Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
10 pages
1 file
2014
Ardahan baslangicindan itibaren Gurcu tarihinde onemli bir yere sahip olmus; 4. yuzyilin baslarindaHiristiyanligin kabul edilmesiyle birlikte, Constantinopolis’ten davet edilen mimarlar ilk kiliseyi burada insa etmislerdir. Arap akinlari sirasinda, Klarceti (Artvin Bereket Koyu)’ye yerlesen bir grup rahibin calismalariyla Klarceti onemli bir dinsel merkez haline gelmis, bunu daha sonra Tao (Erzurum) bolgesi takip etmistir. Cok sayida insa edilen manastirlardan sadece ucunun Ardahan’da yer almasi, manastir faaliyetleri acisindan Ardahan’in ikinci planda kaldigini gostermektedir.Bu calismada, Ardahan’in Cildir Ilcesi, Ovundu Koyu’nde yer alan ve sadece eski bir yayinda kisaca bahsedilen Vaslobi Manastiri tanitilacak, farkli insa donemleri tartisilacaktir
Bu eser 1935'de Paris'te Payot Kitabevi tarafından basılan nüshadan dilimize çevrilmiştir.
İrtad, 2019
Doğu toplumlarında devleti ifade eden önemli hâkimiyet sembollerinden birisi de payitaht olan şehirlerdir. İktidarın güvenlik endişesiyle etrafını aşılması güç sur ve hendeklerle çevirdiği bu şehirler, içerisinde devleti simgeleyen saray ve askerî yapılar, inancı simgeleyen mabetler, ahalinin yerleşik olduğu mahalleler, gündelik hayatı kolaylaştırmak için kurulmuş çarşı-pazarlar, hamamlar, çeşmeler ve su kanalları ile bir bütündür. Gerek jeopolitik konumlarıyla gerekse siyasî güçleriyle öne çıkan bu şehirler, bünyesinde barındırdığı iktidarlar zamanla dağılsa bile öneminden bir şey kaybetmeden günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. İktidarı bünyesinde toplayan bu şehirlere, devletin kudretini de sembolize ettikleri için hükümdarlar tarafından ayrıca önem verilmiş, en gösterişli bina ve mabetler bu şehirlerde inşa edilmiştir. Hatta bazı hükümdarlar, zafer ve başarılarının bir nişanesi olarak bu şehirlerin hemen yanı başında kendi adlarına yeni şehirler inşa ettirerek isimlerini ölümsüzleştirmek istemişlerdir. Doğu'daki bu şehirlere güzel bir örnek de Kandahar şehridir. Bu çalışmada, Kandahar şehrinin tarihî geçmişiyle Ahmed Şah Dürranî tarafından 1761 yılında Hindistan'da Marathalara karşı kazanılan Panipat savaşının anısına, Kandahar şehrinin hemen yanında inşa ettirilen Şehr-i Ahmedşahî ya da Eşrefü'l-bilâd adı verilen şehrin kuruluş meselesi ele alınmıştır. Bu şehir, Türkistan, İran ve Hindistan'da hüküm süren hükümdarların kendi adlarına şehir inşa ettirme geleneklerinin bir devamı olmakla birlikte son örneğini teşkil etmesi bakımından da önemlidir.
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, 2021
Hunlardan başlayarak 8. yüzyılda İslâmiyet'e kadar uzanan ve ardından 11. yüzyılda Selçuklular eliyle Anadolu'ya ulaşan duvar resimleri, Türk-İslâm sanatının önemli unsurları arasında yer alır. Daha çok iç mekân süslemeleri olarak karşımıza çıkan bu resimler, Osmanlı devrindeki Batılılaşma hareketi ile en hareketli günlerine kavuşarak önce başkent İstanbul'da karşılık bulmuş ve 19. yüzyılda Ayanlar eliyle Anadolu'ya taşınmıştır. Yüzyılın sonlarında ise taşradaki kırsal köy camilerine kadar gidebilmiştir. İşte burada tarikatların da devreye girdiği görülür. Böylelikle, başta İstanbul ve diğer önemli Osmanlı kentlerindeki dini ve sivil mimariye işlenen doğa ve manzara içerikli tasvirler ile birlikte tasavvufi sembollerin de yer aldığı süsleme anlayışı çeşitlenerek zenginleşmiştir. Artık, cami duvarlarına tarikat dervişlerine ait tac gibi aksesuarlar ile Zülfikar, teber, nefir ve keşkül gibi derviş çeyizlerine ait eşyaların da tasviri yapılmaya başlanır. Bunların yanı sıra mizan terazisi, livâü'lhamd (Peygamber sancağı), sancak, tespih, Ashâb-ı Kehf gemisi gibi tasavvufi olduğu düşünülen diğer sembolik kavramlar da resmedilmiştir. Böylelikle duvar resimleri; bani-usta-cemaat üçlüsünün tasavvufi görüşlerini yansıtan, mensup oldukları tarikatların mesajlarını aktaran sanatsal bir araca dönüşmüştür. Bu yazıda, Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki köylerde inşa edilen camilerin harim mekânı duvarlarındaki tarikatların tasavvufi dünyalarında önemli yer edinmiş nesnelerin tasvirleri anlatılmış ve Anadolu başta olmak üzere diğer İslâm coğrafyalarındaki benzer örnekleriyle bir değerlendirme yapılmıştır.
