Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, Araştırma Makalesi
Ortaçağ’ın en büyük hadiselerinden biri olan Haçlı Seferleri, Yakındoğu’nun neredeyse tamamını etkilemiş, siyasi yapıyı değiştirmişti. Antakya şehri de bu değişimden etkilenmiş, birinci Haçlı Seferi’nin hedef şehirlerinden biri olmuştu. Uzun bir kuşatmadan sonra ele geçirilen kentte Taranto Kontu Norman Bohemond’un idaresinde bir devlet kurulmuştu. Uzun bir kuşatma ve çetin mücadeleler sonucunda kenti ele geçiren Bohemond, İtalya’ya gitmek üzere şehri terkettiği 1104 yılına kadar Antakya’da vâr olma mücadelesi vermişti. Bu vâr olma mücadelesini Bohemond’un gözünden takip etmek ve şehir merkezli bir anlatı sunmak bu makalenin ana amacıdır. Zira Türkiye’deki Haçlı çalışmalarının bugün geldiği noktada Haçlı seferlerini baş kahramanlarının gözünden okuma çalışmaları henüz çok yenidir ve bu makale de bu problemden yola çıkmaktadır. Bu çalışma, anlatıldığı dönemin birinci el kaynaklarına dayanmaktadır. Dönem kaynaklarının aktardığı bilgiler derlenmiş ve konu bütünlüğü içinde kurgulanmıştır. Makale, Bohemond’un askerî kariyerinin erken dönemindeki başarısız girişimlerinden başlayarak, Bizans İmparatorluğu’na karşı kazandığı zaferlere ve Haçlı seferi sırasındaki liderlik vasıflarına kadar uzanan bir kronoloji sunmaktadır. Antakya’nın kuşatması sırasında şehir savunmasında görev yapan Firuz adlı bir yerliyle yaptığı ittifak, şehrin ele geçirilmesinde belirleyici olmuştur. Bohemond’un bu süreçteki motivasyonları, yalnızca dini değil, kişisel kazanç ve iktidar arayışıyla da ilişkilendirilmiştir. Çalışmada ayrıca, Bohemond’un Antakya’nın kontrolü için Haçlı liderleriyle yaşadığı çekişmeler ve şehrin düşmesinden sonraki siyasi hamleleri tartışılmaktadır. Makale, Bohemond’un liderlik stratejilerinin başarısına rağmen, esaret dönemi sonrası düşüşüne ve Antakya’yı terk edişine değinerek, Ortaçağ’daki liderlik, güç ve düşüş temalarını incelemektedir. Bu bağlamda, Antakya Prinkepsliği’nin kuruluş süreci, Norman askeri kültürünün ve Haçlı seferlerinin Ortaçağ’daki rolüne dair geniş bir perspektif sunmaktadır.
