Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, Cumhuriyetin 100. Yılında Dünden Bugüne Muğla Cilt 1-2, Alâattin Karaca, Gulzar Mammadova, Ed., Muğla Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları 27.
Ankara’nın Bellek Mekânları: Seksen Yıllık Bir Dönüşümün Sözlü Tarih Denemesi, 2022
Çalışmada, 1940'lı yılların sonundan günümüze kadar gelen süreçte Ankara'da gündelik hayat pratiklerinin, toplumsal ilişkilerin ve mekânın dönüşümü; sözlü tarih yöntemi aracılığıyla yerel halkın belleğine başvurularak analiz edilmektedir. Ankara'nın Çankaya ilçesinde yaşayan 60 yaş üstü yurttaşların belleklerinde kalanlardan hareketle Ankara'nın belli başlı bellek mekânlarındaki değişim ve bu değişimin mekânı deneyimleyenler tarafından nasıl algılandığı ve değerlendirildiği araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Ankara'da mekânın ve dolayısıyla belleğin nasıl dönüştüğünü, bu dönüşümün gündelik hayata nasıl yansıdığını analiz etmeyi amaçlayan çalışmada, cumhuriyet ile birlikte meydanları, parkları ve mimarisiyle oluşturulmaya çalışılan kent tasarımından yıllar içinde uzaklaşıldığı görülmektedir. Özellikle 1970'lerden itibaren modernleşme ve kapitalist üretim ilişkilerinin de güçlenmesiyle birlikte ciddi bir kentsel ve toplumsal dönüşüm yaşanmaya başlanmıştır. Bu dönüşüm de ilk olarak mekân kurgusunda kendini göstermiş; arka planında yer alan ekonomik ve siyasi unsurlar mekânı, toplumsal ve kültürel yapıları büyük ölçüde biçimlendirmiş, bu değişim süreci de gündelik hayata yansımıştır. Ankara'nın bellek mekânları tarihsel süreçte dönüşerek yok olma ile karşı karşıya kalmıştır. Kentin merkezi olarak tanımlayabileceğimiz Kızılay ve Ulus bölgesi giderek bu özelliklerini yitirmeye başlamıştır.
Belediyelerin Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Uluslararası Sempozyumu
Anadolu Kültürel Araştırmalar Dergisi
Bellek, mekân ve zaman ile güçlü bir ilişki kurar, geçmişten gelen görüntülerin anlamsal ve duyusal olarak düşünmesini ve uyandırmasını sağlar. Bu ilişki mekânın nasıl algılandığı ile ilgilidir. Yaşanılan yerler bazı kişiler için sadece bir mekân iken bazen bu mekânlarla kurulan kişisel bir bağ orayı mekân olmaktan uzaklaştırır. Zamanla mekânın veya kentin gelişmesi ve büyümesiyle bu alanlar farklı yerlere dönüşse de hâlâ insanların belleklerinde özel olarak kalmaktadır. Bu çalışmada, Orta Karadeniz Bölümü'nde yer alan Tokat'ın Turhal İlçesi'nin zaman içerisindeki mekânsal değişimi kent belleği açısından incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda 55 yaş ve üzerindeki kişilerin geçmiş ve günümüzdeki yaşantılarında etkili olan mekânlar üzerinden aktarılmıştır. Çalışmamızda nitel araştırma yöntemlerinden sözlü tarih araştırması yöntemi kullanılarak bu yaş grubundaki 15 kişiyle görüşülmüştür. Çalışma sonucunda Turhal'ın geçmişte gerek sosyal gerek kültürel anlamda oldukça ileri düzeyde olduğu, tarihi yapılara kültürlere daha önem veren bir şehir olduğu, özellikle 1990'lı yıllardan sonra ise hızlı bir şekilde göç vermesinden dolayı bu alanların kalmadığı görülmüştür. Katılımcıların Turhal kent belleğine ilişkin mekanları Turhal Şeker Fabrikası ve Kesikbaş Cami ve Türbesi'dir.
