Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022, Resilience
https://doi.org/10.32569/resilience.1026712…
17 pages
1 file
Endüstrileşme faaliyetlerinin başladığı 19.yüzyıldan günümüze kadar geçen süreçte çeşitli nedenlere bağlı olarak doğal ve yapılı çevrede meydana gelen çevresel tahribatın sonuçları gittikçe daha belirgin hale gelmektedir. Genel çerçevede iklimin ortalama durumunda uzun süreler boyunca gerçekleşen değişiklikler olarak tanımlanan iklim değişikliği problemi, insan odaklı faaliyetler sonucu sera gazlarının birikimi ve buna bağlı oluşan farklı afet türlerinin (kuraklık, fırtına, sel baskınları, orman yangınları, çölleşme vb.) şiddetinin ve sıklığının artması biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Dünya genelinde 1980’li yıllarda ve ülkemizde özellikle 2000’li yıllarda kendini iyiden iyiye gösteren küresel iklim değişikliği nedeniyle meydana gelen afetlerin, sera gazlarının birikiminin ağırlıklı olarak (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli – IPCC’ye göre %44 oranında) gerçekleştiği kentsel alanlarda daha etkili olduğu ve özellikle doğal çevrelerde geri dönülmez değişimlerin nedeni olduğu açıkça ortadadır. Kentsel alanların iklim değişikliği kaynaklı doğal ve beşeri afetler karşısında daha kırılgan olmasının hem akademik yazında hem de uygulama örneklerinde pek çok nedeni bulunmaktadır. Sıkça ifade edilen nedenler arasında plansız ve kontrolsüz kentleşme dinamikleri, geçirimsiz yüzeylerin fazlalığı ve yoğun sera gazı salınımı (TÜİK’e göre 1990 – 2015 yılları arasında ülkemizde sera gazı emisyonlarında %122 artış gözlenmiştir) sebebiyle oluşan kentsel ısı adası etkisi, doğal alanların yapılaşma tehdidi ile karşı karşıya kalması sonucu gözlenen büyük ölçekli tahribat ve artış eğiliminde olan nüfusun enerji ihtiyacının karşılanması adına yoğun fosil yakıt kullanımı yer almaktadır. İklim değişikliğine bağlı yaşanan afetler sonucunda oluşan can ve mal kayıpları özellikle gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinde ciddi hasarlar oluşturmaktadır ve bu nedenle kentlerde yeni yoksulluk alanlarının oluşacağı düşünülmektedir. 2007 yılında IPCC tarafından yayınlanan rapora göre, kentsel alanlarda sera gazı salınımlarının azaltılması ve öngörülen çevresel etkilere uyum önlemlerinin geliştirilmesi sonucunda oluşacak maliyetin, iklim değişikliğinin vereceği zararın maliyetinden çok daha düşük olacağı ortaya konulmuştur. Bu noktadan hareketle denilebilir ki, iklim değişikliğine bağlı uyum ve adaptasyon çalışmaları hem merkezi ölçekte hem de yerel ölçekte önceliklendirilmesi ve bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gereken konuların başında gelmektedir. Bu kapsamda özellikle nüfusun yoğun enerji ihtiyacının karşılanması amacıyla fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek, kişi başına düşen enerji tüketimini azaltmak, doğal çevre unsurlarının korunmasını sağlamak, yatayda ve yayılmacı biçimde gerçekleşen yapılaşma dinamiklerini revize etmek, ulusal ve uluslararası düzeyde ele alınan yasal düzenlemelere ve kısıtlamalara uyulmasını sağlamak ve denetimini yapmak, küresel iklim değişikliği ve olası etkileri hakkında vatandaşları ve yetkilileri bilgilendirmek ve farkındalık oluşturmak gibi konularda farklı ölçeklerde mekansal stratejilerin ve sektörel politikaların geliştirilmesi hayati önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki, iklim değişikliğine uyum sağlamak doğal ve beşeri sistemler için artık bir zorunluluktur.