5. Tokat Sempozyumu, 14-15-16 Ekim 2022, 2023
XI. yüzyılın başlarında Güney İtalya’da varlık göstermeye başlayan ve yüzyılın ikinci yarısında devletleşen Normanlar, dünya tarihine damgasını vurmuş önemli askeri şahsiyetleri içlerinden çıkarmışlardır. Antakya Prinkepsi Bohemond, işte bu milletin çıkardığı önemli askeri şahsiyetlerden biridir. Oldukça maceralı geçen hayatının ilk 40 yılını Güney İtalya’da sonunu bilmediği ve kendisine parlak bir gelecek vaat etmeyen mücadeleler içinde geçirmiş, geleceği için aradığı fırsatı ansızın karşılaştığı Birinci Haçlı Seferi ordularında görmüştür. Her şeyi geride bırakarak Birinci Haçlı Seferi’ne katılmış ve o ana kadar gerek Güney İtalya’da kendi soydaşlarına gerekse de Epirus ve Teselya’da Bizans’a karşı edindiği askeri tecrübelerin meyvelerini sefer esnasında yemiştir. Seferin gayrıresmi başkomutanı olarak önemli işler başarmış, Dorylaion’da kıvrak zekası sayesinde Haçlıları yok olmaktan kurtarmış ve Antakya’da babasından aldığı kurnazlık sayesinde şehri içeriden ele geçirmeyi başarmıştır. Bu ana kadar şahsında gördüğümüz savaşçı figürü, yeni kurduğu devletinin bölgedeki varlığını sağlamlaştırmak adına Bizans güçleri ve Halep ve Dımaşk’ın Selçuklu emîrleriyle girdiği mücadele sürecinde de göz önüne çıkmıştır. Bu mücadelelerde hep önce saldıran, barışı düşünmeyen bir profil çizdiği gözden kaçmamalıdır. Öyle ki, zaman zaman küçük yenilgiler alsa, hatta geri çekilmek zorunda kalsa bile pes etmemeyi kendisine düstur edinmiştir. Bundan ötürü sürekli hareket halinde, sürekli askeri sefer icrasındadır. Nitekim bu bitmek tükenmek bilmeyen, pes etmediği seferlerinin birinde, Malatya üzerine yaptığı bir seferde Danişmendli Emîri Gümüştekin tarafından esir alınmış ve bugün Tokat sınırlarında bulunan Niksar Kalesi’ne hapsedilmiştir. İşte bu esaret hâli, Bohemond’un hayatında bir dönüm noktasını teşkil etmektedir. Esaret altında geçirdiği yaklaşık 3 senelik süreç, hayatının askerî manada en verimli olabileceği senelerine mâl olduğu gibi, pes etmek bilmeyen savaşçı ruhundan ve ihtiyatlı lider kişiliğinden bir şeyleri götürmüş gibi gözükmektedir. Artık eskisi kadar saldırgan değildir, barışı öncülleyen, kolay pes eden birisi halinde gelmiştir. Yaptığı stratejik hatalar, ihtiyatsız askeri seferler, Doğu’daki kariyerini tersine çevirmiştir. Tüm bunların nedenleri esaret sürecinde saklıdır. Bohemond’un hayatında esaret öncesi ve sonrası siyahla beyaz kadar farklıdır.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2014
Bohemund'un vefatından sonra prensliği kimin yönettiği ve bu durumun Orta Doğu'da diplomatik yaşamı nasıl etkilediği vurgulanmıştır.
Atatürk ilkeleri ve cumhuriyet tarihinde güncel veriler, 2024
Tarih biliminin bir alt dalı olan kültür tarihi, Türkiye’de çok yeni ve araştırılmamış bir saha olmakla birlikte tarih içinde özel bir yere sahiptir. Kültür tarihi, modern kültür tarihi eleştirileri bir araya getirmektir. Yani kültür tarihinin asıl rolü geçmişin kültürü ile yeni kültürü yeniden inşa etmektir. Bunu yaparken de eski ve yeni kültürlerden toplamış olduğu geniş çaplı bilgilerden, harmanlanarak oluşturulan modern kültürü ortaya çıkarmaktır. XVI. Yüzyılın sonlarında Halep eyaletinin sancaklarından birisi olan Antakya’ya kısaca bakacak olursak; Eski çağlarda, özellikle de Roma dönemlerinde Akdeniz’in en önemli şehirlerinden olan Antakya, tarih boyunca ticaret merkezi olarak dikkat çekmiştir (Çelik, 2021, s. 231-232). Kültür, bir millete ait davranış ve karakterlere denir. Medeniyet ise, inanç ve ahlâk nizamıdır. Her milletin olaylar karşısında gösterdiği tepki farklıdır. İşte en basit anlamıyla kültür, toplumun karşılaştığı bir olay karşısında sergilediği tavır ve hareket tarzıdır. Bir toplumun kültürel hayatını şekillendiren en mühim unsur ise dinî inançlar ve geleneklerdir. Atadan, dededen kalma davranış kalıpları olan gelenekler sosyal hayatı yönlendiren temel normlardır. Dünya ve eşyayı algılamakta insanın davranışlarını tayin eden en önemli faktör de inançtır (Ünal, 2002, s. 54).
