Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi
https://doi.org/10.29000/rumelide.1439633…
15 pages
1 file
Çoğulculuk ilkesinden beslenen postmodern edebiyat, metinlerarasılık sayesinde söylemlerin şölenini okura izlettirirken aynı zamanda üstkurmaca tekniğiyle okura, elden alınan ana yazılma sürecini anlatır. Çeşitli metinlerin farklı tekniklerle diyaloglarına yer veren postmodern anlatıların yazarı böylece okuruna bir oyun alanı hazırlıyorlar. Tüm olayların okurun rahatlığına sunan klasik romanların aksine bir dönüşen bu yeni ve eğlenceli kurgu metinleri, yerde bulunan bir okuru arzular. İçerik, fantastik ögelerle zenginleştirilebildiği gibi, kurgunun kurallarından da faydalanılır. Bununla birlikte postmodern yapıtlarda derinde tüm insanlığı ilgilendiren evrensel bir tema olduğunu da belirtmek gerekir. Postmodern edebiyatın önde gelen yazarlarından İhsan Oktay Anar, Yedinci Gün eserinde tarihi ve çarpıcı unsurlar, çeşitli metinlerarası tekniklerle eserine yerleştirerek okuruna bir oyun alanı oluşturur. Bu oyunun kahramanı İhsan Sait'in birlikte yaşadığı olaylar silsilesi de İhsan Sait'in kendini bulma çabasına öncülük ediyor. Başta Yedi Uyurların rüyası olarak anlatılan bu anlatının, sona erdiğinde İhsan Sait'in okunma zamanı içinde yazdırdığı bir hikâye anlaşılır ve gerçek ile kurgunun her yerde karışarak üstkurmacanın örneği ortaya çıkmış olur. Bu yolla anlatı özelliğini kazanan Yedinci Gün üzerine yapılan bu çalışma, kaliteli araştırma yöntemlerinden içerik analizi teknolojisi ile kaleme alınmıştır. Çalışmanın temel amacı Yedinci Gün'ün postmodern anlatılara dâhil olup olmadığını araştırmaktır. Nihayetinde ele alınan eserin postmodern anlatıların özelliklerinin açık bir şekilde sergilendiği tespit edildi.
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature), 2017
Öz: Son dönemin popüler edebî türlerinden olan postmodern romanlar ve onların gelenekten beslenme hususiyetleri ilgi çekici araştırma alanları arasındadır. Bu romanların belirgin özelliklerinden biri klâsik dil ve anlatı ögelerinden yararlanmasıdır. Çok yönlü değerlendirilmesi gereken bu meselede öne çıkan husus, postmodern roman yazarlarının Osmanlı Türkçesi unsurlarını kullanma yöntemleridir. Bu makale çerçevesinde, klâsik anlatı geleneğini romanlarına başarıyla yansıtan İhsan Oktay Anar'ın Yedinci Gün adlı eserinde Osmanlı Türkçesinin dil ve ifade ögelerinden yararlanma özelliklerine dikkat çekilecektir.
POSTMODERN GÜNDELİK HAYATTA NORMALİN ZORBALIĞI Öz Sosyalizasyon sürecinde gündelik hayatın sahip olduğu normallik, bireyin edim-bilgisini düzenlediği bir ayna işlevi görmektedir. Bu bağlamda dinler, gündelik hayatı düzenlemeyi ve dolayısıyla normal olanı tanımlayabilmeyi amaç edinmekte; müminleri için bir rutin çerçevesi oluşturmak istemektedir. Fakat gündelik hayatın zaman ve mekân temelinde yaşadığı değişim, etkileşimin mahiyetini dönüştürmekte ve bireyin farklı gerçekliklere temasını olağan hale getirmektedir. Çoğul gerçeklikler içerisindeki bireyin biyografisi, gündelik deneyimler üzerinden şekillenmektedir. Söz konusu deneyimler bilince dâhil olmakta, bireye yönelim alanları için rasyonel bir zemin sunmaktadır. Bireysel bilginin merkezileştirildiği postmodern süreçle birlikte dinler, diğer tüm anlatılarla eşitlenmiş bir halde gündelik hayata katılmaktadır. Bireysel pratikleri meşrulaştıran kaynak yine bireyin kendisi olmakta; arzu, postmodern gündelik hayata gönüllü katılımı sağlamaktadır. Çalışmamızda postmodern gündelik hayatın imkân tanıdığı özgürlüğün kişilerarası boyutu ve arzu ile ilişkisinde din karşısındaki yapısal farklılığı ortaya konmaktadır. Tercih yapmak zorunda olan bireyin pratik bilincindeki düşünümsel boyut ön plana çıkarılarak normalin zorbalığı altında kavramsallaştırılmaktadır. Böylelikle eylemi bir onanmaya muhtaç bireyin değişen onay mercii vurgulanmaktadır.
