Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2015, DergiPark (Istanbul University)
The minimalism is the first art movement at international scale emerging in the US by artists during 1960s as a reaction to the Abstract Expressionism movement. The minimalist approach having its apparent and clear uniqueness in the field of sculpture excludes the figurative allusions to eliminate the borders between the art and the life.
Sanat ve Tasarım Dergisi
Minimalizm az elemanla sanat yapmayı benimseyen, 1960’lı yıllarda ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Minimalist sanat biçim olarak soyut sanat çalışmalarına yakınsa da, oluştuğu döneme kadar olan soyut sanat çalışmalarından farklı özellikler taşır. Soyut sanat kapsamı içindeki bazı türleri maneviyatı, bireyselciliği, duygusallığı önemserken, Minimalist sanat nesne ve gerçeklikle ilgili olup, objektiftir. Hatta izleyiciye soğuk ve mesafeli gelir. Minimalist sanat çalışmaları soyut sanata yakın olduğu kadar hazır nesne ile de bağlantılıdır ve endüstriyel bir özellik taşır. Bu çalışmanın amacı da, minimalist sanatı içinde barındırdığı farklı ve çelişkili özellikleri üzerinden sorgulayarak, aynı zamanda kendinden önceki sanat çalışmaları ve akımlarla benzerlik ve farklılıkları tartışılarak anlamaya çalışmaktır. Çalışma, Giriş; Minimalizm, Soyut Sanat, Mekan ve İzleyici; Minimalizm, Nesne ve İzleyici olmak üzere üç başlıktan oluşmaktadır. Ba...
DergiPark (Istanbul University), 2018
En yeni sanat akımlarından olan Minimalizm 1960 ların sonunda Amerika'da başlamış, kısmen Avrupa'da da yansımasını bulmuştur. Temel özellikleri, izleyici ile yapıt arasında çarpışma yaratacak kadar yoğun bir etki sağlaması ve sanatı en uç sınırlarına kadar zorlamasıdır. Minimal sanat izleyiciye önemli sorumluluklar yükleyen bir akımdır. Diğer adı da yalın sanat olan minimalizm bu kadar yeni bir akım olmasına karşı birçok sanat disiplinini etkilemeyi başarmıştır. Mimariden başlayan bu etkilenmeden heykel, resim, müzik ve moda da nasiplerini almıştır. Moda ve sanatın birçok bağlantısı vardır. Modern moda olgusunun ortaya çıktığı 19. yüzyılın ikinci yarısında günümüze bu bağlantılar birçok çalışmanın konusu olmuştur. Moda tasarımcıları kimi zaman kendilerini diğer zanaatla uğraşan kişilerden ve terzilerden ayırarak kendilerini sanatçı olarak sunmuşlar; zanaatla ilgili olan tecimsel bir dünya yerine yüksek sanat dünyasına ait olduklarını iddia etmişler; kimi zaman da modern sanat akımlarının içinde yer alıp bu akımların ilke ve dinamiklerine bağlı kalarak giyim ürünleri üretmişlerdir. Bu çalışmada da minimalist sanattan etkilenen moda tasarımcılarını ve tasarımlarına genel bir bakış ve örneklerle konu edilelenecektir.
