Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
8 pages
1 file
Öz Rusya'nın cihanşümul bir imparatorluğa dönüşmesinde farklı kökenlerden gelen ve Rusya'nın çeşitli bölgelerinde faaliyet gösteren nüfuzlu ailelerin büyük etkisi olmuştur. Bu ailelerin en önde gelenlerinden birisi de Tatar soylu Stroganov ailesidir. Stroganovlar, Rusya'nın ticari ve içtimai hayatında büyük rol oynamasının yanı sıra özellikle kuzeydeki Türk varlığını etkileyen faaliyetlerin başrolünde bulundular. 16. asrın ortalarından itibaren IV. İvan' dan Kama ve Çusovaya bölgesindeki topraklar üzerinde imtiyazlar alarak birçok ticari faaliyette boy gösterdiler. Ayrıca Batı Sibirya' daki ilk kale/şehirleri inşa edip Rus yayılmacılığının başlamasında âdeta koçbaşı oldular. Bu kolonizasyon faaliyetiyle Batı Sibirya'nın Rus işgaline uğramasına uygun zemini hazırladılar. Volga Atamanlarından olan Yermak Timofeyev'i ve diğer Kozakları kendilerine karşı tehlike arz etmeye başlayan Sibir Hanlığı üzerine gönderdiler. Hanlığın başkenti Sibir, ateşli silahlara sahip olan Kozakların işgaline uğradı. Stroganovlar böylelikle Sibirya'nın zengin topraklarını Ruslara açtı ve bölgenin Ruslaştırılma sürecini başlattı. Bu çalışma, Tatar soylu bir ailenin ekonomik faaliyet vasıtasıyla eski Türk yurdu Batı Sibirya coğrafyasını Çarlık Rusya'sı toprağına dönüştürme sürecine dönemin Rus kaynakları ışığında odaklanmaktadır.
10. yüzyıl sonlarından itibaren Novgorod Knezliği aracılığı ile Ruslar Sibirya'ya ayak basmışlar ve kürk ticaretine atılmışlardı. Novgorodluların başlattığı bu ticari faaliyet daha sonra Moskova Knezliği'nin bölgede önemli bir güç haline gelmesiyle onların eline geçti. Ancak değişen dünya düzeni ve ihtiyaçların giderek artması sonucu Moskova Knezliği, 16. yüzyılda bölgedeki Tatar hakimiyetine son verdikten sonra Sibirya'nın içlerine açılmaya ve buraları kolonileştirmeye başladı. Bu kolonizasyon faaliyetleri önemli bir Rus ailesi olan Stroganovlar tarafından idare edildi. Çar'dan aldıkları ayrıcalık ile ateşli silahlarla donattıkları Kazak birliklerini kullanarak Sibirya'yı hızla kolonileştirdiler. Sibirya'nın nehir sistemlerini etkin bir şekilde kullanmaları ve bu nehirlerin kıyılarına bir sonraki hedeflerine ulaşmalarını sağlayacak müstahkem yerleşimler kurmaları, başarılarının en büyük etkenlerinden oldu. 17. yüzyılın sonuna gelindiğinde Rus ilerleyişi Büyük Okyanus'a kadar uzanmıştı. Bu hızlı ilerleyiş, karşılarına bir başka bölgesel güç olan Çin'i çıkarması ile aynı hızla son buldu. Devasa büyüklükteki Sibirya topraklarında Rus hakimiyeti sağlansa da buradaki yaşam hiçbir zaman Moskova Rus kültürünün bir temsilcisi olamadı.
