Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2019, ULUSLARARASI EĞİTİM VE TARİH ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (ETA JOURNAL)
https://doi.org/10.29228/eta.40609…
11 pages
1 file
Bu araştırmada iletişim teknolojilerinin, eğitimin küreselleşmesiyle olan ilişkisi açıklanmaya çalışılmıştır. İçinde yaşadığımız dünyada iletişim teknolojilerinin gelişimi ve kurulan alt yapıyla birlikte tek tuşla bilgi, ekonomi, mal ve hizmetler bir yerden başka bir yere büyük bir hızla geçebilir. Küresel iletişim için küreselleşmeye, küreselleşme için de iletişime ihtiyaç duyulmaktadır ve bu süreç de eğitimi etkilemektedir. Liberal ekonomi düşüncesiyle devletler kendini sınırlamış ve piyasa etkinliğini özel şirketlere bırakmaya başlamıştır. Bilgisayarlar ve teknolojik aletler eğitimde kullanılırken eğitim de küreselleşmeye başlamıştır. Küreselleşmeyle birlikte eğitime yeni kavramlar girmiştir. Küreselleşmenin kavramları eğitimin küreselleşme sürecini hızlandırmıştır. Bu süreçte eğitimin başarı ölçütünde değişimler yaşanmıştır. Uluslar arası başarı sınavları eğitimin başarı ölçütünde önemli bir yeri vardır. Bu sınavlardan iyi sonuç alan eğitim kurumları başarılı kabul edilirken iyi sonuç alamayan eğitim kurumları başarısız kabul edilmiştir. Eğitim özü itibariyle toplumların kültürünü gelecek nesillere aktarır. Ancak küreselleşme oluşturduğu küresel tüketim kültürü ile tek tip kültür yaratır. Eğitimin küreselleşmesiyle birlikte eğitim küresel unsurlar taşır. Eğitimin küreselleşmesinin araştırıldığı bu araştırmada medya, sosyal medya, iletişim küreselleşme ve eğitim kavramları incelenmiş ve ilişkileri açıklanmaya çalışılmıştır.
KÜRESELLEŞME, İLETİŞİM VE HABER DENGESİZLİĞİ ÖZET Var olduğu günden beri yaşamını devam ettirmek için iletişimde bulunan insanoğlu, tarihsel süreç içerisinde iletişim olgusunda ve iletişim kurma biçimlerinde büyük değişiklikler yapmış, özellikle 19. yüzyıldan itibaren kitle iletişimi büyük bir hız kazanmıştır. Bu süreçle birlikte dünyada ekonomik, politik, kültürel, siyasal ve iletişim alanlarında küreselleşme meydana gelmiştir. Özellikle iletişim alanında meydana gelen küreselleşmenin, üretici kültürlerin tüketici olanlar üzerinde kültürel emperyalizm gerçekleştirdiği yönünde kaygıların oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu çalışmada iletişim olgusu, iletişimin amacı, küreselleşme, iletişimde küreselleşme, uluslararası haber ajansları ve uluslararası haber dağılımındaki dengesizlikler ele alınmaktadır. Anahtar Kelimeler: İletişim, Küreselleşme, İletişimde küreselleşme, Uluslararası haber ajansları, Haber dağılımındaki dengesizlikler. ABSTRACT Mankind has communicated in order to continue his existence since he existed in the world. Therefore, in the historical process, he has made changes regarding ways of communication and the phenomenon of communication, in particular, mass communication has accelerated since the 19th century. As a consequence of the acceleration process of mass communication, globalization has occurred in economic, cultural, political and communication areas. Especially, thanks to globalization in communication area, forces of production have created cultural imperialism phenomenon on consumers. n this study, it will be dealt with communication and the aim of communication, globalization, and globalization in communication, international news agencies and imbalances in international news distribution. Keywords: Communication, Globalization, Globalization in communication, International news agencies, Imbalances news distribution.
