Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2025, Renzulli Öğretim Metodu ve Bilim Eğitimi
Eğitimdeki geleneksel yaklaşımlar genellikle öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarını ve yeteneklerini göz ardı etme eğilimindedir. Ancak, her öğrencinin öğrenme tarzı, hız ve yetenekleri farklıdır. Bu farklılıkları göz önünde bulunduran öğretim yöntemlerinden biri de Joseph Renzulli tarafından geliştirilen Renzulli Öğretim Metodudur. Bu metod, öğrencilerin yaratıcı ve yüksek düzeyde düşünme becerilerini geliştirmelerine olanak tanırken, bilim gibi dinamik ve keşif gerektiren alanlarda da önemli başarılar elde etmelerini sağlar.
Sınırsız Eğitim ve Araştırma Dergisi, 2017
Ankara Universitesi Egitim Bilimleri Fakultesi Ozel Egitim Dergisi, 2002
Istanbul University - DergiPark, 2000
Hz. Peygamber (sav) Mekke'den Medine'ye hicret ettikten sonra burada yeni bir devletin temellerini attı. Müslümanlar burada kendi güvenliklerinin sağlamalarının ardından önce Arap yarımadasının merkezi Mekke'ye, daha sonra Hicaz'ın geri kalan topraklarına hakim oldular. Yarımada dışına seferlerin ilk adımları da yine Hz. Peygamber (sav) tarafından başlatıldı. Allah Rasûlü'nün vefatından sonra halife seçilen Hz. Ebu Bekir de, ümmeti derinden sarsan ridde hareketlerini bastırdıktan sonra, yeniden fetih faaliyetine girişerek Suriye ve Irak üzerine ordular gönderdi. Hz. Ömer zamanında daha da hızlandırılan seferler neticesinde doğuda İran topraklarının tamamı zaptedilirken, batıda da Bizans'ın Orta Doğu ve Mısır hakimiyetine son verildi. Hz. Osman'ın halifeliğinde ise, başlatılmış olan fütühât son hedefine ulaştırıldı ve Hulefâ-i Raşidîn döneminin en geniş sınırlarına ulaşıldı. Biz bu çalışmamızda bu son dönemde, yani Hz. Osman'ın hilafetinde yapılan fetihleri ele alacağız. Fetih hareketlerine geçmeden önce fetih üsleri olan Kûfe, Basra Mısır ve Şam eyâletleri 1 hakkında kısa bilgiler verdikten sonra fetih faaliyetlerine geçeceğiz. A. Kûfe Merkezli Fetih Hareketleri Kûfe, Güney Irak'ta Babil harabelerinin güneyinde ve Fırat'ın batı kolu üzerinde kurulmuş bir şehirdir 2. Bu merkez, Kadisiye zaferinden sonra Müslümanlar'ın, elde ettikleri topraklardaki halkı idare edebilmek, aynı zamanda başkent Medine ile sürekli irtibat sağlayabilmek için müstahkem karargâhlara ihtiyaç duymalara sebebiyle kurdukları şehirlerden birisidir 3. Şehir Halife Hz. Ömer'in emriyle başkomutan Sa'd b. Ebî Vakkas tarafından 17 (638) yılında kuruldu 4. Kûfe'nin önemi, Müslümanlar'ın doğuda yaptıkları fetihlerle daha da arttı. Fatih Araplar yanında, onlara boyun eğmiş İranlılar'ın buraya yerleşmesi ve şehir nüfusunun daha da yoğunlaşmasıyla Kûfe büyük bir eyâlet merkezi haline geldi 5. Hz. Osman'ın halife seçildikten sonraki ilk siyasî icraatı 24(645) yılında Kûfe valisi Hz. Ömer'in vasiyeti gereği Muğire b. Şu'be'yi görevden alıp yerine Sa'd b. Ebî Vakkas'ı getirmek oldu 6. Ancak Sa'd'ın valiliği fazla sürmedi. Yaklaşık bir buçuk yıl sonra 7 o da azledilerek 26(647) senesinde yerine Velid b. Ukbe b. Ebî Muayt tayin edildi 8. Bu nedenle Hz. Osman döneminde Kûfe merkezli ilk fetih hareketleri Velid b. Ukbe tarafından başlatılmıştır. Velid b. Ukbe'nin Kûfe'ye tayini akabinde Azerbaycan halkı isyan ederek Hz. Ömer zamanında yapılmış olan anlaşmayı bozmuştu. İsyanı bastırmak üzere vali 26(647) yılında Abdullah b. Şibl el-Ahmesî'nin öncü kuvvet komutanı olarak görevlendirildiği bir sefer düzenledi. İsyana iştirak etmiş olan Mukan (Mugan) 9 , Beber (Babr) 10 , Taylasan 11 gibi Azerbaycan şehirleri tekrar itaat altına alındı 12. Velid daha sonra Selman b. Rebîa el-Bahilî'yi Ermenistan üzerine gönderdi. Burada da ordular başarılı neticeler aldılar 13. Azerbaycan ve Ermenistan seferinde ordu komutanı olarak görev yapan Said b. el-Âs da fetih hareketlerine büyük başarı gösterdi 14. Hz. Osman da 30(650) yılında Velid'i Kûfe valiliğinden aldıktan sonra onun yerine Said b. el-Âs'ı görevlendirdi 15. Yeni vali göreve başladıktan hemen sonra, daha hiç sefer düzenlenmemiş olan Taberistan'a 16 yöneldi. Bölge
