Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Türkiye ilahiyat araştırmaları dergisi
Sarf ilmi, Arap dilinin iki ana branşından biri olup, fiiller ve bunların çekimleri üzerinde en çok yoğunlaştığı alan olmuştur. Bunun sebebi, fiillerin öğrenilmesi ve öğretilmesinin daha çok emek, dikkat ve devamlılık istemesidir. Kök itibarıyla Arapçadaki fiillerin büyük bir çoğunluğu üç harfli (sülasi) olup bunların mazi ve muzaride aldıkları ilk görünümler altı kalıp "Aksam-ı sitte" başlığı altında sarf kitaplarında incelenmiştir. Bu kalıpların anlatımı sarf kitaplarında oldukça veciz bir şekilde ele alınmıştır. Bu çalışma, Orta Asya coğrafyasına mensup Ebu'l-Feth Nâsıruddîn b. Abdisseyyid Alî b. el-Mutarrizî tarafından telif edilen, el-İḳnâʿ limâ ḥavâ taḥte'l-ḳınâʿ adlı el yazma eserde geçen sarf ilmi (kelime bilgisi) konusu ile alakalıdır. Arap dili konusunda tanınan bir isim olmasıyla beraber Mutarrizî'nin adı geçen eseri ve muhtevası pek az kişi tarafından bilinmektedir. Bu bölümde "aksam-ı sitte"nin uzun ve tertipli anlatımı oldukça dikkat çekmektedir. Müellifin konuyu uzun anlatmasında bir amacının olduğunu düşünülmektedir. Bu çalışmada, aksam-sitte konusuna eserin yöntem ve yaklaşımının ortaya konulması hedeflenmiştir.
2012
Gunumuzde Arapca ogretimine ilgi her gecen gun daha da artmaktadir. Ulkemizde Arapca egitiminin daha verimli hale getirilmesi ve dilin daha etkin ve kolay ogretilmesi icin cok degisik gayretler gosterilmektedir. el-Mutarrizi’nin el-Iknâ isimli eseri, genc nesillere dil ogretimi yontemleri acisindan ornekler icermektedir. Bu amacla eserde yer alan dil ogretim yontemlerinin tespit edilmesini orneklerin neler ifade ettiginin dile getirilmesini, Arapca egitim-ogretimine katki saglayacagi dusunulmektedir
2013
Ahmet Hamdi Akseki, “Riyazu’s-Salihin” adli esere yazmis oldugu mukaddimede, hadis ve sunnetle ilgili goruslerini ortaya koymustur. O, hadis kelimesinin haber ve eser kavramlariyla ayni manaya geldigi gorusunu benimsemistir. Ona gore hadis, Islam ahlak esaslarinin bir kaynagi olup, Kur’an’da yer alan itikadi esaslari beyan ve teyid eder. Akseki, hadis ve sunnet kavramlarinin ayri anlamlar icerdigini ifade eder. Ona gore sunnet; Hz. Peygamber’in yaptigi islerin, Peygamberlik vazifesini insanlara teblig edisinin fi’li ve ameli tevatur ile rivayet ve nakledilmis olan keyfiyetidir. Onun sunnet tanimina getirmis oldugu “ameli tevatur” ifadesi onemlidir. Hz. Peygamber’in peygamber olmak bakimindan, tebyin ve teblig olmak uzere iki vazifesinin oldugunu soyleyen Akseki, Hz. Peygamber’in ser’i hukumlerdeki tasarruflarinin teblig, fetva, kazâ ve imamet olmak uzere dort sekilde tezahur ettigini ifade eder. Akseki’ye gore sunnet vahiy mahsulu olup baglayici olan unsurlari vardir. Bu baglamda Hz...
