Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2018, Kadınların Düşünce Hayatında Erkeğin Egemenliği
…
26 pages
1 file
Uzun yıllardır, akademisyen ve entelektüellerden oluşan, düşünce dünyası diyebileceğimiz bir dünyanın içinde yaşıyorum. Düşünce dünyasından kastım, bu dünyada düşüncenin kendi içinde bir değer ve hatta amaç olması. Bu dünyaya giren kişiden düşünce hayatı yaşaması, yani hayatının merkezine düşünme faaliyetini koyması, düşüncenin açıklayıcı ve dönüştürücü gücüne inanması beklenir. Bu, düşüncesini sürekli genişletmesi ve derinleştirmesi, düşüncenin önündeki çeşitli engelleri aşmaya çalışması ve eğer gerekirse düşüncesi uğruna – düşünceyi ciddiye aldığı için– belli riskleri göze alabilmesi anlamına geliyor. Bunlara itiraz olarak, böyle bir dünyanın gerçek Dünya'da olmadığı, kimsenin böyle saf bir düşünce hayatı yaşamadığı, düşünme faaliyetinin diğer faaliyetlerin ve kaygıların hep arkasından geldiği ve düşüncelerini geliştirmek uğruna risk alanların her yerde ve zamanda çok küçük bir azınlık olduğu söylenebilir. Ayrıca düşünme faaliyetinin kendisinin çoğu zaman görünmez olan içsel duvarların arasında gerçekleştiği, yani düşünen kişinin düşüncesinin duygusal, sınıfsal, dinsel, cinsel, etnik sınırlar tarafından farkında olmaksızın sınırlandırıldığı da düşünülebilir. Fakat bir ideal olarak düşünce dünyası bu türden itirazları da ciddiye alır, irdeler ve düşünce hayatı süren öznenin diğer dünyalarla birlikte kendi dünyasını ve hatta kendisini de nesneleştirmesini bekler. Bu ideal, en azından Sokrates'ten beri ve özellikle de düşünce dünyasının topluma ve devlete karşı belli bir özerklik kazandığı son iki yüzyıldır güçlü ve saygın bir şekilde hayatını sürdürüyor. Bahsi geçen saygınlığın ve itibarın kendine has gücünü, tam tersinden bakarak, örneğin bu ideale karşı saldıran kişilerin ve siyasal hareketlerin bayağı olarak görünmesinden ve tarihe adını öyle yazdırmasından da anlayabiliyoruz. Ben kişisel olarak bu özel dünyaya, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde (SBF) asistan olduğum 1999 yılının sonlarında girdim. O yılların SBF'si, Tuğrul Eryılmaz'ın bu seride çıkan yazısında2 bahsettiği 1960 ve 1970'lerin SBF'sinden epey farklıydı. Kadın öğrenci ve öğretim üyesi sayısı çok artmış, oran olarak yüzde ellilere ulaşmıştı. Fakat sayısal artıştaki değişimden daha önemlisi, kadın akademisyenlerin önemli bir bölümünün feminist olmasıydı. Feminizmle ilk gerçek karşılaşmam böyle bir ortamda, hatırladığım kadarıyla asistan olmamdan birkaç ay sonra gerçekleşti. Öğlen yemeğinden sonra kahve-sigara içip sohbet ederken bir şeyler söylüyordum ama kullandığım bir sözcük dışında ne konuştuğumu hatırlamıyorum. O sözcüğü hatırlıyorum, çünkü benim gibi asistan olan feminist bir arkadaşım beni sert bir biçimde, " bayan demeyeceksin, kadın diyeceksin! " diye terslemişti. O andan aklımda kalan ve unutması mümkün olmayan başka bir şey yaşadığım utanç. Kulaklarıma kadar kıpkırmızı kesilmiştim. Fakat bu sertlik, o günlerin utancı dışarıda tutulursa, kişisel olarak bana iyi geldi. Hızlandırılmış bir ders gibi düşündüğüm bu azar sayesinde, kelime seçiminin basit bir seçim olmadığını, arkasında devasa bir tarih ve güç hiyerarşisinin olduğunu, dolayısıyla o kelimenin yerine başka bir kelime kullanmayı seçerek, o tarihin bir parçası olmayı bırakma ve yeni bir dünyanın parçası olma kararı alındığını anlamaya başladım.
