Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, Tarihî Türkçe Kur'an Tercümeleri Üzerine Araştırmalar
Bu çalışma, Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Türk Dili Bilim Dalında, “Eski Anadolu Türkçesi ile Yazılmış Satır arası Bir Kur’an Tercümesi (Gramer – Metin – Çeviri – Sözlük) (105b-170b)” ismiyle 1992’de yapılmış yüksek lisans tezinde (Delice, 1992) geçen fiilleri esas alarak çatı ve görüngü ulamını incelemektedir. Bu doğrultuda Türkiye Türkçesi yazı dilinin oluşumunu fiil işletme eklerinin oluşturduğu çatı ve görüngü bağlamıyla sorgulamayı ve bu ulamların söz dizimsel özelliklerini tespit etmeyi amaçlamaktadır.
Recep tayyip erdoğan üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, 2019
Taberî'nin "el-Câmiu'l-beyân" Tefsirine Göre Kur'ân'daki Ezdâd Kelimeler
2018
Makale Koprulu ailesinin Kur’ân egitimi ve kiraatine yonelik katkilarini ele almistir. Konunun anlatiminda oncelikle Kur’ân egitimi ve kiraatiyle ilgili hizmetleri bulunan Koprulu ailesiyle alakali genel bilgiler verilip sonrasinda bahsi gecen katkilara deginilmistir. Koprulu ailesinin Kur’ân egitimi ve kiraatiyle alakali hizmetleri, tesis etmis olduklari kurumlar ile bu kurumlardaki Kur’ân egitimi ve kiraatine dair istihdam alanlari ve Koprululerden Kur’ân kiraatiyle alakali eser telifinde bulunan bireylerin telifleri olmak uzere uc ana baslikta ele alinmistir. Konunun anlatiminda istifade edilen kaynaklar daha ziyade Koprulu vakfiyeleri ile bu vakfiyelerle alakali yazilan tez, makale ve maddelerdir. Makalenin yazilis amaci Koprululer’in bahsi gecen husustaki hizmetlerini ortaya cikarmak suretiyle icinde bulunduklari donemde Kur’ân egitimi ve kiraatine yonelik Osmanli ust duzey burokratlarinin bakis acisiyla ilgili perspektif sunmaktir. Incelemeler sonucunda Koprulu ailesinin Kur’â...
2019
Kurtarıcı fikri toplumların başta dini olmak üzere sosyal, ekonomik, siyasi ve coğrafik durumlarının etkisi ile ortaya çıkmış bir olgudur. Daha çok dini ve siyasi yönleriyle ön plana çıkan bu fikir doğal olarak semavi dinler olan Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da da görülmüştür. Bizde burada bu fikri bu üç din ekseninde ele aldık. Yahudilik ve Hıristiyanlıktaki kurtarıcı olan Mesih, İslam dininde ise Mehdi olarak karşımıza çıkmaktadır. Semavi dinlerdeki bu fikri Kur’an’a, sünnete, tarihe ve bilime uygun yöntemlerle incelemeye çalıştık. Amacımız; insanları bu konu hakkındaki yanlış bilgi ve birikimlerden arındırıp doğru düşünce ve anlayışa yöneltmektir. Teknik anlamda dinlerdeki bu fikri olduğu gibi objektif bir biçimde, kendi inanç ve düşüncelerine göre aktarmaya çalıştık. Sonuç bölümünde ise kendi kanaatimizi, tüm aktardığımız bilgiler ışığında ve çerçevesinde sunmaya çalıştık. ABSTRACT The idea of savior came up with the effects of social, economical, political, geographical but mostly thanks to religious based situations. The idea that shows itself mostly by religious and political sides has been seen in Divine religions, such as Islam, Christianism and Judaism, apparently. And we examined the subject in the view of these three religions. The figure we called ‘The Savior’ is seen as ‘Messiah’ in Christianism and Judaism while in Islam, it’s named as ‘Mehdi’. We tried to examine this idea in Divine religions in proper ways through Qur’an, Sunnat, history and science. Our purpose can be seen as purging people from the wrong and mis-directed ideas and directing to true facts and understanding. We purposed to explain this idea technically and as objective as it could be in their own belief and thinking system. And in the result part, we aimed to put forward our own ideas in the light of all the information we have presented.