Ṣalāḥ al-Dīn al-ʿAlāʾī (d. 761/1359) was a scholar who lived in the period of the Mamluks, who made important contributions to the science of ḥadīth both with his duties in ḥadīth schools, and his works in the field of ḥadīth criticism/the discipline of al-jarḥ wa-l-taʿdīl (impugning and accrediting). One of his works on the science of ḥadīth is Ibn al-Jawzī's (d. 597/1201), al-Naqd al-Sahîh, which he wrote in order to explain that the ḥadīths that he decreed were fake up in Maṣābīḥ al-Sunna are not as claimed. The author's work in question is one of the first texts of authorship written for Ibn al-Jawzī's al- Mawḍū'āt and al-'Ilal. This article focuses on ʿAlāʾī's life, his identity as a muḥaddith and his contributions to the science of ḥadīth, as well as his evaluations on some of the ḥadīth in question in our country. The aim of the study is to identify ʿAlāʾī's personality and the introduction his work, the method he followed in his analysis of ḥadīth, and to gain an idea about whether
Tefsir Araştırmaları Dergisi, 2022
Vaazın ilke ve esaslarını belirleyen klasik kaynaklara bakıldığında müelliflerin iyi bir vaiz olmak için gerekli gördükleri ilk şart Kur’ân’a hâkimiyettir. Onlara göre vaaz kürsüsünde inanç, ibadet ve ahlaka dair konuşma yapacak bir vaiz, konusuyla ilgili birinci kaynak olarak âyetlere yer vermelidir. Bağlama en uygun düşecek âyetler ihmal edilmemeli, hangi konuda hangi âyetin zikredilmesi gerektiğini vaiz göz önünde bulundurmalıdır. Bundan dolayı tedvin edilen en eski vaaz kaynaklarına bakıldığında sıklıkla âyetlere atıfta bulunulduğu görülür. Bu hassasiyet gayet anlaşılır bir tutumdur. Zira vaiz, toplumda yerleştirilmesi yahut perçinleştirilmesi gereken inanç ve değerlere tevcih ederken vicdanda hazır bulunan iman potansiyelinden istifade etmek ister. Bu potansiyeli tahrik edecek en müessir saik Allah kelamı olan âyetlerdir. Vaizin, vaaz metnini hazırlarken konuyla ilgili âyetlere atıfta bulunması hususu belirli bir düzeyde yetkinlik gerektirmektedir. Zira kimi zaman konu çerçevesinde beklenmedik âyetlerle kurulan bağlantılar, hedef kitlenin dikkatini çekmekte ve konuya odaklanmasına vesile olmaktadır. Vaizin çoğu zaman hep aynı konularda aynı âyetlere atıfta bulunması dinleyici kitlede bıkkınlık ve dolayısıyla da tesirsizliğe neden olabilir. Bu yüzden vaaz metni oluşturulmadan önce vaiz çarpıcı, ilgi çekici ve teşvik edici âyet münasebetleri üzerine zihni bir ceht sarf etmelidir. Bu hususta başarılı olduğunu gördüğümüz vaizlerden birisi İbnü'l-Cevzî’dir (ö. 597/1201). Yaşadığı dönemde vaazları coşkuyla dinlenen ve başarısının farkında olan İbnü'l-Cevzî, vaaz tecrübelerini kürsüden kitaba taşımış ve gelecek kuşaklara vaaz hususunda örnekler sunmuştur. Bu çalışmada müellifin söz konusu örnekleri cem ettiği eseri olan el-Müdhiş, âyetleri referans verme bakımından incelenmiştir. Müellifin mezkûr konu çerçevesinde başarılı ve eksik görüldüğü tarafları değerlendirilmiştir.
