Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, International Journal of Filologia
https://doi.org/10.51540/ijof.1577744…
11 pages
1 file
Yeryüzünde inşa edilen ilk bina, ilk mabet ve Müslümanların kıblesi olan Kâbe; dinî mahiyetinin yanında kültür ve edebiyatımız açısından da çok önemli bir değerdir. Türk edebiyatında Kâbe; Hz. Âdem'den başlayarak diğer peygamberler, özellikle de Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. Muhammed'in (sav) hayatı ve peygamberlik dönemleri bakımından ele alınmıştır. Edebiyatımızda Kâbe konulu müstakil Kâbe-nameler yazılmakla beraber hac seyahatnameleri, menazil-i hac ya da menasik-i hac türündeki manzum ve mensur eserlerde Kâbe'nin İslam inancındaki yeri ve önemi üzerinde durulmuştur. Edebî eserlerde Kâbe'nin dinî hususiyetleri ve hac ibadetindeki yeri hakkında bilgi verilmekle beraber bazı divan şairlerinin Kâbe'yi hakiki mahiyetinin dışında, soyut unsurları karşılamak amacıyla bir mazmun olarak değerlendirdiği görülmektedir. Divan şiiri estetiğinde Kâbe, teşbih, istiare gibi çeşitli edebî sanatlar yoluyla bir benzetme unsuru olarak da kullanılmıştır. Necatî Bey, Bakî, Ahmet Paşa, Taşlıcalı Yahya; Kâbe'yi şiirlerinde bu minvalde kullanan şairlerden bazılarıdır. Mazmunları kullanmada mahir bir sanatkâr olan Emrî (ö. 1575) de şiirlerinde Kâbe'yi benzetme unsuru olarak ele alan isimlerdendir. Onun şiirlerinde Kâbe'nin, âşık ve sevgiliyle ilgili çeşitli durumları aktarmada bir mazmun olarak kullanıldığı görülmektedir. Çalışmada Edirneli Emrî'nin Dîvân'ında "Kâbe" mazmunu ve beytü'l-harem, kıble, mihrap, zemzem, Mekke kulpu gibi Kâbe ile alakalı kavramların ne manalara geldiği ve hangi benzetmelere konu edildiği incelenmeye çalışılmıştır.
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2017
Bu calismada, XVI. yuzyil sairlerinden Bâki’nin siirlerinde gecen “sâki” mefhumu cesitli yonleriyle incelenecektir. Şiirlerde gecen sâki ile ilgili beyitler tespit edilmis ve bu kavramdan hareketle, genelde meclis, ozelde ise sâki kavrami ele alinmistir. Klasik Turk siirinde sâki, kimi zaman meclisin duzenleyicisi, kimi zaman ilgi ceken sevgilisidir, bazen de otoritedir. Tasavvufi anlamda ise sâki, mursit gorevini icra eder. Divan siirinde bezm, ilkbaharin gelisiyle renklenen, sosyal etkinlik alanidir. Mekansal olarak bezm etkinlikleri gul bahcesinde icra edilir. Muzigiyle, sarabiyla, sâkisiyle, sarhosuyla… gercek ya da mecazi anlamda canli oldugu kadar, kendine ozgu kurallari olan bir ortamdir. Şarabin kadehten kadehe dolastigi icki meclisinin oznesi sâkidir. Yani, sâki bu meclisin hizmetini yerine getiren bir genctir.
