Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024
…
39 pages
1 file
2016
Uzun yillar Kavramsal Sanat tartismalarina girememis olan Turk Sanatcilarin son yillarda ulkemizde ortaya koyduklari cesitli aktiviteler halkin ilgisini cekmekte ve toplumda genis bir merak duygusu uyandirmaktadir. Kavramsal Sanat ile ilgili etkinliklerin uyandirdigi ilgiye paralel olarak konuya deginmek ve genis halk kitlelerinin bilgilenmesine katki sunmak amaciyla Kavramsal Sanat'in yakin donemdeki uygulayicilarindan biri olan Kutlu Gurelli'nin yapitlarindan bir bolumu irdelenmis ve bu calismalar uzerinden Kavramsal Sanat'a iliskin degerlendirmeler yapilmistir. Kutlu Gurelli'nin, BEUN Guzel Sanatlar Fakultesi'nde Ogretim Uyesi olarak gorev yaptigi dort yillik surecte meydana getirdigi yapitlarindan olusan sergisinde hem kisisel yapitlarini hem de yetistirdigi ogrencilere ait calismalari ayni mekânda sergilemistir. Yil boyunca surdurulen Kavramsal Sanat konulu sergilerin sanatciya ve ogrencilerine buyuk deneyimler kazandirdigi gorulmustur. Bunun yani sira sanat...
Sınırsız Eğitim ve Araştırma Dergisi (SEAD), 2024
Abstract: This study aims to determine the theoretical knowledge levels of fine arts faculty students in the field of plastic arts. The population of the study consists of undergraduate students in fine arts faculties. The sample consists of 131 students enrolled in one private university longitudinally and three state universities cross-sectionally. Data were collected using a knowledge level measurement form consisting of forty multiple-choice questions. IBM SPSS 25.0 software was utilized for all statistical analyses. Descriptive statistics such as mean and standard deviation were employed to analyze variables. The normal distribution assumption of variables was tested using the Kolmogorov-Smirnov test, which indicated that normal distribution was not met. When examining the differentiation of group scores based on personal information, Mann-Whitney U test was used for pairwise comparisons between two groups, while the Kruskal-Wallis H test was employed for comparisons involving three or more groups. Longitudinal data collected from private university students over four years were analyzed to determine whether there was differentiation in knowledge accumulation over years. The research findings indicated that there was no significant differentiation in average test scores between private university and state university 1 students. However, significant differentiation was found in average test scores between state university 2 and state university 3 students. Despite the statistical significance of average test scores among students from these universities, it was observed that approximately half of the participants correctly answered only about half of the forty knowledge level questions. Given that some of the knowledge level questions pertain to information that extends back to preschool and basic education periods, it is evident that visual arts education needs to be reconsidered not only at the university level but across all levels of education. Preparation of instructional programs that facilitate effective and lasting learning is crucial. Keywords: Arts education, Fine arts, Visual arts, Knowledge level. Özet: Araştırmada güzel sanatlar fakülteleri öğrencilerinin, plastik sanatlar alanı ile ilgili teorik bilgi birikimlerinin saptanması amaçlanmıştır. Araştırmanın evreni güzel sanatlar fakültelerinin lisans öğrencileridir. Örneklemini, boylamsal olarak veri toplanan bir özel üniversite ve kesitsel olarak veri toplanan üç devlet üniversitesinde öğrenim gören 131 öğrenci oluşturmaktadır. Veriler, kırk çoktan seçmeli sorudan oluşan, bilgi düzeyi ölçme formu ile elde edilmiştir. Tüm istatistiksel analizlerde IBM SPSS 25.0 programı kullanılmıştır. Araştırmada değişkenlere ait ortalama ve standart sapma gibi betimleyici istatistiklerden yararlanılmıştır. Değişkenlerin normal dağılım hipotezine uyup uymadığı Kolmogorov Smirnov testi edilerek normal dağılımın sağlanmadığı tespit edilmiştir. Kişisel bilgilerine göre değişkenlerin grup puanlarının farklılaşma durumu incelenirken iki grup karşılaştırması için Mann-Whitney U, üç ve üzeri grup karşılaştırmalarında “Kruskal-Wallis H Testi kullanılmıştır. Özel üniversite öğrencilerinden dört yıl boyunca boylamsal veri toplanarak grubun yıllara göre bilgi birikiminde farklılaşma olup olmadığına bakılmıştır. Araştırma sonucunda, özel üniversite ve devlet üniversitesi 1’in başarı testi ortalama puanlarında farklılaşmanın anlamlı olmadığı belirlenmiştir. Devlet üniversitesi 2’nin ve devlet üniversitesi 3’ün başarı testi ortalama puanlarında ise farklılaşmanın anlamlı olduğu belirlenmiştir. İki üniversitenin öğrencilerinin başarı testi ortalama puanlarının istatistiksel olarak anlamlı olmasına rağmen bilgi düzeyi kırk sorunun yaklaşık yarısının katılımcıların yaklaşık yarısı tarafından doğru cevaplanamadığı görülmüştür. Bilgi düzeyi soruların içeriğini oluşturan bilgilerin bir kısmının öğrenim sürecinin okul öncesi ve temel eğitim dönemlerine kadar iniyor olması, görsel sanatlar eğitiminin sadece üniversitelerde değil eğitimin tüm kademelerinde yeniden ele alınması, etkili ve kalıcı öğrenme sağlayacak öğretim programların hazırlanması gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Sanat eğitimi, Güzel sanatlar, Görsel sanatlar, Bilgi düzeyi.