Mütefekkir, 2017
Dilbilimsel tefsir Kur’an yorumunda müfessirin ilk başvurduğu ve de tarihsel açıdan en kadim yöntemdir. Mutezilî düşünce biçimini ayetler üzerinde uygulamayı hedefleyen bir tefsir olarak Zemahşerî’nin el-Keşşâf adlı eseri, bu özelliğiyle eleştirilse de barındırdığı eşsiz dilbilimsel yorumlar sebebiyle hemen her anlayıştaki müfessirin başvurduğu bir kaynak olma hüviyetine sahiptir. Bu özelliği sebebiyle üzerinde birçok muhtasar, şerh ve haşiye çalışması yapılmıştır. Keşşâf haşiyelerinden biri de Manisa İl Halk Kütüphanesi Manisa Akhisar Zeynelzade Koleksiyonu 45 Ak Ze 422 numaralı arşivde kayıtlı Cemaleddin Aksarâyî (ö. 791/1388)’ye nispet edilen Hâşiye ale’l-Keşşâf’tır. Yaptığımız araştırmada bu eserin, Beyzâvî (ö. 638/1286)’nin Envâru’t-tenzîl’i üzerine yazılmış bir haşiye olduğunu ve de yazarının Cemâleddin İshâk el-Karamânî (ö. 933/1527) olduğunu tespit etmiş bulunmaktayız. Eserde ayetler dilbilimsel açıdan kelime anlamı, iştikak sarf, nahiv ve belagat ilmi açısından yorumlanmış, sıkça kelimenin irab farklılığına ve bu durumda ortaya çıkan anlam farklılıklarına değinilmiştir. Biz bu çalışmada Cemâleddîn Aksarâyi’ye nispet edilen Hâşiye ale’l-Keşşâf adlı eserdeki ayetlerin dilbilimsel yorumlarını inceleyeceğiz.
2015
ÖZET Ahmed Bâdî Efendi’nin 1308 (m. 1891) yılında Ahmed İzzet Paşa’nın teşvikleri neticesinde yazmaya başladığı ve 1315 (m. 1897-98) yılında tamamlamış olduğunu belirttiği Riyâz-ı Belde-i Edirne adlı eseri; Edirne tarihi, kültürü, mimarisi, dönemin önemli bürokratları, aydınları ve devlet adamları hakkında bilgi veren önemli bir eserdir. Bu çalışmada ele almış olduğumuz konu Riyâz-ı Belde-i Edirne adlı eserin “Ravzatü’l-Hattâtîn” bölümüdür. Tebyîz edilmiş nüshası Beyazıt Kütüphanesi T.Y 10392 numarada ve müsvedde nüshası da Edirne İl Halk Kütüphanesi T.Y 2315 numarada kayıtlıdır. Temize çekilmiş nüsha olan Beyazıt nüshası esas alınarak, müsvedde nüsha ile karşılaştırılmış, farklılıklar tesbit edilmiştir. Üç bölümden oluşan bu tezin birinci bölümünde hat sanatına genel bir bakış ve Osmanlı’nın ikinci pâyitahtı olan Edirne’nin hat sanatı tarihindeki yeri hakkında bilgi verildi. İkinci bölümde eserin müellifi olan Ahmed Bâdî Efendi’nin hayatı ve eserleri üzerinde duruldu. Üçüncü bölümd...
Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2016
Özet Şii/Ca'ferî mezhebinin temel uygulamalarından birisi mut‛a nikâhıdır. Sünnî fakihler ile Ca'ferî fakihleri arasındaki en temel tartışma noktalarından birisi de mut‛a nikâhıdır. Ca'ferî fıkıh usulünün oluşumunda etkili olan ilk fakih Şeyh Müfîd önemli bir yere sahiptir. Şeyh Müfîd, ele aldığımız iki risalesinde mut‛a nikâhına dair gerekçeleri özetlemektedir. Risâletü'l-Mut‛a isimli eserinde konuyu bir hadîsçi gibi ele alırken Hulâsatü'l-Îcâz isimli eserinde ise konuyu bir sistematiğe koymaktadır. Burada bir fakîh gibi davranarak mut‛a'nın delillerini ve keyfiyetini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Şeyh Müfîd birinci eserinde, hadislerden hareketle kendi mezhebinin görüşlerini ele almaktadır. İkinci kitabında ise konuyu giriş, gelişme ve sonuç şeklinde ele almaktadır. O, aynı zamanda sünnî rivayetleri de tenkit etmektedir.