Mimari unsurlar, dünya edebiyatında yalnızca fiziksel mekânları temsil etmez, aynı zamanda soyut ve sembolik anlamlar taşıyan ögeler olarak da yer bulur. Mimari elemanların edebiyatta bir anlam çerçevesi içinde ele alınması bu yapıların işlevsel özelliklerinin ötesine geçerek insanın duygusal, ruhsal ve düşünsel dünyasıyla bağlantı kurmasını sağlar. Bu bağlamda, merdiven, hemen her kültürde sembolik anlamlar kazanan bir yapı elemanı olarak öne çıkar. Merdivenin anlatılarda yer bulmasının nedeni onun yalnızca mekânlar arasında fiziksel bir bağ kurması değil, aynı zamanda yükseliş ve düşüş gibi soyut kavramları da temsil edebilmesidir. Merdivenler, özellikle insanın ruhsal ya da sosyal mertebelerdeki yükseliş ve düşüşlerini sembolize eder. Edebiyatın her döneminde ve türünde bu mimari figürün, bir benzetme aracı olarak kullanıldığı görülür. Merdiven, aynı zamanda insanın çabalarının, başarılarının, başarısızlıklarının ya da hayatta karşılaştığı engellerin bir simgesi olarak da değerlendirilir. Nâbî, klasik Türk edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri olarak, yaşadığı dönemin sosyal ve toplumsal yapısını şiirlerine yansıtmış bir şairdir. Onun şiirlerinde devrin sosyokültürel özelliklerine dair izler bulmak mümkündür. Nâbî, şiirlerinde zaman zaman halkın gündelik diline yer verir, sosyal çevre ve toplumsal yapıyı eserlerine taşır. Özellikle halk arasında sık kullanılan deyimler, gündelik yaşamda karşılaşılan nesneler, onun hikemi üslubunu besleyen önemli unsurlar arasındadır. Gözlem gücünden sıklıkla faydalanan Nâbî'nin şiirlerinde gündelik hayatın sıradan nesneleri, mecazlar ve benzetmeler aracılığıyla daha derin anlamlar kazanır. Bu nesnelerden biri de merdivendir. Merdiven, bir yandan işlevselliğiyle insan yaşamının her alanında var olan bir yapı elemanı ve nesne olarak görünürken, diğer yandan Nâbî'nin şiirlerinde kimi zaman derin sembolik anlamlar taşır. Gündelik hayat içerisinde göze batmayan bu mimari unsur Nâbî'nin divanında yer bularak çoğunlukla sembolleşir. Bu çalışma kapsamında Nâbî'nin divanı taranarak merdiven kelimesinin geçtiği şiirler tespit edilmiş ve bu şiirlerde merdivene yüklenen sembolik anlamlar incelenmiştir. Yapılan inceleme sonucunda Nâbî'nin hikemi şiir geleneği içerisinde merdivenle ilgili olan mecaz ve benzetmeleri ortaya çıkarılmış, bu figürün şairin düşünce dünyasındaki yeri değerlendirilmiştir.
Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî (The Dîvân of Şems-i Tebrîzî); consists of the poems of Mawlana which do not take place in his poetry book of Mathnawi. They are known as Dîvân-ı Kebîr (Great Divan), Külliyât-i Şems-i Tebrîzî (The Collection of Şems-i Tebrizi) or Gazeliyyât-i Şems (The Songs of Şems). This book was named Dîvân-ı Kebîr by Mawlawis. Though gazel was written in the form of poetry, Mawlana named some poems of Dîvân-ı Kebîr as 'kıta'(quartets) and some others as "kaside". All of the gazelles in the Dîvân are in Persian language, though there are also some couplets in Arabic, Greek, and Turkish. The poems in the Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî reveal the excitement and enthusiasm of Mawlana. One of the basic topics in these poems is the eagerness that the wiseman feels for his original country (paradise). There is no any direct address in the Dîvân-ı Kebîr. The oldest copy of Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî is found in the Mawlana Museum in Konya. This copy was written by the scribe Hasan b. Osman Mevlevî between the years 768-770 AH. Generally, today based on this copy, a work called Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî was prepared. This article is the translation of the article "Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî" in the Iran Dânişnâme-i Jihân-i İslam. In this study, information was given about Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî and it was mentioned by whom it was prepared later.