2019
Varlık, ıssız bir çöle fırlatılmış, belirsizlik içinde kalmış, düzlemde kayıp ve yabancı olmasıyla birlikte, kaygıyla çevresine ilgi duymuş, belirleme ve tanımlama ihtiyacı duymuştur. Zaman'ın başlangıcı kabul edilen "Big-Bang" kuramıyla birlikte, evrenin artan bir hızla genişlediğini gözlemlemekteyiz. Buna göre her şey çeşitlenmekte, düzensizliğe doğru hareket etmektedir. Bu koşullarda belirsizlik tıpkı fırlatılmışlık gibi, varlığın yazgısıdır. Ne kadar belirlersek belirleyelim, belirleyemediğimiz ihtimaller, daima daha fazla olacaktır. Belirsizlik, belirlenemeyecek kadar çok, gittikçe artarak çoğalan, fazla olandır. Bununla birlikte entropinin yarattığı sorunlar, ontolojik açıdan incelenebilir ve çözüm önerileri getirilebilir. Bu yüksek lisans tez çalışmasında; Minimalist sanat, Martin Heidegger'in ''Dasein'' kavramı ile "belirsizlik, varoluş ve zaman" konuları, ontolojik olarak incelenmiştir; Bu bağlamda Heidegger'in geliştirdiği Dasein metodolojisi, Minimalist sanata uygulanmaya çalışılmıştır. Minimalist sanat, Avangard Süprematizmle birlikte başlamış, Abstrakt Ekspresyonizm ile gelişmiştir. Minimalizm, Güncel sanat ve Güncel tasarım içinde kapsamlı bir yere sahiptir. Minimalizm, Soyut sanat kapsamında biçim ve anlam açısından fenomenolojik yöntemle ele alınmıştır. Nasıl ölüme-doğru-varlık olarak Dasein varoluş içinde kendi varlığının farkına varmış ve kendi varlığının doğasını oluşturmuş, tanımlamış ise benzer şekilde, soyutlama hareketleri, sanatta öze ulaşmayı amaçlamıştır. Bu süreç doğrultusunda, ışık ve uzam kavramları Malevich, Color-field ressamları, Dan Flavin ve James Turrell'in yapıtları ile birlikte betimleyici yöntem ve ontolojik olarak incelenmiştir. Anahtar kelimeler: Minimalist Sanat, Dasein, Zaman Ontolojisi, Süprematizm, Dan Flavin. The being was thrown into a deserted desert, remained in uncertainty, lost and unfamiliar with the plane, and was anxiously interested in its environment and felt the need to identify and define it. With the "Big-Bang" theory, which is accepted as the beginning of time, we observe that the universe is expanding rapidly. Accordingly, everything is diversified, moving towards disorder. Uncertainty in these conditions is the fate of being, just like thrownness. No matter how much we determine, the odds we cannot determine will always be greater. Uncertainty is one that is too much to be determined, which is increasing and increasing. However, the problems created by entropy can be examined ontologically and solutions can be proposed. In this master thesis; Minimalist art, Martin Heidegger's concept of "Dasein" and the issues of "uncertainty, existence and time "are examined ontologically; In this context, Dasein methodology developed by Heidegger was tried to be applied to Minimalist art. Minimalist art started with Avant-garde Suprematism and developed with Abstract Expressionism. Minimalism has a comprehensive place in Contemporary art and Contemporary design. Minimalism is handled by phenomenological method in terms of form and meaning within the scope of abstract art. Just as Dasein, as the being-toward- to-death, realized own existence in existence and created and defined the nature of his own existence, similarly, abstraction movements aimed at reaching the essence in art. In line with this process, the concepts of light and space were examined together with the works of Malevich, Color-field painters, Dan Flavin and James Turrell, ontologically and using descriptive method. Keywords: Minimalist Art, Dasein, Ontology of Time, Suprematism, Dan Flavin
Anadolu Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, 2020
Özet: Minimalizm az elemanla sanat yapmayı benimseyen, 1960'lı yıllarda ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Minimalist sanat biçim olarak soyut sanat çalışmalarına yakınsa da, oluştuğu döneme kadar olan soyut sanat çalışmalarından farklı özellikler taşır. Soyut sanat kapsamı içindeki bazı türleri maneviyatı, bireyselciliği, duygusallığı önemserken, Minimalist sanat nesne ve gerçeklikle ilgili olup, objektiftir. Hatta izleyiciye soğuk ve mesafeli gelir. Minimalist sanat çalışmaları soyut sanata yakın olduğu kadar hazır nesne ile de bağlantılıdır ve endüstriyel bir özellik taşır. Bu çalışmanın amacı da, minimalist sanatı içinde barındırdığı farklı ve çelişkili özellikleri üzerinden sorgulayarak, aynı zamanda kendinden önceki sanat çalışmaları ve akımlarla benzerlik ve farklılıkları tartışılarak anlamaya çalışmaktır. Çalışma, Giriş; Minimalizm, Soyut Sanat, Mekan ve İzleyici; Minimalizm, Nesne ve İzleyici olmak üzere üç başlıktan oluşmaktadır. Başlıklarda belirtildiği üzere, çalışmada yapılan karşılaştırmalar, izleyicinin Minimalizmle değişen rolüne de vurgu yapar. Yöntem olarak kaynak tarama yöntemi kullanılmıştır. Sonuç olarak ise, bu çalışmada kullanılan, konunun karşıtlıklar üzerinden ele alınması yönteminin, diğer sanat akımları ve konularının incelenmesi için de geçerli olabileceği, bu sebeple bunların anlaşılması için bir yöntem olarak kullanılabileceği önerilmektedir.
