Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, Balkanlarda Tarih Kaynakları ve Tarihyazımı
…
30 pages
1 file
Türkiye’de 93 Harbi’ne giriş meselesi tartışılırken genellikle savaşı hazırlayan şartlar, uluslararası dengeler, dönemin diplomasi parametreleri ve iç siyasette yaşanan baş döndürücü gelişmeler ihmal edilerek kısa ve kesin hükümler verildiği gözlemlenmektedir. Bunda savaşın sebep olduğu büyük toprak kayıpları, yapılan onur kırıcı antlaşmanın etkisi olduğu gibi Türk siyasi tarihinin önemli dönüm noktalarından olan Kanun-ı Esasi ve Meclis-i Mebusan’ın kaderinin savaşın kaderine koşut şekilde bir ölü doğum şeklinde gerçekleşmesinin payı büyüktür. Savaş sonrasında yazılan yarı akademik ve popüler metinlerde savaşın sonucuna göre tarih yazımı tercih edilerek ideolojik ve siyasi amaç güden iki kutuplu bir anlatı oluşturulmuştur. Kimi tarihçiler ve tarihi siyasi amaçla kullanan yazarlar mağlubiyeti yükleyebilecekleri bir sorumlu arayışına girmişlerdir. Savaşa II. Abdülhamid’in sebep olduğunu iddia edenler, savaşın akıbeti ve sekteye uğrayan anayasa hareketinden padişahı sorumlu tutmuşlardır. Ülkeyi savaşa Midhat Paşa’nın soktuğunu ileri sürenler ise ağır yenilginin faturasını Midhat Paşa ile temsil ettiği meşrutiyet ve anayasa hareketine yüklemişlerdir. Bu çalışmada söz konusu iki anlatıyı temsil eden metinlerden bir kısmına yer verilerek iki kutuplu tarih yazımının ortaya çıkardığı sübjektif değerlendirmeler sorgulanmıştır. Çalışmanın amacı, tarihi siyasi ve ideolojik amaçlara göre şekillendirme çabasının ürünü olan metinlerdeki kaynak kullanımı ve metodoloji sorunlarına dikkat çekmek ve Türk tarihinin tartışmalı başlıklarından biri durumundaki 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşına giriş sorunsalını analiz etmektir.
2023
24 Nisan 1877’de Rusya, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmiştir. Bu çalışmada 93 Harbi denilen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Osmanlı ordusunda bulunan gayrimüslim gönüllüler incelenmiştir. Osmanlı ordusunda asker ihtiyacı olması dolayısıyla gayrimüslimlerden de gönüllü asker alımları başlamıştır. Özellikle 1876 Osmanlı-Sırp-Karadağ Savaşı’nda Hıristiyanlardan gönüllü asker yazan Dimostini Efendi bu savaşta da aynı şekilde davranmış ve gönüllü toplamıştır. Osmanlı tebaası olmayan gönüllüler de Osmanlı Devleti ordusuna katılıp Rusya’ya karşı savaşmak istemişlerdir. Bürüksel, Roma ve Berlin elçiliklerine başvuran kişiler gönüllü olmak istemişlerdir. Özellikle Macarlar bir önceki savaşta verdikleri desteğin bir benzerini bu savaşta da sergilemişlerdir. Askeri anlamda olduğu gibi tıbbi anlamda da destek veren Macaristan’dan subaylar ve doktorlar gönüllü olmuşlardır. İngilizler de aynı şekilde destek vermişlerdir. Lehler de Macarlar ve İngilizler gibi İstanbul’da ecnebilerden kurulan gönüllü fırkasına katılmak istemişlerdir. Hatta Ruslara karşı Lehler ile Osmanlı Devleti’nin birlikte hareket etmesi ve Lehlerin Ruslara karşı isyanında Osmanlı Devleti’nin destek vermesi istenmiştir.
