Academia.eduAcademia.edu

YEMEN’İN ASİR SANCAĞINDA VEBA ve KOLERA SALGINI (1874-1903)

2021, İslam'da Sağlık ve Koruyucu Hekimlik

Abstract

Asîr bölgesi Osmanlı döneminde Yemen’e bağlı olan günümüzde ise Suudi Arabistan topraklarında kalan bir bölgedir. Hicaz ile Yemen arasında bulunması hasebiyle stratejik bir öneme sahiptir. Osmanlı Devleti 19. ve 20. yüzyılda bu bölgede çıkan isyanlar ve salgın hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Asîr sancağı, Yemen’den gelen hacıların gidiş geliş güzergâhında bulunduğu için burada zuhur eden veba ve kolera salgını, Hicaz bölgesine, hac ve umre ibadetine gelen hacılar vasıtasıyla buradan da tüm Osmanlı ve İslâm coğrafyasına yayılma tehlikesi arz etmiştir. Dolayısıyla buradaki salgının kontrol altına alınması ve yok edilmesi Osmanlı idaresi için çok elzem bir konu olmuştur. Bölgede görülen ilk salgın 1874 yılında arşiv kayıtlarına damla hastalığı olarak geçmiştir. 1891 yılında Asîr bölgesinde ortaya çıkan kolera hastalığı toplu ölümlere sebep olmuştur. 1893 yılında bölgede bu sefer veba illeti yaygınlık göstermiştir. Asîr sancağının özellikle Benî Şehir kasabasında temerküz eden veba salgını etraftaki köylere de yayılmış ve 1894 ve 1896 yıllarında yine ölümlere sebep olmuştur. 1897 yılında külliyen ortadan kalkmıştır. 1900 yılında salgın hastalık bu sefer taun, humma ve tifo olarak ortaya çıkmış, ertesi yıl da devam etmiş ve birçok can almıştır. Asîr bölgesinde 1902 yılında şiddetli bir şekilde tekrar zuhur eden veba ve kolera hastalığı yüzlerce kişinin ölümüne sebep olmuştur. Bu dönemde koleradan dolayı Asîr’de 200 asker, Midi şehrinde 130 asker ölmüştür. Neticede bölgede görülen hastalık tam manasıyla ortadan kalkmamıştır. Yemen’in Asîr sancağında 19. yüzyılın son çeyreğinde başlayıp 20. yüzyılın başlarına kadar devam eden salgın hastalıklar bölgede derin izler bıraktığı gibi Anadolu’da da etkisini göstermiştir. 20. yüzyılın başlarında Anadolu’dan Yemen’e gönderilen ve gidip gelmeyen askerler için söylenen “Ano Yemen’dir. Gülü çemendir. Giden gelmiyor. Acep nedendir?” şeklindeki ağıtın arka planında böylesi bir salgın gerçekliği de vardır. Bu ağıtın yakılmasına bu bölgedeki ve bu dönemdeki (1874-1903) salgın hastalıkların neden olduğuna dair bir belgeye ulaşılmamıştır. Ancak Asîr bölgesindeki salgın hastalıkların bir türlü bitmemesi ve birkaç yılda bir yenilenerek etkisini artırması, salgın açısından bölgenin ne kadar hassas ve tehlikeli olduğunu göstermektedir. İşte iç isyanlar ve 1. Dünya Savaşı sebebiyle Yemen ve Asîr cephelerine giden Osmanlı askerleri bu tehlikeli coğrafyayla yüzleşmek durumunda kalmıştır. Osmanlı idaresi bölgede çıkan salgınla ilgili gelişmeleri yakından takip etmeye ve salgın sürecini en iyi şekilde yönetmeye çalışmıştır. Kurumlar arasında sağlıklı bilgi alışverişinin ve koordinasyonun sağlanmasına önem vermiştir. Saray-ı Hümayun, sadaret makamı, başta Sıhhiye ve Dâhiliye olmak üzere çeşitli nezâretler (bakanlıklar), askeri kurumlar, Yemen vilayeti, bağlı sancaklar ve yerel sağlık kurumları arasında sık sık bilgi alışverişi gerçekleşmiştir. Salgınla ilgili tüm gelişmeleri en yakından takip eden bakanlık hiç şüphesiz