Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
113 pages
1 file
Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji (T.E.D.) Bölümü Dergisi / Sayı: 26, 2015/1, 2015
da Kültürler Arası Etkileşim, Tiyatroda Yeni Arayışlar gibi inceleme kitaplarınızın ortak noktası "tiyatroda alımlama"yı farklı metinler ve sahneleme örnekleriyle göstermek, bu bağlamda kuramsal birikiminizle uygulamanın bütünleşmesini sağlamak. Tiyatroda alımlamanın dramaturjiyle ilişkisini açarak konuya girebilir miyiz? * Ankara Üniversitesi, Tiyatro Bölümü, Doktora Öğrencisi. Prof.Dr. Zehra İpşiroğlu ile yapılan bu söyleşi Aralık 2106 ve Nisan 2017 tarihleri arasında kimi zaman yazarla e-posta aracılığıyla yapılan yazışmalara, kimi zaman ise karşılıklı görüşmelere dayanarak gerçekleştirilmiştir (söyleşiyi yapanın notu). 90|Sayfa PROF. DR. ZEHRA İPŞİROĞLU İLE ESERLERİ, TİYATRO VE KADINLAR ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ kadınlarla yaptığımız röportajları ele alalım. Alımlama süreci içinde karşınızdaki insanı anlamaya çalışıyorsunuz. Kendi düşüncelerinizi, duygularınızı, izlenimlerinizi geri plana iterek gözlemciliğinize ağırlık veriyorsunuz. Söylenen, söylenmeyen her şeyi, kısaca göstergeleri birbirleriyle ilişkilendirerek okumaya başlıyorsunuz. Bu süreç içinde yavaş yavaş kapılar açılıyor, karşınızdaki insanla ilgili çok şey görmeye başlıyorsunuz. Sözgelimi ne tür duygularla boğuştuğu, nasıl bir zihniyet yapısı olduğu, bu zihniyetin ve duyguların ardında hangi ideolojilerin olduğu, bunlarla nasıl başa çıktığı ya da çıkamadığı, kısaca o insanın yapısını çıkarıyorsunuz. Aynı şey sanat yapıtıyla iletişimde de söz konusu. Tiyatroda buna dramaturji diyoruz.
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi, 2018
Bu makale hakem değerlendirmesinden geçmiştir.
Anadolu Üniversitesi Sanat & Tasarım Dergisi, 2021
Recent debates on art education focus on an agenda that questions the position of arts education within the university structure (Borgdorff, 2012; Busch, 2009; Elkins, 2009; Slager, 2012). In this context, the concept of artistic research proposes an experimental and process-oriented practice, within a university model with limited ideas on knowledge production and transfer of this knowledge. Today, the concept of research becomes one of the focal points of an epistemological transformation (Latour, 1998), while the relative ease of accessing information triggers questions about the function of the university as a medium that provides experience and knowledge transfer. The excessive proliferation of information leads to undermining the access to knowledge and to determine the process of classifying, analyzing, and laying the groundwork for new imaginations as the dominant skills. The concept of research becomes crucial with its emphasis on the flow of thought rather than finite knowledge, and the experimental process that is integrated with its object. Within this epistemological transformation, this review article aims to reflect on the particular mode of thinking relevant in artistic production, which is open to experience and experimentation. In this framework, it discusses artistic thinking, which is traditionally excluded from the scientific knowledge field due to its intuitive, emotional and sensational nature. Within this context, the paper aims to examine the potentials of experimental practice and material thinking within the language of art.
