Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Fergana Valley is an ancient basin surrounded by mountains in Turkestan. Its history dates back to ancient times. From past to present, it has always preserved its feature of being an important place in terms of geopolitical, geocultural and geostrategic aspects. The valley, where the historical Silk and Spice roads intersect, has served as a cultural and economic bridge between Asia and Europe, has been the crossroads of science and civilization, and the center of politics. Today, the Fergana Valley is shared between Uzbekistan, Kyrgyzstan, and Tajikistan. Important cities of the region; Kokand, Andijan, Margilan, Osh, Jalalabad, and Hocent. It is possible to include the Kashgar region of East Turkestan in this order. Fergana, one of the first centers of the ancient agricultural culture of the Turkish peoples, is also the name of a civilization. Fergana Valley, the land on which the Turks established a state, ruled the region, struggled with all kinds of obstacles, and produced, today hosts material and spiritual heritage. It has been important as the intellectual and thought center of Turkestan, where the tradition of science and wisdom is transferred from generation to generation, science, art, and traditional crafts are kept alive. The valley, which has an easy climate, is irrigated by the Seyhun River and small rivers flowing into it. Fergana Valley, with its geographical feature, economic convenience, fertile lands, underground resources, dense population, and ethnic diversity, is considered the ore of Turkestan.
Pa Paradigma Akademik Yayınları, 2024
Afganistan, Avrasya bölgesinin güneydoğusunu oluşturan, Orta Asya ile Orta Doğu ve Güneydoğu Asya ülkeleri arasında bir geçit konumundadır. Jeopolitik öneminden dolayı bölgesel ve küresel güçler bu bölgeye hakim olmak istemişlerdir. Avrasya bölgesindeki yeni gelişmeler, Taliban’ın tekrar yönetimi ele geçirmesi, Afganistan yeniden gündeme getirilerek bölgesel-küresel güçlerin mücadele sahasına dönüştürülmüştür. Afganistan’da yaşayan en kalabalık etnik grubu Türklerdir. Ancak 250 yıldan beri Afgan Türklerinin kültürü ve varlığı yok edilmeye ve sindirilmeye çalışılmıştır. Son dönemde Türk gruplarının gerek siyasi ve gerekse kültürel alanlarda birleşme yoluna gitmeleri, ülkede güçlü bir siyasi konuma gelmelerini sağlamıştır. Peştunların başa gelmesinden sonra, ülkede yaşayan diğer etnik grupların tarihini, kültürel değerlerini ve hatta mevcudiyetini inkar yoluna gitmişlerdir. Ancak bu mesele dışarıya olduğu gibi yansıyamamıştır. Afganistan’da milli düşünce eksikliğinden kaynaklanan kimlik sorunu ve milli düşünce ile diğer etnik grupların kimlikleri arasındaki çelişki yeni sorunları da beraberinde getirmiştir. Yani Afganistan Devleti’nin resmi siyasetinde Afganlardan kastedilen Peştunlar olmuş, bu çerçevede milli düşünce ve milli değerler oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu nedenle etnik gruplar arasında milli bir düşünce oluşmamış, milli bilinç zayıf kalmıştır. Afganistan’da yaşayan tüm etnik grupların tek başına iktidar olması mümkün değildir. Afganistan’ın geleceğinin inşasında ülkedeki tüm etnik grupların birlikte yer alması gerekmektedir. Bu bağlamda Afganistan’da yaşayan Türk grupların ülkenin her alanında aktif rol alması, Türklerin varlığı açısından önemlidir.