International Journal of Social Humanities Sciences Research (JSHSR)
Yaklaşık altı asır gibi büyük bir zaman diliminde vücut bulan ve bu suretle oldukça geniş sınırlara sahip olan Osmanlı Devleti, uluslararası politikada önemli birçok savaşa ve antlaşmaya imza atmıştır. Nitekim 93 Harbi olarak adlandırılan, 1877-1878 yıllarında Osmanlı Devleti ve Rusya arasında gerçekleşen savaş sonucunda Osmanlı Devleti yenilgiye uğramıştır. Bu yenilginin ardından 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması'yla Batum Rusya'ya bırakılmıştır. Böylece bu bölgeden Anadolu'ya doğru kitlesel göç hareketlerinin gerçekleşmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu çalışmada, doğum yeri Batum olan fakat 93 Harbi nedeniyle anayurt olarak bildikleri Anadolu topraklarına göç etmek zorunda kalan ulemaya ait biyografi niteliği taşıyan tercüme-i hal varakaları incelenmiştir. Hal tercümelerinde; memura ait ailevi bilgiler, eğitim hayatları, hizmet görevleri ve ikametleri hakkında özel bilgilere ulaşılmıştır. Bu çalışmada, İstanbul Müftülüğü Şeriye Sicilleri Arşivi ve Diyanet İşleri Başkanlığı Arşivi'nden elde edilen kayıtlardan Batum Ulemasının biyografilerine ulaşılmış ve bu biyografiler ışığında dönemin ilmiye sınıfı, siyasi, iktisadi, eğitim, kültürel ve sosyal yapısına dair önemli tespitlere dikkat çekilmek istenmiştir.
Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Yakın Tarih Dergisi, 2018
Osmanlı-Rus Savaşı) hakkında Türkiye'de ve Rusya'da oldukça önemli araştırmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların bir kısmında savaş bir bütün olarak anlatılmakta, bazı çalışmalarda Rumeli ve Kafkas cepheleri olmak üzere iki yönü olan savaşın cepheleri ele alınmakta, bir kısmında ise dönemin şahsiyetleri çerçevesinde değerlendirmeler yapılmaktadır. Bu çalışmada ise 1943'ten 2004 yılına kadar 93 Harbi üzerine Türkiye'de yayınlanmış yedi eser üzerinde durulmuştur. Kronolojik olarak aktarılan eserlerin her birinin bölümlerine ve bu bölümlerde ele alınan konulara değinilmiştir. Böylelikle incelemesi yapılan mevcut eserlerdeki eksik yönlerin tespit edilerek yeni araştırmalara zemin hazırlanması amaçlanmıştır.
Harp Tarihi Dergisi, 2021
Bu çalışmada 93 Harbi’nin önemli bir safhasını oluşturan Süleyman Hüsnü Paşa komutasındaki Balkan Ordusu’nun Şıpka taarruzları incelenmektedir. Osmanlı ordusu, savaşın ilk aylarında birçok stratejik noktayı kaybetmiştir. 19 Temmuz 1877’de Ruslar tarafından ele geçirilen Şıpka Geçidi de bu stratejik noktalardan biridir. Şıpka, Rus harp planında önemli yere sahip olması ve Balkan Dağları’nın kuzey ve güneyindeki Osmanlı kuvvetleri arasındaki bağlantıyı engellemesi bakımından Osmanlılar için sorun teşkil etmekteydi. Bu tarihten itibaren Osmanlıların öncelikli hedeflerinden biri Şıpka’yı geri alarak kuzeydeki kuvvetlerle bağlantı kurmak ve bu sayede gerçekleştirilecek müşterek taarruz ile Plevne üzerinde yoğunlaşan Rus baskısını hafifleterek Osman Paşa’ya yardım etmekti. Ancak stratejik ve operatif seviyelerde etkisini gösteren hatalı kararlar Şıpka taarruzlarının başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep olmuştur. Makale, kavramsal ve analitik değerlendirme sunabilmek için Şıpka taarruzlarını harp prensipleri bağlamında analiz etmektedir. Çalışmada, harp prensiplerinden özellikle emir komuta birliği, kuvvet tasarrufu ve sıklet merkezi prensiplerinin tatbik edilememesinden dolayı Şıpka taarruzlarının başarısızlıkla sonuçlandığı vurgulanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Şıpka Geçidi, Süleyman Hüsnü Paşa, 93 Harbi, Harp Prensipleri, Strateji
