Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, IV. Uluslararası Dil, Düşünce ve Din Bilimleri Kongresi: Kişiler ve Eserler Bildiri Özet Kitapçığı
Tarihî ve biyografik kaynaklarda hayatı hakkında bilgi yer almayan Monâhoyuzâde Kasım bin Ahmed Giridî, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın ilk yarısında yaşamıştır. Yazma eser kataloglarından tespit edebildiğimiz kadarıyla müellifin Milli Kütüphane’de kayıtlı mütercimi olduğu Girit ve Teselya Tarihi, müstakil İhlas, Duhâ, İnşirâh, Tekâsür ve Alak surelerinin tefsiri, Sırr-ı Esra ve bu bildirinin de konusu olan Mirâcü’n-Nebî adlı eserleri bulunmaktadır. Mirâcü’n-Nebî, Milli Kütüphane kataloğunda 07 El 2470 demirbaş numarasıyla kayıtlı 42 varaktan oluşan mensur bir eserdir. Hazreti Muhammed’in miraca çıkış hadisesinin detaylı bir şekilde anlatıldığı eserin sonunda bu yazmanın Monâhoyuzâde tarafından kaleme alındığı ve hicri 18 Zilkâde 1266/25 Eylül 1850 tarihinde tamamlandığı bilgisi vardır.Müellif eserinde edebî bir üslupla miraç hadisesini tasvir etmenin yanında anlattıklarını Taberî Tarihi, İsmail Hakkı Bursevî’nin Ferahu’rruh, Taberî-i kebîr tercümesi, Tıbyan Tercümesi, Yazıcıoğlu Mehmed’in Muhammediyes, Abdurrahman Süheylî’nin Kitâbü’t-tarîf ve’l-i’lâm, Ahmed Cevdet Paşa’nın Kısas-ı Enbiyâ’sı, Süleyman Çelebi’nin Vesiletü’n-necât’ı, Aziz Mahmûd Hüdâyî ve Ebuzziyâ Tevfik’in şiirlerinden alıntılar ile zenginleştirilmiştir. Bu bildiride mezkur eser şekil ve içerik açısından detaylı olarak incelenecek ve eserin edebiyat tarihine ve literatüre katkıları üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: Miraç, Miracü’n-nebî, Monâhoyuzâde Kasım bin Ahmed Giridî
Hadis Tetkikleri Dergisi, 2016
Menhecü'n-nakd fî ulûmi'l-hadîs, Nûreddîn 'Itr, Dımeşk; Dâru'l-Fikr 1979, 543 sayfa Nureddin Itr, 1937'de Haleb'te doğmuş ve burada büyümüştür. 1958 yılında Ezher Üniversitesi'nden mezun olan Itr, el-İmamü't-Tirmîzî ve'l-muvâzenetü beyne Câmi'ihî ve beyne's-Sahîhayn adlı doktora teziyle 1964 yılında Ezher Üniversitesi Usûli'd-dîn Fakültesi'nden Hadis ilminde doktor ünvanını almıştır. İki yıl süreyle Medine-i Münevvere'de Câmiatü'l-İslâmiyye'de hadis dersleri vermiş ve hadis, tefsir ve fıkıh dersleri vermek üzere Dımeşk Üniversitesi'ne dönmüştür. Halen Dımeşk Üniversitesi Şeriat Fakültesi Kur'an ve Sünnet bölüm başkanlığı görevini yürüten Nureddin Itr, Ulûmü'l Kur'âni'l-Kerîm, min ibdâi'l-Kur'âni'l-Kerîm, Menâhicu'l-muhaddisîn, İlmu'l-münâsebât, Hedyü'n-Nebî fî salavâti'l-hâssa, fî Zilâli'l-hadîsi'n-nebevî, el-Hac ve'l-umre fi'lfıkhi'l-İslâmî ve Menhecü'n-nakd fî ulûmi'l-hadîs gibi pek çok eser telif etmiştir. Tanıtımı yapılan Menhecü'n-nakd fî ulûmi'l-hadîs adlı bu eser, ilk baskısı 1972 yılında olmak üzere 1979, 1981, 1985, 1988 gibi pek çok baskısı yapılmış bir çalışmadır. 