Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2023, Literatürk Academia
Çalışmada sanat türlerinden müzik, resim ve edebiyatın örgün din eğitimindeki yeri incelenmiştir. Müziğin DKAB dersi (4-12. sınıflar) öğretim programındaki yerine bakıldığında, müziğe dair sadece bir kazanımın olduğu görülmektedir. Konuyla ilgili yapılan araştırmalarda, DKAB öğretmenlerinin derslerinde kasetçalar/MP3/teyp gibi işitsel araçları çoğunlukla kullanmadıkları tespit edilmiştir. Bu veriler, hem DKAB öğretim programında hem de DKAB derslerinde müziğe yeterince yer verilmediği şeklinde yorumlanmıştır. Din ağırlıklı eğitim veren İmam Hatip Okulları ders programları incelendiğinde ortaokul kademesinde 1 saatlik zorunlu Müzik dersi, bir de Seçmeli Müzik dersi olduğu görülmektedir. Bu dersin hem zorunlu hem de seçmeli olarak programda yer alması sevindirici olsa da ders saatinin az olması bir dezavantaj olarak değerlendirilebilir. Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne bakıldığında ise bu kademede zorunlu bir Müzik dersinin olmadığı görülmektedir. Öğrenciler, Beden Eğitimi ve Spor, Görsel Sanatlar ve Müzik derslerinden sadece birini seçebilmektedirler. Her ne kadar seçmeli dersler arasında müzikle ilgili dersler olsa da öğrencilerin bu dersleri seçme ihtimalleri az gözükmektedir. Zira seçmeli dersler sadece 11. ve 12. sınıflarda tercih edilebilmekte ve bu sınıflardaki öğrenciler de çoğunlukla üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanmaktadırlar. Sanat türlerinden resmin DKAB dersi (4-12. sınıflar) öğretim programlarındaki yerine bakıldığında doğrudan resimle ilgili hiçbir açıklama ve kazanımın olmadığı tespit edilmiştir. DKAB dersi öğretmenleriyle ilgili yapılan araştırmalara dayanarak, söz konusu öğretmenlerin çoğunun derslerinde resim ve fotoğrafa gereken önemi vermedikleri ve bunları yeterince kullanmadıkları sonucuna varılabilir. Resmin İmam Hatip Okullarındaki durumu incelendiğinde, ortaokul kademesinde, Müzik dersinde olduğu gibi, bir zorunlu bir de seçmeli olmak üzere iki Görsel Sanatlar dersinin olduğu görülmektedir. Dersin iki şekilde de olması önemli olmakla birlikte ders saatinin az olması bir dezavantaj olarak değerlendirilebilir. Anadolu İmam Hatip Liselerine bakıldığında, bu okullarda resmi içeren zorunlu bir ders bulunmadığı görülmektedir. Edebiyat açısından DKAB dersi öğretim programları incelendiğinde ilk ve ortaöğretimdeki her iki programda da konularına işlenmesinde sözlü ve yazılı edebiyatımızdan yararlanılması önerilmektedir. Çoğu ünite başlarında buna dair hatırlatmalar yapılmaktadır ancak kazanım bazında öğretim programına bakıldığında edebiyatla ilgili sadece bir kazanıma rastlanmaktadır. Bu veriler, DKAB dersi öğretim programlarında edebiyata başat bir yer vermek yerine din öğretiminde yardımcı bir unsur olarak görüldüğü şeklinde yorumlanabilir. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan DKAB ders kitaplarında da edebî türlere çoğunlukla yer verildiği görülmektedir. DKAB öğretmenlerinin derslerinde edebî türleri ne kadar kullandıklarına bakıldığında, buna ilişkin spesifik bir araştırmaya rastlanmamakla birlikte bu öğretmenlerin çoğunlukla ders kitaplarını ana kaynak olarak kullanmalarından ötürü ders kitaplarındaki edebî türleri kullanma ihtimallerinin yüksek olduğu söylenebilir.
Politika Önerileri 7, 2023
Bu politika önerisi, 2023 Türkiye genel seçimleri sonrası hayata geçirilecek eğitim politikalarının niteliğini artırmaya yönelik teklifler içeriyor. İLKE'nin bugüne dek ürettiği çalışmaların yanı sıra her biri alanında uzman isimlerin katkılarıyla hazırlanan bu dosyalarla geleceğin Türkiye'si için geliştirilecek politikalara katkı sunmayı gaye ediniyoruz.