21. Yüzyılda Kimlik, Vatandaşlık ve Tarih Eğitimi. Ed. M. Safran ve D. Dilek. Yeni İnsan Yayınevi, 2008
Klasik modernitede eğitim genel, zorunlu, zorunluluk süresince devlet okullarında parasız ve ulusaldır. Ulusal eğitimin temel amacı vatandaş ile toplum arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirmek. Bu nedenle, " siyasal toplumsallaşma " ve " ulusal kimlik kazandırma " , eğitimin temel hedeflerindendir. Devletlerin siyasal yapılarına ve devletlerarasındaki ilişkilerin farklılıklarına göre, siyasal toplumsallaşmanın içeriği değişse de, hedefi değişmez. Günümüzde ise, evrensel değerlerin yaygınlaşması ve birçok sorunun birer küresel sorun haline gelmesi, eğitimde siyasal sosyalleşmenin içeriğini değiştirmiştir. İnsan hakları, dünya barışı ve dünya sorunları ders kitaplarında daha kapsamlı biçimde yer alırken, ülkeler arası öğrenci değişim programları da geliştirilmektedir. Geleneksel ulusal-eğitim anlayışına uygun olmayan bu durum, eğitim ya da politika ile ilgili çevrelerde olumlu ve olumsuz yönde eleştirilere neden olmaktadır. Bu bildiride siyasal toplumsallaşma kavramı çerçevesinde, ulusal eğitim anlayışının tarihsel gelişimi ve değişimi ele alınacak; küreselleşme sürecinde " ulusal eğitim nereye gidiyor? " sorusuna yanıt bulunmaya çalışılacaktır. GİRİŞ Yirmi birinci yüzyılın başlarında, eğitim alanında önemli değişiklikler gözlemlenmektedir. Bu değişikliklerin en dikkat çekici olanı, ulus-devletlerin eğitim politikasının tek belirleyicisi olma özelliğini, yani " meşru eğitim tekelini " (Gellner, 1992) kaybediyor olmasıdır. Bu durumun nedenleri, söyle sıralanabilir: * Enformasyonun çoğalması ve kurumsal olmayan eğitimin etkili olmaya başlamasının, okulun eğitici rolünü ikinci plana itmesi. * Ulus-altı ve ulus-üstü politika yapıcıların eğitim politikasının belirlenmesinde söz sahibi olmaya başlaması. * Batı'da refah devleti krizi ve neo-liberalizmin yükselişi ile eğitim, sağlık gibi kamusal hizmetlerin özelleştirilmeye başlanması. * Teknolojideki, üretim ilişkilerindeki hızlı değişimler ve yoğunlaşan insan hareketliliğinin yaşam boyu eğitimi zorunlu kılması; devlet diplomasının iş garantisi sağlama özelliğini kaybetmesi (Birzea, 2000). Ulus-devletlerin " meşru eğitim tekelini " kaybetmesi, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlardaki değişimlerin bir sonucudur. Bu alanlardaki değişimler sadece devletlerin eğitim üzerindeki politikalarını değil, klasik egemenlik anlayışından vatandaşlık kavramına, devlet-insan ilişkilerinden devletlerarası ilişkilere, tüketim kalıplarından vergi sistemlerine kadar birçok şey üzerinde etkili olmuştur. Küreselleşme olgusu, büyük ölçüde ulusal nitelikli olan toplumsal ilişkilerin ve kurumların yapısını değiştirmiştir. Okullar kültür, ideoloji ve değer aktarmanın aracı olmaktan çıkmış mıdır? Ulusların ve devletlerin kültür, ideoloji ve değerlerden bağımsız olması mümkün müdür? Ulusal değerler ile evrensel değerler birlikte mi öğretilmelidir? Bu iki değer grubu arasında bir çatışma var mıdır? İçeriği BM, Avrupa Konseyi ve AB tarafından belirlenen Vatandaşlık Bilgisi eğitimi, ulus-devletlere vatandaş yetiştirebilir mi? Bu programlar aracılığı ile oluşturulmaya çalışılan " Avrupa vatandaşlığı " ve " dünya vatandaşlığı " ulusal bağlılığı zayıflatabilir mi? Bu bildirinin amacı, yukarıdaki soruları cevaplandırarak, ulusal eğitimin geleceği konusundaki belirsizliğin çözümüne katkıda bulunmaktır. Bildiride sırasıyla a) ulusal-eğitimin tarihsel gelişimi, işlevi ve siyasal amaçları, b) ulusal-eğitimde vatandaşlık bilgisi ve siyasal sosyalleşme c) küreselleşme olgusu ve değişen vatandaşlık kavramı d) küreselleşme sürecinde demokratik vatandaşlık eğitimi ve insan hakları e) ulusal eğitimi yeniden düşünmek alt başlıları yer almaktadır.