TÜRÜK, 2013
Türkçede kullanılan bazı görevli morfemlerin Türkçenin bütün yer ve zamanlarında büyük oranda benzerliği ve hatta aynılığı söz konusudur. Mesela er- fiilinden gelişen cevher fiili yapıları Türkçenin neredeyse bütün tarihî ve çağdaş yazı dillerinde görülebilir. Ancak kimi görevli morfemlerin sadece belli bir yazı dilinde/dillerinde kullanıldığına tesadüf edilmektedir. Eski Uygurcada kullanılan tetir/titir unsurunun cevher fiili olarak kabul edebileceğimiz bir kullanımı bu duruma örnek teşkil etmektedir. Bu çalışma kapsamında ilk olarak otuz beş Eski Uygurca eser taranarak tetir/titir unsurunun cevher fiili olarak kullanılmasına örnek teşkil eden yapılar tespit edilmiştir. Daha sonra tespit edilen kullanımlar tasnife tabi tutulmuş, elde edilen malzeme metinlerin içerikleri göz önünde tutularak değerlendirilmiş, sonuç ve öneriler bölümünde ise mevcut malzemenin yorumlanmasına çalışılmıştır. Çalışmada amaçlanan diğer tarihî ve çağdaş Türk yazı dillerinde görülmeyen bu unsura dikkat çekmek, bu cevher fiilin Eski Uygurcadaki kullanımı üzerine de bilgiler vermektir. Bu bağlamda bahse konu morfolojik unsurun neden sadece Eski Uygurca eserlerde görüldüğü hakkında da fikirler ileri sürülmüştür.
İnsanlar sosyal yaşamlarında hiç şüphesiz süregelen bir ticaretin içindedirler. Daima bir alış-veriş ve üretim-tüketim döngüsü mevcuttur. Bu döngünün işlemesinde çeşitli yöntemler ve sözleşmeler vardır. Bu yöntemlerden bazıları toplum için zararlı iken bazıları fayda sağlayan insanlar arasındaki güven duygusunu artıran, asayişi koruyan yöntemlerdir. Örneğin hırsızlık, faiz, gasp, kumar, vs. zararlı, asayişi bozan yöntemler iken; ticaret, miras, ortaklık, kiralama, zekât/sadaka vs. ise tam tersine toplumun yararına olan yöntemlerdir. Kur'an ve hadislerde de bu yöntemlerden bahsedilmiş, insanlık için zararlı sonuçlar doğuran yöntemler yasaklamış, fayda sağlayan, insanın ve doğanın yaradılışına uygun yöntemler ise emir ve/veya tavsiye edilmiştir.
YL TEZ, 2024
Bu çalışmada Aristotelesçi klasik mantıkta karşımıza çıkan cevher düşüncesinin mantıksal nesneler bakımından varlıkla kurduğu ilişkinin Fregeci modern mantığa geçildiğinde nasıl bir dönüşüme uğradığı sorusuna cevap aranmıştır. Fregeci mantığa geçildiğinde Kavram Yazısı (Begriffsschrift) ve Aritmetiğin Temelleri'ne göre dilin analitik işlemlerle açıklanması söz konusudur. Frege'ye göre dilin mantığı aritmetiğin mantığa indirgenmesini sağlayacak şekilde analitik a priori bir yapıdadır. Sonuç olarak, Fregeci modern mantıkta dilin fonksiyon ve argüman temelli yapısına göre önermenin elde ettiği doğruluk değerinin bir mantıksal nesne olarak açıklanması mümkündür. Böylece mantıksal nesne Aristotelesçi cevher düşüncesine bağlı olmaksızın önermenin mantıksal formuna göre değerlendirilebilir. Bu sonucun dil felsefesinde dilin kullanımına dayalı olarak bir realizm tartışmasının yürütülmesine yol açtığı düşünülmektedir.
