Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2016
…
4 pages
1 file
Medyanın Darbelerle İmtihanı , 2022
Journal of Turkish Studies, 2018
The aim of this study is to examine the chain of coups that marked the modern history of Turkey in terms of religious dimension in the example of the 15th July 2016 coup/invasion/civil war attempt. On the basis of this aim, the researcher seeks to understand and explain the coups' own religious colors and their dimensions of being legitimized by religion, as well as the religious color of oppositions and resistances to the coups and their dimensions of being legitimized with religion. As well as the coups experienced in Turkey since 1960 is the application area of this work, especially 15 July coup attempt have been chosen as the main field of application of this research. In this work done with a sociological perspective, it is assumed that there is an open religious dimension both in terms of the coup attempters and in terms of the anti-coup people in the coup/civil war attempt that took place on July 15th. While there is a religious dimension originating from the Parallel Religious Structure in the case of coup attempters, there is a religious dimension which expresses the main religious structure in which various religious understandings and practices are socially involved in the case of the anticoup people. As a method in the study, primarily in general the interactions of coups with the religion and in particular the intervention of the July 15 coup attempt with the religion are examined on the basis of documents and observations related to the event. The data obtained in this framework are analyzed and the findings of the study are presented. The July 15 coup attempt and the revolutionary resistance of people against this attempt have very serious sociological aspects in respect of having very important dimensions in terms of religion. At this point, the subject has quite interesting and important dimensions in terms of sociology of religion. It should be noted that the July 15 coup attempt must be scientifically handled, while still carrying great emotions with experiences lived in and with it. In this study, the writer strives to do this.
Çocukluğunda yaptığı bir şeyin suçluluğu ya da sorumluğuyla yüzleşmeye zorlanan bir karakterin, bu çocukluk yarasına dönük tavrını didikleyen bir film fikri kafasında dolanıp dururken, şans eseri, Arte'de 17 Ekim 1961 Paris katliamı üzerine bir belgesel izliyor Michael Haneke. Saklı (Caché, 2005) filmi böyle ortaya çıkıyor.[1] Fransız toplumunun katliamla ilgili 40 yıllık sessizliği, katliamla ilgili yayın yasağı ve kendisinin de bütün bunları bir belgeselden öğrenmesi, tarihsel hafızanın bastırılması ile kişisel hatıraların bastırılması arasındaki ilişkiyi irdelemeye götürüyor Haneke'yi. Richard Porton'la film üzerine yaptığı söyleşide bu meselenin sadece bir Fransa meselesi olmadığını hatırlatan Haneke'ye göre, film, birkaç dokunuşla, Amerika'nın ya da Avusturya'nın işlemiş oldukları suçlarla kurdukları inkâr ve sessizlik ilişkisine dair kılınabilir -ne de olsa her devletin, her milletin kolektif bir suçu, karanlık köşeleri, kara lekeleri vardır. Ancak, Haneke'nin derdi işlenen kolektif suçun hakikatini göstermek, bu hakikati temsil etmek değil, suçun inkârı, inkârın tekerrürü üzerine düşünmektir. Bu evrensel, herkesin kapıldığı, inkârı mümkün kılan çekirdek duyguyla ilgilenir Haneke: Kendini kurban olarak görmek duygusuyla, daha iyi bir deyişle, masumiyetin ayartıcılığıyla. Mesela, Avusturya'da hala "hiçbirimiz Nazi değildik" diyebilenler olduğunu, kimsenin Nazi olduğunu kabul etmediğini ("Hepsi Nazilerin kurbanıdır") hatırlatır Haneke. Saklı'da saklı olan nedir? 17 Ekim 1961'de, Paris'te, Fransa'nın Cezayir'i işgaline karşı yüzlerce Cezayirli'nin katıldığı gösteriye saldıran Fransız polisi tam bir katliam gerçekleştirir. 200'den fazla Cezayirli öldürülerek Seine nehrine atılmıştır. Lakin, katliamın üzeri yayın yasağı ve sessizlikle örtülür. Haneke, Saklı'da Ekim 1961'i, bu tarihsel hakikati, tüketilebilir bir temsile dönüştürmeye değil, bu hakikatin nasıl saklanabildiğini, unutkanlık içinde bir şimdinin nasıl tekrar tekrar inşa edilebildiğini anlatmaya girişir. Haneke evreninde hep açılan şiddet ve aşırılık dolu, bir o kadar da irrite edici etik alan bu yüzden bu filmde de vardır. Huzur dolu amnezik şimdi, saklı tarihsel hakikatin tasallutuna uğrayıp bozulduğunda ve biçimsizleştiğinde ne yapıyoruz?