İLETİŞİM VE ETİK, 2021
Yeni Medya ile medyanın etki alanının küresel düzeye çıktığı günümüzde etik daha çok önem kazanmıştır. Neyin doğru neyin ise yanlış olduğunun değerlendirilmesi olan etik, son zamanlarda medyanın gündeminde yoğun bir şekilde yer almaktadır. Haber yaparken tek düşüncesi kamu yararı olan gazetecilerin ve gazeteci kuruluşlarının etik değerlere önem vermesinin gerekli olduğu gerçeğinin hepimiz farkındayız. Bu etik değerlere bağlılıkları büyük önem arz etmektedir. Medya okuryazar kitlesinin, gazete ve televizyonları takip etmelerinin nedeni etik değerlere bağlı olmalarından kaynaklanması gerekmektedir. Etik değerlere uyan yayınların takip edilmesi ve buna paralel olarak etik anlayışı sahiplenmemiş yayınların da izlenmemesinin medyayı daha düzenli ve amacına hizmet eden bir duruma getireceği şüphesizdir. Bu çalışmada yerel basının çalışma esasları, etik anlayışı sahiplenip, sahiplenmedikleri, Haber ve gelir kaynakları paralelinde gazetecilik etiği ele alınacaktır. Yerel gazetelerin en önemli sorunlarının başında gelir kaynaklarının yer alması ve bu durumun iyileştirilmesi adına yapılan çalışmalara da örnekler verme gayreti içerisinde oldum. Ulusal basına kıyasla yerel basın hakkında araştırma yazılarının oldukça yetersiz sayıda olduğunun da altını çizmek isterim. Çalışmada, etik sorunların nasıl aşılacağı ile ilgili önerilerde de bulunulacaktır. Yerel basın ile alakalı akademik makaleler incelenerek nitel bir çalışma yapılacaktır. İstanbul, Edirne ve Ankara’da yerel basında görev alan gazeteciler ve gazete yöneticileri ile görüşerek etik sorunlar hakkında bilgilerine başvurulmuştur. Yerel basının etik olgusunu nasıl algıladığı ile alakalı literatür taraması yapılmıştır. Fakat bir gazeteci olarak kendi zihnimde yaptığım literatür taraması ışığında aklımda kalan bilgileri kaleme alarak akademik bir katkı sunmayı hedeflediğimi de belirtmek isterim.
SEÇMEN TERCİHLERİNİN YÖNLENDİRİLMESİNDE ARGÜMANTASYON FAKTÖRÜ: CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ REFERANDUMU KAPSAMINDAKİ TARTIŞMALARA DAİR ÖRNEK BİR POLİTİK ARGÜMANTASYON ANALİZİ, 2018
Bu bölüm altında, iletişim sürecinin “mesaj” öğesi, başlıktan da tahmin edileceği üzere iki akademik alan özelinde incelenecektir. Bunlardan ilki dilbilim olacaktır. Dilbilim, dil, dilin işlevleri, düşünce ve dil-mesaj ilişkisi müstakil başlıklar altında ele alınacaktır. Burada özellikle dilin işlevleriyle ilgili tartışmalar üzerinden iletişim sürecinin mesaj bileşeni irdelenecektir. Böylelikle teknik anlamda, esasında dilbilim çalışmaları kapsamında araştırma konusu edilmiş mesajın bu araştırma için konumu ve önemi tayin edilmiş olacaktır. Bölüm başlığında ikinci ana arteli temsilen göstergebilim ve anlambilim bulunmaktadır. Burada da göstergebilim esasları üzerinde durulacak, anlam, anlamlandırma ve anlam çeşitlerine değinilecektir. Böylelikle, özünde anlam aktarımı olan iletişim için anlam ve anlamlandırma süreci ve önemine de değinilecektir. Yine buradan, teknik bir öğe olarak anlamın aktarılması işine yarayan “mesaj” ile bağlantısı kurulacaktır.
2024
ÖZ Küreselleşme, her alanda olduğu gibi eğitim alanında hem içerik hem de süreç bazında köklü değişikliklere yol açmıştır. Küresel etkileşimlerin artışı, bilgiye erişimin kolaylaşması ve teknolojinin yaygınlaşması, bireylerin ve toplumların eğitim ihtiyaçlarını yeniden şekillendirmiştir. Bu makale, küreselleşmenin eğitim üzerindeki etkilerini inceleyerek, değişen dünyada eğitim sistemlerinin teknoloji, kültür ekseninde nasıl yeniden şekillendiğini değerlendirmektedir. Çalışma, küreselleşmenin eğitim programlarını, içeriklerini, öğretim yaklaşımlarında meydana gelen değişimleri ele almaktadır. Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, eğitim, eğitim programları, küresel eğitim Abstract Globalization has led to radical changes in both content and process in the field of education, as in every field. The increase in global interactions, easier access to information and the spread of technology have reshaped the educational needs of individuals and societies. This article examines the effects of globalization on education and evaluates how education systems are reshaped in the changing world in terms of technology, culture and economy. The study examines how globalization transforms educational programs, learning methods and the development processes of individuals. Key Words: Globalization , education, education programs, global education
2024
Turist rehberinin iyi bir iletişim becerisine sahip olması gerektiği üzerinde hemfikir olunan bir konudur. Turist rehberi mesleki yaşamında bilgi aktarıcı, yorumcu, lider, arabulucu ya da kültür elçisi olarak hangi rolleri üstlenirse üstlensin başarısında iletişim becerisi başat bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte iletişimin turist rehberliği eğitiminde büyük oranda göz ardı edildiğini söylemek mümkündür. Alanyazın değerlendirildiğinde ise ilgili makalelerin, tezlerin, kitap bölümlerinin varlığına karşın salt bu konuya ayrılmış kitapların eksikliği görülmektedir. Bu düşünceler özellikle turist rehberi adayları ve mesleğin henüz başında olan turist rehberleri için bu kitabın kaleme alınmasında başlıca motivasyon olmuştur. Kültürlerarası İletişim dersi için hazırladığım notlar kitabın teşekkülünde önemli bir rol oynamıştır. Turizm rehberliği alanında çok sayıda araştırmacının çalışmalarından faydalanılarak hazırlanan kitapta konular mesleki açıdan ele alınarak örneklerle açıklanmış, uzun yıllardır mesleği icra eden profesyonel turist rehberleriyle yapılan görüşmelerden elde edilen bilgiler okuyucuya sunulmuştur.