Journal of Turkish Studies, 2020
This article research; at the beginning of the spring months of 2020, while the Covid-19 pandemic affecting the whole world and Turkey was experienced, the urban planning of the changes of urban residents for urban uses was prepared with the aim of questioning the discipline. Within this framework, thoughts are expressed on the effects and possible consequences of Covid-19 epidemic on urban living spaces and the habits of urban residents. "Potential" changes are listed as much as possible, considering that the process of the epidemic is long and is involved in a stage that is not yet visible. This article research prepared in the process of dealing with a pandemic crisis in the World countries and Turkey, instead of a large source of literature by academic circles in urban planning and other disciplines, it presents an original research study that most of it takes its source from the process. In this context, in the article research, the method of evaluating is based on these changes that will be experienced in urban planning through the eyes of a city person and a city planner in the process. While ranking the possible urban changes to be experienced in the area of urban planning, it has been evaluated on the whole city scale and has been created in a connected way from the whole of urban life. These possible urban changes and urban planning oriented ideas, offer views and suggestions open to renewal. Considering that the results of the process and the progress of urban use have not yet been seen, flexibility or a different alternative is left in the evaluations. The article research reveals that urban planning understanding and operation is always open to change as long as the urban habits change.
PLANLAMA, 2004
Dergiye göndereceğiniz yazıların ve görsel malzemelerin basılı kopyası ile birlikte olanaklı ise bilgisayar ortamında hazırlanmış bir kopyasını da iletiniz.
Turkish Journal of Agriculture - Food Science and Technology, 2020
Küresel iklim değişikliği bütün dünyada canlıları ve ekosistemleri doğrudan veya dolaylı olarak etkileyecek bir süreç olarak görülmektedir. Bu süreçte iklim parametreleri ve iklim tiplerinde meydana gelecek değişikliklerin önceden belirlenmesi, alınabilecek tedbirler ve sürece hazırlıklı olunması bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada da ülkemizin önemli kentlerinden birisi olan Mersin il genelinde bazı iklim parametreleri ve iklim tiplerinde küresel iklim değişikliğinin sebep olabileceği değişikliklerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında sıcaklık, yağış ve iklim tiplerinin (De Martone ve Emberger iklim sınıflandırmasına göre) mevcut durumları ile RCP 4.5 ve RCP 8.5. senaryoları ışığında 2050 ve 2070 yıllarındaki olası durumlarının kıyaslanması amaçlanmıştır. Çalışma sonuçları Mersin il genelinde sıcaklık, yağış ve bunlara bağlı olarak iklim tiplerinin önemli ölçüde değişeceğini göstermektedir. Günümüzde -0,4°C ile 19°C arasında değişen sıcaklığın, RCP 8.5 se...
AHBV İİBF Dergi, 2023
Öz Günümüzde kentler, yoğun bir nüfusu ve farklı fonksiyonları barındırmaktadır. Kentler, aynı zamanda üretim ve tüketim süreçlerine de ev sahipliği yapmaktadır. Bu nedenle insan yaşamı ve geleceği üzerinde önemli etkilere sahiptirler. Kentlerde gerçekleştirilen faaliyetler, çağımızın önemli bir sorunu olan iklim değişikliğini ortaya çıkarmaktadır. Ancak kentler bir yandan da içerdikleri olanaklarla iklim değişikliğiyle mücadelede çözümün de anahtarıdır. Kentleşme, sürekli değişim ve dönüşüm halindeki devingen bir olgudur ve kentsel dönüşüm, günümüzde iklim değişikliğiyle mücadele için de değerlendirilen söz konusu anahtar çözümlerden biri haline gelmiş durumdadır. Bu çalışmanın amacı, iklim değişikliğiyle mücadelede kentsel dönüşümün rolünün değerlendirilmesi ve Türkiye için yaklaşımların neler olabileceğinin ortaya konulmasıdır. Çalışma sonucunda, kentsel dönüşüm uygulamaları olan kentsel yenileme, kentsel koruma, kentsel yeniden canlandırma, kentsel sağlıklaştırma, kentsel yeniden geliştirme ve kentsel temizleme gibi yöntemlerin birinin ya da birkaçının kombinasyonunun, her kentin veya her mahallenin yerel dinamikleri değerlendirilerek, dirençliliği artırmak doğrultusunda uygulanmasının, iklim değişikliğiyle mücadeleyi ve sera gazı azaltımı ve uyum eylemlerini desteklediği sonucu elde edilmiştir. Bu şekilde geliştirilecek çözümler yerel çevreyi, kentli katılımını ve kentsel ekonomik kalkınmayı da olumlu yönde etkilemektedir. Bu hususların, aynı zamanda Türkiye'nin de taahhüdü bulunan Birleşmiş Milletler 2030 Gündemi ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'nın ve bunlar içinde özellikle de Amaç 11: Sürdürülebilir Kentler ve Topluluklar ve Amaç 13: İklim Eylemi'nin ve ayrıca Paris İklim Anlaşması'nın hedeflerinin gerçekleştirilmesini destekleyeceği çalışmada elde edilen bir diğer önemli sonuçtur.