İnönü Üniversitesi Kültür ve Sanat Dergisi, 2018
Hayatı anlamlandıran sanatın kendi anlamı, hayatla iç içe oluşu ile alakalıdır. Sanatta tek bir idealden söz edilemeyeceği gibi, her durum, her nesne, hayatın içinde olan her şey sanatın konusu olabilmekte, sanatçısıyla farklılaşan ifade biçimleri ile çeşitlenmektedir. Plastik sanatlarda, sanat nesnesinden beklenen "açık yapıt" niteliği; geçmişi, şimdiyi ve geleceği anlama/anlamlandırma ve yorumlama olgusunu -mecazen-kapı imgesi ile özdeşleştirmemize olanak sağlar. Belleklerdeki -yeniden biçimlenebilir olan-sanatsal kapı imgesinin, sahip olduğu potansiyelle farklı anlam katmanlarının oluşturulmasına izin vermekte ve bu sayede doğurganlığıyla kendini oldukça farklı şekillerde özgürce gösterdiğine şahit olunmaktadır. Çoğunlukla işlevine ve maddesel varlığına aşina olunan kapıların; sembolik ve düşünsel özelliklerini pek çok alandan taşıdığını ve 'formdan öte bir kavram' olduğunu söylemek mümkündür. Sanatsal bağlamda kapı imgesi, 'ben' ve/veya 'öteki'ne ait dünya(lar) için bir seçeneğe sahip olma(-ma) duygusu yaratmakta, bu da toplumsal öznelerin aşamalı olarak Baba-Devlet-Tanrı otoritesi ile ilişkilerinin görünür temsili olarak "kapı"nın biteviye sorgulandığı bir alan yaratmaktadır. Bir sanat formu olarak kapı imgesi, sanatın dönüştürücü gücüne duyulan ihtiyaç ölçüsünde tekrarlanmakta, yeniden biçimlendirme isteği uyandırarak, bir seçeneğe (daha) sahip olunduğunu düşündürmektedir.
Birkaç yıldır üzerinde çalışarak geliştirdiğiniz söz konusu sistemin hareket noktasını teşkil eden 'Tabiat Gerçekçiliği -Sembolizm' düalitesi, çağdaş sanat tarihçilerinin en ünlülerinden Dr. Werner Hofmann (Avusturya) ile Sir Herbert Read'in (İngiltere ) ileri sürdükleri teoriye dayanmaktadır. Nitekim, her ikisi de M ödem Sanat'la birlikte Sembolizm'in geri geldiği-hususunda hemfikirdirler (Bk. Read : ART NOW; Hofmann : FI-SCHER-Lexikon B1LDENDE KUNST II, ve GRUNDLAGEN DER MODERNEN KUNST'). Gelgelelim, yukardaki eserlerin hiç birinde adı geçen sevıbolizm'le bu sembolizm'in bileşenlerini teşkil eden çeşitli anlayış, davranış ve akımlar arasındaki ilişkiler açık-seçik belirtilmemiştir. Aşağıdaki Sunuş tarzı ise, yeni ihdas ettiğimiz birtakım temel kavramlara dayanmak suretiyle, Modern Sembolizm'i üç ana bölümde toplamış, bunları meydana getiren akımları da aralarındaki iç bağıntılar yönünden, genetik bir görüşle tas life tâbi tutmuştur. Vardığımız sonucun konuyu bütünüyle açık-seçik anlamak, çeşitli davranışları karşılıklı ilintileriyle değerlendirmek isteyenlerle bizzat yaratıcı durumundaki kimselere bir hayli yararlı olacağı kanısındayız. Ancak, derginin hacmi orijin problemleriyle sanatçıların kişilikleri üzerinde daha fazla durmamızı imkânsız kılmıştır. Ne var ki, Batı'da yayımlanmış bütün el kitaplarında söz konusu 'kısmi bahisler' en ince ayrıntılarıyla bulunabildiği gibi, bizim esas gayemiz de zaten tümden bileşenlere inen 'kavram açıklayıcı' ve 'ilişki belirtici' bir inceleme elde etmekti.