DergiPark (Istanbul University), 2022
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KÜLTÜR DAİRE BAŞKANLIĞI KÜLTÜREL ETKİNLİKLER MÜDÜRLÜĞÜ, 2016
Erken çocukluk döneminde dinî eğitimin sanat eğitimiyle desteklendiğinde verimliliği ve kalıcılığının artacağı ortadadır. Duygularını kelimelerle ve eğitim programındaki diğer etkinliklerle ifade edemeyen çocuklar, sanat etkinlikleri ile aldıkları dinî eğitimi ve kendilerini ifade etme imkânı bulabileceklerdir. Bu sayede çocuklar rahatlayacak, kendilerine özgü yeni ürünler oluşturarak doyuma ulaşabilecek, öğrendikleri konuları pekiştirecek ve içselleştirebileceklerdir. Ayrıca çocukların ürettikleri sanat ürünleri, onların öğrendikleri dinî konu hakkındaki duygularını ve düşüncelerini anlamamız ve bu konuda bilgilenmemizde de bizlere yardımcı olacaktır. Çocuklarla yaptıkları resimler hakkında yaptığımız söyleşilerde, bu açıkça ortaya çıkacaktır. Bu bildiride erken dönem çocuklukta dinî eğitiminin sanat etkinlikleri ile verilmesi sorularla incelenmiştir. İlk olarak sanat çalışmalarının planlanması nasıl olmalı; ikinci olarak sanatsal çalışmalarda kullanılacak materyaller nelerdir; üçüncü olarak sanat çalışmalarında öğretmenin rolü ne olmalıdır ve sınıfında nelere dikkat etmelidir ve son olarak din eğitiminde kullanılan sanat çalışmaları ve pratik örnekleri nasıl olmalıdır sorularına cevap aranmıştır. Sanat çalışmalarına, Ebru, Geleneksel, Motifler, Kaligrafi, Kukla ve Maske Yapımı, Televizyon Şeridi, Materyal Geliştirme, Drama, Yoğurma Maddeleriyle Sanatsal Çalışmalar, Kâğıttan Rölyef ve Üç Boyutlu Çalışmalar, Baskı/İz Çalışmaları, Teknoloji Destekli Sanat Çalışmaları, Çizgi Çalışması, Oyun, Sanat Etkinlikli Hikâye, Sanat Etkinlikli Örnek Olay Çalışması, Kâğıt Katlama ve Kesme, Ritm/Orff başlıklarında örnekler verilmiştir.
2016
Dini Kültürde Polemik Konusu Olarak Sanat, Müzik Ve Resim İslam'da yasak mıdır?
Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2010
İbn-i Abbas'a göre: "Yüce Allah Hz. Âdem'e tencereden süt sağılan kaba varıncaya kadar eşyanın isimlerini öğretmiştir" 11. Bazı rivayetlerde ise her şeyin, hatta zürriye-tinden geleceklerin isimlerine varıncaya kadar bütün yaratık-ların isimlerini birer birer öğrettiği ifade edilmektedir 12. Bu rivayetlerde Allah'ın Âdem-'e eşyayı tek tek tanıttığı yönünde bilgiler verilmişse de Hz. Âdem'in bütün isimleri öğrenmesi Muhammed Esed'e göre kavramsal düşünce melekesinin verilmesidir 13. Bu bağlamda Hz. Âdem bütün eşyanın isimlerini bildiğine göre Hz. Âdem bütün mesleklerin babasıdır diyebiliriz. Hz. Âdem yeryüzüne indikten sonra çiftçilik yapmaya başlamıştır. Ekin ektiği, sonra onu suladığı, zamanı gelince biçtiği, sonra onu düvenle sürdüğü, rüzgârda savurup tanelerini samanından ayırdığı ve bu taneleri öğütüp, un yapıp, hamur yoğurup ekmek yaptığı zikredilmektedir. Ayrıca demircilik yaptığı, demirden yapıp kullandığı şeyin ise bıçak olduğu bildirilmektedir 14. Hz. Âdem'in mesleklerinden biri de bina ustası olmasıdır. Her ne kadar genel kanaat Hz. İbrahim'in yönünde olsa da Hz. Âdem yeryüzüne inince Kâbe'yi inşaa ettiği rivayeti vardır. Kâbe'yi inşa ederken Tur-i Sina, Tur-ı Zeyta, Lübnan ve Cudi Dağı'ndan taşlar kullanmıştır. Kâbe'nin temel taşını da Hira Dağı'ndan almıştır 15. Hz. Âdem, Kâbe'yi yaptıktan sonra yedi defa tavaf etmiştir 16. Taberî'de Hz. Âdem'in Hz. Havva ile birlikte elbise dokudukları, Âdem'in kendisi için cübbe; Havva'nın ise gömlek ve başörtü dokuduğu konusunda bilgi verilmektedir 17. Hz. Âdem'in bu mesleklerinin yanı sıra sakkalık 18 , debbağlık, kasaplık, keçecilik 19 yaptığı bilinmektedir. Ayrıca Hz. Âdem'in ok ve yay kullandığı, oğulları Habil ve Kabil'e öğrettiği 20 yazı yazmayı bilip 12 çeşit yazı yazdığı ve 700 dil bildiği rivayet edilmektedir 21. Görüldüğü gibi Hz. Âdem öncelikle esmayı ve eşyayı tanırken devamında da hayatta kalabilmek için gerekli olan her şeyi yaparak bilgisini uygulama alanında da tezahür ettirmiştir.