Bu çalışmanın amacı bilimsel açıklama kavramını farklı teorik yaklaşımlar çerçevesinde incelemektir. Tümdengelimli-yasa bağımlı açıklama modeli, İstatistiksel/olasılıklı açıklama modeli, Nedensel model, Pragmatik model ve Kanıt temelli model temelinde bilimsel açıklama kavramı bu çalışma kapsamında tanımlanmaya çalışılmıştır. Çalışma sonunda elde edilen tanımlar karşılaştırıldığında, bu tanımların birbirlerinden oldukça farklı olduğu ve farklı alanlarda farklı şekillerde bilimsel açıklama yapıldığı görülmüştür. Bu bulgu bilimsel açıklama ile ilgili genel, evrensel bir tanımın yapılamayacağını göstermiştir. Örneğin sıcak suya batırılmış bir parça demirin genleşme sebebinin açıklanması neden-sonuç ilişkisi içeren cümleler zinciri kullanılarak yapılmaktadır. Buna karşılık bir ilacın bir hastalığı iyileştirme olasılığı birtakım istatiksel verilere dayandırılarak yapılmaktadır. Bu durum farklı disiplinlerde farklı şekillerde açıklamalar yapılmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla bilimsel açıklamanın tanımı bir disiplinden diğerine farklılık göstermektedir. Bununla birlikte, bilimsel açıklamanın eğitimdeki önemi ve bilimsel açıklama ile argüman kavramları arasındaki farklar bu çalışmanın son bölümünde tartışılmıştır
REHBERİM FELSEFE Eğitime Felsefece Bakışlar, 2021
Felsefi düşünmenin boyutlarını derinlikli, kapsamlı ve esnek düşünme olarak üç aşamada ifade eden bir belirlemeyi benimseyen bu çalışmada, özellikle eğitimcilerin kendi niteliklerini geliştirmek açısından giderek felsefe yapan, felsefeyi rehber edinen kişiler olmasının dayanağı eleştirel düşünce modellerinden birisi tanıtılmaktadır. Bu tartışma aynı zamanda felsefi bakışı, eleştirel düşünme dinamiklerinin özelden genele ve oradan da kendimize dönüşünü özetler ve en önemlisi eğitimin tüm aktörlerinin düşüncelerinin eyleme dönüştürülmesini teşvik eder.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim …, 2009
ÖZET Bu çalışmanın temel amacı özellikle fen bilimleri ve tıp alanlarında kullanılan kanıt temelli öğretim yaklaşımının eğitim bilimleri alanında ve öğretim uygulamalarında nasıl kullanılması gerektiğini ortaya koymaktır. Hem yabancı literatürde hem de ülkemizde bu alanda yapılan çalışma sayısı yok denecek kadar azdır. Bu sebeple çalışmada kanıt temelli öğretimin nasıl bir yapıya sahip olduğu ana hatlarıyla ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Bu alanda çalışan eğitimcilere bir başlangıç noktası oluşturması ve rehberlik etmesi açısından çalışmanın önemli olduğu düşünülmektedir. Eğer eğitim bilimleri alanındaki çalışmalar da tıpkı pozitif bilimlerdeki gibi kanıt temelli olarak inşa edilirse, öğrenme düzeylerinin artacağı, daha kaliteli bir eğitim yapılacağı ve öğrenmelerin daha anlamlı olacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Kanıt temelli öğretim, kanıt temelli uygulama, kanıt temelli program
Journal of Turkish Studies, 2018
One of the main variables related to the problems experienced in the teaching of the mother tongue is the educational environment and, when the educational environment is mentioned for Turkish teaching, it is frequently recommended to take into consideration the "multi stimuli educational environment", especially offered by Sever (2002). On the other hand, in the context of the mother tongue education environment, it was seen that only the components of this environment were handled in the literature one by one, and also, it was observed that the relationship among these components wasn't described in the detailed and concrete way. The multi stimuli educational environment, in other words, a "language classroom" is an educational environment equipped with qualified stimuli and a variety of tools and equipments suitable for the children's learning needs, personal, social and linguistic developments. This study aimed to determine the importance of the main stimuli and tools of this educational environment in the teaching of mother tongue. This study aiming to reach a general judgment about the multi-stimuli educational environment, which is an educational environment consisting of multiple stimuli, is based on a descriptive survey model. For this purpose, a single scanning model was used in the study because of the individual description of each stimulus and of the integration of common and similar aspects. In this direction, the multi stimuli educational environment was dealt with from three perspectives: the characteristics of an educational environment, the main stimuli of mother-tongue teaching, and the importance of these stimuli. As a result of this study, it was determined why the mentioned educational environment should be used with the fundamental characteristics of the stimuli from first grade to higher education, and finally, proposed in this context.
