Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, Ankara Halkevi ve Ülkü Dergisi
Bu kitabın yayın hakkı PHOENİX YAYINEVİ'ne aittir. Yayınevinin ve yayınlayıcısının yazılı izni alınmaksızın kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz.
DSİ KATODİK KORUMA ŞARTNAMESİ, 2010
YERALTI ÇELİK BORULARINI KORROZYONDAN KORUNMASI İÇİN YAPILACAK KATODİK KORUMA İLE İLGİLİ DSİ ŞARTNAME
Sanayi sonrası dönüşümler birçok alanda olduğu gibi iletişim teknolojisinde de değişim yaratmaktadır. bu değişimin somut bir örneği olan İnternet, birey ve toplum hayatına çok hızlı bir şekilde girerek dönüşümü zorlamaktadır. Toplumsal gerçekliği anlama ve kavramaya çalışan sosyoloji disiplini doğal olarak bna ilgi dumaktadır.
Vergi Sorunları, 2000
“İnsan Hakları Açısından Vergi Yükümlüsünün Adil Yargılanma Hakkı”, Vergi Sorunları Dergisi, Nos.143-144-145, Ağustos-Eylül-Ekim 2000.
The Journal of Academic Social Science Studies, 2016
Öz Kırım tarih boyunca Türklerin en yoğun olarak yaşadığı yerlerden birisidir. Türkistan'dan batıya doğru göç eden pek çok Türk topluluğu Hazar Denizi'nin kuzeyi ile İdil-Ural arasındaki sahayı kullanmışlardı. Karadeniz'in kuzeyindeki düzlük sahaya ulaşan Türkler buranın kendileri için oldukça elverişli bir yurt olduğunu anlamışlardı. Kırım bu düzlüğün en güney ucunda yer aldığı için ilk çağdan itibaren batıya göç eden Türklerin yerleştiği ülkelerden birisi olmuştur. Kimmerleri Türk kabul eden görüşler dikkate alınırsa, bölgedeki Türk varlığını MÖ. VII. yüzyıldan itibaren başlatmak mümkündür. Kimmerlerden sonra İskit, Avrupa Hunları, Göktürkler, Hazarlar, Kıpçaklar, Altınordu ve Kırım Hanlarının h}kimiyeti altında kalan bölge kadim Türk yurtlarından birisi haline gelmiştir. Kolonizasyon döneminde, Romalılar zamanında ya da Rus hakimiyeti döneminde bölgedeki Türkler bazı bölgeleri terk ederek belirli yerlere çekilse de Kırım'ı hiç terk etmedi. Karaylarla birlikte Kırım Museviliğin en önemli merkezlerinden birisi haline de gelmişti. Hazarların yıkılmasından sonra ise bölge Ruslara karşı varlığını korumaya çalışan Türklerin yoğunlaştığı yerlerden birisi olmuştur. XIII. yüzyıl ortalarından itibaren Anadolu'dan Kırım'a giden unsurlarla birlikte bölgedeki Türk nüfusu daha da arttı. Kıpçak ve Nogay ağırlığının açıkça hissedildiği yörede bu göçle birlikte Çepniler de yaşamaya başladı. 1783'te Ruslar tarafından ilhak edilen Kırım'daki Türkler göçe zorlandı, aynı zamanda farklı topluluklar yerleştirilerek bölgenin demografik yapısı bozuldu. 1944 sürgününde ise bölge tamamen Türklerden arındırılmaya çalışıldı. Ancak bütün bu yapılanlar, tarihî ve kültürel bakımdan Kırım'ın kadim bir Türk yurdu olduğu gerçeğini değiştiremedi.
Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, 2020
Tarih boyunca salgın hastalıklar dünyanın her bölgesinde devletleri ve toplumları derinden etkileyen olaylardan biri olmuştur. Belirli bir bölgede ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklar ticaret, savaş ve göç gibi nedenlerden ötürü diğer bölgelere de sıçramış ve büyük ölümlere sebebiyet vermiştir. Toplumlar arasında ekonomik, siyasi ve kültürel etkileşim arttıkça salgın hastalıkların yayılma hızı da fazlalaşmıştır. İç Batı Anadolu'nun kavşak noktalarından birisi olan Denizli, verimli toprakların üzerinde yer almasından dolayı tarihin her döneminde insanlar tarafından yerleşilen bir konuma sahip olmuş, coğrafi özelliklerinden dolayı Anadolu'da ortaya çıkan medeniyetlerle daima münasebet kurmuş ve Anadolu ile çevre toplumlarının egemenlik mücadelelerine tanıklık etmiştir. Yolların kesişim noktasında yer alması ve ekonomik verimliliğinin yüksek olmasından dolayı tarihin erken devirlerinden itibaren insanların dikkatini çeken bir yerleşim yeri olmuştur. Bu çalışmada, jeopolitik konumu nedeniyle Anadolu'nun önemli kentlerinden birisi olan Denizli'de meydana gelen veba, kolera, sıtma, tifo, humma gibi salgın hastalıklar ile bu hastalıkların yayılmasını engellemek amacıyla yapılan çalışmalar hakkında bilgi verilmesi amaçlanmaktadır.
SOSYAL DEMOKRAT SENDİKALAR HAREKETİ VE DGM DİRENİŞİ
DİSK'İN 1976 yılındaki devlet güvenlik mahkemeleri direnişi konusunda Türk-İş'e bağlı sosyal demokrat sendikaların tavrı
Dünya'da artan engelli nüfusu ile birlikte başta gelişmiş ülkeler olmak üzere birçok ülkede engellilerin toplumun diğer bireyleri gibi yaşamalarını sağlamak için yapısal ve yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Bu düzenlemelerin yanında engellilere sağlanan ekonomik ve sosyal destekler ile engelliler de toplumun diğer bireyleri gibi turistik faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardır. Engellilerin tatil ihtiyaçlarını gidermek için turistik yörelere gitmesi ile o yörelerde engellilerin erişilebilirliğinin ve ulaşılabilirliğinin sağlanması için gerekli yapısal ve yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur. İspanya'da bu konuda yapılan çalışmalar ile engelli dostu turizm kentleri ortaya çıkmıştır. Türkiye'de ise bu konuda yapılan en önemli çalışmalar Antalya'nın Alanya ilçesindedir. Bu makalede dünyada ve Türkiye'de yasal düzenlemelerden, eksikliklerden ve bu konu ile ilgili yapılan çalışmalardan, bahsedilmiştir.
Türkiye Türkçesinin en hacimli ve en önemli ağız sözlüğü olan Derleme Sözlüğü’ndeki maddelerin yarısından fazlası tek veridir. Eserde tek yerden kayıt altına alınmış kelime sayısının bu kadar fazla olması düşündürücü bir durumdur. Derleme Sözlüğü’nde tek verilerin sayısının beklenenin çok üstünde olmasının birçok sebebi vardır. Eserin altı yüz binden fazla fişe dayanan geniş hacmi dolayısıyla verileri karşılaştırma ve işlemenin zorluğunun üzerine uzman sayısının çok az olması da eklenince düzenleme esnasında hatalar kaçınılmaz olmuş, bu hataların bir kısmı yüzünden de tek verilerin sayısında büyük bir artış meydana gelmiştir. Aslında tek veri olmayan binlerce kelime dikkatsizlik vb. hatalar sebebiyle sözlükte tek veri gibi görünmektedir. Dil çalışmalarında tek veriler güvenilmez kabul edilir, bu sebeple Derleme Sözlüğü’ndeki bu tür kelimeler üzerine etraflı bir çalışmanın yapılması gerekmektedir. Derleme Sözlüğü, sözlük bilimi ilkelerine göre incelenip yeniden düzenlenirse tek verilerin sayısında önemli bir düşüş meydana gelecek, bu sayede eserden faydalanmak ve Türkiye Türkçesi ağızlarının söz varlığı hakkında sağlıklı hükümler çıkarmak kolaylaşacaktır.
2021
ÖZET Medeni yargıda davalı cevap dilekçesi vermek mecburiyetinde değildir. Cevap dilekçesi vermeyen davalı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 128. maddesi uyarınca davacının iddialarını inkâr etmiş sayılmaktadır. Cevap dilekçesi vermeyen davalıya delillerini ileri sürebilmesi için mahkeme tarafından süre verilip verilemeyeceği ve böyle bir davalının ne zamana kadar delil ileri sürebileceği tartışmalıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'yla, delillerin ileri sürülmesi bakımından, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na kıyasla daha katı bir anlayış benimsenmiştir. Bu çalışmada cevap dilekçesi vermeyen davalının delil ileri sürme hakkının kapsamı hem ilk derece yargılaması hem de kanun yolu aşaması bakımından konuya ilişkin Yargıtay kararları ve doktrinde savunulan görüşler ışığında ele alınacaktır.