Akademik Yaklaşımlar Dergisi, 2024
1982 Anayasası’nda halkın mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulduğu ifade edilen belediyeler, ihtiyaçları karşılamanın ötesinde kentin kaderini de tayin etmektedirler. Bununla da kalınmamakta, kentin kaderi belirlenerek kentlilerin geleceği biçimlendirilmektedir. Bu nedenle yöneticilerin, kentlilerin nasıl bir kentte yaşamak istediği sorusuna cevap araması ve hizmet rotalarını buna göre şekillendirmeleri gerekmektedir. Bu soruya verilecek cevaplar değişecek olsa bile, “insan onuruna yaraşır bir yaşam imkanı sunan kent” yaklaşımı geçerliliğini her zaman koruyacak bir cevap olacaktır. Bu yaklaşımın ilk ve en önemli adımı olan planlama ise çalışmanın konusunu teşkil etmektedir. Çalışmanın kapsamını ise insan vücudunun iskelet sistemi ve damarları gibi kentlerin yapı taşlarını belirleyen imar planları ve yönetim sürecinde kaynakların rasyonel ve hedef odaklı kullanılmasına aracılık eden stratejik plan oluşturmaktadır. Bu bağlamda çalışmada, belediyelerin planlama yetkilerinin, kentin kimliğini oluşturan değerlere sahip çıkılması ve yeni değerler yaratılarak bunların gelecek nesillere taşınmasının yanı sıra yaşanabilir kaliteli kentler ve kurumsal yönetim modelleri oluşturulmasında ne kadar etkili bir araç olduğu üzerinde durulmaktadır. Çalışma literatür taraması yapılarak hazırlanmış, planlamanın teori ve uygulama safhasında yaşanan sorunlara ışık tutularak, planlamanın beraberinde getirdiği fırsatlara vurgu yapılmıştır. Çalışmanın kent yöneticileri başta olmak üzere, bu alanda akademik çalışmalar ve okumalar yapanların planlamanın önemine odaklanmasını sağlayarak fayda üretmesi hedeflenmektedir. Anahtar Kelimeler: Kent yönetimi, Kentlerin geleceği, Planlama, İmar planı, Stratejik plan. Abstracat: In the 1982 Constitution, it is stated that municipalities were established to meet the local common needs of the people, but beyond meeting these needs they determine the fate of the city. Not only that, by determining the fate of the city, the future of urbanites is shaped. For this reason, administrators should seek answers to the question as what kind of cities that citizens want to live in and shape their service routes accordingly. Even if the answers for such question would change, the approach as "a city that offers a life worthy of human dignity" will always be a valid answer. Planning, which is the first and the most important step of this approach, constitutes the subject of this study. The scope of the study consists of zoning plans, which determine the building blocks of cities like the skeletal system and veins of the human body, and the strategic plan, which mediates the rational and goal-oriented use of the resources in the management process. In this context, the study focuses on the effectiveness of municipalities’ planning powers in terms of protecting the values that constitute the identity of the city and creating and carrying new values to future generations, as well as creating livable quality cities and institutional management models. The study is based on a literature review, shedding light on the problems experienced in the theory and practice of planning and emphasizing the opportunities that planning brings with it. It is aimed that the study will produce benefits by focusing on the importance of planning for city administrators and those who conduct academic studies and readings in this field. Keywords: City management, Future of cities, Planning, Development plan, Strategic plan.