SALT E-yayın, 2023
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS), 2024
Toponimi, yer adlarının kökenini, gelişimini ve bu adların oluşumunu etkileyen faktörleri sistemli bir şekilde araştıran bir bilim dalıdır. Literatür taraması, belirli bir araştırma alanındaki mevcut bilgi birikimini anlama ve bu alandaki önceki çalışmaları değerlendirme açısından kritik öneme sahiptir. Kaynakların derlenmesi ve sınıflandırılmasıyla oluşturulan bibliyografyalar, araştırmacılara zaman tasarrufu sağlamakla birlikte, alanla ilgili çalışmaların mevcut durumunu ve eğilimlerini anlamak için önemli bir araçtır. Bu çalışmada, doğrudan Antalya ve ilçelerinin yer adlarını inceleyen çalışmalara odaklanılmıştır. Çalışma, lisans ve lisansüstü tezler, kitaplar ve kitap bölümleri, makaleler, bilimsel toplantılarda sunulan bildiriler ve diğer kaynaklar olmak üzere beş ana bölümde tasarlanmıştır. Literatür taraması ve doküman inceleme yöntemleri kullanılmıştır. Antalya ve ilçelerinin yer adlarına ilişkin birçok çalışma olmasına rağmen bu çalışmaları derleyen bir bibliyografi bulunmamaktadır. Çalışma, bu eksikliği gidermek amacıyla hazırlanmıştır. Antalya yöresinin yer adlarıyla ilgili 8 lisans ve lisansüstü tezi, 2 kitabı, 3 kitap bölümünü, 22 makaleyi, 16 bildiriyi ve 1 blog yazısını içeren toplam 52 kaynak bir araya getirilmiştir.
2017
Gokova korfezinin dogusunda bulunan calisma sahasi ve yakin cevresi ulkemizin birinci derece deprem bolgesinde yer alir. Bati Anadolu’daki halen aktif olan K-G yonlu acilma neticesinde yaklasik D-B dogrultulu grabenler ve onlari olusturan kenar faylari aktif olup tarihsel ve aletsel donemlerde buyuk depremler uretmislerdir. Bu faylarindan biri de korfezin kuzey kenarini olusturan Gokova fayidir. Bu fayin doguya dogru uzantisi Akyaka ve cevresinden gecer. Genel olarak D-B dogrultulu, zaman zaman da BKB-DGD ve DKD-BGB dogrultulu olarak farkli segmentler halinde gozlenen fay zonu zaman zaman 600-700 m kuzeye ya da guneye sicrama yaparak devam eder. Calisma alaninda bu segmentleri birbirinde ayiran bu segmentlere yaklasik dik/verev konumlu KB-GD dogrultulu faylar da mevcuttur. Bunlarin D-B dogrultulu iki fay segmenti arasinda gelisen yersel aktarim rampasi kirigi (relay ramp) olabilecegi yorumlanir. Ana faya verev gelisen bu tur faylarin aktifligine dair herhangi bir veri gozlenmez anca...
19 Mayıs Sosyal Bilimler Dergisi, 2023
Kent belleği kentin geçmişten günümüze olan tarihinin yeniden anımsanması ve hatırlanması ile ilgili bir süreçtir. Son yıllarda küreselleşmenin etkisi ile kentlerin hızlı büyümesi ve dönüşmesi, kentlerde yaşayan yaşlı bireyler için karmaşık kentsel mekanların oluşmasına yol açmaktadır. Bu araştırma mekân ve bellek arasındaki ilişkinin varlığı üzerinde şekillenmiş ve geliştirilmiştir. Bu araştırmanın amacı Tokat ilinde yaşayan yaşlı bireylerin mekân belleğinin oluşumu incelenmiş, mekânın bellekle olan ilişkisi değerlendirilmiş ve bellekte kalan mekân öğeleri bulunup çıkarılmıştır Bu amaç doğrultusunda Tokat ilindeki eski ve yeni mekanlar arasındaki farklılıkları ortaya çıkararak Tokat kent belleği ile ilgili bir farkındalık oluşturulması amaçlanmıştır. Araştırmada nitel yöntemlerden olan görüşme tekniğinden biri olan yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Bu araştırmanın örneklem grubunu Tokat ili örneğinde yola çıkıldığı için Tokat'ta yaşamış ve büyümüş 65 yaş ve üzeri yaşlı bireyler oluşturmaktadır. Görüşme sonucunda elde edilen bulgular ile Tema ve Kodlar oluşturulmuştur. Oluşturulan Tema ve Kodlar betimsel analiz yöntemi ile işlenerek araştırmanın sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular doğrultusunda Tokat kent merkezinde, değişim hızı yavaşta olsa, bazı geçmiş bellek ögelerinin silindiği, bazılarının işlev değişikliği ile devam ettiği, bazılarının ise gelecekte tamamen ortadan kaybolarak kent belleğinden silineceği endişesi, literatürdeki benzer çalışmaların sonuçlarını destekleyecek şekilde dile getirilmiştir.