1 Muhammed Ebû Şehbe'nin yazdığı takriz yazısı ile başlayan eser, mukaddime, yedi bölüm ve bir hatimeden oluşmaktadır ve hadîs ilimlerinin sened ve metni ilgilendiren birçok meselesinin ele alındığı önemli bir çalışmadır. Müellif, mukaddime kısmında eseri kaleme alma sebebini 'hadîs ilminin tarihî seyir içerisinde yerleşen kurallarını düzgün bir tertiple beyan etmek ve sünnet üzerinde bilhassa asrımızda dolaşan şüphelere cevap vermek' olarak açıklamıştır. Nureddin Itr, bu noktada özellikle senede önem vererek metin tenkidi yapmadıklarına dair muhaddislere yöneltilen eleştirileri cevaplamaya 1 Üzerinde inceleme yaptığımız nüsha ise 1979 yılında Dâru'l-Fikr tarafından 543 sayfa hâlinde basılan ikinci nüshasıdır. Bkz. Nureddin Itr, Menhecü'n-nakd fî ulûmi'l-hadîs, Dâru'l-Fikr, Dımaşk 1979.
2017
Biz bu makalemizde Islam dusunce tarihinde nubuvvetin ispatinda kullanilan, nubuvvetin delillerinin adi olan “Delâilu’n-nubuvve ile Mu’cize” (Mucize) kavramlarinin tanimini, tarihcesini ve aralarindaki farklari aciklamaya calistik. Baslangicta Islam âlimleri, bu konuda mustakil eserler yazmamislardir. Islami ilimlerin, tedvini ve gelismesi ile beraber bu konuda da mustakil eserler yazilmaya baslanmistir. Islam dunyasinda ozellikle hicri ucuncu asirdan itibaren, faaliyetleri yogunlasan ilhad hareketlerine karsi, nubuvveti savunmak ve toplumun geneline nubuvvetin delillerini anlatmak icin delâilu’n-nubuvve konusunda yazilan mustakil eserlerin sayisinin artigini goruyoruz. Biz bu konuda yazilan eserleri, mustakil olarak yazilanlar ve mustakil olarak yazilmayanlar seklinde iki ana guruba ayirdik. Konu ile ilgili yazilan mustakil eserlerin bir kismi gunumuze ulasmadan kayboldugu gibi bir kismi da el yazmasi halindedir. Diger bir kismi da tahkik edilerek basilmasina ragmen cok azinin Turk...
Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 2008
Miraj is an Arabic word in mif'al meter forming a verb into a tool name or sometimes a verb into a place name. This word meaning "a tool for ascending" or "a place to ascend" technically means "ascending to the sky, rising up". It means Prophet Muhammed's rising to the sky, which is a miracle. Mirajname is a work that describes this miracle of Prophet Muhammed in detail. In Turkish literature, which is very rich in prophetic biographies and mawlids, the miracle of miraj has been addressed while Prophet Muhammed's life is being told. There are mirajnames in the mawlid part of "Cemşîd ü Hurşîd" and "Iskender-nâme" masnavis of Ahmedi. However, Yaşar Akdogan introduced a separate Mirajname of Ahmadi to the world of science in 1989. This work of Ahmadi is the first Mirajname in Turkish literature. The Mirajname with 497 verses written on 26.09.1405-1406, Saturday and kept among the 16b-28b leaves of Iskendername in Turkish manuscript no 110 in Süleymaniye Library Şazeli Monastery has been known with only this transcript up to date. Another transcript of Ahmadi's Mirajname was introduced in this article. This transcript shows some differences in terms of words and expression as well as the order and number of verses compared to the Süleymaniye transcript. In this study, two transcripts of Ahmadi's Mirajname were compared and the new one was examined in terms of phonology and morphology.