Mimarist Dergisi, 2023
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin Mimarist dergisinde bu sayının dosya konusu “Deprem Karşısında Deneyimlerden Öğrenmek” olarak belirlendi. T. Gül Köksal’ın editörlüğünde hazırlanan dosyada, ben de birbirinden değerli Hataylı arkadaşlarımın düşünceleriyle şekillenen bir yazı kaleme aldım: “Geri döneceğiz Antakya!” Sevgili Zehra Güngördü, Mustafa Özçelik, Ali Uğur, Demet Parlar ve Kenan Kantarcı’ya; depreme dair gözlem, deneyim ve düşüncelerini paylaştıkları için; T. Gül Köksal’a ve Mimarist dergisine bu dosyada bize de bir yer açtığı için çok teşekkür ederim. Bu yazının Antakya ve Hatay’ın deprem sonrası sürecinde bir faydası olması umuduyla 🌷 Dergide yer alan yazıların tümünü bu adresten okuyabilirsiniz: http://www.mimarist.org/mimar-ist/
Journal of International Social Research, 2019
Mikail KOLUTEK İsa KALAYCI Öz Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda hükmettiği topraklarda çeşitli kurum ve kuruluşlarıyla ilgili teferruatlı bilgiler barındıran layihalara ihtiyaç duymuştur. Bu doğrultuda yeni ihtiyaçları karşılamak üzere düzenlenen defterlere salname adı verilmiştir. Bir yılı kapsayan olayları, müesseselerin gelişimlerini, memur tayinlerini ve azillerini, ekonomik ve sosyal durumları gösteren salnameler tarihi açıdan önemli bilgiler içermektedir. II. Abdülhamit döneminde maarif teşkilatı revize edilmiş, okul sayıları, türleri ve bu okullarda uygulanan programlar değiştirilmiştir. Eğitim-öğretim hayatında yapılan yenilikler aynı zamanda Maarif Nezaretinin işleyişine de yansımıştır. Bu doğrultuda zorunlu bir ihtiyaç durumuna gelen ve nezaret tarafından hazırlanan salnameler son halini almıştır. Çalışmanın ana kaynaklarını oluşturan beş adet Maarif Nezareti Salnamesi ve yedi adet Halep Vilayet Salnamesi merkeze alınarak Antakya projeksiyonuyla Osmanlı eğitiminin son dönemine dair bir kesit sunulmuştur. Ortadoğu'nun Doğu Akdeniz'e açılan kapısı olan Antakya'nın kültürel değerleri ile ilgili birçok çalışma yapılmakla birlikte, Antakya'da eğitim konusuna pek değinilmemiştir. Bu bakımdan Antakya'da faaliyet gösteren eğitim kurumlarının çalışmaları hakkında detaylı bilgiler vermek makalenin amacını oluşturmaktadır. Antakya'daki eğitim kurumlarının işleyişi, eğitim-öğretim programları ve kurumların sosyal hayattaki yerinin ortaya konması çalışmanın hedeflerindendir. Böylece dönemin birinci elden kaynaklarından olan salnameler vasıtasıyla, Antakya örnekleminden hareket edilerek Osmanlı eğitim sistemi evrenine ulaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmada Halep Vilayet Salnameleri ve Maarif Nezareti Salnamelerinden Antakya Kazasına ait bilgiler kullanılmıştır. Araştırma döneminde Antakya kazasında bulunan okullar tek tek ele alınarak genel bir değerlendirme yapılmıştır. Birebir etkileşim gerektirmeyen daha çok dokümanlara dayalı veri toplama ve analiz esasına dayalı nitel araştırma deseniyle konu açıklanmıştır. Bu yöntemle bütünü oluşturan parçaların ortak yönleri tespit edilerek genellemelere ulaşılmıştır. Bununla beraber sınırlamanın önemi göz önünde bulundurularak çalışmanın mekânsal çerçevesi, Antakya kazası, zamansal sınırlaması ise 1898-1908 olarak çizilmiştir. İncelenen dönemdeki Antakya eğitim kurumlarının devrin genel politikalarına uygun olarak faaliyet gösterdiği söylenebilir. Ancak Antakya'nın stratejik önemine binaen yabancıların burada okul açarak özel çalışmalar yaptıkları görülmüştür.