2019
Kutadgu Bilig, Tarihî Türkçenin ayrıcalıklı metinlerinden biridir. Bir yandan Eski Türkçenin özelliklerini barındırırken diğer yandan İslami çevrede yeni bir kimlik kazanan Türk kitlelerinin dil tutumlarını yansıtır. Edebî bir ürün olan eser, bu yönüyle dönemine kadarki en hacimli dil yadigârımızdır. Kutadgu Bilig'in Fergana, Kahire ve Viyana (Herat) olmak üzere üç nüshası vardır. Bunlardan Kahire nüshası, hacim ve yazım açısından en iyi durumda bulunanıdır. Metindeki kayıtlardan, Mısır'da kurulan Memluk Devleti'ni 1363-1367 yılları arasında fiilen yöneten İl Buğa el-Haseki'nin eline geçtiği anlaşılan bu nüsha, belirtilen tarihlerden önce istinsah edilmiş olmalıdır (Arat, 1991, s. XXVIII-XXIX). Okunaklı nesihle yazılan nüshada, kendisi gibi Arap harfleriyle kaleme alınmış Fergana nüshasından farklı olarak harekelendirme de yapılmıştır.
2023
In the eyes of Turkic communities, Köroğlu has become a symbol of equality and justice, punishing the wicked and protecting the poor. The variants of the Epic of Köroğlu are told in almost every corner of the Turkic World. Among the Uyghur Turks living in the East Turkestan Autonomous Region today, this epic is told with the name "Emir Göroğli". The eastern variant of the epic, which also includes the variant called Emir Göroğli, has a richer content than the western variant in terms of mythological and shamanistic elements. In particular, an important sacred bird cult has emerged around various motifs such as the crucial eagle and the state bird falcon featured in the epic. In this study, which we have prepared as a text-centered study, we aimed to reveal how the said birds were perceived among the Uyghur Turks by examining the cult beliefs of the sacred birds included in the content of the Emir Göroğli Epic, which is told among the Uyghur Turks. As a result of our study, results such as having a hunting bird like shunkar is like having a blessing, losing a hunting bird is like losing kut, hunting with a hunting bird is having life energy in your body, and divine beauty is depicted with hunting birds like karçuğa and bâz.
SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık, S. 48, ss. 41-60, 2019
Öz: Divriği Kalesi kazı çalışmalarında ele geçen küçük buluntular, Anadolu'daki tüm Orta Çağ kazılarında olduğu gibi yerleşimin tarihçesi açısından önem taşır. Kalenin inşasına dair ilk bilgiler Bizans dönemine kadar uzanır. Ardından Mengücekoğulları, Selçuklular, Memluklular ve son olarak Osmanlı hâkimiyetine giren Divriği, Mengücekoğulları'nın Divriği kolunun başkenti olması nedeni ile ayrıca önemlidir. Kalede söz konusu grupların izleri küçük buluntularda da takip edilebilir. Bu çalışmada; sırlı seramiklerde tespit edilen kazıma ve oyma (champlevé) teknikleri ile bezemeleri yapılmış, boyalı ve/veya tek renk sırlı, farklı üslup özellikleri gösteren buluntular içerisinden kuş figürlü on üç, balık figürlü dört örnek tanıtılarak değerlendirilmiştir. Orta Çağ Anadolusu'na tarihlenen seramiklerde, kimi zaman teknik, kimi zaman renk ve üslup açısından benzerleri görülmekle birlikte, çoğu kendine özgü özelliklere sahiptir ve bilinen repertuvarı yeni örnekler ile zenginleştirir. Buluntular teknik, renk ve üslup özellikleri ile 12.-14. yüzyıllar arasına tarihlenir. Figürlü seramikler, ithal örneklerin yanı sıra yerel üretime ait olduğu düşünülen örnekler ile dikkati çekmektedir. Abstract: The small finds attained from the excavations in Divriği Castle have significance in terms of the history of the settlement as in all Medieval excavations in Anatolia. The first information regarding the construction of the castle traces to the Byzantium period. Afterwards, Divriği coming under the sovereignty of Mengujeks, Anatolian Seljuks, Mamluks and finally Ottoman Empire is addedly important due to the fact that Divriği was the capital of the Divriği branch of the Mengujeks. The traces of the mentioned groups in the castle could also be observed in the small finds. In this study, thirteen samples with bird and four samples with fish figured have been introduced and assessed among the finds whose decoration has been conducted with incised and champlevé techniques that are detected in the glazed pottery, which are painted and/or monochrome glazed and which show different style properties. Although similar ones are seen regarding the pottery dating back to the Medieval Anatolia in terms of sometimes technique or color and style, most of them have unique characteristics and they enrich the known repertoire with new samples. The finds are dated between 12th and 14th centuries with the technique, color and style properties. The figured pottery noteworthy with the finds considered to belong to local production as well as the imported examples.