2019
Nufus artisi ve beraberinde yasanan carpik/plansiz kentlesmeyle arazi ortusu/arazi kullaniminda yasanan degisimler kent ikliminin de degisimine sebep olmaktadir. Bu degisimler kirsal ve kentsel alanlar arasinda sicaklik farkini artirmaktadir. Ozellikle yesil alanlarin azalmasi, butunluk ve yapisinin bozulmasi sogutma etkisinin zarar gormesine sebep olmaktadir. Iklim degisime uyum ve azaltma surecinde yesil alanlar onemli rol ustlenmektedir. Bu calismada son yillarda yogun yapilasmanin yasandigi Samsun Atakum ilcesinin AK/AO sinif farkliklarinin ve yesil alan leke konfigurasyonun arazi yuzey sicakligini nasil etkiledigi aciklanmaya calisilmistir. AK/AO siniflarini ve mevsimsel olarak yuzey sicakligini tanimlamak amaciyla Landsat 8 OLI uydu goruntuleri Arcgis yazilimi kullanilarak siniflandirmis ve sicaklik haritalari olusturulmustur. AK/AO her bir sinifi icin ve her bir yesil alan lekesi icin ortalama yuzey sicaklik degerleri tanimlanmistir. Ayrica yesil alan lekelerinin ortalama lek...
METU JOURNAL OF THE FACULTY OF ARCHITECTURE, 2017
(2008, 2012). Research topics include urban public spaces, leftover spaces in the city, Ankara's visual structure, Phrygian Ankara and creative mapping in architecture.
Planlama, 2025
Kentsel ve kırsal alanlar iklim değişikliğinin etkilerine karşı kırılgan bir yapıdadır. Sosyo-mekânsal yapısı itibariyle iklim değişikliğine bağlı yaşanan doğa olaylarından olumsuz etkilenmektedir. Kırılgan yapıları göz önüne alındığında sosyal ve mekânsal dayanıklılığı arttırmak iklim değişikliği ile mücadele sürecinde önem kazanmış durumdadır. Bu bakımdan yerel düzeyde gerçekleştirilen eylemlere yön verecek, kentsel ve kırsal alanları bütüncül bir yaklaşımla ele alacak yöntem ve stratejilere ihtiyaç bulunmaktadır. Bu ihtiyaçtan yola çıkarak bu çalışma iklim değişikliği ile mücadele sürecinde kentsel ve kırsal alanların bütüncül yaklaşımla değerlendirilmesi ve önemli bir geçiş bölgesi olan kır-kent çeperinin iklim değişikliği ile mücadele sürecindeki öneminin ortaya koyulmasını amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda ''Kır-kent çeperinin iklim değişikliği karşısındaki kırılganlıkları ve potansiyelleri nelerdir?'' ve ''Kır-kent çeperi iklime uyumlu nasıl planlanabilir?'' sorularına Denizli kır-kent çeperi örneği üzerinden yanıt aranmaktadır. Yapılan çalışma ile öncelikle iklim değişikliğine karşı uyum/risk faktörlerini değerlendirmek amacıyla bir kriter seti tanımlanmış ve odaklanılan kriterler doğrultusunda Denizli'nin gelişme eğilimleri incelenerek çeper bölge üzerinden seçilen bir alt bölgede alan araştırması yapılmıştır. Mekânsal gözlem ve derinlemesine görüşmeler yoluyla çalışma alanının sosyo-mekânsal özellikleri, gelişme eğilimi ve gelecek öngörüleri tespit edilmiş, sorun ve potansiyelleri sorgulanmış, sonuçta iklime duyarlı planlama stratejileri tartışılmıştır. Yapılan çalışma ile iklime dayanıklı ve sürdürülebilir kırsal-kentsel çevreler planlanmasına ilişkin genel bir çerçeve tanımlanmakta ve Denizli gibi orta ölçekli kentler için örnek bir iklime uyumlu planlama yaklaşımı/rehberi ortaya konmaktadır.