Avrasya uluslararası araştırmalar dergisi, 2020
Belagat ilmi klasik Türk edebiyatı araştırmaların en önemli inceleme alanlarındandır. Klasik Türk edebiyatı edebî ürünlerinde ve Osmanlıcanın ifade üslubunda zevk-i selimi belirleyen bir ölçüt olarak kendini göstermiştir. Eski Türk edebiyatı sahasında yapılan araştırmalarda belagatin kendisi veya bir bölümü, edebi metinlerdeki belagat sanatları, belagat sanatlarının sanatçının üslubundaki yeri, belagat sanatlarının sağladığı ifade zenginlikleri incelenmiştir. Belagati kuramsal açıdan ele alan ilk eserler ise Osmanlı döneminde kaleme alınmıştır. Arap ve Fars belagat kitapları esas alınarak kaleme alınan bu eserler, Tanzimat dönemine kadar klasik anlayışla devam etmiştir. Tanzimat'la beraber Batı'ya yönelme ivme kazanmış, Batı'ya yönelen sanatçılar, Arap ve Fars belagat kitapları yanında Fransızca retorik kitaplarını da örnek alarak eserler kaleme almışlardır. Çalışmada Tanzimat'tan sonra eski Türk edebiyatı alanında-veya bu alanı ilgilendirenbelagat çerçevesinde yapılmış olan çalışmalar tespit edilmeye çalışılmıştır. 2007 yılında Cumhuriyet sonrası belagat çalışmalarıyla ilgili iki literatür çalışması yapılmıştır. Çalışmamıza ise Tanzimat'tan itibaren günümüze kadar belagatle ilgili yapılan çalışmalar konu edilmiş olup daha önce yapılmış literatür taramalarından yararlanılmıştır. Belagat çerçevesinde yapılan çalışmalar kitap, makale ve tez olmak üzere üç grup halinde tasnif edilmiştir. Tanzimat sonrası belagatle ilgili yapılan çalışmaların gelişim çizgisi, odak noktası ve araştırmacıların belagate yaklaşımı yapılan çalışmalar üzerinden gösterilmeye çalışılmış, belagatle ilgili çalışmalarda gelinen nokta hakkında bir fikir verilmesi amaçlanmıştır.
Cumhuriyet dönemi edebiyat tarihi çalışması yürütmek için girdiğim Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü yüksek lisans ve ardından doktora programlarında aldığım dersler aklımı çok karıştırmış olsa gerek ki çalışmayı hedeflediğim ama sonra içine daldığım farklı konular ve dönemler arasında biraz savrulmuşum. Bahsettiğim verimli bir savrulma aslında. Oldukça geleneksel yöntemleri benimseyerek edebi metinlere yaklaşan ve adeta öğrencinin bir edebi eserden alabileceği şevk ve zevki törpüleyen bir edebiyat lisans programından mezun olduktan sonra, sanırım yüksek lisans ve doktora programlarının disiplinlerarası bir perspektifle sunduğu konular, tartışmalar ve zorluklar, beni bu zanaatın büyülü dünyasına çağırdı. Heyecan duyduğum birkaç ders, halen başucumda tuttuğum birkaç kitap ve en önemlisi de yola birlikte koyulduğumuz dostlarım bu maceranın müsebbibidir. On sekizinci yüzyıl Fransız adli ve polis kayıtları üzerine çalışan ve toplumun marjinal kesimlerinin hikâyelerine odaklanan tarihçi Arlette Farge, Allure of the Archives (Arşivlerin Cazibesi) adlı kitabında, yaşarken geriye tek bir not bile bırakamayan hayatları unutulmaktan kurtarmanın önemini dile getirir. Farge'a göre tarihçinin görevi bir kurtarma operasyonudur. Her ne kadar arşivlerin tozlu belgelerinde "kıyıya vurmuş olanları hayata geri döndüremesek de bu onları ikinci bir ölüme terk etmemizin nedeni olmamalı" der. Anlatacağımız hikâyenin çok kısıtlı olabileceğini ama mutlaka tarihin kıyıya vurmuş bu aktörlerinin gizemli varlığının başkalarının da dikkatini çekeceğini ve buradan yeni hikâyeler türeyeceğini savunur. (1) Farge'ın bu çalışması 2000'lerin başlarında, ben dahil, birçok genç kuşak tarihçinin yapmak istediğini güzel bir dille anlatıyordu: tarihin suskunluklarının peşinden gitmek.