Tasavvur-Tekirdağ İlahiyat dergisi, 2021
İntihal: Bu makale, ienticate yazılımınca taranmıştır. İntihal tespit edilmemiştir. Plagiarism: is article has been scanned by ienticate. No plagiarism detected.
AKŞEMSEDDİN’İN MĀDDETÜ’L-ḤAYĀT ADLI ESERİ (İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım), 2016
Tezimize konu olan eser Fatih Sultan Mehmed’in de hocası olan Akşemseddin’e ait Māddetü’l-Ḥayāt adlı eserdir. Akşemseddin, Hacı Bayram-ı Veli’nin tasavvuf yolunu benimsemiş ve kendisinden sonra halifesi olarak onun öğretilerini devam ettirmiş büyük bir mutasavvıftır. Bugüne kadar Akşemseddin ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda daha çok onun tasavvufa dair yazdığı eserler ve mutasavvıf kişiliği üzerinde durulmuştur. Akşemseddin’in iyi bir hekim olduğu, devrinin önde gelen hekimlerinden biri olduğu da bilinmektedir. Ancak kendisinin tıp alanında yazdığı Māddetü’l-Ḥayāt adlı esere bugüne kadar şüpheyle bakılmış, üzerinde bilimsel bir çalışma yapılmamıştır. Akşemseddin gibi tarihimiz ve kültürümüz açısından önemli bir şahsiyetin yazdığı bilinen veya kendisine atfedilen her eserin üzerinde çalışma yapılmayı hak ettiğini düşündük. Bu sebeple Akşemseddin’in tıp ve eczacılık yönüne ışık tutacak en önemli kaynak olarak Māddetü’l-Ḥayāt üzerinde çalışmaya ve bu eseri bilim dünyamıza kazandırmaya karar verdik. Tezimizin Giriş bölümünde Akşemseddin’in hayatı ve eserleri hakkında bilgiler verdik. İnceleme bölümünde ise bu alanda yapılan pekçok tezde görülen gramer çalışmalarının yerine bir sözlük çalışması yaptık. Eski Anadolu Türkçesi ile yazılmış tıp ve eczacılık metinlerinin doğru okunması ve anlaşılabilmesi için bir terim sözlüğüne duyulan ihtiyacı biz de derinden hissettik. Bu eksikliği giderebilmek gayesiyle Eski Anadolu Türkçesi Tıp ve Eczacılık Terimleri Sözlüğü’nü hazırladık. Metin bölümünde Maddetü’l-Hayat’ın iki nüshasını tenkitli olarak Latin harflerine aktardık. Son olarak da metinde geçen kelimelerin dizin sözlüğünü hazırladık.
İş Ahlakı Dergisi, 2021
Ribat'ta yapılan baskı esas alınarak Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir. Aydın'ın İlim ve Eğitim Ahlakı başlığı ile tercüme ettiği kitap, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığınca basılmıştır. Çevirmenin takdimi, kitabın kapsamı hakkında önemli bilgiler içermektedir. Aynı zamanda yer yer modern eğitimle de karşılaştırmalar yapılmıştır.