DergiPark (Istanbul University), 2022
Öz: 1960'lı yıllarda Amerika'da ortaya çıkan Minimalizm içinde bulunduğu çağın imkânları doğrultusunda geleneksel sanat anlayışına tavır olarak endüstriyel ürünleri kullanmıştır. Hazır malzemeleri kişisel ve duygusal ifadeden uzak tutarak nesneyi olduğu gibi hiçbir anlam yüklemeden kullanmışlardır. Toplumun hareketine, fazlalığına, tüketimine, hızına karşın sade ve basit bir anlayış benimsemiştir. Türkiye de ise indirgemeci anlayış Adnan Çoker eserlerinde görülmektedir. Özellikle sanatçı 1970 sonrası "Siyah Resimler" olarak adlandırılan eserlerinde basit geometrik biçimler, az renk, siyah fon kullanmıştır. Denge ve simetri, boşluk, yer çekimi gibi kavramları ele almıştır. Ayrıca Osmanlı-Selçuklu mimari yapılar onun resimlerinde kullandığı biçimlerin kaynağıdır. Bu dönem sanatçının eserleri makalede minimalizm sanat anlayışı bağlamında incelenmiştir.
Idil Journal of Art and Language
Doğa, insan ve sanat diyalektik açıdan yüzyıllardır ortaya çıkmış süreçler olarak aralarında niteliksel farklılıklar olmasına karşın kendi içlerinde derin bir birliktelik içermektedir. Günümüz sanatının çoğulcu yapısı ve gelişen teknolojinin sanat ile kitle kültürü arasındaki bağları güçlendirmesi, sanatçıların yaratma ve iletişim kurma yöntemlerini farklılaştırmıştır. Sanatçılar günümüzde doğayı estetik bir araştırmanın verimli bir parçası olarak görmekten ziyade kimlik, yabancılaşma, yaşam, ölüm, ekoloji, doğum, yok oluş, çok kültürlülük gibi bir dizi yeni kavramın açıklanması için bir metafor olarak seçmişlerdir. Güncel sanat pratikleri içerisinde doğadan yola çıkılarak oluşturulan metaforlar izleyiciye geleneksel sanat anlayışının dışında yeni anlatım olanakları sunarken ifadeyi değiştirip yoğunlaştırmıştır.
Akademik incelemeler: sakarya üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü dergisi, 2019
Bu çalışmanın amacı çağdaş sanatın, küreselleşmenin önemli bir dinamiği olduğunu ortaya koymaktır. Küreselleşme olgusunun sanatla ilişkisi sorgulanmış, çağdaş sanat; sanatçı, küratör, çağdaş sanat fuarları ve bienaller, küreselleşme olgusu üzerinden incelenmiştir. Küreselleşme ekonomik, siyasi ve sosyo-kültürel alanlarda bütüncül bir yapıya sahiptir. Küreselleşme ekonomik, politik ve sosyokültürel yapıların biraraya gelmesi ve yeni iletişim teknolojilerinin küresel kullanımıyla oluşur (Erdoğan, 2013, 76). Küreselleşmenin homojenleşme, kutuplaşma, hibritleşme gibi kültürel getirileri sanata yeni bir kimlik kazandırmıştır. Çağdaş sanat diye tanımlanan bu yeni kimlik; disiplinlerarası, çok kültürlülük özelliği taşıyan, zaman, mekan kavramından bağımsız, anlatım ve plastik dil açısından çok çeşitlilik içeren bir yapıya sahiptir. Sanat, toplumun kendini ifade etmesini sağlayan kültürel bir güçtür. Günümüzde kültürün iletenleri olarak dijital teknoloji ve medya, çağdaş sanatın en önemli belirleyenleridir. Çağdaş sanat, iletişim teknolojilerindeki gelişme ile hız faktörünü kazanarak zaman ve mekandan bağımsızlaşmıştır. Ekonomik sistemle bütüncül bir yapı oluşturmakta, yaşamın içinde yer almakta ve küreselleşmenin kültürel boyutunun büyük bir bölümünü oluşturmaktadır.