Sosyoloji Dergisi, 2019
Bu makalenin konusu yaşlanma sürecinde meydana gelen değişiklikler ve bu değişikliklerle nasıl mücadele edilmesi gerektiği hakkında Cicero’nun Yaşlı Cato veya Yaşlılık Üzerine adlı eserinin den hareketle oluşturulmuştur. Antik Çağ’da yazılmış önemli eserler incelendiğinde yaşlılık nedir ve yaşlılık dönemi nasıl geçirilmelidir şeklindeki önemli sorulara Cicero, Platon ve Aristoteles gibi ünlü filozofların da cevap aradıkları görülmektedir. Antik Çağ’dan modern dönem Gerontoloji araştırmalarına kadar uzanan süreçte araştırmaların birbirlerini tetikledikleri ve bu sayede yaşlılık üzerinde merak edilen sorulara cevap aradıkları görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Cicero, Yaşlılık, Yaşlı
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014
Öz Türk din mûsikîsine yönelik yapılan araştırma ve incelemelere bakıldığında tarihsel yaklaşımın X. yüzyıl alt sınırı ile sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır. Ancak 642 yılındaki Nihavend savaşında Türklerin, Müslüman Araplara karşı İran'ın yanında yer almış olmaları ve yine Türklerin 714 yılında Talas savaşı sırasında bu seferde Çinlilere karşı Müslüman Arapların yanında yer almaları ile başlayan olumlu ve olumsuz yönde etkilenen yakın ilişkiler ortaya çıkmıştır. Gelişen bu tarihi hadiselerin akabinde de Karluk Türkleri tarafından İslâm dini tanınmış ve halk arasında kabul görmüştür. Yapılan bu tespitin ilgili çalışma için önemi; hem Türklerin mûsikîlerinin İslâmi bir niteliği olması değerlendirmelerinden hareketle İslâm öncesi mûsikîlerinin önemine vurgu yapmak, hem de Türklerin İslâm dinine yönelik mûsikîye gerek icra gerek beste düzeyinde katılımındaki tarihsel sürecin üç yüz [300] yıl sonraya dayandırılma meselesini yüzeye çıkartmak bakımından değerli görülmektedir. Söz konusu ilgili bu tespit doğrultusunda makale oluşturulurken; Ezanın ortaya çıktığı hicrî ilk yıllardan Türklerin İslâmiyeti kabulüne ve oradan günümüze kadarki dönemlerde ortaya çıkan "ezan mûsikîsi" uygulamalarının durumu konu edilmiş ve değerlendirilmiştir. Abstract When we look at the researches and investigations intended for Turkish religion musical, it is understood that the historical approach is bounded with the limit of 10th century. But there were appeared positively and negatively effected closed relations starting with, being of Turkish people near İran against Arabian Muslims at 642 Nihavend war and the same Turkish people being near Chinese against Arabian Muslims at 714 Talas war. Following these events, the Islam was recognized and well-known by Karluk Turks.
Uluslararası Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu (Prof. Dr. Mehmet Çavuşoğlu Anısına) Ordu, 2012
Klâsik Türk edebiyatı temsilcilerinin biyografileri ve eserleri hakkında bilgi veren tezkirelerin bir işlevi de yazıldıkları devrin edebî özellikleri ve edebiyat teorisi kavramları hakkında önemli ipuçları barındırmasıdır. İlk olarak Prof. Dr. Atabey Kılıç’ın değindiği bu husus, Tezkire Terimleri Sözlüğü Projesi hedefiyle Rızâ Tezkiresi’nden hareketle taslak hâline getirilmiş; çalışmada devrin edebî anlayışı, şiir tarzları ve şâir nitelikleri konusundaki kavram ve terimler incelenerek tasnîf edilmiştir. Çalışmamızda, on altıncı yüzyıl tezkirelerinden Ahdî’nin Gülşen-i Şu’arâ’sı bu doğrultuda ele alınacak; tezkirede yer alan kavram ve terimler tasnîf edilerek Tezkire Terimleri Sözlüğü Projesi’ne katkıda bulunulmaya çalışılacaktır.
Kur'an-ı Kerîm'in tamamıyla veya sûreler halinde tercüme ve tefsirinin yapılması Türk dili tarihi açısından son derece önemlidir. Günümüze ulaşmış sûre tefsirlerinin sayısı oldukça fazladır. Bu sûreler genellikle Yasin, Fatiha, ve İhlas sûreleridir. Kur'an‛ın Doğu Türkçesi ile yazılmış sekiz tercüme ve tefsirli tercümesi olduğu bilinmektedir. Kur'an'ın Anadolu Türkçesine çevirileri ise Selçuklulardan sonra kurulan Beylikler Devrinde başlamıştır. Bu sahada yapılan ilk çeviriler satır arası çeviriden ziyade tefsirli çeviriler olup genellikle kısa sûre tefsirleridir. İncelemeye konu olan metin geç dönem Çağatay Türkçesi ile yazılmış bir Fatiha tefsiridir. Tahkiyeli bir anlatıma sahip olan metin son derece canlı bir üslupla okuyucuyu etkileme gayesiyle kaleme alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Fatiha Tefsiri, Geç Dönem Çağatay Türkçesi, Kur'an-ı Ker'îm, Türk Dili, Doğu Türkçesi.