Türkiye'de Plastik Sanatların Değişen Boyutları İçerisinde Fotoğrafın Yeniden Değerlendirilmesi, 1995
(gözden geçirilmiş metin) Fotoğraf tarihimiz, Engin Özendes, Seyit Ali Ak ve Alberto Modiano tarafından araştırılarak; özellikle Osmanlı Dönemine ilişkin belgeler titizlikle elden geçirilerek ciddi araştırmalara konu olmuş ve çeşitli yayınlarla değerlendirilmiştir. Cumhuriyet dönemi Türk Fotoğrafı da çeşitli makalelere konu edilmiş ve farklı sergilerle derlenmeye çalışılmıştır. Çok partili döneme gelindiğinde, geçen zaman, olayların süzülmesi ve nesnelleşmesi açısından yeterli olmayabilir. Ancak, yaklaşık 40 yıllık süreç fotoğrafımızın estetik tarihine göz atmak için yeterli sayılabilir. Bu yazı, 21. Yüzyıla gelindiğinde,Türkiye fotoğrafının estetik sürecini gözden geçirmeyi istemekle birlikte, bir tarih değildir. Bu nedenle yansız olması da beklenmemelidir. Amaç kısaca eleştirel bir yaklaşım sergilemektir. Amacı, genç fotoğraf severlere bir tartışma zemini yaratabilmektir.
Mimesis daha çok tiyatro ve sahne sanatları ba lamında akla gelen, ancak daha derinlemesine alındı ında, belki de bütün sanatsal eylem türleri için bir ölçüt olu turma özelli ine sahip olabilecek oldukça önemli, Yunanca bir kavram. Kelimenin kökeni bize mimesis kavramının temelde "bir taklit/öykünme" oldu unu söylüyor. Bu durum, sanatsal ifadenin bir bütün olarak "temsil" olması ile yakından ilgili. Ba ka bir deyi le, sanatla insan, asıl gerçekli e atfen farklı bir gerçeklik boyutu açar. Bu anlamda, sanatsal gerçeklik, asıl gerçekli in temsili olarak ifadesini bulur. Sanat felsefesi içerisinde "temsil sorunu" 1 adıyla sorunsalla an bu durum, sanat yapıtının bir "temsil" olma ko ullarının ne anlama geldi i ve bunun nasıl gerçekle ti ine ili kin bir dizi sorgulamayı içerir. Bu konu mamda, imdiye kadar temsil sorununa gösterilen yakla ımlardan farklı biçimde, mimesis kavramından yola çıkarak bizzat plastik/görsel sanatlar açısından ancak özellikle de resim sanatı için bir ölçüt olu turabilme imkânı olarak de erlendiren kuramsal bir ön eskiz sunmaya çalı aca ım. 2 Öncelikle, mimesis kavramının daha çok kabul gördü ü tiyatro ba lamında rôl ve oyunculuk bakımından yerine kısaca de inmek gerekir. Buna göre, bir oyuncu oynayaca ı rôl için do rudan asıl malzeme olarak kendisini kullanır. Oynayaca ı karaktere kendi bedeninde hayat vermek sûretiyle âdeta bir ba kası hâline gelir. te bu ânda aktörün rôlüne büründü ünü görürüz, çünkü artık kar ımızda bir aktör de il do rudan oynadı ı rôlün durmakta oldu unu fark ederiz. Burada aktörün oynadı ı rôlü taklit etti ini söylemek yanlı de ilse de eksik ve yüzeysel bir ifade olur, çünkü taklit olarak ifade edilen eylemin derinli ine bakıldı ında oldukça a ırtıcı bir durumun bulundu u görülür. Bu durumu ortaya koyabilmek için, öncelikle etimolojik bir tespitten esinle oyuncunun aslında kim oldu unu anlamaya çalı alım. Eski Yunanca bir sözcük olan hupokrites bu gün Batı dillerinde "hypocrite" olarak anılıyor, ancak asıl anlamını yitirerek ve sözcü ün olumsuz yönü öne çıkartılmı bir biçimde. "Hypocrite" a a ı yukarı tüm Batı dillerinde aynı anlama geliyor, bu ise çok iyi bildi imiz ahlakî anlamda bir olumsuzluk, ba ka bir deyi le "ikiyüzlülük" anlamında kullanılıyor. Oysa, sözcü ün özgün hâlinde hupokrites, Yunanca "oyuncu" demek. Ne var ki, sözcü ün etimolojik kökeninde "oyuncu" anlamı bulunmaz; hupo bir ön sıfat olarak önüne geldi i sözcü e "altta olma" anlamı katar, krites ise "ayırt etmek" anlamına gelir. Burada oyunculukla olan ba için gerekli ipucu aslında krites sözcü ünde yer alır. Sözcü ün geldi i