Veri Madenciliği ve Makine Öğrenmesi Temel Kavramlar, Algoritmalar, Uygulamalar, 2019
The purpose of this study is to determine the methods and techniques science teachers mostly employ in their classrooms. To collect data, the researchers employed a survey with 60 science teachers and randomly selected 6 of them to observe these selected teachers in real classroom situation. Furthermore, the researchers invited 154 students taught by the selected 6 teachers in this study, for focus group interviewing. After analyzing the collected data, the researchers found that teachers in this study 1) were more likely to use narrative method, 2) supported their teaching with question and answer, demonstration, case study, and problem solving methods and techniques, and 3) rarely employed student centered discussion, laboratory practice, role playing and project-based learning methods in their classroom. Consequently, there exist some differences between theory and practice regarding teaching methods and techniques of teachers in this study.
Özel Öğretim Sistemi Üzerinde Düşünmek…. Eğitim sistemi yasal çerçeveyle belirlenmiş hedeflerin gerçekleştirilmesi amacıyla resmi ve özel kurum ve kuruluşların oluşturulmasına izin veren bir yapı içinde işlemektedir. Resmi de olsa özel de olsa tüm kurum ve kuruluşlar için belirlenen hedefler eğitime dair yasal dokümanlardan olan Milli Eğitim Temel Kanununda siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik temellerin üzerinde işleyecek şekilde kurulması istenir. Eğitim sisteminin yasal çerçevesine bakıldığında aslında çok da sorun yoktur izlenimi edinmek mümkündür. Bununla birlikte sosyal sistemlere yönelik değerlendirmeler sadece yazılı dokümanlara bakılarak yapılamaz. Yapılırsa gerçeklikle oldukça uzak bir noktaya gidilmiş olur. Eğitim sistemlerinin sadece resmi kurum ve kuruluşlar eliyle işletilmesi mümkün olmadığı gibi dünya gerçekleri ile de örtüşmez. Siyasal tartışma konuları kapsamına giren kamu/özel sektör ayrımı her alanda olduğu gibi eğitim sektöründe de her zaman varlığını devam ettirmiştir. Ülkemizde de geçmişten bu güne gelen özel öğretim işleyiş düzeni varlığını devam ettiriyor. Özel öğretim faaliyetleri eğitimin her alanına yayılmaya çalışılıyor. Bu çabaya olumlu da olumsuz da bakanlar var. Bu bakışın temelinde siyasal bakış açısının büyük etkisi var. Resmi eğitim sistemi devlet tarafından sunulan bir hizmet olarak herkes için aynı şekilde verilmeye çalışıldığı iddia edilmekle birlikte bu hizmetleri talep eden toplum kesimlerinin bilinç düzeyiyle doğrudan ilgili bir durumun varlığını kabul etmek gerekiyor. Özel öğretim sistemi de bu yönüyle kamunun verdiği eğitimle yetinmek istemeyen toplum kesimlerinin yoğun talepleri sonucu ortaya çıkan bir işleyiş düzeni. Eğitim kavramına yüklenen anlam toplumda herkes tarafından aynı kapsam ve düzeyde değil. Eğitime daha büyük anlam yükleyenler kamuyu da kendi isteklerine göre harekete geçirmeyi çoğu zaman başarıyor. Okul öncesi eğitimin yaygınlaşma süreci