Idil Journal of Art and Language, 2016
Çağdaş sanatla birlikte sanatçı, eser ve izleyici bağlamında birçok değişim meydana gelmiştir. Hazır nesne, performans temelli çalışmalar, video gibi yeni anlatım biçimleri yaygınlaşırken sanatçılar estetik kaygıları bir tarafa bırakarak kendilerine yeni meseleler edinmişlerdir. Genel geçer yargılara bir başkaldırı niteliği taşıyan birçok akım ve hareketten kaynağını alan çağdaş sanatın temelleri 20. yüzyılın ilk yarısına kadar dayanmaktadır. Bu süreçte sanatçıların evrenselleşen kurallara bağlı kalmayı bırakarak bireysel ifadelere yöneldikleri görülmektedir. Bu nedenle çağdaş sanatın anlaşılması, mevcut bir teoriyi izleyen sanat anlayışlara nazaran daha zordur. Genellikle toplumsal sorunları ele alan çağdaş sanatçılar, fikirlerini önceki dönemlerden farklı ve şaşırtıcı bir şekilde ortaya koyma çabası içine girmeye başlamışlardır. Bu dönemde sanatçıların çalışmalarında metaforik anlatımın ön plana çıktığı görülmektedir. Soyut düşünmede önemli bir role sahip metaforların sanatçılar tarafından kullanımı sanat eserlerini bir çeşit metafor olarak karşımıza çıkarmaktadır. Tarih boyunca metaforların sanatsal bir ifade aracı olarak kullanıldığını görmek mümkündür. Çağdaş sanatta kullanılan metaforlar incelendiğinde sanatçıların geçmiş dönem sanatçılarından farklı amaçlara sahip olması paralelinde alışılmadık ve aynı zamanda anlaşılması zor metaforlar ürettiği görülmektedir. Bu çalışmada metaforik anlatımı sıklıkla kullanan çağdaş sanatçıların kullandığı metaforlar farklı sanat formlarından seçilen örnekler üzerinden incelenmiştir. Sanatçıların metaforik düşünce sürecine nasıl girdikleri ve bunu sanatsal bir ifade aracı olarak nasıl kullandıkları ortaya koyulmaya çalışılmıştır.
Idil Journal of Art and Language, 2018
Modernizmin sanat alanındaki gelişimi, geleneksel kural ve anlayışın yerini, özgün düşünce ve biçimin yer almasıyla gerçekleşmiştir. Resmin modernleşme serüveni ise Rönesans'la başlamış, Maniyerizmden sonra Romantizmle devam etmiştir. Romantizm de sanatçının düş gücü sanatsal yaratının merkezini oluşturmuş, ancak resim sanatında biçimsel kaygıların devam ettiği görülmüştür. 19 yüzyılın başında modernist sanat anlayışı ile birlikte resim sanatında biçim, anlatım aracı olmaktan çıkmış, sanatçının öznel duygularını yansıtan bir araç haline gelmiştir. Kitle iletişim araçları ve baskı tekniklerindeki ilerleme önemli değişimleri beraberinde getirmiştir. Bütün bu değişimler sanat alanınında yeni arayışların oluşmasına neden olmuştur. Modern sanat ile birlikte sanatçı, doğanın taklidinden çok, kendi biçimsel yaratılarını ortaya koyan bir anlayışı benimsemiştir. Bu çalışmada, sanatta modernizmin ne zaman başladığı ve nasıl bir gelişme gösterdiği modern sanat akımlarının ortaya çıkış nedenleri ve resim sanatına etkileri üzerinde durulmuştur.
Idil Journal of Art and Language, 2018
Asırlar boyu gerçekleşen göçler, günümüzde küreselleşmenin etkisi ve değişen dünya dinamikleriyle birlikte önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sorun, ülkeler için genellikle ekonomik, güvenlik endişesi gibi sosyolojik nedenlerle oluşmaktadır. Oysa göç, göç eden bireylerin, özellikle de zorunlu göç halinde olan bireylerin yaşamlarında travmalara neden olacak trajik bir olaydır. Bu çalışma, çağdaş sanat pratiklerine göç kavramı çerçevesinde bakmayı hedeflemektedir. Bununla birlikte, Guy Wouete'un "Göç Yolunda", Claudia Casarino'nun "Üniforma", Leila Alaoui'nin "Geçiş Yok" serisine ve Türkiye'den bir sanatçı Esra Ersen'in "Yolcular" adlı eserleri perspektifinde göç ve göçmenlik olgusu üzerine durulacaktır. Çağdaş sanat eserlere göç perspektifiyle bakıldığında da, sanatçıların özellikle göçün bireyler üzerindeki yıkıcı etkisine vurgu yaptığı görülmektedir. Diğer yandan bu eserlerde, yabancı olmak, göçmen olmak, kaçak olmak gibi kavramların arasındaki dinamiklerin nasıl yer değiştirebileceği ve empati kurmanın önemine odaklanmaktadır.