Kur'ani Hayat, 2018
Geleneğin çatık kaşlı din anlayışı, sanatı estetik bir güzellik olarak ortaya koymayı tevhid ve vahdet karşıtı bir unsur gibi görmüş, ancak buna antitez olarak içerisinde ahlaki önermeleri ve değerleri barındıran estetik ürün ortaya koyacak bir teori de üretememiştir. Temelinde korkular ve yasaklar yatan bir bakış, dünyaya ve gerçekliğe dair alandan ideale dair bir eser çıkaramamıştır. Geldiğimiz noktada İslam Sanatı dediğimiz olgu, belirli el sanatlarına hapsedilmiştir. Elle tutulur, gözle görülür bir düşünce ortaya koyamamasının yanında bugün modern çağın sanat yorumlamalarına, sinemaya, müziğe ve görsel sanatlara da nasıl yaklaşmamız gerektiği üzerine söz söyleyememektedir. Bunun temel nedenleri arasında estetik ve etik dengenin doğru bir düzlem üzerine inşa edilememesinin, geleneğin dogmatik yasak ve korkularını aşarak kavramsal yeni bir teori ortaya koyulamamasının, sanatı olması gereken kavramlar üzerinde değerlendirilememesinin payı tartışılamayacak kadar büyüktür.
İslam ve Sanat, 2015
İnsan, arızi bazı durumlar dışında, yeryüzünü kendisine yaraşır ve daha yaşanılır hale getirmek için birtakım çabalar içindedir. Bu hedefi gerçekleştirmede sanat ve din, onun önemli iki yardımcısıdır. Bu çalışmada insanın daha çok estetik manevi duygularını doyuran sanat ile manevi ve soyut ihtiyaçlarıru karşılayan dinin, ortak bazı yönleri ele alınacaktır.
ADAM AKADEMİ Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
“Sanatın Gerekliliği” kitabı, John Berger’in “Bir Filozof ve Ö� lüm” başlığını taşıyan ve Fischer’in hayattaki son günüyle birlikte onun geçmişi, yaşam felsefesi ve mücadelesinin ele alındığı etkileyici bir önsözle başlar. Kitabın ana bölümünde ise sırasıyla: Sanatın Görevi, Sanatın Başlangıcı, Sanat ve Kapitalizm, Ö� z ve Biçim, Gerçekliğin Yitirilmesi ve Bulunması başlıklarına yer verilir. Bu başlıklar altındaki değerlendirmeleriyle Fischer, dünya sanatının varoluş ve gelişim aşamalarının bir fotoğrafını çeker. Marksizm anlayışıyla kitabında sanatı, ilk insandan bu yana üretimle ve ekonomik faaliyetlerle ilişkilendiren Fischer, sanatın büyü ile başlayan serüveninin din ve bilime dönüşerek bir gelişim çizgisi izlediğini tarihten verdiği örneklerle kitapta belirginleştirmiştir. İ�nsan için sanatın işlevinin hayati olduğunu vurgulayan yazar, insanın sanat yoluyla dünyayı tanıyabildiğini, zorluklara karşı mücadele gücü kazanabildiğini, dünyayı değiştirebildiğini, gelecek hayalleri kurabildiğini savunur. Fischer bu yolla sanatın insan için niçin gerekli olduğunu ve dünyanın sanat marifetiyle nasıl değiştiğini okura göstermiştir. Ayrıca insan, yok olmadıkça sanatın da var olacağı net bir şekilde eserde vurgulanmıştır. Bu bilgiler ışığında kitabın, sanatla uğraşan veya sanat alanlarında lisans düzeyinde ve akademik düzeyde çalışma yapan araştırmacılar için yararlı ve ufuk açıcı bir kaynak olduğu değerlendirilebilir.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1999
Başkent University Journal of Education , 2017