Akademi Kitabevi Yayınevi, 2005
History Studies Mervânî Hükümdarı Ebü'l-Kasım Nizâmüddîn Nasr, 2020
In this research, the life of Abul Kasım Nizamuddin Nasr, who was the fifth ruler of the Marwanids state which was founded between 978 and 1085 around the Diyar Bakr, is investigated. Significant events took place in Anatolia during the Nizamuddin period, who was glorified for his public improvement activities within the country. They first came to Anatolia during the time of Nizamuddin's father Nasrüddevle, the Turks, fought with the Byzantines to dominate Anatolia during the Nizamuddin's rule. The role of Marwanid Kurds in the wars between the Byzantine Empire and the Seljuks is mentioned in our research. During this period, the relations of the Marwanids with their neighbors are discussed and the works remained from Nizamuddin are tried to be located.
Turkish Studies-Comparative Religious Studies, 2020
One of The biography types in the Turkish literature is the sagas written by considering the chronological information. In this study, Golzaar Misry, the work of Niyâzi Mısry, who was the last Postnishin (the Chief Sheikh) of Bursa Misry Dervish Lodge, also the senior dervish of the Misriyye order, to which Shams Al-Din Mısry was also a member, will be introduced to the world of science by considering various aspects. Golzaar Misry is the first work in the triple series, which Shams Al-Din Efendi intended to write. In this context, Yadigar Shamsy, in which many aspects of Bursa Dervish Lodges are examined, takes the second place. The last link of this series is Bahaar-ı Shamsy, which included the biographies of famous people in Bursa belonging to different professional groups like scholars, sheikhs and calligraphists after 1846. Only Yadigar-ı Shamsy, which is one of the above-mentioned works, has been brought into publishing life, and only the names of the other two works in unique form are known, and have not yet been published. It is mostly possible to determine the full works of many authors who lived in the pre-Republican period based on the works written after them. One exception to this situation is Shams Al-Din Efendi. Because Shams Al-Din Efendi both documented his works himself, and gave first-hand information on their contents. In this context, uncommonly, he wrote a brief poem in each line stating the contents of the book and its name in each of his books. In this study, after providing informed on the life of Shams Al-Din Efendi, who is the author of Golzaar Misry, and his poetry and prose works as far as it can be reached, firstly, the sources of Golzaar Misry, which is the subject of the present study, its copies and type characteristics, and its importance for the Miseriyye culture will be dealt with.
Turkish studies, 2015
Bu makâlenin temel amacı, Köprülüzâde Abdullah Paşa'nın hayatının özet olarak anlatılması ve kayınpederi ve aynı zamanda dönemin Şeyhülislâmı Feyzullah Efendi'ye hitâben kasîde türünde kaleme aldığı kırk altı beyitlik şiirinin farklı yönlerden araştırılması ve tahlîli amaçlanmıştır. Kasîde, Arap Şiiri arûzunun tavîl bahrinde nazmedilmiş olup kafiye harfinin vâv olmasından dolayı Kasîde-i Vâviyye olarak isimlendirilmiştir.
2019
Kaside dendigi zaman Fars edebiyatinda Turk soylu Enveri-i Ebiverdi, klasik Turk edebiyatinda ise 17. asrin dikkat ceken sairi Nef’i-i Erzurumi akla gelir. Her iki sair de kendi donemlerini asarak kendilerine has bir kaside uslubu olusturmuslardir. Bundan dolayi her iki sair de kasidede ustâd olarak kabul gormuslerdir. Her iki sairin de sade, akici ve konusma uslubuyla olusturduklari kasidelerinde muhayyilenin onemli bir yeri oldugu gorulmektedir. Bu calismada Enveri ve Nef’i’nin sultan ve vezir ovgulerinde yazmis oldugu kasidelerinden hareketle usluplari mukayeseli olarak degerlendirilecektir. Bu degerlendirmede sairlerin, vezir ve padisahlari siirlerinde ele alis tarzlari uzerinde durulacaktir.
