Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020, Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research)
…
13 pages
1 file
İnsan doğası tartışması "insanın ne olduğu" sorusuysa eğer, bu tartışma kuşkusuz yalnızca modern felsefeye ait değildir. "Ben neyim?" sorusunu sorarak bu tartışmayı, modern felsefe içinde görünür kılan Descartes olmuştur. Kendisini "düşünen bir varlık" olarak kabul eden Descartes, belirli kabulleri kendisinden önceki düşünürlerden miras almış ve kendisinden sonrakilere miras bırakmıştır. Bu inceleme, modern felsefe ve Aydınlanma'nın insan anlayışının bu kabullerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. İnsanı "akıl sahibi bir varlık" olarak gören ve "onun yalnızca aklın sözünü dinlediğinde Tanrı'ya yaklaşabileceğini" öğütleyen bu kabuller, teolojiktir. Hıristiyan teolojisinin genel bir tasarımla insan doğasına ilişkin kabulleri, "akıl ile inanç ayrımı" konusunda modern felsefe ve Aydınlanma'nın kökenini ifade eder. Bu çalışmada, bu teolojik kökenlerin ne olduğu ve modern batı düşüncesinin bu kökeni ne ölçüde aşabildiği incelenmektedir. Bu inceleme, "akıl" ve "inanç" ilişkisinin, aslında "insan doğası" tartışmasının ufkunu belirleyen bir ölçüt olduğu kabulüne dayanmakta ve bu dayanağı tanıtlamaya çalışmaktadır. Bu nedenle akıl ve inanç arasındaki ilişki tartışmasının insan doğası tartışmasına dönüşmesinin izi sürülmektedir. Çalışmada modern batı düşüncesinin simge düşünürleri, yalnızca bu bağlamda incelenmektedir. Kartezyen felsefe, İngiliz deneyciliği, Fransız Aydınlanması ve Alman Aydınlanması başlıklarını içeren tartışma, modern batı düşüncesinin "insan sorununu", teolojik kökenine bağlı olarak "genel bir tasarım" çerçevesinde, nasıl ele aldığını göstermeyi amaçlamaktadır.
2020
Öz İnsan doğası tartışması "insanın ne olduğu" sorusuysa eğer, bu tartışma kuşkusuz yalnızca modern felsefeye ait değildir. "Ben neyim?" sorusunu sorarak bu tartışmayı, modern felsefe içinde görünür kılan Descartes olmuştur. Kendisini "düşünen bir varlık" olarak kabul eden Descartes, belirli kabulleri kendisinden önceki düşünürlerden miras almış ve kendisinden sonrakilere miras bırakmıştır. Bu inceleme, modern felsefe ve Aydınlanma'nın insan anlayışının bu kabullerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. İnsanı "akıl sahibi bir varlık" olarak gören ve "onun yalnızca aklın sözünü dinlediğinde Tanrı'ya yaklaşabileceğini" öğütleyen bu kabuller, teolojiktir. Hıristiyan teolojisinin genel bir tasarımla insan doğasına ilişkin kabulleri, "akıl ile inanç ayrımı" konusunda modern felsefe ve Aydınlanma'nın kökenini ifade eder. Bu çalışmada, bu teolojik kökenlerin ne olduğu ve modern batı düşüncesinin bu kökeni ne ölçüde aşabildiği incelenmektedir. Bu inceleme, "akıl" ve "inanç" ilişkisinin, aslında "insan doğası" tartışmasının ufkunu belirleyen bir ölçüt olduğu kabulüne dayanmakta ve bu dayanağı tanıtlamaya çalışmaktadır. Bu nedenle akıl ve inanç arasındaki ilişki tartışmasının insan doğası tartışmasına dönüşmesinin izi sürülmektedir. Çalışmada modern batı düşüncesinin simge düşünürleri, yalnızca bu bağlamda incelenmektedir. Kartezyen felsefe, İngiliz deneyciliği, Fransız Aydınlanması ve Alman Aydınlanması başlıklarını içeren tartışma, modern batı düşüncesinin "insan sorununu", teolojik kökenine bağlı olarak "genel bir tasarım" çerçevesinde, nasıl ele aldığını göstermeyi