MİLEL VE NİHAL inanç, kültür ve mitoloji araştırmaları dergisi, 2016
The faith of pre-IslamicArabian Society is defined as idolatry. In spite of that, there was no any denial about that there is a creative and transcendent god in this belief. The deus otiosus, as a conception of God in the study of religion, is defined as a divine power which had given up intervening with his creature's doings anymore and stepped aside worldly issues. In the frame of this belief, the people, who lived in pre-Islamic Arabian Society, had believed in that they actualize their communication with transcendent god via idols that they composed. they had believed in that they are closing to transcendent god by sacrificing for idols and turning around them and giving respect and honor to them.
2013
In history Eğirdir that was Hamidoğulları Beyliği's capital growth sufistic and literary persons. Seyh of Eğirdir Zeyni Zaviye Mehmed Çelebi is one of these too. He used Muhyiddîn and Dolu nicknames in his poem. Hızırname is poets most important work. İn this work we will give informations about Eğirdir city and Eğirdir's saints in Hızırname.
Öz Çeviri tartışmasını bir kenara koyarsak, i'câz değeri haiz Kur'ân'ın doğru çevirisini yapmak, zengin ilmî birikime sahip olmayı gerektirir. Özellikle Kur'ân'ın çevrileceği dilin yanısıra Arapçanın edebî incelikleri hakkında yetkin olunmalıdır. Mevzu bahis, deyimler gibi ekseriyetle lafzî mananın ötesinde farklı bir anlama sahip olan ibareler olunca çevirinin daha bir özen gerektirdiği yadsınamaz. Bu çalışmada ele alınan ibarelerin deyimsel niteliklerine, sahasında ağırlığı bulunan önemli birçok müfessir, eserlerinde yer vermektedir. Ne var ki bu minvalde incelediğimiz Kürtçe meâllerin ekseriyetinde bu hususun göz ardı edilerek, ibarelerin deyimsel yönlerinin çeviriye yansıtılmadığı görülmektedir. Üzerinde durduğumuz meâllerin çoğunda ibarelerin yalnızca lafzî tercümelerinin yapılması ve bazılarında Türkçe meâllerden etkilenerek söz konusu ibarelerin çevrilmesi ciddi hata olarak değerlendirilebilir. Abstract If we put away the discussion on translation, to make the right translation of the Qur'an with the value of i'caz requires to have a rich scientific accumulation. Especially one must be competent on both the language to which the Qur'an will be translated and the literary subtleties of the Arabic language. If we concern about idioms that have different meanings in spoken language, it can not be denied that translator must be more attantive. Many important commentators, who are competent in the field, touched on the idiomatic qualities of expressions which has mentioned in this study. Howewer it is seen that, in most of Kurdish translations which we have analyzed in this manner did not pay no mind on that matter and the idiomatic of the expressions did not reflected in translation. Only literal translations of expressions and the influences of Turkish translations can be regared as a serious mastakes
GEÇMİŞTEN GELECEĞE AVRASYA, 2021
Diyanet ilmi Dergi, 2019