Öz: Bilimlerin sınıflandırılması, bilgi ve eğitim sistemlerinin kurulmasına yönelik, en az bugün olduğu kadar uygarlık tarihi boyunca üzerinde özellikle durulan temel mevzulardan olmuştur. Uygarlığın başlangıcından günümüze kadar süregelen her tarihsel evrede olduğu gibi Ortaçağ devrinde de bu mesele, hem Batı hem de Doğu’nun zihin geçmişinde kendisine önemli yer edinmiştir. Her iki kültür coğrafyasında da konu ile ilgili olarak eğitim programlarında öğretilmesi gereken disiplinler hakkında çalışmalar yapılmış ve bu bağlamda kanonik sayılabilecek pek çok eser kaleme alınmıştır. Hem Batı’nın hem de Doğu’nun düşünce tarihinde, bir insanın entelektüel birikime sahip olması için nasıl bir öğrenim-öğretim sistemine dâhil olması gerektiği mevzusu dikkatle incelenmiştir. Bilimlerin öğretilmesi gayesi ile hangi bilim dallarının eğitim müfredatına eklenmesi gerektiği ve bu disiplinlerin nasıl bir sınıflamaya tabi tutulacağı üzerinde düşünülmüş, bunun sonucunda da Batı düşüncesinde beşerî bilimleri karşılayan artes liberales, Doğu’da ise aynı mahiyette ‘ulûmü’l- meşhûr kavramlarıyla terimselleşen modeller sistematize edilmiştir. Batı zihin tarihinde beşeri ilimler anlamında kullanılan studia humanitatis ve bu terimin ortaçağ devrinde eğitim modeli olarak karşımıza çıktığı hali olan artes liberales üzerinde özellikle üç ismin çalışmaları büyük önem arz etmektedir. Bunlar Martianus Capella, Cossiodorus ve Severinus Boethius’tur. Buna mukabil Doğu’nun zihin tarihinde eğitim müfredatında kullanılmak üzere sınıflandırılan ve meşhur ilimler anlamına gelen ‘ulûmü’l-meşhûr ise Farâbî, İbn Sînâ, İhvân-ı Safâ Risâleleri ve İbn Haldun’da teferruatlı bir şekilde ele alınmıştır. Bu çalışmada, ortak teorik zemine dayalı olarak beceri/sanat odağında gelişen artes liberales ile ‘ulûmü’l-meşhûrun, kendi kültür daireleri içerisindeki oluşum serüvenleri ve yine kendi düşünce coğrafyaları kapsamındaki eğitim programlarında nasıl ele alındıkları üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: Ortaçağ’da eğitim, bilimlerin sınıflanması, zihin tarihi, eğitimde sanat algısı. Abstract: In order to construct knowledge and education systems, classification of sciences has been one of the most important topics in the history of civilizations. As it was the case in all historical periods since the beginning of the civilization, this topic received high attention in both the West and East’s history of mind in the Medieval. In both cultures, many studies were conducted about the disciplines to be taught in educational programs and much work had been produced which can be regarded as canonical. The extent that how one should be educated in order to gain an intellectual accumulation was investigated in both the West and East’s history of mind.With the purpose of teaching sciences, which sciences should be included in educational programs and how to classify these sciences were the main thoughts that led the West to construct artes liberales (humanities) model and the East to ‘ulûmü’lmeşhur. The works of three figures are of great importance regarding Studia humanitatis, the term that is used for the human sciences in the history of the West, and the artesliberales, which is the corresponding expression of the term in the Mediavel. These are Martianus Capella, Cossiodorus and Severinus Boethius. On the other hand, the 'ulûmü'l-meşhûr' which is classified for the use in the educational curriculum in the mind history of the East in the sense of the famous sciences has been examined in detail in Farabi, İbn Sînâ, Ihvan-i Safâ Râsals and Ibn Haldun. This study focuses on how the artes liberales and the 'ulûmü'l-meşhûr' which developed at the centre of skill/art focus based on a common theoretical ground were dealt with in the education programs within the light of their own cultural foundations and geography. Keywords: Education in medieval, classification of sciences, history of mind, art perception in education.