Serüven Yayınevi / Serüven Publishing, 2023
İnsanların doğdukları yerlerden başka yerlere geçici ya da sürekli olarak taşınmasına göç denilmektedir. Göç kavramı insan topluluklarının inanç, ekonomi, siyasi gelişmeler veya sosyal başlıklardaki birçok sebepten yer değiştirmesi olarak ta tanımlanabilir. Bu yer değiştirmeler çoğunlukla insanların kendi isteğiyle gerçekleşmez. Aslında geniş nüfusa sahip toplulukların içten veya dıştan zorlayıcı bir sebep olmaksızın göç ettiği tarihsel süreçlerde pekte görülmüş bir durum değildir (Memiş ve Bülbül, 2019). Göç kavramı insanoğlunun tarihi kadar eskidir. Medeniyetlerin doğmasında, gelişmesinde ve bazı durumlarda yok oluşunda göç en etkili süreçlerden birisi olmuştur. Tarihsel sürece bakıldığında bazen sömürgeleştirme çabalarıyla, bazen de savaşlar ve fetihlerle yerleşim alanlarını kaybetmiş ve yeni iskân alanları arayan topluluklar göçe maruz kalmışlardır. Göç bazı durumlarda ise doğal coğrafya koşullarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Büyük depremler, volkanik faaliyetler, seller veya kuraklık insan topluluklarını zaman zaman göçe zorlamıştır. Güvenlik ihtiyacı veya yaşamsal gereksinimler binlerce yıldır insanların bireysel veya kitlesel olarak yer değiştirmelerine neden olmaktadır.
TESİSTEN KONUTA, TURİSTTEN MİSAFİRE: COUCHSURFING ÖRNEĞİ, 2019
Günümüz dünyasında, bilgi ve iletişim teknolojilerinin seyahat öncesi, esnası ve sonrasında kullanım yoğunluğu ve çeşitliliği giderek artmaktadır. Bu durum modern turizm endüstrisinin geleneksel paydaşlarınca sağlanan mal ve hizmet tedariği ve bilgi akışında alternatifler oluşturmaktadır. Paylaşım ekonomisini benimsemiş ağ toplumu bireylerince alternatif yaratılan paydaşlardan bir tanesi de konaklama endüstrisidir. Çalışma kapsamında, postmodern turizm faaliyetlerinin konaklama arzını oluşturan platformlardan olan CouchSurfing sosyal ağına yoğunlaşılmıştır. Bu bağlamda, platform kullanıcıların genel özelliklerine, konut sahibi, paylaşım turisti ve diğer deneyimlerine (aktivite, buluşma ve bilgi-deneyim alışverişi) yönelik sorgulamalar gerçekleştirilmiştir. Bu sorgulamalar doğrultusunda nitel bir araştırma süreci izlenmiş ve örneklem seçiminde üç üst (yaş, cinsiyet ve referans) ve üç alt (konut sahibi, paylaşım turisti ve kişisel referanslar) olmak üzere altı kriter gözetilerek sekiz katılımcı ile derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Elde edilen veriler, betimsel analiz ile yorumlanmıştır. Sonuç olarak; katılımcıların kültürel, ekonomik, kişisel motivasyonlar ve geleneksel turist imajından kaçış amacı ile platformu kullandığı belirlenmiştir. Katılımcılar; misafir ettikleri paylaşım turistlerini seçerken en çok referans, profil düzeni ve paylaşım isteğinin içeriğine, misafir oldukları konut sahiplerini seçerken ise referans, yaş, ortak ilgi alanları ve konutun konumuna dikkat ettiğini belirtmiştir. Paylaşım konutu sahipleri, yaşam alanları ve çevresi hakkında misafirlerine tavsiye ve ipuçları vermekte ve rehberlik yapmaktadır. Böylece katılımcılar, akranları ile kurdukları ilişkilerin ev sahibi-misafir bağlamından çıktığını ve yoğunlaşarak kalıcı bir hale dönüştüğünü vurgulamaktadır. Kişisel seyahatlerde platformun kullanılması, katılımcıların daha özgür ve yaratıcı hissetmelerini ve seyahatlerinden daha fazla zevk almalarını beraberinde getirmiştir. Ayrıca katılımcıların seyahat alışkanlıklarının değiştiği, seyahat sıklıklarının arttığı ve seyahat sürelerinin uzadığı da tespit edilmiştir.