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna doğru yaşanan süreçte devlet kavramı merkezli tartışmalar ve gelişmeler, yönetim anlayışlarını, yapılanmalarını, bu alanda oluşmuş ilkeleri ve kurumlaşmaları, yönetim yapısını oluşturan örgütlerin konumunu ve ilişkilerini önemli ölçüde ve köktenci bir şekilde etkilemektedir. Bu etkilerin en hızlı ve etkili biçimde görüldüğü alanlardan biri de, hem demokratikleşme eğilimleri bağlamında hem de kamu yönetiminin işleyişi ile ilgili olarak, yerel yönetimlerdir. Bu anlamda ortaya çıkan evrensel nitelikteki anlayışlar ve ilkeler, demokratik yönetimin vazgeçilmez öğeleri ve hizmet sunumunda önemli bir yeri olan yerel yönetimlerin kamu yönetimindeki konumu ve ilişkilerini de doğrudan etkilemekte, yönetim anlayışında ve hizmet sunma yöntemlerinde önemli değişmelere neden olmaktadır. Küreselleşme ve beraberinde gelen bölgeselleşme, yerelleşme eğilimlerinin yönlendirdiği süreçler içinde diğer faktörlerle birlikte yönetim anlayışları ve yapılanmaları da önemli dönüşümleri yaşamaktadır. Yöneten-yönetilen arasındaki değişen ilişkilerin yeniden tanımlanmasını gerekli kılan bu süreçte, bir taraftan sorumluluk, katılım, saydamlık gibi ilkeler yönetim ve kamu yönetimi yaklaşımlarında öne çıkarken, diğer taraftan ise, etkin ve verimli hizmet sunan birimler ve demokratik yönetim birimi olma gibi iki boyutu bulunan yerel yönetimler hızla önem kazanmaktadır.
Türkiye'de sosyal bilimcileri semptomal okumaya çalışan bir kitap. Türkiye'de popüler kültür dahil pek çok şeyin kökenlerini bulmaya çalışıyor.
UTAS SEMPOZYUM KİTABI, 2019
Religion is one of the havens where humanbeing takes shelter against difficulties encounters after he was sent to the world. Almost every person is in need of believing in a religion. The incapacity of the human mind for explaining events and situations in the universe urges people to seek for a superior power. Humanbeing creates a God in line with the geography and region in which he lives, or he unconditionally surrenders to the faith of the community in which he lives. Celal Sılay is a significant Turkish poet writing poems in the 1940s. He is a unique persona both with his personality and the themes discussed in his works of art. In his poems, he treats very different themes: Human, life, modernism, suspicion, sensitivity, nature, life ... He also occupies a different place among modern poets with his perspective of religion. His understanding of religion lies between pantheism and Vahdet-i Vücud concept in Islamic literature. Even though he occasionally adopts a skeptical approach towards the existence of God, he ultimately obeys him. Agnosticism also lays ground for his faith. Arguing that religion is a means to serve people with a common purpose instead of making them enemies to each other, Sılay opposes religious wars. In the Tanzimat period, the hesitation of any Turkish poets, particularly of Akif Pasha, Şinasi, Tevfik Fikret, Mehmet Akif Ersoy, Abdülhak Hâmid, makes some surrender while making others rebel. Although Celal Sılay also has inner conflicts and suspicions reaching to rebellion, he surrenders to God as a poor man who understands his opulence against the splendor of the universe. This study aims to analyze how religion theme is used in the poems of Celal Sılay. Din, insanoğlunun dünyaya atıldıktan sonra karşılaştığı zorluklara karşı sığındığı limanlardan biridir. Hemen her insan bir dine inanma ihtiyacı içerisindedir. Evrende açıklayamadığı olaylar ve durumlar karşısında aklın aciz kalması insanı kendinden daha üstün bir gücü aramaya iter. İnsan yaşadığı coğrafya ve bölgeye göre bir Tanrı yaratır veya içinde bulunduğu topluluğun sahip olduğu inanca kayıtsız şartsız teslim olur. Celal Sılay, 1940’lı yıllarda Türk şiirinde yazdığı şiirlerle adını duyurmuş bir önemli bir şairdir. Gerek şahsiyeti gerekse yapıtlarında ele aldığı temalarla özgün bir kişiliktir. Şiirlerinde çok farklı temler işler: İnsan, hayat, modernizm, şüphe, duyarlılık, tabiat, hayat… O, dine bakış açısıyla da modern şairler arasında farklı bir yerde durur. Onun din anlayışı, panteizm ve İslamî literatürde yer alan “Vahdet-i Vücud” arası bir yerdedir. O, zaman zaman Tanrı’nın varlığına şüpheci bir tarzda yaklaşsa da nihayetinde ona itaat eder. Agnostisizm de onun inanç temelini oluşturur. Dinin, insanları birbirine düşman kılmak yerine ortak bir amaca hizmet etme yolunda vasıta olduğunu savunan Sılay, din savaşlarına da karşı çıkar. Tanzimat’la birlikte, Akif Paşa, Şinasi, Tevfik Fikret, Mehmet Akif Ersoy, Abdülhak Hâmid başta olmak üzere birçok şairimizin düştüğü bu tereddüt, kimilerinin teslim olmasını sağlarken kimilerini isyâna sürükler. Celal Sılay da şiirlerinde zaman zaman iç çatışması ve isyana varan bir şüphe yaşasa da evrenin ihtişamı karşısında âcziyetini anlayan bir zavallı olarak Allah’a teslim olur. Bu çalışmada Celal Sılay’ın şiirlerinde din temini nasıl kullandığıyla ilgili bir analiz yapılmaya çalışılacaktır.
KÜRESELLEŞME VE KÜLTÜR İLIŞKISI, 2024
w w w. a k a d e m i s y e n . c o m ÖNSÖZ Kültürel coğrafya, insan topluluklarının oluşturmuş olduğu kültürlerin özelliklerini, mekânsal dağılış ve farklılıklarını nedensellik ve zaman faktörlerini dikkate alarak incelemektedir. Mekân ve zaman değiştikçe kültürler değişmekte, dolayısıyla kültürel özellikler süreç içerisinde bir yandan yaşanırken diğer yandan değişmeye devam etmektedir. Bu bağlamda kültür, insanların geçmişten devraldıkları ve gelecek nesillere değiştirerek aktardıkları bilgi ve davranış kalıplarını içine alan sosyal ve ekonomik faktörleri de bünyesinde taşıyan özellikler bütünüdür. Kültürel özelliklerin oluşmasında bulunulan mekânın coğrafi özellikleri etkili olmaktadır. Bir toplumun yaşadığı coğrafi alanın özellikleri o alanda gerçekleştirilen ekonomik faaliyetlerin şekli ve hacmi üzerinde etkili olduğu gibi bölgedeki yerleşmelerin dokusu, dağılımı ve fonksiyonları üzerinde de etkilidir. Coğrafi özellikler aynı zamanda mekândaki idari ve siyasi yapılanmanın şekli ve boyutunda da önem taşıyan bir öğe olarak yerini almaktadır. Fiziki çevresel faktörler ekonomik, sosyal ve siyasi yapı üzerinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Bunun yanında insan topluluklarının sahip olduğu kültürel birikimler de çevre ve insan aktiviteleri üzerinde etkilidir. İnsanların ulaşmış olduğu kültürel birikim yaşanılan mekânın şekillenmesinde, ekonomik faaliyetlerin şekil ve boyutunda, siyasal ve sosyo-kültürel kurumların oluşmasında ve insanların yaşam şekli üzerinde etkisi olan unsurları bünyesinde barındırmaktadır. Bu çalışmada kültürel coğrafyanın çalışma alanı içinde yer alan birçok konu (kültürün tanımı ve özellikleri, kültürel coğrafyanın genel özellikleri, dünya kültür âlemleri, kültür ve mekân ilişkisi, kültürel coğrafya ve diller, kültür ve ırklar, tarihsel süreç içerisinde kültürel coğrafyanın düşünsel gelişimi, kültür-coğrafya ve devlet ilişkisi, kültürel coğrafya ve müzik, coğrafya ve milli kültür ilişkisi, yerel ve otantik kültürler, kır ve şehir kültürleri, kültürel coğrafya ve plüralizm, ekonomik özellikler ve kültür ilişkisi, sanayileşme ve kültür ilişkisi, göç ve kültür ilişkisi, turizm ile kültür ilişkisi, imparatorluk ve sömürgeciliğin kültüre etkileri, kadın-feminizm ve kültür ilişkisi, mimari özellikler ve kültür ilişkisi, kültür ve coğrafi işaretler, küreselleşme ve kültür ilişkisi) coğrafyacılar ve değişik disiplinlerdeki araştırmacılar tarafından kaleme alınmıştır. Yirmi üç ayrı bölümden oluşan bu kitapta yazarlar kendi bölümleriyle ilgili çalışmalarını uygulama veya kavramsal çerçevede gerçekleştirmişlerdir. Bu kitapta bölüm yazarlığını kabul eden ve katkı sunan tüm değerli akademisyen ve hocalarımıza, kitabın akademik camiaya ulaşmasını sağlayan Akademisyen Yayınevine sonsuz teşekkür ederim. Bu akademik çalışmanın kültür ve kültürel coğrafya alanına ilgi duyanlara büyük katkılar sağlayacağı kanaatindeyim.