Sıhhiye Nezâreti olmuştur. Bu nezaretin bünyesinde bulunan Meclis-i Umûr-ı Sıhhiye salgınla mücadele kapsamında zaman zaman toplantılar yapmış, alınacak tedbirleri tespit etmiş ve gerekli kararları almıştır. Alınan kararlar, Sıhhiye Nezareti, Sadaret ve Yıldız Sarayı aracılığıyla uygulanması için ilgili birimlere tebliğ edilmiştir. Salgınla mücadele etmek üzere bölgeye doktorlar gönderilmiştir. Doktorlar bölgede hem sıhhi tedbirleri uygulamışlar hem salgının tedavisinde aktif roller üstlenmişler hem de salgının mahiyeti ve gelişmeler hakkında raporlar hazırlamışlardır. Bu raporlar bölgedeki gelişmelerin mahiyeti ve alınacak yeni tedbirlerin tespiti açısından önem arz etmiştir. Salgınla mücadelenin en önemli adımlarından birisi de “tedâbîr-i sıhhiye ve tehaffuziye” denilen sağlık ve korunma tedbirleri olmuştur. Bu tedbirler kapsamında tathîrât ve tanzîfât olarak kayıtlara geçen temizliğe son derece önem verilmiştir. Öncelikle hastalığın bulaştığı mahal, eşyalar ve kişiler temizlenmeye çalışılmıştır. Yine bu kapsamda gerektiğinde hastalığın bulaştığı veya bulaşma ihtimalinde olan eşya ve elbiseler yakılmış ve imha edilmiştir. Salgınla mücadele kapsamında karar alma mekanizması açısından değerlendirilecek olursa Meclis-i Umûr-ı Sıhhiyeyi ve kararlarını, günümüzde Covid-19 pandemisiyle mücadele sürecinde ülkemizdeki Sağlık Bakanlığına bağlı Bilimsel Danışma Kuruluna ve kararlarına benzetmek mümkündür. 1889 yılında Asîr bölgesinde veba hastalığı zuhur edip toplu ölümlere sebep olunca bu bölgede karantina uygulamaları da başlamıştır. Hastalığın devam etmesi karantina uygulamalarını da devamlı hale getirmiş ve Yemen’de birçok yerde karantina idaresinin kurulmasına neden olmuştur. Bu anlamda Asîr bölgesinin yakınlarındaki Hudeyde, Ebû Sa’d, Kamaran, Luhayye ve Meha’da karantina birimleri oluşturulmuştur. Kamaran ve Ebû Sa’d’da tehaffuzhaneler kurulmuştur. Tehaffuzhaneler kalabalık yolcuların karantinaya alındığı merkezler olmuştur. Bu 379 karantina merkezlerinde yolcular, karantina süresince ikame ettirilmiş, muayeneden geçirilmiş, kendileri ve eşyaları için tathîrât ve tebhîrât (temizlik ve dezenfekte) uygulaması yapılmış ve hastalığın bulaştığı eşyaları yakılmıştır. Hasta olanlar bu merkezlerde tedaviye alınmış ve geldikleri yerlere geri gönderilmiştir. Hasta olmayanlara karantina süreleri bittikten sonra gidecekleri yerlere gitmeleri için izin verilmiştir. Salgının yayılmaması için birçok noktada askeri kordonlar oluşturulmuştur. Bunların en önemlisi de Tâif’te oluşturulan askeri kordondur. 1895 yılında Yemen’den gelip veba hastalığının yaygın olduğu Asîr bölgesinden geçerek kara yoluyla hacca giden hacılar Tâif’teki askeri kordonda karantinaya alınmıştır. Böylece salgının hac bölgesine ve oradan da Osmanlı ve İslâm coğrafyasına yayılmaması için büyük gayretler gösterilmiştir. Yolcuların hacca yetişmesi ve oluşabilecek fesadın önlenmesi için 5 günlük karantina süresi 2 güne düşürülerek bu konuda bir esneklik de gösterilmiştir. Sonuç itibariyle Yemen’in Asîr bölgesinde zuhur eden salgınlara karşı mücadelede Osmanlı İdaresi aldığı ve uyguladığı tedbirlerle çok önemli ve başarılı çalışmalar yürütmüştür.