[2] Haneke'nin, Saklı'nın sorusu budur. Dolayısıyla, gelecekte uzlaşma ve iyileşmeye dair bir umut vermek ya da toplumsal-psikolojik yaraları sarmak/bandajlamak filmin seçtiği yolun en baştan dışladığı seçeneklerdir. Filmin sorusuna dönecek olursak: "Tarihsel hakikat şimdiye musallat olduğunda ne yapıyoruz" sorusu tarihsel-yapısal asimetride egemen olmuş özne için sorulmaktadır. Filmin kahramanı Georges, özellikle akıllı, kültürlü entelektüel bir karakter olarak kurgulanmıştır çünkü, bütün bu "aydın-lık" özelliklerin bizi zaaflarımızdan ve korkularımızdan korumaya yetmediğini göstermek istemektedir Haneke.[3] Bu Georges'u kötü biri mi yapmaktadır? Hayır. Zaafları da, yalanları da, inkârı da, yüzleşme çabaları da samimidir Georges'un. Bütün bunlar, daha çok Georges'la, yalan söyleyerek hayatını değiştirdiği Kaynak: Van Ekspres
27 Mayıs 1960 tarihinde Cumhuriyet tarihinin ilk ihtilali gerçekleşmiştir. Bu müdahale gerçekleştikten sonra basın gündeminde ilk sırada yer almış ve uzunca bir süre gündemdeki yerini korumuştur. Söz konusu darbe, basın gündeminde olduğu kadar mizahi basın kapsamında da ele alınmıştır. Karikatür temalarında askerin yaptığı darbe savunulurken, Demokrat Parti kurucuları ve parti yöneticileri eleştirilmiş ve yargılanmış, infazları basın tarafından yapılmıştır. Çuval Mizah Gazetesi'nin askeri müdahaleden önce ve sonra çıkan sayılarındaki karikatürler incelenerek konular arasındaki farklar görülmeye çalışılmıştır. Mizah basının 27 Mayıs öncesindeki tavrı ile 27 Mayıs sonrasındaki tavrı ve olaylara bakışları karikatürler aracılığıyla yorumlanmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda ön plana çıkan demokrasi, vatan cephesi, işsizlik, ekonomik durum, basın hürriyeti, seçim hazırlıkları, irtica konulu karikatürler 27 Mayıs öncesinde yoğun olarak işlenirken; asker ile ordu, idam ile darağacı, milli birlik ve basının gücü gibi konular 27 Mayıs'ta en çok işlenen konular arasında yer almıştır. Karikatürler üzerinden dönemin siyasi olayları ve 27 Mayıs'ın önizlemesi yapılırken, karikatürlerin çizgi ve imgelemleri de analiz edilmiştir. Arşiv araştırması yöntemiyle yapılan çalışmanın ilk bölümünde mizah ve karikatürle ilgili genel bilgi verilmiş, ikinci bölümünde, Demokrat Parti'nin on yıllık iktidarlığında basınla ilgili yapılan hukuki düzenlemelere yer verilmiştir. Üçüncü bölüm olan analiz kısmında, incelemeye konu olan gazetenin 9 sayısı ele alınmıştır. Gazetenin ilgili sayılarında haber niteliği taşıyan mizahi yazılar, gazetenin okuyucuyu bilgilendirdiği yazılar ve karikatürler incelenmiştir. Siyasi olayların toplumsal zeminde gülme ile karşılandığı siyasi mizah gazetesi olan Çuval Mizah Gazetesi'nin ele aldığı konuları karikatürlerle nasıl yansıttığı incelenmeye çalışılmıştır.
2017
Komsu iki ulke olan Suriye ve Turkiye, ortak tarihe sahip olmanin yaninda, ulkelerinde yasanan rejim mudahaleleri bakimindan da benzerlikler gostermektedir. Suriye, 1946 yilinda bagimsizligina kavustuktan, Hafiz Esad’in 1970 yilinda yaptigi darbeye kadar, her bir bucuk yilda bir darbe yasamistir. Darbe yonetimleri dolayisi ile ulke hicbir zaman cumhuri ya da demokratik esaslara dayali yonetim imkâni bulamamistir. Buna karsin Turkiye’de, 1923 yilinda Cumhuriyet yonetimine gecilmis; ama ulke 1946 yilina kadar tek parti ile yonetilmistir. 1946 yilinda Suriye daha yeni bagimsizligina kavusurken, Turkiye cok partili demokratik sisteme gecmistir. 1960 yilindan itibaren Turkiye’de de hemen her on yilda bir askeri darbeler yasanmistir. Darbeler ve diktator yonetimler dolayisi ile bunalan Suriye’de, 2011 yilinda halkin yonetime karsi demokrasi talepleri ile baslattigi ayaklanmalar, kisa surede silahli direnis haline donusmus ve boylece Suriye vekâlet savaslarinin yasandigi bir ulke haline ge...
Basın tarihimizde kapatılma nedeniyle değişik adlarla yayımlanan gazeteler arasıda Tanin'in ayrı bir yeri vardır. Bu gazete bugüne değin ençok ada sahip gazete olarak biline gelir. Oysa kapatılma ve değişik adla yayımlanma rekoru Şehrah gazetesidir. Bir yıldan kısa bir süredede on üç kez kapatılmış ve on dört kez isim değiştirmiştir.
