerde İslâmcılık tartışmalarının neden tuhaf bir mecraya evrildiğini anlamak isteyenler, neleri kaybettiklerine baksınlar." Akif Emre Mekânlar latif kalpleri etkiler… İbni Arabi 50
Journal of Turkish Studies
açısından araç görevi gören, sonradan başarı sağlanan, başarı için zihinsel ve fiziksel faaliyet, dikkat edilmesi gereken süreç, algılayan açısından farklılık doğuran" şeklinde algıladıkları görülmektedir. Yapılan çalışma sonucunda mekânı algılama becerisi üzerinde öğrenci algılarında kısmi de olsa yanılgılarının olduğu görülmektedir. Buradan yola çıkarak mekânı algılama becerisinin kazandırılması sürecinde öncelikle öğrencilere mekânın farklı ögelerinin örneklendirilerek sunulması öğrencilerdeki mekân algısını geliştirebilir. Araştırma sonuçları az sayıda öğrencinin mekânı algılama becerisine yönelik harita, küre, navigasyon vb. gibi mekân algısını artıracak öğeler içeren metafor geliştirdikleri görülmüştür. Bu sonuçlara göre mekânı algılama becerisinin öğrencilerde kalıcılığının sağlanması adına bu tür öğelerden daha fazla yararlanılması önerilmektedir. Bu öğelerden daha fazla yararlanabilmek için öğrencilere gerçek yaşam ortamında uygulama yapılması gerektiği düşünülmektedir.
İdil Dil ve Sanat Dergisi, 2017
ÖZ Sanat ve mekan, yaratıcı ifade biçiminin iki farklı alanda ortaya çıkmış halidir. İkisi de birer iletişim biçimidir ve ikisi de içinde hem tasarım, hem de sanat barındırmaktadır. Tasarım sürecinde sanat algısı ve sanat sürecinde tasarım algısı birbirinden ayrı ve bağımsız olarak düşünülememektedir. Tasarımdan ayrı üretilen bir sanatın eksik kalması gibi, sanat ile beslenmeyen bir tasarım estetikten uzak kalmaktadır. Çağdaş sanatta, sanatçının eseri artık kendi sınırlarının dışına çıkarak bulunduğu mekanı kullanarak bütünleşmektedir. Bu çalışmada amaç, çağdaş sanatlarda sürekli bahsi geçen mekan konusuna, sanatın objesi olarak ve sanatı içinde barındıran ve sergileyen bir sanat olarak bakmayı hedeflemektir. Sanat ve tasarım alanlarındaki bu etkileşim, mekan tasarımının kendisini oluşturmaktadır. Çalışma içerisinde yer alan iki bölüm bu konuları ayrı ayrı ele almaktadır. Sanatın mekanı bölümünde sanatın mekanı bir obje olarak kullandığı örneklere ve mekanın sanatı bölümünde ise sanatı içinde barındıran sanat galerileri örneklerine yer verilmesini kapsamaktadır. Sonuç olarak, sanat ve tasarımda disiplinler arası etkileşim ve mekan tasarımında çağdaş sanatın yansıması olduğu gözler önüne serilmektedir.
Sabah Ülkesi, 2024
Mekân, insanın ana rahminde, doğum esnasında ve sonrasında başına gelen en önemli hadiselerden biridir. İlk önce ana rahminde bize açılan boşlukta biçimlenir, daha sonra dünyada biz(iml)e açılan boşluğa (açık alan)[1] doğarız. Doğduğumuz mekân kültürel-tarihsel-dilsel bir dünya olduğu için biz aynı zamanda kültüre, tarihe ve dile doğarız. Buna göre her doğum, ana rahmi denen bir mekândan dünya denen bir başka mekâna doğru bedensel canlı varlığın yeni bir mekân olarak doğuşudur. Yeni bir mekânın tecellisi olan doğumumuz hem bizim hem de başkaları için hadisevi öneme sahiptir. Her ne kadar "hadise", karakteri itibariyle yeni olsa da, hâlâ bu "yeni", fark edilmek ve anlaşılmak için peşinen bir yorum ortamına muhtaçtır. Dolayısıyla her yeni mekân, yorum geleneği içinde açılan bir mekândır. Kuşkusuz tersi de doğrudur: Her yorum ortamı zaten yorumu mümkün kılan bir mekânın ifşası anlamına gelir. Kısacası yorum ve mekân aynı anda ortaya çıkarlar ve birbirleri sayesinde varlıklarını sürdürürler.