Çağdaş sanatta iğrenç imgeler: Abject sanatı, 2020
REPULSIVE IMAGES IN CONTEMPORARY ART: ABJECT ART Abject art made in Whitney Modern Art Museum in 1993: Repulsion and Desire Exhibition presents an anthology of artists, who use objects that awaken repulsion in the human mind, works that include taboo issues, and then this education is called abject art. According to Kristeva abject is the one which annoys a body or a whole and this is why it is the one taken radical decisions on. This hurl action reaches out from alienated ones from their bodies to the ones alienated from society. This work goes around some productions fronting taboo issues in art fields together with theoretical discussions. ÇAĞDAŞ SANATTA İĞRENÇ İMGELER: ABJECT SANATI 1993 yılında Whitney Modern Sanat Müzesinde yapılan Abject Art: Repulsion And Desire sergisi, tabu konular içeren ve insan zihninde tiksinti uyandıran nesneleri kullanan sanatçıların eserlerinden bir seçki sunmuş ve akabinde bu eğilim Abject Sanatı olarak adlandırılmıştır. Abject, Kristeva'ya göre bir düzeni bir bedeni ya da bütünü rahatsız eden ve bu nedenle radikal olarak atılmış olandır. Bu atma eylemi bedenden dışlananlardan toplumdan dışlananlara kadar uzamaktadır. Bu çalışma, sanat alanında tabu konulara yönelen bazı üretimleri teorik tartışmalar ile beraber ele almıştır.
Journal of the Fine Arts Institute, Atatürk University, 2016
Minimalizm terimi yirminci yüzyılın başında politik alanda kullanılmış, ancak 1960’lardan itibaren başta resim ve heykel olmak üzere müzik ve mimarlık gibi sanat alanlarında ve edebiyat (özellikle kısa öykü) alanında bir fenomeni nitelendirmiştir. Soyut dışavurumculuğa tepki olarak ortaya çıkan minimalizm yeni üsluplar getirmiş, genel geçer sanat anlayışına alternatif bir anlayış ortaya koymuştur. Minimalizm hem edebiyatta hem de genel olarak sanatta eksiltme, indirgeme ve kısıtlama teknikleriyle ve damıtma-yoğunlaşma süreçleriyle küçüklük ve sadeliğin sağlanmasını amaçlar. Minimalist eserin başarısı izler kitlede yarattığı etkiye bağlıdır. Bu çalışma minimalizmin ortaya çıkışını, gelişimini, edebi minimalizmi, minimalist eserlerde rastlanan ortak özellikleri kısaca ele almayı, ayrıca edebi minimalizmin önde gelen yazarlarından Ann Beattie’nin “The Rabbit Hole as Likely Explanation” adlı öyküsünü minimalist açıdan incelemeyi amaçlamaktadır.
Idil Journal of Art and Language, 2018
Bu çalışmada, 1960 sonrası Kavramsal Sanat'ın oluşumu ve kavramsal sanatçıların üretmiş oldukları çalışmaların tarihsel süreci incelenmiş ve günümüz sanatında ne gibi bir farkındalık ve değişim yarattığı üzerinde inceleme yapılmıştır. 20.yüzyıl resim sanatının hızla geliştiği ve değiştiği bir dönem olmuştur. Avangart sanat anlayışlarının ard arda geldiği bu dönemde, estetik değerlerin ve nesnenin sorgulanması kaçınılmaz olmuştur. Kavramsal Sanat'ın geleneksel sanat anlayışından, estetiğinden, biçimselliğinden kopuşu, sanatın geleneksel kavram ve anlamının değişim sürecine girmesine neden olmuştur. 1960 sonrası resim sanatının, Kavramsal Sanat ile düşünsel anlamda bir nesneye dönüşümünün, günümüzdeki yansımaları üzerinde araştırma yapılırken, 1960 sonrası sanatçıların çalışmalarından örnekler verilmiştir.