Tarih boyunca insanların kutsal kabul ettikleri bazı değerler mevcuttur. Bunlar toplumdaki ortak inanca mensup bireylerde aynı duygu ve düşünceleri uyandıran simgelerden ya da simgesel nesnelerden oluşur. Gelenek ve göreneklerin de etkisiyle nesilden nesile aktarılarak kutsal bir anlam kazanır. Kutsal kavramı doğaüstü yaratıcı güç ile inananlar arasında bağlantıyı sağlayan, hatırlatan ibadet ve ritüelleri kapsayan değerler bütünü olarak da tanımlanabilir. İslâm dininde kutsal kabul edilen zamanlar ve mekânlar olduğu gibi bu dine mensup kişilerce kutsal kabul edilen eşyalar da mevcuttur. Bunlar kültürümüzde kutsal emanetler olarak tanımlanırlar. Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s) ile onun aile efradı ve yakın çevresine ait kıyafetler, eşyalar gibi bazı somut değerlerden oluşur. Halk arasında en yaygın olarak bilineni, Hz. Muhammed'e ait saç veya sakallardan olduğu kabul edilen mübarek gün ve gecelerde genellikle camilerde ziyaret edilen sakal-ı şerifl erdir. Vakıfl arca sakal-ı şerif/ lihye-i şerif teberrük etme ve ziyaret ettirilme şeklinde bir tür hayır hizmeti olarak gerçekleştirilmiştir. Bu gelenek 18. yüzyılın üçüncü çeyreğinden sonra kurulan vakıfl ara ait vakfi yelerde karşımıza çıkar.
Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research), 2003
Kur'an, evrendeki varlıkların çoğundan insanın üstün olduğunu ve ona birçok nimet ve imkânın verildiğini belirtir. Bu nimet ve imkânlardan dolayı, insanın başta Allah'a sonra da bütün varlıklara karşı sorumlu olduğunu bildirir. Bu sorumluluğa ilişkin olarak da davranışlarımızı genel olarak ikiye ayırır: a) İyi ve güzel ameller. b) İyi olmayan, kötü ameller. Mü'minler de inkârcılar da, bu davranışlarının karşılığını kısmen dünyada, tamamen ise ahirette alacaklardır. Mü'minler, kötü amellerinden dolayı ya bağışlanacak ya da ceza görecekler. İyi amellerine karşılık ise, cennet nimetleri ve güzellikleri verilecektir. İnkârcılara gelince, onlar kötü amellerinin dengiyle cezalanacak, iyi amellerine karşılık ise, bir mükâfat elde etmeyeceklerdir.
Beü İlahiyat Fakültesi dergisi, 2015
Kur'an açısından seKr ve sahv halleri Sekr and Sahv From The Point of View of Kuran ÖZeT Bu makalede sekr ve sahv kavramları Kur'an açısından değerlendirilmiştir. Makale "Sekr Kavramının Anlamı ve Dayandığı Ayetler" "Sahv Kavramının Anlamı ve Dayandığı Ayetler" şeklinde iki ana başlık altında değerlendirilir. Birinci başlık altında öncelikle sekr kavramı üzerinde durulmuştur. Sekr kavramının kulun Allah'ın yarattıkları karşısında kendinden geçmesi olduğu belirtilmiştir. Bu kavramın içki sebebiyle sarhoş olmakla ilgisinin olmadığı özellikle belirtilmiştir. Sekr kavramının kazandığı anlam derinlikleri açısından Kur'an'ın ilahi mesajına aykırı olmadığı belirtilmiştir. Hz. Musa peygamber gibi bazı peygamberlerin hallerinde sekr halinin görüldüğü üzerinde durulmuştur. Sahv kavramı işlenirken bu kavramın kulun her an kendinde olması anlamını içerdiği belirtilmiştir. Bu bağlamda bu kavramın Allah'ın kulun üzerinde görmek istediği hale uygun bir hal olduğu belirtilmiştir. Hz. Peygamberin her zaman sahv halinde olduğu özellikle belirtilmiştir.
Tefsir Araştırmaları Dergisi
Bu makale, intihal.net yazılımınca taranmıştır. İntihal tespit edilmemiştir. Plagiarism: This article has been scanned by intihal.net. No plagiarism detected.