Bu çalışmanın amacı, öğrencilerin yazma kaygılarını ölçmek amacıyla tarafından geliştirilmiş olan "Yazma Kaygısı Ölçeği"nin Türkçeye uyarlama, geçerlik ve güvenirlik çalışmasını yapmaktır. Araştırmanın çalışma grubunu, Ankara ili Mamak, Yenimahalle ve Çankaya ilçelerindeki üç ilköğretim okulunun ikinci kademesinde öğrenim görmekte olan 450 öğrenci oluşturmuştur. Elde edilen veriler üzerinde ölçeğin geçerliğine ilişkin bilgi elde edebilmek için döndürülmüş temel bileşenler faktör analizi kullanılmıştır. Uyarlama çalışması sonrasında, yapılan faktör analizi sonucunda Yazma Kaygısı Ölçeği'nin; toplam varyansın % 53'ünü açıklayan ve "zevk alma, ön yargı, değerlendirilme kaygısı, yazdıklarını paylaşma" olarak adlandırılabilen dört faktörden oluştuğu tespit edilmiştir. Ölçeğin güvenirliğini belirlemek için hesaplanan Cronbach alfa güvenirlik katsayısı toplam ölçek için ,90, alt faktörler için sırasıyla 0,84, 0,79, 0,68, 0,68 olarak bulunmuştur. Bulgular literatür ışığında tartışılmıştır.
Vergi Sorunları, 2000
“İnsan Hakları Açısından Vergi Yükümlüsünün Adil Yargılanma Hakkı”, Vergi Sorunları Dergisi, Nos.143-144-145, Ağustos-Eylül-Ekim 2000.
2020
İSTANBUL EYLÜL 2020 iii ÖZ TÜRK DIŞ POLİTİKASI AÇISINDAN TEKRARLAYAN ÇATIŞMALAR: ALGI, SÖYLEM, SİYASA Ayşe Küçük Eylül, 2020 Edward Azar, kendini yeniden üreten, zaman zaman duraksayan, birtakım dönemlerde ortaya çıkan ve çatışan tarafların kimlikleriyle özdeşleşen çatışmaları tekrarlayan toplumsal çatışma ismiyle kavramsallaştırmıştır. Bu tür "inatçı" çatışmalar, bütün toplumu etkileyen, merkezde yer alan, sıfır toplamlı oyunlardır. Michael Brecher'e göre uzun bir zaman dilimine yayılan ve derin tarihsel köklere sahip açık savaş halleri ve düşmanca etkileşimler tekrarlayan devletlerarası çatışmalardır. Arap-İsrail, Hindistan-Pakistan, Türkiye-Yunanistan çatışmaları bu tür uzun soluklu çatışmaların en bilinen örnekleridir. Bu tür çatışmalar, bazı dönemlerde gündemden düşse, hatta şiddetin üzerinde bir ateşkes yaşansa da daima kendini yeniden üreterek; varlığını devam ettirir. Bu tezde Türkiye açısından tekrarlayan çatışmaların kendisini yeniden üretmesinin nasıl mümkün olduğu bağlamında Türkiye-Yunanistan ve Türkiye-Ermenistan ilişkileri bağlamında eleştirel konstrüktivist yaklaşımla incelenmiştir. ABSTRACT PROTRACTED CONFLICTS IN TERMS OF TURKISH FOREIGN POLICY: PERCEPTION, DISCOURSE, POLITICS Ayşe Küçük Eylül, 2020
Aidiyet, bireylerin fizyolojik ihtiyaçları gibi yaşamsal açıdan önemli olan ihtiyaçlardan bir tanesidir. Bireylerin yaşadıkları toplumla kendilerini bütünleşik görebilmeleri, kendilerini toplumun ayrılmaz bir parçası olarak hissedebilmeleri, mutlu bir şekilde yaşamaları aidiyet hislerinin pekişmesine bağlıdır. Bireyler ait oldukları yerde kendileri olabilmekle birlikte, sağlıklı kimlik ve kişilik gelişimleri açısından aidiyet ihtiyacının giderilmesi de önemlidir. Bireyler dünyaya, yaşadıkları toplumun yapısını ve özelliklerini bilerek gelmemektedirler. Dahası onlar bu yöndeki içerikleri doğumlarından itibaren içine çekildikleri belirli toplumsallaşma süreçlerinden geçerek öğrenmektedirler. Bireylerin yaşadığı toplumsallaşma süreci, onların hayata hazırlanmalarını ve toplumla bütünleşmelerini sağlamaktadır. Bu önemli süreçte bireylerin ilk toplumsallaşma alanını oluşturan, hatta bu sürecin temellerini atan kurum ailedir. Zaman içerisinde hayatlarına giren farklı kurum ve kuruluşlarda farklı roller elde eden bireyler, zaman
Vergi Sorunları, 2000
“İnsan Hakları Açısından Vergi Yükümlüsünün Adil Yargılanma Hakkı”, Vergi Sorunları Dergisi, Nos.143-144-145, Ağustos-Eylül-Ekim 2000.
