Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, 978-625-396-442-9
…
40 pages
1 file
This study examines how the Ottoman political culture of the 18th century was localized in Konya. With an approach similar to previous studies conducted in Egypt, Mosul and Diyarbakır, the reflections of elite household organization at the provincial level and the effects of changes in the Ottoman administrative-fiscal system on Konya are examined. The comprehensive research conducted in the light of old documents reveals how the transformation in fiscal structure shaped the dynamics of center-provincial and city-rural relations. The identity of the operators of these mukataas, the popular regions and the effects of taxation-redistribution policies are analyzed in detail through the records of malikâne mukataa. The findings obtained in the study show that the state did not lose its fiscal control in Konya, but on the contrary, strengthened it by sharing authority with local elements. The dominance of military elites in the management of the malikâne, However, it is also observed that local elites (Çavuşzadeler, Abdülgaffarzadeler, Çelikpaşazadeler etc.) played an important role. The analysis of the governor and mütesellim appointments reveals that localization did not weaken the state's control, on the contrary, people who would meet the needs were appointed with a pragmatic approach. In addition, it is determined that there was a division of labor between the seyfiye and ilmiye families, and that the ilmiye families played a greater role in the management of the foundations. The analysis conducted using the Hurufat registers shows that the increase in the number of foundations in the 18th century was not for the purpose of protecting the wealth of the administrators, but to meet social needs. This situation proves that the restructuring process was also reflected in the field of education and that the understanding of leaving a permanent legacy became widespread. The example of Arapağazade Süleyman Ağa shows how the state cooperated with powerful families of provincial origin during times of emergency. It is concluded that this cooperation strengthened the center's control over the provinces. In conclusion, this study shows that the center-province relations in 18th century Konya had a complex and dynamic structure, and that the state acted in cooperation with local elites while maintaining its control. Emphasizing the flexibility and adaptability of the Ottoman administration, the study offers important contributions to the field of Ottoman historiography and center-province relations.
Tezkire Dergisi, 2024
Elit (seçkin) kavramı üzerine yapılan tartışmalar giderek birçok tarihçinin ilgisini çekmektedir. Özellikle, Osmanlı Devleti’nin Balkan ve Arap topraklarındaki elitler üzerine yapılan çalışmalar, bu mesele hakkındaki tartışmaların merkezinde durmaktadır. Dolayısıyla, meseleye dair tüm paradigmalar, bu bölgelerden hareketle temellendirilmektedir. Bu çalışmada, öncelikle elit kavramının tarih yazımına değinilmiştir. Elitler üzerine kalem oynatan kimselerin görüşlerine kısaca yer verilmiştir. Daha sonra, Osmanlılar açısından elitlerin kim olabileceği sorgulanmış ve nasıl tanımlanabileceği üzerine bir tartışma yürütülmüştür. Çalışmanın sonuna doğru ise klasik dönem Osmanlı Anadolu’sundaki taşra eliti üzerine giriş mahiyetinde bir tartışma kaleme alınmıştır. Özellikle, Osmanlı elit zümresini tanımlayabilecek bir takım temel kriterler önce sorgulanarak Osmanlı elitlerinin kimlerden oluşabileceğine dair genel bir çerçeve çizilmiştir. Neticede askerî ve reaya olarak iki temel sınıfa bölünen Osmanlı toplumunda elit kavramının sadece askerî sınıfa indirgenemeyecek kadar müphem bir kavram olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle elitlere yönelik çalışmaların devam etmesi gerektiği belirtilmiştir. Many historians have become increasingly interested in the debate over the concept of elite. Studies on the elites in the Balkan and Arab lands of the Ottoman Empire are especially prominent in discussions about the issue. Thus, these regions serve as the basis of all paradigms. This study begins by discussing the historiography of the concept of elite. The viewpoints of those who have written on elites are briefly addressed. The question of who elites could be for the Ottomans was then raised, and a dispute about how to define them ensued. Towards the end of the research, an introductory overview of the provincial elite in Ottoman Anatolia during the classical period is provided. Specifically, some basic criteria that could identify the Ottoman elite are questioned, and a general framework is developed for determining who the Ottoman elite might be. As a result, it is emphasized that the concept of elite in Ottoman society, which was basically divided into two classes as military and sponsorship (REAYA) was too vague to be reduced only to the military class. For this reason, it is emphasized that studies of elites should continue.