amaçlamaktadır. Abstract If the debate on human nature is nothing but the question "what human being is" this, without doubt, does not belong to modern philosophy solely. By asking the question "what am I?" it is Descartes who made this debate known in modern philosophy. Descartes who took himself to be "a thinking being", inherited certain postulates from his predecessors and passed them onto his successors. This study aims to put forward these postulates related to the human understanding of modern philosophy and the Enlightenment. In fact, these postulates which take human being as "a rational being" and prescribe that "only by following the voice of reason, she can get closer to God" are theological. The postulates of Christian theology, in its general representation, express the root of modern philosophy and the Enlightenment with regard to "reason/faith division". This study investigates what these theological roots are in truth and to what extend modern western philosophy went beyond them. In fact, this study depends on the presumption that the relation between "reason" and "faith" is essentially the criterion that determines the horizon of the debate on "human nature" and attempts to demonstrate this. For this reason, the traces of the transformation of the debate about the relationship between reason and faith into a debate about human nature has been followed. The symbolic names of modern western philosophy has been studied only in this context. This discussion, including the topics of Cartesian philosophy, British empiricism, French and German Enlightenments, attempts to show how modern western philosophy, based on its theological roots, addresses the "human question" in the framework of "a general representation".
İnsan doğası tartışması "insanın ne olduğu" sorusuysa eğer, bu tartışma kuşkusuz yalnızca modern felsefeye ait değildir. "Ben neyim?" sorusunu sorarak bu tartışmayı, modern felsefe içinde görünür kılan Descartes olmuştur. Kendisini "düşünen bir varlık" olarak kabul eden Descartes, belirli kabulleri kendisinden önceki düşünürlerden miras almış ve kendisinden sonrakilere miras bırakmıştır. Bu inceleme, modern felsefe ve Aydınlanma'nın insan anlayışının bu kabullerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. İnsanı "akıl sahibi bir varlık" olarak gören ve "onun yalnızca aklın sözünü dinlediğinde Tanrı'ya yaklaşabileceğini" öğütleyen bu kabuller, teolojiktir. Hıristiyan teolojisinin genel bir tasarımla insan doğasına ilişkin kabulleri, "akıl ile inanç ayrımı" konusunda modern felsefe ve Aydınlanma'nın kökenini ifade eder. Bu çalışmada, bu teolojik kökenlerin ne olduğu ve modern batı düşüncesinin bu kökeni ne ölçüde aşabildiği incelenmektedir. Bu inceleme, "akıl" ve "inanç" ilişkisinin, aslında "insan doğası" tartışmasının ufkunu belirleyen bir ölçüt olduğu kabulüne dayanmakta ve bu dayanağı tanıtlamaya çalışmaktadır. Bu nedenle akıl ve inanç arasındaki ilişki tartışmasının insan doğası tartışmasına dönüşmesinin izi sürülmektedir. Çalışmada modern batı düşüncesinin simge düşünürleri, yalnızca bu bağlamda incelenmektedir. Kartezyen felsefe, İngiliz deneyciliği, Fransız Aydınlanması ve Alman Aydınlanması başlıklarını içeren tartışma, modern batı düşüncesinin "insan sorununu", teolojik kökenine bağlı olarak "genel bir tasarım" çerçevesinde, nasıl ele aldığını göstermeyi amaçlamaktadır.