İslamiyeti kabul eden Türkler Kur’an ilimleri konusunda (Kur’anın okunması, yazımı, hattı, toplanması, dil ve üslûbu, tertibi, çoğaltılması, kırâati, ayet ve sûrelerin birbiriyle ilgisi) birçok çalışma yapmış ve eserler ortaya koymuşlardır. Türklerin hem doğu hem de batı coğrafyasında geniş bir alanda hüküm sürmeleri gerek dil gerekse muhteva bakımından çeşitlilik sağlamış büyük bir külliyatın oluşmasına olanak sağlamıştır. Bu büyük külliyât içerisinde ele alınan konulardan birisi de vakf ve ibtida konusudur. Vakf ve ibtida, Kuran’ı okurken anlamın gerekli olduğu yerlerde durmayı ve ardından tekrar başlamayı sağlamak, böylece de kastedilen anlamın dışına çıkmamak ve anlamı bozmamak için dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur. Bu konuda kaleme alınmış olan eserlerden biri de Çağatay Türkçesiyle yazılan Vukûfu’l-Kur’ân adlı eserdir. Elimizde bilinen tek nüshası mevcut olan ve Süleymâniye Kütüphânesi Şehid Ali Paşa Koleksiyonu 2824 numarada bulunan bir mecmuada bulunmaktadır. Mecmuadaki bütün eserler Kur’ân ilimleriyle ilgili olup büyük çoğunluğu Farsçadır. Birkaç Arapça risâlenin de olduğu mecmuadaki tek Türkçe risâle “Vukûfu’l-Kur’ân” olup mecmuanın 93b-99a sayfaları arasında yer almaktadır. Eserin birinci bâbında Kur’ânda yer alan bazı ayetlerde okuyucunun yanlış yerde durup tekrar kaldığı yerde okumaya devam etmesi sonucunda anlamın bozulması hatta kişiyi küfre götürmesi meselesi, ikinci bâbında da Kur’ân-ı Kerîmde herhangi bir kelimede durulduğunda o kelimenin son harfinin harekesinin nasıl olacağı meselesi ele alınmaktadır. Hâfız Celâleddin Otrarî tarafından yazılan Vukûfu’l-Kur’ân’ın, mecmuadaki istinsah kayıtlarına, metnin yazım ve dil özelliklerine göre Çağataycanın Klasik dönemine ait olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmada eserin tanıtımı yapılarak hakkında bilgi verilecek ve metni ortaya konacaktır.
2007
Importance of mind is very clear for all scientific disciplines. The fact that in Islamic Theology alongside with al-Mu’tazila, al-Ash’ari (d. 324/935) did not consider the belief of a human being who did not use intellectual proof as valid forms one of the extreme application fields. However, as far as the methodology and conclusions are concerned, there are significant differences between al-Ash’ari and al-Mu’tazilah. According to al-Ash’ari, a human being should have intellectual proofs in the creation of world, existence of God and His attributions for validity of his belief. Nevertheless, the source of this necessity is religious texts, not his mind. In this article, it will be attempted to find answers to some questions by examining the balance which al-Ash’ari tried to set up between the mind and the religious texts. In fact, does al-Ash’ari consider the belief of al-Muqallid as invalid? If he does not consider it as invalid, how should his words in this subject be interprete...