Özet: Arap harflerine verilen sayısal değerlerden oluşan bir sistem olan ebced hesabı, şairler ve yazarlar tarafından metinlerin inşâsında kabul gö-ren bir sanattır. Bu sanat, edebî ürünlerde genellikle "tarih düşürme" şek-linde karşımıza çıkmaktadır. Üdebânın, edebî hünerlerini sergilemek için başvurdukları bir yöntem olan "tarih düşürme", bir olayın tarihini bir cüm-leyle, bir mısrayla ya da bir beyitle ebced hesabı yöntemiyle dile getirdiği bir sanattır. Şairler, doğum, ölüm, evlenme, padişahların tahta çıkışı, cülûs tö-renleri, mimarî faaliyetler, yangın, sel, savaş ve fetih gibi hayatın hemen her alanı ile ilgili konularda manzûmeler yazarak tarih düşürmüşlerdir. Tefsir, hadis, fıkıh, mantık, ve edebiyat gibi birçok alanda eser kaleme alan Sürûrî de şiirdeki maharetini göstermek için ebced hesabını kullandığı manzû-meler kaleme almıştır. Çalışmamızda, Sürûrî Dîvânı'nda, câmiler hakkında çeşitli bilgilere ayna tutan tarih manzûmeleri incelenecektir. Dîvân'da yer alan bu manzûmelerin işaret ettiği konular bir tasnif dahilinde değerlen-dirilmeye çalışılacaktır. Ardından elde edilen bulgulardan hareketle, edebi-yatın caâmiler özelinde tarihe kaynak etmesi ifade edilmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Sürûrî, câmi, tarih düşürme, divan, ebced hesabı � POETIC CHRONICLES REGARDING THE MOSQUES IN SÜRÛRÎ DÎVÂNI Abstract: Ebced, as a system of numerical values given to Arabic letters, is an accepted art in construction of texts by poets and writers. This art is often seen as "composing chronograms" in literary products. "Composing chronograms" kind of a method performed to exhibit skills of the litterateur is an art which expresses the history of an event with a sentence, a verse, or a form of numerical calculation. Poets composed chronograms through writing poems about almost every area of life such as birth, death, marriage, sultans to the throne, cülûs ceremonies, architectural activities, fire, flood, war and conquest. Sürûrî, who wrote in many fields such as tafsir, hadith, fiqh, logic, and literature, wrote poems with numerical values in order to show his talent in poetry. In our study, the chronicle poems from "Sürûrî Dîvânı" that express various information about the mosques will be examined. The subjects pointed out by these poems in Dîvân will be evaluated 1 Arş. Gör., Bartın U� niversitesi, I� slami I� limler Fakültesi, Türk I� slam Edebiyatı, dkayalik@bartin. edu.tr
RAVZÎ DÎVÂNI'NDA DİNÎ VE TASAVVUFÎ UNSURLAR, 2023
I. ULUSLARARASI İSLAM KÜLTÜR VE MEDENİYETİ SEMPOZYUMU “YUNUS EMRE” TAM METİN BİLDİRİLER KİTABI, 2021
XIII. yüzyıl tasavvufî Türk edebiyatının en önemli temsilcilerinden olan Yûnus Emre (öl. 720/1320 [?]) söylediği şiirler ile hem Anadolu sözlü kültürünün hem de dinî anlayışının taşıyı- cısı olmuştur. Yûnus Emre’nin tekke kültüründen telakki ettiği tasavvufî anlayışı, halk inanışıyla birleştiren kendine has üslubuyla derlediği Dîvân’ı yüzyıllar boyunca okunmuş ve şerh edilmiş- tir. Varlık, insan, Tanrı, ahlâk gibi ana temalar üzerinde yoğunlaşan şiirleri, İslâmî ilimlerce ele alınan konuları da barındırması hasebiyle ilahiyat araştırmaları için büyük bir hazinedir. Yûnus Emre’nin şiirlerinde sıkça zikrettiği kavramlardan biri de “yetmiş iki millet” kavramıdır. Yetmiş iki millet; Hz. Peygamber’in İslâm ümmetinin yetmiş üç fırkaya ayrılacağını, bunlardan yetmiş ikisinin cehennemde, birinin ise cennette olduğunu ifade eden hadislerinden mülhem bir kavram- dır. Bu hadisler hakkında kelâm ve mezhepler tarihi çerçevesinde pek çok mülâhaza olmakla bir- likte Yûnus’un kullandığı bağlam genelde tüm dinleri ve insanları kapsayıcı niteliktedir. Ona göre “yetmiş iki millete birlik ile bakmayan şeriatta evliya olsa bile hakikatte günahkardır”. Bazen “yetmiş iki dil” tabirini kullanan şairin bu kapsayıcı kullanımı, Anadolu’nun pek çok din ve kül- türün kavşak noktası olması hasebiyle Müslüman Türkler nezdinde gelişen müsamaha ahlâkının tezahürlerinden biridir. Hemen belirtmek gerekir ki Yûnus’un bu kullanımı Batılı araştırmacıların dile getirdiği gibi tüm dinleri eşit gören perennial bir anlayış değildir. Nitekim şairin “gayrıdır bu milletten bu bizim milletimiz, hiç dinde bulunmadı din ü diyanetimiz” gibi ayırıcı ifadeleri bulunmaktadır. Bu tebliğde Yûnus Emre’nin kullandığı “yetmiş iki millet” kavramı kelâm ve mezhepler tarihi bağlamında değerlendirildikten sonra Dîvân’da kullanılan çerçevenin şairin din anlayışı ve müsamaha ahlâkı açısından bir tahlili yapılmıştır.
