Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
2 pages
1 file
International Journal of Turkish Language and Literature
Psikosoybilim, insan psikolojisinin soy bağlarıyla olan ilişkisini inceleyen bir bilim ve tekniktir. Anne Ancelin Schützenberger'in Psikosoybilim adındaki kitabında, bu bilimin araştırma ve kavram alanları belirlenmiştir. Özellikle 1980'li yıllardan itibaren tanınmaya başlayan Psikosoybilim, genel itibarıyla kuşaklararası tekrar eden olguları, dile gelmemiş "aile sırları"nın gelecek kuşakta ortaya çıkardığı semptomları, ebeveynin tamamlanmamış eylem ya da durumlarının çocuğun yaşantısında oluşturduğu "zeigarnik etkisi"ni ve yine ebeveynin yaşantısında belli bir dönemde görülen karakter özelliğinin ya da olayın, çocuğun yine aynı yaş dönemine denk gelecek biçimde, yaşantısında "yıldönümü sendromu" olarak ortaya çıkışını ve bu kavramlarla tanımlanan meselelerin problem yaratacak tarafını çözmek için genososyogram, sosyal atom ve psikodrama gibi yöntemlerin pratiklerini irdeler. Edebiyat incelemelerine farklı bir bakış açısı kazandıracak kapsama sahip olan bu araştırma alanı, hikâye yahut roman çözümlemelerine yardımcı olabilecek bir nitelik arz eder. Bu çalışmanın amacı, Orhan Pamuk'un Kırmızı Saçlı Kadın (2016) adlı romanında görülen psikosoybilimsel unsurların tahlil ve değerlendirmesinin yapılmasıdır. Bu bağlamda Kırmızı Saçlı Kadın'ın konusunu belirleyen baba-oğul ilişkileri, Akın-Cem-Enver üçgeninde yansıtılan kalıtımsal özelliklerin romanın olay örgüsünün gidişatına nasıl tesir ettiği, Akın (Baba)-Cem (Oğul) ve Cem (Baba)-Enver (Oğul) bağlarıyla ele alınmıştır.
ÖZ Taaffüf romanı, Ahmet Mithat Efendi tarafından genellikle realist-natüralist roman anlayışı doğrultusunda yazıldığı değerlendirilen ve 1895 (h. 1313)'te kaleme alınan önemli bir eser olarak dikkat çeker. Realist ve natüralist çözümlemeler romanda belirgin bir yer tutsa da roman, romantik akımın izdüşümleri doğrultusunda neticelenir. Batılı örf adetlerle büyütülen Sâniha'nın içinden geldiği din ve toplumun yaşantısı arasında geçirdiği buhran sonucunda gerçeklerin farkına varması ana tema olarak karşımıza çıkar. Doğu-Batı çatışmasının çok farklı bir boyutuyla ele alındığı Taaffüf romanını önemli kılan, çağdaş Avrupa edebiyatının en önemli temalarından birini telif boyutuyla Türk romanına taşımış olmasıdır. Bu ise " iffet " kavramının ele alınıp incelenmesinden ibarettir. Çalışmamız, Taaffüf romanı üzerine müstakil bir tahlil çalışması olmayışından hareketle hazırlanmış olup roman teorisi unsurları açısından bir değerlendirmeyi içermektedir. ABSTRACT Taaffüf is an important novel written by Turkish novelist Ahmet Mithat Efendi in 1895 (h. 1313) according to realist-naturalist novel approach in general. Although realist and naturalist analyzes occupy a prominent place, the novel results according to the projection of the Romantic Movement. The realisation of facts by Sâniha as a result of crisis she faces between the religion she comes through and the life of society is the main theme of the novel. The East-West conflict is handled with a very different aspect. The importance of the novel comes from that it transports one of the most important themes of contemporary European literature to Turkish novel with copyright aspect. Our study has been prepared because there is not any independent analysis work on Taaffüf novel and it contains an assessment in terms of novel theory elements.