PsikeSinema Dergisi 49. sayısında yayımlanmıştır.
tarafından yönetilen, 1998'de vizyona giren "Pi"nin modernizm eleştirisinin en vurucu örneklerinden biri olmakla birlikte postmodern çağın hakim çatışmasını da ortaya koymuştur. Max Cohen, New York'un Çin Mahallesi'nde yaşayan, toplumdan soyutlanmış ve içine kapanık bir matematikçidir. Günlerini darmadağınık ve yıkık dökük dairesinde finansal verileri analiz etmek ve borsadaki kalıpları aramak için inşa ettiği Euclid adlı ev yapımı süper bilgisayarı üzerinde çalışarak geçirmektedir. Sosyal ilişkilerden kaçınırken, yalnızca mentoru Sol ile görüşmektedir. Burada karakterlerin isimleri ise oldukça dikkat çeker. Max ismi, Latince "en büyük" anlamına gelen " maximus" sözcüğünden gelmektedir. İngilizce maximum, magnum, magna sözcükleri ile aynı kökten türemiştir. Sol ise latince güneş anlamına gelen solaris sözcüğünden türemiş, Roma güneş tanrısına da adını vermiştir (Ayto, 2009). Max, kendi potansiyelini maksimum ölçüde kullanarak evrenin maksimum noktasını aramaktadır. Rol modeli olan mentoru Sol ise güneş sembolizmi ile modern aydınlanma çağını temsil eder. Ne var ki; Max'güneşe doğrudan bakmamayı çocukluğunda öğrenmiştir. Annesinin uyarılarına rağmen güneşe doğrudan baktığında gözlerinin ve görme yetisinin zarar gördüğünü fark etmiştir. O da güneşe dolaylı yoldan bakmanın bir yolunu bulmuş, evreni bilim ve teknoloji aracılığı ile keşfetmeye girişmiştir.
Journal of Turkish Research Institute, 2016
Postmodern roman anlayışı, hem biçimi hem de yapısıyla yepyeni bir roman anlayışı ortaya koyar. Geleneksel roman anlayışından içeriği, tekniği ve amacı bakımdan tamamıyla farklıdır. Geleneksel romanda hâkim olan tek bir konu, üslup, bakış açısı ve çıkarımın aksine postmodern roman çok yönlü, üsluplu, bakış açılı ve çıkarımlıdır. Postmodern romanda yazar, romanı bir kurgu dünyası olarak kabul ettiği için, roman yazma eylemini adeta bir oyuna dönüştürür. Bu oyunda geleneksel romanın bütünlük, belirginlik ve somut gerçeklik anlayışının yerini, özellikle romanın olay kurgusu, kişileri, mekânı ve zamanında görülen parçalanmışlık ve belirsizlik alır.
yılından bu yana yılda en az dört sayı olarak internet üzerinden yayımlanan uluslararası hakemli bir dergidir. Uluslararası İndekslere ve kütüphanelere sınırlı sayıda matbu olarak da gönderilmektedir. Dergimizin yayın faaliyetleri, CMT GRUP Ajans W.T. Yayıncılık adı altında yürütülmektedir. SocIndex, Pubget, DRJI, WorldCat vb. uluslararası indeks ve veri tabanları tarafından taranmaktadır. Dergimiz aynı zamanda pek çok uluslararası kütüphanede listelenmektedir.
2011
Bilgi ve haberlerin kesin ve duz bir sekilde verildigi basin endustrisi modernizmi temsil etmekteyken, cevrimici gazete, basili gazetedeki butun haber ve bilgileri icerse bile, karistirip harmanlama egilimiyle postmodern bir nitelik tasimaktadir. Cevrimici gazeteler bilgi vermekten ziyade genel gorunumleriyle ilgilenmektedir. Bunun icin muhabir adlarini on sayfadan cikarmakta, gazetenin spor, haber, sanat gibi butun bilesenlerini yan yana gelecek sekilde yeniden duzenlemekte, haberlerin yanina tiklanabilir reklamlar koymakta, haberin verilme seklini ve manset buyukluklerini gun boyunca degistirmekte, boylece gercekligi simule etmektedir. Cevrimici gazetelerde haberler icerigi uzerinden degil, mansetin parlakligi ve on sayfadaki yeri uzerinden satilacak birer metaya donusmustur. Sunulan parlak paketler, bir gercekdisilik duygusunu, haberin okuyucunun kendi hayatindan uzakta oldugu duygusunu islemektedir. Cevrimici gazetenin sahiciligi yoktur; gun boyunca bilinmeyen sayida insana cesi...