Özgün Makale, 2025
Bu araştırma madde kullanım deneyimi olan kişilerin yaşam öykülerindeki mekansal pratiklere odaklanarak, madde kullanımında mekanların bireyler için neden ve nasıl anlamlı hale geldiğini anlamayı amaçlamaktadır. Söz konusu amaç doğrultusunda "ilişkisel mekan" anlayışının güzergahları takip edilerek maddeyle tanışma, kullanımın istikrar kazanması, terk etme, nüksetme gibi süreçlerde katılımcıların mekanları fiziksel, duygusal ya da sosyal açılardan ne şekilde deneyimlediği anlaşılmaya çalışılmıştır. Fenomenolojik desenle tasarlanan bu çalışma kapsamında madde kullanım deneyimi nedeniyle Manisa Arındırma Merkezi’nde tedavi görmekte olan 20 katılımcıyla derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiş, edinilen bilgiler içerik analizi tekniği kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular, mekanların madde kullanımını elverişli ya da elverişsiz kılan bazı dinamiklerin mevcudiyetini ortaya koymaktadır. Kullanıma elverişli mekanlarda güvensizlik, gizlilik, aidiyet ve baskı unsurları öne çıkarken; maddeyi bırakmaya ilişkin dinamikler tedavi mekanlarındaki yatay ilişkiler, esnek kurallar, ortak deneyimler ve rutin kurma pratikleriyle ilişkilenmektedir. Araştırmanın madde kullanımıyla alakalı olarak geniş bir neden-sonuç yelpazesini düşünmeye sevk edeceği, bağımlılık açısından risk altında olan gruplara yönelik önleyici çalışmalara, uyuşturucu politikaları ve sosyal mekanların yeniden düzenlenmesi açısından kilit noktaların belirlenmesine katkı sunabileceği düşünülmektedir.
Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2022
Tasarım ve planlama alanları, sosyal ve ekonomik gereksinimler için mekânların teknik, estetik ve işlevsel gerekliliklerine çözüm yolları aramaktadır. Bu çözümler mekanların ve mekan kullanıcılarının karşılıklı faydaları üzerine odaklanmaktadır. Her mekan bir kullanıcı için var olurken, kullanıcının mekandan beklentileri bu var oluş sürecini yönetmektedir. En küçük ölçekteki tasarım öğesinden en büyük ölçeğe kadar tasarım süreci, tasarımcının mekanın işlevi ve mekan kullanıcılarının beklentilerini birlikte değerlendirdiği bir organizasyondur. Bu nedenle mimari yapıların tasarım ve planlama sürecinde başından beri var olan veya zamanla ortaya çıkan tasarım gerekliliklerini araştırmak önem taşımaktadır. Bu çalışma mekân organizasyonu gereği, çevre karakteri ve deneyimsel değerlendirmelere yönelik bir tasarım rehberi hazırlamak için, mekân algısından başlayarak gelişen süreci ve mekân dizimi yönteminin gerekliliğini saptamayı amaçlamaktadır. Literatürde konu odaklı çalışmaların taranmasını ve literatüre ilişkin yöntemsel ve eleştirel yaklaşımların sergilenmesini içermektedir.