Tahkik İslami İlimler Araştırma ve Neşir Dergisi , 2020
Muhtelif İslam coğrafaları ve özellikle de Türk-İslam dünyasında kıraat ilmi adına yapılan çalışmalar, maalesef XVIII. yüzyıldan itibaren durağan bir görünüm arz eder. Kıraat ilminin ilahiyat akademisiaçısından Türkiye’deki serencâmı ayrı bir tartışma konusu olmakla beraber kıraat ilmine dair Osmanlıilim geleneğinin bakiyesi olarak değerlendirebileceğimiz kıymetli pek çok el yazması eser, ne yazık ki kütüphanelerin tozlu raflarında terk edilmiş ve gün yüzüne çıkmak üzere araştırmacıların himmetinibeklemektedir. İbnü’l-Cezerî’nin, kıraat ilminin baş ucu kitabı olarak görülenel-Muķaddimetü’l-Cezerî’si üzerine Taşköprizâde tarafından yazılmış olanŞerĥu’l-Muķaddimeti’l-Cezerîadlı eser, birçok yönden dikkatimizi çekmiştir. Şârihin meşhur bir Osmanlı müellifi olması ve yazdığı şerhin Anadolu’da yer alan birçok kütüphanede ve diğer İslam beldelerindeki mevcut koleksiyonlarda yer alacak derecedeönemli görülmüş olması, eseri son derece ayrıcalıklı kılmaktadır. Bu çalışma, Taşköprizâde’nin kıraatilmi açısından önemli görülen söz konusu şerhine ait yazma nüshaların ortaya çıkarılması ve eserin ilgililiteratüre tesirinin incelenip değerlendirilmesini hedeflemektedir. Bu gayeden yola çıkılarak makale da-hilinde öncelikle müellif, eser, şerh ve şârih hakkında bilgiler verilmiş, ardından Anadolu’nun muhtelif kütüphanelerinde tespit edebildiğimiz otuz üç yazma nüsha nitel ve nicel yönden tetkik edilerek şerhüzerinde yapılmış olan bir tahkik çalışması metod açısından eleştirel değerlendirmeye tâbi tutulmuştur. Unfortunately, the studies carried out in the name of Qur’anic science (qıraat) in various Is-lamic geographies and especially in the Turkish-Islamic world have a stagnant appearance since the 18thcentury. Recitation science of Theology academy but is a separate debate my long evolution in Turkey interms of on the scientific Qıraat can evaluate the balance of the Ottoman scientific tradition many man-uscript work of an abandoned way in, unfortunately, the history of the dusty shelves will take him days to float awaits its researchers. In this study, the importance of the author, the work, the annotation and the annotation, the qualitative and quantitative introduction of 33 manuscripts in the various libraries of the identified Anatolia and annotation, in order to reveal this interpretation of Tashköprizāde, which is deemed important in terms of the science of Qur’an, and the source of subsequent studies. Generalinformation about the work done on it will be given. This manuscript, which we consider important interms of investigation, will be evaluated in all aspects and its position in the literature will be discussed.
2024
Türk dil tarihimiz içerisinde Doğu Türklük sahasına ait bazı eserlerin Batı Türklük sahasının temeli sayılan Oğuz Türkçesine kaynaklık ettiği görülmektedir. Doğu Türkçesinden Eski Anadolu Türkçesine aktarılan ilk eser Kitâb-ı Güzîde'dir. İmam Zahid Ebu Nasr bin Tahir bin Muhammed es-Serahsî'nin Harezm Türkçesiyle yazmış olduğu Güzîde kitabı Muhammed b. Bâlî tarafından 14. yüzyılda Eski Anadolu Türkçesine aktarılmıştır. Lehçeler arası aktarımın ilk örneği olan Kitâb-ı Güzîde, dinî içerikli bir eserdir ve kırk altı baptan oluşmaktadır. Her bapta farklı bir dinî konu işlenir. Harezm Türkçesiyle yazılan Güzîde kitabı henüz bulunamamıştır ancak Güzîde'den istinsah edilen on bir sayfalık bir metin parçası günümüze ulaşmıştır. Muhammed b. Bâlî'nin Eski Anadolu Türkçesine aktarmış olduğu eserin muhtelif kütüphanelerde pek çok nüshası bulunmaktadır. Bu çalışmada da Sivas Ziya Bey Kütüphanesinde 3856 numarada el-Müstetâb adıyla kayıtlı Kitâb-ı Güzîde'nin bilinmeyen bir nüshası tanıtılacaktır. Kitâb-ı Güzîde'nin nüshaları, bu nüshalardan metin örnekleri verilerek Fazylov neşriyle karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmalar sonucunda nüshalar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar tespit edilmiştir. Kitâb-ı Güzîde üzerine yapılan bu çalışmanın Türk dili sahasına katkı sunması amaçlanmıştır.