Çok partili döneme geçişin öncülü olan DP ekonomik alanda ülkede köklü bir değişime de neden olmuştur. Yüksek kalkınma hızına erişimi sağlayan dönemde aktif bir dış politika da izlenmiştir. Özellikle ABD ile ilişkiler yüksek düzeyde seyretmiş ve ülkemiz soğuk savaşın temellerinin atıldığı bu dönemde Batı Bloğuna yönelmiştir. Geçmiş dönemin aksine daha proaktif bir dış politika güdülmüştür. ABD'nin 2. Dünya savaşı sonrası Truman doktrini altında sosyoekonomik yapıda önemli değişme kaydedilmiştir. Türkiye'nin savunma ekseni NATO üyeliği ile desteklenmiş, batı kulübü olan AB'ye üyelik başvurusu yapılmıştır. Ortadoğu ülkelerine yönelik dış politikada ABD ve Batı eksenli bir yönelimle hareket edilmiştir. Özellikle Kıbrıs konusunda İngiltere yeni bir oyuncu olarak soruna müdahil olmuştur. Bu çalışmada 10 yıllık DP döneminin sayılan temel dış politika dinamikleri incelenecektir.
Vergi hukukunun belge (yazılılık) esasına dayanması sebebiyle gerçek ve tüzel kişilerin vergilendirme ile ilgili yapmış oldukları işlemlerle alakalı olarak Vergi Usul Kanunu'nun belirlemiş olduğu kural ve esaslar çerçevesinde belge düzenlemeleri veya belge almaları zorunludur. Belge düzenine uymanın en önemli sonucu yapılan işlemlerin ispatlamaları açısındandır. İspat, bir olayın ya da işlemin varlığı ya da yokluğu üzerine idare nezdinde ya da hakimler nezdinde bir kanaat sağlayabilme faaliyetidir. İspatın konusunu vergiyi doğuran olay oluşturur. Bu çalışmamızda vergi hukukunda ispat ve ispatın önemine değindikten sonra ispat yükünün dağılımı ve hangi hallerde ters çevrildiği açıklanacaktır. Daha sonra karinelerin ispat yüküne etkisi konusunda açıklamalar yapılacak ve son olarak da ispat aracı olarak kullanılacak deliller ve bunların özelliklerinden bahsedilecektir. Anahtar Kelimeler:İspat, ispat yükü, karineler, delil, delil türleri PROOF AND EVIDENCE IN TAX LAW ABSTRACT Both natural and legal persons are have to prepare and take documents for tax purposes because of the rule that tax law is document based law. The primary importance of these document is to verify tax related transactions. Proof is an act to persuade tax administration/judge for existing or nonexisting of any stiuation. Taxable event constitutes the main scope of proof.
