Academia.eduAcademia.edu

Psi̇kotari̇hi̇n Kli̇ni̇k Kullanimlari

2013, Journal Of History School

Abstract

Psikotarihe yöneldim; çünkü çaresizlik içindeydim. Bir psikiyatrist olarak yatılı bir hasta hakkında yaptığım klinik çalışmam sayesinde, hastalarımızın çoğunda "bazı şeyleri kaçırdığımızı" farketmeye başlamıştım. Uzun süre ihmal edilmiş olan hayatın güncel travmatik olayları, özellikle çocukluk travması ile ilgili olanlar, açıkça ruhsal bozukluğun gelişiminde eğitimim sırasında inanmaya yönlendirildiğimden daha önemli bir rol icrâ ediyordu. 1980'lerden itibaren, genel psikiyatri çevrelerinde çalışan bazılarımız, depresyon, benlik yıkımı, bağımlılıklar, yeme bozuklukları, panik anksiyete, kişilik çözülmesi ve karakter bozuklukları gibi rahatsızlıklardan muzdarip hastalardan veri toplarken travma hakkında düzenli bir biçimde sorular sormaya başlamıştı. Şaşkınlıkla, hastaların yüzde seksenden fazlasının uzun süreden beri devam eden, sert ve mükerrer travma deneyimlerini barındıran geçmişlere sahip olduklarını keşfetmeye başladık. Genellikle çocukluklarında ortaya çıkan bu deneyimler, hayatlarının sonraki dönemlerinde de devam ediyordu. Hastalar, görünüşe bakılırsa her zaman gözler önüne sermeye hazır oldukları geçmişlerini değiştirmediler. Fakat biz farklı sorular sormaya başladık. Pek çok psikiyatrik görüşmede mündemiç bulunan soruyu, yani "Sorunun nedir?" sorusunu sormak yerine, "Sana ne oldu?" sorusunu sormaya başladık. Kurbanları itham etmekten onlara gönüllü tanıklık etmeye geçiş, bütünüyle farklı cevapların ortaya çıktığı bir sonucu doğurdu. Cevaplar işimize bakışımızı ve bunu yaparken de hayatımızı değiştirmeye başladı.