TİMURLU TARİHİNE DAİR FARSÇA YENİ BİR KAYNAK: ZAHÎR-İ MAR’AŞÎ’NİN MÜNTAHABÜ’T-TEVÂRÎH’İ Ortaçağ tarihi için önem arzeden Târih-i Taberistân, Rûyân û Mâzenderân ile Târih-i Gîlân adlı eserleriyle bilinen Zahîrüddîn b. Nasîreddîn-i Mar’aşî’ye ait Farsça yeni bir kaynak tespit edilmiştir. Timur’un doğumundan ölümüne kadarki olayları ihtiva eden eser, daha önceleri Timurlularla ilgili yazılmış olan kaynaklara dayanılarak, Müntahab şeklinde hazırlanmıştır. Kaynaklarından birinin Yezdî’nin Zafernâme’si olduğu tespit edilmiştir. Zahîrüddîn, istifade ettiği önceki eserlerden aldığı bilgilere ilave olarak, olayların şahidi ve hadiselerin içerisinde yer alan sözlü kaynaklarından da önemli bilgiler aktarır. Onun kaynakları Anadolu ve Suriye seferlerine bizzat Timur’un yanında iştirak eden babası Nasîreddin, Amcası ve Amcazâdesi Gıyaseddin ve Abdulvahap adındaki zatlardır. Yıldırım Bayezid’in esir edilerek Timur’un otağına getirilmesi ve burada iki hükümdar arasında gerçekleşen konuşmaların Yezdî’nin ifade ettiği gibi olmadığını zikreden müellif, o sırada Timur’un otağında hazır bulunan amcası Gıyaseddin ve Ankara savaşına iştirakle gösterdiği yararlılık neticesinde Timur tarafından mükâfatlandırılan amca-zâdesi Abdulvahab’dan nakillerde bulunur. Bu çalışmada, müellifin hayatı, tarihçiliği ve üslûbu ile eserin muhtevası, kaynakları, Timurlu ve Osmanlı tarihi açısından değeri, çağdaş kaynaklarla olan farklılıkları ile tartışmalı konulara yazarın farklı bakışı ortaya konulacaktır. Anahtar Kelimeler: Zahîrüddîn-i Mar’aşî, Zahîr-i Mar’aşî, Müntahabü’t-tevârîh, Timurlu Tarihi
OSAMA ABDELWAHED, 2020
Arapçada gizli olan bir hazine idim anlamına gelen “Küntü Kenzen” sözü Allah’a nispet edilmiş kudusî bir hadise dayanır. Mutasavvıflara göre Allah’ın tarafından Hz. Muhammed’e vahyedilen bir hadistir. Fakat çoğu İslam âlimleri bu ve buna benzer hadisler Peygamber’in vefatından 100 sene sonra padişahlara ve sultanlara revaç kazanmak için uydurulan Mevzû Hadislerdir. Bu makalede bu kavramın üzerinde farklı kaynaklardan faydalanarak durmaya çalışacağız.