2016
Avustralyali feminist filozof Genevieve Lloyd 1941 yilinda Avustralya’da dogdu. 60’li yillarin basinda Sydney Universitesi’nde felsefe egitimi aldi. 1967-1987 yillari arasinda Avustralya Ulusal Universitesi’nde ders veren Lloyd, doktorasini 1973 yilinda tamamladi. 1987’de Guney Galler Universitesi felsefe kursusune atanan ilk kadin profesor olma unvani kazanan Lloyd’un Erkek Akil (TheMan of Reason ‘Male’ and ‘Female’ in Western Philosophy)adli kitabi 1984 yilinda yayimlandi. Turkiye’de Ayrinti Yayinlari tarafindan ilk ilk baskisi1996 yilinda, ikinci baskisi ise 2015 yilinda yapilmistir, Erkek Akil Turkce’ye Muttalip Ozcan tarafindan cevrilmistir. Yayimlanmasindan kisa bir sure sonra Feminist dusuncenin klasikleri arasina giren kitap, bu alandaki en onemli calismalardan biridir.
CİNSELLİĞİN DOĞUSU YABANCI SEYYAHLAR’DA KADIN ERKEK CİNSELLİĞİ
Moment Dergi, 2021
Bu çalışma, hayatlarını savunmak için yaşamını savunan iki kadınla ve söz konusu kadınların dava süreçleri ile ilgilenen iki avukat ile yapılan derinlemesine yüz yüze görüşmeler çerçevesinde şekillendirilmiştir. Her iki kadın evli oldukları erkeğin uzun süreli sistematik şiddetine maruz kalmış ve bu şiddet sarmalının sonucunda boşanma sürecinde/boşandığı erkeği öldürme yoluyla yaşamlarını savunmak zorunda kalmıştır. Çalışmada, bu sebeple, kadınları bu sonuca iten sürecin anlaşılması çabası mevcuttur. Derinlemesine görüşmeler yapılan kadınların diğer şiddet biçimleriyle iç içe bir şekilde fiziksel şiddete ağır olarak maruz kaldıkları ve yaşamlarını savunmak zorunda kalarak evli oldukları erkekleri öldürdükleri anlaşılmaktadır. Çalışmada kadınların deneyimleri üzerinden hareket edilerek ataerki, erkeklik ve eril şiddet kavramları tartışılacaktır. Kadınların ve avukatların aktardıkları bilgiler ile eril şiddeti önlemeye yönelik caydırıcı politikaların uygulanmadığı anlaşılmaktadır. Bu noktada çalışmanın hukuk alanında da tartışmalara ve gelişmelere katkı sağlaması açısından önemli bir noktayı işaret ettiği söylenebilir.
Brief information about Turkish society, starting from the Republican period of the Ottoman Empire's modernization modernization of their work until the work is given. Given to women with the innovations in this period of social, political and economic rights has changed and increased. This article, from the ongoing innovation in the transition years of civilized society beginning with the establishment of the Tanzimat edict of the Republic and their effects on women were examined.
9. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, 2018
Bilindiği üzere folklorik ürünlerin mahiyetine dair işlevler “sözlü olma”, “geleneğe bağlılık”, “çeşitlenme”, “kalıplaşma” ve “anonimlik” şeklinde sıralanabilir. Söz konusu işlevler içerisinde en karakteristik ve baskın olanı “anonimlik”tir. Bütün kültürel uygulamalar içinden çıktıkları milletin özelliklerini yansıtır elbette ancak anonim karakterli olanlar için söz konusu yansıtmanın daha yoğun olduğu söylenebilir. Çünkü ilgili kültürel verimler ferdî olmadıkları için toplumun kolektif zihinsel dünyalarını daha berrak bir biçimde yansıtırlar. Bu bakımdan anonim ürünler üzerinde geçmişten bugüne değin farklı bağlamların konsensüsü ile oluşmuş bir ortak dünya görüşü de bulunmaktadır. Bu da “anonimlik”i diğer işlevlerin bir adım önüne geçirir. Atasözleri, konuşma esasına dayalı anonim ürünlerden biridir. Bütün anonim halk edebiyatı mahsulleri içerisinde toplumun değer yargılarını, hayat karşısında takındığı tavırları, neleri olumlayıp neleri olumsuzladığını, hayat felsefesini, kısaca ilgili insanların kültürünü en iyi yansıtanlardan biri, belki de en önemlisi atasözleridir. Adı üzerinde ataların yani geçmişte yaşamış insanların tecrübî bilgilerinden süzülmüş bilgi damlaları olarak da tanımlanabilecek atasözleri, esasen sözlü kültür atmosferinde daha yoğun kullanılmaktadır. Çünkü, söz konusu atmosferde hayatını devam ettiren