bu söylemin en güzel örneği durumunda ele alınabilir. Okul öncesi eğitimin amacına bakıldığında sosyo ekonomik yönden geri kalmış bölge ve yörelerde akranlarına göre daha geri kalmış çocukların kayıplarının telafisi amaçlanmış iken bu kademenin ülkemizde öncelikle sosyo ekonomik yönden gelişmiş yöre ve bölgelerde yaygınlaştığı görülür. Eğitim hizmeti kamusal bir faaliyet olarak resmi kurum ve kuruluşlarca yerine getiriliyor görünse dahi talep eden toplum kesimlerinin aktiflik/pasiflik durumuna göre kendine yön çiziyor. Özel öğretim faaliyetleri bu yönüyle daha açık bir gösterge durumundadır. Özel öğretim faaliyetleri özel teşebbüs tarafından kurulur ve işletilir. Özel teşebbüs sahip olduğu maddi imkanları kullanarak fiziki ortamları oluşturur. İhtiyaç duyulan personeli görevlendirir. Kayıt olmak isteyenler belirlenen öğrenim ücretini ödeyerek bu eğitim hizmetinden yararlanma hakkını elde eder. Dünyadaki özel öğretim işleyiş düzeni her ülkenin kendi siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel ve daha birçok farklı özelliklerine göre yapılandırılıp işletilir. Özel öğretimin özel teşebbüs tarafından kurulup işletildiğini söylemek bu alanın kamudan bağımsız olduğu anlamına gelmez. Tersine özel öğretim devlet tarafından sıkı bir şekilde yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Bununla birlikte özel öğretim alanının kontrol edildiği kadar etkin kullanıldığını söylemek doğru olmaz. Ülkemizdeki özel öğretim işleyiş düzeni genel olarak özel öğretim mevzuatı tarafından şekillendirildiği söylenebilir. Eğitim sistemine ilişkin mevzuat düzenlemeleri özel öğretim alanı için de söz konusudur. Ülkemizde özel öğretim alanı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yönetilir. Milli Eğitim Bakanlığı özel öğretim alanına yönelik istikrarlı, standart, rutin, değişmez, kendinden emin bir işleyiş düzenine sahip olduğunu söylemek oldukça zordur. Özel öğretim alanında sürekli değişmeler vardır. Mevzuat, uygulama usulleri, standartlar ve işleyiş düzeni sürekli değişmektedir. Bu
Kalem Uluslararasi Egitim ve Insan Bilimleri Dergisi
kız, bir erkek öğrenci oluşturmuştur. Araştırmada tek denekli araştırma modellerinden, uyarlamalı dönüşümlü uygulamalar modeli kullanılmıştır. Her iki denek; İskelet Sistemi ve Solunum Sistemi konularının doğrudan ve şematik düzenleyiciler ile hazırlanan öğretim planının öğretimi ve sunumu sonunda, iskelet ve solunum sistemi konularını kazanmışlardır. Aynı zamanda her iki denek için; İskelet Sistemi ve Solunum Sistemi konularının öğretiminde şematik düzenleyiciler ile doğrudan öğretim yönteminin etkililik açısından farklılaşmadığı izlenimi edinilmektedir. Doğrudan öğretim ve şematik düzenleyiciler ile yapılan öğretimden, 15 ve 25 gün sonra, öğrenilen İskelet ve Solunum Sistemi konularının kalıcılığını devam ettirmesi açısından farklılık göstermediği izlenimi edinilmektedir. Anahtar Kelimeler: Doğrudan öğretim yöntemi; Şematik düzenleyiciler; Fen öğretimi; Zihinsel yetersizliği olan çocuklar; Öğretim planı.