The ancient city of Attouda is located in the Hisar neighbourhood of Sarayköy district of Denizli province, on the border area of two ancient regions. The architectural fragments belonging to the city’s buildings can be seen in courtyard of the mosque, squares of villages and in front of houses. The city had an important position in the region. Its name was changed in the 2nd century BC during the Pergamene period. Attouda made good use of her chances and developed continuously. Use of marble in architectural construction started in the 1st century and increased in the 2nd century AD. The remains attested on site indicate a very developed settlement at Attouda for a mountain city. Attouda was probably the meeting place for religious, economic and political occasions on Mount Salbakos and the region. Therefore, the city was clearly commercial center as well. This commercial vivacity made the city, which was easy to reach, a wealthy commercial center. Animal husbandry was preferred due to lack of cultivable area. This situation, a destiny of mountain settlements, however, was turned to an advantage by Attouda on the contrary to many settlements with similar location. It is understood that this commercial livelihood has continued here until recently.
ETNOGRAFİK BELGELER ÜZERİNDEN TARİHTE BİR KENT VE DÖNEMİN İZİNİ SÜRMEK (20. Asrın İlk Yarısında Antakya), 2022
Bu çalışmada "Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi" kapsamında uyulması belirtilen tüm kurallara uyulmuştur. Yönergenin ikinci bölümü olan "Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiğine Aykırı Eylemler" başlığı altında belirtilen eylemlerden hiçbiri gerçekleştirilmemiştir. -Bu makale Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından desteklenmiş olan 19.M.054 numaralı projenin bir çıktısı olarak kaleme alınmıştır. Bu bağlamda söz konusu destekten dolayı ilgili kuruma teşekkür etmek isterim. Ayrıca Hatay Arkeoloji Müze Müdürlüğüne de çalışmanın yürütülmesi için sağladıkları çalışma izin ve yardımdan dolayı teşşekkür ederim.
Avrasya Dergisi, 2018
Anadolu’dan Mısır’a giden yol güzergâhında, Ön Asya ile Suriye toprakları arasında kavşak noktası olan Antakya; Asuri, Roma, Pers, Arap ve Osmanlı gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir kenttir. Kadim kentlerin kimliğinin bir parçası olan tarihi çarşılar, toplumsal hafızayı örneklemeleri itibariyle önemli alanlardır. Birçok faaliyetin bir arada yürütüldüğü bu tür alanlar yalnızca ticaret merkezi olarak hizmet etmezler. Geçmişi XVII. Yy’e kadar dayandırılan, Evliya Çelebi’nin Seyahatname ’sine dahi konu olmuş Uzun Çarşı, tarihi ve yüzyıllardır devam eden çarşı kültürünü sürdürebilen özelliğiyle, Antakya kent kimliğinin önemli bir parçasıdır. Uzun Çarşı toplumsal hafızanın kaydının tutulduğu, bulunduğu şehri tanımlayan önemli bir mekândır. Sosyal hafızanın önemli bir unsuru olarak kültür canlıdır, gelişir, değişir ve hatta ölebilir. Bu çalışma Uzun Çarşı’da, çarşı esnafına has birtakım inanç, gelenek ve göreneğin dolayısıyla toplumsal hafızanın değişim-dönüşümünün izlerini sürmüştür. Çalışmanın bulguları 2017 yılı içerisinde çeşitli zaman dilimlerinde Uzun Çarşı’ya gidilerek yerinde gözlem ve rastgele örneklem tekniğiyle çarşı esnafıyla görüşmeler yapılmak suretiyle elde edilmiştir. Mülakatlar ses kayıt cihazı ile kayıt altına alınarak elde edilen veriler daha sonra kayıt cihazı dinlenerek dikte edilmiş ve kayda geçirilmiştir. Bulgular literatürdeki konuyla ilgili kaynaklarla da desteklenmiştir. Çalışmada bulgular, ‘çıraklık’, ‘esnaflar arası ilişki’, ‘iş kolları ve iş kollarına ayrılan yerler’ , ‘bir takım inanç ve adetler’ gibi başlıklarla tasnif edilerek kente ait toplumsal hafızanın izleri analiz edilmeye çalışılmıştır.