2019
2019 yerel seçimleri sonrası belediye yönetimlerinden kentlerin geleceği için stratejik ve/veya mekansal planlar üretmeleri beklenmektedir. Arazi kullanımı, kentsel yoğunluk, yapılaşma koşulları, ulaşım ağları, açık ve yeşil alan sistemlerini belirleyen bu planlar, yaşadığımız kentlerin biçimlenmesi için önemli temel stratejik belgeleri oluşturmaktadır. Her geçen gün kentlerde etkilerini daha çok hissettiğimiz iklim değişikliği, mekan üretimi ile doğrudan ilişkili bir konudur. İklim değişikliğinden nasıl etkileneceğimiz, yaşadığımız kentlerin üretilme biçimine göre değişmektedir. Bunun yanında kentlerin tasarımı kentsel yaşamın ürettiği sera gazı emisyonu miktarını da doğrudan etkilemektedir. Bu kapsamda mekansal planlama ve tasarımın iklim değişikliği ile mücadeledeki rolü de oldukça önemlidir. Dolayısıyla iklim eyleminin artık sadece küresel ve ulusal ölçeklerde üretilen plan ve politikalarla belirlenecek bir konu olmadığının anlaşılması ve yerel ölçekteki plan ve politikaların da başlıca bileşenlerinden birine dönüşmesi gerekmektedir. Dünyadaki birçok şehir artık iklim değişikliğinin kentler ile olan yakın ilişkisinin farkında ve yerel iklim eylem planları üretmeye çalışmaktadır. Bu noktada önemli olan konu iklim eylemini yerel planlar ile bütünleştirirken, halihazırdaki ulaşım, yeşil alan üretimi, arazi kullanımı ve benzeri başlıklardan ayrı, kendi başına bir planlama konusu olarak görülmemesi gerektiğidir. Aksine, yerel iklim eylemini mekansal planlamanın bütün konu başlıklarını yatay kesen bir bağlamda ele almak ve bütüncül bir kentsel planlamanın konusu haline getirmek önemlidir. Yerel iklim eylemini iklim değişikliğine uyum ve iklim değişikliği ile mücadele (emisyon azaltımı) başlıkları altında incelemek mümkündür. Halihazırdaki planlar da eylemleri bu iki başlık altında ayrı ayrı incelemektedir. Fakat planlarda dikkat edilmesi gereken konulardan biri, uyum ve mücadele stratejileri arasında çeşitli sinerjilerin (olumlu etkileşimlerin) ve çatışmaların (olumsuz etkileşimlerin) olduğudur. İyi hesaplanmamış uyum stratejileri, kentlerin emisyon azaltımı kapasitelerini düşürebilir, ya da tam tersine, azaltım yapmaya çalışırken bazı uyum fırsatlarının gözden kaçmasına neden olabilir. Bu nedenle iklim eylem planları yapılırken uyum ve emisyon azaltımı arasındaki etkileşimlerin iyi incelenmesi ve sinerjilerin yakalanması gereklidir. Sinerjilerin yakalanması dış kaynaklarca ve sadece merkezi bir şekilde belirlenen stratejiler ile mümkün değildir. Çünkü her kentin kendi yerel dinamikleri mevcuttur ve yerel planlardaki sinerjileri ortaya çıkarmak da ancak bu dinamiklerin tespit edilmesi ile mümkündür. Bu da ancak yerel düzeyde etkili yönetişim ve çok aktörlü karar verme mekanizmaları ile hayata geçirilebilir. Bu politika notu, kentsel planlama süreçlerinde göz önünde bulundurulması gereken temel azaltım ve uyum stratejilerine değinmekte ve bu stratejiler arasındaki çeşitli çatışma ve sinerjilere dikkat çekmektedir. Böylece yerel yönetimlerin stratejik planlarını hazırladıkları bu dönemde iklim eylemini bütüncül bir şekilde kent planlarına dahil etmek için önemli bir kaynak olmayı amaçlamaktadır.
1996
Kentler sadece insanların kollektif bir biçimde anlamlar üretme ve dünyadaki yerlerini tanımlama süreçleriyle ilgilendikleri yerler oldukları takdirde vardırlar.