Idil Journal of Art and Language, 2016
Bireyin davranışlarına yön veren tutum ve kabullerden oluşan değerler, "ideal insan"ın niteliklerini içerir. "İnsanı insan yapan" bu inançlar bütünü, sosyal kontrol mekanizması olarak da işlev görür. Saygılı, sorumluluk sahibi, adil, hoşgörülü bireyler, toplumsal yapının teminatıdır. Ailede başlayıp eğitim kurumları ve sosyal çevre ile devam eden değerler eğitiminde farklı yöntemler izlenebilir. Bu çalışmada, Fars ve Türk milletlerine ait iki klasik eser, Bûstân ve Risâletü'n-Nushiyye, içerdikleri değerler bağlamında karşılaştırılmıştır. Farklı milletlere ait olmalarına rağmen ortak bir medeniyetin ürünü olan bu iki nasihat kitabı, İslamiyeti ve onun kutsal kitabı olan Kur'an-Kerîm'i esas almıştır. Sadî-i Şîrâzî, Bûstân adlı mesnevisinde "adalet, kanaat, rıza, alçakgönüllülük" gibi değerleri hikâyeler hâlinde sade ve etkili bir üslupla anlatmıştır. Yunus Emre, Risâletü'n-Nushiyye'de, Sadî gibi, insana dünya ve ahiret mutluluğu getirecek değerlerin önemini vurgulamıştır. İnsan vücudunu bir ülkeye benzeten Yunus, bu ülkeyi ele geçirmek isteyen "tama, kibir, cimrilik, öfke ve gıybet"in "Akıl" sultanının yönlendirmesiyle yerlerini "kanaat, tevazu, cömertlik, sabır ve doğruluk"a bırakmasını alegorik bir tarzda anlatmıştır. Her iki klasik eserde de kanaat, tevazu, cömertlik ve doğruluk ortak değerlerdir. Eserlerde İslamiyetin "güzel ahlak" prensibiyle "ideal insan" portresi çizilmiştir. Sadî-i Şîrâzî ve Yunus Emre'nin bilge kişiliklerinin izlerini taşıyan ve yazıldıkları dönemden bugüne değerlerinden bir şey yitirmeyen bu eserlerle yeni neslin tanışması, vurgulanan değerleri benimseyerek dünyalarını zenginleştirmeleri gerekmektedir. Çünkü bu değerler, modern insanın pek çok derdine şifa olduğu gibi toplumsal barışın da anahtarı niteliğindedir.
The aim of this research is to examine the effectiveness of direct teaching in the teaching of the names of elements to inclusive students who have low level of mental incompetence. Multiple probe design with probe conditions across subjects which is among single subject research model was used in the study. The research was applied in a supportive education room in two different middle schools in Kırşehir city in 2015-2016 academic years. A total of four students who have low level of mental incompetence, two girls and two boys, who met the pre-requisites for this research, are involved in the study. Initiation, teaching, generalization and follow-up sessions were organized for the four subjects in the study. During the teaching, the materials prepared according to the inadequacy of the students were used and the data were collected by using criterion-dependent assessment test and study papers. The data obtained from the study are shown graphically and the graphs are interpreted qualitatively. It was determined that at the end of the training sessions held at the end of 15 and 30 days of teaching all the subjects continued their permanence. The results of the study showed that direct teaching method to inclusive students is effective in science education.
2003
The purpose of this research is to determine the frequency of analytical thinking practised by academics at Marmara University, Technical Faculty of Education. Relation Scanning method was used in the study. A questionnaire developed by the reseacher was used as a data collection tool. 225 students from Technical Facutly of Education, who were chosen randomly, constitute the sample gorup. It was found at the end of the study that academics do not use analytical thinking much in their lessons. Recommendations were made related to the subject matter. Key words : Analytical thinking, scientific analysis method.
Mediterranean Journal of Educational Research, 2020
Son yıllarda, fen bilimleri öğretim programlarında, fen okuryazar bireyler yetiştirmenin hedeflenmesiyle birlikte sınıflarda bilimsel öyküleme yönteminin kullanılmaya başlaması dikkat çekmiştir. Bu araştırmada Türkiye'de fen bilimleri öğretiminde bilimsel öyküleme yöntemi üzerine yapılan çalışmaların genel özellikleri (yayın yılı, yazar sayısı, yayın türü) ve içerik özellikleri (hikâye türleri, amaç, yöntem, veri toplama aracı, veri toplama araçlarının sayısı, çalışma grubu, sonuç ve öneriler) açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması şeklinde desenlenmiştir. Araştırma sonucunda, çalışmaların son yıllarda genel olarak yayınlanmış olması dikkat çekicidir. Bazı araştırmalarda bilimsel öyküleme yönteminin sınıf ortamlarında uygulanması için ders kitaplarının içeriğinin geliştirildiği ve öğretim programlarıyla bütünleştirildiği görülmüştür. Ayrıca, yapılan çalışmaların çoğunda pozitif sonuçların elde edildiği, bilimsel öyküleme yönteminin fen öğretimiyle bütünleştirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Elde edilen sonuçlara bağlı olarak, fen derslerinde bilimsel öyküleme yöntemi kullanılarak öğrencilerin fen okuryazar bireyler olmasını sağlayan öğretim programlarının tasarlanıp uygulanabileceği söylenebilir.