Idil Journal of Art and Language, 2012
dillerindeki gelişimi üzerinde pek durulmayan bir konudur. Bu çalışma /K/ foneminin söz başı, söz içi ve söz sonundaki görünümü ve /K/ foneminin Altay dillerindeki gelişiminin hangi şartlarda gerçekleştiği kısaca değerlendirilmiştir. Örnek sözcüklerin seçiminde semantik ve morfolojik açıdan uygunluk aranmış ve Türkçeyi de içeren denklikler ele alınmıştır.
2021
Kalıp sözler arasında değerlendirilen beddualar Türkçede kargış, bedat, ilenç, inkisar ve benzeri kelimelerle de anılmaktadır. Beddualar, dil özellikleri, içerdiği anlam ve bağlam bakımından kültürün sonraki kuşaklara aktarılmasında önemli bir yer tutar. Bireyler, kötü bir durumla karşılaştıklarında, kendisinin, ailesinin veya yakın çevresinin başına olumsuz bir durum gelmesi, haksızlıkla karşılaşılması, memleket hasreti çekmesi neticesinde bedduaları kullanabilmektedir. Beddualar, olumsuz durumdan kurtulmak ve rahatlamak amacıyla kullanılırlar. Araştırmanın başlamasıyla birlikte Türkçe ve yabancı dilde yapılan literatür taraması çalışmalarında hem Türkçede hem de yabancı dilde kargışlarbeddualar konusunda yapılan pek çok çalışmaya yer verildiği görülmüştür. Araştırma çalışması 2017 yılında Antakya, Samandağ ve Harbiye yerleşim yerlerinde başlamıştır. Bu kapsamda farklı cinsiyet ve yaşlardan 24 kişiyle görüşülmüştür. Görüşülen kişiler Türkçenin yanı sıra Arapçayı da etkin şekilde kullanan iki dilli bireylerdir. Elde edilen Arapça cümleler, içerdikleri anlamlar bakımından farklı kategoriler altında değerlendirilmiştir. Her bölümün sonunda kategorilerin değerlendirmesi yapılmıştır. Arapça ifadelerin Türkçeye çevrilmesinde gerekli olduğu durumlarda ilk cümle ifadenin düz anlamını vermektedir, ikinci cümle Türkçede karşılık gelebileceği ya da anlamı karşılayacak ifadeler olmuştur. Hatay ilinde Arapça konuşan iki dilli bireyler gündelik dilde Arapçayı kullanmaktadır fakat yazılı Arapça kullanımı etkin değildir. Bu nedenle Arapça ifadeler Latin harfleri kullanarak yazılmış, seslerin tam karşılığını verebilmesi amacıyla Arap diyalektolojisinde kullanılan sesbirim temelli yazım sisteminden yararlanılmıştır. Çalışmanın geneli, cümlelerin kategorilendirilmesi ve içerdikleri anlamların değerlendirilmesi bakımından dil antropolojisi ve toplumdilbilim disiplinlerinin bakış açısıyla ele alınmıştır.