Özet Sibirya, tarihte kadim dönemlerden beri üzerinde birçok halk, boy, soy, kavim ve kabilenin yaşadığı ve çok defalar hâkimiyet mücadelelerine sahne olmuş bir coğrafyadır. Bu hâkimiyet mücadelelerinin en önemlileri hiç şüphesiz Ruslar ile bu bölgede yaşayan yerli ve konar göçer halklar arasında yaşanmıştır. Bu halklar arasında soy olarak Türk olan birçok halk ve akraba toplulukta ta bulunmaktadır. Tatarlar ve Moğollar kadim dönemlerden Rus hâkimiyetine kadarki geçen sürede bu bölgenin önemli unsurlarından olmakla birlikte Kırgızlar, Başkurtlar, Samoyedler, Yakutlar, Tunguslar, Kalmıklar, Ostyaklar, Permiyaklar, Vogullar, Hakaslar, Yakutlar ve Tuvalar gibi halklar bu coğrafyada yaşamışlardır. Bu itibarla Sibirya hem Türk tarihi açısından hem de Rus tarihi açısından büyük öneme sahip bir bölgedir. Sibirya’ya açılan topraklar üzerinde hüküm sürmekte olan Altın Orda Devleti’nin yıkılma sürecine girmesi Moskova Knyezliği’nın elini güçlendirmiş ve Altın Orda Devleti’nin yıkılma sürecinde Kırım Hanlığı, Kazan Hanlığı, Astrahan Hanlığı, Nogay Hanlığı, Sibirya Hanlığı adı altında hanlıklar ortaya çıkmış ve bu hanlıklar Moskova Knezliği tarafından ele geçirilmiştir. Böylece Sibirya’da Rus hâkimiyetinin başlaması ile beraber Sibirya halkları da boş durmamışlar ve Rusya’nın bu topraklardaki egemenlik hareketlerine karşı koymak için baskınlar, savaşlar ve birçok mücadeleler ortaya koymuşlardır. Fakat Sibirya toprakları nihayetinde Ruslar’ın hâkimiyeti altına girmiştir. Bu çalışmada Altın Orda’nın dağılması sonrasında ortaya çıkan hanlıkların ve sonrasında Sibirya’nın Ruslar tarafından ele geçirilme süreciyle ilgili bilgiler verilerek bu sürece bir nebze olsun ışık tutulmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Sibirya, Sibirya Tarihi, Türk Tarihi, Rus Tarihi, Altın Orda, Moskova Knezliği
Journal of Turkish Studies, 2018
In this article, within the framework of regional development the potential of the Siberia and Russian Far East region and its geoeconomic importance for the Russian Federation is examined. Structure of socioecomoic development in the region and its political relations with Russian political center is analyzed in detail with a geoeconomic perspective. Because the region has been isolated many decades and seen as a periphery for the highly centralized Russian state system, economic development has been always a big problem. Incompetent and old infrastructures are the main obstacles for region to accomplish economic growth. Due to this reason, there are a lot of developmental problems to be addressed in the region. To solve these kinds of economic problems, Moscow established a specific Ministry that is responsible solely for the regional development in Siberia and Russian Far East. A specific part is dedicated to the energy dimension of the issue. Big oil and gas potential has been utilized to feed emerging Chinese market. Energy projects are the main catalyzer of increasing Sino-Russian relations. Lastly, whether Russian Federation will be able to succeed a new geopolitical orientation towards the East in a time when the World political-economic balance of power shifts to the Asia-Pacific is discussed.
TUİÇ Akademi, 2021
Rusya tarihi boyunca hiçbir zaman bir ulus devlet olamamasına karşın her zaman ülkesi içinde varlığını sürdüren ulusları bir arada tutmaya çalışmıştır. Tarihinin büyük bir kısmında Slavlık ve Ortodoksluk kimlikleriyle bir arada olan Ruslar, 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin çöküşü ile bir kimlik bunalımına girmişlerdir. Bu kimlik bunalımı hiç şüphesiz Rusya'nın iç ve dış politikasını etkileyerek eski "süper" gücünü de kaybetmesine sebep olmuştur. Tarihten gelen süper gücünün devam ettiğini Batı'ya ve ABD'ye kanıtlamaya çalışan Rusya için coğrafyasında büyük bir güç olarak bölgesini kontrol altında tutmasını sağlayacak ve aynı zamanda ülke sınırları içinde barındırdığı 140 milyonu aşkın nüfusu bir arada tutacak bir "üst kimliğe" ihtiyaç vardı. Tam da böyle bir ihtiyaç anında yeniden canlanan Avrasyacılık akımı, Rusya için bir alternatif, bir "üçüncü yol" ve Batı karşıtlığını simgeleyen bir seçenek olmuştur.