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2021
Muhaddisler, hadislerin tespit ve muhafazası için göstermiş oldukları çabalarını müsned, mucem, sünen, musannef, cami‘ gibi çeşitli türde eser telif ederek ortaya koymuşlardır. Başta Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmâîl el-Buhârî’nin (öl. 256/870) ve Ebü’l-Hüseyn Müslim b. el-Haccâc’ın (öl. 261/875) Sahihleri olmak üzere tasnifin altın çağındaki sahihler ve sünenler üzerine birtakım çalışmalar yapılmıştır. Müstedrek, müstahrec, zevâid, cem, ihtisar ve şerh temel hadis kaynakları üzerine yapılan çalışmalardandır. Üçüncü asırdan itibaren muhaddislerin telifine önem verdikleri müstahrec türü eserlerin, hadis usulü çalışmalarında sahih hadis konusuna bağlı olarak ele alındığı ve bazı faydalarına temas edildiği görülmektedir. Usul eserlerinde yer alan tanımlardan hareketle istihrâc, bir hadis kitabında yer alan rivayetlerin tarîklerinin başka bir âlim tarafından tespit edilmesidir. Ulaştığı tarîk ile müstahric bazen asıl kabul edilen eser sahibinin şeyhinde ya da daha yukarıda yer alan bir şe...
Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2019
İslam medeniyeti dâhilinde şekillenen ve Türk İslam Edebiyatı'na kaynaklık eden ilimlerin en önemlilerinden birisi tasavvuftur. Varlık ve mahiyeti ile insan-âlem-Tanrı münasebetleri tasavvufun temel konularından olmakla beraber nefsin hususiyetleri ve nefis tezkiyesi de bu ilim dâhilinde sıklıkla ele alınan meselelerdendir. Bu bağlamda mutasavvıflar nefsi mertebeler halinde izah etmeye çalışmışlar ve bu hususta atvar-ı seb'a olarak da adlandırılan mensur/manzum eserler telif etmişlerdir. Bu gelenek çerçevesinde eser kaleme alan müelliflerden birisi de XVI. asırda yaşamış olan Nidâî-i Ankaravî'dir. Hekimlik yönü ile ön plana çıkan Nidâî'nin nefsin mertebelerini ele aldığı eseri Risâle-i Tarikat-ı Nidâî'dir. Çalışmada öncelikle müellifin hayatı, eserleri ve tasavvufî yönü hakkında genel bilgiler verilecek, akabinde Risâle-i Tarikat-ı Nidâî'nin muhteva incelemesi yapılacaktır. Son olarak ise eserin transkripsiyonlu metni verilecektir. Neticede Mevlevî-meşrep bir hekim/şair olan Nidâî'nin Risâle'sinden hareketle nefsin mahiyeti, mertebeleri ve tezkiye metodları hakkındaki görüşlerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır.