Düşünce tarihindeki pek çok filozofun da dile getirdiği gibi insan, ancak eğitim yoluyla insan olmakta ve diğer canlılardan farkını ortaya koymaktadır. İnsan doğuştan birtakım yeteneklerin hammaddesi ile doğmaktadır. Bu hammaddelerin işlenmesi yani insanın gelişimi ve sürekli yeni bir form kazanması ancak eğitim yoluyla gerçekleşmektedir. Bu da insanın kendi başına gerçekleştirebileceği bir şey değildir. Bu nedenle eğitimin belli kurumlar aracılığı ile gerçekleştirilmesi zorunluluğu oluşmaktadır. Böylece, günümüzün en önemli konularından biri, hem kendisini hem de içinde yaşadığı toplumu geliştirecek olan insanın eğitimi problemi olmaktadır. Çünkü eğitim, toplumu çağdaş ve gelişmiş bir hale getirmenin hareket noktalarından birini teşkil etmektedir. Bireyi ve toplumu gelişmiş ve yetkin hale getirmenin en önemli adımı da eğitim felsefesinden geçmektedir. Bu bağlamda eğitim felsefesinde insan doğasının rolünün tartışılması önemlidir. Anahtar Kelimeler: Eğitim felsefesi, insan doğası, reform, değişim.
İnsanın ne olduğu sorunsalı, hem tür varlığı hem de tekil insan olarak tüm zamanların ve mekânların en can alıcı sorularından biri olmuştur. Yaşam içinde pek çok düşünce ve eylem, toplumsal ya da öznel insan "doğası"na ve/veya kadın ve erkek doğasına ilişkin açık ya da örtük toplumsal kabullerle ilişkilidir. İnsan yaşamının anlamı ve amacı, toplum ve doğa ile ilişkiler, tarihe ilişkin değerlendirmeler ve geleceğe ilişkin düşler, büyük ölçüde insanın "özü"ne ilişkin düşünce ve eylemlerimizden etkilenir.
Çeşm-i Cihan (Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Dergisi) E-Dergisi
In this paper, focusing particularly on Hume and Nietzsche, I aim to to examine the historical aspects of the debate on human nature. Indeed, the philosophical debate
İnönü Üniversitesi Kültür ve Sanat Dergisi, 2021
In this study; The reflections of the thoughts on human nature of the artists who produce in different art disciplines such as painting, performance, cinema and literature are examined and evaluated. One of the main arguments of this article is that the "social existence paradox", in which human beings are condemned as both a needy and an escapee from society, causes mental problems. Self-injury in the process of social interaction, phylogenetic violence tendency and destructive tendencies created by the cultural process have been the subject of social experiments and art as a criticism of human nature. The nature of the human being, which is reflected very critically in art, is reflected as bad, selfish, sadistic, inclined to violence and opportunistic when the opportunity arises. Under normal conditions, individuals who are seen as harmonious in the society come to the level of doing all kinds of evil when they are not judged, and when they are judged, they play the role of innocent. Callot, who criticizes the human being who is not content with war and resorts to terrible methods to make death more painful and makes torture a spectacle; Goya, who criticizes the soldiers who not only kill the insurgents, but resort to various methods to humiliate them and take pleasure in their horrors; Max Beckmann, who shows the man behind the mask that the power has turned him into a demon with the horror created in the basements; Abramovic's Rhythm-0 performance, in which ordinary people resort to torture when given the opportunity to do whatever they want without any reason; Pippa Bacca with her performance of The Brides on Tour, which cost her life horribly while trying to spread peace and trust to the world; Yusuf Atılgan, who characterizes the murderer that one day emerges with a spark that triggers suppressed emotions of Zebercet character; Dostoyevsky who reveals a character who behaves like a buffoon when he is weak and turns into a cruel person when he gains power in The Village of Stepanchikovo; Emile Zola, who narrates how a naive and crippled person becomes a monster against his sister, who catering all his needs, loses his sense of empathy in response to effort and sacrifice in The Soil; Lars von Trier's 'Dogville' movie, which harshly criticizes human beings who deteriorate as they realize the power they got and exploit a desperate victim to the fullest extent and Ruben Östlund's The Square, which shows the two faces of selfish human beings who need the society because of their need for trust, but does nothing to provide trust to that society, is briefly mentioned. The aim of this study is to examine and understand the thoughts that the artists want to reflect on art about human nature. The importance of the study is to clarify the messages that the artists try to give with their artistic dimensions, to understand the artists and works of art and to contribute to the art literature in this sense. This study is a research that based on literature review that supported by art-work analysis.