Ni̇yzî-i Misrî'ni̇n Tevhîdi̇ndeki̇ Tasavvufî Keli̇me Örüntüsünün Yorumu ve Şi̇i̇ri̇n Tahli̇li̇, 2008
Bir edebiyat terimi olarak tevhid, Allah’in varligi, birligi ve yuceliginden bahseden nazim turudur. Tevhidler, genelde kaside nazim sekliyle yazilir. Kasidelerde esas olan ovgudur. Medih ve hamd duygusunu dile getirmek icin, sair, siirine once tevhidle baslar. Tevhid turu, Islamiyetin kabulunden sonra, klasik Turk edebiyati manzum eserlerinin vazgecilmez konularindan biri olmustur. Şairin ovguyle soz ettigi ve yucelttigi en degerli varlik Allah’tir. Şair, bilincli bir sekilde yaraticiyi overek siire baslar. Sonra tedricen diger sevgilileri de overek siirlerine devam eder. Klasik edebiyatimizin manzum eserlerini anlamak, sairlerin siirlerini yorumlamak icin once onlarin inanc dunyasini ve felsefesini ogrenmek gerekir. Tevhid turu; hem sairin fikri hayatini, hem yazildigi donemin yasantilarini, hem de o donemde olusan edebiyatin kiymet hukumlerini yansitan edebi metinlerin basinda gelmektedir. Bu calismada, 17. yuzyil tekke tasavvuf edebiyatinin onemli sahsiyetlerinden biri olan Niya...
The Journal of Academic Social Science Studies, 2014
Kendine has özellikleri olan miras hukukunun, hem Müslümanların sosyal, ekonomik hayatlarında hem de İslam hukukunda ayrı bir yeri vardır. Mekke döneminde miras konusunda hukukî bir düzenleme yapılmadığı ve mirasın Arapların örfî hukukuna göre uygulandığı anlaşılmaktadır. Hukuki uygulamalar Medine'ye hicretin ardından Ensar ile Muhacir arasında tesis edilen kardeşliğin başlangıçta bir mirasçılık sebebi kabul edilmesi ve sonra başta ana baba olmak üzere kadın erkek ayırımı yapılmaksızın akrabaya vasiyet etmenin gerekliliği ifadesiyle, Müslümanlar miras hükümlerine hazırlanmaya başlamıştır. Kurân-ı Kerîm'de mirasçılar ve payları hakkında ayrıntılı açıklama, Nisâ sûresinin (4) 11-12 ve 176. âyetlerinde yer almaktadır. Bu âyetler aynı zamanda İslam miras hukukunun temel esaslarını belirlemektedir. Ferâiz ilmi, ilgili âyetler, hadisler ve Hz. Peygamber'in uygulamaları temel alınarak, fıkıh kitapları içerisinde işlenmiş olduğu gibi, müstakil eserler de meydana getirilmiştir. İşte bu müstakil eserlerden birisi meşhur Hanefi fıkıhçısı Muhammed b. Abdirreşîd es-Secâvendî'nin "el-Ferâizü's-Sirâciyye" isimli eseridir. Yazdığı şerh ve haşiyeleri, İslam dünyasının her tarafındaki medreselerde nesilden nesile intikal ederek el kitabı haline gelmiş olan Seyyid Şerif Cürcânî, bu esere "Şerhu`s-Sırâciyye" ismiyle bir şerh yazmıştır. Biz çalışmamızda öncelikle Nisâ sûresinin ilgili âyetleri hakkında müfessirlerin görüşlerini verip, miras ve ferâiz ilmi ile alakalı temel kavramları kısaca izah edeceğiz. Sonra da ismini zikrettiğimiz şerhten ashâbu'l-ferâiz (kırk hal) diye kavramsallaşmış olan, mirasta muayyen hisseleri olan pay sahiplerinin değişik durumlarına dair metni sadeleştirip, kısaca açıklamaya çalışacağız.