SİBİRYA’DA RUSLAR; REMEZOV KRONİĞİ VE SİBİR HANLIĞI TARİHİ ANLATISI, 2019
Nobel ödüllü yazar Mihail Aleksandroviç Şolohov , 24 Mayıs 1905 yılında Rusya'nın Don bölgesinde bulunan Veşenskaya kasabası yakınlarında, Krujilin köyünde dünyaya gelmiştir. Babası Rus bir tüccarın oğludur, annesi ise Ukraynalı toprak kölesi bir aileden gelmektedir. 1922 yılı Ekim ayında yazar olma ve eğitimine devam etme umuduyla Moskova'ya gider. Ancak büyük şehirde yaşam savaşının kendisini yıpratmasıyla, doğduğu topraklara geri döner ve bu tarihten itibaren yaşamına bu bölgede devam eder. Don bölgesinde Sovyet rejimi için çalıştığı yıllarda yaşadığı tecrübeler ilk hikâyelerinin konusunu teşkil etmektedir (Yermolayev, 2000: 21). Yazar, aslen Kazak kökenli olmamasına rağmen, büyüdüğü çevrenin de etkisiyle, eserlerinde çoğunlukla Kazak kahramanlar seçer. Şolohov, edebiyat sahnesine, Birinci Dünya Savaşı ve devrim sonrası giren genç kuşak yazarlar arasındadır. Bu nedenle, çağdaşı olan birçok yazar gibi, eserlerine devrimin getirdiği karışıklıklar ve savaşın yarattığı kaos ortamı yansımıştır. 1924 yılında ilk hikâyesi "Doğum Lekesi" (Родинка), 1926 yılında ise ilk hikâye kitapları olan "Don Hikâyeleri" (Донские рассказы) ve "Gökmavi Bozkır" (Лазоревая степь) yayımlanır. Şolohov'u Rus edebiyatının en önemli yazarlarından biri yapacak dev eseri "Durgun Don"un (Тихий Дон) ilk cildi 1928 yılında basılır. Yazar, 1941 yılında 'Durgun Don' romanı ile Stalin ödülü, 1954 yılında 'Uyandırılmış Topraklar' eseri ile Lenin ödülü ve 1965 yılında Nobel ödülünü kazanmıştır. Sanatçının eserleri geçmişle zamanın kavgasını yansıtmaktadır. Yazar, dönemin getirdiği olaylara karşı sessiz kalmadan, bütün gerçekliği açıkça gözler önüne sermektedir (Vıhodtsev, 1979: 530). Şolohov, eserlerini sosyalist gerçekçi bir çizgide oluşturmuştur. Sosyalist gerçekçilik, 1934 yılında Stalin'in de katkısıyla şu şekilde tanımlanır: "Sosyalist gerçekçilik, sanatçıdan gerçekliğin devrimci gelişmesi içinde doğru, tarihsel açıdan somut bir tasvirini talep eden, Sovyet edebiyat ve sanatının temel yöntemidir" (Volkov, 2010: 141). Şolohov da sosyalist gerçekçi akıma bağlı tüm sanatçılar gibi bu açıdan etkindir. Amacı dünyayı yalnızca tanımak değil, değiştirmektir. Ünlü devrimci ve edebiyat eleştirmeni Lunaçarski'ye göre ise; "Sosyalist gerçekçi sanatçı, hep amaca