TÜBİTAK ULAKBİM DERGİPARK sistemi bünyesinde faaliyet gösteren uluslararası hakemli bir dergidir. Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir.
Uluslararası Türk Kültür Coğrafyasında Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
XVI. yüzyılda Balkanlarda faaliyet göstermiş Alevî-Bektaşî öncülerinden Demir Baba hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Hayatı üzerine başvurulacak en temel kaynak, adına düzenlenen Velâyetnâmesidir. H 1239 yılında Derviş Mehemmed tarafından kaleme alınan bu Velâyetnâme, Demir Baba'nın doğumundan birkaç yıl önceki süreçten başlayıp yüz yirmili yaşlarına kadar devam eden uzun bir dönemi barındırmaktadır. Bu dönem içerisinde Demir Baba'nın doğumu, silsilesi, aile çevresi, pehlivanlık yeteneği, kerametleri gibi daha birçok anlatı yer almaktadır. Ayrıca Velâyetnâme'de, Alevî-Bektaşî sahası şairlerinden Derviş Muhammed Yemînî ile ilgili birtakım ufak detaylar da dikkat çekmektedir. Yedi Ulu Ozan'dan biri sayılan Derviş Muhammed Yemînî'nin hayatı, hiçbir tezkirede yer almadığı için Velâyetnâme'de bulunan birkaç tespit bize önemli bir kapı aralamaktadır. İsminin geçtiği anlatılarla bağlantı kurulduğunda, Yemînî hakkında bazı yaklaşımlarda bulunmak mümkün olmaktadır. Yemînî'nin Hacı Dede'nin düğününe iştirak etmesi, Kademli Baba'nın vefatında orada bulunması, Hacı Dede'nin ve Demir Baba'nın, Yemînî'nin kabrini ziyaret etmesi ve hatta Nusayrîliğe meyletmiş tekke şairi Virânî'nin de Yemînî'nin kabri civarına defnedilmesi gibi birtakım ufak aksiyonlar, şairin aydınlanamamış hayatına ışık tutacak nitelikte birer delil hâlini almaktadır. Çalışmanın amacını oluşturan bu bilgilerden hareketle, Derviş Muhammed Yemînî ile ilgili Velâyetnâme'de tesadüf olunan anlatı parçaları tespit edilmiş ve bazı çıkarımlarda bulunulmuştur. Yapılan değerlendirmelere ek olarak Akyazılı Sultan ile Kanuni Sultan Süleyman'ın da Velâyetnâme'de yer alması ve Yemînî'nin Fazîletnâmesi'ndeki birkaç ufak detayın bu çıkarımlara dâhil edilmesi, şairin hayat sahnesinin sınırlarını çizebilecek önemli çıktıları meydana getirmektedir.
Bu makalede Kerîmî’nin şehrengizinin şekil ve muhteva özellikleri ile eserin tenkitli metnine yer verilmiştir. Kanunî devri şairlerinden olan ve hayatı hakkında oldukça sınırlı bilgilere ulaşılan Kerîmî’nin Edirne şehrengizinin iki nüshasına ulaşılmıştır. Bu nüshaların karşılaştırılması neticesinde oluşan metne göre eser 202 beyittir. Tevhid, münâcât, sebeb-i te’lif, Edirne şehrinin övgüsü, Edirne güzellerinin övgüsü, dua ve hâtime bölümleri bulunan manzumede Kerîmî 59 güzelin övgüsünü yapmaktadır. Kerîmî’nin Edirne şehrengizi, XVI. yüzyıldan itibaren görülmeye başlayan ve yazılması bir süre moda haline gelen Divan şiiri içerisinde özgün yapısıyla dikkat çeken türün tipik bir örneğidir. Sanat kaygısının görülmediği, çarşı esnafından meslek sahibi erkek güzellerin mesleklerine, ad ve lakaplarına uygun cinas ve teşbihlerle tasvir edildiği karakteristik bir yapı arz etmektedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Lisansüstü Öğrenci Sempozyumu Kitabı, 2023
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi [Journal of Academic Literature] VEFATININ 100. YILINDA ALİ EMÎRÎ ÖZEL SAYISI, 2024
HİKMET AKADEMİK EDEBİYAT DERGİSİ, 2024
doguedebiyati.com
ALİ EMİRİ EFENDİ CEVÂHİRÜ'L-MÜLÛK , 2013