VII. ULUSLARARASI KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ KONGRESİ (10-12 EKİM 2018 SİVAS) BİLDİRİ KİTABI, 2018
Türk anlatı kültüründe önemli bir yere sahip olan Şahmeran hikâyesi oldukça sevilen ve günümüze kadar kendinden söz ettiren muazzam örneklerden biridir. Arap ve Fars anlatı dairesinde yaygın olan Şahmeran hikâyesi Türkçeye şair Musa Abdi tarafından 1429-1430 tarihleri arasında çevrilir ve dönemin padişahına sunulur. Binbir Gece Masallarında yedinci kitap içerisinde "Yeraltı Sultanı Yemliha'nın Öyküsü" başlıklı metinde geçen söz konusu anlatı Musa Abdi tarafından "Camasbname" başlığı altında Türkçeye aktarılır. Bugün gerek Türk halk hikâyelerinde gerekse Türk masal dünyasında Şahmeran'ın izlerine fazlasıyla rastlamak mümkündür. Çalışmanın konusu Oğuz Tansel'in "Mavi Gelin" (1943-45) adlı masalı ile Macar Turkolog Ignacz Kunos'un derlediği T-16 kodlu "Çoban'ın Oğlu" (Török nepmesek 1887; Ocaktan Gelen Haber 2018) adlı masal metinlerinin Selami Münir Yurdatapan'ın kaleme aldığı "Şahmeran Hikâyesi" (1970) ile karşılaştırılmasıdır. Anahtar Kelimeler: Şahmeran, Mavi Gelin, Oğuz Tansel, Ignacz Kunos, Masal Dünyası
İmam Mâtürîdî (ö. 333/944) genelde bütün bir İslâm düşüncesinde özelde ise çağdaş Türk tefekkür hayatında iz bırakmış büyük bir âlim olup hâlâ da etkileri birçok düşünce adamının bakış açısını şekillendirmeye devam etmektedir. Bu etkinin bir sonucu olarak İmam Mâtürîdî Türk düşünce dünyasında çeşitli bakış açılarıyla farklı okumalara tâbi tutulmaktadır. Bu bağlamda laik anlayışlara din içinde meşruiyet kazandırmak, tarihsellik tartışmaları içinde ileri sürülen görüşlere Mâtürîdî düşüncesinden destek aramak gibi farklı yaklaşımların varlığından söz edilebilir. Ayrıca bir Türk kabul edilmesi sebebiyle Mâtürîdî’nin Türkçülük düşüncesi içerisinde temel bir dayanak olduğu; bâtınîliğin günümüz- de farklı bir yüzle neşv-ü nemâ bulmasına karşın onun bilgi anlayışının bu tür akımlara set çekmede bir delil olarak kullanıldığı da tespit edilmektedir. Yine selefî katılığın ve nakilcilikten beslenen şiddet ortamında naslara akılcı yaklaşımın güçlü bir temsilcisi olarak Mâtürîdî’nin ön plana çıkarılmak istenmesi de böyledir. Mâtürîdî, bu yaklaşımların odak noktasında bulunma gibi bir durumla karşı karşıya kalmaktadır. Tüm bu okuma biçimlerinin belki de bir araya getirilebilecek tarafı İslâm’a ve Kur’ân’a modern ya da çağdaş bir bakış açısını yansıtıyor olmasıdır.
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2017
Kur'an'da Tekebbür Ehlinin Özellikleri Öz: İnsan, dünyaya imtihan olmak için gönderilmiştir. Bu imtihanda başarılı olmanın kriteri, Kur'an ve sünnete uygun bir hayat yaşayabilmektir. Bu nedenle kişinin, bu iki kaynağın rehberliğine ihtiyacı vardır. Kur'an'ın amacı insanlara rehberlik etmektir. Allah, Kur'an'da olumlu ve olumsuz insan karakteri üzerinde durmuştur. Tarihten örnekler vererek bunları insanların gözünde somut hale getirmiştir. İyilerin cennete, kötülerin ise cehenneme gideceğini haber vermek suretiyle bu konuda insanları uyarmıştır. Kötü örneklerden bir tanesi de tekebbür ehlidir. Bu makalede Kur'an'da tekebbür ehlinin özellikleri konusunu ele aldık. Bu çerçevede adı geçen kişilerin nasıl bir kişiliğe sahip olduklarını ortaya koyduk. Bunun yanında Allah'a karşı sergilemiş oldukları tavırları inceledik. İnkârcı ve isyankâr bir kişiliğe sahip olduklarını gördük. Aynı zamanda gönderilen bütün peygamberlere ve onların getirdikleri vahiylere düşmanlık ettiklerini müşahede ettik. Ayrıca kendileri gibi olmayan diğer insanlara karşı duruşlarını ele aldık. Toplumdaki zayıf insanları küçük gördüklerini tespit ettik. Onlar, sahip oldukları varlıklarını kimseyle paylaşmak istememişlerdir. Bu davranışlarının sonucu olarak ahirette karşılaşacakları muameleyi gözler önüne serdik.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.