Journal of Social and Humanities Sciences Research, 2021
Mekan ne sadece sınırlandırılmış uzaydır ne de sadece tecrübedir. Kendi başına var olamaz, mekandaki nesneler kendi başlarına var olabilirler, mekanı oluşturan etkenlerin bir kısmı kendi başına var olabilir; ancak mekan bir kullanıcısı olmadan kendi başına var olamaz. Bu noktada bir mekan tanımı, bugün için geçerli; fiziksel-sanal, nesnel-özdeksel gibi zıtlıklar değilse bile yerinden oynamışlığın ışığında acil bir gerekliliktir. Mekan; özelden genele, kişiselden toplumsala uzanan yayılım özelliği nedeniyle, kendini kuşatan anlam çerçevesi ve kucakladığı anlam katmanları herkes tarafından anlaşılabilir, ancak herkes için farklı anlamlar taşıması muhtemel bir kurgusal bütünlüktür. Bu nedenle mekanın varlığını ispatlamaya yönelik hiçbir ipucu dolaysız olamaz, çünkü mekanın anlam katmanlarını ve mekanı oluşturan unsurların varlıklarını belirleyen tüm varlık felsefesi; kişiye özel olan bilgiyi genele yaymaya çalışmakta ve mekanı anlamlandıran kurguyu çoğunlukla imgeler üzerinden açıklamaya çalışmaktadır.
Yaşamın Teşebbüsleştirilmesinde Mekânın Rolü, 2022
2022 yılı Mart ayında bir önceki aya göre yüzde 9,3 oranında artan KFE, bir önceki yılın aynı ayına göre nominal olarak yüzde 110,0, reel olarak ise yüzde 29,7 oranında artmıştır.
Journal of Interior Design and Academy
Mimari bir yapının duyular aracılığı ile algılanması görme ile başlar. Ancak yapı ve iç mekân arasındaki ilk ilişki giriş mekânı ile kurulur. Giriş mekânları sadece görme ile değil diğer duyularla da algılanabilir ve kullanıcı belleğinde izler bırakabilir. Örneğin bir konser salonunu işitme duyusu, bir restoran koklama duyusu üzerinde bıraktığı izlerle hatırlanabilir. Bu çalışmada iç mekânda duyu kavramını incelemek için öncelikle mimaride duyu kavramı ele alınmış, daha sonra giriş mekânlarının önemi ve mekânın duyularla nasıl algılanabileceği üzerinde durulmuş, son bölümde de iç mekânda duyular kavramı, bir sağlık yapısının giriş mekânı özelinde incelenmiştir. Örnek olarak seçilen sağlık yapısı İstanbul Memorial Bahçelievler Hastanesi’dir. Bu amaçla hastane yönetimi ve proje ekibi ile iletişime geçilmiş, alan ziyaretleri yapılarak alınan izin çerçevesinde fotoğraflanmıştır. Çalışmada giriş mekânı tasarımının, görme, dokunma, işitme, koklama ve tatma duyularına nasıl hitap ettiği; k...
Mekân ve Materyal Odaklı Mekânsal Bakış Açısı, 2023
Bu çalışmada, mekânsal bakışın ne olduğu; onu oluşturan bileşenler; teorik yaklaşım ve paradigmalara göre şekillenen mekânsal bakış açıları ele alınmıştır. Coğrafi disiplini tanımlayan en önemli unsur mekânsal bakıştır; çünkü mekânsal bakışın kavranmasıyla coğrafi çalışmalar daha sağlam bir temele oturur. Coğrafyada yaşanan ve yaşanması muhtemel bütün fiziki ve sosyal olgular mekânsal bir odakla ele alınıp incelenmektedir. Bu mekânsal odağı daha iyi analiz edebilmek için teorik çerçevelere, kavramlara ve yaklaşımlara gereksinimimiz vardır. Çalışmada, değişmez bir mekânsal bakış açısının olmadığı vurgulandıktan sonra mekânsal bakışı oluşturan bileşenler ele alınmıştır. Ayrıca materyalitenin (maddenin) mekânsal bakış açısını oluşturma sürecinde daha önceleri yeteri kadar önemsenmediği; ancak materyal olanın sanıldığından çok daha etkin bir şekilde mekânsal süreçlere müdahil olduğu vurgulanmıştır. Teorik çerçevelerle şekillenen mekânsal bakış açıları ele alındıktan sonra sonuç bölümünde materyaliteyi önceleyen; ancak materyaliteden etkilenen sosyal dünyayı gözden kaçırmayan mekânsal bakış açılarına daha fazla ihtiyaç olduğu savunulmuş ve coğrafi disiplin için bu yönde gelişen mekânsal bakış açıları önerilmiştir.
