Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
7 pages
1 file
29-dekabrdagi 223/4-son qarori bilan biologiya, qishloq xoʻjaligi, tarix, iqtisodiyot, filologiya va arxitektura fanlari boʻyicha doktorlik dissertatsiyalari asosiy ilmiy natijalarini chop etish tavsiya etilgan ilmiy nashrlar roʻyxatiga kiritilgan 2024-5/4 Xorazm Ma'mun akademiyasi axborotnomasi 2006 yildan boshlab chop qilinadi Xiva-2024 XORAZM MA'MUN
Genel anlamda düşünce dünyâsı, varlık alanında yer alan cisim sâhibi her şey hakkında olduğu gibi, san'at eserlerinin de ilk özü yani cevherine dâir bazı fikir ve teoriler ortaya koymuştur. Anlam dünyâsı ile kurduğu ilişkilerin niteliğine bağlı olarak, ses ve söz san'atları arasında önemli bir yer tutan şiirin oluşum sürecinin ilk noktasındaki özün niteliği ya da şiirin nasıl bir cevherden türediği hakkında çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. İslâm şiir geleneğinin şuûraltı temelinde de geniş bir yer tutan tasavvuf nazariyâtına göre, genel olarak varlığın en temel ilk cevheri, Allâh'ın kendi zâtından yaratmış olduğu Hakîkat-ı Muhammediyye'dir; sonraki süreçte ma'nâ ve şekil bilgileri sâbitlenerek Levh-i Mahfûz'a kaydedilmiş olan her varlığın ondan türediği kabûl edilmiştir. Bu minvâlde, şiirin lafzî/sözel cisminin aslî cevherinin Levh-i Mahfûz'da saklı olduğunu kabûl eden dîvân edebiyâtı geleneği, cevher terimini farklı kelimelerle oluşturduğu terkîb ve kombinasyonlarda dile getirmekle birlikte, sözün özü ya da tözü bağlamında mazmûn kelimesi ile de bir arada kullanmaktadır. Bu makâle, " Dîvân şiiri dünyâsında A'yân-ı Sâbite'si (değişmez sâbit görüntüler) Levh-i Mahfûz'da yer alan kelâm/şiir cevherlerine mazmûn denir. " temel fikir ve iddiâsı üzerine kurulmuştur. Ana fikir, çoğunluğu tasavvuf literatürünün klâsik kaynaklarından ve dîvân şiirinden yapılan örnek metin alıntıları ile desteklenmeye çalışılmıştır. Ayrıca, iddiâyı destekleyeceği düşüncesiyle, son dönem şâirlere âit manzûm ve mensûr metin örneklerine yer verilerek gelenekle bir bağ kurulmuştur.
Kur'ân'ı Kerîm, insanı aklını kullanmaya davet etmekte, evrene hakim olan bu mükemmelliği görmesini ve bunun Allah’ın varlık ve kudretinin bir delili olduğunu idrak etmesini istemektedir. Kur'ân'ı Kerîm, bu maksadını icra ederken bu âlemle ilgili pek çok varlığa dikkatleri çekmiş, bunlar arasında öneminden dolayı bir çok yerde çeşitli vesilelerle yağmuru da gündeme getirmiştir. Yağmur Kur'ân'ı Kerîm’de degişik kelimelerle ifade edilmiştir. Yağmurun mucizevi bir şekilde oluşumu, daimi döngüsü, belli bir ölçüyle yağması, temiz, sağlıklı ve tatlı kılınması, yer altında depolanması, bereket, rahmet ve rızık olması gibi birçok özelliğine vurgu yapan Kur'ân'ı Kerîm tüm bunlarla Tevhid, nübüvvet ve ahiret gibi temel slamî konuları kolayca anlaşılır şekilde izah etmekte böylece yağmurun maddi ve manevi rahmet yönüne vurgu yapmaktadır. insanların Allah’a, birbirlerine ve tabiata karsı olan olumlu davranıslarının yagmurun rahmet yönüne tesir ederken, tam aksine insanların Allah’a, birbirlerine ve tabiata karsı olan olumsuz davranısları yagmurun azap yönüne tesir etmektedir. Yagmurun azap olması çokluguyla ya da yokluguyla olabilmektedir. Kur'ân'ı Kerîm yağmurun rahmet ve azap yönünün önceki kavimlerde nasıl tecelli ettiği örneklerini gözler önüne sererek onlardan ibret almamızı tavsiye etmektedir. Ayrıca Kur'ân'ı Kerîm vermek istediği bir çok mesajda yağmur konulu mesellerden istifade etmektedir. Anahtar Kelimeler: Kur'ân'ı Kerîm, Yağmur, rahmet, azap, tufan, kuraklık, mesel.