Özet 16. asrın sonunda gerçekleşen Rus işgalinden sonra Sibir Hanlığı'nın fiilen sona ermesinin ardından Batı Sibirya'da iki farklı sonuç tezahür etmiştir. Kimileri Moskova'nın yolunu tutup Rus sarayının hizmetine girerken, kimileri de hanlığın kadim topraklarında kalıp Rus işgaline karşı direnmeye başlamıştır. Sibir Hanlığı'ndan esir alınan isimlerin büyük bir kısmı, Moskova tarafından taltif edilerek Rus menfaatlerine hizmet etmiştir. Sibirya'da kalanlar ise Ruslara karşı büyük bir cephe savaşı vererek Batı Sibirya topluluklarıyla birlikte Sibir Hanlığı'nın mirasına sahip çıkmıştır. Bununla birlikte Urallarda Başkurtlar ve Güneybatı Sibirya'ya gelen Kalmuklar cepheyi genişleterek Ruslara karşı Küçümoğullarının yanında yer almıştır. Ancak yaklaşık bir asır süren bu mücadeleler sonucunda ise muvaffak olunamamıştır. Sibir Hanlığı ve Küçüm Han, Türk literatüründe kendine tedricen yer bulmaya başlasa da onun ardılları ve ondan sonraki dönemlerle ilgili çalışmalar yok denecek kadar azdır. Bu çalışma Küçüm Han'ın Ruslar tarafından esir alınan tebaasının Rus Devleti içerisindeki faaliyetlerini ve onun varislerinin Sibir Hanlığı'nı yeniden diriltme çabalarını ortaya koyacaktır.
DergiPark (Istanbul University), 2014
Emine iNANIR• "Slavcil1k dii$iincesi ", Slav halklart arasmda ortak topluluk birligi, kUltiir ve kader payla$tl111 iizerine kurulmu$ olup tarih boyunca deghimlere ugrayan ideolojinin, kural dt$1 olgular111 (a11efaktus) 1 , mitolojinin, yoresel ve tarihsel ozglinlUgUn ogelerinden ortaya s;1kan ve toplumsal bilinci olu$turan bir kart$1111cltr. 2 Bu tema11111 kaynaklar1111 ara$ttrd1g11111zda ise, ilk olarak dil ve kavim yak1nltg1 kendini gostermektedir. Rusya'da soz konusu bilincin olu$111as1 , Him Rus edebiyat tarihs;ilerinin de kabul ettigi gibi ilk Rus yill1k yazart, Kiev-Pec;:orsk manastm rahibi Nestor' un Ge~mi~ Ydlann Oykiisii ile ba$1ar.
Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi
18. yüzyıl Rus aydınlarından biri olan Aleksandr Nikolayeviç Radişçev, aralarında Feodor Vasilyeviç Uşakov’un Hayatı, Tobolsk’ta Yaşayan Bir Arkadaşa Mektup, Anavatanın Bir Evladı Olmanın Ne Anlama Geldiğine Dair Konuşma ve St. Petersburg’dan Moskova’ya Seyahat’in de bulunduğu çok sayıda kitap kaleme aldı. Bu eserlerinde Rusya’daki otokratik yönetim anlayışını, sosyal adaletsizliği ve kölelik sistemini eleştirdi. Bu çalışmada Radişçev ve onun Sibirya’da sürgündeyken kaleme aldığı Sibirya’nın İlhakı Üzerine Kısa Bir Anlatı başlıklı çalışması incelenecektir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi
Yüksek Lisans Tezi, 2019
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (HÜTAD)
MİTOLOJİ VE EDEBİYAT, 2024
Congress on Multidisciplinary Social Sciences, 2021
Prof. Dr. Yakup Karasoy Armağanı, 2024
Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırma, Metodoloji ve Değerlendirme, 2022
Doğu-Batı, 2006
DİLİN BİR SAVAŞ SEBEBİ OLMASI: RUSYA ÖRNEĞİ, 2022
Karadeniz Araştırmaları
Studia Methodologica, 2020
Osmanlı – Rusya İlişkilerinde Abhazya , 2019