insanlar, atasözleri vasıtasıyla uzun ve yazılı formasyon isteyen dilek, istek, tavsiye, nasihat ve şikâyetlerini tek bir atasözü ile ifade edebilmektedir. Böylelikle metin olarak belki birkaç sayfa sürecek düşüncelerini tek bir atasözü ile zamandan da tasarruf ederek muhatabına iletebilmektedir. Bu çalışmada, toplumsal cinsiyet çalışmaları ve bir anonim halk edebiyatı ürünü olan atasözleri bağlamında kadının toplum nazarındaki konumu tartışmaya açılacaktır. Ataerkil aile yapısı sebebiyle doğal olarak erkek egemen bir sistemle şekillenen toplumlarda kadının algılanış biçimi birbirine benzemektedir. Erkek evin reisi, güçlü, iktidar sahibi, koruyucu, karar verici, aktif ve hükmeden konumundayken kadın pasif, korunmaya muhtaç, zayıf ve benzeri negatif sıfatlarla veya erkeğin tahakkümünde bir pozisyonda algılanmaktadır. Bu algılayışın bir tezahürü olarak hem Türk atasözlerinde hem de birçok milletin atasözlerinde kadınla alakalı birbirine benzeyen, kadını olumsuzlayıcı atasözleri mevcuttur. Çalışmanın sınırı, ataerkillik anaerkillik tartışmalarına girmeden kadınla ilgili atasözleri ile sınırlandırılmıştır. Dünyanın farklı coğrafyalarından, farklı dinlerinden milletlerin kadınla alakalı atasözlerinden alınan örnekler incelenmiş ve yapılan inceleme sonucunda milletlerin kadın algısının olumsuz yönde olduğu tespit edilmiştir. Çalışmada söz konusu durumun sebepleri sorgulanacak ve kadınla ilgili bu negatif algının altında yatan etkenler tartışılacaktır. Ayrıca çalışmanın sonunda üzerinde durulan atasözü metinleri ve söz konusu atasözlerinin hangi millete ait oldukları da verilecektir. Böylece, toplumların yüzyıllardır kadınla ilgili ürettikleri depo bilgi ve düşünceler atasözleri yordamıyla gün ışığına çıkarılmış olacak; kadınla alakalı söz konusu bilgi ve düşüncelerin günümüze ne oranda aktarıldığı üzerine de fikir yürütülebilecektir.
Modern Ataerkil Toplumsallaşma: “Erkeksi”, “Erkekçi” Kadınlar, 2010
Geleneksel feodal toplumda erkeğin üstünlüğü meşru ve yasaldır; kadın eviçi rollerle sınırlı ve tabidir. Sanayi devriminin gereksinimlerine uygun olarak, insan hakları bağlamında kadınlık durumunu sorgulayan, hatta aynı bağlamda birinci dalga kadın hareketiyle karşılıklı ilişki içerisinde bulunan modernlik, cinsiyetler arasında soyut bir eşitlik anlayışını benimser ve yasalaştırır. Söz konusu anlayış, insanı/ yurttaşı/ bireyi zımnen erkek olarak kabul eder ; kadının insan/ yurttaş/ birey haklarını erkek ideali üzerinden tespit eder ve böylece aslında kadını erkeğe eşitlemeyi amaçlar. Dolayısıyla erkek hedefinde gerçekleştirilen bu biçimsel eşitlik, ataerkil sistemi tehdit etmediği gibi, ona ait değerlerin, yahut o güne dek yalnızca ona açık olan toplumsal yerin kazandırdığı değerlerin yüceltilmesine neden olmuştur. Erkekegemenliği yasalarda aşınmıştır; ancak toplumsal meşruiyeti sürmektedir. Bu bağlamda yurttaşlaşan kadın, kaçınılmaz olarak "erkekleşmekte" dir. Modernliğin kültürel eleştirisi bağlamında gündeme giren ikinci dalga kadın hareketinin temel sorunsallarından biri olan bu tespit, günümüzde cinsiyetçiliğin meşruiyetini kaybetmesine neden olan bir mücadele doğurmuştur. Bu bağlamda cinsiyetçi değerlerin bir tutum olarak deklarasyonu yadırganmakta ve azalmaktadır. Ancak bu dönüşüm, zihniyet ve davranışlara aynı oranda yansımamaktadır. Ayrıca ataerkil sistemin muhalifini de belirleyen hegemonikliği nedeniyle , "simgesel şiddet" üzerinden "erkekciliği" beslemektedir. Yaptığım araştırma, bu cinsiyetçi ikiyüzlülüğün , ataerkil düzeni değiştirmek için mücadele eden kadınlarda bile sürdüğünü göstermiştir. Yine aynı grup kadınlarda, feminist bilinç ve özgürleşmeye, , tabiiki cinsiyetçiliğe karşı tutumlara rağmen; geleneksel eviçi rollerin ifası, "erkekleşme" ve "erkekcileşme" gibi cinsiyetçi davranışlar görülmektedir. Cinsiyetçiliğin söylemde yaygınlıkla dışlanmasına rağmen, eylemde ısrarla sürmesi güncel evrensel bir sorundur ve farkındalık gerektirmektedir.