DergiPark (Istanbul University), 2014
İnsanın köken ne da r çalışmaların tam b r b l msel zem ne oturması 19. yüzyılda mümkün olmuştur. Bu konudak düşünceler ve eserler yle dönem n b l m çevreler nde öne çıkan s mlerden b r de Ernst Haeckel'dır. 1898 yılında İng ltere'de düzenlenen Uluslararası Zooloj Kongres nde Haeckel'den b r konuşma yapması stenm ş, o da dönem n mevcut b lg ler nden yararlanarak nsanın köken ne da r b r b ld r sunmuştur. Bu b ld r de Haeckel, paleontoloj , karşılaştırmalı anatom ve f lojen dek gel şmelere dayanarak nsanın b yoloj k özell kler , nsanın pr mat takımı ç ndek yer üzer ne değerlend rmeler yapmıştır. B l m çevreler nde son derece öneml görülen ve farklı d llere çevr len bu met n, Ahmed Nebîl tarafından 1911 yılında İnsânın Menşe'î Nesl-Beşer başlığıyla Türkçeye kazandırılmıştır. Bu çalışmada öncel kle Haeckel' n b l msel ve felsef görüşler ne değ n lecek, ardından Ahmed Nebîl' n çev r s n n Türk antropoloj tarh ndek önem kısaca değerlend r lecek ve metn n transl terasyonu ver lecekt r.
Bir nazım türü olarak nasihatnâmeler, genel ahlâkî değerleri bireyden başlayarak toplumun her kesimine öğretme amacı güden eserlerdir. Her edebiyatta şekil farklılıkları bir yana bırakıldığında örneklerine rastlanan eserlerden olan nasihatnâmeler, Türk edebiyatında da erken dönemlerden itibaren izlenebilmektedir. Klasik dönemde özellikle Farsça ile olan münasebetler, nasihatnâme türünde de önemli etkileşimlerin olmasına zemin hazırlamıştır. Feridüddin Attar’ın (öl. 1221) Pendnâmesi’nin pek çok tercümesinin yapılmış olması ve bu eserlerin çoğaltılması bu durumu gösteren örneklerdendir. Başlangıçta şekil ve içerik olarak devam eden bu etkileşimler, zaman içinde Türk edebiyatının kendi dönem ve ihtiyaçlarına paralel bir şekilde başarılı ve orjinal örnekler vermeye başlamıştır. Oğlu Ebu’l-hayr Mehmed Çelebi için yazdığı Hayriyye/Hayrî-nâme adlı eseri ile türün en önemli örneklerinden birini veren Nâbî’nin (öl. 1712) bu eserinin bir nüshası devamına Pend-i Sa‘îd adlı bir başka nasihatnâme yazılmıştır. İncelemeler neticesinde bu nasihatnâmenin Hicâbî mahlasını kullanan bir şair tarafından yazılmış olabileceğine ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Eserin tespit edilen nüshalarından hareketle nasihatnâmenin metni oluşturulmuş ve oluşturulan bu metin üzerinden eserin şekil ve muhteva özelliklerine ilişkin bilgiler sunulmuştur.