Idil Journal of Art and Language, 2019
Sanat, sınırları zorlayan yapısıyla dünyayı işleyen, genişleten ve çoğaltan, geleceğe göndermelerde bulunan bir işleve sahiptir. Ütopyacı özü ve ütopyayla ilişkisiyle bize başka dünyaların mümkün olduğunu gösterir. Tarihsel süreçte ütopyacı itki her zaman sanatla ve duyusal formlarla ilişkili bir şekilde çalışmıştır. Tür açısından melez yapıda olan ütopyalar edebi olanla siyasi olanı kaynaştırır. Sanatın ütopyacı özü 19. yüzyılın toplumsal ütopyacılarının armonik toplum tahayyüllerinde de merkezi bir konumdadır. Ütopyacı düşünürler Fransız Devriminin vaatlerini gerçekleştirmeye çabalayarak hayatın sanata dönüştüğü armonik toplumlar ve ideal sistemler düşlemişlerdir. Tüm bu ütopyacı fikir ve girişimler, içinde oluştukları toplumun ihtiyaçlarına karşılık verme arzusundan doğmuş ve toplumun dönüştürülmesinde sanatın ve sanatçıların öncülük edeceğine inanmışlardır. Ütopyalarının asıl mirasçıları ise avangard sanatçılar olmuştur. Araştırmada ütopyanın bir anlatı türü olarak genel yapısı ortaya konulduktan sonra sanatın ütopyacı yönü ve ütopyayla olan ilişkisi, betimsel analiz yöntemiyle incelenmiştir. Sanat ve ütopya kavramlarının çok geniş bir kapsama alanına sahip olmaları nedeniyle araştırmada sınırlılık oluşturma gereği duyulmuştur. 19. yüzyılın Romantik ütopyalarında ve armonik toplum tasarılarında sanata ve sanatçıya merkezi bir rol veren ütopyacı düşünürler üzerinde durulmuştur. Romantik ütopyacı düşünürlerin ütopik toplum tahayyülleri, estetik tarihinde ve avangard hareketler üzerinde etkili olmuştur. Avangard sanatın bütün eleştirilerinin ve yıkıcılığının kaynağında "yeni bir toplum ve yeni bir insan" arzusu ile umudu ve ütopyacı itki vardır.
Idil Sanat ve Dil Dergisi, 2016
Kent peyzajlarının barındırdığı göstergeler, insanoğlunun tarih boyunca yaşadığı zihinsel ve kültürel gelişimi yansıtmıştır. İnsanların "toplum" olarak kentli yaşama geçmesine ön ayak olan burjuva sınıfı, bu düşüncenin görsel olarak şekillenmesine destek olmuştur. Bu destek kendini iki yönde gösterir; birincisi bu görsel kültür kodlarının oluşmasına yol açan düşünce yapısı, ikincisi ise bu görsel kaydı mümkün kılan plastik biçimlerin geliştirilmesi. Plastik sanatlar alanında ele alınan her örnekte kent anlayışının zaman içinde nasıl geliştiğini görmek mümkündür. Bugün bir çağdaş sanat çerçevesinde ele alınan fotoğraf sanatı, manzarayı, anlatmaya çalıştığı hikaye ve temanın arka planı olarak ele almaktadır. Bu yöntem anlatılmakta olan hikayenin arka planını, hem entelektüel hem de görsel yönden tamamlamaktadır. Bugünün dünyasını, hem entelektüel hem de görsel yönden en doğru biçimde kayıt etmenin yolu-fotoğraf tarihinde de görüldüğü üzere-kültürel ve sanatsal biçimde hikayenin arka planı ile işbirliği halinde bulunmaktır. Bu şekilde, sanatçı mesajını daha vurucu hale getirmek kaygısı ile izleyicisini eserin hikayesinin oluşumuna davet eder.Sanat eserlerinin içinde kentsel göstergelerin yer alması hayati derecede önem taşır. Çünkü bu göstergeler aynı zamanda bu hikayenin mekanı, öznesi, sosyal durumu ile tarihsel süreci ve dolayısıyla hikayesi konusunda izleyenin daha hızlı ve doğru bilgilenmesini mümkün kılar.