Ataturk Universitesi Iktisadi Ve Idari Bilimler Dergisi, 2000
Özet: Bu çalışma; örgütsel çıktıların nesnel ölçütleri bağlamında oldukça önemli bir konuma sahip olan örgütsel iletişimin iş doyuınu açısından önemine degineeektir. Örgütsel iletişim, çalışanların örgüte bağlılıkları ve iş doyumu açısından bütün diğer strat~ji ve politikaların önünde gelir. Bunu ortaya koymak ve değerlendirınekiçin bir araştırınayla desteklenen bu çalışmada, çok kısa teorik özetle birlikte daha önce geliştirilmiş olan "iletişim değerleme" anketi kullanılarak. toplanan sonuçlara faktör analizi ve varyans analizi uygulannnştır. Bu analizleri uygulamanın amacı, iletişim algısına etki eden değişkenlerı belirlemek ve iletişim doyumuna ilişkin kullanılan değişkenleri aralarındaki orlak ilişkilerden yararlanarak yeniden isjmlendirmektir.
Özet Uzaktan Eğitim, kısaca zaman ve mekândan bağımsız, bilişim teknolojilerinden yararlanılarak gerçekleştirilen, ekonomik ve etkileşimli bir eğitim biçimidir. Modern toplumun gerektirdiği yenilenme ihtiyacı, eğitim sisteminden bir şekilde ayrılmış veya bu sisteme hiç girememiş olma, bireyleri uzaktan eğitim yolunu denemeye yöneltmiştir. Küreselleşme, ekonomi ve siyasette olduğu gibi, eğitimde de alternatifleri artırmıştır. Uzaktan eğitim de çeşitlenen alternatiflerden, belki de en cazip olanı olarak ortaya çıkmaktadır. Literatür taraması yöntemi ile yapılan bu betimsel çalışmada küreselleşme sürecinde uzaktan eğitim irdelenmektedir. Anahtar sözcükler: Eğitim, uzaktan eğitim, küreselleşme.
Amme İdaresi Dergisi, 2004
Özet: Makale, örgüt ve iletişim kavramlarını tartıştıktan sonra örgüt kuramlarında ileti şim kavramının nasıl ele alındığını incelemeyi amaçlamıştır. Bu çerçevede sırasıyla; klasik kuram, insan ilişkileri kuramı ve bütünleşmiş örgüt kuramları ele alınmış, bu ku ramların özellikleri ve kuramların iletişim olgusunu ele alış biçimleri tartışılmıştır. Kronolojik gelişim çizgisinde örgüt kuramlarında iletişim olgusu giderek artan bir yere sahip olmuştur. Bunun temel nedeni iletişimin örgütsel başarı ve performansla çok ya kın bir ilişki içinde olmasıdır. Örgütler insan öğesi üzerindeki kontrollerini iletişim üze rinde kurdukları kontrol ile sağlamakta ve bu yüzden de kuramlarda gittikçe daha sofis tike iletişim kavramsallaştırması yer almaktadır. Klasik kuramı iletişimi temelde biçim sel iletişim olarak görmüş ve emir verme olarak algılamıştır; insan ilişkileri kuramına baktığımız zaman biçimsel ve doğal iletişim ayrımı ortaya konulmuş ve astlardan üstle re doğru iletişim olgusunun öneminin altı çizilmiştir. Bütünleşmiş kuramlar başlığında ele aldığımız yaklaşımlarda örgüt içi iletişime ek olarak örgüt çevre ilişkisi de kurulmuş ve iletişim çok boyutlu hale getirilmiştir. Anahtar Sözcükler: Örgüt, örgüt kuramları, örgütsel iletişim. GİRİş Bu makalede örgüt kuramlannda iletişim olgusunun nasıl ele alındığı tartı şılmaya çalışılacaktır. Örgütlerde iletişim konusunu tartışabilmek için örgüt ve iletişim kavramlanm öncelikle ele almamız gerekir. Günümüz toplumlan örgüt lü toplumlardır, çağdaş yaşam örgütlere dayanır. Bireyler zamanlannın büyük bölümünü örgütlerde geçirirler. Gözümüzü hastane örgütünde dünyaya açıp, okul örgütüne devam ederiz, çalıştığımız işyerleri yine örgütlü yapılardır, çağ daş toplumsal yaşam çeşitli örgütler aracılığıyla hayatımızın her yerinde karşı mıza çıkar. Örgüt, Kamu Yönetimi Sözlüğü'nde "Belirli bir amaca ya da amaç öbeğine yönelik, birbirleriyle bağlantılı eylemlerin gerçekleştirilmesi için, bireylerin, önceden belirlenmiş davranış kalıplan, görevler ve sorumluluklar