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2018
Nehcü'l-Ferâdîs, kırk hadis türünde yazılmış mensur bir eserdir. Kerderli Mahmud bin Ali tarafından 759'dan önce yazıldığı düşünülmektedir. Eser, her biri onar fasıldan oluşan dört baptan meydana gelir. Birinci bapta Hz. Muhammed'in hayatı ve faziletleri, ikinci bapta dört halife, ehl-i beyt ve dört imamın faziletleri, üçüncü bapta insanı Allah'a yaklaştıran ameller ve son bapta ise insanı Allah'tan uzaklaştıran ameller anlatılmaktadır. Her fasıl bir hadisle başlar ve bu hadisin Türkçe tercümesi verildikten sonra tanınmış İslam âlimlerinin eserlerinden bu hadisle ilgili görüşlere, hikâyelere yer verilir. Edebî bir gaye güdülmeden sade ve açık bir üslupla kaleme alınan eserin pek çok nüshası bulunmaktadır. Bu nüshalardan bazıları üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Yeni Cami nüshası János Eckmann tarafından tıpkıbasım olarak yayımlanmış, Eckmann'ın metin ile ilgili notları Semih Tezcan ve Hamza Zülfikar'ın düzenlemeleriyle bilim dünyasına sunulmuş, Aysu Ata tarafından da metnin dizini hazırlanmıştır. Gülden Sağol Yüksekkaya, Yeni Cami nüshası ile Paris nüshasının tenkitli metnini doçentlik tezi olarak sunmuştur. Nehcü'l-Ferâdîs'in Kastamonu'da bulunan nüshası giriş, metin, tıpkıbasım ve gramatik inceleme, dizin ve sözlük olarak iki cilt hâlinde Ergün Acar tarafından yayımlanmıştır. Çalışmamızda, Nehcü'l-Ferâdîs'in Kazan Devlet Üniversitesi Kütüphanesi 60261 numarada kayıtlı bulunan nüshası üzerinde durulacak, nüsha hakkında bilgiler verilecektir.
Journal of History Culture and Art Research, 2015
Karabük Üniversitesi ÖZET Tarihî Coğrafya olarak adlandırdığımız alanda verilen eserler, içeriklerinin çeşitliliği ve verdiği bilgilerin geniş bir alana hitâbetmesi sebebiyle Ortaçağ tarihi ve tarihçiliği açısından önemli kaynaklardır. Bu alanda telif edilen eserlerde coğrafî bilgiler ağırlıklı olmasına rağmen tarihî bilgiler de bulunmaktadır. Ayrıca kültürel, ekonomik, etnolojik, antropolojik, demografik ve folklorik bilgi türlerine de rastlanmaktadır. Bu eserlerden birisi İstahrî’nin Mesâlikü’l-Memâlik adlı eseridir. Bu çalışmada, çok geniş bir bilgi ağına sahip olan Mesâlik’teki bilgileri değerlendireceğiz. Anahtar Kelimeler: Coğrafya, İstahrî, Mesâlikü’l-Memâlik, Ortaçağ, İslâm Coğrafyacılığı SUMMARY Works written at historical geography area are rich for their information. So, these information are important sources for Middle Ages history works. Historical geography Works especially includes geographic and historical information. Besides they have cultural, ethnologic, antropo...
2019
Bu çalışmada şair Halvetî Muhyî’nin tespit edebildiğimiz tek nüshası olan Hacı Selim Ağa Yazma Eserler Kütüphanesi Kemânkeş 452 numarada kayıtlı Sürûr-efzâ adlı mesnevisi üç ana başlık altında incelenmiştir. Birinci bölümde Halvetî Muhyî’nin kimliği, tarikatı ve Muhyî mahlaslı diğer şairlerin hayatları üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde Sürûr-efzâ mesnevisi “Şekil Hususiyetleri” ve “Muhteva Hususiyetleri” başlıkları altında incelenmiştir. Şekil hususiyetlerinde mesnevi nazım şekli, mesnevi dışı nazım tür ve şekilleri, vezin ve kafiye ve başlık sistemi ele alınmaktadır. Muhteva hususiyetlerinde ise manen ve lafzen âyet ve hadis iktibasları, deyim, atasözleri ve kalıplaşmış ifadeler, metinde geçen şahıslar ayrıntılı şekilde örnekleriyle ele alınmıştır. Üçüncü bölümde yazma nüshanın tavsifi bildirilerek metin kuruluşunda izlenen yol açıklanmış ve ardından metin, transkripsiyon alfabeli şekilde verilerek çalışmamız tamamlanmıştır.In this study, a mathnawi from Halvetî Muhyî, called Sü...