Bu çalışmada, XIX. yüzyıl boyunca deniz harp doktrinlerinin Sanayi Devrimi’nin tetiklediği teknolojik gelişmelere paralel olarak hızla evrildiği esas kabul edilerek, 93 Harbi sonunda ortaya çıkan Rus deniz harp stratejisti Stephan Osipovich Makarov’un Discussion of Questions in Naval Tactics adlı kitabı ele alınmaktadır. Makarov’un eserinde belirtilen deniz taktikleri ve buna bağlı olarak stratejik bir bakış açısının arka planını oluşturan 93 Harbi’ndeki torpido harekâtları ve bunların deniz harp doktrinlerine katkıları ortaya konulmaktadır. Ayrıca bir karşılaştırma imkânı sağlamak açısından yazarın eseri, dönemin deniz harp doktrincileriyle karşılaştırmalı olarak analizi yapılarak, ortaya attığı özgün fikirlerin Osmanlı dâhil olmak üzere çevresindeki dünyayı nasıl etkilediği üzerinde durulmuştur. A Naval Strategist Revealed by the Russo-Turkish War: Stepan Osipovich Makarov Acknowledging that naval warfare doctrines rapidly evolved throughout the 19th century, in parallel to technological advancements triggered by the Industrial Revolution, this study analyses Russian naval warfare strategist Stephan Osipovich Makarov’s treatise Discussion of Questions in Naval Tactics, written after the 1877-78 Russo-Turkish War. Naval tactics related to torpedo operations during the Russo-Turkish War, which reflect the backstage of a strategic perspective, as well as their contributions to naval warfare doctrines are described. Furthermore, the article offers a comparative approach by juxtaposing the writer’s work with other naval warfare strategists of his time, demonstrating how his original ideas influenced his environment, including the Ottoman Empire.
Anadolu ve Balkan Araştırmaları Dergisi, 7 (14), 2024
Bu çalışmanın amacı, 8 Ekim 1877 tarihinde yayın hayatına başlayan Bılgarin adlı gazete üzerine odaklanmaktır. Bılgarin, 93 Harbi döneminde Romanya'da yayın yapan tek Bulgarca gazete olması nedeniyle ayrıca bir öneme sahiptir. Çalışmada, milliyetçi bir politika benimseyen bu Bulgar gazetesinin verdiği bilgiler ışığında 93 Harbi'nin seyri ve neticeleri takip edilecektir. Bu açıdan çalışmanın sınırı 8 Ekim 1877 tarihinden 3 Mart 1878 tarihinde yapılan Ayastefanos'taki ön antlaşmaya kadar olacak şekilde belirlenmiştir. Gazetenin incelenmesiyle birlikte iki cephede (Tuna ve Doğu Anadolu) gerçekleşen ve Şıpka, Plevne ve Kars gibi savaşın yoğun yaşandığı yerlerden gelen bilgilere erişilebilecek, gazete editörlerinin milliyetçi dürtülerle kaleme aldıkları makaleler okunabilecektir. Keza aynı şekilde Büyük Güçlerin politikaları hakkında fikir sahibi olunacak, 93 Harbi'ni sonlandırmak amacıyla yapılan ön antlaşmaya yönelik gazetenin tutum ve yaklaşımı öğrenilebilecektir. Bunun dışında gazetenin yayın politikası neticesinde yaptığı yayımlar, Bulgaristan'da günümüze değin hissedilen Rusya'ya yönelik minnettarlık bağlamında önemli ipuçları sunacaktır. The aim of this study is to focus on the newspaper Bılgarin, which began publication on October 8, 1877. Bılgarin holds particular significance as it was the only Bulgarian-language newspaper published in Romania during the ‘93 War. Through the nationalist policy adopted by this Bulgarian newspaper, in the study will trace the course and outcomes of the ‘93 War. In this respect, the scope of the study was determined as the period from October 8, 1877 to the preliminary treaty in San Stefano on March 3, 1878. By examining the newspaper, information from the two fronts (Danube and Eastern Anatolia) and from key battle sites such as Shipka, Pleven, and Kars will be accessed, and articles penned by the editors driven by nationalist urge will be read. In addition, insights into the policies of the Great Powers will be gained, and the newspaper’s stance and approach towards the preliminary treaty concluded to end the ‘93 War will be understood. Additionally, the newspaper’s publications as a result of its editorial policy will be provide important clues in the context of the gratitude towards Russia that is felt in Bulgaria to this day.