3.Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi 8-10 Mart 2019 Adana Tam Metin Kitabı, 2019
ÖZET Bu çalışma, kentin yüzünü kirleten görsel kirliliğe odaklanmakta ve bunu Antakya örneğinde incelemeyi amaçlamaktadır. Kent, çeşitli hayat tarzlarının ve farklı ilişkilerin bir arada bulunduğu toplumsal bir olgudur. Kentleşme, Sanayi Devrimi ile birlikte ekonomik niteliğiyle ortaya çıkan bir süreçtir. Aşırı nüfus artışı ve kentleşme doğal çevrenin tüketilmesine yapay çevrenin düzensiz olarak büyümesine yol açmıştır. Kentlerimiz sağlıksız yapılaşma, konut ve altyapı sorunları, atıklar, ulaşım yetersizliği, trafik, su, toprak ve hava kirliliği, yeşil alan azlığı, sosyal alan yetersizliği gibi birçok sorunla karşı karşıyadır. Hızla büyüyen kentlerimiz, doğal ve tarihi değerleri tahrip etmekte, geleneksel mimari öğeler aynı hızla yok olmaktadır. Her inşa edilen bina ile doğal ve yeşil alanlar biraz daha azalmakta, yeşilin yerini betonun gri rengi almaktadır. Bu bağlamda, Hatay ilinin merkez ilçesi olan Antakya, son yıllarda büyükşehir olması ve mülteci göçü nedeniyle gelişigüzel büyüyerek özgün kültür dokusunda görsel çirkinlik oluşturan ve göz estetiğini bozan birçok olumsuz görünüm üretmektedir. Sağlıksız kentleşme ve yapılaşma hasta bir çevre meydana getirmektedir. ABSTRACT This study focuses on the visual pollution that pollutes the face of the city and aims to examine it in the case of Antakya. The city is a social phenomenon in which various lifestyles and different relationships coexist. Urbanization is a process that emerged with its economic quality along with the Industrial Revolution. Overpopulation and urbanization have led to an irregular growth of the artificial environment to the natural environment. Our cities face many problems such as unhealthy construction, housing and infrastructure problems, wastes, lack of transportation, traffic, water, soil and air pollution, lack of green space, lack of social space. Our rapidly growing cities are destroying natural and historical values; traditional architectural elements disappear at the same speed. Each built building and natural and green areas are slightly reduced and the green is replaced by the gray color of the concrete. In this context, Antakya, which is the central district of Hatay province, produces many negative appearances which create a visual ugliness in the original cultural fabric and disrupt eye aesthetics by growing randomly in recent years due to the fact that they are metropolitan and refugee migration. Unhealthy urbanization and construction make a sick environment.
2024
Mehmet Yusuf Çelik tarafından doktora tezi olarak hazırlanan "Memlükler Döneminde Antakya (1268-1516)" adlı kitabın incelemesidir.
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2018
Anadolu"dan Mısır"a giden yol güzergâhında, Ön Asya ile Suriye toprakları arasında kavĢak noktası olan Antakya; Asuri, Roma, Pers, Arap ve Osmanlı gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmıĢ kadim bir kenttir. Kadim kentlerin kent kimliğinin bir parçası olan tarihi çarĢılar, toplumsal hafızayı örneklemeleri itibariyle önemli kamusal alanlardır. Birçok faaliyetin bir arada yürütüldüğü bu tür kamusal alanlar yalnızca ticaret merkezi olarak hizmet etmezler. GeçmiĢi XVII. yüz yıla kadar dayandırılan çarĢı, Evliya Çelebi"nin Seyahatname "sine dahi konu olmuĢtur. Uzun ÇarĢı, tarihi ve yüzyıllardır devam eden çarĢı kültürüyle bulunduğu kenti tanımlayan önemli bir mekândır. Sosyal hafızanın önemli bir unsuru olarak kültür canlıdır, geliĢir, değiĢir ve hatta ölebilir. Bu çalıĢma Uzun ÇarĢı"da, çarĢıya ve esnafına has birtakım inanç, gelenek ve göreneğin dolayısıyla toplumsal hafızanın değiĢim-dönüĢümünün izlerini sürmüĢtür. ÇalıĢmanın bulguları 2017 yılı içerisinde çeĢitli zaman dilimlerinde Uzun ÇarĢı"ya gidilerek yerinde gözlem ve rastgele örneklem tekniğiyle çarĢı esnafıyla görüĢmeler yapılmak suretiyle elde edilmiĢtir. Yapılan görüĢmeler ses kayıt cihazı ile kaydedilmiĢ ve daha sonra analiz edilmiĢtir. Elde edilen bulgular, alan yazınındaki konuyla ilgili kaynaklarla da desteklenmiĢtir. ÇalıĢmada bulgular; "iĢ kolları ve iĢ kollarına ayrılan yerler", "esnaflar arası iliĢkiler", "çıraklık" ve "Nazar inançları, Resim ve Dua Asma Geleneği" gibi baĢlıklarla tasnif edilerek kente ait toplumsal hafızanın izleri analiz edilmeye çalıĢılmıĢtır.