Tasavvur / Tekirdağ İlahiyat Dergisi, 2024
XV. yüzyılda yaşayan, Hocazâde Muslihuddin Efendi (öl. 893/1488) gibi dönemin âlimlerinden ders alan Yûsuf b. Hüseyin el-Kirmâstî (öl. 900/1494), Bursa’nın Kirmâst (Mustafakemalpaşa) ilçesindendir. II. Bâyezid (1481-1512) dönemi kadılarından olan Kirmâstî, İstanbul’da Kirmâstî adında bir medrese kurmuştur. Sahn-ı Semân başta olmak üzere dönemin farklı medreselerinde müderrislik yaptıktan sonra yargı alanına geçerek Bursa ve İstanbul’da kadılık vazifesini icra etmiştir. Kadılık görevi esnasında aldığı adil kararları ve cesaretli duruşundan dolayı II. Bâyezid’in takdirini kazanmıştır. İstanbul’da bir mescid, bir medrese bir de mektebi olduğu bilinmektedir. Ancak bu yapılar günümüze ulaşmamıştır. Memleketi Kirmâstî’de de bir mektebi olduğu bilinmektedir. Kirmâstî, 900/1494 yılında vefat etmiş ve Fatih Câmii’nde inşa ettiği mektebinin yanına defnedilmiştir. Bu çalışmada belâgat, bedî’, beyân, usûl, fıkıh, münâzara ve akâid gibi dönemin din ve dil ilimlerinde yetkin bir âlim olması hasebiyle Kirmâstî’nin günümüz akademik dünyasına yeni bir perspektifle yeniden takdim edilmesi ve el-Muhtâr fi’l-me‘ânî ve’l-beyân isimli eseri özelinde el-muhassinât el-ma‘neviyye bedî‘î üslupların incelenmesi amaçlanmıştır. Böylece önem arz eden bu Osmanlı âlimi ve eserleri tanıtıldıktan sonra el-Muhtâr fi’l-me‘ânî ve’l-beyân” isimli eseri özelinde el-muhassinât el-ma‘neviyye bedî‘î üsluplar incelenerek ilgililerin dikkatine sunulmuştur.
Hadis Tetkikleri Dergisi, 2003
2004
Ansiklopedi turu calismalar her zaman, arastirmacilar icin en onemli muracaat kaynaklari olagelmistir. Taskopruzâde Isamuddin Ahmed Efendi ilk ansiklopedistlerden biri olarak kabul edilebilir ve ilimler ansiklopedisi niteligindeki eseri Mevzu’âtu’l-Ulum adli kitabi gercekten de onemli bir kaynaktir. Yasadigi doneme kadar ortaya cikmis butun Islâmi bilimler, bu bilimlerle ilgili onemli eser ve sahsiyetler hakkinda bilgiler iceren bu kitapta, bugun ismi bile unutulmaya baslamis fikih ve fikih usulunun alt dallariyla ilgili de cok degerli bilgiler de bulunmaktadir. Bu sebeple bu makalede Taskopruzade Isamuddin Ahmed Efendi’nin Mevzu`âtu’l-`Ulum adli eserindeki fikih, fikih usulu ve alt dallariyla ilgili bilgiler derlenerek, ismi bile unutlmaya yuz tutmus bilimlerin gundeme tasinmasi amaclanmistir.
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2021
Teşbihin belâgat açısından önemli bir yeri vardır. Teşbih, bir şeyi aralarındaki ortak özellikten dolayı bir edat aracılığıyla başka bir şeye benzetmek anlamına gelmektedir. Teşbih özellikle de edebiyatçıların duygu ve düşüncelerini ifade etmesinde önemli bir misyona sahiptir. Teşbihin müşebbeh (benzeyen), müşebbeh bih (benzetilen), vechü’ş-şebeh (benzeme yönü), edâtü’t teşbih (teşbih edatı) olmak üzere dört unsuru vardır. Bunun yanı sıra teşbihin birden fazla çeşidi vardır. Bunlardan birisi de teşbih-i temsildir. Teşbih-i temsilde diğer teşbih çeşitlerinden farklı olarak durumun duruma benzetilmesi söz konusudur. Benzetme yönü ise birden fazla unsurdan meydana gelmektedir ve bir şekilden oluşmaktadır. Bu makalemizde Mısır’ın önde gelen yazarlarından Mustafa Lutfî el-Menfelûtî’nin (1876-1974) en-Nazarât adlı eserindeki teşbih-i temsil örneklerini inceleyeceğiz. Bu örnekleri benzeyen, benzetilen, teşbih edatı ve benzetme yönü bakımından inceleyip, Menfelûtî’nin teşbih-i temsilleri ha...
2019
This article was checked by iThenticate.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.