Türk Kütüphaneciliği, 2008
Otobiyografik Bellekte Mekânın Kurulumu ve Mekânsal Durumlar: Sinematografik ve Edebi Üretimler Üzerinden Bir İnceleme, Yüksek Lisans Tezi, 2017
Belleğin işleyişi, psikoloji ve felsefe tarihinde bellek türleri ve sınıflandırmaları, farklı bellek türlerinde mekân olgusu, otobiyografik bellek ve mekân ilişkisi.
21. Yüzyıl Konut Tartışmaları Kongresi Bildiri Kitabı, 2020
Gündelik hayatta inşa ettiğimiz toplumsal gerçeklikler bizi yeniden üretir. Kolektif bellek, inşa edilen bu toplumsal gerçekliklerle oluşmaktadır. Bu çalışmada, kolektif bellek ile onu oluşturan toplumsal gerçekliklerden biri olan vernaküler arasındaki ilişki ele alınmakta ve konuya geleneksel konut fotoğrafları ile oluşturulan geçmiş imgesi üzerinden yaklaşılmaktadır. Benjamin'in ifade ettiği gibi; "Geçmişin gerçek imgesi uçucudur". O imgeyi ele geçirmeye çalışmak ise geçici karakterde olması gereken tarihsel gerçekliği sabitlemeye çabalamaktır. Bu ise hatırlama eylemini netleştirmek ya da hatırlananları pasifleştirmek istemek olarak yorumlanabilir. Türkiye'de vernaküler söylemlerin benzer amaçlar için kullanıldığı söylenebilir. Bu söylemlerde genellikle, geleneksel konutlarda geçen yaşama duyulan özlem ifade edilmektedir. Tarihsel olarak bakıldığında söz konusu evlerde yaşamanın, o günün insanları için olumsuz ya da zor denebilecek özellikleri olduğu bilinmektedir. Ancak söylemlerde ya evlerin olumlu yönleri seçilerek ya da evlere sonradan olumlu özellikler atfedilerek bunlar hatırlanmaktadır. Kısaca, nostaljik bir imge olarak görülen bu evlerle birlikte geçmiş idealize edilmektedir. Pratikte değişime açık ve yenilikçi kişiler, vernaküler söylemlerde bunun tam tersini ifade edebilmektedir. Bu durum günümüzde başka biçimlerde devam etmektedir. Örneğin son zamanlarda gündelik hayatımızda çok yer kaplayan sosyal medyada yer alan kimi paylaşımlarda bu durum görülebilmektedir. Mimarlık alanından ya da alan dışından, kurumsal ya da bireysel olabilen bu paylaşımlarda, geleneksel konut fotoğraflarıyla birlikte bu konutlarda bir zamanlar olduğu tahayyül edilen yaşam şekline ya da bu konutları inşa etme bilgisine duyulan hayranlık sıkça ifade edilmektedir. Bunlar, bugünün dünyasından yakınmak için yaygın araçlara dönüşmüştür. Çalışmada bu durum önemsenmekte ve bunun nedenleri üzerine düşünülmektedir. Vernaküler aracılığıyla tahayyül edilen geçmiş üzerine düşünmek için Orhan Cem Çetin'in "Aile" (2016) isimli bir fotoğraf çalışması yol gösterici olabilir. Çetin bu çalışmasında, günümüzde eskicilerde sıklıkla rastlanan siyah-beyaz aile fotoğraflarından birine kimyasal işlem uygulamıştır. Fotoğrafa yapılan bu müdahale, fotoğraftaki aile gibi ailenin fotoğrafının da değişiminin devam ettiğini ve her şeyi olduğu gibi fotoğrafın gerçekliğini de toplumsal olarak inşa ettiğimizi hatırlatmaktadır. Bu hatırlatma, geçmişi idealize etmek amacıyla bir nostalji nesnesi olarak kullanılan vernaküler için de yapılmalıdır.