Türkiye Bilimler Akademisi Arkeoloji Dergisi, 2014
Antandros nekropolisinde müze kurtarma kazıları ve sonrasında başlayan sistemli kazılarda açığa çıkarılan mezar stelleri bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Çalışmanın içeriğini işlenmemiş doğal taşlar, herme formlu steller, üçgen alınlıklı stelleri, dairesel kesitli stel ile mezar işareti olarak kullanılmış bir kouros parçası oluşturmaktadır. Kronolojik olarak erkenden geçe doğru ele alınan stel grupları arasında herme formlu olanları ön plana çıkmakta dır. Bu grupta yer alan stellerin genel özelliği boylamasına dikdörtgen bir gövde, kısa dar bir boyun ve stilize insan başı şeklinde bir üst bölüme sahip olmalarıdır. Ancak baş ve gövde üzerinde insan uzuvlarının hiç biri işlenmemiştir. Erken örnekleri MÖ 7. yüzyılın ikinci yarısına ait olan bu grubun stelleri Klasik dönemde de kullanılmıştır. Steller her iki dönemde de altlık kullanılmadan doğrudan toprağa yerleştirilmiştir. Arkaik dönemin herme formlu stelleri dışında tespit edilen diğer mezar işaretleri bir kourosa ait baş parçası ve daire sel kesitli steldir. Dairesel kesitli stel olasılıkla iki boyutlu herme formlu stellerin üç boyutlu bir versiyonu olmalıdır. Antandros'un var olan stel grupları arasından Herme formlu örnekler, Hellenistik döneme kadar en azından bu grup için bir devamlılığın bulunduğunu göstermiştir. Hellenistik dönemle birlikte hem Herme formlu steller hem de diğer grupların kullanımı son bulmuş, bunlarını yerini stel altlıklarına yerleştirilen üçgen alınlıklı mermer steller almıştır.
2016
OZ Muzigin etkileyici gucu devlet yoneticilerini daima kendisine cekmistir. Ulus devletlerin ortaya cikmasiyla birlikte (1653 Westfalya Anlasmasi), askeri muzik orgutleri de bu devletlerin en gozde muzik topluluklari olmuslardir. Bu muzik gruplari bagimsizlik sembolu haline gelmisler ve ordularin gucunu gostermislerdir. Turkiye’de askeri bandolarin cok onemli bir yeri olmustur. Butun resmi muzik kuruluslari, askeri bando icerisinden cikmistir. Devlet batililasma idealini askeri bando muziginden baslatmak istemistir. Ancak gunumuzde askeri bandolar hakkinda yeterli bilgiye sahip oldugumuz suphelidir. Bu nedenle, bu bildiride askeri bandolarin ne oldugu, nasil ortaya ciktigi, onemi ve gunumuzdeki durumu katilarak gozlem ve kaynak tarama yontemleriyle ele alinmaktadir. Anahtar Sozcukler: Askeri Bando, bando muzigi, ulus devlet, kimlik.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.