Journal of International Social Research
Sanayileşme ve kentleşme, sanayi merkezlerinin, konut-çalışma-dinlenme alanlarının yer seçimi kararlarının alınmasında belirleyici olmuş ve kent planlarını da bu yönde etkilemiştir. Sanayileşme ve göç olgusunun kent planlarına nasıl yansıdığı çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda, Karaman'ı son birkaç on yıl içerisinde sanayileşme ve göçün doğrudan etkilediği varsayımından hareketle, Karaman ili merkez ilçe örneğinde, sanayileşme ve göçün tarım, konut ve sanayi alanlarını ne miktarda değiştirdiği, çevre düzeni planı, nazım ve uygulama imar planları, tarım ve mera komisyonu kararları üzerinden bu alanlarda görülen değişikliklerin belediyeler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın Karaman ilindeki yetkili birimlerinden toplanan veriler ile TÜİK'ten elde edilen istatistikî verileri de kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışma sonunda elde edilen bulgular, Karaman'ın sanayileşmenin etkisiyle kent merkezine yönelen bir göç hareketine maruz kaldığını ve kent planlarında belli ölçüde potansiyel sorunlara karşı önlemler alınmaya çalışıldığını göstermektedir. Ancak sanayileşme ve göç nedeniyle ortaya çıkan koşulların kent planlarına yönelik etkisinin çok sağlıklı yürütülemediği, birinci sınıf tarım arazilerinin bulunduğu bölgelere doğru kentsel yayılmanın olduğu, tarım arazisinin tarım dışı amaçla kullanıldığı ve sanayi, konut ve ticari alan olarak tahsis edildiği görülmektedir. Bir diğer sonuç, kamu kurum ve kuruluşlarının öncülüğünde dikey büyümenin gerçekleşmiş olmasıdır.
Türkiye'de Kentsel Dönüşüm, 2023
İklim Değişikliğine Uyum ve Sürdürülebilirlik Çerçevesinde Kentsel Dönüşüm
5. Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar Ağı Sempozyumu Bildiriler Kitabı: "Toplumsal Çeşitlilik: Yeni Söylem, Politikalar, Mekânsal Planlama ve Uygulamalar", 2014
Türkiye’de ilgili mevzuatın ve yetkili kurumların türlü gerekçelerle kültürel kimlik ve kültürel çeşitlilik konularına kör kalmayı tercih etmesi, konunun planlama disiplininin gündeminde de çok kısıtlı biçimde yer almasına yol açmıştır. Bu kısıtlı bakış sebebiyle planlama mesleği bugüne kadar, kültürel değerlerin mekana adil biçimde yansıtılması konusunda yeterince başarılı bir performans ortaya koyamamıştır. Bu problematik bağlamında bu makalenin hedefi; kentlerde kültürel kimliğinin devamlılığında mekanın rolü ve planlamanın misyonunu tartışmaya açmaktır. Bildirinin tartışma için kullanacağı örnekler; yazarların Türkiye ve İngiltere’de yaşayan 5 farklı azınlık inanç grubunun mekansallaşma süreçlerini araştıran doktora saha çalışması tespitlerine ve sonrasında yazar tarafından yürütülen “İstanbul Cemevleri Rehberi” projesinde elde edilen verilere dayanmaktadır. Bu çalışmada, farklı inanç gruplarının kendi kültürel kimliklerini sürdürebilmek için korudukları ve yaşattıkları mekanlar ve bu mekanların karşılaştığı sorunlar ortaya konularak planlama disiplininin rolü ve planlama mevzuatı tartışamaya açılmaktadır.
Sosyal araştırmalar ve yönetim dergisi, 2022
Mevcut Modernist kent planlama anlayışıyla biçimlenen kentlerde, dezavantajlı olarak nitelendirilen gruplar (örneğin çocuklar, gençler, yaşlılar, kadınlar, engelliler, Romanlar, göçmenler/mülteciler) yeterince temsil edilememektedir. Makalede "Herkese İçin Kent"; "kapsayıcı planlama" anlayışıyla biçimlenen, insan odaklı, insanları ayrıştırmayan, tüm kullanıcı gruplarının kentli haklarına sahip olduğu, katılımı ve "kullanım değerini" esas alan bir kent olarak değerlendirilmektedir. Mevcut kentlerin özellikle de kamusal mekânların tüm kullanıcı gruplarını ne düzeyde kapsayıcı olduğu irdelenmelidir. Bu bağlamda, fiziki planlama disiplinlerinde yapılmış bilimsel çalışmalar, ilgili kurumlardan elde edilen bilgiler, Isparta kentinde yaşayan her özne grubundan 15 ila 35 kişi ile yapılan "kısa soru-cevap" (short answer) şeklinde ikili görüşmeler ve yapılan kişisel gözlemler sonucu elde edilen bulgular doğrultusunda, her bir grubun Isparta kentindeki açık ve kapalı kamusal alan kullanımları mekânsal olarak haritalara aktarılarak analiz edilmiştir. Ağırlıklı kullanım alanlarının, mahalle ölçeğinde bulunan parklar, çocuk bahçeleri, ibadet alanları, aile sağlık merkezleri, pazar alanları olmakla birlikte, kent merkezinin de özne gruplarının birçoğu tarafından yoğun olarak kullanıldığı, bazı grupların (kadın, Roman ve göçmen/mülteci) kentte "görünürlük" kriteri açısından daha az görünür olduğu, engelli bireylerin bazı kamusal alanlara "erişebilirlik" açısından sorun yaşadığı vb. bulgular tespit edilmiştir. Sonuçta, yapılan analizler ve mevcut bilimsel çalışmalar değerlendirilerek "sokak", "mahalle" ve "kent bütünü" ölçeklerinde "Herkes İçin Kent" üzerine öneriler geliştirilmiştir.