2025
Asrlar osha yangi ma'no qirralarining kashf etilishi bilan Sharq mumtoz adabiyoti, jumladan, ulug' so'z san'atkori Hazrat Alisher Navoiy ijodi mangulikka daxldorlik kasb etmoqda. Uning ko'lami kengligi va davrlar o'tishi bilan yangicha talqinlarga asos bo'la olishi bu ijodiy merosga qayta-qayta murojaat qilishni taqozo qilmoqda. Alisher Navoiy asarlari milliy ma'naviyatimiz, qolaversa, umumbashariy tamaddunning eng mo'tabar durdonalari yanglig' g'oyat aziz va qadrli. An'anaviy tarzda o'tkazilib kelinayotgan "Alisher Navoiy va Sharq Renessansi" mavzusida xalqaro simpozium materiallari to'plamida o'zbek hamda xorijlik navoiyshunoslarning shoir hayoti va ijodining turli qirralarini yoritishga bag'ishlangan maqolalari o'rin olgan. Umid qilamizki, to'plamdagi tadqiqotlar navoiyshunoslikning yangi ufqlari ochilishiga turtki beradi. To ' p l o v c h i : Olimjon DAVLATOV TA H R I R H AY 'AT I : Shuhrat SIROJIDDINOV (O'zbekiston), Abdurahmon GO'ZAL (Turkiya), Muhiddin KALONOV (O'zbekiston), Muhammad JIBALIY (Misr), Gulchehra RIXSIEVA (O'zbekiston), Muhammad Ja'far YOHAQQIY (Eron), Nizomiddin MAHMUDOV (O'zbekiston), Nizomiy MUHRIDDIN (Tojikiston), Jabbor ESHONQULOV (O'zbekiston), Vohid TURK (Turkiya), Aftondil ERKINOV (O'zbekiston), Yashar QOSIM (Ozarboyjon), Qosimjon SODIQOV (O'zbekiston), Said Rizo HUSAYNIY (AQSH), Nurboy JABBOROV (O'zbekiston), Jang DANHUA (XXR), Dilnavoz YUSUPOVA (O'zbekiston), Ali Kumayt QIZILBOSH (Pokiston), Olimjon DAVLATOV (O'zbekiston) 821.512.133.09-1(092)(08) 83.3(5O') A 49 A 49 Alisher Navoiy va sharq renessansi" IV xalqaro simpozium materiallari [Matn] / to'plovchi O. Davlatov; muharrir M. Abdullayeva.
Cumhuriyet sonrası dönemlerde, yatırım ve istihdamın artırılması ve bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması için teşvik sistemleri uygulamaya konulmuştur. 1980 yılına kadar dış piyasalara entegre olmayı destekleyici teşvikler uygulanmıştır. 24 Ocak 1980 Ekonomi Kararları ile dış ticareti serbesleştiren uygulamalara ağırlık verilirken, 1990’lı yıllarda bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltıcı politikalar benimsenmiştir. 2000 yılında teşvik sistemi revize edilerek getirisi yüksek teknolojik ürün üretimine yönelme başlamış ve 2009 yılında devreye sokulan teşvik sistemi ile ülke dört yatırım bölgesine bölünerek teşvik yelpazesi genişlemeye başlamıştır. 2012 yılında uygulamaya giren Yeni Teşvik Sistemi ise birçok özelliğinden dolayı bugüne kadar yapılan en geniş ve en kapsamlı teşvik sistemi olma özelliği taşımaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’de uygulanan tüm yatırım teşvik sistemleri incelenmiş ve diğer ülkelerdeki uygulamalar tanımlanmıştır. Çalışma, genel bir değerlendirme ve öneriler ile son bulmaktadır.
Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 2015
DEMOGRAPHICAL CHARACTERISTICS OF BULGARIA (FROM PAST TO PRESENT) Since ancient times, Bulgaria has been a crossroad for population movement. Early settlement occurred mainly in the most fertile agricultural lands. Historical sources show that the first inhabitants of Bulgarian lands towards the end of the 2nd millennium are Thracians, who settled in the eastern half of the Balkan Peninsula. The fertile lands of the Balkan Peninsula have become an important element attracting nomadic communities here. Today’s Bulgarians belong to the Indo-European language group and are the descendants of the South Slavs and a Turkish tribe named Proto Bulgarians, who settled in the territories of Danube in the 5th and 6th centuries. Population communities that constitute important ethnic groups in the Bulgarian state today also migrated to Bulgaria during this period. The socio-economic changes after the Second World War, especially the improvement of free medical care and working conditions, have greatly reduced the mortality rate in Bulgaria. Today’s Bulgaria’s demographic characteristics are similar to those of developed countries. The birth and death rates are low and therefore the elderly population is also high. As a result, if this fall continues the population will decrease to 5,748,061 by 2050. Keywords: Rhodope mountain, Pomaks, Turkish tribe, Proto Bulgarians, Balkan Peninsula, Thracians, Population, migration of tribes.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.