çerçevesinde bir araya gelmesiyle oluşan, tamamlayıcılık ve süreklilik gösteren toplumsal yapılanma" (1998: 189) şeklinde tanımlanmıştır. Aşkun, örgütü, "özünde bir grup insanın belli bir amaç yolunda, güç birliği yapıp, bu birliğe gerektiğinde fiziksel araçlan katıp, ilişkilerini yine belli bir yönetim temeline dayanarak dü zenledikleri toplumsal sisteme verilen addır" (1981: 1) diye tanımlar. iletişim kavramının İngilizce karşılığı olan communication sözcüğünün kö keninde communis kavramı bulunmaktadır. Birçok kişiye ya da nesneye ait olan • Dr., TODAIE Asistanı.
International Journal of Disciplines In Economics and Administrative Sciences Studies (IDEAstudies), 2022
Günümüzde kuruluşlar; müşteriler, iş ortakları veya kendi çalışanları ile sürekli iletişim halinde olunan dinamik bir ağ içerisindedir. Kuruluşlar iç ve dış alanlarında başarıya ulaşmak için güçlü iletişim stratejilerine sahip olmak durumundadır. Bu doğrultuda kurumsal iletişim kuruluşun hangi paydaşına yönelik olursa olsun, kullanılacak somut bir iletişim stratejisine ihtiyaç duyulmaktadır. Etkili bir kurumsal iletişim için belirlenecek somut iletişim stratejilerine ek olarak, belirlenen stratejilerle kurumsal kimliği oluşturmak ve iletmek için doğru araçların etkili şekilde kullanılması oldukça önem taşımaktadır. Başarılı bir kurumsal iletişim stratejisi, kuruluşların iç ve dış paydaşları üzerindeki etkisini doğru bir şekilde kontrol etmesine yardımcı olmaktadır. Bu doğrultuda çalışmada ilk olarak kurumsal iletişim kavramı, kurumsal iletişim anlamında stratejik bir yaklaşım oluşturmak için birlikte çalışan alt alanlar incelenmiştir. Kurumsal iletişimin neden dikkate alınması gerektiği, iletişim profesyonellerinin başarılı olmak için hangi becerilere sahip olması gerektiği ve bu tür girişimlerin işlevleri ana hatlarıyla açıklanmaktadır.
Özet Küreselleşme çok boyutlu evrensel bir kavramdır. Bu makalede çok boyutlu olan küreselleşme kavramı anlamlandırılmaya çalışılmıştır. Bu evrensel kavramın yarattığı farklı bakış açılarına sahip yaklaşımları hakkında açıklamalarda bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Aşırı küreselleşmeciler, Küreselleşme karşıtları, Dönüşümcüler Abstract Globalization is a multidimensional universal concept. In this article, the multidimensional concept of globalization has been tried to be explained. Explanations have been made about the approaches created by this universal concept. Keywords: Globalization, Hyperglobalists, Anti-Globalists, Transformationalists
Medya Çalışmaları Medya Pedagojisi …, 2008
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2007
"Küreselleşme iki yanı keskin bir kılıçtır: Bir yanda ekonomik büyümenin artışını, yeni teknolojilerin yayılmasını ve fakir zengin ülkelerdeki hayat standartlarının yükseltilmesini ifade ederken; öbür yanda milli egemenliği zayıflatan, yerel kültür ve gelenekleri törpüleyen, ekonomik ve sosyal istikrarı tehdit eden dinamikleri güçlendirmektedir." Robert J. Samuelson Özet: Günümüzde ekonomik, sosyal, siyasal, bilimsel ve teknoloji gibi birçok alan da hızlı değişimler ve etkileşimler yaşanmaktadır. Bu değişim ve etkileşimler dünyada adına zaman ve mekânın daralması denilen küreselleşme olgusunu daha belirgin bir hale getirmektedir. Küreselleşmenin her alana olduğu gibi ulus-devlet ve buna bağlı olarak ulusal kimlik olgularının da üzerinde etkileri söz konusudur. Bazı kuramcılar küreselleşmenin ulus-devlet ve ulusal kimlikleri yok edeceğini savunurken bazıları da küreselleşmenin ulus-devlet ve ulusal kimlikleri daha çok tetikleyeceğini iddia etmektedirler.
