Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, SINIRLAR, ZİRVELER VE DİRHELER: ŞIRNAK-ULUDERE YÜZEY ARAŞTIRMASI
…
29 pages
1 file
As part of the Mountainous Şırnak Survey Project, studies were also carried out in the Uludere District. This district starts from the east of the Hezil Stream, which divides Şırnak into two administratively and topographically units, and forms a large part of the Turkey-Northern Iraq border. The district is surrounded by high mountains such as Kel Mehmet and Tanintanin. The altitude is about 1000 m on the slopes of Hezil and gradually increases towards the east and reaches 3200 m. Mountain passages on the high plateaus of this mountainous region are used especially in summer. Originating from this zone, the streams of Hezil, Ortasu and Lesser Habur and eventually merge with Tigris, the most powerful water reserves in the district. The Ortasu is one of the rivers flowing in an east-west direction in Uludere as well as the entire mountainous Şırnak region. River valleys are the primary road networks during periods of heavy snowfall. Nearly forty dirhes, five settlements and a fortress were identified during the surveys in Uludere. Dirhes are large tower-like structures, mostly built of raw stones, with a quadrangular plan and at least two storeys. The Uludere dirhes are located on river valleys on the south-western slopes of Altındağlar, the southern slopes of Tanintanin and the south-eastern slopes of Kel Mehmet Mountains. These structures continue into the mountainous terrain of Northern Iraq. The architectural features and the pottery of dirhes are completely consistent with those identified in Beytüşşebap.
In this article, the functional role of modern territorial borders which emerges as a nation state phenomenon in the project of nation-building is discussed from a sociological approach. From the first quarter of twentieth century, with the emergence of nation-states in Islamic World, especially in the Middle East, the national-"territorial identities" have substituted with the concept of "ummah "which has a religious social imagination and a sense of belonging, and, these identities were consolidated via borders. In this process, the borders, both as hard and impassable barriers and as discourse and symbols, have become the functional instrument for nation-states. So, they have undertaken the role in concretising the ethnic and secular communities. However, with the weakening of the nation-state system in our days, it can be argued that the borders function mostly as bridges. Thus, it is also possible to say that this flexibility in the structure of the borders enables the emergence of a transnational Muslim identity.
Düşünen Şehir Dergisi, 2022
İstanbul Güvenlik Konferansı, 2016
2011
Anahtar Kelimeler: Urartu, Demir Çağı, Arkeoloji, Tarih Van Gölü Havzası merkezli kurulan Urartu Krallığı, kuruluşundan itibaren değişik bölgelere seferler yapmıştır. Yapılan seferlerin büyük çoğunluğu ganimet elde etmek amacıyla yapılmış sefer yazıtlarıdır. Urartu Krallığı’nın sınırları araştırmacılar tarafından en uçlarda bulunan yazıtların bulunduğu alan olarak belirtilmesine rağmen uçlarda bulunan yazıtlar ganimet amacıyla yapılmış sefer yazıtlarıdır. Urartu Krallığı sefer yazıtları dışında yapılaşma faaliyetlerinin anlatıldığı inşa yazıtları da yazdırmıştır. İnşa yazıtlarının bulunduğu alanlar ile sefer yazıtlarının bulunduğu alan arasında önemli bir mesafe söz konusudur. Bundan hareketle Urartu Krallığı için sınır belirleme kriterleri oluşturulmuştur. İnşa yazıtları, kentler, çok odalı kaya mezarları, kaleler ve çanak çömlek gibi Urartu karakterinin net olarak tanımlanabildiği materyaller sayesinde Urartu denetim alanı ortaya çıkarılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda d...
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018
Dünyanın farklı bölgelerinde gerçekleşen savaş, çatışma veya çeşitli afetler sonucunda pek çok insan yaşadıkları yerleri terk etmekte, daha önce bilmedikleri, bulunmadıkları coğrafyalara gelmekte ve buralarda hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadır. 2011 yılında başlayan Suriye krizi dünyanın son yıllarda gördüğü en yoğun göç hareketine yol açmış, milyonlarca insan ülkelerinden ayrılarak komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. Türkiye ise Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapan ülkelerden biri olmanın yanı sıra hâlihazırda sınırları içinde en çok Suriyeli mülteci barındıran ülke konumundadır. Söz konusu süreç bağlamında Türkiye’ de göç ve mültecilik alanında toplumsal, ekonomik ve siyasi açılardan yeni tartışmalara ve gelişmelere de kapı aralanmıştır. Nitekim akademik olarak göç ve mültecilik alanında yapılan çalışmalara son yıllarda Suriyeli mültecilere ilişkin çalışmalar da eklenmeye başlamıştır. Literatürde göç ve mültecilik alanına ait epeyce çalışma olmakla birlikte güncel çalışmaların çok az sayıda kaldığı görülmektedir. Dolayısıyla Yeşim Özer’in kitabı bu anlamda önem arz etmektedir.