Sanat Dergisi
E.x.lstentialist Theatre, as one of the contemporaıytheatres, has been founded especially on the works of existentialist playwrtnghts as Sartre and Camus. Existentialist philosophy, having a prominent place in the modem process and including the criticism of modernity, present the individua! a preseription of being exis-tent and finding himself on the basis of a world with chaos and mam. As one of the sources of contempo-raıy philosophies and using theatre as a means of fulfilling its aims, it has not had a great popularity except theatre. Technical and thematlc features of existentialist theatre of which the source is existentialist philos-phY has been Focused on in the article.K ey Woıds: Existentialist Theatre, Sartre, Camus Varoluşçuluk insanın dünyadaki durumuna i duruşuna veya dünya ile ilişkisine bakışıyla; düşünce okulu, inanç sistemi veya kümelerini reddedişiyle; onların sığ, yap-maak ve yaşamdan yoksun yapılarına yönelttiği eleştirilerle modern zamanların en çarpıcı düşünce dizgelerinden biridir. Bunalım felsefesi olarak da adlandırılan varoluşçuluk, genelolarak 20. yüzyılın ilk yarısında etkinlik sahasını genişletmiş, insan varoluşunun anlamına ilişkin ileri sürdüğü tezlerle de tarihin önemli düşünce evrelerinden biri olagelmiştir. Varoluş felsefesinin ele aldığı sorunlar hiç şüphesiz ilk kez bu akımla birlikte irdelenmez. Onun merceğine ilişen sorunlar-insanın ve evrenin anlamı-antik zamanlardan beri bir çok düşünürün uğraşısı olmuştur. Sokrates'in, Augustinus ve Pascal'ın varoluşçu olduklan; Husserl'in ve Scheler'in görüngübilimi (Fenomenoloj!), Bergson'un ve Dilthey'in yaşama felsefeleri ile modern antropologların çalışmaları da benzer çizgide değerlendirilmiştir.i Modern 'varoluş'düşüncesini ilk ortaya atan Kierkegaard'dır. Jaspers, Varlık Aydınlan ması (Existenzerhellung) ve Varoluş felsefesi (Existenzphilosophie) ile bu akımın en önemli yapıtlarının altına imza atmıştır. Yine Heidegger'in Varlık. Ue Zaman (Sein und leit)'ı baş yapıt niteliğindedir. Sartre ise varoluşçu olduğunu kabul eden tek büyük yazar ve düşünürdür. 1 Sözü edilen bu yazar ve düşünürlerin akım içindeki yerleri ve düşünce motiflerine değinmeden önce, varoluşçuluğun ne olduğu, hangi problemleri temel edin-diği konularına değinmekteyarar var. Türkçe karşılığı Varoluşçuluk (Alın. ExistenzialismU5; fr. Existentia/jsme; Ing.
DANTE ile Sanat ve Düşünce, 2015
Batı dünyası şiirinin baş yapıtı İlahi Komedya, Dante’nin Cehennem’e, Araf’a ve Cennet’e yaptığı düşsel bir geziyi destanlaştırır. İlahi Komedya 14233’e ulaşan toplam dize sayısı ile, şiir tarihinin en uzun soluklu şiirlerden birisidir. Dante’nin 1300 yılının 7 Nisan Perşembe gecesi başlayan gezisi bir hafta sürer, Dante’ye şair Vergilius rehberlik eder. Araf’ın tepesinde Vergilius yerini, Cennet’te Dante’ye rehberlik edecek olan Beatrice’ye bırakır. Dante, Beatrice’yi ilk kez gördüğünde kendisi dokuz, Beatrice sekiz yaşındadır. Dante, ömrü boyunca Beatrice’ye bağlı kaldığı gibi, düşünce dünyasının da esin kaynağı olur Beatrice. Vergilius’un Aeneis destanını örnek alan ve sıra dışı bir aşka mitoloji, tarih ve kutsal metinlerle de desteklenen gerçeküstü bir ortamda yakılan bir ağıt olarak da değerlendirilebilecek olan İlahi Komedya’nın, tarih ve felsefeden dinbilimine, gökbilimden geometriye uzanan bir ansiklopedi niteliği taşıması da bir başka özelliğidir. Dante, İlahi Komedi'sinde ve diğer eserlerinde hakikati aramaktadır. Örneğin İlahi Komedya’da üç seyahat yapar. İlk seyahati Cehennem yolculuğudur ve büyük engellerle doludur. İkinci seyahat, yani Araf seyahati daha kolay ve ümit doludur. Üçüncü seyahat yani Cennet ise, müzik, dans ve ışık eşliğinde yapılan bir seyahattir. Bu seyahatler sırasında Dante'ye Vergilius (Bilgelik), Beatrice (Güzellik) ve Aziz Bernard'ın simgelediği (Güç) rehberlik etmektedir. Seyahatlerinin sonunda Dante Işığa kavuşmaktadır. Dante, düşüncelerini şöyle dile getirmektedir: "Beni meydana getiren kudret, en yüce bilgelik, güzellik ve ilk aşktır"... Dante eserlerini yazarken gerek Batı ve gerekse Doğu bilgilerinden fazlası ile faydalanmıştır. Özellikle Greko-Romen düşüncesi ve sanatı, ayrıca İslam dünyasından İbn Arabi düşüncesi Dante eserlerinde öne çıkar. Yazar, Dr. Mustafa Tolay, bu eserinde başta İbn Arabi etkilerini gösterek, Dante’nin “İlahi Komedya” eserinde dört farklı anlam düzeyinden, sanat ve düşünce yoluyla “ezoterik” açılımları okurlarına sunmaya çalışmıştır.