Prof. Dr. Bayram Ürekli'ye Armağan, 2023
İlk Osmanlı Medresesinin 1331’de İznik’te kurulmasının ardından başta Bursa, Edirne ve İstanbul gibi Osmanlı başkentlerinin yanında diğer Balkan ve Anadolu şehirlerinde de tesis edilerek sayılarında ciddi bir artış olmuş, buna bağlı olarak medreselerin teşkilatlandırılmasına ve derecelendirilmesine yönelik çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan ilki II. Murad, ikincisi Fatih, üçüncüsü de Kanuni döneminde gerçekleştirilmiştir. II. Murad dönemindeki müdahale Mevalizade Kanunu olarak bilinen ve ilmi teşvik etmek maksadıyla daha çok Molla Fenari ailesine tanınan imtiyazlarla ilgilidir. Buna göre, Molla Fenari oğulları ve torunlarının müderrisliğe 40 akçe ile tayin olunabilmelerinin önü açılmış, daha sonra bu imtiyazların kapsamı genişletilerek başka ailelere de verilmiştir. II. Mehmed dönemindeki ikinci müdahale, Fatih’in teşkilat kanunnamesine de yansımış medrese ve müderrisler belli bir derecelendirmeye tabi tutulmuş, bu hiyerarşinin başına da Sahn-ı Seman medreseleri getirilmiştir. Fatih döneminde teşkil edilen bu yapılanma Kanuni’nin Süleymaniye medreseleriyle birlikte kısmen değişmiş ve genişletilmiştir. İşte bu çerçevede, 15 ve 16. yüzyıllarda tesis edilen medrese hiyerarşisinin Konya medreselerine nasıl yansıdığı ve ne tür bir silsileyi ortaya çıkardığı, bu çalışmanın problematiğini oluşturmaktadır. İncelememizde aramaya çalıştığımız medrese hiyerarşini Konya’da bulamadığımızı belirtmeliyiz. Muhtemelen Bursa, Edirne, İstanbul vs. gibi büyük şehirler dışındaki diğer taşra şehirlerinde de görmek mümkün değildir. Merkezi yönetim öğretimin alt basamaklarını teşkil eden Buk’a, Yirmili, Otuzlu ve Kırklı medreseleri pek çok şehir ve kasabaya yayarken, üst derecelerdeki Hariç, Dâhil, Sahn ve Süleymaniye gibi medreseleri ise büyük şehirlerde özellikle başkent İstanbul’da toplamak istemiş olmalıdır.
Osmanlı Tarihi Semineri ödevim
Yeni İpek Yolu Dergisi Özel Sayısı KONYA KİTABI XVI Konya Ticaret Tarihi, C.I, Edt. Abdülkadir Buluş - Caner Arabacı, Konya 2018, s.333-354, 2018
2003
Aksaray, XVI. yuzyil boyunca Karaman Eyâletinin degismeyen sancaklariicerisinde yer almaktadir. Bu donemde sancakta vazife yapan ehl-i orf taifesi hakkindadikkat cekici bilgiler bulunmaktadir. Sancakbeylerinin menseleri hakkinda herhangi birbilgi bulunamazken, alaybeyi, miralem ve serasker gibi unvanlari tasiyan kisilerinAksaray’in koklu, siyasi ve dini bakimdan nufuzlu ailelerine mensup olduklarigorulmektedir. Bunlar cogunlukla Imam Gazâli neslinden ve Karaman umerâsindangelenler, Mogol bakiyesi Tatarân-i Şeyullah kabilesine mensup olanlar ile Şeyh Turasanve Şeyh Durmus gibi dini karekteri on planda bulunan kisilerin cocuklaridir.
2024, 2024
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin mühim şehirlerinden Ruha (Urfa), Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi dönüşü 1517 senesi ilkbaharında Mardin kalesinin tesliminden sonra Osmanlı hâkimiyeti altına girmiştir. Fethinin ardından “klâsik Osmanlı sancağı” statüsünde Diyarbekir Eyaletine bağlanan Ruha, daha sonra XVI. yüzyılın sonlarında teşekkül eden Rakka Eyaletine bağlanmıştır. 17. yüzyılın ilk yarısında Rakka Eyaletinin “paşa sancağı” statüsünde olduğu görülen Ruha Sancağı, söz konusu eyalete tayin edilen “Paşa” unvanıyla anılan beylerbeyiler tarafından yönetilmiştir. Eyalete tayin edilen beylerbeyiler, genellikle seferlerde yararlılık gösteren emektar olan kullar arasından seçilmişlerdir. Bununla birlikte bunlardan eşkıyalarla işbirliği içinde olup, devlete ihaneti tespit edilenler ölümle cezalandırılmışlardır. Nitekim Zeynel Han Muharebesinde göstermiş olduğu başarılarından dolayı Rakka Eyaleti’nin tevcih edildiği Abdal Paşa, gerek Celalî eşkıyalarından olması gerek devlete ihanetleri nedeniyle katledilmiştir. Paşalar, savaşta bulunma gibi bir nedenle görev bölgeleri olan sancağa gidemedikleri zaman yerlerine vekil olarak mütesellimler göndermişlerdir. Mütesellimler, mahkemeden keşfi talep edilen bazı vakaları yerinde görmek için olay mahalline bizzat kendileri gitmişler, beylerbeyi adına vergileri toplamışlar, ayrıca kendilerine beylerbeyiler tarafından yapacakları işleri bildiren mektuplar gönderilmiştir. Mütesellimlerden de ihaneti tespit edilenler çeşitli şekillerde cezalandırılmışlardır. Nitekim Abdal Paşa’nın, Ruha Sancağındaki mütesellimlerinden olup aynı zamanda kardeşi olan Abdullah Bey bunlardan biriydi. Osmanlı Devletinde ilk dönemlerden itibaren bir bölgede buranın yönetimi için bulunan başlıca iki yöneticiden biri padişahın icra kuvvetinin temsilcisi bey iken, diğer biri yargı kuvvetinin temsilcisi “kadı” idi. Kaza