SAMET DOĞAN, 2018
ÖZ 1960'lı yıllarda gündeme gelen postmodernizm hayatın tüm alanlarında olduğu gibi sanat alanında da büyük değişim ve dönüşümlere neden olmuştur. Bu süreçte resim sanatı kendinden önceki tüm geleneksel yaklaşımlardan koparak farklı bir sanat dilinin ortaya çıkmasına kaynaklık etmiştir. Genel olarak eklektik özellikleri barındıran bu estetik dil, temel olarak istikrarsızlık, parçalanma, heterojenlik gibi sanatsal eğilimleri barındırır. Değişen zaman algısının bir sonucu olarak ortaya çıkan bu eğilimler temelde zamansal boyutların (geçmiş, şimdi, gelecek) birbirinden ayrışması ya da kopmasıyla yakından ilişkilidir. Zaman konusu ile postmodern resim sanatı arasındaki ilişkileri ele alan bu makalede postmodern süreçte zamansal bütünlüğün parçalanması ve bu durumun resim sanatına yansıma biçimleri incelenecektir. ABSTRACT Postmodernism, which arose in the 1960's, caused considerable alterations and transformations in the field of art just as in all aspects of life. Within this period, the art of painting has become a resource of emerging of a distinctive language of art by, separating from the previous traditional approaches. This language which contains eclectic characteristics, in general, contains artistic trends such as instability, deterioration, and heterogeneity as a basis. These trends, which emerged in consequence of changing time perception, are closely associated with decomposition or separation of temporal dimensions (past, present, future) in essence. In this article which addresses an issue of the relationship between the topic of time and the art of postmodern painting, fragmentation of temporal collectivity and the reflection of this condition to the art of painting in the postmodern period will be examined.
2015
Kuresel bir zaman-mekan algisinin yasandigi postmodern cagda, postmodern sanatin zaman-mekan algisi da incelenmeye degerdir. Tarih, bellek ve zaman-mekan olgulari “belirli” bir gecmisin icinde yer almis olmasina ragmen, postmodern durumda “belirsiz” bir gelecek kurgusu uzerinden yeniden sorgulanmislar ve “surekli simdi burada”, “ne orada ne burada”, “hem orada hem burada” olanin temsili, postmodern sanatin ana damarini olusturmustur. Simule edilmis zaman-mekan kavramlari, giderek eszamanlilik tartismalarina neden olmustur. Ne ki sorunsalt zaman-mekan kavramlarinin indirgenmesinde degil ayni zamanda nesnel gerceklik, kimlik ve kulturel bellek kavramlarini da icine alan genis bir sarmali icermektedir. Alimlayici uzerinden calisan postmodern paradigmalar, izleyicinin algi ve bellegi uzerinde yonelimsiz stratejisiz bir estetik olusturma yolundadir. Bu yeni paradigmalar, sanat yapitinin gerceklikle kurdugu iliskiyi, nesnel zaman-mekan boyutundan kopararak, estetik ana kurguyu, ust uste b...
Kronolojik zamanın yaşlılığı açıklamak için tek ölçüt olarak alınması bugün klasik gerontolojiye yöneltilen eleştirilerin başında gelmektedir. Söz konusu eleştirinin felsefenin yaşlılığa yaklaşımında da belirleyici olduğu söylenebilir. Zaman algısının her şey gibi yaşamın akışını da yönettiği bir dünyada yaşlılığın ve yaşlanmanın anlaşılması ve anlamlandırılması, felsefi bir çerçeveden bakıldığında zamanın algılanma biçimlerinin ayrıntılı bir çözümlemesine bağlı görünmektedir. Büyük anlatıların çöktüğü, zamanın tarihselliğinden arındırıldığı ve mekanikleştirildiği postmodern dünyanın yaşlılığa bakış açımıza olan olumsuz etkileri ancak farklı zaman kavramlarına başvurularak anlaşılabilecek hatta aşılabilecek bir problemdir. Bu çalışmada söz konusu zaman algılarından biri olan anlatı üzerinde durulmuş ve anlatının zamanla bağının, günümüzde bilgeliğini ve saygınlığını yitiren yaşlıların içine düştüğü varoluş kaygısını anlamlandırma noktasındaki katkısı irdelenmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Eleştirel Aklın Işığında Postmodernizm ve Yansımaları, 2021
Emir Bostancı, 2022
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
The Journal of Academic Social Science Studies
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2019
Journal of History Culture and Art Research, 2019
Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık (KDY), 2021
Sosyologca 6, 2013
Iletisim Kuram Ve Arastırma Dergisi, 2013
SÖYLEM Filoloji Dergisi
Dil ve Edebiyat Araştırmaları/Journal of Language and Literature Studies