Özet: Modernite sonrası hızla gelişen ve değişen dünyada, fikri saha da büyük bir hızla değişime uğramış ve bu değişim sosyal-siyasal hayatta da etkisini göstermiştir. 19. yüzyılda yaşanan gelişmelerin ardından ulus-devlet yapısının hızla yayılması, öncekinden farklı bir dünyanın ortaya çıkmasına neden olmuş ve sistemler değişmiştir. Değişen her sistem beraberinde yeni problemleri ve tartışmaları getirmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasının ardından, kurulan Türkiye Cumhuriyeti de birçok sahada bu durumla karşı karşıya kalmıştır. Yeni Cumhuriyet, mevcut dünya düzenine uyum sağlamak için birçok alanda gelişme kaygısı içinde olmuştur. Bu alanlardan biri de fikri saha yani felsefe alanıdır. Hem teorik hem de pratik olarak dönemin bir gereği olarak " milli felsefe " ve bu felsefenin niteliği tartışma konusu olmuştur. Ancak kurulduğu dönemden çalışmaların yoğunlaştığı döneme uzanan süreçte dünya hızla değişmeye devam etmiş, milli felsefe fikrine ilişkin tartışmalar bir netliğe kavuşmadan, 1900'lerin ikinci yarısında " küreselleşme " olgusuyla karşı karşıya kalınmıştır. Bu çalışmanın amacı, ulus-devlet sisteminde milli felsefe çalışmalarının bir gerekliliği olarak tartışma konusu olan Türk-İslam Felsefesinin niteliksel olarak hangi temellere dayandığını (ırk-din-kültür),Türkiye'yle mi sınırlı olacağı yoksa hangi coğrafyaları kapsayacağı tartışmalarını ve küreselleşme karşısındaki konumunu incelemektir. Abstract: Ideologies, along with the development of any other things in the world have been rapidly transformed into new ones after Modernism and these changes have shown impact on social-political life as well. Important political events transformed and changed the systems of the world through out the 19th century with the spread of nation-states. Each new system brought along new problems and controversies. It was the same for the Republic of Turkey which was found after the collapse of the Ottoman Empire. The new Republic had concerns for development in most fields, and adapting the world order of that time. Intellectual field or Philosophy was among these fields. National philosophy, the felt necessity of the time both in theory and practice, and these sence of it became the subject of controversies. The intellectual developments continued to be built in the world when the Turkish intellectuals concentrated on the new national philosophy. Yet, these controversies faced with a new concept called globalization in these cond half of the 20 th century before being cleared up. From the notion of the necessity of studying national philosophy within the system of nation-state, this paper aims to examine what Turkish-Islamic Thought –as it is based on the grounds of race-religion-culture, namely, its contradictive nature discussing whether it is limited with the national border of Turkey or not-means qualitatively and how it positons it self against globalization.
2020
Covid 19 salgınının tetiklediği sosyal panik, beraberinde gelen bir bilgi kirliliği ile birlikte medyada bilgi paylaşımında eşi görülmemiş bir artışa neden olmuştur. Özellikle sosyal medya kullanıcıları tarafından yapılan paylaşımların yoğunluğu, bu alanda eşi görülmemiş bir iletişime yol açmıştır. Kaynağının çoğu anonim ve dinamik olmakla birlikte yayılma şeklinde ilerleyen söz konusu haberlerin toplu bilgi kirliliğine neden olduğu anlaşılmıştır. Özellikle salgının başlangıcı ve hızla yayılması sırasında, hastalığın kitlelerini etkileyebilecek gerçekçi olmayan haberlerin payındaki artış endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Bunun sonucunda Covid-19'un en yetkili kurumlarından biri olan Dünya Sağlık Örgütü, sosyal medyada adı geçen virüsle bağlantılı olarak üretilen sosyal medya paylaşımlarındaki artışın da dikkat çekici olduğunu belirterek bu durumu "Infodemia" olarak adlandırdı. Hastalıkla mücadelede virüsün zararlı etkileri ve yayılma yolları ile savaşırken, küresel olarak karşı karşıya olduğumuz bilgilerdeki artış ve beraberinde gelen bilgi kirliliği tüm dünyaya hızla yayılmaktadır. Bu doğrultuda, çalışmada Koronavirüs krizi sonucunda sosyal medyada yer alan dezenformatif ve manipulatif haberler, hikayeler ve bilgiler örneklerle açıklanmaya çalışılmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.