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi
Günümüzde tren seyahatleri, taşımacılık alanında en hızlı ulaşım şekli olmayabilir, ancak edinilen deneyimler ve paylaşımlar neticesinde en fazla akılda kalan seyahat türlerinden biri olduğu söylenebilmektedir. Son yıllarda tren seyahatleri, ulaşım için bir araç olmanın yanı sıra, seyahat katılımının bir amacı olarak da karşımıza çıkmaktadır. Doğu Ekspresi’nin nostaljik seyahatler kapsamında incelenmesi, bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı; Doğu Ekspresi seyahatine katılanların nostalji eğilimlerini, Doğu Ekspresi üzerinden uyarılmış nostalji ve romantizm algılarını tespit etmektir. Araştırmanın evrenini Doğu Ekspresi’yle seyahat etmiş kişiler oluşturmaktadır. Evren içerisinden kolayda örnekleme yöntemiyle seçilmiş 387 katılımcıya anket uygulanmıştır. Ankette bulunan ifadelere verdikleri yanıtlardan elde edilen veriler, SPSS programı aracılığı ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulgular, sonuç ve değerlendirmeler kısmında yorumlanmıştır. Araştırma sonucunda; Doğ...
Sistematik Kelam İlahiyat, 2019
Bu bölümde hızlı işaret, fısıldaşma, ilham, ontolojik iletim ve Allah’ın elçi-siyle konuşması şeklinde tanımlanabilecek ve daha ziyade literatürümüzde sonanlamıyla değerlendirme konusu olan vahiy kavramının etimolojik tahlilindenöte nübüvvet bağlamındaki içeriğinin “ahit geleneğinde”ki anlamlandırılma bi-çimleri ele alınmaktadır. Kısacası yazının mihverini söz konusu gelenek oluş-turacaktır. Ahit geleneği, Tanrı ile insan arasındaki sözleşme anlamında kavramlaştırı-lan “ahit” veya “misak” terimlerini merkeze alan dinleri tanımlamak için kulla-nılan bir terkiptir. Bu dinler de söylemlerini temellendirdikleri ortak atanın Hz.İbrahim olması, bununla birlikte birbirlerinden teolojik olarak farklılaşmalarıitibarıyla Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’dır. Bu dinler; “ilahi”, “semavi”, “İb-rahimî” vb. birtakım kavramlarla ifade edilse de “ahit geleneği” kavramının,bilimsel saptama açısından daha kuşatıcı olduğu düşünülmektedir. “Din”in kay-nağının Tanrı olduğu düşünülürse, bu dine ilişkin farklı yorumlardan hareketleilahi ve beşerî dinler şeklindeki birtakım ayırımlar doğru olmayacaktır. Haddizatında kaynağı açısından bütün dinler bir olsa da kaynağın hakikatine uygunolması açısından dinler farklılaşabilirler. Bu bakımdan dinler; kaynağının ilkele-rini yansıtan (hâlis) ve kaynağından uzaklaşan (muharref) dinler olmak üzereiki kategoride değerlendirilebilir.Bilindiği üzere, her dini inşa eden temel kaynak metinler vardır ki bunlarakutsal kitaplar denilmektedir. Yahudiliğin kutsal kitap külliyatı “Ahd-i Atik (Ta-nah)”, Hıristiyanlığınki “Ahd-i Cedid” ve İslam’ınki ise “Kur’an-ı Kerim” şek-linde tanımlanmaktadır. Ahit kavramından ve bunu ön plana çıkaran (A’raf, 7:172; Ahzab, 33: 7) gibi ayetlerden hareketle Kur’an için “Ahd-i Hâtim” terkibide kullanılabilir. Zira daha önceki özü itibarıyla bir olan ahitlerin takipçileri,Kur’an tarafından “Ehl-i Kitap” olarak tanımlanmakta ve onların kendi dinlerinitahrif ettikleri belirtilmektedir. Bu nedenle Kur’an, ahit ve vahiy gelenekleriolarak da tarif edilebilecek nübüvvet geleneğinin tamamlayıcı ve mu’ciz halkasıolarak hem bu geleneğin özünü yansıtan hem de buna iliştirilen yanlışları tashiheden bir yapıda son ilahi vesika olarak nitelendirilebilir.Hâsıl-ı kelam, burada asıl irdelenmek istenen bağlam, söz konusu vahiyleremuhatap olan kitlelerin muhayyilelerinde “bunlar nasıl bir akis bulmuş?” ve “neşekilde tasavvur edilmiş?” şeklindeki sorulara cevap aramaktır. Esasında vahiy,Tanrı’nın tarihe müdahalesi ve tarihi, muhatap alınan insanla birlikte şekillendirmenin ifadesidir. Dolayısıyla bir anlamda insanın yapısını anlamaya çalışmakvahyin