The Journal of Academic Social Science Studies
Edebali İslamiyat Dergisi, 2019
İslam tarihi boyunca Hz. Peygamber’den günümüze değin birçok farklı fırka/mezhep temel düşüncelerini meşrulaştırmak için Kur’ânî nassları yorumlama faaliyetleri içine girmiştir. Bu yorumlama faaliyetlerine başvuran fırkalardan biri de Fâtımiler döneminde altıncı halife Hâkim bi Emrillâh(v.411/1021) liderliğinde kurulan daha sonra Hamza b. Ali, Muktenâ el-Bahâuddîn, İsmâil et-Temîmî başta olmak üzere mezhebin diğer dâileri tarafından sistemleştirilen Dürziliktir. Dürziliği kısaca tarif edecek olursak; Dürzilik, başta Hamza b. Ali olmak üzere Muktenâ el-Bahâuddîn, İsmâil et-Temîmî ve diğer hudud ve dâiler aracılığıyla sistemleştirilen, temelde Hâkim bi Emrillâh’ın uluhiyeti üzerine inşâ edilen, diğer tüm dinlerin neshedildiği inancına sahip olan Hâkim ve Hamza’nın yeniden zuhûr etmesiyle birlikte mevcût maddi dünyanın onların eline geçip Dürzi hükümdarlığının süreceğine inanan bir mezheptir.Dürzilik, İsmâilîlikten neş’et etmesi ile birlikte kendi temel düşünce sistem ve doktrinlerini oluşturmak için başta Kur’ân-ı Kerîm olmak üzere Hint, Yunan felsefi, eski Eflatunculuk, semâvî dinler ve daha birçok farklı kaynaktan etkilenmiştir.Dürzilerin temel İslâm düşüncesine muhâlif görüşlere sahip olması, bulundukları toplumda hep bir azınlık oluşturmuş olmaları ve daha birçok sâik, onların bâtınî karakterli bir oluşum olmalarına sebep olmuştur. Böyle bir yapıya sahip olmaları nedeniyle tarih boyunca haklarında çok az şey bilinmiş ve hep merak konusu olmuşlardır. Ancak 19. yüzyıl ile birlikte Dürzilere ait kutsal metinlerin gün yüzüne çıkmasıyla başta batıda olmak üzere dünyanın birçok farklı yerinde haklarında akademik çalışmalar yapılmıştır. Şüphesiz Dürzilere ait en kutsal eser Resâilü’l-Hikme risâleleridir. Bu eser toplam 111 risâleden oluşmakta olup Hamza b. Ali, Muktenâ el-Bahâuddîn ve İsmâil et-Temîmî ve diğer dâiler tarafından kaleme alınmıştır. Dürzilerin Resâilü’l-Hikme dışında birçok kutsal eserleri daha bulunmaktadır.İşte bu kutsal eserlerden biri de kitap tanıtımımızın da konusu olan Mishafu’l-Münferid bi-Zâtihi adlı mahtût eserdir. Eserde yer alan ifadelerin birçoğu Resâilü’l-Hikme adlı kitapta da birebir tekrar edilmiştir. Bu eserde Kur’ân âyetlerinin birçoğu ya aynen blok halinde alınmış ya da üzerinde kelime ekleme-çıkarma yoluyla birtakım tasarrufta bulunarak tahrif edilmiştir. Eser genel olarak Hâkim bi Emrillâh’ın uluhiyetini ikrâr, onu ilâh edinme, Dürzilerin cennet nimetleriyle nimetlenme, düşmanların ise cezaya müstehak olacağı şeklinde dua üslubuyla yazılmış ifadeler içermektedir.
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature), 2018
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.