krinein fiili, iki eyin birbirinden ayırt edilmesi anlamını da içeren, bu gün bizim "kritik/critique" (ele tiri) olarak bildi imiz kavramın kökenini olu turmakta. Ele tiri dedi imizde, ele tirilen bir eyin olumlu ve olumsuz yanları birbirinden ayırt edilerek, bir bütün olarak esaslarının ve böylece sınırlarının ortaya konulmasını anlıyoruz. te bu ayırt etme, krites sözcü üne asıl anlamını verir. Her ayırt etmede bir eyin ba ka bir eyden ayırt edilmesi söz konusu oldu u için de bu durum neden hupokrites sözcü ün "ikiyüzlülük" anlamında kullanıldı ına da açıklık getirir. Buradaki en önemli nokta, hupo'nun "altta yatan", "altında" anlamında kullanılan bir ön sıfat olarak, krites sözcü üne, bizzat ayırt edenin kendisinin bu ayırımda yattı ı anlamı kattı ını görebilmektir. Bu da bizim hupokrites sözcü ünü birebir anlamında "ayırımda saklanan" ya da "ayrımda yatan" olarak çevirmemiz gerekti ini söylüyor. O hâlde soru: Bu durumda, "ayırımda saklanma"nın oyunculu u nasıl tanımladı ıdır.
Özet Bu çalışmanın amacı, 4.sınıf öğretmen adaylarının plastik sanatlara yönelik tutumlarını belirlemektir. Çalışma, Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi 4.sınıf öğretmen adayları üzerinde yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini 232 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Çalışmanın verileri plastik sanatlara yönelik tutum ölçeği ile toplanmıştır. Örneklemden elde edilen verilerin çözümlenmesinde frekans ve yüzde kullanılmıştır. Çalışmanın sonunda öğretmen adaylarının genel olarak plastik sanatlara ilgi duydukları, plastik sanatlarla ilgili sergilere katıldıkları fakat güncel gelişmeleri çok takip etmedikleri ortaya çıkmıştır.
2011
Görsel algılamanın ilk aĢaması olarak göze gelen ıĢık ıĢınları, retina tarafından sinirler aracılığıyla beyne iletilmekte ve burada görsel bilgiye dönüĢtürülmektedir. Algının bu bilgiye dönüĢtürme sürecinde baĢvurduğu en önemli kaynak önceki deneyimlere dayanan bilgi dağarcığıdır. Algı sistemi, yüzey üzerinde iki boyutlu lekeler olarak bulunan görüntüleri de, nesnel kaynaklarına göndermeler yaparak, üç boyutluymuĢ gibi algılanma eğilimindedir. Yanılsama olarak adlandırılan bu olgu, resim tarihi boyunca sanatçıların gerçeğe en yakın yanılsamayı yaratmak için çalıĢmalarının temelini teĢkil etmiĢtir. Nesneleri olduğu gibi resmetmeyi baĢaran sanatçılar bu kez sanatın vazgeçilmez unsuru olan yapılanı tekrar etmeme ülküsü paralelinde kendi iç doğalarına yönelmiĢlerdir. 1900lerin baĢına denk gelen bu yönelim iki temel unsur çerçevesinde, sanatsal yaratı dürtüsünü ĢekillendirmiĢtir. Aklı ya da duyguyu temel alan soyut eğilimler. Duygu temelli eğilimler soyutlamacı bir anlayıĢın eseri olmala...
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
2020
Eğitim Yayınevi, 2024
Art-e Sanat Dergisi, 2017
AKRA KÜLTÜR SANAT VE EDEBİYAT DERGİSİ, 2020
Journal of Turkish Studies, 2021
Anadolu Üniversitesi Sanat & Tasarım Dergisi, 2016
The Journal of Academic Social Science Studies
DergiPark (Istanbul University), 2005
Balkan müzik ve sanat dergisi, 2022
2. Uluslararası Multidisipliner Sosyal Bilimler Kongresi Tam Metinler Kitabı, 2020
The Journal of Social Sciences, 2020
İnönü Üniversitesi Kültür ve Sanat Dergisi, 2018
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2007
2. Uluslararası Multidisipliner Sosyal Bilimler Kongresi, 2020
Tykhe : Sanat ve tasarım dergisi, 2023
DergiPark (Istanbul University), 2024
Social mentality and researcher thinkers journal, 2022
İslamda Medeniyet Bilimleri Tarihi I, 2021
IV. BASKENT INTERNATIONAL CONFERENCE ON MULTIDISCIPLINARY STUDIES, 2023