2024
Following the establishment of the Turkish Republic in 1923, the State's art policies played a crucial role in the modernization of Turkish art (Büyükgüner, 2023) (Keser & Keser, 2017). The State actively promoted Modernism among young Turkish artists, instilling in them a contemporary vision and steering them away from dwelling on the past. The government's progressive expectations were clear: artists were to pursue the 'Modern ideal.' This approach catalyzed the emergence and evolution of Modern Turkish art, which increasingly mirrored Western art and modernization over a span of 27 years. This evolution set the stage 1 Doç. Dr., Kocaeli Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Temel Eğitim Bölümü, İzmit/Türkiye, Orcid: 0000-0001-8593-4125, [email protected] --157-- for significant artistic figures who would shape the cultural landscape in Turkey. This text takes a comprehensive approach to explore the evolution of Turkish art, beginning with a deep historical analysis that traces its development from traditional forms to modern styles. This thorough examination reveals the significant influences of Western art movements and highlights the crucial role of key figures, such as Osman Hamdi, in establishing academic art education in Turkey.Osman Hamdi Bey (1842–1910) was a pivotal figure in the development of Turkish art and archaeology, known for his dual roles as a painter and an archaeologist. His biography is marked by significant contributions to the cultural and artistic landscape of the late Ottoman Empire. Hamdi Bey was instrumental in introducing Western-style painting to Turkey, a movement that was part of a broader Westernization effort within the Ottoman Empire during the 19th century. This period saw a dramatic shift in artistic practices, as Ottoman artists began to emulate European styles and techniques. This transition represented not merely mimicry but a form of cultural revolution that sought to forge a new visual language within the empire (Çakmak, 2013) (Shaw, 2011). Among his notable works, "The Tortoise Charmer" (1906) and "Mihrab" (1901) stand out, though these paintings have prompted varied interpretations given the limited documentation available (Eldem, 2012). These works reflect Hamdi Bey's unique approach to integrating Western artistic elements with Ottoman themes, thuscreating a distinctive style that contributed to forming a national identity through art (Altan, 2004). His impact extended beyond painting; as an archaeologist, he played a crucial role in preserving Ottoman heritage, notably through his efforts to protect the ancient city of Side from settlement pressures to preserve its archaeological integrity (Taşbaş, 2017). Hamdi Bey's work in archaeology was part of a broader narrative of modern archaeology's development in the Ottoman Empire, characterized by a critical engagement with the past and a desire to establish a modern cultural identity (Ergut & Özkaya, 2014). His legacy is further underscored by his influence on art education in Turkey, which was heavily shaped by the political power's Westernization agenda, leading to a clientelist relationship between artists and the State, wherein artists often found themselves reliant on state support for their work and recognition until the mid�20th century (Keser & Keser, 2017). Overall, Osman Hamdi Bey's contributions to art and archaeology were instrumental in shaping the cultural and artistic identity of modern Turkey, bridging the gap between Ottoman traditions and Western Modernity. In this text, specific case studies, including 'soldier painters', the 1914 generation and the Young Republican Artists, are meticulously selected to illustrate broader trends in the modernization of Turkish art, emphasizing the transition from Academic to Modern styles. As interest in oil painting grew among military students, examining how their unique training influenced their artistic expressions became crucial. While the 'soldier painters' primarily reflected their military backgrounds in their art, a new wave of talent emerged as some were allowed to study in Paris, opening doors to academic art beyond traditional confines. This framework underscores the international influences on Turkish art and its interconnectedness with global trends. Furthermore, this text adopts a comparative approach, situating the evolution of Turkish art within a global context by juxtaposing it with Western art movements, particularly those originating in Paris.2 Analyzing the Galatasaray Exhibitions, which were instrumental in introducing new art styles to the Turkish art scene, provides insights into how these styles were accepted and integrated in Turkey. Incorporating specific examples of art displayed at these exhibitions can offer additional context and underscore the influence these artworks had on the contemporary scene. In conclusion, the evolution of Turkish art from the late Ottoman period to the early Republic highlights the significant interplay between local traditions and Western influences. The contributions of figures like Osman Hamdi Bey and the emergence of various artistic movements reflect a broader narrative of cultural transformation that continues to resonate in contemporary Turkish art. Finally, a literature review identifies areas for further exploration in existing discussions about Turkish art history, 2 In instances where references to artworks or images are required in the text, please note that due to copyright restrictions, specific images of modern artworks that are less than 100 years old could not be included in this text. For a visual exploration of these works, please refer to appropriate art databases or publications that provide access to such images. --160-- particularly concerning the reception of Modern art, thereby framing the overall discourse within a broader academic context.