Ankara Üniversitesi lahiyat Fakültesi "…Ya ant olarak ele al nd nda dinle sanat n birbirinden ayr lmayaca görülmektedir. Ya ant s z sanat kuru, yüzeysel ve co kusuz olur… Sanats z din, haya an kopuk, kuru birtak m ahlâkî manzumeler y n olur; dogmatizmin kendisi olur..." 1
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 2017
Öpme ve öpüşme, insanların içinden gelen bir içgüdü olmakla birlikte insanların aralarındaki yakınlığı sembolize etmesi açısından bir gösterge olma özelliği kazanmaktadır. Öpme tek başına bir sevgi anlamı taşıyan bir gösterge olmakla birlikte farklı kültürlerde ve toplumlarda farklı anlamlar da içermektedir. El, ayak, yüz, göz, dudak, baş, boyun, alın ve diz öpmek gibi insanlar arasında farklı anlamlar içeren öpme göstergeleri vardır. Ayrıca insanların, canlı veya cansız nesneleri de öptükleri görülmektedir. Örneğin evcil hayvan, ekmek, kutsal kitap, etek, bayrak, toprak veya eşik öpmek gibi. Göstergebilim açısından ele alındığında öpme ve öpüşmenin sevgi, yakınlık, cinsellik gibi anlamları yanısıra, değer verme, özlem, veda, minnet, kutsallık ve saygı ifadeleri de içerdiği görülmektedir.Öpme, Giotto, Hayez, Rodin, Picasso, Klimt, Lautrec, Brancusi, Chagall, Magritte ve Lichtenstein gibi sanatçıların eserleri yanı sıra fotoğraf, reklam ve sinema sanat alanlarında da önemli bir gösterge olarak yorumlanabilir. Bu çalışmada farklı dönemlere ve farklı kültürlere ait öpme ritüeli taşıyan resimler, göstergebilim açısından ele alınacak ve incelenecektir.
ARTVİN'DE DİNÎ HAYAT- OSMAN HOPEVÎ’NİN DÜRRETÜ’N-NÂSİHÎN İSİMLİ ESERİNİN ÜSLUP VE DİBÂCESİNDEKİ EDEBÎ SANAT ÖRNEKLERİNİN ARAP DİLİ VE BELÂGATI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ, 2023
Üslup sayesinde eserde kullanılan kelime ve terkiplerle eser sahibinin ne zaman veya nerede yaşadığı, ilmi derinliği ve ne kadar tanındığı anlaşılır. Zira içerik yönünden nitelikli bir eser, eser sahibinin dil ve üslubu Kullanmasına göre değer kazanır. Eser sahibi zihinsel becerisini, konuyla ilgili duyarlılığını, hayal ve zevklerini eserinde dil vasıtasıyla benimsediği üslubun uygunluğu mesabesinde muhatabına aktarabilir. Günümüzde Artvin Hopa sınırları içerisinde yer alan Esen Kıyı beldesinde dünyaya gelen Osman Efendi’nin “birçok cahil” hoca olarak tanımladığı kimselerin İslâm’a aykırı şeyler anlatmalarından ötürü İstanbul’da kaleme aldığı Dürretü’n-nâsihîn adlı eserinin, Arapça telif edilmiş olması sebebiyle Arap Dili ve Belâgatı bakımından incelenmesi kıymete değerdir.