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2022
The perception of nature in Halit Ziya's novels / S. Şengül (pp. 474-491
Freud ve Psikanaliz ¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ ¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ __________________________________________________________________ © WWW.MAXIMUMBILGI.COM 1 I. BÖLÜM Freud ve Psikanaliz Sigmund Freud'un uygulayıp geliştirdiği Psikanaliz Yöntemini incelediğimizde, Freud'u Psikanaliz kavramından ayrı düşünemeyeceğimizi görmekteyiz. Ömrünü bu tedavi yöntemini geliştirmeye adayan Freud'un, ortaya attığı fikirler, günümüzde hâlâ tartışılmakta ve yeni araştırmalara kaynaklık etmektedir. Bu bölümde, ruhun Kristof Kolomb'u olarak anılan Freud'un yaşamından yola çıkarak görüşlerini, araştırmalarını ve elde ettiği bulguları değerlendirmemiz gerekmektedir. A) FREUD'UN YAŞAMI , ARAŞTIRMALARI VE GÖRÜŞLERİ Freud, bilimsel araştırmalarını yaparken, dönemin toplumsal ve siyasal koşullarından etkilenmiş ve bu etkilenme onun yaşamına olduğu kadar araştırmalarına da yön vermiştir. Bu açıdan bakıldığında, Freud'un yaşamının araştırmalarıyla doğru orantılı olarak, ele alınması gerektiği görülmektedir. 6 Mayıs 1856'da o dönemde Avusturya Macaristan İmparatorluğu içinde yer alan Morauya'nın Freiber kentinde doğan Sigmund Freud'un atalarının Yahudi olduğu bilinmektedir. Sigmund Freud, yün tüccarı olan Jakop Freud'un kırk yaşlarında iken, kendisinden yirmi yaş küçük olan Amalie Nathanson'la yaptığı ikinci evliliğinden dünyaya gelmiştir. "Annesinin kayıtsız şartsız göz bebeği olmuş, bir adam, ömür boyunca kendini Fatih gibi hisseder. İşte, başarılı olacağına duyduğu bu güven çoğu kez gerçek başarıyı da doğurur." Amelia Nathanson'un ilk göz ağrısı olan Sigmund Freud'un başarılı bir bilim adamı olmasının altından sevgiyle geçen çocukluğunun etkisinin olduğu düşünülebilir. Freud'un aile içindeki konumunun alışılmışın dışında olduğu görülmektedir. Çünkü babasının ilk evliliğinden iki yetişkin oğlu daha vardır. Bunlardan biri evli ve bir çocuk sahibidir. Bu yeğenin Freud için çocukluk yıllarında en az kardeşleri kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır. 1860 yıllarında babası, giderek artan ekonomik sıkıntılar nedeniyle Freiber kentinden ayrılmaya karar verir ve Freud ailesi temelli olarak Viyana'ya yerleşir: Viyana'da aile, Freud'un çocukluğu boyunca ekonomik sıkıntılar çekmiştir. 1865 yılında liseye başlayan Freud, sekiz yıl boyunca okuduğu bu okuldan üstün başarı derecesiyle mezun olmuştur. Araştırma Serisi No.42 Freud ve Psikanaliz ¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ ¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ __________________________________________________________________ © WWW.MAXIMUMBILGI.COM 2 "Lise yıllarında, Latince, Fransızca ve İngilizce eğitimi gördü ve kendi çabasıyla İbranice, İtalyanca ve İspanyolca öğrendi. Lise sonrasında Goethe'nin bir yapıtından etkilenerek tıp alanını seçti." 1873 yılında Viyana Üniversitesi'nde tıp öğrenmeye başlayan Freud'un özel ilgi alanının histeri olduğu görülmektedir. Döl yatağı anlamını gelen histeri, psikolojik bozukluklardan ortaya çıkan ve fiziksel belirtilerle kendini gösteren bir davranış olarak değerlendirilmektedir. Normalden üç yıl geç mezun olduğu bu üniversitenin bünyesindeki Brücke Enstitüsü'nde altı yıl boyunca çalışmıştır. Bu yıllarda fiziksel bilimlere yönelik tutumunun ana çizgilerini kazanmış ve merkezi sinir sistemi anatomisi üzerine araştırmalar yapmıştır. Ancak çalışmalarından aldığı para, ailesinin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğinden 1882 yılında Brücke Enstitüsü'nden ayrılmak zorunda kalmıştır. Enstitüden ayrılmasında etkili olan bir başka neden ise Yahudi olarak akademik kariyer edinme şansının az olduğunu düşünmesidir. 1882 yılında Martha Bernays'la tanışan Freud, ona aşık olur ve onunla nişanlanır. Hamburg'un ünlü Yahudi ailelerinden birisinden gelen Martha Bernays, Viyana'da yaşamasına rağmen, o sırada Almanya'daki evine dönmek zorunda kalır. Dört yıl boyunca nişanlısını kısa ziyaretlerde gören Freud'un nişanlısıyla nerdeyse her gün mektuplaştığı bilinmektedir. 1882 ve 1885 yılları arasında Viyana Genel Hastanesi'nde çalışan Freud; uzun bir klinik eğitim dönemi daha geçirmiştir. 1883 yılında dönemin en ünlü beyin anatomisi ve nöropatoloji uzmanı Dr. Theodar Meynert'in yönetimindeki psikiyatri kliniğinde asistan olarak çalışmaya başlamış ve Meynert'ten etkilenerek nöropatolojide uzmanlaşmaya karar vermiştir. 1885 yılında nöropatoloji doçenti olurken, aynı yıl kokainin klinikte kullanımı konusunda araştırmalar yapmaya başlamıştır. Babası Jakop Freud'un başarılı geçen göz ameliyatından lokal uyuşturucu olarak kokaini kullandığı görülmektedir. Araştırmaları sonucunda, kokainin ağrı kesici etkisinin de bulunduğunu görerek, kokaini tedavi kapsamı dışında bırakmıştır. 