Idil Sanat ve Dil Dergisi, 2022
Sanat eserleri, tarih boyunca sıklıkla, meta olarak da kabul edilmiştir. Ancak eskisinden farklı olarak, günümüz sanat piyasası sadece öne çıkmış sanat eserlerinin değerlendiği bir borsa olmanın ötesine geçerek, sanat eserinin(!) henüz tasarım aşamasında bir meta olarak planlandığı ve üretim bandından çıktığı anda küresel ekonominin elit metalarından biri olarak piyasaya sürüldüğü, özel bir ekonomi alanına dönüşmüştür. Bu dönüşümün üretim halkasını oluşturan ve artık fabrika olarak nitelenebilir hale gelmiş olan büyük sanat stüdyoları bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Sanatın fabrikada üretilmesi olgusundaki ironi ve hatta sanat ve üretim kavramlarının yan yana kullanılmasındaki aykırılık üzerinden Jeff Koons, Damien Hirst, Takashi Murakami, Anish Kapoor, Ahmet Güneştekin gibi "fabrika" sahiplerinin üretim sistemleri ve ürettikleri işlerin "ne"liğini tartışmaya açmak amaçlanmıştır. Sanatta seri üretim metotlarına yönelmenin nedenleri ve sonuçları da araştırılarak, 'Sanat Fabrikası' gerçekliğinin betimlenmesine çalışılmıştır. Ayrıca bu imalathanelerde çalışarak sanatsal yeteneklerini başkasının sanatını yaratmakta kullanan sanatçıların emeklerinin, Kant'ın ifadesiyle "ücret-sanat" ya da zanaat olmaktan bir farkı olup olmadığı da irdelenerek, bu piyasa odaklı düzende günümüz sanatının işleyişi ve günümüz sanatçısının bu işleyişteki emekçi rolü gösterilmek istenmiştir.
Ulakbilge Sosyal Bilimler Dergisi, 2017
Avangard sanat, kavramsal sanat, soyut sanat vb. savaş sonrası modernist toplumu eleştiren sanat akımlarının da etkisi ile, her disiplinde olduğu gibi fotoğraf sanatı da yeni bir anlatım dilinin arayışına girer. Bu yolda, özellikle postmodern dönemlerde fotoğraf sanatı, gerçekliği aktarmak yerine onun yeniden inşası peşinden koşar. Bunun için ilk dönemlerde yaptığı gibi, farklı disiplinlerden referanslar arar. Resim, edebiyat, tiyatro ya da mitolojiden olduğu kadar, sinema, basın, televizyon gibi, kitle iletişimine yönelik alanlardan referansları da anlatısının içerisine katar. Fotoğraf sanatının gerçekliği yeniden inşa etmesindeki amaç, sadece sanat alanında kazandığı prestijli yeri korumak amaçlı değildir. İlk arayışı, kendi biçimsel özellikleri itibariyle izleyeninin kayıtsız olarak kabul ettiği "gerçeklik" olgusu üzerinden, ele almış olduğu konuyu irdelemektir. Önemli diğer bir arayış ise, referans olarak aldığı diğer kitle iletişim araçlarının yaratmış olduğu yeni dillerin kodlamaları üzerinden farklı sorgulamalar başlatabilmektir.
DergiPark (Istanbul University), 2011
Günümüzün yaygın tasarım modelinin meyveleri, çoğu üretimi-ve tüketimi-hızlandırmak amacıyla çok kısa ömürlü olacak şekilde tasarlanmış milyarlarca ürün ve bina halinde karşımıza çıkmaktadır. Bu üretim şekli, ekonomik büyümeye olan şaşmaz inancın yönlendirmesiyle de desteklenmektedir ancak son yıllarda, "yavaşlık" kavramının değeri üzerine yeni kültürel tartışmalar ortaya çıkmıştır ve bugünün gündelik yaşam temposunda "Yavaş", "Hızlı" kavramının karşıtı ve olumsuz etkileri için bir çözüm olarak görülmeye başlamıştır. Bu makale, sürdürülebilirlik üzerine yapılmış farklı tasarım yaklaşımlarından biri olan Yavaş Tasarım kavramını tekstil ve moda açısından ele alarak bu alanda yapılmış çeşitli yavaş tasarım uygulamalarının örneklerle incelenmesini amaçlamaktadır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.