2021
Diğer metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı 33 Ana metal sanayii 32 Bina inşaatı 199 Bina dışı yapıların inşaatı 98 Özel inşaat faaliyetleri 50 Kara taşımacılığı ve boru hattı taşımacılığı 209 Yiyecek ve içecek hizmeti faaliyetleri 34 2.2. İmar Kanunu (3194 sayılı Kanun) 9.5.1985 tarih ve 18749 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren İmar Kanunu, şantiye şefliği kavramının mevzuatta yerini aldığı ilk kanundur. 6331 sayılı Kanun gibi, İmar Kanununda da, aslında şantiye şefine iş sağlığı ve güvenliği konusunda doğrudan görev, yetki ve sorumluluk atfedilmemiştir. Ancak "Müellifler ve uygulamada bulunan meslek mensupları, işlerini bu Kanuna ve ilgili diğer mevzuata uygun olarak gerçekleştirmekten sorumludur" (İmar Kanunu m.28), hükmü irdelendiğinde, inşaat işlerinin imara, ruhsata, eki projeye, bilim ve fenne uygun yürütülmesinden sorumlu teknik kişi olması sıfatıyla, İmar Kanununda da şantiye şefine bir takım yükümlülüklerin karşımıza çıktığı görülecektir. Şantiye şefleri, inşaat işlerini müteahhit adına yürütür, çalışanların, alt işverenlerin/taşeronların sevk ve idaresini sağlar. Aynı zamanda iş güvenliğinin sağlanması için ilgili mevzuatın zorunlu kıldığı tedbirlerin alınıp alınmadığını denetlemekle, yapının bilim, fen ve tekniğe, ruhsat ve eki projesine uygun olarak yapılmasını sağlamakla yükümlü olan gerçek kişidir. Kanuna göre, "Yapı müteahhidi ve şantiye şefi; yapıyı, tesisatı ve malzemeleriyle birlikte bu Kanuna, ilgili diğer mevzuata, uygulama imar planına, ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere, standartlara ve teknik şartnamelere uygun olarak inşa etmek, neden olduğu mevzuata aykırılığı gidermek mecburiyetindedir. Yapı müteahhidi ve şantiye şefi, ilgili fenni mesullerin denetimi olmaksızın inşaat ve tesisatlarına ilişkin yapım işlerini sürdüremez, inşaat ve tesisat işlerinde yetki belgesi olmayan usta çalıştıramaz" (3194 sK m.28). Madde hükmü, herhangi bir iş kazası yaşanması durumunda, şantiyede çalıştırdığı ustaların yetki belgesine sahip olup olmaması konusunun şantiye şefinin sorumluluğunda olduğu, bu durumda yetki belgesiz usta çalıştırmaktan kaynaklı yaşanan bir kaza dolayısıyla ve cezanın şahsiliği ilkesi gereğince, okların bu konuda da şantiye şefine çevrileceği anlamına gelmektedir. Şantiye şefinin görev aldığı inşaatta şayet iş güvenliği önlemi alınmaması nedeniyle kazaya bağlı bir zarar oluşmuş ise, kazaya uğrayanın/yakınlarının veya SGK'nun açtığı tazminat davalarında şantiye şefinin de kusuru oranında tazminat sorumluluğu bulunmakta, bunun yanında, mesleğinin gereklerini yerine getirmemesi sebebiyle Türk Ceza Kanunu 85. Ve 89 Hükümleri gereğince "taksirle öldürme" yada "taksirle yaralama" suçlarından yargılanabilmesi yani cezai sorumluluğu da mümkün olmaktadır. Nitekim; mesleki yeterliliği bulunmayan bir kalfayı, HES inşaatında yüksek gerilim ihtiva eden elektrik besleme sisteminin bakım ve işletmesinde tek başına çalıştırdığı anlaşılan şantiye şefinin asli kusurlu olduğuna kanaat getirilen karar mevcuttur (Yargıtay 12.CD, 24.05.2016).