2023
Rus Çarı II. Aleksandr, 24 Nisan 1877’de Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmiştir. Savaş öncesinde 1876 Osmanlı-Sırp-Karadağ Savaşı’da ordusunu kısmen seferber eden Rusya, 15 Nisan 1877’de tekrar seferberlik ilan etmiştir. Rusya kendi egemenliği altındaki bölgelerden 16 askeri bölge oluşturmuş ve buralardan asker alımı yapmıştır. 13 Ocak 1874 tarihli mevzuat ile askerliği zorunlu hale getiren Rusya, gönüllülüğün şartlarını da belirlemiştir. Kendi gönüllüleri dışında Rus ordusuna Fransız, Alman, Avusturyalı, Sırp, Japon subaylar da katılırken, Karadağlılar ve Kafkasyalılar da destek olmuşlardır. Ruslar özellikle Bulgarlardan gönüllü taburları kurmuş ve onları kışkırtmıştır. Özellikle Tümgeneral Stoletov ve Grandük Nikola’nın emrindeki Bulgar gönüllüleri ile General Skobelev de çok ilgilenmiştir. Girdikleri topraklarda arka arkaya bildiriler yayınlayan ve savaşı adeta bir Haçlı Seferi’ne çeviren Rus Çarı sayesinde Ruslar ve Bulgarlar Müslümanlara her türlü kötülüğü yapmışlardır. Osmanlı Devleti’ne bağlı bir diğer prenslik olan Romanya da Ruslara çok destek olmuştur. 22 Mayıs 1877’de Rusya’nın yanında savaşa giren Romanya her türlü kolaylığı Bulgarlar ile birlikte Rus ordusuna göstermiştir. Yaptığı ittifak anlaşmasıyla Rus ordusuna tüm desteğini veren Romanya savaş sonucu imzalanan antlaşma ile umduğunu bulamayacaktır. Sırbistan, Plevne’nin düşmesinden sonra 13 Aralık 1877’de savaşa dahil olmuştur. 31 Ocak 1878’de ateşkes imzalanana kadar 6 haftalık bir süreçte savaşan Sırbistan’a Rusya maddi anlamda destek olmuştur. Yunanistan ise tarafsız gibi görünse de gönüllü toplamaya ve silahlanmaya başlamıştır. Osmanlı Devleti’ne savaş açmak için uygun bir zamanı kollayan Yunanistan Ocak-Şubat 1878’de harekete geçmiş ve Yunan birlikleri Osmanlı topraklarına girmiştir. Ancak Rusya ve Osmanlı Devleti arasında 31 Ocak 1878’de ateşkes imzalandığını öğrenince geri adım atmıştır. Kendi aralarında ittifak oluşturmaya çalışan Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya Prenslikleri bu emellerini Balkan Savaşları’nda gerçekleştireceklerdir. Dolayısıyla gönüllü desteği aynı şekilde Balkan Savaşları’nda da görülecektir.
1806-1812 Ottoman-Russian War was a low-profile war or rather "a war between wars" due to the complex international situation existed in the Napoleonic Era. As a result, modern historians have paid scant attention to it. This article aims to focus on the war which remained in the background even during its time as the Tsarist Russia focused on the threat of Napoleon's France while the Porte was preoccupied with internal disorders and rebellions. In terms of Ottoman military history, 1806-1812 Ottoman-Russian War presents a good opportunity to observe the Ottoman army in its last test before the modernizing reforms of Mahmud II. The present study will examine only one side of the war, namely mobilization of Ottoman soldiers during the campaigns by using the archive documents.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi, 2015
NEAR EAST HISTORICAL REVIEW, 2020
Osmanlı'da Yönetim ve Savaş, 2017
Harp Tarihi Dergisi, 2020
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2022
Türk-Gürcü Kültürel İlişkileri, 2023
Maliye Okulu'nun 100. Yılı Sempozyumu Bildiri Kitabu, 1924
Journal of Turkish Research Institute, 2009
BELLETEN XX/ 78, 1956
Tarih Araştırmaları Dergisi, 2021
tarih ve günce dergisi, 2021
Journal of International Social Research, 2017
History Studies International Journal of History
ADAM AKADEMİ Sosyal Bilimler Dergisi, 2019