Halide Edip Adıvar'ın "Âkile Hanım Sokağı" romanından sosyolojik bir tahlil...
Erkeklere ve erkekliğe dair araştırmaların gelişimi içinde, kadınların varlığını ihmal edilmektedir. Ataerkil güç ilişkilerinin sürdürülmesinde erkekler kadar kadınların da rızası vardır. Kadınlar, erkekliğin inşa sürecinde anne, kız arkadaş, cinsel partner, okul arkadaşı, eş, işyeri arkadaşı v.b. olarak merkezi öneme sahiptir. Bu nedenle ataerkil erkekliği anlamak için kadınların pratiklerine daha yakından bakarak, ataerkil erkekliğin inşasında erkeklik ve kadınlığın karşılıklı rollerinin araştırılması gerekir. Kadınlar, sadece ataerkil erkekliğin kurbanı olarak değil, ataerkil düzene gösterdikleri rıza ya da verdikleri onay ile bu inşanın önemli bir kurucusu olarak da görülmelidir. Bu araştırma, baskıcı toplumsal cinsiyet ilişkilerinin sürdürülmesine hizmet eden ataerkil hegemonik erkekliğin kuruluş ve devam ettiriliş süreçlerinde kadınların nasıl bir rol oynadıklarını, ev ve aile ekseni etrafında sorgulamayı, ve kendilerini ezen bir cinsiyet düzeninde hâkim erkeklik stratejileriyle kadınların işbirliği yapıp yapmadıkları ortaya koymayı amaçlamaktadır. Araştırmada kullanılan veriler, yirmi kadınla derinlemesine görüşme yapılarak elde edilmiştir. Görüşme yapılan tüm katılımcılar Trabzon’da yaşamaktadır. Anahtar Kelimeler: Ataerkil, Ataerkil Pazarlık/Pay, Erkeklik, Kadınlık, Trabzon
Özet: Atasözleri ve deyimler yaşayan bir kültürün atalarından günümüze mirasıdır. Atasözleri ve deyimler toplumun ve bireyin davranış kodlarını belirleyen birer nirengi noktası olarak, genel kabul gören, olumlanan davranışlar ve düşünce biçimlerinin yanısıra kabul görmeyen ve reddedilen davranış ve düşünce biçimlerini de anlamlarında barındırırlar. Bu bağlamda Türk Atasözleri ve Deyimleri ışığında Türk toplumunda kadın imgesi araştırılmıştır. Bu araştırmada Türk atasözleri ve deyimlerinde kadın imgesinin nasıl sunulduğunu incelemek amacıyla içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Türk kültürü içerisinde kadın imgesinin bir kahramandan değersiz bir varlığa kadar geniş bir perspektifte tanımlandığı tesbit edilmiştir. Yapılan içerik analizi sonucunda kadınların olumlu ve istenilen özelliklerinin yanısıra kadına ve kadın imgesine olumsuz özellikler de atfedilmiştir. Anahtar Kelimeler: atasözleri, deyimler, Türk kültürü, kadın, kadın imgesi WOMAN IMAGE IN TURKISH PROVERBS AND IDIOMS Abstract: Proverbs and idioms are the heritages of a living culture from the ancestors to today. Proverbs and idoms are the reference points of the society and individuals behavioral patterns and they not only represents the general acceptable and valued behavioralpatterns and thought processes but also unacceptable and rejected behavioral patterns and thought processes. In this context image of women in Turhish society was explored from the Turkish Proverbs and Idıoms. In this research in order to explore the woman image in Turhish proverbs and Idioms the content anaylsis method was used. As a result Turkish women described in a wide range of perspective from a hero to a unvaluable object, not only the precious and wanted characteristics but also unacceptable and rejected characteristics are the part of woman image.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
KADEM Kadın Araştırmaları Dergisi Cilt 2 Sayı 2, 2016
AŞİRET TÜRKİYE'DE AŞİRET VE AŞİRETİN DÖNÜŞÜMÜ, 2021
Second International Conference on Women's Studies , 2006
Tekstil Ve Muhendis, 1991
DergiPark (Istanbul University), 2015
Toplumsal Cinsiyet, Sağlık ve Kadın, 2003