Söz söylemek canlılar arasında sadece insana mahsus bir özellikken, söylenilen sözün doğruluğuna veya yanlışlığına dair verilen nihaî karar, insana ait değildir. Kelam sıfatıyla tenezzül ederek insana vahyi gönderen Allah Teâla, söz söylemenin gereklerini/inceliklerini Kur'ân-ı Kerîm'de belirtmiştir. Mü'minlerin ağız ve söz disiplini adı verilen bu çalışmada ise, söz-üslub-davranış hakkında verilen genel bir bakış açısından sonra, kavl kelimesinin sıfatlı kullanımlarının konuyla ilgili olanları, emredilen ve nehyedilen olmak üzere iki kısımda değerlendirilmiştir. ABSTRACT Dialect and Said Discipline of Believers in The Holy Qur'an While to tell-off is just a feature that off to human being, the final decision regarding rumored promise of accuracy or inaccuracy is not human. Allah, who condescendingly sent revelation to human being with kalam attribute, has stated the requirements of speech/fineness in the Holy Qur'an. After a general overview about the said-style-behavior, this study named as " Dialect and Said Discipline of Believers " investigates the subjective usage of " kavl " word in two parts as ordered and prohibited.
İstanbul için yadsınmaz bir gerçek olan deprem riski karşısında sıkça dile getirilen olgu depreme hazırlıklı olunmasıdır. Diğer yandan ise "İstanbul depreme hazır" söyleminin altlığında kimi ağır hasarlı resmi binaların onarımı yanı sıra afet sonrasındaki kurtarma çalışmalarına yönelik örgütlenme izlenmekte, deprem zararlarını azaltmaya yönelik çalışmalar ise ağırlıkla göz ardı edilmektedir. Oysa afet sonrası arama kurtarma, organizasyon gibi hazırlıklara paralel olarak, ana erek deprem zararlarının, can ve mal kayıplarını en aza indirecek önlemlerin de alınması olmalıdır. Gelişmiş ülkelerin afet yönetim sistemleri incelendiğinde de, afet sonrasına yönelik afet planlarının hazırlanması yanı sıra, afet zararlarını azaltıcı stratejik planlarının da hazırlandığı, risklerin ve önceliklerin belirlendiği, bu sorunları çözmeye yönelik örgütsel yapılanmalara ve mali kaynak yaratmaya veya desteklemeye, katılıma olanak sağlayan yasal altyapının hazırlanmış olduğu görülmektedir. Deprem afeti öncesi zarar azaltmaya yönelik yatırımların, afet sonrası doğabilecek maddi ve mali zararları çok önemli boyutta azalttığı sürekli vurgulanmaktadır. Bu nedenle de bu bilince kavuşmuş ülkelerde afet sisteminin zarar azaltmaya yönelik boyutu önem kazanmaktadır.
kitap-lık, 2018
Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi romanı; Kemal'in Füsun'a olan takıntılı aşkının, bu aşkın ardında kalan "şey"lerle kurulan bir müzenin, birlikte ya da ayrı ayrı yaşanmış, parçalanmış, tekrar toplanmaya çalışılmış bir hayatın katalogudur. Orhan Pamuk'a bir hikâyenin anlatılmasıyla kurulan romanda "biten şeylerin korkusunu" yaşayan birinin varlığı, bütün bir hayatın şeyler vasıtasıyla biriktirilmesi ve kalıcı hâle getirilmesiyle imlenir. Orhan Pamuk'a hikâyesini anlatan Kemal Basmacı, Füsun'la kesişen yollarının JC marka bir çanta ile başlayıp bitmesini istemediği için hikâyesinden önce hayatını kurgular. Füsun'u tekrar görmek için yaptığı planlar sonucunda Kemal başarıya ulaşır, Merhamet Apartmanı'ndaki dairenin kilidi açılır. Kapının ardında yaşanacak şeyler ise çantadan sonra yine eşya ile devam edecek ve eşyanın konuşmaya başladığı mekâna, müzeye doğru gidilecektir. Bundan sonra kurgulanmış bu hayat, şey'in parça parça hayatın içine yerleştirilmesiyle devam edecek ve sonunda hikâyenin eşya tarafından anlatıldığı müzeye dönüşecektir.