Kesit Akademi
Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Batılı ve modern bir anlayışı kendisine rehber edinmiştir. Çeşitli siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel değişikliklerden beslenerek gelişen reformist Türkiye, bütünsel anlamda bir dönüşüm sergilemiştir. Reformist Türkiye'de yeniden inşa edilen kentler ve kent mekânları cumhuriyet ideolojisini hatırlatıcı göstergelere sahip olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulmasından sonra modern anlayışa göre oluşturulan kentler bellek mekânları anlamında önceki dönemlere nazaran daha kıymetli görülmüşlerdir. Çünkü bellek mekânlarının sürdürülmesi için önem arz eden mekânlar yeni ideolojik düzenin sürdürülebilirliğinde mihenk taşı konumunda yer almışlardır. Türk kolektif hafızası modern Türkiye algısını temsil edebilen ve önceki yapılardan tamamen bağımsız mekânlar üzerinden devam ettirilmiştir. Türk kolektif hafızası, cumhuriyetin ilanı sonrasında yeni rejimin ideolojisine uygun şekilde oluşturulmuştur. Ortaya çıkan tabloya bakıldığında görülen durum şudur: Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel referansları bırakılarak Batı modelli yeni bir devlet anlayışına geçiş sağlanmıştır. Bu anlayışta modern toplumsal yapılar inşa edilerek kolektif hafızanın bellek mekânları üzerinden kurgusu gerçekleştirilmek istenmiştir. Modern toplumsal yapının kalıcı hale gelmesini sağlamak için radikal kentsel dönüşümlerin yaşandığı da bilinmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ulusal kimliğinin inşa edilmesinde bellek mekânları bilinçli şekilde meydana getirilmiştir. Türk kolektif hafızasının inşasında birçok cumhuriyet şehrinde 1 Bu çalışma birinci yazarın ikinci yazar danışmanlığındaki yüksek lisans tezinden türetilmiştir. This study is derived from the first author's master's thesis under the supervision of the second author.
Kültür Evreni Dergisi, Y.12, S.39, Yaz 2020, s.116-130.
4. Uluslararası İnsan Çalışmaları Kongresi, 2021
Tarihi yapılar kullanıldığı sürece, yapıldıkları zaman başlayan belleksel gelişimlerini devam ettireceklerdir. Mekân ve bellek arasındaki ilişki, çevresel, yapısal ve mekânsal veriler ile kurulur. Korumak için kullanmak, hafıza belirtilerini ortaya çıkarmak ve geçmiş ile gelecek arasındaki bilgi bağlantısını sürdürmek için bir fırsattır. Bu yaklaşım, sosyal kültürün korunmasına neden olmakla beraber mimari kültürün devamlılığın sağlanmasına da neden olmaktadır. "Mimari kültürün sürdürülebilirliği" kavramına dayalı fikir, günümüzde küresel ve sosyal politikalara yön vermede önemli bir yöntem haline gelmiştir. Buna ek olarak, kullanılmayan tarihi binalarda veya ortamlarda, tarihi izler zamanla kaybolabilir. Dünya nüfusunun hızla artıyor oluşu ve doğal enerjinin tam tersine hızla azalması da bu paralellikte, sürdürülebilirlik kavramının ortaya çıkışında büyük bir etki yaratmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, kontrolsüz hızlı gelişme, sürdürülebilir ihtiyaçlarını karşılayamayan sağlıksız kentsel yığılmalara sebep olmuştur. Öte yandan sürdürülebilir mimari birçok değişkeni olan bir sorundur. Bu bağlamda mimari yapılar, temel ilkelerin tasarlanması, çevrenin ve hizmetlerin sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliğe uygun olarak inşa edilirse korunabilir. Bu araştırmanın amaçlarından biri, günümüze ulaşan tarihsel verileri doğru bir şekilde değerlendirmek, geçmişin dokusunu oluşturan yapıların mimari özelliklerini keşfetmek, belleğin mekânsal ilişkisini değerlendirmek ve temsili bir mimarlık duygusu yaratmaktır. Bu bakış açısından yola çıkarak Ankara’da bulunan tarihi örnekler ile kent dokusu ve mimari belleğin önemi üzerinden değerlendirmeler yapılacaktır.