birimlerinde en büyük adlî ve sivil amir olarak bulunan kadılar, adlî, idarî ve beledî olmak üzere oldukça geniş görev ve yetkilere sahiptiler. Pek mühim vazifeleri olan kadılara mahkeme işlerinde yardımcı olacak naip, müftü, muhzır gibi görevliler ile diğer bazı hususlarda yardımcı olacak muhtesip, pazarbaşı, mimarbaşı gibi hizmetliler vardı. Ele alınan dönemde Ruha kazasına tayin edilen kadılar da oldukça geniş bir yetkiye sahip olup, ayrıca bunlar şehirde cereyan eden bazı önemli vakalarda keşif heyetiyle birlikte olay mahalline bizzat kendileri giderek detaylı araştırmada bulunurlardı. Bu çalışmada 1629-1631 yılları arasında Osmanlı taşrası Ruha’da görevlendirilen başlıca iki yönetici bey ve kadı ile idari yapı içerisinde yer alan diğer görevliler hakkında bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda araştırmada istifade edilen en önemli kaynak, Ruha (Urfa)’ya ait kadı sicillerinden H. 1039-1040 tarihli 207 numaralı defter olmuştur. Söz konusu kadı sicilinin yanı sıra eldeki verileri destekleyici mahiyette olan alana münhasır diğer çalışmalardan yararlanılmış, ayrıca gerekli görülen yerlerde XVII. yüzyılın önemli kaynaklarından risale ve seyahatnamelere müracaat edilmiştir. Elde edilen verilerin değerlendirilmesi neticesinde incelenen yıllarda Ruha’da idarî mekanizmayı yürüten görevlilerin kim oldukları, ne gibi görevler icra ettikleri ve bunlarla ilgili bazı önemli hususlar ulaşılan sonuçlardan olmuştur.
Abant Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
Bu çalışma, 17. yüzyılda Bolu sancağına tayin edilen sancakbeylerine odaklanmaktadır. Çalışmanın amacı, devletin kriz ve değişim çağında, Bolu sancağına atanan idareciler ile bu bağlamda sancağın değişen idari düzenini ortaya koymaktadır. Sancağa yapılan tayinler üzerinde merkezin taşra idaresindeki uygulamaları ortaya koyulmuş hem de sancağın kendine özgü sosyo-politik yapısının taşra idaresine yansıdığı vurgusu yapılmıştır. Bolu sancağı özelinde bir yandan merkezde yaşanan gelişmelere paralel olarak hem merkezden tayin olunan idarecilerin hem de dönem dönem güçlenen kapı halklarının sancak idaresinde varlığı gözlemlenmiştir. Bunun yanında, Candaroğulları hanedanı soyundan beylerin ocaklık yoluyla sancağın idaresinde bulunduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, sancağa atanan kişinin kimliği sancağın idare biçiminin de değişmesine neden olmuştur. 17. yüzyılda taşra idaresinde yaşanan dönüşüm hem merkez hem de taşra açısından sancak idaresi özelinde değerlendirilmiştir. This study focuses on the sanjakbeys appointed to the sanjak of Bolu in the 17th century. The study aims to reveal the sanjakbeys appointed to the sanjak of Bolu under the Anatolian Province at a time when the state evolved into an era of crisis and change, and the changing administrative order of Bolu sanjak in this context. Through, the practices of the centre in the provincial administration are revealed and it is emphasised that the unique socio-political structure of the sanjak was reflected in the provincial administration. In parallel with the developments in the centre, it has been observed that both administrators sent from the centre and the households of decentralised forces, which became stronger from time to time, were taking place in the administration of Bolu. In addition, it has been determined that the members of the Candaroğulları dynasty were in the administration of the sanjak through Ocaklik. Moreover, the identity of the person appointed to the sanjak led to a change in the form of administration of the sanjak. In the 17th century, the transformation in the provincial administration was evaluated both in terms of the centre and the provinces with a special focus on the sancak administration.
Sonçağ Yayıncılık, 2021
Yayın No. : 1313 © Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
ARCHIVUM OTTOMANICUM
Journal Of History School, 2018
Türkiye Bilimler Akademisi Arkeoloji Dergisi
Turkish Studies - Language and Literature, 2021
Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, 2023
Route Educational and Social Science Journal, 2016
History Studies, 2019
Ege Stratejik Araştırmalar Dergisi, 2023
BENGİ Dünya Yörük-Türkmen Araştırmaları Dergisi, 2022
Zeitschrift Fur Die Welt Der Turken Journal of World of Turks, 2010
International Journal of Academic Value Studies (JAVStudies), 2019
Kent Akademisi, 2021
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2024
Uluslararası Göbeklitepe'den Bugüne Türkiye'nin Tarihi ve Kültürel Mirası Sempozyumu (International Symposium On From Gobeklitepe To Today: Turkey's Historical and Cultural Heritage, 2022