1923'te, islamı ağırlıklı bir devlet olan ve 19. yüzyıl sonuna değin sınırları içinde herhangi bir Türkçülük akımı göze çarpmayan Osmanlı imparatorluğunun yerine yeni Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra, Anadolu ve Trakya sınırlan içerisinde hayli yenilikler; reformlar gündeme geldi. Bunlarınbaşında 1928 yılında yarılan harf devrimi gelir. Yeni Türk devletl, kendini Doğuya, İslam kültür çevresine çok sıkı bağlayan öğelerden birisi olan yazı sistemini bir gece gibi kısa bir sürede tümden değiştirrniş, yazımı ve kullanımı daha kolay, bir takım düzenlemelerle (tMilat) Türkçenin yazımına daha uygun olan alfabeyi, Latin esaslı alfabeyi kullanıma sokınuştu. Alfabe değişikliğiyle birlikte Türkçeye girmiş, yerleşmiş Arapça-Farsça kökenli sözcüklere karşı olarak, geçmişte olduğu gibi bugün de şiddetli karşı çıkışlar olsa da, kapsamlı bir "tasfiye" çalışması başlatılmış, bu amaçla da bu ve diğer Işleri-yürütmek üzere önce "Maarif Nezareti'rıtn yapısı içinde bir kurul oluşturulmuş, 1932 yılında da bu kurul Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ııe (T.D.T.C.) dönüştürülmüştür. Söz konusu Cemiyet izleyen yıllarda bugünkü adını, Türk Dil Kurumu adını (TDK) alacaktır. Dilde arılaşmayla birlikte ad verrnede de anlaşma, yani çocuklara Türkçe kökenli veya Türkçe kökenli olduğu düşünülen adlar koyma yenilik halini aldı. Hemen hatırlanması gereken şey ise, Türkçe adlar koymanın Curnhuriyetle, Dil Devrimiyle başlamadığıdır. 19. yy.ın sonu, 20. yy.ın başlarında "Türkçülük" akımının başlaması, Eski Türkçe dil anıtlarının Batıda ve Çarlık Rusyasında yayımlanmaya başlamasıyla birlikte bunlardan haberdar olan kimi Türk aydınları da adlarını Türkçeleştirme yolunu seçmişlerdir. Bu Türkçe yapıtların başında Desmaisons'un Fransızcaya çevirdiği Şecere-i Türk'ü (sonraki' yıllar için Dr. Rıza Nur tarafından Osmarılıcaya yapılan çeviri)", Radloff'un hazırladığı Orhan Yamları'nı, Kutadgu Bilig'i sayabiliriz. . Adını Türkçeleştiren Osmanlı aydınlarının başında ise toplumbilirnci Ziya Gökalp'i anabiliriz. Ancak bu akım Cumhuriyet dönemine, özellikle de 1930'lu yıllara, soyadı yasasının çıktığı yıllara kadar o denli yaygın olmamıştır. Soyadı yasasıyla birlikte, o güne kadar kendilerini toplum içinde babalarının, dedelertnln adlarıyla veya çeşitli unvanlarla tanıtan halkın, önadlannınyanısıra, aile adı.olarak ikinci bir ad daha seçrnelert. kullanmaları * Boğaztçl Üniversitesi TürkDlH ve Edebiyatı Bölümü DoktorRıza Nur, Türk Şecerest (Şecere-iTiirk), İstanbul 1925. ıo8 MEHMETÖLMEZ zorunlu hale geldi. Bu zorunluluk insanları yeni adlar arayışına itti. İşte bu sırada dilde özleşme, anlaşma akımı güç kazanıyordu. Soyadı yasasına yakın birtarihte, 1934'te yayımlanan ve dönemi için önemli bir başvuru kaynağı olan Osmanlıcadatı Türkçeye Söz Karşılıkları: Tarama Dergisi tam da bu amaca hizmet edecek birçalışmaydı. Tarama Dergisi'nin konumuzu ilgilendiren yanı ise kapsamı. hazırlanışı sırasında kullanılaneski eserler ve bu eserlerin yayımlarıydı. Örneğin Aıabetü'l Hakayık için o dönemki bilinen adıyla Aybet-tü-Hakayık kullanılmışn.? Bunlarm dışında Eski Anadolu Türkçesine ait çeşitli metinler, Memluk Kıpçakçasına ai! kitaplar, Oğuz Kağan destanı, Divanu Luğatu't-Turk, Orhon yazıtları sayılabilir. Yazma eserlerin dışında çeşitli Türk dil ve lehçelerinden de, Radloffun sözlüğü aracılığıylayararlanılmıştı. Bu sözlüğü aynı yıl tersine birdizin,Türkçeden Osmanlıcaya indeks de izlemiştir. Aynı yıllarda, 1934 ve i 935 yıllarında Öz TUrk Adları için çok sayıda kılavuz kitaplar çıkar. Bunlardan birisi ve en önemlisi de Beslm Atalay'ın hazırladığı Türk Büyükleri veya Türk Adları'adlı çalışmadır. O kadar ki, bu kitap bir yıl içinde ikinci baskısmı yapmıştı, (1934 veya 1935).
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.