Özet Ortaçağ Türk İslam tarihinin Mısır'da teşekkül eden mühim devletlerinden biri de kendilerini "Ed Devletü't Türkiyye" şeklinde tanımlayan Memlük Devleti'dir. (1250-1517) Memlük Devleti'nin teşekkülünde, Karadeniz'in Kuzey'inden getirilip bölgedeki ravda adasına yerleştirilen Kıpçak kökenli Türkler önemli bir yer edinmiştir. Bu devletin egemen olduğu sahaya büyük etkileri olmuştur. Bu etkiler özellikle kültürel ve sanatsal anlamda tezahür etmiştir. Memlük Devleti'nin siyasi ve kültürel manadaki teşekkülü ve bu teşekkülün egemen olunan coğrafyadaki etkileri dönemin Arap müelliflerinin yazmış olduğu eserlerde kendisini gösterir. Memlük tarihine dair çalışmaların lisan itibariyle Arapça olması bu sahada çalışmanın çok da kolay olmadığını gözler önüne sermektedir. Mevzu bahis Bibliyografya çalışmamızda da dile getirmiş olduğumuz zorluk ve meşakkat yapılan tezlerin sayısında da kendisini göstermektedir. Ülkemizde Memlük tarihine dair çalışmaların geçmiş yıllara göre artış gösterdiğini söylemek pekala mümkündür. Türkiye'de Memlük tarihine dair çalışmalarıyla ön plana çıkan hocalarımızı da burada zikretmemiz, bu sahada çalışma yapacak araştırmacılarımıza klavuzluk etmesi bakımından önem ihtiva etmektedir. Bu sahada özellikle Arapça'dan ve diğer dillerden literatürümüze kazandırmış oldukları çalışmaları ile ön plana çıkan Ramazan
2013
Murathan Mungan’in Sectikleriyle Bir Dersim Hikâyesi, 1938 Dersim olayini eksen alan oykulerden olusmaktadir. Bu oykuler aslinda gercekleri algilama konusunda birer belge niteligindedir. Edebi turden eserler resmi birer belge olarak kabul edilmese de resmi belgelere yansimayan olaylari farkli bakis acilariyla ve insani dogal yonleriyle yakalama bakimindan bilimsel calismalardan cok daha etkilidir. Bu etkiden soz eden Karl Marx, Fransiz tarihini ogrenmek isteyenlere Fransiz tarihcilerini degil, Fransiz romancilarini tavsiye ederken, edebiyatin tarihe tanikliginin, en az tarih bilimi kadar, hatta ondan bile degerli olabilecegini ifade ve ispat etmek ister. Halbwachs’in gelistirdigi kolektif bellek kavrami, gruplarin tum uyeleri tarafindan paylasilan ortak bir bellege sahip olduklari, bu bellegin toplumsal bir insa urunu oldugu ve bireylerin belleklerinin toplumsal etkilerden bagimsiz olmayip, onun tarafindan sekillendirildigi iddiasina dayanmaktadir. Dolayisiyla bellek, toplumsal bagl...
Sözlü tarih, belgelere ve yazılı kaynaklara dayanan ‘kahraman’ ya da ‘büyük adamlar’ tarihinin aksine yapanların, inşa edenlerin tarihini yazar. Brecht’in şiirinin anlattığı gibi bir yönüyle sıradanlar olarak yabancılaştığımız bu tarihin aksine aşağıdan tarih anlayışıyla yine sıradan insanın, mekânın ve belleğin izini sürer. Bilim tarihine baktığımızda İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren toplu katliam ve kıyımların sonuçlarını inceleyenlerin salt insan-bilimler (psikoloji, psikiyatri…vb.) olmadığını görüyoruz: Modernist paradigma eleştirilerinin sosyal bilimlerdeki karşılığına bu dönemden itibaren denk düşmeye başlıyor. Annales Okulu’nun temeli daha eskiye dayansa da 1960 ve 1970’li yıllarda toplumsal hareketlerin etkisiyle yapılmış olan çalışmalar sözlü tarihi popüler bir alan olarak da kılmıştır. Yerelin, mekânın, toplumsal hareketlerin, farklı kimliklerin kendi tarihini yapabilmesine olanak sağlayan sözlü tarihin tam da bu noktada sesi olmayanın sesini duyurabileceği bir araç olarak bellek anlatılarında travmaya, yasa ve melankoliye dair nüveler verebilmesi de söz konusudur. İnterdisipliner çalışmalar tartışılırken sözlü tarih içerisinde sosyal ve beşeri bilimlerin ne noktada durduğuna değinmek ve bu çalışma özelinde anlatı/hikayelendirme (narrative) üzerinden bellek, benlik ve öznelerarasılığı okumaya ve tartışmaya çalışacağım. Bir veri ve performans alanı olarak sözlü tarihin anlatı bağlamında nasıl şekillendiği ve inşa edinildiğine de bölüm içeriklerinde değinmeye çalışacağım.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.