International Journal of Filologia, 2024
Yeryüzünde inşa edilen ilk bina, ilk mabet ve Müslümanların kıblesi olan Kâbe; dinî mahiyetinin yanında kültür ve edebiyatımız açısından da çok önemli bir değerdir. Türk edebiyatında Kâbe; Hz. Âdem'den başlayarak diğer peygamberler, özellikle de Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. Muhammed'in (sav) hayatı ve peygamberlik dönemleri bakımından ele alınmıştır. Edebiyatımızda Kâbe konulu müstakil Kâbe-nameler yazılmakla beraber hac seyahatnameleri, menazil-i hac ya da menasik-i hac türündeki manzum ve mensur eserlerde Kâbe'nin İslam inancındaki yeri ve önemi üzerinde durulmuştur. Edebî eserlerde Kâbe'nin dinî hususiyetleri ve hac ibadetindeki yeri hakkında bilgi verilmekle beraber bazı divan şairlerinin Kâbe'yi hakiki mahiyetinin dışında, soyut unsurları karşılamak amacıyla bir mazmun olarak değerlendirdiği görülmektedir. Divan şiiri estetiğinde Kâbe, teşbih, istiare gibi çeşitli edebî sanatlar yoluyla bir benzetme unsuru olarak da kullanılmıştır. Necatî Bey, Bakî, Ahmet Paşa, Taşlıcalı Yahya; Kâbe'yi şiirlerinde bu minvalde kullanan şairlerden bazılarıdır. Mazmunları kullanmada mahir bir sanatkâr olan Emrî (ö. 1575) de şiirlerinde Kâbe'yi benzetme unsuru olarak ele alan isimlerdendir. Onun şiirlerinde Kâbe'nin, âşık ve sevgiliyle ilgili çeşitli durumları aktarmada bir mazmun olarak kullanıldığı görülmektedir. Çalışmada Edirneli Emrî'nin Dîvân'ında "Kâbe" mazmunu ve beytü'l-harem, kıble, mihrap, zemzem, Mekke kulpu gibi Kâbe ile alakalı kavramların ne manalara geldiği ve hangi benzetmelere konu edildiği incelenmeye çalışılmıştır.
KISACA Anadolu tarihinde meydana gelen en köklü ve kalıcı değişiklik Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasıdır. 1071 Malazgirt Savaşı akabinde Anadolu Müslüman Türkler tarafından fethedilerek bugüne kadar devam eden Türk devletleri zincirine sahne olmuştur. Bu devletler zincirinin en önemli halkalarını Büyük Selçuklu, Türkiye Selçukluları ve Osmanlı Devleti oluşturmakta olup, kurucuları 11. Yüzyıldan itibaren kendilerine Türkmen de denilen Oğuzlardır. Türkiye tarihinin yerli kaynaklarında adı ilk önce anılan Oğuz boyu muhtemelen Çepniler olup, Karadeniz kıyılarının fethinde önemli rol oynamışlardır. Fatih 1461'de Trabzon seferine çıktığında Giresun'dan itibaren Karadeniz kıyıların Trabzon tekfurlarının elinde olmakla birlikte bu toprakların güneyinde ve yaylalarda uzun zamandan beri büyük bir Türk yerleşimi mevcuttu. Fatih'ten önceki dönemde de Osmanlılar Trabzon ve çevresindeki siyasi gelişmelere kayıtsız kalmamışlardır. Rum tekfurlarının Osmanlı aleyhtarı milletler arası bir ittifak kurma çabaları Orta, Doğu Anadolu ve Karadeniz'de sürekli hakimiyet kurmak isteyen Fatih'in dikkatini çekmiştir Osmanlı kara ve deniz kuvvetlerinin ortaklaşa yürüttüğü seferle Trabzon Türk idaresine alınarak Bizans'ın Anadolu'daki son kalıntıları temizlenmiştir. 1.GiRİŞ Doğu Karadeniz bölgesine yerleşme hadisesi çok eski tarihlere uzanmaktadır. Araştırmalar bölgeye ilk olarak M.Ö.III. bin ile II. bin yılları arasında Oğuzlar'ın öncü kollarından biri olarak kabul edilen "Gas/Kas" ve "Gud/Gutiler" in, M.Ö. 675 yılından itibaren Kimmerler'in yerleşmeye başladıklarını ve bunların Anadolu ve Azerbaycan'da ilk Bozkır kültürünü yaşayan Proto-Türkler olduğunu göstermektedir. Trabzon şehrinden ilk olarak bahseden müellif Xenophon'dur. O'nun verdiği bilgilere göre M.Ö. 400 yılında Doğu Karadeniz'de yaşayan kavimler Kolhlar, Driller, Mossinoikler, Haibler ve Tibarenler olup, Faruk Sümer'e göre bunlar kesin olarak Yunan asıllı değillerdi. Doğu Karadeniz bölgesine Kimmerlerden sonra İskitler, Medler, Persler hâkim olmuştur. Bu hâkimiyet Makedonya kralı İskender'in M.Ö. 334 yılındaki doğu seferine kadar devam etmiştir. M.Ö. 312 -280 tarihleri arasında bölge İskender'in komutanları hâkimiyetinde kalmıştır. Bölge M.Ö. 280-63 yılları arasında Pontus Devleti idaresi altında kalmıştır. M.Ö. 63 -M.S. 395 yılları arasında Doğu Karadeniz, Roma İmparatorluğu'nun hâkimiyetine girmiştir. M.S. 394-1204 yılları arasında mağlûbiyete uğratılan Bulgar Türklerinden bir kısmı Trabzon havalisine yerleştirilmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Türk Maarif Ansiklopedisi, TÜBA- Türkiye Maarif Vakfı
İslam Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 2023
"O'zbekistonning umidli yoshlari" mavzusidagi 1-son Respublika ilmiy talaba va magistrlar onlayn konferensiyasi, 2020
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2018
Turkish Studies: Economics, Politics, Finance, 2021
Eski İran'da (Persler, Parthlar, Sasaniler) Veraset İdeolojisi, 2021