de yapısını anlamaya çalışmak olacaktır. Başka bir ifadeyle, vahyin nasıltasavvur edildiğini ele almak aynı zamanda insanlığın karakterini ele almak de-mektir. Zira vahyin; tarihin hem konusu hem de banisi olan insanın karakteriniortaya koyan, kimliğini inşa eden ve yaratıcının karşısında konumunu açıklayanbir yapısı vardır. Bu nedenle, vahyin muhataplarının düşünsel terakkisini değer-lendirmek metodolojik açıdan doğru bir yaklaşım olacaktır. Konunun genişliğiizahtan varestedir. Usul açısından kronolojik olarak Yahudiliğin, Hıristiyanlığınve Müslümanlığın vahiy tasavvurları ana hatlarıyla ortaya konulmaktadır.
Felsefe Dünyası, 2020
Abstract Philosophy from the West to the East: Eastern Wisdom The argument that philosophy is a “Greek Miracle” having emerged in Ancient Greece is claimed remarked frequently by the Western. These claimants describe the East as barbarian, underdeveloped communities far from the philosophy. The perspective of the West towards the East is prejudiced and ideological. Hermes, who is considered as the Father of Philosophy, is an Eastern mythological figure. Many Eastern communities mainly Sumerians, Egyptians, Indians and Chinese have considerably contributed to the science and philosophy. However, scientific and philosophical insight and perspective of these two cultures are quite different from each other. The West highlights knowledge and written culture; whereas, the East prioritizes living, experience and oral culture. In opposition to the rationalist thought of the West, the East notices other ways of obtaining knowledge such as intuition, imagination and inspiration. Nevertheless, metaphysics, which West has neglected in recent times, still continues to survive in the East. Today, even if the West considers the Eastern wisdom as mysterious, secretive, interesting and even if the West is unfamiliar to Eastern thought, it still remains as an alternative perspective. In this study, Eastern wisdom will be introduced in general terms; its similarities and differences with Western philosophy will be set forth. Key words: Eastern wisdom, Indian wisdom, Chinese thought, wisdom in Ancient Egypt, Metaphysics
2016
Tasavvuf tarihinde onemli bir yeri bulunan Iran cografyasi ve Şi’a dusuncesi, gunumuz tasavvuf arastirmalarinda da dikkat cekici ve kismen gizemli bir yere sahiptir. Ancak konunun onemine ragmen Turkiye’de bu alanda yapilmis yeteri kadar arastirma bulunmamaktadir. Irfan ve Tasavvuf, Osmanli etki alanindaki fikri muhitlerde muteradif kavramlar oldugu ve biri digerinin yerine kullanilabildigi halde Şii dunyada kismen birbirinden ayri telakki edilmektedir. Islam dusunce tarihinin yasadigi fikri/ahlaki kriz kosullari dikkate alindiginda meselenin onemi daha belirgin hale gelmektedir. Tasavvuf/irfan kurum ve kavramlarindaki ayniyete ragmen kimi Şii kaynaklarinda tasavvuf reddedilirken, her iki kavramin da ret ve tenkide ugradigi gorulmektedir. Bu calismada Şii dusuncenin ve Iran’in kimi kaynaklarinda tasavvuf ve ilgili kavramlarin nasil ele alindigini gorecek boylece kavramlara yaklasim farkliliklarina isik tutmaya calisacagiz
Avrasya incelemeleri dergisi, 2019
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Doğu ve Batı Tasavvuruna Dair Betimsel Bir Analiz, 2024
Vakıflar Dergisi, 2020
The Journal of Mesopotamian Studies, 2017
Sonçağ Akademi, 2023
VII. Uluslararası Hititoloji Kongresi Bildirileri, 2010
Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi
Doğunun Vakti ve Batının Zamanı Arasında Kalan Bir Romanın Tahlili, 2023
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi
Aydos Dergisi, 2018
İnönü Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, 2019
folklor/edebiyat, 2021
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2021