Uluslararası İslam Eğitimi Kongresi 2019 Bildiriler Kitabı , 2019
Hadis ilmini, İslamî ilimler içerisinde öğrenimi ve öğretimi konusunda çeşitli metodlar geliştirerek bunların uygulanması hususunda vazgeçilmez kurallara sahip bir disiplin şeklinde sunmak mümkündür. Hatta geliştirdiği önemli prensipler ve ayrıntılarını tartıştığı zengin literatürle eğitim-öğretim yöntemlerini, metodolojisinin merkezine koyduğu söylenebilir. Zira nakledilen herhangi bir hadisin sıhhatini tespit etmek, ilgili rivayetin hangi yöntemle alındığı ile doğrudan bir ilişkiye sahiptir. Hadis rivayet lafızları vasıtasıyla formülize edilen bu ilişki, her hadis için ciddi bir önem arz etmekte ve rivayetin güvenilir yöntemlerden biriyle alınıp alınmadığı tespit edilebilmektedir. Söz konusu yöntemler arasında hoca-talebe-kitap üçlüsünün bir bütün şeklinde etkin olduğu ve hadis alma-nakletme usullerinin en muteber kabul edilenlerinden biri olan “kıraât-arz” metodu, bu tebliğin konusunu teşkil etmektedir. Kıraât, hadis talebesinin, önceden elde ettiği hadisleri tashih için hadis otoritesi bir şeyhe sunması anlamına gelirken arz ya bizzat râvînin kendisinin ya da bir başka şahsın, şeyhe hadislerini okuması manasındadır. Hadislerin günümüze kadar güvenilir yöntemlerle intikali ve anlaşılıp yorumlanması konusunda önemli bir fonksiyon icra eden kıraât-arz yöntemi, özellikle yazıya geçirilmiş rivayet malzemesine yönelik bir teminat hükmündedir. Hadis alimlerinin hadislerin sonraki ne- sillere güvenilir bir şekilde aktarılması konusunda geliştirdikleri bir yöntem olarak kıraât-arz metotunun uygulanması, mevcut hadis literatürünün şekillenmesinde önemli bir katkı sağlamıştır. Hadis ilminin erken dönemlerinden itibaren dikkate alınan ve özellikle hadislerin tedvini ve tasnîfi aşamasında sıklıkla kullanılan bir yöntem olarak kıraât ve arzın önemine, uygulanma şekillerine, hoca-talebe ilişkisi üzerindeki etkisine, yazılı telifatın ortaya çıkmasını sağlama gibi pratik sonuçlarına yoğunlaşmayı amaçlayan bu çalışmada hadis usulü eserleri baş- ta olmak üzere, bu konuda kaleme alınan müstakil çalışmalara müracaat edilecektir. Bilginin sadece korunmasını ve nak- ledilmesini esas almayıp özellikle hoca tarafından denetimini de mümkün kılan bu yöntem, günümüzde de pekçok özelliği sebebiyle yeniden hatırlanmalı ve belli yönleri itibariyle eğitimin çeşitli kademelerinde örnek alınmalıdır. İlgili eğitim-öğ- retim yönteminin hoca-talebe-kitap birlikteliğini nasıl tesis ettiğinden hareketle bu metodun orijinal veçheleri ön plana çıkarılacak, böylece farklı disiplinlerin eğitim-öğretiminde de uygulanma imkanına sahip olup olmadığı tartışılacaktır.
Öğretim İlke ve Yöntemleri, 2013
Her yeniçağ toplumda temel dinamikleri etkileyip sosyo-kültürel değişimi beraberinde getirmiştir. Böyle bir ortamda değişen yaşantılar ve düşünce anlayışları karşılıklı etkileşim halinde yeni fikir ve anlayışlara meşruluk kazandırmıştır. Eğitim içinde yer aldığı bu döngüden iyi kötü her şekilde etkilenip şekillenmiştir. Yeniçağın yeni eğitim anlayışıyla ve bilişim çağının çocukları karşısında, öğretmenin geleneksel sınıf duvarları yıkılmış ve kitapları klasik okuma ve ezber yapılan kitap olmaktan çıkmıştır. Değişen eğitim anlayışları beraberinde eğitim ve öğretimde kullanılan kavramları, strateji, yöntem ve teknikleri zenginleştirip şekillendirmiştir. Bu bağlamda bölüm içerisinde strateji, yöntem ve teknik kavramlar açıklanıp, çok sayıda yöntem ve teknik temel özellikleriyle aktarılacaktır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.