ANTAKİYAT/Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2021
Hristiyanlıkta İsa, önemli bir şahsiyettir. Çünkü o inancı uğruna çarmıhta can vermiştir. Onun gösterdiği fedakârlık, peşinden gelenler tarafından örnek alınır. Erken dönemden başlayarak günümüze kadar birçok Hristiyan, inancı için canını vermeyi kutsal bir eylem olarak görmüştür. Hristiyanlıkta şehitlik kurumu bu açıdan önemlidir. İnancı uğruna canını verenlerden biri de Azize Agatha’dır. Üçüncü yüzyılın sembol şahsiyeti hâline gelen Agatha, bakire ve iffetli bir kadın olarak Hristiyanlar için değerlidir. Azizenin bilhassa önemi, dönemin pagan otoritesine hayır demiş olmasından gelir. Baskı ve işkenceler karşısında inancı sayesinde ayakta kalan Azize, Hristiyanlara göre İsa’nın yolunu takip etmiştir. İsa gibi Agatha’nın da payına şiddet, acı ve ölüm düşmüştür. Münzevi ve sade bir hayatı tercih etmesine rağmen güzelliğinden etkilenen bir zorba pagan yöneticinin zulmüne uğramıştır. Yirmi yıllık yaşamı acıyla noktalanmıştır. Göğüsleri kesilip ateşler içine atılsa da Agatha inancından vazgeçmemiştir. Azizenin hayat öyküsünü, sanata yansımasını ve Hristiyanlık tarihindeki yerini anlamak, bu çalışmanın temel gayesini teşkil etmiştir. Bu çerçevede hakkında çok az bilgi bulunan fakat Hristiyanlık tarihinde hatırı sayılı bir yeri olan Azize Agatha, var olan literatür çerçevesinde ele alınmıştır.
Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2002
Nurullah ALTA2 * A. 1924-1980 YILLARI ARASINDA D N DERSLER VE PROGRAMLARI slam eLitim tarihi boyunca din eLitimi, tüm eLitim uygulamalar n n merkezinde yer alm-t r. 1lk eLitim uygulamalar n n Peygamber mescidi etraf nda-ekillenmesi sebebiyle eLitim mekanlar da cami çevresinde olu-turulmu-tu. Bu sistem içinde din, sadece bir bran-dersi deLildi. Aksine öLretimin bütününü te-kil edecek-ekilde ibadet hayat yla s k bir ili-ki içindeydi. Türklerin 1slam' kabul etmeleriyle birlikte, eLitim ve öLretim faaliyetlerinin dini anlay-yönünde geli-meye ba-lad L bilinmektedir. 1 1slam dünyas n n çe-itli bölgelerinde cuma, sima, mesed, muhadra ve muhadrat olarak tan nan ilköLretim kurumlar , ülkemizde de mektephane, muallimhane, mekteb-i sibyan, mahalle mektebi, ta-mektep, darüttalim, darulilm adlar yla an lm-t r. ÖLretmenlerine muallim, fakih, dinar, öLrencilerine de tilmiz, muhadri ve sabî denilen bu kurumlar n gayesi, önceleri küçüklere Kur'an öLretmekti. Ancak zamanla, 1slam ahlak ve 1slam ilmihali gibi konular da programa eklenmi-tir. 2 Dinin d-nda kalan diLer bilgiler ise mesleki öLrenimi te-kil etmekteydi. Yeni eLitim kurumlar n n 19. yüzy l n ortalar ndan itibaren öLretim sistemine kat lmas yla birlikte sistem deLi-meye ba-lad. Tanzimat öncesinde aç lmaya ba-lanan yeni okullarda din öLretimi art k birbiriyle ayn aL rl ktaki derslerden olu-an öLretim program içinde bir birim, dersler aras nda bir ders olmu-tur 3. Yeni durumu Beyza Bilgin-u-ekilde aç klamaktad r: "Eski öLretim sisteminde eLitim 'dini eLitim' idi. Esas olan dini öLrenmek idi. Yeni öLretim sisteminde ise din, genel eLitimin bir bran-, yani öLrenilecek bilgilerin
Amasya ilahiyat dergisi, 2021
İntihal / Plagiarism: Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi. / This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software.
DergiPark (Istanbul University), 2006
Hikâye, kişisel ve ruhsal gelişimle ilgili birçok alanda uluslararası geçerliliği olan bir konuma sahip olup, çocuk ve gençlerin psikolojik gelişimlerinde önemli bir pedagojik araçtır. Onun anlam iletmedeki rolü, aynı zamanda sosyoloji, edebiyat, tarih, antropoloji, hermenötik, hikâyeleştirilmiş teoloji ve dini öğretiler gibi çok çeşitli alanlarda da dikkate alınmaktadır. Hikâye, evde ve geleneksel anlatımlarda olduğu kadar, eğitimsel teori ve pratikte de özellikle dini ve ahlaki eğitimde, sosyalleştirme ve kültürlendirmede de oldukça önemlidir. Kültürel, etnik ve dini geleneklerin iletişimi ile ilgisi olanlar, açıklama, anlama, yorum gibi yöntemleri izlerken sık sık hikâyeye başvururlar. 1
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.