Siyah Sanat, 2014
Dr. İshak Arslan Çağdaş Doğa Düşüncesi adlı kitabında, bilim, felsefe ve dinin yüzyıllar boyunca sürdürdüğü karmaşık ve çok yönlü ilişkiye bugünün penceresinden bakmaya çalışıyor. Uzun süredir doğa ve bilim felsefesi alanlarında araştırmalarını sürdüren İshak Arslan, 20. yüzyılda yolları "doğa" kavramında kesişen bilim, felsefe ve dinin iç içe geçen çok yönlü ilişkilerine ışık tutmayı, çağdaş doğa düşüncesinin içerimlerini ve yol açtığı genel sonuçları incelemeyi amaçlıyor. Çağdaş Doğa Düşüncesi, bu alanda önemli bir boşluğu doldurmaya aday görünüyor. Kendisiyle yeni yayınlanan kitabından hareketle doğa felsefesinin oluşumu, tarihsel gelişimi, doğa ile şehir ilişkisi ve insanın doğaya bakışı üzerine söyleşi yaptık.
Çağdaş Felsefe Akımları
İÇİNDEKİLER © Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi'ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.
Özet İnsanın yaratılma sürecine bakıldığında onun yapısında önemli ölçüde tabiattan unsurlar olduğu görülür. İnsanın tabiatla iç içe olma durumu hem Kur’an’ın hem de klasik İslam kaynaklarının vurguladığı bir husustur. Bu özellikle İslam filozofları ve kelamcılarının, eserlerinde dikkat çektiği önemli bir noktadır. Bu makale, tabiatın insan üzerindeki etkilerini İbn Haldȗn merkezinde ele almaktadır. İbn Haldȗn’un mezkûr konudaki yaklaşımlarına geçmeden önce, konunun Kur’an’daki zeminine ve diğer bazı İslam düşünürlerinin bu meseledeki görüşlerine kısaca değinilecektir. Bu da bir anlamda İbn Haldȗn’un aynı konuda etkilendiği kaynaklar hakkında fikir vermesi açısından ayrıca önem arz etmektedir. Anahtar Kelimeler: İbn Haldȗn, Kur’an, İnsan, Tabiat. THE RELATİONSHİP BETWEEN NATURE AND HUMAN BEING IN IBN KHALDUN’S PHILOSOPHY Abstract When the process of creation of human being is examined, the significant components from the nature can be seen in his character. The condition of coalescing between human being and the nature is an issue that is emphasized both by the Qur’an and the classical Islamic sources. This is an important point that particularly muslim philosophers and theologions paid attention in their books. This article deals with the influences of nature on human being by focusing on the thought of Ibn Khaldun. Before evaluating Ibn Khaldun’s approaches on the issue, the basis of the issue in the Qur’an and some muslim thinkers’ ideas on that topic will be briefly mentioned. This has also, in one sense, importance in terms of giving an idea about the sources which affected Ibn Khaldun the same subject. Keywords: Ibn Khaldun, Qur’an, Human being, Nature.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Usûl İslam Araştırmaları Dergisi, 2018
Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2003
Felsefe Dünyası, 2022
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (SAUIFD)
İzmir Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Tüketim Toplumunda Doğa-Tasarım-İnsan İlişkisi Üzerine Felsefi Sorgulamalar, 2018
Transformation of Human-Nature Relation : A Historical Perspective, 2018
Doğu Asya Araştırmaları Dergisi (DAAD), 2021
Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2020
Uluslararası Mitoloji Kongresi-I Özet Kitapçığı, 2024
Uluslararası Din ve Felsefe Araştırmaları Dergisi, 1/1, 88-90, 2018
Eleştirel Doğa Kuramı: Frankfurt Okulu ve Toplum-Doğa Diyalektiği Tartışmasında Yeni Açılımlar, 2023