1885 ve 1886 yıllarında Paris'te dünyaca ünlü nörolog ve Salpetriere Sinir Hastalıkları Hastanesi Müdürü Jean Martin Charcot ile birlikte histeri ve hipnoza yönelik çalışmalar yapmıştır. Charcot, histeri ve hipnoz konularını sadece nöropatolojinin dalları olarak değerlendirmiş ancak Freud, bu konuları ruhsal yapı açısından incelemeyi daha doğru bulmuştur. 1886 yılında Freud nöropatolog olarak özel bir muayenehane açmıştır. Aynı yıl uzun süre ertelemek zorunda kaldığı evlilik planını da gerçekleştirir. Bu dönemde, nöropatolojik çalışmalarını bırakmamış ve özellikle çocuk beyin felci üzerine araştırmalarını sürdürmüştür. Bir süre hastaları Araştırma Serisi No.42 Freud ve Psikanaliz ¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ ¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯ __________________________________________________________________ © WWW.MAXIMUMBILGI.COM 3 üzerinde elektro-terapi denemiş ancak deri ve kasların elektrikle uyarılmasının bir şok tedavisi olarak görülemeyeceğini anlamıştır. Freud, Ambroise Auguste Liēbeault ve Hippolyte Marie Bernheim tarafından görünüşte başarıyla uygulanan hipnotik telkini de yetersiz bularak başka bir yaklaşıma yönelmiştir. Freud, ruhun yeni alanlarını keşfetmek için o dönemin akıl hastanelerine gitmiş ve ruh hekimleriyle görüşmeler yapmıştır. Yakın arkadaşı olan hekim Josef Breuer'in, katartik ( arınma ) adını verdiği teknikle isterili bir kızı tedavi ettiğini görmüş ve Breuer'in desteğini alarak bu tekniği hastaları üzerinde uygulamaya başlamıştır. Katartik teknikle yeni bulgular elde eden Freud, zamanla psikanaliz yöntemini oluşturmuştur. Histeri, saplantılar ve kaygı üzerine araştırmalarını sürdürürken, cinsellikle ilgili teorileri, Breuer'le arasında fikir ayrılığına yol açmıştır. Böylece Breuer ve Freud arasında anlaşmazlıkların ortaya çıktığı görülmektedir. Bu dönemde Freud'un düşüncelerini dikkate alan tek kişi, kulak-burun-boğaz uzmanı Wilhelm Fliess olmuştur. Freud'un Fliess'e yazdığı mektuplar, günümüzde psikanalizin gelişimi açısından önemli kaynaklar olarak değerlendirilmektedir. "Kıymetli Wilhelm, Aslında, şu anda elimdeki en önemli şey kendi kendime yaptığım analizim, ve sonuna dek gidilirse, benim için en değerli şey olacağı umudunu doğuruyor..." Freud'a tıp çevrelerindeki önyargının tek sebebi ileri sürdüğü cinsellikle ilgili teorileri olmamıştır. Yahudi oluşu ve giderek artan Yahudi düşmanlığı bir başka önyargıyı oluştururken, bu durum akademik kariyerinde zorluklarla karşılaşmasına yol açmıştır. Fliess'den başka kimseden destek görmeyen Freud, zamanla bir çok psikiyatristin ilgisini çekmeyi başarmıştır. 1902 ile 1908 yılları arasında, çevresinde öncü psikanalizcileri toplayarak Viyana Psikanaliz Derneği'ni kurmuştur. Bu ilk uygulayıcılar içinde Otto Rank,
The Journal of Academic Social Science Studies
Journal of Turkish Studies, 2017
Turkish Studies, 2017
In the 19th century, the new system of thought and perception reality which were shaped by scinence and technique caused significant changes in art and literature. As a reflection of the realism and naturalism movements were born in art and literature. Naturalism is an art movement which was emerged in France in 19th century. In the 19th century, when the scientific studies became important in the Ottoman Empire, the movements of romance lift its place to the movements of Realism and Naturalism. Naturalist tried to combine art with positive sciences; and applied experiment and observation method to the literature. Émile Zola has guided Turkish Literature with her works and ideas in the movement of naturalism. During this period, translations from Émile Zola had increased in number. The first traces of this movement in Turkish Literature are seen in Nabizade Nazım who was the Tanzimat period artist. In the novels preface and newspaper articles were written by Nabizade Nazım, he stated his commitment on naturalism movement and gave detailed information on this movement. In this sense, Nabizade Nazım is the first writer who introduce Émile Zola to Turkish readers and applied naturalists techniques to his literary works. Nabizade Nazım has claimed to write an experimental novel. We tried to reveal the influence of Émile Zola in Nabizade Nazım’s novel preface and newspaper articles. In this study, a series of question will be search for answers such as how naturalism was perceived by Nabizade Nazım, which techniques were taken, which phases were passed from theory to the practice. In this study, the thing we really want to focus on that in the Nabizade Nazım’s perception of art and artist what is the impact and contribution of naturalism and Émile Zola; what extent Nabizade Nazım understands Émile Zola and naturalism movement.