Sınır Aşan Sular, 2016
Türkiye olarak, suyun insanlığın yanı sıra doğal hayatın devamı bakımından da giderek artan bir biçimde önem kazandığının bilinci içindeyiz. Bizim insan ve evren tasavvurumuzda su, medeniyet demektir. Onun için de “Su Hayattır” sözü medeniyetimizde önemli bir yere sahiptir. Hiç şüphe yok ki, yeryüzünde hayat ve medeniyetin devamı suya bağlıdır. Son yıllarda, Türkiye su alanında büyük ilerleme kaydetmiş ve önceki Dünya Su Forumları ve Bakanlar Konferansına aktif katılım sağlamıştır. Recep Tayyip Erdoğan
Tarih incelemeleri dergisi, 2020
Öz Osmanlı İmparatorluğu'nun, 19.yüzyıldaki hikâyesinin Avrupa'nın eşliğinde kayda geçirildiği söylenebilir. 18.yüzyılın sonunda ordunun modernleşmesi ile perdeleri açılan Osmanlı reform macerası, zamanla hayatın hemen her tarafına doğru genişlemek zorunda kalmıştır. Reform ya da Avrupa ile aradaki mesafeyi kapatma çabası, doğal olarak maddi alanda yapılan yeniliklerin yanı sıra gündelik yaşamı tarif eden değerler dünyasını da Avrupa terminolojisinin etkilerine açık hale getirmiştir. Yeni bir tanıma kavuşan onur anlayışı, Avrupa kültürünün soyut konuları da kapsayacak biçimde Osmanlı birikimini dönüştürdüğünü gösteren ilginç başlıklardan biridir. Avrupa'dan ithal edilen kırılgan onur anlayışı, incinen gururun veya onurun tamiri için hukuk dışı bir metot olarak yine Avrupa'ya ait bir cezalandırma biçimi olan düelloyu da imparatorluk coğrafyasına tanıtmıştır. Yeni bir içerik ve anlam çözümlemesine tabi tutulan onur anlayışının bir sonucu olarak Osmanlı sınırları içinde yaşayanlar tarafından da düello sık olmasa da hatırlanan bir uygulama olmuştur. Aynı şekilde kendi hukukunu coğrafyasında yaşayanlara kabul ettirme iddiasında olan Osmanlı yöneticileri de düello girişimlerine karşı en baştan itibaren yasaklayıcı ve engelleyici davranmaya özen göstermiştir.
Sosyoloji Divanı, 2024
Bu yazıda sınır çalışmalarının hangi aşama ve dönemlerden geçerek teorileştirildiği; her bir dönemde yapılan sınır çalışmalarında öne çıkan bakış açılarının ve buna bağlı olarak dönemler arasındaki temel farkların, kopuşların ve sürekliliklerin neler olduğu betimsel ve teorik olarak irdelenmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede yazı iki temel ayak üzerine bina edilmiştir: Öncelikle sınır çalışmalarına dair bir dönemlendirme yapılarak 1900’lerin başından günümüze kadar geçen zaman zarfında söz konusu çalışmalar, pozitivist, ara dönem ve postmodern dönem olmak üzere üç temel başlık altında ele alınmıştır. İkinci olarak da özellikle 1990’ların başından günümüze kadar yapılan çalışmalarda öne çıkan başlıca temaların sınır teorisindeki yeri ve önemine odaklanılmıştır. Bu çerçevede sınırların teorileştirilmesinde sınırların nasıl ve hangi biçimde engeller, kapılar ve köprüler olarak rol aldıkları; anlam, söylem ve sembolik yüklemelerin yapıldığı fenomenler oldukları; kurumlar olarak kendilerini nasıl dayattıkları ve süreçler olarak da hangi yönlerden değişken ve gelgitli bir yapıya sahip oldukları üzerinde durulmuştur. Sonuç olarak günümüzde sınırların 30-40 yıl öncesine göre sosyal teorinin gelişim seyrine bağlı olarak çoklu ve disiplinler arası bir perspektiften incelenerek teorileştirildiği gözlenmiştir.
Mimarist, 2017
Marjinallik, zaman-mekana göre değişkenlik gösteren ve bundan bağımsız olmamak koşuluyla bir merkez-çevre ilişkisini içeren dinamik bir kavramdır. Kentsel marjinalite ise, marjinallik kavramında olduğu gibi farklı ölçek, zaman, mekan arasında değişkenlik gösterebilmektedir. Kentsel mekanda özellikli bir sokak veya bir bölge yerleşimler içerisinde marjinal olabilmektedir. Bu makalede kavramsal yaklaşımlar ışığı altında,gerek sosyal gerekse fiziki çevrede olan, sınırda kalan, farklı coğrafya ve farklı zaman dilimlerinde var olmuş yerleşim örnekleri üzerinden merkez-çevre paradigması incelenecektir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
History Studies, 2024
Tekfirde Sınırlar -İman-Küfr Sınırını Belirlemede Başlıca İlkeler-
İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Cilt:10, Sayı:2, ss. 1231-1250, 2021.
Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar, 2013
İNSANI NASIL BİR GELECEK BEKLİYOR?, 2022
İ.Ü. Tarih Dergisi, S.40, s.159-186, 2005
Milli Folklor, 2020
NASDDEVLE AHMED B. MERVAN DÖNEMİ DEVLET SINIRLARI, 2017