ÇUKUROVADA MİZAH MAVRADAN PALAVRAYA, 2023
Mizah kültürünü bölgesel olarak değerlendirdiğimiz eserimiz siz değerli okuyuculara sunulmuştur.
Milli Folklor, 2022
dağları ile güneyde Tannu-ula sıradağları arasında kalmaktadır. Coğrafyanın etkisiyle Tuvalar yaşadıkları bölgede izole bir toplum olarak kalmışlardır. Tuva coğrafyasının bu özelliği, Tuvaların kültürlerini korumasında etkili olmuştur. Her toplumun kendine özgü kültürel özellikleri vardır. Bu anlamda Tuvaların dünyada tanınırlığını artıran özelliklerin başında höömey adı verilen Tuva gırtlak müziği gelmektedir. Pek çok çeşidi bulunan höömeyin temel özelliği gırtlaktan aynı anda açık bir şekilde duyulabilen birden fazla sesin çıkarılabilmesidir. Tuva gırtlak müziği, bu farklı biçimlerden biri olan höömey adıyla anılmaktadır. Höömeyin höömey, sıgıt, kargıraa, borbaŋnadır ve ezeŋgileer olmak üzere beş temel stili bulunmaktadır. Höömeyin çeşitli alt stillere sahip olması, gırtlaktan çıkan sesin temel melodik oluşumlarında farklı yükseklikteki tınılara sahip olması ile ilgilidir. Farklı stillerin ortaya çıkması, göçebeler arasındaki yaşam biçiminin farklı olması ile açıklanmıştır. Buna göre göçebe çobanlar, bulundukları bölgenin yaşam şartlarına göre doğayı algılamış ve farklı stillerde höömey müziğini icra etmişlerdir. Gırtlak müziği, Tuvaların geleneksel müziği durumundadır. Höömey ile Tuva kültürü arasında yakın bir ilişki söz konusudur. Höömeyin oluşumunda Tuva kültürünün ve inançlarının büyük etkisi vardır. Bu noktada höömey, eski göçebe çoban Tuvalarla ilişkilendirilmiştir. Göçebe çobanlar ise bozkır yaşamını anımsatmaktadır. Tuva'nın uçsuz bucaksız bozkır ve taygalarında doğada uğultu, su ve rüzgâr sesi, meleme ve kuş cıvıltısı vardır. Bu çokseslilik, bir melodiyi andırır. Tuva'nın göçebe çobanları için bu ses düzeni, farklı seslerin karışımından meydana gelen bir müzik biçimine ilham vermiştir. Böylece hööemey adı verilen Tuva gırtlak müziği, doğadaki seslerin taklit edilmesi ile ortaya çıkmıştır. Höömeyin Tuva kültüründe pek çok pratik kullanımı vardır. Bunların başında höömey-kültür ilişkisinin temelini oluşturan çobanların göç sırasında höömey icra etmesi gelir. Göçebelik faaliyetleri dışında ise höömey; düğün ve cenazelerde, belirli bayram ve festivallerde ve çeşitli spor müsabakalarında söylenmektedir. Höömey aynı zamanda geleneksel Tuva inançları ile ilişkilidir. Tuva animizmine göre her varlığın bir ruhu vardır. Tuva şamanları, doğa ruhları ile iletişime geçmek amacıyla belirli ritüeller geliştirmiş ve bu ritüellerde ruhları etkilemek için höömeyden yararlanmışlardır. Bu çalışmada Tuva gırtlak müziği höömey, farklı stillerin oluşum süreci ile birlikte incelenmiştir. Çalışmanın temel amacı, Tuva halkının kültürel mirasını korumaya katkı sağlama ve daha geniş kitlelere duyurma çabası ile birlikte höömeyin oluşumundaki tarihî ve kültürel etkenleri göstermektir. Bu amaç doğrultusunda höömey ve Tuva kültürü arasındaki ilişki ile Tuva Şamanizminde höömeyin yeri ve höömeyin Şamanizm ritüellerindeki önemi ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler Tuva gırtlak müziği, höömey, folklor, kültür, şamanizm.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları / Recent Period Turkish Studies, 2022
ULUSLARARASI ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU XI, 2023
Güney -Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 2013
Temaşa Erciyes Üniversitesi Felsefe Bölümü Dergisi, 2024
TUĞRUL VE ÇAĞRI (SALTANAT VE SADAKAT), 2020
ŞAPİNUVA’YA ADANMIŞ HAYATLAR: AYGÜL SÜEL ve MUSTAFA SÜEL ARMAĞAN KİTABI, 2024
YELKEN, Ramazan, “15 Temmuz’un Sosyolojisi Ya da Bir Toplumsal Hareket Olarak 15 Temmuz Direnişi”, Sosyal Bilimlerle Çağı Yorumlamak Cilt II, Editörler: M. Elmas, M. Bilen, M. Kemal Şan, Mahya Yayıncılık, İstanbul, Haziran 2018, sayf: 193-214. , 2018