Türk edebiyatının Batı'ya, bilhassa Fransız edebiyatına yüzünü çevirdiği 19.yüzyılda dönemin siyasi koşulları gereği ilan edilen Tanzimat Fermanı'nın ismiyle anılan Tanzimat edebiyatı; geleneksel ve Batılı-yeni edebiyat ikiliğinin eksen oluşturduğu bir dönemin sanatsal başlığıdır. Genellikle şiirde yenileşme, şiir temalarının değişmesi gibi konular üzerine olan tartışmalar, Türk edebiyatının daha önce aşina olmadığı bir tür olan roman konusunda da Öz: 19. yüzyıl romancılarının ve fikir adamlarının romanın merkezi olarak üzerinde tartıştıkları ana eksen "hayaliyûn-hakikiyûn" meselesidir. Fransız edebiyatını temel alarak romantik ve realist akımlardan hangisinin romanın vazgeçilmezi olduğu hakkında yapılan tartışmalar, 1885'te Beşir Fuad'ın yazdığı Victor Hugo biyografisiyle başlar. 1887-88 yılları arasında Hizmet gazetesi'nde tefrika edilen Hikâye adlı eseriyle Beşir Fuad gibi Halit Ziya da romantiklere ve masalcılara karşı realizmi savunmuştur. Menemenlizâde Mehmet Tahir, Muallim Naci ve Fazıl Necip'in yazılarıyla büyüyen meselede Ahmet Mithat önceleri Beşir Fuad'ın yanında yer alırken fikrini değiştirmiş, romanın gerçekle değil hayalle ilgisi olduğunu savunmuş, görüşlerini 1890' da kaleme aldığı Ahbâr-ı Âsâra Tamîm-i Enzâr eserinde toplamıştır. Böylece bazı yönleriyle birbirinden ayrılsa da realist kırılma açısından genellikle paralel giden Beşir Fuad ve Halit Ziya'nın karşısında romanın hayaliyûn ekolüne mensup olduğunu savunan Ahmet Mithat'ın eseri vardır. Makalede, hayaliyûn-hakikiyûn meselesinin tarihine ve Fransız realizmi ve romantizminin Türk edebiyatına etkisine kısaca değinildikten sonra, yukarıda bahsi geçen eserlerin söz konusu tartışmaya nasıl dâhil oldukları ve tartışma hakkında neler söyledikleri; hangi yönlerden birbirleriyle örtüşüp hangi konularda farklı düşünceleri merkeze aldıkları incelenecektir. Böylece Servet-i Fünun romanlarına, bilhassa Halit Ziya cephesiyle sirayet eden "realist yücelik"in tarihi anlaşılıp bu saptama eserlerden örneklerle açıklanmaya ve Tanzimat'tan Servet-i Fünun'a uzanan roman anlayışının değişimi, dönüşümü ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
thesis.bilkent.edu.tr
Turkish Studies, 2009
Gaziantep University Journal of Social Sciences, 2010
MA Thesis / Bilkent University The Graduate School of Economics and Social Sciences / Department of Turkish Literature, 2020
Turkish studies, 2009
Turkish Studies, 2009
Ardahan Üniveritesi, Yüksek Lisans Tezi, 2020
TRACES OF SOCIAL-CULTURAL CHANGE IN HALİDE EDİP ADIVAR’S TATARCIK NOVEL, 2016