PLANLAMA
Dergiye göndereceğiniz yazıların ve görsel malzemelerin basılı kopyası ile birlikte olanaklı ise bilgisayar ortamında hazırlanmış bir kopyasını da iletiniz.
2016
Kent bircok temel ozellige sahiptir. Din, kultur ve medeniyet degerlerini maddi bicimlerle ortaya koymaktadir. Kent, ozelliklerini gecmisten devralmakta ve gunumuzde devam ettirmektedir. Bu ozellikleri, cesitli degisim ve donusumlerle gelecege aktarmaktadir. Bu aktarma mimari, edebi ve tarihi eserler gibi bazi araclarla gerceklesmektedir. Şehrengizler, onlardan biridir. Kent, varligini kentli ile devam ettirebilir ve ancak kentli ile donusebilir. Kentli kenti olusturmak ve donusturmek icin miras aldigi degerleri kullanir. Bu degerleri icinde barindiran eserlerden biri de sehrengizlerdir. Divan siirinde yer alan “Şehrengiz”, Osmanli sehirleri ve sehirlileri hakkinda malumat vermektedir. Bu malumatlar ayrica sehirdeki bicimler ve onlarin degerlerini, tarihi ve kulturel birikimini; hayat ve sanat anlayisini hissettirmekte ve anlatmaktadir. Makale icin, Agâh Sirri Levend’in (1958), “ Turk Edebiyatinda Şehrengizler ve Şehrengizlerde Istanbul ” adli calismasi incelenmis; eserden kenti v...
DergiPark (Istanbul University), 2018
İnsanoğlunun yerleşimlerinde suya yakın yerleri tercih ettiği bilinen bir gerçektir. Kentin doğal formuna uyum gösterebilen, kent kültürüne ve kullanım tarzına duyarlı, sürdürülebilir nitelikteki kıyı alanı planlamaları kentlerin gelişimi açısından önemlidir. Kıyı alanlarının canlandırılmasının kente fiziki, ekonomik, toplumsal açıdan faydalar sağladığına dair çok sayıda araştırma yapıldığı bilinmektedir. Zonguldak'ın Alaplı ilçesi de bir kıyı kentidir. Alaplı yıllarca Akçakoca-Kdz.Ereğli ekseninde bir geçiş niteliği sürdürmüş ve kıyı alanı kullanımı fonksiyonuna sahip olamamıştır. Sonrasında kıyı dolgu alanı üzerinde düzenleme çalışmaları yapılmıştır. Bu araştırmanın amacı, Alaplı kıyı alanı düzenlenmesinin kent halkı açısından nasıl değerlendirildiğini betimlemektedir. Alaplı'nın 4 adet mahallesi bulunmaktadır. Her mahallede 50 adet olmak üzere 200 katılımcıya anket uygulanmıştır. Katılımcılar rastlantısal olarak seçilmiştir. Alaplı halkının kıyı alanı düzenlemesinden oldukça memnun olduğu, sıklıkla kullandığı, fonksiyonu kent açısından olumlu değerlendirdiği görülmektedir. Kentlerin sosyal yaşamı en önemli güçlerden birisidir. Toplumsal örgütlenme ve uzlaşma kültürünün yerleşebilmesi kentlerin fiziki yapısının nasıl düzenlendiğine bağlı olarak şekillenebilir. Kıyı alanlarının düzenlemesi yerel kalkınmanın fiziki, sosyal ve ekonomik katkıları bakımından olumlu niteliktedir. Ancak, kentsel yerel değerlerin sürece katkısı ve katılımcı ortam sağlanması uygulamanın benimsenmesi açısından fayda sağlayacaktır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.