Teatrallik metaforu, son yıllarda, Tiyatro ve Performans Çalışmaları alanında yeniden değer kazanan kilit bir kavramdır. Terimin akademik açıdan “yeniden kıymetlenişi” kısmen, alanda belli bir söylemsel egemenlik kazanan performatif/edimsel terimine bir tepki olarak ortaya çıkar. Bu çalışmada bir taraf tutmaktansa teatralliğin eleştirel olarak bu çekişme tarafından biçimlendirildiğini iddia etmekteyim. Teatrallik metaforu tarih içinde kavramın sahicilikten uzak ve aldatıcı olduğunu öne süren ve en bilineni sanat eleştirmeni Michael Fried’ın “Sanat ve Nesnelik” (1998) çalışması olan anti-teatral söylemler içerisinde kullanılmıştır. Ancak, Avrupa avangardı ise teatralliği tiyatronun “özü” olarak görmüştür. Örneklerde bahsi geçen “hakikatin”, sadece teatrallik adına yapılan iddialarda değil, teatralliğin bir başka kavramla hizaya getirilmesi sayesinde oluşturulduğu anlaşıldığı vakit, çelişki olarak görünen şey kaybolmaktadır. Bu makale, ister müttefik ister düşman sıfatında olsun teatrallik metaforunun belli argümanların hizmetinde nasıl rahatça kullanıldığını incelemektedir. Tartışma konusu, bir yorumsal otoritenin, egemenlik mücadelesindeki söylemlerden yalnızca birine itibar ederek savını oluşturmasıdır.
Türk Psikoloji Yazıları, 2020
Individual differences are observed in processing and usage of spatial information in all areas of our lives. This study focuses on the relationship between spatial thinking style and spatial ability by holding gender constant. Gender, frequently reported in the literature, was predicted not to be the only factor explaining individual differences but there are other factors such as spatial representation. The sample consisted of all women, 61 university students. Spatial thinking style was measured by self-report questionnaires and spatial ability by Mental Rotation (MR) test. To enable the use of different strategies, 3D stimuli were presented in whole and cut form, followed by the Spatial Representation Questionnaire and the Santa Barbara Sense of Direction Scale. Participants were categorized according to the way they represented space in their minds (survey or landmark). The main finding of the MR literature, Angular Disparity Effect, was replicated; as the angular disparity between the stimuli pair increased, response time slowed down and the accuracy ratio decreased. Furthermore, the stimulus shape and spatial representation were found to influence MR performance. As the angular disparity increased, so did the complexity of the task, and participants, who formed survey representations rotated the figures than the ones with landmark representations. Same pattern was observed with stimulus shape; as angular disparity increased, whole figures were rotated faster. Supporting the previous findings, current study suggests that differences in spatial cognition and spatial skills cannot solely be explained by gender but other factors such as spatial thinking style play an important part.
2013
In realistic theatre, the aim is the spectator to feel the emotions felt by the character and develop emphaty with the character in the play. For this aim, an illusion of reality is tried to be created; and then, the spectator will believe that it is not a play, but a real fragment of life. For the illusion of reality, it is thought that, the similarity to the reality of the text, the sensorial elements on the stage and the acting is necessary. But in the later periods, there were different opinions about the necessity of these factors for creating an illusion of reality. This article aims to analyse the process of emphaty, examine the degree of necessity of the factors that are used to create an illusion of reality and to evaluate the importance of the authenticity of the actor fort his illusion.
Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2024
Eleştirel düşüncenin imkanı sorununu anlamlı kılan şey, eleştirel düşüncenin eleştirisi yani eleştirel düşüncenin kendisi üzerine refleksiyonudur. Eleştirel düşüncenin farklı boyutlarının tarihsel süreçte nasıl mümkün hale geldiğini anlamak, onun kendisi üzerinde refleksiyona nasıl eriştiğini anlamak için elzemdir. Eleştirel düşüncenin eleştirisi, aynı zamanda -şayet varsa- onun sınırlarının belirlenmesini, en azından bu sınırların neler olduğuna dair tartışmayı beraberinde getirmektedir. Bu yazımızda eleştirel düşüncenin imkanı sorununu kısa notlarla ele alırken onun kendisi hakkında refleksiyonun tarihsel gelişimine dikkat çekeceğiz. Eleştirel düşüncenin imkanı sorununa derinliğine nüfuz etmenin yolu kozmogoni yani yaratılış mitlerinden geçer. Zira bu mitler bize varlığın bir tür boşluk veya imkan ortamında açığa çıkışını anlatırken aynı zamanda rasyonel düşüncenin imkanını da göstermektedirler. Mitik kültürlerde eleştirel düşüncenin kutsal temeline dair anlatılar meseleyi sadece sınır kavramına indirgememektedir. Zira orada asıl olan mitik nedenselliktir. Thales ile birlikte eleştirel düşünce, mitik nedensellik anlayışını bir kenara bırakmaya ve kainatı kendi içinde izah edilebilir bir gerçeklik olarak görmeye başlamıştır. Ne var ki tam bu noktada bir kısır döngü baş göstermektedir: Kozmik prensibe ulaşmak için mevcut anlatılara kuşkuyla yaklaşmalıyız; bu anlatılara yönelik kuşkuların ve eleştirel düşüncenin makul ve geçerli olması için kozmik prensipten hareket etmeliyiz. Düşüncenin soyutlaşmaya başlaması dilin grameri ve yazının gelişimi ile paralellik arz etse de, en önemlisi kuşkunun düşüncenin kurucu bir unsuru haline gelmesidir. Kuşkunun önce mitik, sonra bilimsel düşüncelere yöneltilmesi, en sonunda eleştirel düşüncenin kendisine yönelmesine imkan aralamıştır. Bu durum en bariz şekliyle Sokrat ve sonrasında fark edilmektedir. Eleştirel düşüncenin kendisi üzerine refleksiyonu metafiziksel düşünce ile tarihsel düşünce geleneklerinde farklı karakterlere bürünmüştür. Metafiziksel düşünce geleneğinde eleştirel düşünce daha ziyade mantık eksenlidir. Buna karşılık Hegel ile güçlü bir ifadeye kavuşan tarihsel düşünce geleneği formal (mantıksal) düşüncenin gerisine tarihsel tecrübe veya ontolojiyi koyarak eleştirel düşünceyi ikincil bir hususa dönüştürmüştür. Bu durum aynı zamanda post-modernizm ve post-metafiziksel düşüncelerin gelişimini mümkün kılmıştır. Zira bu son yaklaşımların ortak özelliği eleştirel düşüncenin asla kendisini mümkün kılan tarihsel-dilsel tecrübe veya tarihsel ontolojinin gerisine gidemeyeceğine yani saf eleştirel düşüncenin imkansızlığına dair kanaatleridir. Semavi dinlerin eleştirel düşüncenin gelişimine katkısı ise daha ziyade ahlaki ve eskatolojik düzlemdedir. Bu yönüyle semavi dinlerin eleştirel düşünceyi zamansallaştırdıkları açıktır. Zira eskatolojik inanç her şeyden önce geleceğe dair umuttur ve zaman bu umuda açıklığın kendisidir. Bu yüzden dini bağlamda eleştirel düşünce bu umudu mümkün kılan ve besleyen zamansal süreçten ayrıştırılamaz. Kur’an metni, eleştirel düşüncenin imkanını gösteren kevni, ontolojik ve epistemolojik bağlamda ayetler, eleştirel düşüncenin örneğini veya modelini gösteren ahlaki, aksiyolojik ve estetik ayetler ve eleştirel düşünme(me)nin sonucunu gösteren eskatolojik ayetler şeklinde üç genel kategoriye sahip görünmektedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü Dergisi, 2023
I. Uluslararası Kapadokya Felsefe ve Sosyal Bilimler Sempozyumu-İnsanı Anlamak, 2019
Ayna Klinik Psikoloji Dergisi, 2018
Gelenek ve Modern Arasında Bilgi ve Toplum, 2013
Düşünen Şehir Dergisi, 2020
Art-e, 2021
Kuram ve Araştırma , 2022
Turnalar Uluslararası Hakemli Türk Dili, Edebiyat ve Kültür Dergisi, 2021
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Turkish Studies, 2020
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2022
DergiPark (Istanbul University), 2022
Bu makale İngilizce olarak konferans kitabında yayınlanmıştır: 10.th. International Research College of Theatre Arts For Children and Young People, 2019
Journal Of History School
Mediterranean Journal of Humanities, 2017