2019
21. yüzyıl başından itibaren hızla gelişmekte olan nörobilim alanlarında yapılan araştırmalar insanların tüm düşünce, duygu ve davranışlarının beyinlerinde meydana gelen bir dizi elektrokimyasal reaksiyon sonucu oluştuğunu göstermektedir. Kişilerin çevrelerindeki mekândan aldıkları duyusal uyaranlar, vücutlarının içsel durumu hakkında bilgi veren duyguları ve önceki deneyimlerinden arta kalan anılarıyla birlikte, eylemlerini belirlemektedir. Dolayısıyla her mekân, o mekânı deneyimleyen kişiler için o veya bu şekilde davranmalarına neden olacak mesajlar içermektedir. İnsan-mekân etkileşimlerini inceleyen mevcut araştırmalar, konuya daha çok yapılı çevre üzerinden kullanıcı ekseninde yaklaşmakta; tasarımcıların malzeme, strüktür ve organizasyon tercihleriyle mekân kullanıcıları üzerinde ne tür etkiler oluşturabileceklerini inceleyen tasarımcı eksenli araştırmalar bulunmamaktadır. Bu çalışmada algı ve davranış yönetimi konusunda disiplinler arası bir çalışma alanı olan retorik, mekân tasarımı bağlamında ele alınmış; tasarımcıların retorik stratejilerini kullanarak mekân kullanıcılarını belli düşünce, duygu ve davranışlara sevk edebilecekleri öngörülmüştür. Algı ve davranış sistemlerinin nörolojik altyapısı üzerine temellendirilen çalışmanın ana bölümleri Aristoteles’in ikna kategorileri olan Logos, Pathos ve Ethos olarak belirlenmiştir. Logos bölümünde mekânsal söylemi oluşturan ışık, renk, form, ses gibi öğelerin algılanma biçimleri ve kişiler üzerinde oluşturabilecekleri etkiler incelenmiş; retorik figürlerin mekân tasarımında kullanım biçimleri açıklanarak örneklenmiştir. Pathos bölümünde tüm insanlarda ortak olan temel duygu sistemleri ve bunların mekân tasarımıyla ilişkileri irdelenerek mekânı deneyimleyen kişilerde bu temel duyguların nasıl uyandırılabileceği araştırılmıştır. Ethos bölümünde ise farklı mekân tiplerinde mekânsal karakter oluşumları örnekler üzerinde incelenmiştir. Yapılan incelemeler neticesinde retorik stratejilerinin mekân tasarımı dâhil iletişim kaygısı güden her alanda kullanılabileceği düşünülmektedir. Neuroscience research, which has been developing rapidly since the beginning of the 21st century, shows that all thoughts, feelings and behaviors of people are the result of a series of electrochemical reactions in their brains. The sensory stimuli they receive from their environment determine the actions of people, with the feelings that give information about the inner state of their bodies along with their memories from their previous experiences. Therefore, each place contains messages that will cause people to act in one way or another. Existing studies examining human-space interactions are more user-oriented about the effects of the built environment on people. There is no designer-oriented research that examines the effects of the designers’ choices of materials, structure and spatial organization to users’ behavior. In this study, rhetoric, an interdisciplinary field of study on perception and behavior management, has been discussed in the context of spatial design; it is foreseen that the designers can use rhetorical strategies to refer the users to certain thoughts, feelings and behaviors. The main parts of the study, which is based on the neurological infrastructure of the perceptional and behavioral systems, are determined as Aristotle's three elements of persuasion: Logos, Pathos and Ethos. In the Logos section, the perception of the elements such as light, color, form, sound, which constitute the spatial discourse and their effects on the people, were examined. The use of rhetorical figures in spatial design is also described and illustrated in this section. In the Pathos section, the basic emotion systems common to all people, their relations with the spatial design and how these basic emotions can be awakened in users are examined. In the Ethos section, formations of spatial character in different types of spaces were examined through examples. As a result of the study, it is understood that rhetoric strategies can be used in all areas concerning communication, including spatial design.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.